TAMAM, bugünkü hükümetin başlattığı "açılım" başarıya ulaşsın. Ülkemizde artık kan dökülmesin. "Yaratandan ötürü yaratılanı seven" Başbakanımız da mutlu olsun. İyi de bunlar yapılırken, Başbakan'ın ifadesiyle "Koskoca Türkiye Cumhuriyeti" âleme rezil olmasın.
En azından hükümet adına Habur'a veya Cizre'ye gidenler, yargının işine burnunu sokmasın.
Oysa önceki gün "zafer" işaretleri vererek Habur'dan Türkiye'ye giren 34 kişi ile ilgili işlemler hakkında, arkadaşımız Okan Konuralp'in Silopi'den verdiği bilgiler durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor.
Biliyorsunuz bu 34 kişinin hepsi (tabii üstelik üniformasıyla gelen 8 PKK'lı da) dün yetkili Nöbetçi Mahkeme tarafından serbest bırakıldılar.
Okan Konuralp'in haberinin bu konuyla ilgili kısmını özetleyerek aktarıyoruz:
"Kandil Dağı"ndan ve Mahmur isimli kamptan 34 kişinin Türkiye'ye gelişiyle başlayan "Hangi koşullarda serbest kalmaları sağlanacak" belirsizliği "pişmanlık" yasasına getirilen yeni içtihat yoluyla aşıldı."
Okan'n sözünü ettiği, Ceza Yasası'nın 1etkin pişmanlık1la ilgili 221'nci maddesi hükmüdür. Bu madde özetle:
* Suç işlenmeden önce verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan;
* Örgüt üyesi olan ama örgütün suçuna iştirak etmeksizin örgütten gönüllü olarak ayrıldığını bildiren;
* Örgütün suçuna katılmadan yakalanan fakat örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlayan bilgi veren;
* Örgütü kuran, yöneten veya üye olan ama gönüllü olarak teslim olup örgütün yapısı ve faaliyeti ve işlediği suçlar hakkında bilgi veren kişiye ceza verilmeyeceğini söylüyor.
Demek ki gelenlerin durumunu bu madde kılıfına uydurmak için
Habur'da bir kumpanya kurulmuş. Bu kumpanya üstelik ancak Yargıtay'ın yetkisinde olan "içtihat üretme" hakkını da kendinde görmüş. Nitekim Okan şunları aktarıyor:
"İfadelerde,"kimin isteği ve neden geldiniz sorularına hangi yanıtların verileceği" krizinin aşılmasında DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın telefon diplomasisi etkili oldu."
Sanmayın ki sadece ikisi bu işe bulaşmış. Anlaşılan devletimiz 34 PKK'lıyı karşılamak için meğer tam kadro orada bekliyormuş. Örneğin İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Osman Güneş, önceden gidip Cizre'de beklemiş.
Sonunda PKK'lıların "Abdullah Öcalan"ın talimatı gereği buraya geldik " ifadesine" Ve hükümetin demokratik açılımına destek vermek için" ibaresinin eklenmesinde mutabık kalmışlar.
Bu tabloyu tanınmış hukukçu Turgut Kazan'la konuştuk. "Şimdi Türkiye'de, sayısını bilemediğim kadar insan PKK'ya destek vermek yahut üye olmak iddiasıyla tutuklu yahut hükümlü sıfatıyla hapiste yatıyor. Adalet onlara bunu reva görürken üniformasıyla gelen, etkin pişmanlıktan yararlanmayı reddeden insanların serbest bırakılması için yapılanlar bir hukukçu olarak beni utandırıyor" dedi.
Haksız mı?
Turgut Kazan’la konuştuk. “Şimdi Türkiye’de, sayısını bilemediğim kadar insan PKK’ya destek vermek yahut üye olmak iddiasıyla tutuklu yahut hükümlü sıfatıyla hapiste yatıyor. Adalet onlara bunu reva görürken üniformasıyla gelen, etkin pişmanlıktan yararlanmayı reddeden insanların serbest bırakılması için yapılanlar bir hukukçu olarak beni utandırıyor” dedi.
Haksız mı?
Onur meselesi, kişilik meselesi. Kimi onbinlerce kişiyi öldürür, kimi kimseyi öldürmez, ceza çeker. Ayıp olacak ama ARSIZ bunlar.
Adalet Bakanlığı'nın, Ergenekon soruşturması kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in telefonlarını da dinlettiği ortaya çıktı.
GÖKHAN GERÇEK
NTV
Güncelleme: 18:00 TSİ 11 Kasım. 2009 Çarşamba
Adalaet Bakanlığı Başmüfettişliği'nin isteği, savcılar Ali Çakır, Osman Kaçmaz ve Ömer Faruk Eminağaoğlunu da kapsarken, Aykut Cengiz Engin'in ev, iş ve cep telefonlarının belgede yer aldığı, tüm konuşmalarının tespit edilmesinin istendiği ortaya çıktı.
Ayrıca, Engin'in 1 hafta süreyle kamuya açık faaliyetlerini ve işyerlerinin teknk donanım ve araçlarla izlenmesi, ses ve görüntü kayıtlarının yapılması talep edildi.
İkinci “Ergenekon” davasının 18. duruşmasının yapıldığı Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde mahkeme heyeti büyük bir panik yaşadı.
İKİNCİ Ergenekon Davası'nın 18’inci oturumunda Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın savcılık ifadeleri okunurken mahkeme heyetinin bulunduğu bölümdeki alanın tavanındaki 2*2 metre ölçülerindeki alçıpan parça koparak mahkeme başkanı Köksal Şengün ve üye hakim Hasan Hüseyin Özese’nin arasına düştü. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün kolunu sıyıran alçı parça daha sonra kürsüden yere düştü. Tavandan plakanın düşmesinin ardından izleyicilerin oturduğu bölümde gülüşmeler yaşandı. Salondan “Bunu da Ergenekon yaptı” ve “Tavanı da Ergenekon düşürdü” esprileri yükseldi. Yaşanan olay üzerine mahkeme duruşmaya ara verdi.
Öğleden sonra yeniden oturumu açan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, tavanın tamirinin iki gün süreceğini belirterek can güvenliği nedeniyle duruşmanın Pazartesi'ye ertelendiğini söyledi.
Ergenekon davasında asma tavanın parçası hakimin üzerine düştü
İkinci Ergenekon davasının görüldüğü salonun asma tavanından bazı parçaların mahkeme heyetinin üzerine düşmesi üzerine duruşmaya ara verildi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesindeki salonda görülen duruşmada, tutuklu sanık Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın önceki ifadelerinin Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından okunmasına devam edildi.
Bu sırada, izleyiciler arasında ''Bunu da Ergenekon yaptı'' şeklinde espriler ve gülüşmeler oldu.
Mahkeme salonunda daha önce de su basknıı olmuştu. İstanbul’da etkili olan yağış, Ergenekon davasının görüldüğü Silivri Cezaevi’ni de vurmuştu. Duruşma salonunu su bastı, kafetaryanın çatısı çökmüş, duruşmaya ara verilmişti.
Ergenekon aslında ATATÜRK'ün kişiliğine ve onun kişiliğinde var olmuş Türk milletine cumhuriyetine karşı girişilen en kapsamlı psikolojik saldırı örneğidir. Bu nedenle tutuklamaların yarattığı asıl tahribatın da bu psikolojik cepheden geleceğini görmemiz gerekiyor.!
PAVLOV'un köpekleri ve milli refleksin kırılması
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp fakültesi psikiyatri bölümü Profesörü Mehmet Kerem DOKSAT şöyle açıklıyor:
“Bilirsiniz, ünlü Rus fizyolog PAVLOV, köpeklerine et verirken bir yandan zil çalınca ve bunu defalarca yapınca, bir süre sonra eti görmeden de zil sesini işitince hayvanın salyası akmaya başlar. Bu şartlı reflekstir: Hayvanın tabiatında olmayan bir uyaran (zil sesi) , onu tabiatında olan eti görmüş gibi heyecanlandırmaktadır. Ama eğer sürekli olarak zil çalıp hiç et göstermezseniz, bir süre sonra bu şartlı refleks söner; devamının tesisi için arada et de gösterilerek pekiştirilmelidir.
Hiçbirimiz dünyaya Türk, Meksikalı, Sünni veya Katolik olarak gelmeyiz; bunlar bize öğretilen değerler, yani şartlı reflekslerdir. eğer pekiştirilmezlerse, zamanla sönerler.
Bir gün Pavlov'un enstitüsünü su basar. köpeklerin bir kısmı boğulur bir kısmı da günlerce terörize olur çünkü ölümden zor kurtulmuşlardır. kurtarılabilenler tekrar enstitüye toplanır. Pavlov zil çalar, köpeklerde tık yok! şu müthiş sonuca varır: Ağır travmalar, (ergenekon ve sosyo ekonomik şartlar) şartlı refleksleri ortadan kaldırır.
İnsanı veya hayvanı en doğal, en ilkel haline geri döndürür.
Bir yandan her gün 15–20 şehit, 'kanları yerde kalmayacak' denip sürekli kanlarının yerde kalması, bir yandan ergenekon bilmem ne deyip büyük bir çoğunluğunun suçsuz olduğuna herkesin emin olduğu, hatta tek suçu Atatürk’ü ve onun ilkelerini sevmek olan insanların sabaha karşı evlerinden alınarak hapse atılmaları… bir yandan orada burada araba yakarak, polise taş atarak etnik kalkışmalar… hepsini toplarsanız, temel güvenlik duygusu ortadan kalkıyor.
Pavlov'un köpeklerindeki gibi, bu kadar ağır travmalarla şartlı reflekslerimiz (millî duygularımız ve tepkilerimiz) kırılıyor.
Batılı emperyalistler yok etmek istedikleri uluslara saldırırken o ulusların önderlerinden başlarlar işe. Çünkü ulusal bütünlüğü sağlayan ulusal önderdir. Bunu gayet iyi bilen emperyalistler bu noktada psikoloji bilimini de yardıma çağırırlar.
Mesela Ermenilerle Türkler arasında ulusal bir düşmanlık mı var, orada vamık girer devreye ve bu düşmanlığın kökenlerini inceler.
Peki inceleme dediğimiz şey nedir?
Burada izlenen yol ulusal ya da etnik düşmanlıkların ortadan kaldırılması değil, ABD’nin tehdit olarak gördüğü ulusların ulusal bilinçlerinin, tarihlerinin ve benliklerinin sorgulanması, aşındırılmasıdır.
Kısacası milli duygunun yok edilmesidir etnik psikiyatrinin görevi.
....
İşte bizi ilgilendiren şey de budur.
Bir ulusun ulusal bilincini, ulusal duygusunu ve refleksini nasıl yok edersiniz?
Bunun denenmiş, sınanmış bir yöntemi vardır, o ulusun tarihsel varlığını sorgulamaya açarsınız..
Yani o ulusun tarihini yeniden tartışırsınız.
Mesela Türkler kendilerini kahraman bir ulus olarak mı görüyorlar?
O zaman onlara ne kadar korkak bir ulus olduklarını göstermek gerekmektedir!
Ya da Türkler atalarını, yani Atatürk’ü çok mu yüceltiyorlar?
O zaman onlara Atatürk’ün ne kadar sıradan biri olduğunu gösterin.
...
Farkındaysanız son on yıldır tam da böylesi bır dönemden geçiyoruz. Sözde demokratlık, tartışma kültürü adına neyi tartışıyoruz ve bizden neyi kabul etmemiz isteniyor?
Diyorlar ki sız soykırımcı bir milletsiniz!
Ermenilere soykırım uyguladınız.
Biz diyoruz ki hayır uygulamadık!
O zaman uyanık emperyalist diyor ki: Tamam madem uygulamadınız, bunu hemen reddetmeyin, tartışalım, öyle bir sonuca varalım.
Size mantıklı geliyor, nasılsa biz suçsuzuz, tartışmadan galip ayrılırız diyorsunuz.
Ama tartışma masası kurulduğunda hiç de ortada eşit bir tartışma şansı olmadığını görüyorsunuz.
Bir bakıyorsunuz, tüm televizyonlar, gazeteler, aydınlar sizin Ermenileri katlettiğinizi yaymaya başlıyor.
Kanıtları var mı?
Elbette yok!
Ama yalan bir kez yayıldı mı ve yalanı söyleyenlerin sayısı çok oldu mu, gerçeğin sesi çıkmaz oluyor.
Hayır diyorsunuz, gerçekleri bir de biz anlatalım.
Ama anlatamıyorsunuz, çünkü tüm propaganda kanalları size kapatılmış.
İşte o zaman anlıyorsunuz tartışmaya açmak denilen tuzağı.
Çünkü bu sürecin sonunda, ulusal gururu ve hassasiyetleri yüksek insanlar bile 'acaba' demeye başlıyor!
Acaba gerçekten Ermenileri biz mı katlettik?
Yani ulusal benlikte ilk kırılma yaşanıyor...
....
Psikolojik harbin etkisi çok büyük bir hızla bu şekilde yayılıyor.
Sonra sıra Kürtlere geliyor!
Sizden tartışmanızı istiyorlar.
Tartışma başlıyor ve yine kaybediyorsunuz. ..
...
Bir düşünelim,son dönemde neleri tartışmaya açtırdık ve neredeyiz?
Bugün misak-ı milli’yi pek önemsemiyoruz.
Kırmızı çizgileri umursamıyoruz.
Türk Dilinin önemi kalmamış.
Bu ülkede federasyon da olabilir.
Ermenilerden özür dileyebiliriz.
Kürtlere biraz toprak verebiliriz. .
Kısacası ulusal varlığımıza ait hayatı her alanda ve konuda kaybetmiş durumdayız.
...
Peki sıra neye geldi?
Sıra Atatürk’e geldi.
Çünkü önemli olan ulusal önderi yok etmektir.
O halde tüm önderlere yapılanı Atatürk’e de yapalım.
O'nun ne kadar zalim bir diktatör olduğunu tartışalım.
O'nun aslında zaafları olduğunu tartışalım.
Hatta o'nun anasını bile tartışalım.
Evet, emperyalistlerin gündeminde bu vardır.
Tartışın diyorlar biz sizin atanızın anasını tartışmak istiyoruz!
Sonra?
Sonra da sıra sizin ananıza gelecek!
Hepinizinkine gelecek!
....
...
İşte asıl psikolojik harp cephesi de burada kuruluyor!
Yıllar öncesine gidiyorsunuz...
Mondros imzalanmış.
onra düşman askerleri İstanbul’a çıkartma yapmaya başlıyor.
Milyonlarca Türk sadece izliyor!
Demek ki önemli olan ilk adım, işgali izlettirebilmekmiş !
Ama aynı zamanda bir de masa!
Tartışacaksınız.
Tartışma masasında bizim sadrazam emperyalistlere yalvarıyor, biraz acıyın diye.
Peki izleyerek, tartışarak nereye varabilirsiniz?
...
Emperyalistler aslında şu anda beyinlerimize ve yüreklerimize yüzyılın çıkartmasını yapıyor.
Mehmet Akif, Çanakkale için ne diyordu
'Şu boğaz harbi nedir? var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.'
...
Çıkartma sürerken iki tavır var alınacak.
Biri İstanbul’da işgalcileri karşılayan ve onlardan tokat yiyen bir Osmanlı paşası olabilirsiniz.
Ya da dolmabahçe'den çıkartmayı izleyen bir padişah.
Belki de evinin perdesini kapatan sıradan ve suskun bir Türk...
Ama aslında hepsi aynı kapıya ve aynı kişiliğe çıkar.
İzlersiniz!
Her şeyi!
Ya da ilk kurşunu atan Hasan Tahsin olursunuz.
Hasan Tahsin’e kadar bu ülkede düşmana hiç kurşun atılmadığını bilmek ne kadar utanç verici aslında!
Peki Hasan Tahsin’i ne kadar tanıyoruz?
Hasan Tahsin’i Hasan Tahsin yapan nedir?
İlk kurşun'dan önce de kurşun atmıştır Hasan Tahsin.
Tarihin garip cilvesi Hasan Tahsin Avrupa’dadır ve bir filme gider.
Filmde Türkler aşağılanmaktadır.
Hasan Tahsin bu filmi izlemez.
'Önce izleyeyim sonra eleştireyim' demez.
Ya ne der?
Türk’e küfredenin canına okurum der!
ve çıkarır silahını ateş eder beyaz perdeye!
Film orada biter!
...
Hasan Tahsin’in insani ve sıradan yanıdır bu.
Hiçbir insan kendisine, anasına, babasına, atasına, milletine, bayrağına küfrettirmez.
En basit insan gerçeğidir.
İlkokulda bir çocuğun anasına küfretmeye kalkarsanız, sizinle anasının durumunu tartışmaz, bunun cevabı suratınıza yiyeceğiniz yumruktur.
Neden?
Çünkü çocuğun en insani ve sıradan yanıdır bu!
İşte ergenekon olayı ,ermeni sorunu Kürt açılımı ve Can Dündar’ın insani denilen (Mustafa) belgeselinin bamteli de burası.
İkinci Ergenekon davasının 24. duruşması görülmeye başlandı. Duruşmaya üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu’nun ''Hiçbir Adalet Bakanı’ndan şu kadar korkmam. Adalet Bakanı beni Hakkari’ye Diyarbakır’a mı sürer'' sözleri damga vurdu .
İkinci Ergenekon davasının 24. duruşması görülmeye başlandı. Duruşmada tutuksuz sanıklar Tunç Akkoç ve Adnan Türkkan’ın avukatı Servet Bora, üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu’nu reddettiklerini söyledi. Haşıloğlu’nun, Çatalca’da görev yaptığı sırada bir arsa alımına ilişkin hakkında ki iddiaları gündeme getiren Bora, bu iddialarla ilgili dosyanın HSYK’da olduğunu belirterek Haşıloğlu'nun Adalet Bakanlığı’nın baskısı altında olduğunu iddia etti.
"KİM OLUYOR ADALET BAKANI"
Bunun üzerine üye Hakim Haşıloğlu, “Ben Adalet Bakanlığı’ndan mı korkacağım. Öyle mi? Kimseden korkmam beyefendi. Nezaket etkileyebilir. Hiçbir Adalet Bakanı’ndan şu kadar korkmam. Adalet Bakanı beni Hakkari’ye Diyarbakır’a mı sürer?" diye konuştu.
Haşıloğlu, avukat Servet Bora’ya dönerek "Siz savcıydınız, Adalet Bakanı’ndan korktunuz mu?" diye sordu. Bora’nın "Hayır efendim" cevabı karşısında Haşıloğlu, "Sizden daha aşağı değilim. Kim oluyor Adalet Bakanı. İşte söylüyorum bir hakimim ben" şeklinde konuştu.
Üye Hakim Haşıloğlu’nun bu sert açıklamaları üzerine Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, “Tartışma istemiyoruz. Kimse korkmaz. Bizim hayatımızda korku olmaz. Ne işimiz var korksak burada" ifadesini kullandı.
Başkan Şengün talebi değerlendirmek üzere duruşmaya kısa bir ara verdi.
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Merkezi Sistemden Bireysel...
10-07-2025, 01:12:56 in Kira Hukuku