İddia ettiğiniz şeylerin tamamı iftiradır. Mülletimize ve tarihimize düşman mihrakların safsatalarını tarihimiz diye sunmak yanlıştır. Bu kabilden bir sürü kaynak verirsiniz şimdi zahmet etmeyin zahmet buyurursanız "Yalan söyleyen tarih utansın" kitabını okuyunuz.
Sn. Oğuz,
Yani verdiğiniz kaynak?!!! karşısında küçük dilimi yutmadım dersem yalan söylemiş olurum. Bu mudur sizin kaynaklarınız? Bu mudur yalan söylemeyen tarih ve tarihçi?!!!
Yazarı vefat etmiş olduğu için hakkında fazla birşey yazmayı istemem ancak, kılavuzunuz bu ve benzeri kitaplarsa ve siz bunlarda yazılanlara inanıyor ve güveniyorsanız, ne kadar tartışsak asgari bir müşterekte buluşmamız mümkün değildir.
Bir tarih kitabı veya kaynak olarak önermedim. Ancak tarihimiz diye bize yutturulan şeyler için bir soru işareti bırakabiliyor akıllarda.
Umarım o zamana ait gerçeklere bir gün ulaşılabilir. Ben her kaynağa şüpheyle bakarım ancak dikkate de alırım.
Benim anlamadığım 1880'e kadar olan Tarihimizde çok fazla ayrılık olmayan bir fikir birliği var ama bu 1880-1920 arası geçen tarihte aynı toprakta sanki iki ayrı tarih yazılmış gibi,birinin mavi dediğine öteki pembe diyor ? Bence bunda en önemli rolü arşivlerin açılmaması oynuyor. Sayın Harun bey açıklamasında biraz galeyana gelip konuşmuş. Hangisinin gerçek olduğu hangisin bir inandırmaca olduğu günümüzde bile, arşivlerin açılmaması dolayısıyla, ortaya çıkmamışken Harun bey'in bu açıklaması biraz garip. En basitinden Yılmaz Öztunanın yazdığı bir darbenin anatomisi kitabında Sultan Abdülaziz'in iki kişi tarafından bilekleri kesilmek suretiyle şehit edildiği yazılmaktadır fakat muhtelif kaynaklar da ise Abdülaziz'in intihar ettiği yazmaktadır. Hangisi gerçek hangisi bir inandırmaca, nasıl bilebiliriz ? cevabı söyliyim, açılmama sebebini gerçekten merak ettiğim o arşivlerin açılmasıyla bu tarz siyasi ve sosyal sorunların kesin belgeden çözüme kavuşağı kanaatindeyim.Sayın Engin bey'e katılarak dileğine ortak oluyorum.
"Umarım o zamana ait gerçeklere bir gün ulaşılabilir"
Kitap Antoloji.com sitesinde ''yalan söyleyen tarih utansın'' isimli edebi!! eser için verlilen ilk yorum çok hoşuma gitti. Tam kitaba layık yorum olmuş...
''Mynaqq 13/8/2008 16:46
Gerçekten çok Güzel Kıtap bende 12 Serısı varr Ama aldığım gunden berı rafta duruyor okuyamadım bir turlu...almak ısteyen varsa satıyorum.. sevmekmi-tabi@hotmail.com bana ulaşabılrısınız..''
Demiş... Gerçekten çok güzel bir kitapmış ama OKUYAMAMIŞ!!!Aslında bu kitabın özeti de budur.
Benim anlamadığım 1880'e kadar olan Tarihimizde çok fazla ayrılık olmayan bir fikir birliği var ama bu 1880-1920 arası geçen tarihte aynı toprakta sanki iki ayrı tarih yazılmış gibi,birinin mavi dediğine öteki pembe diyor ? Bence bunda en önemli rolü arşivlerin açılmaması oynuyor. Sayın Harun bey açıklamasında biraz galeyana gelip konuşmuş. Hangisinin gerçek olduğu hangisin bir inandırmaca olduğu günümüzde bile, arşivlerin açılmaması dolayısıyla, ortaya çıkmamışken Harun bey'in bu açıklaması biraz garip. En basitinden Yılmaz Öztunanın yazdığı bir darbenin anatomisi kitabında Sultan Abdülaziz'in iki kişi tarafından bilekleri kesilmek suretiyle şehit edildiği yazılmaktadır fakat muhtelif kaynaklar da ise Abdülaziz'in intihar ettiği yazmaktadır. Hangisi gerçek hangisi bir inandırmaca, nasıl bilebiliriz ? cevabı söyliyim, açılmama sebebini gerçekten merak ettiğim o arşivlerin açılmasıyla bu tarz siyasi ve sosyal sorunların kesin belgeden çözüme kavuşağı kanaatindeyim.Sayın Engin bey'e katılarak dileğine ortak oluyorum.
"Umarım o zamana ait gerçeklere bir gün ulaşılabilir"
Saygılar
1880 e kadar nasıl bir birlik varsa daha sonra da aynı birlik var. Gerçi neden 1880 onuda anlamadım ama olsun... Daha enteresanı çok daha enteresanı 1850 lerden sonrasının çok daha belirgin olmasıdır.
Bir çok yerde söyledim bir kez de burada tekrarlayayım. Tarih kişisel aılar biyografisi değildir. Tarih bir bilimdir. Gerçekliliği ise farklı kaynaklardan gelen doğrulamalardır. Hele hele ülkelerin tarihi anlatılıyorsa. Örneğin Çanakkale Savaşı ''Osmanlı Kaynaklarına'' göre olmuştur. İngiltere Fransa başta olmak üzere yedi düvelin deniz kuvvetleri peşinden kara kuvvetlerinin katılımıyla gerçekleşmiş sonucuda bizim açımızdan destanlaşmıştır. Aynı savaş İngiltere Fransa ve adı geçen diğer ülkelerin tarihine göre '' olmamış'' olsa ne olurdu??? Düşünün bir hiç bir İngiliz kaynağında generaller amiraller Çanakkaleye gelmemiş hiç gemisi batmamış hiç kayıp vermemiş olarak yani olmasa ne olur !!! Ama aynen var... Ve tarih bilimi bunların toplanmasıyla oluşuyor... Örneğin bizim tarihiminze göre 18 Mart 1915 saat 1350 sularında bir düşman gemisi mayına çarparak batmıştır... Fransız tarihine bakınca onlarda da 18 Mart 1915 günü saat 1354 te Bouvet gemisi mayına çarparak batmış 587 denizci ölmüştür. Böylece birbirini tamamlayan iki bilgiyi birleştiren TARİH Nusrat mayın gemisinin döktüğü mayınlardan birisine 18 mart 1915 te saat 1354 te çarpan Fransız savaş gemisi batmış 587 denizci ölmüştür. Olarak yazmıştır. Tarih kitapları böyle hazırlanır....
Yazarının kendinden menkul kıymeti ile yazdığı yalan söyleyen tarih utansın da ise uklaca bir dilden ve cumhuriyete saldırıdan başka bir değer bulunmamaktadır. Allahtan İngiltere yazışmaları varda Vahidettin in kaçmak için neler dediğini nasıl casusluk yaptığını onların belgeleriyle görüyoruz. Yalan söyleyen tarih utansın ın yalancı yazarlarına baksak... vayvay vay
Özel arşivler haricinde açılmayan arşiv yoktur bu konuda. Fahriye'nin Atatürk e yazdığı mektupta bırakın mahremiyetini korusun.. Tarihe ışık tutmaz...
"Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır."
Bu sözüm çoğunluğu Dinci, sözde gayri resmi tarihçilere:
Bugün resmi tarih?!!! diye nitelendirilen ve kimi çevrelerce yanlış görülen tarihin karşısına ciddi belgelerle çıkılması gerekir. Resmi tarihin karşı mahallesinde oturan tarihçilerde bu ciddiyetten nasip alınmadığı gibi, tarih yazmanın bilimsel ve evrensel metodlarından yararlanıldığı da söylenemez. Hadi bir görüşü savunacağım saikiyle bilimsel metodları kullanmadın. Çarpıtma, yalan, dolan, uydurma ile resmi olmayan?!!! tarihi yazmaya girişirken hiç mi vicdanın sızlamadı? Sözde savunmaya çalıştığın Dinin Peygamberi'nin "İnsaf Dinin yarısıdır." hadisinden de mi habersizsin?
Her kaynağa şüphe ile bakmak iyidir Sn. Oğuz.
ANCAK VERDİĞİNİZ KAYNAK ŞÜPHEYE YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE YALAN VE DOLANLAR ÜZERİNE KURULUDUR.
Hangi birini tashih etmek gerekir bilmem ama bir örnek;
İsmet Paşa'nın Sakarya Savaşı'ndaki Yeri
"İsmet Paşa, Sakarya Savaşı sırasında Batı Cephesi Kumandanıdır ama bir iddiaya göre, Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa, Sakarya Savaşı'nda fiilen yoktur. Peki nerededir? Halide Edip Adıvar'ın Hatıratı'na göre İsmet Paşa, Sakarya Savaşı sırasında bir tahta sandalye üstünde uyuyakalmıştır."
Mustafa Müftüoğlu- Yalan Söyleyen Tarih Utansın - 2. Cilt - s. 261-264
Sakarya Savaşı 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihleri arasında 22 gün sürdüğüne göre İsmet Paşa, bir tahta sandalye üstünde deliksiz 22 gün uyumuş, merhum yazara göre...:rolleyes:
Yazarın kaynak gösterdiği Halide Edip Adıvar'ın "Türk'ün Ateşle İmtihanı" adlı hatıratına bakıldığında;
İsmet Paşa hakkında sevgi ve saygı ifade eden cümlelerden sonra
"O akşam yemekten sonra, Albay Arif ile beraber, Mustafa Kemal Paşa'nın odasında oturduk ve sabahın 5'ine kadar subaylar durmadan raporlarını getirdiler. Arada bir İsmet Paşa geliyor, yorgun bir halde, bir tahta sandalyenin üstünde uyuya kalıyordu."
Gayri resmi tarihçi de böyle olunuyor demek ki... Neyse, Müftüoğlu Hak'kın rahmetine kavuştuğundan uzatmak istemiyorum. Tarihi bilgisizlikten de değil, kasıtlı olarak bu kadar çarpıtması nedeniyle kendisine kızsam da, avanesi gibi olamam, öyle davranamam. Ölmüş birinin ardından, olması gerektiği şekilde kendisine "hakkımı helal ediyorum."
Bence bunda en önemli rolü arşivlerin açılmaması oynuyor. Sayın Harun bey açıklamasında biraz galeyana gelip konuşmuş. Hangisinin gerçek olduğu hangisin bir inandırmaca olduğu günümüzde bile, arşivlerin açılmaması dolayısıyla, ortaya çıkmamışken Harun bey'in bu açıklaması biraz garip.
Sn. Kaya,
Açılmayan arşivler hangileridir sizce?
Yoksa siz de mi gayri resmi tarihçilerin "açılmamış arşivler" safsatasına inananlardansınız?
Uluslararası cerrahi kongresine bile izin verilmeyen Aya İrini'de, içkili-yemekli yılbaşı partisi düzenlemek istenmesi ortalığı karıştırdı. Turizmciler bunu çifte standart diye nitelerken, Kültür Bakanlığı, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un tepkisi üzerine, Aya İrini'deki partiyi iptal etti.
AYA İrini'de Uluslararası Omurga Cerrahisi Kongresi'nin açılışına izin vermeyen Kültür Bakanlığı'nın, tarihi mekánda içkili-yemekli yılbaşı partisine izin vermesi ortalığı karıştırdı. Fener Rum Patriği Bartholomeos, Kültür Bakanı İstemihan Talay'a yazdığı bir mektupla, Hıristiyan dünyasının partiyi protesto ettiğini bildirdi. Partiyi ‘esefle’ öğrendiğini belirten Bartholomeos'un Bakan'a ‘İyi Ramazanlar’ dileyerek bitirdiği mektubun ardından, Kültür Bakanlığı partiyi iptal etti. Patrik Bartholomeos, Noel nedeniyle yayınladığı mesajda Bakan'a duyarlılığından ötürü ise teşekkür etti
Benim merak ettiğim, sayın commodoretr1 İslamiyette kutsal eşya,yer vs yoktur diyor. Acaba bunu neye dayanarak söylüyorsunuz ?
Kutsal demek ne demek ?
Durkheim'a göre kutsallık :
kutsallık birey ya da toplum tarafından kendisine doğaüstü bir takım değerler atfedilmiş, aşırı derecede yüceltilmiş, bu nedenle de aşırı saygıyı hak etmiş, atfedilen değerlerin, yüceliğin ve saygının korunabilmesi, sürekliliğinin sağlanabilmesi için bir takım kurallar (normlar) ve bunlara bağlı yaptırımlarla çevrelenmiş şey/şeylere yüklenen niteliktir.
TDK'nın kendi sitesinde kutsallık şöyle tanımlanmış
1 . Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes.
2 . Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kutsi, mukaddes.
3 . Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen.
4 . felsefe Tanrı'ya adanmış olan, tanrısal olan.
Bunun üzerine Kabe, Mekke, Medine, Mescid-i Aksa vs gibi yerlerin kutsal olduğu apaçık ortadadır. Şöyle ki bir Müslüman kişiye Kabe denildiğinde onda bir saygı oluşturuyor mu ? evet şahsen bende oluşturuyor.Hadi ben tek kişiyim ama en azından milyonlarca insanın ziyaret etmesi bunu kutsallaştırmaz mı ?Kaldı ki kutsal demek sadece Tanrı tarafından yollanan da demek değildir. Kabe Tanrı tarafından yollanmamıştır ama kutsal mekan sayılmıştır, ordaki yapıyı kastetmiyorum Kabe'nin olduğu araziyi kastediyorum.Bazıları çıkıp kardeşim toprak parçasından kutsallık mı olur diyebilir ama Dinlerin bir dogma olduğunu ve bunların kabulünün zoraki olamayacağını gayet tabii biliyorsunuzdur.Yanlış anlaşılmasın konsere karşı çıktığım ya da alperenlere arka çıktığım yok.Sadece konu tartışılırken ufak bir ayrıntı kafama takıldı onu açıyorum. Cevabımı sonlandırıyorum. Bazı Hadislerin uydurma olduklarını, sahte hadislerin piyasada olduğunu biliyoruz ondan "kutsal" kitaplardan olan Kuran'dan alıntı yapacağım
"Bir zamanlar Kâbe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için EVİMİ tertemiz et." (Hac Suresi 26 ayet)
Saygılar...
Size iki yanıt vereceğim. Bu ilkidir bilgi mahiyetindedir. Katılırsınız katılmazsınız bilemem. İkincisi ise yazınıza ufak bir kritik olacaktır.
Kutsal kelimesinin kökenini oluşturan kut; “saadet, devlet, kudsiyet, uğur, baht, talih, mutluluk,hayır, bereket, mübareklik gibi anlamlara gelmektedir” Kutsal ise;
a) Güçlü bir dini saygı uyandıran, veya uyandırması gereken, kudsi, mukaddes,
b) Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kudsi, mukaddes,
c) Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen,
d) Tanrı’ya adanmış olan, tanrısal olan diye tanımlanmıştır. “Kudsi, kutlu ve mukaddes” karşılığında kullanılan “kutsal” kelimesinin uydurma bir kelime olduğu belirtilmektedir. Verilen bu tanımlar,kelimenin Türkçe’deki kullanımı için söz konusu olmaktadır. Kutsal’ın ıstılahtaki tanımı da şu şekilde yapılmıştır:
“Başlangıçtan beri insan tecrübesinin bir parçası olan kutsal, yaratıcı ile olan ilişkisinden doğan özel bir niteliğe sahip olan veya dini bir amaç için tahsis edilen” demektir. “Kutsal, kendini her zaman doğal gerçeklerden tamamen farklı bir gerçek olarak gösterendir”. Diğer bir tanıma göre kutsal; “tamamen farklı birşeyin, bizim dünyamıza ait olmayan bir gerçeğin, doğal, dindışı dünyamızın ayrılmaz bir parçası olan nesneleriçin de açığa çıkmasıdır” Kutsal; “varlığın oluştaki, Bâki’nin de fânideki doğrudan tecellisi”olarak datanımlanmıştır. Kutsallık ise, yaratıcıya olan yakın ilişkileri sebebiyle bazı özel zaman, mekân veya eşyaların sahip olduğu özelliktir.
Tanımlardan da anlaşılabileceği gibi, maddî ve fizikî fenomen dünyası iki başlık altında toplanmıştır:
Kutsal ve profan. Kutsal’a, yaratıcı ve O’nunla ilgili her şey; O’nun kitapları (Kutsal Kitaplar), ma’bedler ve O’nun kutsal olarak bildirdiği zaman, mekân ve yerler dahildir. Profan ise, kutsalın zıddı olup “ma’bedindışında kalan”, “kutsal olanın dışındaki” nesne ve olgular demektir1. Bu tanımlara göre kutsalın dini hayatla, profanın da dünyevi hayatla sıkı bir ilişkisi vardır. Çünkü “kutsal ve dini hayat, kutsallıktan tamamenarındırılmış profan ve dünyevi hayatın zıddıdır”
Bu tanımlardan şöyle bir sonuç çıkarmak mümkündür: Yegâne kutsal varlık Allah’tır. O’nun dışında herhangi bir şeyi kutsal kabul etmek mümkün değildir. Ancak O’nunla ilişkisi bulunan yer, zaman, mekân ve nesnelere kutsallık atfedilebilir. Fakat belirtmek gerekir ki bir şeyi kutsal olarak kabul etmekle, bazı şeylere kutsallık atfetmek birbirinden tamamen farklıdır.
Başlangıçtan beri verilen bilgilerden de anlaşılacağı gibi, insanlar genelde iki şeye kutsallık veya mukaddeslik atfetmişlerdir. Bunlardan biri maddî, diğeri de manevidir. Maddîde esas olan temiz ve faydalı olmak; manevide esas olan da tam ve mükemmel olmak ve aynı zamanda faydalı olmak. Bunlardan maddi olana
itina, manevi olana da saygı gösterilir. “Kutsal” kelimesi manevi sahada mükemmelliğin, tam ve yetkin olmanın dini terimidir. Manevi sahada mükemmellik ve yetkinlik, en üst ve son derecesini Allah’ta bulur. Bunun için en kutsal varlık O’dur. O, her türlü eksiklik ve noksanlıktan uzaktır. Bütün mükemmellikler ve yetkinlikler Allah’ta toplanır ve O’nun kutsallığını pekiştirir (Kuddûs). Bunun için, herhangi bir varlık Yüce Allah’a ne kadar yakın olursa, o derece O’ndan mükemmellik alır (insan-ı kâmil). Böylece o da kutsala ve kudsiliğe yaklaşır. Bu noktada insan akla gelmektedir. Varlıklar içerisinde insan, tam ve mükemmel-kutsal varlık olan Allah’a en yakın olanıdır. Çünkü o,
Allah’tan bir ruh taşımaktadır. Ancak bu, insanın kutsallaştırılması anlamına gelmez. İslâm’da, kutsala daha yakın olan insanları ifade etmek üzere “veli, evliya, müttaki” vb. gibi kelimeler kullanılmıştır. Buna rağmen kutsal insan ifadesine asla rastlanmamaktadır. Ayrıca insanlar içerisinde kutsala en yakın olanlar arasında öncelikle peygamberler gelmektedir. Peygamberler için de benzer kullanımlar söz konusu değildir. Ancak Kur’ân’da belirtildiğine göre yahudiler, Üzeyir (as)’ı, hıristiyanlar da İsa Mesih’i Allah’ın oğlu olarak telakki
ederek, bir nevi onlara kutsallık atfetmişlerdir. Fakat Hz.Peygamber, kendisinin de bir beşer olduğunu; insanlardan, vahiy alma yönüyle ayrıldığını belirtmiştir.
Netice olarak söylemek gerekirse yegâne kutsal varlık Allah’tır. Kutsalın en önemli özlelliği de tam ve mükemmel olmaktır. İslâm itikadına göre ibadet, bütün eksikliklerden münezzeh olan varlığa yapılmalıdır. Bu özelliklere sahip olan da sadece Allah’tır. O halde Allah’ın dışında hiçbir varlığı kutsal saymak doğru değildir
Benim merak ettiğim, sayın commodoretr1 İslamiyette kutsal eşya,yer vs yoktur diyor. Acaba bunu neye dayanarak söylüyorsunuz ?
Kutsal demek ne demek ?
Durkheim'a göre kutsallık :
kutsallık birey ya da toplum tarafından kendisine doğaüstü bir takım değerler atfedilmiş, aşırı derecede yüceltilmiş, bu nedenle de aşırı saygıyı hak etmiş, atfedilen değerlerin, yüceliğin ve saygının korunabilmesi, sürekliliğinin sağlanabilmesi için bir takım kurallar (normlar) ve bunlara bağlı yaptırımlarla çevrelenmiş şey/şeylere yüklenen niteliktir.
TDK'nın kendi sitesinde kutsallık şöyle tanımlanmış
1 . Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes.
2 . Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kutsi, mukaddes.
3 . Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen.
4 . felsefe Tanrı'ya adanmış olan, tanrısal olan.
Bunun üzerine Kabe, Mekke, Medine, Mescid-i Aksa vs gibi yerlerin kutsal olduğu apaçık ortadadır. Şöyle ki bir Müslüman kişiye Kabe denildiğinde onda bir saygı oluşturuyor mu ? evet şahsen bende oluşturuyor.Hadi ben tek kişiyim ama en azından milyonlarca insanın ziyaret etmesi bunu kutsallaştırmaz mı ?Kaldı ki kutsal demek sadece Tanrı tarafından yollanan da demek değildir. Kabe Tanrı tarafından yollanmamıştır ama kutsal mekan sayılmıştır, ordaki yapıyı kastetmiyorum Kabe'nin olduğu araziyi kastediyorum.Bazıları çıkıp kardeşim toprak parçasından kutsallık mı olur diyebilir ama Dinlerin bir dogma olduğunu ve bunların kabulünün zoraki olamayacağını gayet tabii biliyorsunuzdur.Yanlış anlaşılmasın konsere karşı çıktığım ya da alperenlere arka çıktığım yok.Sadece konu tartışılırken ufak bir ayrıntı kafama takıldı onu açıyorum. Cevabımı sonlandırıyorum. Bazı Hadislerin uydurma olduklarını, sahte hadislerin piyasada olduğunu biliyoruz ondan "kutsal" kitaplardan olan Kuran'dan alıntı yapacağım
"Bir zamanlar Kâbe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için EVİMİ tertemiz et." (Hac Suresi 26 ayet)
Saygılar...
Kutsal mekan kavramı islami bir kavramsa ki olamaz hadi diyelim oldu. Zırt pırt hemde müslümanların birbirini boğazladığı inanılmaz savaşlar gören mekke ile medine nin kutsallığı nereden gelior ? Arabların necib millet olduğuna inanmadığım ve hatta tam tersini düşündüğüm bir ortamda mekkeyle medineyi niçin kutsal kabul edelim ki! İLLE BİR KUTSAL TOPRAK ARAYACAKSAM VATAN TOPRAKLARININ HER BİR KARIŞI KUTSAL TOPRAKTIR.
Alıntı yapmış olduğunuz Hac suresinin 26. ayetini yanlış anlaşıldığını belirtmeliyim. Hz. İbrahim ''tek tanrı'' fikriyle birlikte Kabe de bulunan Topraktan yapılmış ''putları''kırar ve temizletir. Çünkü kabe (bir söylenceye göre Ademden bu yana) dinlerin ilk merkezi olmuştur. Genelde de çok tanrılı dinlerin. Kabe ufak bir yapıdır. Kur'an da geçen ''kabe'nin ibrahim ve ismail peygamberler tarafından yapıldığı'' bir çok yerde tartışmalıdır. Bu hem bilgi hem yorumlama hatasından kaynaklanmaktadır tıpkı sizin yaptığınız gibi. Çünkü bir çok yunan mitolojik eserinde mısır papiruslarında Kabeden söz edilmektedir. Buda İbrahim ve İsmail peygamberin öncesine düşmektedir. Bu yüzden Kur'an ın bu ayetini tartışmaya açan çok kişi bulunmaktadır. Özellikle diğer dinler tarafından. Ancak Kuran da belirtilen hususu dikkatle bir bütün olarak Kur'an da değerlendirdiğimizde Kabe'nin çok daha eski olduğu çok tanrılı dinlere kadar hatta Adem e kadar uzandığı ancak o eserin sadece temellerinin kaldığı ona rağmen içinde topraktan putların bulunduğunu ve Hazreti ibrahim in bu putları balta ile parçalayıp kırarak temizlediğini veo temellerden bugünkü kabeyi inşa ettirdiğini anlayabiliyoruz. Gerçi daha sonra tekrardan değişikliklere uğramıştır kabe ama ana şeklini muhafaza etmiştir.
İşin acı yanı Hz ibrahim sonrası tekrar putlara yönelimle kabede ilk tapınılan o toprak putları kıran balta olmuştur!! Daha sonra İslama yakın cahiliye denen dönemde de Kabenin baş misafirleri LAT UZZA MENAT VE HÜBEL olmuştur. Bunlarıda islam peygamberi Mekke nin islamı kabul ederek dönmesinden sonra ASASI ile kırmıştır.
Kabe İSLAM dini açısından vede bu dine inanan MÜSLÜMANLAR açısından ÇOK DEĞERLİDİR VE SAYGI DUYULAN BİR YERDİR. O kadar ki HAC buraya yapılır. Ancak ne acıdır ki bir sürü hacı İSLAM PEYGAMBERİNİN MEZARININ KABEDE OLDUĞUNU SANMAKTADIR. Buda ayrı bir konudur.
Tarihte olduğu gibi teoloji ve din bilimlerinde de fazla saçmalamaya gerek yoktur. Hele inançlar konusunda hiç yoktur. ALLAH ta olan KUTSALLIĞI yer yüzüne indirgemek hiç kimsenin haddine olmamalıdır. Çünkü bu kargaşalara savaşlara inanç simsarlığına yol açar. İslam Peygamberi bunu o çağda görebildiği için resmini bile yaptırmamıştır taparlar diye... Kendisine ait her hangi bir iz kalmamasına da özen göstermiştir aynı gerekçe ile ve Kur'an ın lafzının kendisine yüklediği görevle...
Bu gerçekler son derece ortadayken hırkaya dağa taşa camiye küp şeklinde bir ypıya kutsallık vermek yanlıştır. İslam için önemli olması ayrıdır kutsalolması ayrıdır. Kur'an ı Kerim in bir kutsallığı vardır .(Diğer kitapların da) nedeni ALLAH ın kitabı olması ALLAH ın yazdığının kabul edilmesindendir. Onun dışında hiç bir yer mekan kişi veya eşya kutsal olamaz kutsallaştırılmamalıdır.
Uluslararası cerrahi kongresine bile izin verilmeyen Aya İrini'de, içkili-yemekli yılbaşı partisi düzenlemek istenmesi ortalığı karıştırdı. Turizmciler bunu çifte standart diye nitelerken, Kültür Bakanlığı, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un tepkisi üzerine, Aya İrini'deki partiyi iptal etti.
AYA İrini'de Uluslararası Omurga Cerrahisi Kongresi'nin açılışına izin vermeyen Kültür Bakanlığı'nın, tarihi mekánda içkili-yemekli yılbaşı partisine izin vermesi ortalığı karıştırdı. Fener Rum Patriği Bartholomeos, Kültür Bakanı İstemihan Talay'a yazdığı bir mektupla, Hıristiyan dünyasının partiyi protesto ettiğini bildirdi. Partiyi ‘esefle’ öğrendiğini belirten Bartholomeos'un Bakan'a ‘İyi Ramazanlar’ dileyerek bitirdiği mektubun ardından, Kültür Bakanlığı partiyi iptal etti. Patrik Bartholomeos, Noel nedeniyle yayınladığı mesajda Bakan'a duyarlılığından ötürü ise teşekkür etti
Bunun konuyla olan ilgisini anlayamadım. Aya İrinide oldukça sık konser verilmektedir. Ama içkili yemekli bir eğlenceye hıristiyanların tepki göstermesi normaldir. Çünkü AYA İRİNİ BİR KİLİSEDİR. HEMDE ÇOK ÖNEMLİ BİR KİLİSEDİR. İŞİN İLGİNCİ İSLAM ALEMİ İÇİNDE ÇOK ÖNEMLİ BİR KİLİSEDİR. AYA İRİNİ İLK BİZANS KİLİSESİ OLMASININ YANI SIRA TEK TANRILI DİNLERİN İLK İBADET MERKEZİ KABUL EDİLİR. Osmanlı zamanında ve sonrasında MÜZE KİLİSE ye dönmesi önemini kaybettirmez.
Topkapı sarayının karşılığı AYA İRİNİ değildir. eğer nerede olduğunu bilen varsa !! Bizans imparatorlarının saraylarıdır. Eğer bu şaraplı müzik dinletisi ( Ki bu konserden önce avluda bir kadeh sponsor firmanın şarabıdır. yoksa içkili konser değildir.) Sultanahmet Camii, Süleymaniye, Selimiye, Yeni Camii veya herhangi bir camii avlusunda yapılmaya kalksaydı... Çok yukarılarda yazdığım iletimdeki gibi İslam dinine ait özel bir ibadethane de şarap içilmesi hiç hoş değildir diye tepki gösterirdim.. Ama orası camii değil... saray saray padişahın evi...
Aya irini ile kıyaslama şöyle olur ... Bir kilise olan aya irinide konser verilebilirken tarihi bir camii avlusunda aynı konser verilebilir mi!!!
Merhaba 21 Yaşında bir gencim olayı basitçe anlatacağım 2024 Ocak gibi yani 2024'ün başında O Zamanlar yasak olmayan Discord uygulamasında tanıdığım...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Tck 245/1 Ceza siniri hakkinda
05-09-2025, 22:57:41 in Ceza Hukuku