Ama Ziya Paşa'nın meşhur terkib-i bend'indeki gibi:
Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde
Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma Zer-dûz palan vursan eşek yine eşektir
Ne güzel demişsiniz Sn. sdt23, bu kadar güzel anlatılamazdı yani...
58 yıllık çok partili rejimimizde 50 seneyi dolduran sağ iktidarların yaptıklarını ve bunların bugünkü sonuçlarını kucağınıza alıp sallayabilirsiniz, tabi ölü doğmadılarsa...
Ne güzel demişsiniz Sn. sdt23, bu kadar güzel anlatılamazdı yani...
58 yıllık çok partili rejimimizde 50 seneyi dolduran sağ iktidarların yaptıklarını ve bunların bugünkü sonuçlarını kucağınıza alıp sallayabilirsiniz, tabi ölü doğmadılarsa...
Selamlar,
Tabii ki ölü doğdular, zombi onlar zombi, ölmüş ölü olarak diriliyorlar:o
Çok partili dönemdeki sağ iktidarların ne yaptıkları, ne yapmadıkları, ne yapamadıkları elbette tartışılmalı.
Peki tek partili dönemi atlayalım mı?
Ama öncelikle bu sağ partili hükümetlerin hangi yolla iktidara gelidklerini ve hangi yolla iktidardan gittiklerini tartışmak gerekmez mi? Bunlar halk oyu ile gelmediler mi?
Sağ iktidarlar çok iyi hükümetlerdi demiyoruz, ama çok partili rejimin tek partili rejimle kıyaslanması dahi abestir. Bu hükümetleri hiç bir şey yapmamışlar gibi lanse etmek de inasfla bağdaşmaz.
Bir çok açıdan mukayese yapılabilir. Örneğin, tek partili dönemin sonundaki toplam öğrenci sayısı ile DP ikitidarının sonundaki (1960'ta) öğrenci sayısı karşılaştırılabilir.
Sağ iktidarlar çok iyi hükümetlerdi demiyoruz, ama çok partili rejimin tek partili rejimle kıyaslanması dahi abestir. Bu hükümetleri hiç bir şey yapmamışlar gibi lanse etmek de inasfla bağdaşmaz.
Size katılıyorum Abbas Bey, tek partili rejimle çok partili rejimin kıyaslanması dahi abestir. Çünkü sizin de bildiğiniz gibi tek partinin içerinde hem "elmalar" hem "armutlar" vardı. Sonra topraklarının ellerinden gideceği korkusuna kapılan "armutlar" çok partili rejimde bir başka parti kurdu. Bu nedenle elmalarla-armutlardan müteşekkil tek parti ile sadece armutlardan müteşekkil çok partili rejimi birbirine karıştırmamak gerekir.
Zaten kimse sağ partiler hiçbir şey yapmadılar demiyor. Aksine çok şey yaptılar, bugün o çok şeylerin meyvelerini afiyetle yiyoruz...
Öğrenci sayısı karşılaştırma örneğinize ise bayıldım. :o Sahi mesela Köy Enstitülerini, tek parti döneminde önce işlevsiz hale getirenler, çok partili rejimde kapatanlar "armutlar" değilmiydi?
Bu Ergenekon yaratılışı itibariyle birileri hariç her yere kondu ya bu forumda 50 yıl sonra da aynı duyarlılıkla çocuklarımız hatta torunlarımız yazacak.
HALKIMIZIN GERÇEKLERİ GÖRMESİ İÇİN
Emekli Albay Erdal Sarızeybek'ten EMEKLİ Albay Erdal Sarızeybek, Manisa'da düzenlenen `Türkiye'de terör sorunu ve Milli Güvenlik' konu başlıklı bir konferansa katıldı. Sarızeybek, Ergenekon operasyonu ve PKK terör örgütüyle ilgili ilginç açıklamalar yaptı.
Antiterör konusunda uzman Sarızeybek, Devlet Bakanı Cemil Çiçek'in danışmanının kendisini arayarak PKK'nın İsviçre bankalarındaki hesap numarasını istediğini öne sürdü, "Bizim burada soracağımız soru şu; böylesine gayri ciddi bir devlet yönetimi anlayışı olabilir mi? Bu kayıtlar Ankara'daki DGM kayıtlarında var, Mili İstihbarat Teşkilatı'nda var" dedi.
Belediye Kültür Sitesi, Lale Salonu'nda düzenlenen konferansa, Manisalılar büyük ilgi gösterdi. Yaklaşık 500 kişilik salon tamamen doldu. Manisa'da İl Jandarma Komutanlığı yaptığı dönemde vatandaşlar tarafından sevilen ve ilgi gören Sarızeybek'in, son yıllarda daha da önemi artan terör olaylarına ilişkin söylemini dinlemek isteyenlerle dolan taşan salonda, kalabalık nedeniyle zaman zaman zor anlar da yaşadı.
Şırnak'ta, 2007 yılındaki bölücü teröristlerin bir mayınlı saldırısında şehit olan Manisalı Yarbay Melih Gülova'nın eşi Asena Gülova da konferansı ön sıradan izledi. Erdal Sarızeybek, konuşmasının ilk bölümünde devam eden Ergenekon operasyonuna atıfta bulundu, operasyonun isminin Ergenekon olarak anılmasının vicdanını sızlattığını söyledi. Erdal Sarızeybek, konuşmasını şöyle sürdürdü; "İstanbul'da devam eden malum soruşturmaya Türklerin ünlü destanı `Ergenekon'un adı verildi. Türkiye'de davalar numaralarıyla, suçlarıyla anılır. Bu isim neden özellikle seçildi? Ders kitaplarında destan olarak anlatılan Ergenekon isminin sözde terör örgütüyle eşleştirilmesi vicdanımı sızlatıyor. Olayın şu tarafı çok önemli; uluslararası hukuk, PKK'nın terör örgütü olduğu kabul etmiş, Türk adaleti bunu kabul etmiş. Şimdi bir tarafta İmralı'da yatan bölücübaşı, 14 bin evladımızın katili hain, öbür tarafta sözde bir terör örgütü. Daha terör örgütü olup olmadığını da bilmiyoruz. Yargılama bitecek, mahkeme kararını verecek, eğer gerçekten terör örgütüyse, bağımsız mahkeme kesin yargıyı verirse, biz de o zaman diyeceğiz ki, `terör örgütüymüş.' İmralı'da yatan bölücübaşı vatan evlatlarının katili, diğer tarafta 2 tane kuvvet komutanı, sözde terör örgütünün lideri. Sözde terör örgütünün lideri dedikleri 2 kuvvet komutanın konuşma yasağı var, İmralı'da yatan bölücübaşı hain yattığı yerden örgütü idare ediyor ve Adalet Bakanlığı buna göz yumuyor. Bunlar çok önemli şeyler. İki kuvvet komutanını `terörist' diye gözaltına alıyorsanız, terörle mücadele adına bu soruşturmaya destek veriyorsanız, bizim de karşımızda 30 yıldır Türk milletine acı çektiren bir PKK terör örgütü var. Biz, o zaman PKK terör örgütüne ne yapıyorsunuz? Buna ne yapıyorsunuz bunu sorarız. Bu bizim hakkımız."
`BANA PKK'NIN PARASINI SORDULAR'
Güneydoğu'da yaşanan terör olaylarına ve PKK'nın Avrupa'daki çalışmalarına değinen Erdal Sarızeybek, daha önce basına yansıyan PKK'nın parası İsviçre'de banka hesabında söylemine ilişkin Devlet Bakanı Cemil Çiçek'in adına, bakan danışmanının kendisinden yardım istediğini öne sürerek şunları söyledi: "Geçenlerde, Devlet Bakanı Sayın Cemil Çiçek'in danışmanı aradı beni. Diyor ki, `Albayım siz televizyonlarda konuştunuz, İsviçre'de, PKK terör örgütünün parası varmış. Bizim bakanımız konuştu, ama o paranın hesabını, kasayı bulamamışlar. Siz bize o bankanın hesap numarasını söyleyin, biz İsviçre ile konuşalım..' Böylesine gayri ciddi bir devlet yönetimi anlayışı olabilir mi? Bu kayıtlar, Ankara'daki DGM kayıtlarında var, Milli İstihbarat Teşkilatı'nda da var. Şimdi sayın Cemil Çiçek televizyona çıkıyor, diyor ki, `PKK'lı teröristler, Avrupa'nın içinde cirit atıyor."
`TERÖR ÖRGÜTÜNÜN 1 MİLYAR DOLARININ YERİ BELLİ'
Sarızeybek, sözlerini şöyle sürdürdü: `Şimdi diyorlar ki, `demokrasilerde siyasete halk hesap sorar'. Ben de halktan biriyim, soruyorum; `Bu Avrupa'da, Irak'ta cirit atan teröristleri yakalatacak siz değil misiniz?' Yani siz, bu PKK'lı teröristlere cirit attırıyorsunuz, ondan sora da çıkıp geliyorsunuz terörle mücadele adına 2 orgeneral gözaltına alındığı zaman bu soruşturmaya destek veriyorsunuz. O zaman kim inanır sizin terörle mücadele anlayışınıza? Bir Kuddusi Okkır vardı. Bu İstanbul'daki soruşturmada sözde terör örgütünün kasası, gözaltına alındı. Tedavi edilemediği için adamcağız cezaevinde öldü ve dışarı çıktığında parası olmadığı için cenazesini belediye kaldırdı. Öbür tarafta PKK terör örgütünün 1 milyar dolarlık kara parası yeri belli, teröristlerin Avrupa Birliği'ndeki yerleri, büroları yerleri belli, Avrupa'dan aldıkları paralarla silah alıp bizim evlatlarımızı şehit ediyorlar ondan sonra ortaya çıkıp diyorlar `Ki, biz terörle mücadele ediyoruz'. Yani diyeceğim şu ki; Ergenekon adının bu sonuç soruşturmasına verilmesi bizim vicdanımızı rahatsız ediyor. Kim suç işlediyse cezasını çeksin bizim söyleyecek sözümüz yok ama bir taraftan vatan hainlerine müdahale etmez, onlara cirit attırırken öte yandan ülkemizin aydınlarını, komutanlarını terörist diye gözaltına alınmasına seyirci kalırlarsa ve böylesine bir soruşturmaya destek verirlerse, bizim de söyleyecek sözlerimiz olur ve bizi de hiç kimse bu konuda susturamaz. İki tane emekli orgeneral, biri hastanede, diğeri 18 kilo zayıflamış. Bir kuvvet komutanı terörist diye cezaevinde neredeyse kahrından ölecek. Öte yanda İmralı'da yatan haine, doktorlar bakıyor ve yattığı yerden örgütü idare ediyor" dedi.
vatan
Anayasaya, kanun ve hukuka uygun vicdani kanaatime göre;eşekler konuşamaz sahibine dolaylı olarak ta memlekete hizmet eden yararlı hayvanlardır. Acilen "eşek hakları bildirgesi" ihtiyacı doğmuştur.
Devlet gücünün ve siyasal iktidarın sınırlandırılmasının en etkili aracı olan hukuk devletinin amacı; keyfi gücün yaratacağı tehlikeleri asgariye indirmeyi, yönetilenlerin, devlet gücünü kullananlara güvenle bakmaları demek olan hukuki güvenliği ve yine bireylerin yasaların kendilerini nasıl etkileyeceğini önceden bilmeleri ile meşru beklentilerinin korunması anlamına gelen hukuki öngörülebilirliği sağlayan düzen demektir.
Hukuk devletinde hiç kimse ayrıcalıklı olmamakla, suç işleyen herkese dokunulur. Ne var ki, bu dokunmanın biçimi devlet gücü kullananlarca değil, yürürlükteki yasalar tarafından belirlenir. Aksine uygulama o devleti hukuk devleti olmaktan çıkarır ve totaliter yapıda bir kanun devleti/polis devleti olmaya dönüştürür.
Bu çerçevede ifade etmek gerekir ki, haklarında terör örgütü mensubu olduklarına ilişkin ciddi kanıtlar ortaya konulmamış, ne ile suçlandıkları belirtilmemiş, suçüstü hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşullar oluşmamış olmasına rağmen, başta Türk yargısına uzun yıllar onurla ve özveriyle hizmet etmiş olan, her zaman ve her koşulda hukuku, hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü savunan Sabih Kanadoğlu’nun evinin aranmış olması olmak üzere, kendi yetki ve görev alanlarında ülkemize ve halkımıza hizmet etmiş bulunan askerlerin, bilim adamlarının usulüne uygun biçimde ifade vermeye davet edilmeksizin ve davete uymadıkları takdirde zorla getirilecekleri bildirilmeksizin günün erken saatlerinde gözaltına alınmış olmaları, yasaya ve mevcut hukuk düzenine açıkça aykırı olduğu gibi, günümüz iktidarına muhalif olanların susturulmalarını amaçlayan totaliter bir gidişin ciddi ve somut işaretleridir.
Başladığı günden bugüne kadar olan süreç içinde hukukun öngördüğü kurallara bağlı olarak yürütülen bir ceza soruşturması olmaktan daha çok, siyasi hesaplara ve hesaplaşmalara dayalı bir polis soruşturması niteliği görünümü veren, özellikle emekli asker, emekli yargıç, emekli öğretim üyesi gibi kişiler hakkında yürütülmekle fiilen görev yapmakta olanlara da tehdit niteliği taşıyan bütün bu gelişmelerden dolayı Ankara Barosu olarak endişe içersinde olduğumuzu belirtir, herkesi hukuka uygun davranmaya, hukukun çizdiği sınırlar içersinde kalmaya davet ederiz. .
"… Geçmişte ve özellikle tanzimattan sonra, yabancı sermaye ülkemizde ayrıcalıklı bir konuma sahip oldu. Ve bilimsel anlamda denilebilir ki; devlet ve hükümet yabancı sermayenin jandarmalığından başka birşey yapmamıştır. Artık her uygar ulus gibi Yeni Türkiye de buna izin veremez. Bu yurdu esirler ülkesi yaptıramaz…
Efendiler, görülüyor ki bu kadar kesin ve yüksek bir askeri zaferden sonra dahi, barışa kavuşmamızı engelleyen nedenler, doğrudan doğruya ekonomiktir. Çünkü bu devlet, bu ulus ekonomik egemenliğini elde ederse, güçlü bir temel üzerine yerleşmiş ve yükselmeye başlamış olacaktır. Ve artık bunu yerinden kımıldatmak mümkün olmayacaktır.
İşte düşmanlarımızın, gerçek düşmanlarımızın izin vermedikleri ve bir türlü kabul etmedikleri budur."
MUSTAFA KEMAL
17 ŞUBAT 1923
////
"Devrimler bitmiştir. Devrim sözü sermayeyi ürkütüyor."
RAUF ORBAY
TBMM
1924
////
"Türkiye’nin bütün nüfusu batı devletlerinin hizmetindedir."
ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU
(MUSTAFA KEMAL'DEN SONRA...)
////
“Atatürk ölür ölmez, Atatürk aleyhine bir cereyan başlatılmıştır. Mesela Atatürk’e bağlı olan bizleri İnkılap Derslerinden aldılar. Kendi adamlarını koydular. O dönemde Atatürkçülüğü övmek ortadan kalkmıştı.”
HİKMET BAYUR
(MUSTAFA KEMAL'DEN SONRA...)
////
“İNÖNÜ DEVRİ BAŞLIYOR, FAZİLET DEVRİ BAŞLIYOR"
ŞEMŞETTİN GÜNALTAY
(MUSTAFA KEMAL'DEN SONRA...)
////
“… İnönü, bütün hareketlerinde Atatürk’ün üstünlüğünü silmek için elinden gelen gayreti sarfetti. Bunu genel bir fikir olarak söyleyebilirim. Atatürk’ün yolunda yürümüş olsaydı, her şey başka türlü olacaktı.
ATATÜRK ÖLDÜKTEN SONRA birçok dostlarımız var ki İsmet Paşa zamanında oruç tutmaya, namaz kılmaya başladılar. Kusurumuz, laikliği memlekete yayamamaktır. Onun için ben şahsen, İnönü’nün Anıtkabir’e defnedilmesini bile istemedim.”
FAKİYE ÖYMEN
(MUSTAFA KEMAL'DEN SONRA...)
////
“Atatürk öldükten sonra biz seçim bölgelerimize gittik. Bir müddet sonra, galiba yeni seçimlerden sonra (MART 1939) baktım her mahallede bir KURAN KURSU açılmış. Bunlar yoktu eskiden. İnönü Cumhurbaşkanı ve RECEP PEKER de İçişleri Bakanı ki, Recep Peker de bu softaların şiddetli aleyhindeydi.
Gittim Ankara’ya, Recep Peker’e dedim ki, “Ne hal bu?”, “Ne yapayım?” dedi, “Emir en büyük yerden geliyor.”
HİKMET BAYUR
(MUSTAFA KEMAL'DEN SONRA...)
////
Mart 1950 de İtalya’yı ikna eden Türkiye CHP iktidarının son günlerinde Mayıs 1950’de NATO’ya girmek için ilk resmi müracaatını yapar. Ancak “müttefiklerimiz” tarafından reddedilir.
Celal Bayar, 20 Temmuz 1969 tarihinde o günleri anlatan yazısında, yeni hükümetinin ilk iş olarak NATO üyeliği sorununu ele aldığını yazar ve sorunu İNÖNÜ ile yaptığı nezaket ziyaretinde görüştüğünü belirtir.
“İNÖNÜ, dikkatli ve nazik bir biçimde beni karşıladı. Başbaşa idik… dedim ki:
- NATO’ya niçin girmediniz?
Bu durumdan alınmış göründü.
- Onlar istediler de biz mi girmedik Celal Bey…
Fikir birliği içinde bulunuşumuzdan huzur duydum.
…”
/////////
Geldiğimiz noktada çözülecek düğümün "TEK PARTİ"/"ÇOK PARTİ" bağlandığını, kısaca şimdinin moda deyimi "DEMOKRASİ"ye bağlandığını ibretle okuyunca dayanamadım ve aklı karışanların "disk birleştiricisi"ni hızlandırıp sonuca gitmelerine yardım etmek istedim...
Veee yukarıya bir kaç alıntı serpiştirdim...
İlk alıntıdaki Mustafa KEMAL'in sözlerinden yola çıkasak eğer,
şu anki hallarımızın kökeninde,
taaaa Tanzimattan bu yana devam edegelen ve
bir hastalık olarak kabul edilmesi gereken
"AYDIN"larımızın içine işlemiş olan "necip" arap milletinin tembelliğinin
batı uygarlığı karşısında kamuflaj telaşı ile
aslını inkarının dışa vurumu olan
BİR AŞŞŞAAĞILIK KOMPLEKSİ OLDUĞU RAHATLIKLA GÖRÜLEBİLİR...
İçselleşmeyen bir "demokrasi" şikayeti olabilir ve içselleşmeyen kısmına var gücümle katılırım ama
içselleşmesi gerekenin "demokrasi" olduğu anlayışını şiddetle reddederim...
5 Genelkurmay Başkanı niçin Ergenekonla suçlanıyor?
Her şey 1991 yılı başında ABD'nin Körfez saldırısı ile başladı.
ABD, Bağdat'a yürümedi, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı.
Arkasından, Irak Ordusunun 36. enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı.
ABD'nin planı şuydu: Önce Kuzey Irak'ta bir Kukla Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak'ı tümüyle işgal etmek.
Kukla Devleti Türkiye'nin güneydoğusu, Suriye'nin doğusu ve İran'ın batısından koparacağı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan'ı, yani İkinci İsrail'i kurmak.
Yani : Büyük Ortadoğu Projesi (Tayyip ve Gül'ün eşbaşkanları olduğu proje; Buş'un deyimiyle "Haçlı Seferi")
Türkiye'deki bütün hükümetler, İncirlik'e yerleşen Çekiç Güç'ün görev süresini uzatarak ABD'nin Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular. ("ABD Ordusu ile mükemmel işbirliği !!!)
İşte Türk Ordusu bu süreçte Kuzey Irak'taki oluşum üzerinden Türkiye'nin bölünmesi tehlikesini ve tehdidini algılayınca, ABD ile cephe cepheye geldiğini anladı.
İLK OLAY: TORUMTAY'IN İSTİFASI
Özal'ın kuzeyden Irak'a girme emrini uygulamamak için Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay istifa etti. Böylece, Türk Ordusu, Amerikancı planlarda rol almayacağının ve direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu.
O andan itibaren Türk Ordusuna karşı Ergenekon tertibi planlanmaya başlandı.Amerikan planlarına engel olan komutanlar, Ergenekon çeteciliği ile suçlanacaktı.
ÖZEL HARP DAİRESİ SORGULANIYOR
Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan Özel Harp Dairesi ABD güdümünde idi, ama Sovyetler yıkıldığı için oradan gelen tehlike ortadan kalkmıştı.
Şimdi ise tehdit, Kuzey Irak'taki ABD varlığından geliyordu.Dolayısıyla, ABD güdümünde olan Özel Harp Dairesi, ABD'den gelen bir tehdide karşı durmak için kullanılamazdı .
Geçmişteki Kontrgerilla eleştirileri de Ordu'da rahatsızlık yaratmıştı.
Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş, Özel Harp Dairesi'ni yeniden örgütleme ve adını Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiştirme çözümünü uyguladı. Yıl 1991.
ÖKK'nın bölücü terörü hedef alması ve Kuzey Irak'taki Kukla Devlete karşı tavır alması, ABD denetiminden kurtulma sürecinin başlangıcıydı.
Tugay düzeyindeki birlik, tümen düzeyine çıkarıldı.ÖKK, Kuzey Irak'ta ABD ile karşı karşıya geldi ve ABD tehdidine karşı uyanışın öncüsü oldu.
Ankara'da ÖKK için yeni bir yerleşim yerinde yönetim ve eğitim tesisi yapımına başlandı. ABD bundan son derece rahatsız oldu, ajanları vasıtasıyla Askeri Savcılığa ÖKK tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla dava açtırdı ve ÖKK'nın yapılandırılması nı uzun süre felce uğrattı.
ORG. EŞREF BİTLİS'İN ŞEHİT EDİLMESİ
ABD'nin Kuzey Irak'taki Kukla Devleti pekiştirme planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Org. Bitlis, Amerikan Çekiç Güç Helikopterlerinin PKK'ye silah ve malzeme attığını saptadı ve raporlarında bunu belirtti.
Orgeneral Eşref Bitlis işte, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika'nın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve güvenliğini hedef aldığını gördüğü; bu tehlikeyi önlemek için tedbirler aldığı ve ülke savunmasına yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından hedefe konuldu.
Org. Bitlis, helikopterle Kuzey Irak'a giderken, bu seyahat Amerika'ya haber verilmiş olduğu halde, iki Amerikan jeti yakın uçuş yaparak saldıkları yoğun egzost gazı ile helikoperi oksijensiz bırakıp motorunu durdurarak düşürme denemesi yapmışlarsa da, usta pilotumuz ani dalış manevrası ile bu suikasti boşa çıkarmıştı. Bu suikasttan hemen sonra Amerikalılara saldırdıkları helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirilmesine rağmen iki Amerikan jeti saldırıyı tekrarlamışlar fakat usta pilotumuz olaya tekrar hakim olabilmişti.
İkinci teşebbüs başarılı oldu. CIA tarihinin en önemli suikasti 17 Şubat 1993 günü gerçekleşti. Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Org. Bitlis şehit edildi.
ÇELİK HAREKATI
Ağustos 1994'de Genelkurmay Başkanı olan Org. İsmail Hakkı Karadayı döneminde Eşref Bitlis Planı uygulandı, Kuzey Irak'a Çelik Harekatı yapıldı. 35 bin Mehmetçik Mart 1995'de Kuzey Irak'a girdi.
Kuzey Irak'a giren ordumuz, ABD'nin egemenlik alanına girmiş oldu. Çünkü o bölge ABD ordusunun işgali altındaydı.ABD'nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi yarı resmi organları. "Türk komutanları hizadan çıktı", "Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor" gibi görüşlere yer vermeye başladılar.
GAZİ OLAYLARI
Çelik Harekatı öncesinde CIA'nın Moskova İstasyon Şefi, CNN televizyonundan, "Türkiye'nin karışacağını", daha doğrusu Amerika'nın Türkiye'yi karıştıracağını tüm dünyaya şöyle ilan etti:
"Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye'dir.. . Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir."
Gazi Mahallesi tertibinden birkaç gün önce de, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbruk (Holbrooke), Türkiye'nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağa dur demek için tertip yapacaklarını şöyle ilan etti:
"Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekatta dikkatli olmanızı tavsiye ederim"
CIA Şefinin ve Holbruk'un haber verdiği gibi,12 Mart 1995 gecesi İstanbul'da Gazi Mahallesi tertibi düzenlendi. Ancak Türk Ordusu bu tehdidi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı.
KONTRGERİLLA (GLADYO) POLİS İÇİNE KAYDIRILIYOR
NATO tarafından NATO üyesi ülkelerde o ülkeleri komünizmden korumak için kurulan Kontrgerilla (diğer adları Gladyo ve Süper NATO) örgütleri, İtalyan Savcının tesbit ettiği gibi, esasında CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti. Türkiye'de Özel Harp Dairesi işte bu kontrgerilla ile irtibatlı idi ama artık Sovyetler yıkıldığı için komünizm tehdidi kalmamış, aksine tehdit Kuzey Irak'taki ABD varlığından gelmeye başlamıştı. Dolayısıyla, ABD güdümünde olan Özel Harp Dairesi, ABD'den gelen bir tehdide karşı durmak için kullanılamazdı . Bu açmazdan kurtulmak için 1991 yılında Özel Harp Dairesi'nin Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK)'ye dönüştürülmesi aslında bir millileştirmeydi. ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve kuruluş, hedefini komünizme karşı mücadele yerine Kuzey Irak'tan yöneltilen tehdide karşı mücadele olarak belirliyordu.
Bunun üzerine, ABD, "Kontrgerilla yapılanmasında Türk ordusunun yerine polisi koyabilir miyiz" denemesine girişti ve Türkiye'deki operasyon merkezini polisin içine kaydırdı. 1973'den beri İçişleri Bakanlığı içinde örgütlenen "İslamcı Cunta", artık "Fethullahçı Gladyo" olarak Kontrgerilla içinde ordudan boşalan yeri alıyordu. Fethullahçı Gladyonun ilk büyük tertibi, işte bu 1995 Gazi Olaylarıdır.
1996 EYLÜL HAREKATI
ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak'ın kuzeyinde 7,500 "CIA peşmergesi"nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti.
Eylül 1996'da, Eşref Bitlis Planı gereğince, barzani, Türk Genelkurmayının yönlendirmesi ile Saddam yönetimi ile işbirliği yaparak CIA peşmergelerini dağıttı. 200'e yakın ölü veren CIA peşmergeleri, ABD tarafından Guam Adası'na taşındı. ABD kaynakları, bu harekatı "ABD'nin Vietnam'dan sonraki en büyük yenilgisi" olarak değerlendirdiler.
Bu harekattan 20 gün önce, bir Tuğgeneral, iki Albayın önünde, Aydınlık Dergisi'ne bir demeç vererek, Eşref Bitlis'in uçağının ABD'ye bağlı "Çiller Özel Örgütü"ndeki Gladyo görevlilerinin düşürdüğünü açıkladı.
Aydınlık, 25 Ağustos 1996 günkü sayısında bu haberi yayımladı.
Türk Ordusu, Çelik Harekatı'nı Başbakan Çiller'e haber vermeden gerçekleştirmişti. Çünkü ABD vatandaşı Çiller'in ABD'ye örgütsel bağlılığı İşçi Partisi tarafından açıklanmıştı ve TSK tarafından biliniyordu.
28 ŞUBAT
28 Şubat harekatının en önemli başarısı, Fethullah Hoca'ya indirdiği darbe oldu. Fethullah Hoca kaçıp ABD'ye yerleşti.
Mayıs 1977 YAŞ toplantısında 160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle ordudan atılması başbakan Erbakan'a dayatıldı.Bu uygulama, ordu içindeki Gladyo'yu, yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu. Çünkü artık Kontrgerilla, Fethullahçı Gladyo idi.
28 Şubat kadrosu içinde ABD'nin Truva Atı olan Çevik Bir de, 1998 sonrasında tasfiye edildi.Bu sayede Haçlı İrtica, 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı.
KONTRGERİLLA, GENELKURMAY KARARGAHINDAN ÇIKARILDI
1994-1998 arasında Genelkurmay Başkanı olan Org. Karadayı, ABD ve NATO yuvalanmasını, yani Kontrgerillayı Genelkurmay Karargahından çıkardı. Özel Kuvvetler'in milli amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi.Özel Harp subaylarımızın Çin'in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan'da kullanılmasına engel oldu.
ABD ORDUSU TÜRKİYE'Yİ İŞGAL TATBİKATI YAPIYOR:
MILLENIUM CHALLENGE 2002
1998 yılında Genelkurmay Başkanı olan Org. Kıvrıkoğlu, ABD'nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu açık bir dille belirtti. Kıvrıkoğlu, Vaşington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde ABD'yi ziyaret etmeyen ilk Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti.
Kıvrıkoğlu, "28 Şubat'ı BİN YILLIK MÜCADELE AZMİYLE sürdürmeye kararlıyız" dedi. Yani ABD tehdidine karşı bin yıl da sürse direnilecekti.
Mesajı alan ABD, aynı kelimeleri kullanarak cevap verdi:
Ve bu isim altında 24 Temmuz 2002'de Nevada Çölü'nde Türkiye'yi işgal tatbikatı yaptı. Bu, ABD tarihinin en büyük askeri tatbikatı idi.
ABD'nin en önemli yarı resmi ajansı ASSOCIATED PRESS, tatbikatın Türkiye'yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu yazdı.
Deprem (bir karışıklık kastediliyor) sonrası ordu yönetime el koyuyordu. Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri ülkenin güneyindeki adayı (Kıbrıs) kuşatıyor ve 96 saat içinde hedef ülkeyi işgal ediyordu.
Türk ordusunun saldırıya karşı hazırlanma müddeti olan 96 saat seçilerek, hedef ülkenin Türkiye olduğu adeta gözlere batırılıyordu
ABDULLAH GÜL, AMERİKA İLE GİZLİ HİZMET SÖZLEŞMESİ YAPIYOR
Dışışleri Bakanlığı Koltuğunu işgal eden A. Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara'da 2 sayfa 9 maddelik bir gizli anlaşma yaptığını itiraf etti, haber Vatan Gazetesi'nde yayımlandı. Bu haberde Gül, anlaşma içeriğini açıklayamayacağını, gizli olduğunu söyledi.
13 Temmuz 2003 günü, Doğu Perinçek, bu gizli anlaşmanın maddelerini açıkladı.
Birinci madde: "Türk askeri ve Özel Kuvvetler 4 ay içinde aşamalı olarak Kuzey Irak'tan çekilecek" şeklindeydi.
ÇUVAL OLAYI
A. Gül'ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu, Türk askerinin başına çuval geçirdi.
Çuval geçirme eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir ihtardı.
Tayyip'in "Müzik notası" vecizesi, anlaşmanın uygulanması gerektiğine ilişkin orduya yönelik bir açıklamaydı."Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak'tan çık artık" diyordu Tayyip Türk Ordusuna.
ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in, Çuval Olayından sonra, Başbakanlık koltuğunu işgal eden Tayyip'e gönderdiği mektupta şöyle deniyordu:
"TSK (ÖKK kastediliyor) Kuzey Irak'ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır"
Rumsfeld, çuvalı Tayyip'in değil, Türk Ordusunun başına geçirdiklerini böyle veciz bir şekilde anlatmış oluyordu.
Milli devlet ve Kemalizm karşıyı pervasız açıklamalar yapan, "Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının artık geçersiz olduğu" açıklamaları yaparak Orduyu zehirleyen Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe "başına çuval geçirilen komutan" olarak kaydedildi. Ve böylece, Ergenekoncu olarak suçlanmaktan kurtuldu.
ERGENEKON TERTİBİ AÇIĞA ÇIKIYOR
Başına çuval geçirilmesine ve Kuzey Irak'tan çıkarılmasına rağmen akıllanmayarak sınır ötesi harekatta ısrar eden Türk Ordusu'na karşı, Org. Torumtay zamanından beri hazırlanagelmekte olan tertip artık açığa çıkarılmalıydı. ABD'ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı ve milli kuvvetler "Ergenekon çetesi" olarak suçlanacaktı.
Suçlama belgeleri esasında çoktan hazırdı, ama Org. zkök "Ergenekoncu" olmadığından, onun görev süresince tertip uykuya yatırılmıştı.
Hatırlayalım:
(Fehmi Koru, "Taha Kıvanç" imzasıyla, Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan 30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında " 'Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon, çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan, 'devleti yapılandırma' amaçlı bir örgüt" demektedir. Koru yazısında, 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmekteydi. )
Tertibin uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt'a karşı Şemdinli tertibi idi. O tertipte Org. Büyükanıt çete kurmakla suçlanmış ancak tertip bozguna uğramıştı.
Şimdi daha büyük ve kapsamlı bir tertip yapılmalıydı. İşte o tertip, günümüzde devam eden Ergenekon / Agarta Davasıdır.
ABD'nin hazırladığı sivil darbe ile iktidara gelen AKP, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD'ye sorunsuz olarak eşbaşkanlık yapabilmek için, başta ABD'ye direnen Türk Ordusu olmak üzere milli kuvvetleri safdışı etmeliydi. Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve 1991 öncesinde olduğu gibi ABD ile uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktı.
Yani, AB kriteri olarak dayatıldığı gibi, ordu "sivil otoriteye" tabi olacak, kendisine Atatürk tarafında verilmiş olan "ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma" görevini unutacaktı.
Not:
"AKP sivil darbe ile değil, seçimle geldi" itirazı yapacak olanlara bir açıklama:
1-) CIA'nın yan kuruluşu Rand Corporation' un yayın organlarında ve ABD strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda mealen şöyle deniyordu:
"ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye'yi kontrol edemez, Fazilet Partisi'nin başına yenilikçi kanadın geçmesi, Tayyip Erdoğan'ın Başbakan, Abdullah Gül'ün de Dışişleri Bakanı olması halinde ABD Türkiye'yi kontrol altında tutmaya devam edebilir."
2-) Bu raporları okuyan İşçi Partisi ve Aydınlık Dergisi, halkımıza bu planı haber verdi.(Muhakkak ki diğer partiler de bu yayınları okumuşlardı, ama onların halkımızı bilinçlendirmek gibi bir sorunları yoktu)
3-) Aydınlık Dergisi 20 Ekim 1996 tarihli sayısında kapaktan haberi verdi:
"Merak edilen gizli mesajı açıklıyoruz:
Abramowitz, Tayyip'i Erbakan'ın yerine hazırlıyor" Yani, AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden 6 yıl önce, Aydınlık Dergisi ve İşçi Partisi, Amerika'nın bu seçimi yaptığını halkımıza duyurdu.
4-) Cumhuriyet Gazetesi 16 Şubat 1997
Leyla Tavşanoğlu'nun İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile söyleşisi: Perinçek:
"ABD, Tayyip Erdoğan'ı Başbakan, Abdullah Gül'ü de Dışişleri Bakanı yapacak. CIA'nın yan kuruluşlarından Rand Corporation' un yayın organında da bu yazıldı."
Yani, AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden 5 yıl 8 ay önce, Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi kanalıyla da, bu gerçeği halkımıza duyurdu.
5-) Görülüyor ki, ABD seçmiş, hazırlamış, önümüze koymuş, seçtirmiş. Şimdi kim "Bunları ben seçtim" diyebilir?
Menderes'in "Odunu aday göstersem milletvekili seçtiririm" sözlerini ABD iyice not etmiş olmalı ki, istediğini elhak seçtiriyor.
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
êğèñòàëîí äëÿ òîìàòîâ
10-07-2025, 06:42:04 in Tüketici Hakları