İddianamede, örgütün kendi amaçları uğruna halkı isyana teşvik için kurdurduğu üç derneğin genel başkanlarından ikisi Ergenekon’dan tutuklanmıştı. VKGB Başkanı da ‘sahtecilik’ten tutuklanınca Ergenekon tüm başkanlarını yitirdi.
Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi (VKGB) Genel Başkanı Taner Ünal, sahtecilik ve yankesicilik iddiasıyla 8 aydır aranırken önceki gün yakalanarak tutuklandı ama bu Ergenekon soruşturması içinde önemli adım oldu. Taner Ünal’ın ve VKGB’nin adı Ergenekon İddianaemesinde, terör örgütü ile bağlantılı 3 dernekten biri olarak gösteriliyor.
‘BİR NUMARA’ YÖNLENDİRİYOR
ERGENEKON iddianamesinde VKGB için ‘Açık kimliği tespit edilemeyen ve örgüt mensuplarınca ‘1 NUMARA’ olarak adlandırılan kişi tarafından yönlendirilen Taner ÜNAL ve arkadaşlarının, halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı isyana tahrik ettiklerine dair kuvvetli şüphe bulunduğu yönünde tespitlerde bulunulmuştur’ deniliyor.
VKGB’nin kuruluşunda Ergenekon sanıkları Muzaffer Tekin, Fikri Karadağ, Mehmet Zekeriya Öztürk, Kuddusi Okkır’ın önayak oldukları belirtilen Ergenekon iddianamesinde, derneğin çok kısa bir sürede Ergenekon örgütünün amaçları doğrultusunda bir suç merkezi haline geldiği vurgulanıyor. VKGB’nin Ergenekon’un gizli amaçları ve stratejisi doğrultusunda faaliyet yaptığını açıkça gösterdiği anlatılıyor.
ÜÇ BAŞKAN DA TUTUKLANDI
VKGB, Kuvvai Milliye ve Kuvayi Milliye 1919 ile birlikte, Ergenekon’un ‘halkı hükümete karşı kışkırtmak’ için kullandığı üç dernekten biri olarak Ergenekon iddianamesinde yer alıyor. Kuvvai Milliye 1919 Derneği Başkanı Fikri Karadağ ve Kuvai Milliye Derneği Başkanı Bekir Öztürk halen Ergenekon sanığı olarak tutuklu bulunuyor. Taner Ünal’ın da sahtecilikten tutuklanmasının ardından Ergenekon terör örgütü güdümündeki derneklerin hepsinin genel başkanları tutuklanmış oldu.
Siz, tutuklamalar öncesi başlayan işin uzmanları tarafından açıklamaların yer aldığı o video dizisini izlediyseniz ve topyeküne karşı iseniz,hangilerine karşı hangilerinden yana olduğunuzu yazabilirsiniz.Ben bilemem.
Kim doğru,kim yanlış? Yaratılan bu kaotik ortamdan nasıl bir yarar çıkar?
Akşam gazetesinden verdiğiniz link te anlayışınıza ayrı bir tartışma konusu olabilir.
Evrensel hukuk kuralları da görüşünüzle çatışabilir, yanılmış olabilir ve der ki bir masumun hürriyetinden yoksun bırakılmasına bin suçlunun serbest kalması evladır.
Onlar yanlış siz doğru düşünüyor musunuz?
Bu konuda anlatılmak istenen sanırım sizin anladıklarınızdan başka birşey.
Sayın SDT 23
Yanıt verdiğiniz soru bu değildi. Konuyu çarpıtarak, başka yerlere götürerek lütfen yazmayın.
Hurşit Tolon un sağlık durumunun tutukluluğuna engel olup olmadığının incelenmesi için adli tıp kurumuna sevki gerekmiştir.
Sayın Savcımız bu sevk olayına ve tahliye talebine; TCK ve CMK’da tahliye sebepleri açıkça yazılmıştır. Burada hastalık sebebiyle tahliye olgusu bulunmamaktadır” diyerek Adli Tıp Kurumu’ndan bu yönde bir karar alınamayacağını savunarak Tolon’un tutukluğunun devamı yönünde karar verilmesini'' istemiştir.
Sayın Görevli Mahkeme ise;
'Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 16. maddesinde hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle ertelenmesi konusu açıkça düzenlenmiş, 81. maddede infazı engelleyecek hastalık halinde kurum hekimi veya görevli hekimin bu hususu yönetime bildireceği hükmü yer almıştır” dedi.
Kararda, bu düzenlemenin hükümlülere ilişkin olduğunu, aynı yasanın 116. maddesine göre tutuklulara da uygulanacağı yönünde hüküm bulunduğuna dikkat çekilerek, “Yukarıda bahsedilen kanun maddelerindeki düzenlemelere göre, iddia makamının itirazında ikinci paragrafta belirttiği hususların söz konusu yasal düzenlemeler yok sayılarak talep edilmiş olduğu anlaşılmakla, yasal hiçbir dayanağı olmayan bu yöndeki itirazın reddine karar vermek gerekmiştir” demiştir.
BU soruşturmayı yöneten savcının bazı hukuk kurallarını ve yasa hükümlerini görmezden gelme hakkı varmıdır? Bu durum sizin adalet kavramınıza ne kadar uymaktadır. Diğer hukuki değerlendirmelerde yine açık yasa hükümlerinin göz ardı edilmediğine nasıl ikna olacağız?
Bu davada haksız tutuklananlar olmadığını iddia etmektesiniz. Bunu şu an söylemek ve yazabilmek kadar saçma ve dayanaksız bir iddia olamaz. Bu yargılama sonunda kimlerin haksız tutuklandığını, kimlerin bu nedenle ne tazminatlar alacağını yaşayarak hep beraber göreceğiz.
Siz kendinizi hangi makam yada merci yerine koyarak bu hiçbir dayanağı olmayan garip ön yargılı saptamayı yazıyorsunuz? Tutuklamanın niçin yapılacağını anlatan CMK hükümlerine bir daha bakın okuyun sonra hangisi haklı tekrar yazar konuşursunuz. Tutuklama bir ceza değildir. Bir tedbirdir. Evrensel hukukta tutuksuz yargılamak esastır. Çünkü aksi hükmen sabit oluncaya kadar herkes suçsuzdur. 20 ay süren bir tutuklama esasen hükümsüz ceza vermek demektir ve insan haklarına aykırıdır. Bu konuda verilmiş AİHM kararlarına bir göz atın. Kopyala yapıştır yapın, alıntı yapın o zaman anlayacaksınız. Google a bu konuyu bir aratın bakalım neler bulacaksınız. Ceza evinin rahat olduğunu yazabilecek kadar kusura bakmayın ama bunu gizlemeden açıkça yazacağım saçmalamışsınız. O ceza evine dilerim hiç düşmezsiniz. Adım kadar eminim ki avukat değilsiniz. İş için dahi ceza evine girmediğinize ben eminim. Kuddusi Okkır günah ve ayıbı yafta gibi asılı dururken bu yazdıklarınız nasıl garip duruyor bilemezsiniz.
Konu Phantom of law tarafından (10-12-2008 Saat 09:59:44 ) de değiştirilmiştir.
Sebep: ekleme
Gecen ay yayınlanan; “Hukuk (!) ile Aldatmak " adlı eserimde;"Ergenekon Kavuşturması"nın Kemalizm'in tasfiye ve Ulus Devleti’mizin paramparça edilişinin önünü iyice açmak için, CIA ve MOSSAD güdümünde. Emniyet Teşkilatı’mızda ve Yargı’da oluşturulan “Fethullahçı Yapılanma’nın birlikte yürttükleri bir operasyon olduğunu açıklığa kavuşturmaya çalıştım.
Son 15 gün içinde, bu belirlemenin haklılığını ortaya çıkaran önemli açıklamalar yapıldı İşte bunlardan bazıları:
1-Önceki Başbakanlarımızdan Mesut Yılmaz, 1996 yılında partisinin Başbakanlık Divan üyelerine “Devlet, 8 yıl önce MİT’e alternatif Emniyet içinde bir oluşum yarattı… Bunlar çok büyük bir örgüt ama ben korkmuyorum” demişti.
Mesut Yılmaz, bu sözlerine açıklık getirmek için şu açıklamayı yaptı:”1996’da işaret ettiğim bu yapı, Mehmet Eymür’ün başkanlığındaki ‘Kontr Terör Merkezi’idi .MİT içndeki yasadışı yapılanma bugün Emniyet’e kaydı Emniyette yalnızca Hükümet’e değil, Fethullah’a çalışan bir yapılanma var.
2- 29.11.2008 günlü Sabah Gazetesi’nde, Tuncay Güney’in “Kod adıİpek” olan bir MİT elamanı olduğunu iddia edilmesi üzerine; MİT tarafından yapılan açıklamanın içeriğinde şu vurgular yer alıyordu: a) 1994 yılında kurulan Kontr Terör Merkezi kuruluşu ve işleyişi tartışmalı bir birimdi ve 1997’de sorumluları ile birlikte Kuruluş Şeması’ndan çıkarıldı. B) MİT’in kayıtlı bir haber elemanı olmayan Tuncay Güney, MİT tarafından izlemeye alınan kuşkulu bir şahıştı.
MİT’te yılarca çalışan Mahir Kaynak, 30.11.2008 tarihli Sabah Gazetesi’nde, Şirin Sever’in “Tuncay Güney, Mehmet Eymür’ün başında bulunduğu Kontr Terör Merkezi’in elemanı mıydı?”sorusunu, Evet öyle görünüyor” diye cevapladıktan sonra, şu açıklamalar da bulunuyordu:
“Tuncay Güney’in arkasındaki güç Ergenekon davasına müdahale ediyor, yönlendirmeye çalışıyor! Bu meselenin… kendi istedikleri gibi şekillenmesini istiyorlar esas itibarıyla…Tuncay Güney’e soralım; bugün yaşadığı müreffeh, güvenli hayatı kime borçlusun? Onu görenler anlatıyor;korumalarıyla, lüks cipleriyle geziyor, 300 dolarlık yemekler yediriyor… 3- Oray Eğin, Süleyman Demirel’in yakınlarına durmaksızın “Bu iş Türklerin işi olamaz, tek başlarına bu işin altından kalkamazlar, bu ciddi organizasyon işi, mutlaka bir yabancı parmağı var” dediği yazdı.
(Akşam Gazetesi /2.12.2008)
Fehmi Koru da, daha önce “Ergenekon Kovuşturması’nın Washinton’da Bush Erdoğan görüşmesinde kararlaştırıldığını yazmıştı.
Geçenlerde Ankara’da yapılan Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu’nun 60. toplantısında Onur Öymen, Joost Lagendijk’e “Daha iddianame yayımlanmadan Ergenekon’u destekleye ifadelere yer verdiniz… İçinde ne olduğunu bilmeden kesin ifadelerle desteklediniz” dedi. Aldığı cevap çok ilginçti: “Biz dava açılmadan bu işi biliyorduk…” (Melih Aşık, Milliyet Gazetesi / 29.11.2008)
Ergenekon Kovuşturması’nda yabancı parmağı olduğunun bundan güzel delili olur mu? 4- Tuncay Güney, 4.02.1999 günü 10 yıllık ABD vizesi almasına rağmen, çok sonra 200 yıllı Temmuz ayında(herhalde hazırlanan tertipler için eğitilmek üzere), 9 günlüğüne ABD götürülüyor; 1 Mart 2001 günü gözaltına alındığında, Ergenekon İddianamesi’ne dayanarak yapılan meşhur “Mülakat” ını verdikten sonra, 2001 yılı Temmuz ayında, anlaşılan temelli olarak ABD’ye (Orada Kanada’ya) götürülüyor.
28.11.2008 tarihli Hürriyet Gazetesi, Tuncay Güney’in bazı ititaflarına yer veriyor: “Fethullahçıların Erbil’deki Kolejinin kapanmasını önlemek için PKK’ya 15 bin dolar Verdim…Büyük Birlik Partisi’nin kuruluşu için Fethullah Gülen’in verdiği para destesini Muhsin Yazıcıoğlu’na teslim ettim.”
5- “Ben Tanrı’nın ajanıyım Ve Tanrı’nın İsrail’ine inanıyorum” diyen ( Vatan Gazetesi / Perihan Mağden şunları yazıyor (Radikal Gazetesi / 2.12.2008): “Tuncay Güney, ESASINDA ailece Yahudi oldukları halde, mecburen Müslümanlığa geçmiş göründüklerini idia ediyor BACK TO YPUR ROOTS projesi olarak da takdim ediyor Yahudiliğini…”
İsrail lehine casusluk yaptığı addiasıyla, Şubat/2008’de Mısır’da tutuklanan Muhammed El Attar’ın ifadesinde adı geçtiği için CIA’ye bağlı bir ekip, Toronto’da Tuncay Güney’in evine baskın yaptı.
Baskında CIA ekibinin başında sarışın güzel bir kadın vardı.
Güney’e kimliğini gösteryor ve ilk söylediği şu oluyordu: “MOSSAD’açalıştığınızı biliyoruz.” Arkadaşlarıyla oturan Güney’i ayrı bir odaya alan CIA ajanı kadının, sadece Atar ile ilgili olarak sorgulamak istediği Tuncay Güney, İngilizce bilmiyordu (Vatan Gazetesi/29.11.2008
Bu davada tutuklu sanıklarından çoğu hakkındaki deliller de ortada… Bundan sonra benim ağzımdan hiç kimse “yargıya güveniyorum” sözcüklerini duyamayacak.
http://www.aksam.com.tr/haberpop.asp?a=137735,3
Alıntı yaptığınız ve kanıt diye sunduğunuz Aynı aile saadetini ve sağlığı sizin için dilemiyorum Sayın Sdt 23.
Dilerim böyle bir fotoğraf ve anı sizin albümünüzde hiç yer almaz. Ama oraya (cezaevine) bir defa olsun girip çıkmanızı canı gönülden diliyorum. (Ziyaret için ) Sonra izlenimlerinizi bu yanıtımı alıntılayarak burada yazarsınız.
Konu Phantom of law tarafından (10-12-2008 Saat 10:03:48 ) de değiştirilmiştir.
Davası henüz başlamış olan bir olay hakkında konuşmak istemiyorum ama bu forumuda takip ediyorum. Okuduğum bazı yazılar canımı sıkmıyor desem yalan olur. Ortada bir fikir varsa bana zıt olsa bile canım sıkılmaz. Ancak güdümlü bir şekilde kendi fikirleri olmayan kişilerin yönlendirme ile yazdıkları yazıların daha beter şekilde hiç anlamayanlar tarafından burada çok önemliymiş gibi sunulması ve savunulması canımı sıkan noktadır.
Feto cu Zaman ile AKP resmi yayın organı örtülü terör örgütü savunucusu Star gazetelerinin( Kendileri gazete dedikleri için diyorum yoksa bunlar gazete filan değil.) belli kalemşörlerinin kendilerine dikte edilen yazılarını okumak hoşuma gitmiyor. Bilgi olmadığı gibi fikir de yorum da olmaması sadece sanki herşey bitmiş gibi karar vermelerini hazmedemiyorum. Hele hele bir şeyler yazıp sonra bu yazıyı ekleyenlere sinir olmaya başladım. Atalarımız bir şey demiş ve doğru demiş YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN.
Şimdi kendi yazısında ben böyleyim demek için
Ergenekon sanıklarının suçlu olup olmadıkları ayrı konu, gözaltı ve tutukluluk sürelerinde karşı karşıya oldukları muamele ayrı konu. Elbette ki, suçu ispatlanana kadar herkes masum sayılır.
diyeceksiniz. Sonra asıl fikrinizi savunan paçavra gazetenin aynı konumdaki yazarının
Taner Ünal’ın da sahtecilikten tutuklanmasının ardından Ergenekon terör örgütü güdümündeki derneklerin hepsinin genel başkanları tutuklanmış oldu.
Yazısını ciddiymiş gibi gündeme getireceksiniz. Bu en basit şekliyle dürüstlükten uzak bir iki yüzlülüktür. Hani maç yorumcuları müthiş laf etmiş gibi bu maçın üç ihtimali var derler ya onun gibi. Yani sonuç ne olursa olsun haklı çıkacaktır bu yorumcu. Binde bir maç yarım kalır onda da bu üçlü sonuçtan birisi sonuç masa da belirlenir.
Bu güzide üyemizde aynı taktiği uyguluyor. Alt alta iki iletisi tam ters görüş savunuyor. Suç ispatına kadar suçsuzsayılır diyen kişi '' ergenekon terör örgütü'' olduğunu peşinen kabullenmiş. Ancak üsteki yazı SÖZDE HUKUKA saygı ... Hani yerseniz. Şimdi hemen diyecektir ki üsteki benim kendi fikrim alttaki ise birisinin yorumu bundan beni neden sorumlu tutuyorsunuz ? İlkbakışta doğru gibi... Ama çok ucuz. Kendi savunduğun değerle ( Dikkat ediniz fikir değil değer. Ki bu değer HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜDÜR.) taman tabana zıt peşin hükümlü bir yazıyı çok önemliymiş gibi eklerseniz aslında sizin fikrinizin o olduğunu ifşa etmiş olursunuz. Çünkü kişi kendi temel kabul ettiği kavramlara aykırı bir değeri kendisini desteklemek için eklemez kullanmaz.
Gerçi bu güzide üyemiz ya zaman ya star yada ekşi sözlük diye resmi olmayan bilgi kaynaklarına çok itibar edip onların fikirlerine sarılıyor. Sorun dürüstçe bunun kabul edilmeyişidir. Bundan dolayıda ortaya çok sık iki yüzlülük çıkıyor.
Taraf gazetesinin tarafsız akademisyeni !! Alper görmüş ün müthiş yazısından açıklama alıyor bu değerli yazar diyor ki
“Bugünlerde Ergenekon’u sulandırmak ve farklı yönlere çekmek isteyenler Güney’e sarılıyor. Oysa niyetleri ve ne yapmak istedikleri çok sırıtıyor. Ergenekon, Tuncay Güney değil Şener Eruygur’dur...”
Alper Görmüş Nokta dergisinde darbe günlüklerini yazan ve noktanın canına ot tıkayan bir isim. Gerçi verdiği beyanları dikkatle okuduğunuzda darbeyi kimin yapacağı kimin karşı olduğu kimin kimi dışladığı tam anlaşılamıyor. Zekeriya öz cd yi almış ( kendisinin asla görmediği bir raporla dosyada da olmayan bir sonuçla ) bu yazının paşanın pc sinden çıktığı kanıtlandığını söylüyor... Ama birisi yahu paşanın pc sinin karekterikleri incelenmeden nasıl oluyor diyince ben bilmem diyor... Bu kadar ulvi ... 3000 sayfa darbe günlüklerini de paşa yakmış !! bunu bir arkadaşı tesadüfen görmüş kanıtlıymış arkadaşı sayesinde !! Sanırsın ki adam paşa değil de mahalle fırıncısı !! Neyse bu apayrı bir konu konuyu dağıtmayalım.
Ergenekon Şener Ereygur'dur demek çok ama çok iddialı bir sözdür. Bu en basitinden Ergenekon un bir terör örgürü olarak bir aaya gelen malum kişilerin kabulü ile Eruygur'un direk suçlu ilan edilmesinden başka bir şey değildir... Hani bu iletileri alan kızımız Tarafsız ve adalete saygılı ya !! O bağlamda..
Ancak bir çok gerçeğin gözardı edilmesi var bu akla zarar yazıda. Gerçi iddianame daha da akla zarar ama olsun varsın.
Dünyanın hiç bir ülkesinde ama hiç bir ülkesinde emekli bir orgeneral suç üstü durumu olmadığı sürece tutuklanmaz. Tutuklanamaz. Bunun hukuklada ilgisi yoktur. Çünkü bir kişi orgeneral nasıl oluyor sistemde bellidir. dolayısı ile sistem orgeneralin tutuklanmasına izin vermez. Veren sistemlerde de gerçek hukuk yoktur. Bir suçu varsa yargılanır ve eğer hüküm giyerse hapse girer bu budur. Bir bizde ne olduğu belli olmayan bir suçtan böyle tutuklama olmuştur ki bu demokrasinin de hukukun da katlidir.
Emekli bir orgeneralden söz edecek kişiler iki kere düşünmelidir. Çünkü hayatının en az 50 senesini devlette geçirmiş üst düzey subaydan bahsedilmektedir. Asker arkadaşından değil... Bir orduyu yıpratmanın zayıflatmanın en güzel yöntemidir bunlar. Ulus devletin bağımsızlığın ülke bütünlüğü ve güveninin tehlikeye girmesine giden yolun başlangıcı budur. Ve bu dış destekli yapılmaktadır. Hem fikren hem maili olarak.
Ergenekon davası aslında AKP PKK ve bunlardan çıkar uman malum dış güçlerin desteklediği bir ulus devleti yok etmek için atılan adımdan başka bir şey değildir. Bir araya getirilen kişilerin ortak özelliği çok ciddi kamu oyu yaratıcıları olmaları Atatürk çü ve Yurtsever olmalarıdır. Ancak ortaya ne idüğü belirsiz bir kaç kişi katılarak işin içinden çıkılmaz ve acaba senaryosu yaratılmaktadır. Gerçekten benim bile merak ettiğim konuların tamamı çıkmaz hale getirilmiştir. Bu dava korku ve sindirme davasıdır. AKP nin dinci faşist eylemlerinin başlangıcından başka bir şey değildir. Bu arada AKP nin dinciliğinin asla islam olmadığı gerçek gözler tarafından görülmekteysede çıkar karşılığı göz boyanmaktadır.
Ancak bu yapı kendi üzerlerine çökecektir. RTE altında kalmam sanmasına karşın ilk gümbürtüye gidecek olan kişidir. İpi gitgide çekilmektedir hemde destekçisi dış güçler tarafından. Kaldıki söylediği her şeyin yalan olduğuda ortaya çıkmaktadır.
İddianame ciddi okunduğunda harika bir safsata olmaktan öteye geçemeyeceği anlaşılacaktır. Gitgide de bu ortaya çıkmaktadır.
Tuncay güney denilen ne olduğu belirsiz kişi çin en iyi tahmin bir zamanlar MİT tarafından KULLANILMIŞ olabileceğidir. Çünkü bu kadar zevzek bir ajan yada istihbaratçıyı tarih yazmamıştır. Aslında görüntü çok açık ve nettir önemli olan bunun ne zaman anlaşılacağıdır. Korkum ise bu anlaşılma yolunda ilerlenirken gereğinden fazla hukuk dışına çıkılmış olmasıdır.
Abdullah Öcalan'dan sonra en iyi cezaevi koşulları Ergenekon sanıklarına sunuluyor.
Bu garip örnek durumun vehametini göstermeye yeterlidir.
Konu ile doğrudan ilişkili uzman eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yapmış kişinin açıklamaları karşısında yorum yapamam. Ancak Demokratik hukuk devletinin gereği yargı bağımsızlığı konusunda bu ifadelerin açıkca ortaya koyduğu erozyona karşı "ne yapılmalı, kimler yapmalı" konusunda bu tartışmanın yürütülmesinin, önem verilmesi gereken kavramlar ve anlayış açısından daha yapıcı olacağına inanıyorum.
Sayın phantom of love, gerçekçi, doğru saptamalarınızla yaptığınız göndermeye aynen katılıyor, akşam gazetesindeki fotoğrafa özlem duyanlara, o fotoğrafı kanıt diye sunanlara, onu yaşarsa, düşüncelerinin yanlışlığından vazgeçirebileceğini düşünüyorum.
Mustafa Balbay'ın köşesinde geçen 30 Mayıs'ta 'Suud-İngiliz Kraliyeti'nin Buluşması' başlıklı yazısında okumuştum aşağıdaki satırları: "Turgut Özakman ustanın Atatürk Kronolojisi kitabının 93. sayfasında yer alan bir rapora göre; 1919'da Türkiye'de nasıl bir yönetim gerektiğini tasarlayan İngilizlerin rapor yazma yetkisindeki tercümanı A.Ryanbakın ne diyor: 'Amacımız bölmek ve hükmetmek olmalıdır. Biz gerçek ideali 'din'miş gibi davranacak, çıkarcı bir grubu idareci olarak takdim etmeye çalışacağız.'
Çok AKP tarifi duydum, bundan güzelini okumadım!"
5 Ekim 2008 Hürriyet G.Z.T
Türk hukuk sisteminin de -en azından kâğıt üstünde- dahil olduğu çağdaş Batı hukukunun atası, antik çağ Roma hukukudur. Roma yargı tarihinin en ünlü, çünkü hukuk terminolojisine temel bir kavram kazandıran davası da, Sextus Roscius davasıdır.
MÖ 81 yılında Roma’nın Forum meydanında halka açık görülen ve zamanın uygulamasına aykırı biçimde iki değil, üç celsede biten davanın çıkış noktası, günümüz siyasal entrikalarını, yolsuzluk dosyalarını aratmayacak, hatta daha bile karışık bir cinayettir.
Roma Tiranı (diktatör) Silla, bir iç savaştan sonra iktidarı ele geçireli birkaç ay olmuştur.
Ameria eyaletinin en zengin toprak ağası, 13 çiftlik sahibi ve Roma senatosunun etkin ve yetkin soylularından Metelli ailesinin siyasal finansörü Sextus Roscius, bir gece sabaha karşı “kerhane” semti Subure’de ölü bulunur. Kılıç yarası, cinayete kurban gittiğini açıkça göstermektedir. Maktulün, bir süre önce “işten anlamıyor” diye mirasından mahrum ettiği, okumasız yazmasız, tarlalarda yatıp kalkan oğlu Genç Roscius, gerekçesi çok belli cinayet sanığı olarak tutuklanır.
Genç Roscius’un kendisini mirasından mahrum eden babasını intikam için öldürdüğü o kadar açıktır ki, dava başlamadan bitmiş sayılmakta ve “baba katli”ni en ağır suç sayan Roma hukukuna göre cezası, Genç Roscius’un, aç bir köpek, bir maymun, bir horoz ve bir yılanla aynı torbaya sokulup Tiber Nehri’ne atılması olacaktır.
***
Soylu Metelli ailesi, ölen velinimetleri Sextus Roscius’un hatırasına, yine de bir avukat tutmak ister cinayetle suçlanan oğluna. Ama hiçbir avukat, yitirileceği kesin, üstelik Roma’nın yıldız savcısı Erucius’un iddia makamını temsil ettiği davayı üstlenmek istemez. Biri hariç: Gencecik, deneyimsiz avukat Çiçero (Ciceron)...
Açlıktan nefesi kokan Çiçero, tarihe altın harflerle yazdıracağı hitabet zekâsını ilk kez Forum’da gösterebileceği bu davaya can havlinin verdiği bir kararlılıkla sarılır.
Dava başladığı an, hukuk terminilojisine iki bin yıl sonra bile kullanılacak formülü icat eder: “Cui bono?”
“İşlenen suç kime yaradı?” anlamına gelen sorgulama üzerine kurduğu savunmasında, maktul Roscius Sextus’un ölümünün, oğluna hiçbir çıkar sağlamadığını, buna karşın Tiran Silla’nın “iç oğlanı” Yunan asıllı (dolayısıyla Roma’da sevilmeyen) Krizogonus’a, maktulün yeğeni Kapiton ve Magnus isimli çavuşa yaradığını kanıtlar.
Maktulün ölümünden sonra satışa çıkarılan 13 çiftliği, ancak Tiran Silla’ya çok yakın birinin yapabileceği “sahte evrak” düzenlemesiyle yok pahasına Krizogonus’a satılmış, o da nedense (!) üç çiftliği de Kapiton ve Magnus’a hibe etmiştir.
Dava sonunda, Genç Sextus “kanıt yetersizliğinden” serbest bırakılır. Gerçek suçlu oldukları çok belli Krizogonus, Kapiton ve Magnus “kanıt yetersizliğinden” mahkûm edilemez. Ama Roma halkının öfkesi yüzünden ortadan kaybolmak zorunda kalırlar.
Çiçero’yu iki bin yıl sonra okutulan “siyasal edebiyat” referansı kılan parlak kariyerin ilk adımı olan bu dava, 1991 yılında Steven Saylor’un bir romanına ve 2005 yılında BBC’nin Discovery Channel ile birlikte hazırladığı “Sextus Davası” adlı bir hukuk belgeseline konu olmuştur.
***
Dün Türkiye’nin “en önemli” davasına sahne olan “en büyük” alanı, Silivri Ceza ve İnfaz Kampüsü(!)nü seyrederken, düşündüm: Roma hukukunun en ünlü davası, 2089 yıl önce Roma Forum meydanında halka açık yapılabilmişti. Ramazan aylarında bin kişilik iftar çadırları kurulan Türkiye’de ise “en önemli dava” için çadır bile düşünülmemiş, zaten düşünülen mekâna da bırakın halkı, sanık aileleri bile alınamamıştı. Acaba bu kargaşada, birinin aklına “Cui Bono?” diye sormak gelir miydi? Oysa Türkiye’de her zamankinden çok ihtiyacımız var bu hukuk terminolojisine.
Ergenekon’da suç varsa, kimin işine yarıyor?
Yoksa, yine kimin işine yarıyor? Yanıt aynı ve aynı adresi gösteriyorsa, çok vahim.
Paçavra dediği gazetelere pek itibar etmeyen sayın commodore1tr, onun uslubunu kullanmam halinde "karanlık" diye nitelendireceğim yayın organlarında yazanları da sorgulamadan doğru kabul ediyor.
Benim gibi iddianın içeriğine itiraz etmek yerine, iddia sahibine itiraz ediyor.
Falanca söylüyorsa doğrudur, filanca söylüyorsa yanlıştır şeklindeki bir düşünce pek de sağlıklı sayılmaz.
Mazrufu değil zarfı tartıştmaya açtığı sürece sayın commodore1tr ile anlaşabilmemiz mümkün değil.
En son yine bu "Karanlık" dergideki iddialara dayanarak savcı Zekeriya Öz'ün "ilk görev yerim Mutki" dediğini iddia etmiş, ardından Zekeriya Öz'ün bu yöndeki beyanatının olmadığını, bu ifadenin sadece bir gazetecinin eksik araştırmasında "ilk görev yeri Mutki" diye geçtiğini ortaya koyduğumda aksini ispat adına bir şey söylememiş ve sessizliği tercih etmişti.
(Zekeriya Öz'ün bu yönde beyanatı varsa, bunun olduğunun ispatı mümkündür, ama yoksa olmadığının ispatı mümkün değildir, çünkü bütün hayatının, en azından son birkaç yılının saniye saniye kayda alınmış olmasını gerektirir. Bu yüzden ispat yükü iddia sahibine düşer.)
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Taraf gazetesinin tarafsız akademisyeni !! Alper görmüş ün müthiş yazısından açıklama alıyor bu değerli yazar diyor ki
Alper Görmüş Nokta dergisinde darbe günlüklerini yazan ve noktanın canına ot tıkayan bir isim. Gerçi verdiği beyanları dikkatle okuduğunuzda darbeyi kimin yapacağı kimin karşı olduğu kimin kimi dışladığı tam anlaşılamıyor. Zekeriya öz cd yi almış ( kendisinin asla görmediği bir raporla dosyada da olmayan bir sonuçla ) bu yazının paşanın pc sinden çıktığı kanıtlandığını söylüyor... Ama birisi yahu paşanın pc sinin karekterikleri incelenmeden nasıl oluyor diyince ben bilmem diyor... Bu kadar ulvi ... 3000 sayfa darbe günlüklerini de paşa yakmış !! bunu bir arkadaşı tesadüfen görmüş kanıtlıymış arkadaşı sayesinde !! Sanırsın ki adam paşa değil de mahalle fırıncısı !! Neyse bu apayrı bir konu konuyu dağıtmayalım.
Evet konuyu dağıtmayalım ama "Darbe Günlükleri" ile ilgili sayın commodore1tr'ın anlattıkları bana Kurban ile ilgili bir fıkrayı hatırlattı:
İmam camide vaaz veriyormuş, kulakları ağır işiten biri vaazdan sonra imama yaklaşmış ve sormuş:
"Hocam anlattığın nasıldı? Şöyle mi? Hz. Nuh'un çocuğu olmadı. O da Allah’a yalvardı: Yarabbi, bana bir kız çocuğu bahşedersen, onu sana kurban ederim dedi. Allah’da ona bir kız çocuğu verdi.
Kız 12 yaşına gelince kızı kurban etmek için yatırdı. Tam o sırada gökyüzünden Azrail Aleyhisselam kucağında bir keçi ile yere indi ve H.Nuh’a, “ Dur, kızı kesme bunu kurban et, Allah yolladı “ dedi ve keçiyi uzattı."
"Ben bunun neresini düzelteyim. Nuh değil İbrahim, kız değil oğlan, Azrail değil Cebrail, Keçi değil Koç. Anladım, diye dinlemişsin; ama bakıyorum ki anlattıklarımın hiç biri sana ya ulaşmamış, ya da bambaşka bir şekilde ulaşmış!…"
Alper Görmüş Darbe Günlükleri'ni önce bastırıp klasörler halinde savcılığa getiriyor. Savcı bunları elektronik ortamda istiyor. Bastırılan "Darbe Günlükleri" de daha sonra Alper Görmüş tarafından fırında yakılıyor. Yani yakan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı değil, Alper Görmüş. Yakılan CD değil, kağıda yazılı olanlar. Kopyası CD veya DVD olarak hem Görmüş'te hem savcılıkta var.
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Ergenekon Şener Ereygur'dur demek çok ama çok iddialı bir sözdür. Bu en basitinden Ergenekon un bir terör örgürü olarak bir aaya gelen malum kişilerin kabulü ile Eruygur'un direk suçlu ilan edilmesinden başka bir şey değildir... Hani bu iletileri alan kızımız Tarafsız ve adalete saygılı ya !! O bağlamda..
Teşbihte hata olmaz. Ben bu konuda yazacak olsaydım, "Ergenekon Tuncay Güney değil, Veli Küçük'tür." derdim. O başlıkla söylenmek istenen "Tuncay Güney'i değil, davada sanık olarak yargılananları tartışalım idi. Nasıl ki, 9 mart olayı için bazı çevrelerce Cemal Madanoğlu, Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk unutturulup Mahir Kaynak hatırlara getirilir, burada da Veli Küçük ve ekibi unutturulup Tuncay Güney üzerinden bir tartışma yürütmek yanlış olur. Bu en hafif tabiriyle bir saptırma harekatıdır.
"Bir orgeneral tutuklanamaz" ifadesine hiç girmeyeyim. 1984 romanındaki "Bazıları daha eşittir." sözünü hatırlattı.
Kanunun suç saydığı fiiller bellidir. Vatandaş Ahmet Bey ya da dağdaki çoban bu fiil nedeniyle tutuklanabiliyorsa, orgeneral de tutuklanabilmeli, başbakan da, Aydın Doğan da.
Konu sdt23 tarafından (11-12-2008 Saat 20:48:33 ) de değiştirilmiştir.
3 kasım 1996. Susurluk’ta bir Mercedes’in kamyona çarpması Türkiye için bir milattı. Tüm kamuoyu bu olayla ortaya çıkan karanlık ilişkilerin tamamen...
Yazan: sdt23 Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
Yapabileceğiniz / yapılması gereken, dediğim gibi kız kardeşinizin gelen ödeme emrine bu adreste ilgili kişi yaşamamaktadır , adres hatalıdır, borçla...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Yanlış veraset ilamı
11-09-2025, 02:20:06 in Miras Hukuku