Bilindiği üzere bir kısım davalarda davacı dava açtıktan sonra ölürse mirasçıları o davayı devam ettirebiliyorlar. Acaba Hizmet Tespiti davasıında Davacı işçi, Hizmet Tespiti davası açmadan ölmüş ise daha sonra mirasçıları böyle bir dava açabilir mi? Mirasçıların hep birlikte mi dava açması lazım yoksa tek bir mirasçı da dava açabilir mi? 5 yıllık süre ne zaman başlar?
Hak sahipleri (eş,çocuk, ana-baba) tarafından dava açılabilir. Kurumca hiç çalışma görülmüyorsa hak düşürücü süre 5 yıldır. 5 yıllık hak düşürücü süre sigortalının ölüm tarihinden itibaren işlemeye başlar. Davanın hem işverene hem de SSK'ya açılması gerekir. Yetkili mahkeme İş Mahkemesi'dir. Selamlar,
ilginiz ve cevabınız için teşekkür ediyorum. Bende sizin gibi düşünüyorum ancak elinizde bir yargıtay kararı ya da başkaca bir yasal dayanak varsa bizimle paylaşmanızı umarım. Özellikle dava açan mirasçı işçinin sigortasının yatırılmadığı tarih olarak belirtiği tarih ile dava tarihi arasında 5 yıllık süre geçmiş ise yine de ölüm tarihini mi esas almak lazımdır? vereceğiniz cevap için şimdiden teşekkür ediyorum.
5 yıllık hak düşürücü süre sigortalının ölüm tarihinden itibaren işlemeye başlar.
Sn: Harun Gür,
506/79. madde hükmünü göz önünde bulundururarak, bu görüşünüzü biraz daha açıklayabilirmisiniz? Örneğin bu konuda bir yargı kararı var mı?
Selamlar...
Sizin de işaret ettiğiniz gibi, 506/79. madde uyarınca hizmetlerin geçtiği yılın sonundan itibaren 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlayacağı öngörülmüştür. Sn. dawn'ın sorusunda sigortalının ölümü halinde durum sorulmuştu. Hak düşürücü sürenin ölüm tarihinden itibaren 5 yıl olacağı bir çok kaynakta geçmektedir.
Yüksek Yargı Kararları:
Yargıtay 21. HD., 07.10.1996, 5611/540 nolu kararı (Yargıtay Kararları Dergisi, Mayıs 1997, 775-776. sayfalar)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1998/21-826 K. 1998/855 T. 2.12.1998
Yargıtay 21. HD., 11.07.2005, E.2005/3052, K.2005/7320
Yargıtay 21. HD., 27.04.1999, E.1999/2735, K.1999/2874 sayılı kararı Karar Özeti :
Bir hak sahibi yönünden hak düşürücü süre; ancak muristen kendisine sigortalılık tesbit istemine ilişkin bir hakkın intikal ettiği ölüm tarihinde başlamalıdır. Ne var ki; muris tarafından kullanılmamış ve hak düşürücü sürenin gerçekleştiği bir durumda artık hak sahibine intikal edecek bir dava hakkının da sözkonusu olamayacağı kuşkusuzdur.
Böylece Sn. dawn'ın da son sorusu yanıtlanmış oldu.
Selamlar,
Konu Harun Gür tarafından (02-10-2007 Saat 20:23:16 ) de değiştirilmiştir.
Sebep: iki iletinin birleştirilmesi
Sn: Harun Gür,
Vermiş olduğunuz bilgiler ve göstermiş olduğunuz kaynaklar için teşekkürler.
Sigortalının sağlığında sahip olmadığı bir hakkın, hak sahipleri tarafından kullanılması mümkün olamaz diye düşünürken, örnek yargı kararının da, tam olmasa da, bu yönde olduğunu görmüş oldum.
Bu nedenle, sigortalı tarafından 5 yıllık hak düşürürücü süre içinde dava açılmamış olması halinde, hak sahiplerinin dava açma hakkı bulunmadığının da dikkate alınması uygun olacaktır.
Selamlar...
Sosyal Sigortalar Hukuku'nda deyim yerinde ise "pirimiz" sizsiniz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kararı aşağıdadır. Kararda ortaya konan gerekçelere katılmamak mümkün değil.Karar "evet bu ülkede hukuk var" dedirtiyor.
KARAR : Özel Daire ile Mahalli Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, miras bırakanın sigortasız geçen çalışma sürelerinin tesbitine yönelik hak sahiplerince açılan davada, hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, ölüm tarihinin esas alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır. Daire bozma ilamında, ölüm olayı gözetilmeden sadece sigortalı tarafından, sigorta kurumuna bildirilmeyen sürelerin tesbitine yönelik bir tesbit davası açılmışcasına olgular algılanmış ve işe giriş bildirgesinden önceki süre ile işten ayrılış tarihinden sonraki istemin hak düşürücü süre kapsamında kaldığı yolunda hüküm kurulmuştur. Mahalli mahkeme ise, ölüm tarihine göre soruna yaklaşmıştır. Gerçekten, 506 sayılı Yasa`nın 79/8. maddesine göre, açılan tesbit davası doğrudan sigortalı tarafından açılsa idi, Dairenin bozma ilamı yerinde olacaktı. Ne var ki, sözü edilen dava, sigortalı tarafından değil, sigortalının ölümü üzerine hak sahibi tarafından açıldığından bu yönün değerlendirilmesi gerekir.
Hemen belirlemek gerekirse, hak sahiplerince açılacak ve murislerinin çalışmalarına ilişkin tesbit davalarında hak düşürücü sürenin başlangıcı yönünden, davanın yasal dayanağını oluşturan yukarıda sözü edilen maddede açık bir kural yer almamıştır. Yasa, bu yönden sadece, sigortalılar tarafından açılacak davalar yönünden bir düzenleme yapmış ve belirtilen davaların, hizmetin geçtiği yılın sonundan başlamak üzere belli bir hak düşürücü süre içerisinde açılmasını öngörmüştür. Oysa, sözü edilen sürenin, hak sahiplerince açılacak davalarda aynen uygulanması halinde, ortaya telafisi imkansız hak kayıpları ile Anayasal Sosyal Güvenlik haklarına yönelik yasal bir yolun kullanımının fiilen ve hukuken ortadan kalkacağı endişesi çok açıktır. Gerçekten, hak düşürücü sürenin gerçekleşmesine çok az bir süre kala, miras bırakanın ölmesi halinde hak sahibinin, daha sorunu kavramadan ve dava hakkına ilişkin kanıtları toplayıp, davasını açma imkanını sağlayamadan hak düşürücü sürenin gerçekleşmesi durumunda Yasa`ca amaçlanmayan bir durumun ortaya çıkması olağandır. Bu tür bir sonuç ise, hem adalet duygusuna hem hak arama özgürlüğünün özüne aykırıdır. Esasen hak sahibi yönünden, hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğinden söz edebilmek için, öncelikle, muris yoluyla bu kişiye sigorta kollarından bir hakkın intikal etmesi koşuluyla talep hakkının doğması gerekir. Kişinin, henüz sigorta kollarından birine ilişkin hakkının doğmadığı ve miras bırakanın sağlığında kullanıp kullanmayacağı belli olmayan ve bizatihi ona ait dava hakkına ilişkin hak düşürücü sürenin aynen, hak sahibine uygulanması düşünülemez. En önemlisi Sosyal Güvence Hukukunun amaç ve ilkeleri ile bağdaşmaz. O nedenle uyuşmazlığın çözümünde Anayasal sosyal güvenlik ilkelerinin gerekleri, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu içeriği ve kabul ettiği kurallar ile sosyal güvenliğe ilişkin düzenleme yapan yasalar dikkate alınması zorunludur ve kaçınılmazdır.
Gerçekten, Anayasa, kabul ettiği temel ilke ile sosyal güvenliği kişiye bağlı temel anayasal sosyal hak olarak kabul etmiş ve bunun gerçekleştirilmesi görevini devlete yüklemiştir. Bu alanda getirilen düzenlemelerden birini oluşturan 506 sayılı Yasa, ölüm sigortasını kabul etmiş ve hak sahiplerinin koşullarının oluşması durumunda ölüm aylığına hak kazanacaklarını öngörmüştür. Bu bağlamda hemen vurgulayalım ki dava konusu olayda ve uyuşmazlığın temelinde, ölüm sigortasından yararlanma amacı bulunmaktadır. Ölüm sigortasında ise, 506 sayılı Yasa`nın 99. maddesinde belirlendiği biçimde, "hak düşürücü süre" kurumu kaldırılmış ve sadece zaman aşımı yer almıştır. Bu olgunun öncelikle gözönünde bulundurulması zorunludur. Öte yandan, sözü edilen Yasa`nın 2. maddesi 506 sayılı Yasa sisteminden yararlanma yolunda, hak sahiplerini doğrudan Yasa kapsamında kabul etmiş ve bu kişilere yönelik düzenlemeleri ayrıca göstermiştir. Bu arada, hak sahiplerinin, miras bırakanlarına ilişkin konularda, haklarının kullanım ve bu yöne ilişkin süreleri, murisleri sigortalıların sürelerinden ayrılmış ve bunlara ayrıca yeni süre ve haklar verilmiştir. Nitekim, Yasa`nın, 60/F maddesinde, hak sahipleri miras bırakanlarının askerlik sürelerinin borçlanmasında, muristen ayrı ve bağımsız borçlanma sistemi kabul edilmiş ve hak sahiplerinin, ölümden sonra tıpkı miras bırakan gibi, iki yıllık süre içerisinde borçlanabilecekleri kabul edilmiştir. Aynı şekilde, Yasa`nın ek 14. maddesinde, muris tarafından tasfiye edilen hizmetlerin, hak sahiplerince ihya edilebilmesini öngörmüştür. Nihayet 3201 sayılı Yasa`nın 3/son maddesi, hak sahiplerine, murislerine ilişkin yurt dışında çalışılan sürelerin borçlanmasına ilişkin aynen "Yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra iki yıllık müracaat süresi içerisinde ölenlerin hak sahipleri de ölüm tarihinden itibaren iki yıllık süre içerisinde ... bu kanunla getirilen haklardan yararlanırlar" kuralını getirmiş ve açıkça ölüm tarihinin hak düşürücü süre başlangıcı olduğunu vurgulamıştır.
Şu duruma göre, sosyal üvenlik hukukunun temel ögeleri ve kabul ettiği ilkeler gereği, hak sahipleri yönünden, muris çalışmalarına ilişkin bir tesbit davası ancak hakkın ortaya çıktığı, ölüm tarihinden başlatılmalıdır. Kuşkusuz, bu ilke, murisin hayatında, tüketip bitirmediği, hak düşürücü sürelerin gerçekleşmediği durumlarda söz konusu olacaktır.
Görülmekte olan davaya bu ilkeler açısından yaklaşıldığında, hak sahibinin, tesbit davasını; murisinin 1.9.1987-28.2.1988 dönem çalışmalarına hasrettiği, ölüm olayının 11.6.1991 tarihinde meydana geldiği bu tarihe göre muris açısından henüz hak düşürücü süre gerçekleşmediği gibi hak sahibi için de ölüm tarihinden dava tarihine kadar sukutu hak süresinin geçmediğinin kabulü gerekir. İşin esasının incelenmesinde mahkeme kabulünün dosya içeriği ve toplanan kanıtlara göre yerinde olduğu görülmüştür. Şu durum karşısında direnme kararı onanmalıdır.
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Kripto Transferi Nedeniyle 7258...
18-06-2025, 09:12:38 in Ceza Hukuku