Artık bu anayasal süreci hukuki açıdan değerlendirmek inanın benim açımdan mide bulandırıcı bir hal almaya başladı. Niçin bu insanlar, toplumsal tepkilerin sosyolojik ve psikolojik boyutunu sorgulamazlar da bu toplumsal olgulara sürekli hukuksal açıdan yaklaşırlar, gerçekten merak içerisindeyim. Yapılması gerekeni yapmak yerine, bir türlü çözüme götürmeyen yöntemlerde ısrar etmek hiç rasyonel olmasa gerek!
Birisi duymak istemediği için, diğeri ise yalana hazır olmadığı için gerçekleri duymak istemez. Türkiye'de, herhangi bir kurumun ne ölçüde sağlıklı işlediğini görebilmek için en sağlıklı yöntem, o kurumla bir şekilde yüz yüze gelmektir. Değer verdiğiniz, önemsediğiniz, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olarak gördüğünüz pek çok kurumun veya yapının aslında balon olduğunu, toplumun her kesiminde var olan yozlaşmadan onların da bir şekilde nasibini aldığını görmenizi sağlar bu yüzleşme. Bu vurdumduymazlık, bu kanıksamışlık, bu boşvermişlik, bu nizamsızlık öyle günlük yaşantımızda veya siyasal anlanda pek alışkın olmadığımız bir durum değildir oysa; fakat insanın canını asıl sıkan şey yöneten zümrenin içerisinde nelerin döndüğünü bilmeye muktedir olmayan "yönetilenleri" de bu çirkefleşmiş çarka destek vermeleri yönünde manipüle etmeleridir ve bunu da bir şekilde başarabilmeleridir.
21. yy'ın modern mesleği makine mühendisliği filan değil toplum mühendisliği olmuş. "Makine mühendisliği" makinelerin istenilen şekilde dizayn edebilmesi yada amaçlara uygun şekilde tasarlanabildiği bir mühendislik sahası iken "toplum mühendisliği" insan karakterlerinin şekillendirilmesinde, toplum algısının istenilen noktaya kanalize edilmesinde kullanılan yeni dünya düzeninin post modern bir mesleğidir.
Bu mühendisler bir ülkenin demografik yapısıyla, sosyal dokusuyla, tarihten gelen bağlarıyla, o ülkenin milletinin hissiyatlarıyla ve duygularıyla, toplumun ahlaki yapısıyla ve sayması can sıkıcı bir çok dinamiği ile oynayarak bunları değiştirmeye çalışırlar. Kendi fikirlerini benimsemelerini, onlar gibi düşünmelerini ve kendi değirmenlerine su taşımalarını sağlamak için kendi istikametlerine kanalize etmek için çalışırlar. Esasında bunlar belli çıkar grupları yararına toplum algısını değiştirmeye yönelik eylemlerden başka birşey değildir.
Not: Neyse ki bu şekillendirme operasyonu toplumun her kesimine sirayet etmemiş!
Toplumu kitle iletişim araçlarıyla ve paralı kalemşörleriyle manipüle eden "o" sosyal mühendislerin pompaladığı haberler, artık milleti kendileri gibi tefekkür ettirmek için yeterli değil. Çakma hukuk sistemiyle, tepeden inme modernleşme yaratmaya çalışan vesayetçi sosyopatlar ile hala bu çürümüş Fransız ekolünden medet uman psikopatlara artık geçit yok, yok, yok. Bunu o akıllarına soksunlar...
Bu ülkenin temsili demokrasi ile yönetilmesini beğenmeyeceksin, millet iradesine saygı göstermeyeceksin; irade-i milliyenin senin beğenmediğin bir partide tecelli etmesini içine sindiremeyeceksin sonra da "demokrasi" diyeceksin öyle mi?
Bu ülkede neredeyse her 2 kişiden birinin oy verdiği bir partinin seçmenlerine "Bidon Kafalı, çoban, cahil" vs gibi sıfatlar yakıştıranlara arka çıkacaksın sonra da kalkıp "halkçılık" naraları atacaksın öylemi?
Envai çeşit general, amiral, albay vs gözaltına alınınca teyakkuza geçip kitleleri provake edeceksin sonrada "hukuk devleti" diyeceksin öyle mi?
Hak, hukuk, demokrasi buysa şayet, hepsinin dayandığı temel ilkeleri kökten değiştirmek gerek!
Yesinler sizin demokrasi anlayışınızı ey kendine demokratlar...
"Kendi devr-i iktidarında örgütleneceksin, kadrolaşacaksın ve gün gelecek o kadrolar senin önünü açacaklar" diyen malum zihniyetlerin yarattığı bu çivisi çıkmış hattı zatında çürümüş düzenin sadece tek bir "EVET" oyu ile değişecek olmasından mutluluk duyuyorum...
Sen kendi "devr-i iktidarının" verdiği gücü kullanarak bu ülkede kafana göre düzen tesis edeceksin ama haleflerin bu ülkede "devr-i sabık yaratmaya" kalkıştığında feveran edeceksin öyle mi? Yok öyle, yemezler güzelim...
Ankara'nın o kasvetli havasında, köhneleşmiş binaların tozlanmış raflarındaki pembe-yeşil dosyalara sıkışıp kalmış bir bürokrasiyle ve kendi milletini hakir görmek bir kenara kendi milletinden korkarak içe kapanıp dışarıyla bağını kesmiş yargı kurumları ile 21. yy'da nereye kadar gidilebilir, bu yapıdaki kurumlarla yola devam etmenin mümkünü var mıdır?
Kimine göre "Sanat" sanat için yapılır, kimine göre ise "Halk" için. Siyaset yapmak edebi bir sanat olmadığına göre "Halk" için yapılmayan siyasete "siyaset" denmez. O halde bize edebiyat değil, siyaset yapacak adam lazım..!
Kendi milletini hakir göreni, bu millet başına vezir mi edecekti? Değişim yüzlerde değil, bedenlerde değil ruhlarda olmalıdır. Değişin ki, değiştirebilesiniz! Yok öyle 3 kuruşa 5 köfte..! Demokrasi bir meydan okumadır, okumasnı bilene!
Saygılar...
Biraz demokrasi bilinci olan birisi böyle zırvalar yazmaz.
Hukuki NET Güncel Haber
Konu Av.Selin Çam tarafından (11-09-2010 Saat 00:01:37 ) de değiştirilmiştir.
Pek mahirizdir, sapla samanı, elmayla armudu karıştırmaya. İradeyle tercih son zamanlarda en çok karıştırlan kavramlardan. Millet İradesi, Milletin Seçimi sözleri döküldü ortalıklara neyin ne olduğunu anlayan beri gele...
Milletin İradesi nedir nasıl tecelli eder....Hani bazılarının gözünü diktiği değiştirilemez 4 madde var ya Anayasada, işte orda yazıldır Millet İradesi...O nedenle de hemen tüm Anayasalarda değişmez maddeler vardır ve pek özendiğimiz batı toplumlarında Başbakanlar cama bakarak oy oranları ne olursa olsun böbürlene böbürlene millet iradesinin temsilcisi olduğunu falan söylemez, söyleyen olursa da inanan olmaz. Millet iradesi Cumhuriyetin kuruluşu ile, öyle veya böyle, aşağıdan yukarı doğru veya seçkin elitler ve askeri bürokrasinin eliyle tepeden aşağıya doğru, oluşmuştur ve zamanla anlamını bulup yerleşmiştir. Öyle ki 12 Eylül cuntası bile o 4 maddede yazılı olan iradeyi değiştirme cesareti bulamamıştır. Öyleyse %47 oy alan partini neyi temsil eder? Oy oranı ne olursa olsun partiler seçimlerde aldıkları oylarla seçmen tercihini temsil eder, bizde kör topal da olsa, %10 barajları, partiler ve seçim yasası engelleri vs., bu tercihler bir biçimde Meclise yansır. Yoksa hiç bir millet yapılan seçimlerle iradesini değiştirmek için falan sandığa gitmez. Yapılan tercih, var olan iradeyle kurulan devletin yönetimini kimin üstleneceğini gösterir.
Öte yandan, tercihleri çeşitli seçim rüşvetleriyle ve vaatlerle , kömür, yiyecek, etnisite, dini duygu sömürüleri say sayabildiğin kadar......, sürekli iğfal edilen halkın, her seçimde kurucu idareyi değiştirdiği düşünelecek olursa, ortaya çıkacak kargaşa ve kaosun varabileceği boyutlar ürkütücüdür. Okullaşması 4-5 yıl düzeyinde olan bir ulusun aldatılmaya ne kadar uygun olduğu ülkemizde görüle gelen bir olgudur.
Son zamanlarda bu bölümde "eveçiler hayırcılar " başlığı altında yazılanlar konunun ne denli çarpıtıldığının tipik örnekleridir.
Bilinsin ki bu ülke 1960 Anayasası deneyimini de yaşamıştır. Bugün dünyada pek çok ülke anayasasından daha ileri olan bu uygulama hiç konu edilmemektedir. Örgütlenmenin önünü açan bu özgürlükler anayasasıdır ve bugün tu kaka görülen askerlerin yaptıkları darbenin ertesinde getirilmiştir. Fırsat vermemek için hemen ekleyeyim, bunları yazmak insanların asılmasını savunuyorum anlamına gelmez.
Okullaşması düşük, örgütlülük oranı ihmal edilebilir büyüklükte olan bir ülkede siz seçimde yapılacak tercihleri kurucu iredeyi değiştirmeye yönelik olarak yorumlayamazsınız.
Anayasa değişikliğine gelince...Okuyarak anlamayanlar belki dinleyerek anlarlar...TV' lerde Batum' un Kocasakal' ın anlata anlata dillerinde tüy bitti .....Dönüp bir kez daha dinlesinler
Batum ve kocasakal ın anlattıklarını çok dinledik.Saçma sapan geliyor ve hap aynı nakarat.Birde Osman Can ı dinlemenizi öneririm herkese,zaten dinleyen dinliyordur.Acaba bu şahıslar Sayın Can ın karşısında ne konuşabilirler.En son dinlediğimde bu ülkede hukuk un olmadığını ve öğrencileri kandırdıklarından bahsediyordu.Batum CHP de çıkıpta aferin diyecek hali yokya.AKP li hukukçu çıksa beğenmezsiniz.Tarafsız olan hukukçu doğruları söylese düşüncelerine ters gelip hoppa olmadı,halk neyin ne olduğunu bilmiyor,aklı ermiyor veya cahil,en iyisi elimizdeki iyi böyle kalsın zihniyeti herhalde.Eminim ki millet gece yarılarına kadar tv lerde programları izliyor.Bu arada izlediğim hukukçulardan sallayan Sayın Batum.Belki de Sayın Kanadoğlunun varisliği vaad edilmiştir.
“Evet” , “Hayır” mücadelesi bir siyasi partiler savaşımı değil, gerçekte Türk Milletinin bir rejim mücadelesidir.
Buna Türk Milletinin, demokrasi adına fazilet mücadelesi demek de mümkündür.
Ne yazık ki, milletimizin çok büyük bir çoğunluğu bunu gerçekten anlayabilmiş değil!..
Türk seçmeninin bu büyük çoğunluğu, maalesef spor kulüplerini tutar gibi; parti taassubu içerisinde gidecektir sandık başına,12 Eylülde oyunu kullanmak için..
Partiler de kendi çıkarları için; çıplak gerçeklik yerine, allayıp, pullayıp seçmene yutturmak için siyasi kanaatlerinin cazgırlığını yapma sevdası içinde…
Referandum sırasında; parti bağnazlığına bürünüp de akli selim ile davranılmadığı taktirde kimlere çok yazık olacak bilir misiniz?..
Türk Demokrasisine !.. Türk Milletine ve Türk Devletine!..
Bilindiği gibi; demokratik bir devlet yapısında, birbirinden kalın çizgilerle ayrılmış olup da hiçbirinin diğerinin görevine asla karışamayacağı üç ayrı kuvvet vardır, bunlar:
1 - Kanun yapma gücü (TBMM ne aittir)
2 - Yürütme, yani icra erki (Hükûmete verilmiştir)
3 - Yargılama görevi (Bağımsız mahkemelere mahsustur.)
Bu üç kuvvetten birisi, diğerinin görev alanına müdahale ettiği taktirde artık o ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
Bu gün değiştirilmesi için çaba gösterilen 1982 Anayasası da bu üç gücü aynı mantıkla bünyesine almış, ancak daha demokratik hale getirilmesi her zaman tartışılıp durmuştur.
Örneğin 1982 Anayasasında yer alan Yüksek Hâkimler Kurulu bünyesinde yürütme erkinden Adalet Bakanı ile Bakanlık Müsteşarının da bulunması; yürütmenin yargı erkine bir ölçüde müdahalesi kabul edilmiş ve yargının görevi konusunda kendi başına bırakılması gerektiği savunulmuştur.
Öte yandan daima bir eli siyasetin içinde bulunan Cumhurbaşkanı ile TBMM tarafından yargı makamlarının oluşturulmaması, yani onlara üye seçimine karışılmaması gereği, kuvvetler ayırımının vazgeçilmez kurallarındandır.
Bu iki yargı kuruluşuna üye seçimi görevi Cumhurbaşkanı ve Meclise değil, yüksek mahkeme üyelerinin oluşturacağı büyük genel kurula bırakılmalıdır.
Gerçekler, bütün çıplaklığı ile böyleyken; iktidar partisi, hiç muhalefeti kaale almadan kendi başına; 1982 Anayasasının 26 maddesinde değişiklikler yaptı. Şimdi bu değişiklikler halkoyuna sunulmaktadır.
Yapılan değişikliklerin, ikisi dışında 24 maddesinin antidemokratik olduğunu ve kuvvetler ayırımı kuralına aykırı bulunduğunu söylemek insafsızlık olur doğrusu…
Ancak Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeniden oluşturulmasına dair değişiklik Türk demokrasisi ve “Kuvvetler ayırımı” ilkesine yöneltilmiş bir suikasttır. Eğer bu yasalaşırsa artık Türkiye’de demokrasiden bahsedilemez.
Niçin mi?..
Bilindiği gibi yurdumuzda hükûmet ve Meclis AKP nin elinde; istediği yasayı rahatça çıkarıyor ve onu istediği biçimde uyguluyor…
Bu uygulamalarda hukuka ve yasaya aykırılık olunca yollar yargıya kadar uzanıyor.
Eğer mahkemeler hükûmetin dalgasına taş atar ve alınan kararın uygulanmasını önler ya da kararı bozarsa hukuka aykırılık ve keyfilik ortadan kalkmış olacaktır.
İşte bundan dolayı bütün çabaları Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Kurulunun da üyelerini kendileri seçmek suretiyle yargıyı da ele geçirmiş olmaktır.
Peki böylece Türk demokrasisinde kuvvetler ayrılığı prensipleri çöpe atıldıktan sonra geriye ne kalacak krallıklarını da ilân etmekten başka?
Yazık olacak Türk Milletine, Türk Devletine ve Türk Demokrasisine!.. Çok yazık!..
Bu yüzden Saygıdeğer Türk seçmenini demokrasine sahip çıkarak, oyuna gelmemeğe ve “HAYIR” oyu vermeğe davet ediyorum.
--------------------------------------------------------------------------------
Abbas Gökçe
Kurucu Meclis ve Danıştay
Bilindiği gibi; demokratik bir devlet yapısında, birbirinden kalın çizgilerle ayrılmış olup da hiçbirinin diğerinin görevine asla karışamayacağı üç ayrı kuvvet vardır, bunlar:
1 - Kanun yapma gücü (TBMM ne aittir)
2 - Yürütme, yani icra erki (Hükûmete verilmiştir)
3 - Yargılama görevi (Bağımsız mahkemelere mahsustur.)
Bu üç kuvvetten birisi, diğerinin görev alanına müdahale ettiği taktirde artık o ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
Abbas Gökçe
Kurucu Meclis ve Danıştay
E. Üyesi
Buna inanan 1 kişi var mı.? Hala milletle dalga mı geçiyorsunuz.?
Artık salt kanun yapma iradesinin ulus meşruiyetinden kaynaklandığını ifade etmek kanımca siyasal realiteden uzak bir yaklaşımdır.Hepimizin bildiği gibi 1994 Kopenhag Kriterlerinin etkisiyle gelişen ve 2001-2004 sürecinde yapılan anayasal revizyonların neden ve amaç ögesi başta ekonomik bütünleşme için kurulan daha sonra hukuken de bütünleşip ulus devleti tarihten silmek isteyen AB ye uyum yasalarıydı.Yani artık aslında sadece Türkiye de değil dünyada da lobicilik faaliyetleri aracığıyla uluslararası hukukun en temel ilkesi olan milletlerin birbirine müdahale edilmemesi dolaylı olarak ihmal ediliyor.Hatırlarsanız bu Ab denen siyasi ve hukuki bütünleşme aracı işi bir anayasa(Lizbon Ant ile.) yapmaya kadar götürdü.Artık uluslararası alanda küreselleşme etkisiyle ulus devlet süreci yok edilmeye çalışılıyor.Görüşümce artık An.87 md sinde yasa ve anayasa değiştirmeye yetkili olarak türev kurucu iktidarlar siyasal gerçeklik açısından meşruiyet temelini bir kurgusal varlık olarak millet veya onun somut günümüzde yaşayan temsilcisi halktan değil uluslararası alandan alıyor.
Buna inanan 1 kişi var mı.? Hala milletle dalga mı geçiyorsunuz.?
Yazıyı yazan kişi
Abbas Gökçe
Kurucu Meclis ve Danıştay
E. üyesi
Bir hukukçu...
Hukukçu gözü ile yazılmış bir yazı Çarşambalı
Bakın aynı hukukçu neler daha söylemiş
1982 Anayasası’nı hazırlayanlardan Gökçe: Zorunlu din dersi, Diyanet İşleri’nin devlete bağlanması gibi 10-15 madde siyasi İslamın güç kazanmasına neden oldu. Bu antidemokratik maddeler çıkarılırsa Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olmaz.
‘1982 Anayasası AKP’yi yarattı’
Gökçe, 1982 Anayasası’nda son derece antidemokratik olma özelliği taşıyan 10-15 madde olduğunu söyleyen Gökçe: Bunlar arasında bulunan zorunlu din dersi eğitimi ile Diyanet İşleri’nin devlete bağlanması gibi maddeler, siyasal İslamın güç kazanmasına neden olarak bugünkü AKP’nin oluşumuna temel oluşturdu. Diğer yandan bu ve bu gibi maddelerin çıkarılması halinde anayasada hiçbir sorun kalmaz çünkü geriye kalan maddeler 1961 Anayasası’ndan alınmıştı.
1982 Anayasası’nı hazırlayan Danışma Meclisi’nin Genel Sekreteri Emekli Hâkim Abbas Gökçe (83), Türkiye’de siyasal İslam akımının güçlenmesinde en büyük etkenlerden bir tanesinin 12 Eylül Anayasası olduğu özeleştirisinde bulundu.
1982 Anayasası’nı hazırlayan Anayasa Komisyonu’nun Genel Sekreteri Abbas Gökçe, darbe anayasasına yönelik düşüncelerini anlattı. 1982 Anayasası’nın bir “tepki” niteliği taşıdığını ve içerisindeki maddelerin o günün koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiğini belirten Abbas Gökçe şunları söyledi: “1982 Anayasası o günün koşullarına göre hiç de kötü bir anayasa değil çünkü Türkiye’de ne mal ne de can güvenliği kalmıştı. İnsanlar sokağa çıkamıyordu, iller birbirine düşman haldeydi. Ancak bu anayasanın bir tepki anayasası olması nedeniyle içerisinde elbette antidemokratik maddeler var. Laik - demokratik - sosyal - hukuk devleti olma iddiasını taşıyan bir ülkede din dersinin zorunlu olması ile Diyanet İşleri’nin devlete bağlanması kabul edilemez bir olgu. Bu maddeler bizim tüm çırpınmalarımıza karşın Kenan Evren ve çevresinde onu destekleyen kişilerce konuldu.”
“Hangi demokratik ülkede din dersinin zorunlu olduğu görülmüş?” diye soran Gökçe şöyle devam etti:
“Türkiye’de Alevi var, Hıristiyan var, ateist olan yurttaş var. Sen onlara din dersini nasıl zorunlu kılarsın? Diğer taraftan Diyanet İşleri’nin devlete bağlanması da anlaşılır gibi değil. Devletin dine el atmaya hakkı yoktur. Madem devlet laik, Diyanet İşleri’ni neden devlete bağlıyorsun? Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığı da maalesef yalnızca Müslüman Hanefi meznebini tanıyor. Bu ülkede bir tek Hanefi mi var?”
‘ANTİDEMOKRATİK 10-15 MADDE ÇIKARILSIN’
Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun da antidemokratik olduğunu söyleyen Gökçe, üye seçiminin savunulacak bir yanı olmadığını, seçimlerde Adalet Bakanı’nın gösterdiği adayın desteklendiğini, kurulun verdiği karara yönelik yargı yolunun ise kapalı oldğunu anımsattı. Gökçe, “Ve ne kadar üzücüdür ki 1982 Anayasası’nı hazırlayan konsey kendilerinin yargılanamayacağına dair bir madde koydurmuştu. Bu madde bizim Meclisimizden geçmedi ancak anayasanın kabulünün ardından konsey bunları geçici madde olarak anayasaya ekledi” değerlendirmesini yaptı.
Gökçe sözlerini şöyle sürdürdü: “1982 Anayasası’nın antidemokratik olmasının bir nedeni de ‘istikrarı’ sağlamaktı. Bugün AKP yeniden bir anayasa hazırlamak istiyor. Oysa buna hiç gerek yok. Demokratik olmayan 10-15 madde çıkarılıp yerine yenileri eklense son derece sivil ve özgür bir anayasa çıkar ortaya. Biz o anayasayı hazırlarken bir elimize 1961 Anayasası’nı, diğer elimize de Türkiye’nin fotoğrafını aldık. Bu nedenle 1961 Anayasasıyla 1982 Anayasası’nın korumak istediği temel hak ve özgürlüklerde paralellik vardır.” Gökçe, “Benim de aralarında bulunduğum bazı isimlerin anayasayı hazırlayan konseyle ilgili derin şüphelerimiz vardı. Bunların hak ve hukuk tanımadan hareket edeceğinden korkuyorduk” diye konuştu.
‘AKP’NİN TASLAĞI MANTIKSIZ’
Gökçe, son olarak şu değerlendirmelerde bulundu: “Bugün AKP’nin Türkiye’yi yönetmesi Türkiye için büyük bir şanssızlık. Umuyorum ki kısa zamanda seçmen AKP’ye dersini verir. Ancak şu da bir gerçektir ki siyasal İslamın güç kazanmasında dönemin şartları ile 1982 Anayasası’nın etkisi var. AKP’nin kısa zaman önce mini paket olarak hazırladığı taslaktaki maddeler son derece mantıksız. Cumhurbaşkanının görev süresinin 7 yıla çıkarılacağı söyleniyor. Cumhurbaşkanının görev süresi zaten 7 yıl, bu kazanılmış bir haktır, geri alınamaz. Öte yandan Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kısmının Meclis tarafından seçilmesi de kabul edilemez. Halihazırda siyasallaşmış olan Yüksek Mahkeme, bu yolla iyice siyasallaşacaktır.”
Kaynak: Cumhuriyet
Eh... Siz de hukuçuysanız buyrun Sn. Abbas Gökçe ' ye cevap verin
Sn.Yas2010,sanırım paketin muhteviyatında barındırdığı muhtelif maddelerden ve Avrupa Anayasa Yargısı sistemine entegrasyon amacıyla yapılan birçok kurum(bireysel başvuru vs.) 2001/2004 hattında başlayan AB ye uyum sürecine ilişkindir.Yani eğer bu dönem zarfında yapılan yasal ve anayasal revizyonların yapılmasına temel teşkil eden iradenin ulusal olmasını bende çok isterdim.Ama bunu görmemek elde değil.2001 de temel hak ve özgürlük rejimine ilişkin köklü değişiklikler ve 2004 idam cezası ve DGM nin kaldırılması gibi revizyonist olumlu adımların temelinde yapıcı iradenin yabancılık unsuru taşımadığını söylemek gerçeklikten uzaktır.Keşke türev kurucu irade samimiyetle bu olumlu adımları uluslarası btünleşmelere girmek için değilde samimiyetle getirse.Sn.Gökçe de bizim okulda gördüğümüz ancak sosyal hayata katılıp siyaset biliminin verileriyle yüzleştiğimizde karşılaştığımız o teori/pratik ayrışmasına maruz kalmıştır.Ama gerçek budur.Bende Sn.Gökçenin söylediği gini olmasını hep arzu ederdim.
Hürriyet Gazetesi yazarı 'Evet' diyecek
11-09-2010 / 17:25
Hürriyet gazetesi yazarı, bugünkü köşesinde "Niçin Evet" başlıklı yazısında yarın yapılacak Referandumda Evet oyu vereceğini açıkladı. Peki kim bu Hürriyet Gazetesi yazarı?... Türkiye'nin daha demokratik ufuklara doğru ilerlemesini istediğini belirten Hürriyet Gazetesi Yazarı Hadi Uluengin, "Değişikliği, başta TSK ve Yüksek Yargı olmak üzere, mevcut statükoyu hala dayatan organlar tarafından tıkanmış solunum sistemimin nispeten ferahlaması için destekliyorum. Ancak hemen ekleyeyim ki, hayır diyecek olanlardan önemli bir bölümünün aynı özlemi paylaştığı konusunda kuşku beslemiyorum. Aksini iddia etmek ne haddime! Ayrıştığımız temel noktayı, benim bir anayasa tasarısı için sandığa gidecek olmam, onların ise referandumu iktidara karşı bir güven oylaması olarak algılaması oluşturuyor.
Ben AKP'yi değil, yukarıdaki yolu açtığına inandığım bir projeyi onaylayacağım. Onlar ise bu belirleyici özü geri plana atarak, söz konusu partiye hayır demek refleksiyle hareket edecekler." Diyor.
Yarın onaylanacak veya reddedilecek paketin halen mevcut Anayasa'yı esas itibariyle iyileştirdiğini ifade eden Uluengin, şöyle devam ediyor:
"Ve söz konusu iyileştirmeye üzerinde zaten uzlaşılan 24 madde dışında, polemiklere odak oluşturan Anayasa Mahkemesi ve HSYK'ya ilişkin değişikleri de dahil ediyorum. HATTA bilhassa ve öncelikle dahil ediyorum, çünkü bugün Türkiye'de mevcut Yüksek Yargı ne bağımsız, ne de tarafsızdır! Evrensel demokrasi ilkeleriyle de çelişkilidir.
Zira 12 Eylül Anayasa'sının dayattığı mekanizmadan dolayı, aynı Yüksek Yargı'nın önemli bölümü "milli eğilimler" içinde marjinal bir yer tutan ideolojiye bağımlı ve taraftır. Dikkat milli irade değil milli eğilimler diyerek çok geniş bir yelpazeyi kastettim. ÖYLE, çünkü fotoğraf kareleri hala sonsuz net duruyor, 28 Şubat generallerini ayakta alkışlamış hakimlerden ne denli bir bağımsızlık beklenebilir? Emekli olduğu an Ordu göreve ve Kürt bakkala gitme diyen bir dergiye yazar (!) kesilen ve halen de sürdüren bir eski Anayasa Mahkemesi başkanının ve aynı ideolojideki diğerlerinin, görevdeyken tarafsız davrandıkları iddiası kimi inandırabilir? 1985'de özelleştirme Anayasaya uygundur hükmüne varan, 1994 ise bunu değildir diye değiştiren ve her halükarda da yasamaya ilişkin konularda yetki hakkına sahip olmak lüksüyle donatılan bir Yüksek Yargı'nın demokrasilerdeki kuvvetler ayrılığı ilkesini nalıncı keseriyle hep kendine yontuğu gerçeği hangi mazeret arkasında gizlenebilir?"
Uluengin yazısını "Öyle uzun boylu vicdani falan bile değil, yarınki referandumun özü yukarıdaki sorulara verilecek mantıki cevaplardadır ki, ben kendi yanıtlarımdan dolayı evet diyeceğim." Şeklinde yazısını bitiriyor
Merhaba; ben Gittigidiyor'dan alışveriş yaptım ve ürünü geldiği gün iadesi için yolladım. Satıcı iadeyi aldıktan sonra gittigidiyor adlı site paramın...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
ìóíæàğî îòçûâû +î ïğåïàğàòå
21-06-2025, 12:40:10 in Bireysel İş Hukuku