yukarıdaki linkteki yorumumdan da anlaşılacağı üzere ben "NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE" sözleri ile Mustafa Kemal'in aslında bambaşka birşeyi kastettiğine inananlardanım.
Bu nedenle yukarıda alıntılamış olduğun "lale anısı"nın aslında "NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE" sözlerinin asıl anlamını gizlemek ve unutturmak amacıyla uydurulan bir anı olduğunu düşünüyorum...
Son iletinde işlemiş olduğun ve malum kişiler ve onların taaaa buralara kadar sızmış "işçi"leri tarafından sık sık dile getirilen "İNANÇLARA SAYGI" hususunda OJT yapmak istiyorum izninle...
"...
«Cumhuriyet» kelimesini ağızlarına almaktan bile çekinenlerin, Cumhuriyet'i doğduğu gün boğmak isteyenlerin, kurdukları partiye «Cumhuriyet» ve hem de «Terakkiperver Cumhuriyet» adını vermiş olmaları, nasıl ciddîye alınabilir ve ne dereceye kadar samimî sayılabilir.
Rauf Bey ve arkadaşlarının kurdukları bu parti «Muhafazakâr» adı altında ortaya çıkmış olsaydı, belki bir anlamı olurdu. Fakat bizden daha çok cumhuriyetçi ve bizden daha çok ilerici olduklarını iddiaya kalkışmaları elbette doğru değildi.
«PARTİ, DiNi DÜŞÜNCE VE İNANÇLARA SAYGILIDIR» ilkesini bayrak olarak eline alan kimselerden iyiniyet beklenebilir miydi? Bu bayrak, yüzyıllardan beri cahilleri, bağnazları ve hurafelere inananları kandırarak özel çıkarlar sağlamaya kalkmış olanların taşıdıkları bayrak değil miydi?
Türk milleti, yüz yıllardan beri, sonu gelmeyen felâketlere, içinden çıkabilmek için büyük fedakârlıkların gerekli olduğu pis bataklıklara, hep bu bayrak gösterilerek sürüklenmemiş miydi:
Cumhuriyetçi ve yenilikçi olduklarını zannettirmek isteyenlerin, yine bu bayrakla ortaya atılmaları, dini bağnazlığı coşturarak, milleti, Cumhuriyet'e, ilerlemeye ve yenileşmeye karşı kışkırtmak değil miydi? Yeni parti, DiNi DÜŞÜNCE VE İNANÇLARA SAYGILI perdesi altında: «Biz Hilâfet'i yeniden isteriz; biz yeni kanunlar istemeyiz; bize Mecelle yeterlidir; medreseler, tekkeler, cahil softalar, şeyhler, müritler biz sizi koruyacağız; bizimle birlikte olunuz! Çünkü, Mustafa Kemal'in partisi Hilâfet'i kaldırdı. İslâmiyet'e zarar veriyor; sizi gâvur yapacak, size şapka giydirecektir» diye bağırmıyor muydu? Yeni partinin kullandığı slogan bu gerici haykırışlarla dolu değil miydi?
sizler gibi Allah ve din pazarlayıcılarına karşıdır...
Sizler, işin ilginci, inancınıza göre de 'en büyük yargıç' olan Allah'a avukatlığı bir onur, bir şeref olarak gören ama aslında O'nun büyüklüğüne ortak olmak isteyenlerin ve ona şirk koşanların önünde gidenisiniz...
Biz Mustafa Kemaller,
tanımlayamadığımız, bilemediğimiz her noktada karşılaştığımız bu varlığı, iddia edildiği gibi bizlere vermiş olduğu ve aslında Mustafa Kemal'in de işaret ettiği akıl ve bilimle aramayı sürdürerek ona saygı ve sevgimizi, sizlerin dili ile ibadetimizi sürdüreceğiz...
Şimdi git o patronlarına söyle, sana TEKKEde başka iş versinler...
TEKKElerin hali mafiş...
MEDENİYETLER İTTİFAKIndan gelen KREDİler de olmasa sert bir DEVALÜASYON kaçınılmaz!
Sahi en son ne zaman DEVALÜASYON olmuştu TEKKElerde?
...........
Fikirleriniz ve konuşmanız tipik bir AKP Feto tarzı. Her türlü haltı yiyip sonra sanki farklı konuşmayla zeytinyağı olma durumu... Eee lideriniz RTE de ....
................
Evet islamda tek gerçek değer ve doğru kaynak KUR'AN'dır. Hadisler ve söylenceler eğer Kur'an la örtüşüyorsa değer ifade eder. Yoksa sadece şüpheli ''karine'' olmaktan öteye geçmez. Kur'an da namazla ilgili kesin belirleyici bir şart yani kesin hüküm olmaması buna en güzel örnektir. Bundan dolayı çok kısa bir sürede Namazın şekli ve zamanı konusunda tartışma çıkmış günümüzde bile kesin bir karara varılamamıştır. Oysa Kur'an beş vakit yazsaydı asla böyle bir tartışma olmazdı. O yüzden basit bir mantık bile tartışmalı olayların Kur'an kelamı değil Kul kelamı olmasındandır. Bunun Halife ya da sahabe olup olmamasıda Kul vasfını değiştirmez!! Eğer değiştirseydi Halife olan ALi'nin başına o işler gelmez bölünmeler olmazdı...
Sayın commodore1tr;
itiraf etmeliyim ki; doğruları örtmek için hiç üşenmeden bu kadar uzun yazılar yazmanıza ve neticede kocaman bir sıfırı anlatmanıza hayran kaldım.
Yine nereye saldıracağınızı şaşırmışsınız. Size akp li olmadığımı veya -ocu-bucu olmadığımı defaatle söyledim. Amacınız; konuyu saptırmak ve başkalarının yanlışlarını göstererek sizde onlardansınız diyerek işin içerisinden sıyrılmak. Bu kadar çaresiz kaldıysanız bari bir kez olsun düşünün. Bir acaba deyin.....
Şimdi de başka bir tartışma konusu açmaya çalışıyorsunuz. Herhalde diliniz sürçtü. Kuran'da namazla ilgili kesin belirleyici yani kesin bir hüküm olmaması mı?.. İnşallah yanlış yazmışsınızdır. Namazın şekliyle ve zamanıyla alakalı çok kısa bir sürede tartışma çıkmışmış... Yapmayınız sayın commodore1tr, bu gidişle memlekette karga kalmayacak. Gülmekten ölecek zavallılar. Yazıktır onlarında doğada bir görevi var, onlarda ekolojik dengenin bir parçası...
Kuran'da namazın farz olunması, dosdoğru kılınması, huşu ile kılınması, vakitleri, nasıl abdest alınacağı ve diğer hususlarla alakalı onlarca ayet vardır. Namazla alakalı Diyanet mealinde 86 adet, Elmalılı Hamdi Yazır mealinde 78 adet ... ayet vardır.
Ha direkt şu saate şu namazı kılın diye arıyorsanız bulamazsınız tabii ki. Şekli konusunda da tam anlamıyla açıklama bulamayabilirsiniz. Ancak Peygamberimiz (s.a.s.) yaşadığı sürece cemaatine imamlık etmiş ve namaz kıldırmıştır. İnsanlar namazın nasıl kılınacağını, şeklini ve Kuran'da ki aytelerden vakitlerini direkt Peygamberimizden öğrenmişlerdir. Zamanla ufak tefek ayrılıklar olmakla beraber farz olan kısımda değişiklik olduğuna kolay kolay rastlayamazsınız. Tutupta namazın beş vakit olması kul kelamındandır sonucuna nasıl ulaşabilirsiniz.
Size çok basit bir soru: Siz tek kaynak Kuran'ı kabül ediyorsunuz. Peki siz Kuran'ı orjinal arapça metninden okuyarak anlayabiliyormusunuz? Kuran'ı anlayabilmek için arapça bilmenin yanında bazı bilgi ve ilimleri de bilmeniz gerektiği aşikardır. Kaldı ki araplar bile anlayamamaktadırlar. Burada araya kul zaten giriyor. Peki siz kul olduklarından Halife ve Sahabe'nin kelamlarını, açıklamalarını, bilgilerini kabül etmiyorsunuz... Ne yani size vahiy mi geliyor (haşa). Kuran'ı neye göre kaynak kabül ediyorsunuz, arada hiç kul açıklaması karışmadan anlayabiliyormusunuz. Halife ve Sahabeler'den üstün bir ilmi derinliğiniz mi var?... Eyvah.. eyvah...
Nasıl bu gün Kuran'ı tefsir eden alimler vasıtasıyla Kuran'ı anlamaya çalışıyorsak, geçmişten günümüze, ta Peygamberimizden bu yana Sahabeler ve İslam alimlerinin sayesinde aydınlanmaktayız. Neticede Kuran'ı Türkçe'ye Peygamberimiz (s.a.s.) çevirmemiştir. Peygamberimiz' de bir kul Peygamberdir. Kul kelamı diye hadisleri de mi kabul etmiyorsunuz. Eğer Kuran'ın arapça orjinalini okuyupta ne denildiğini anlayabiliyorsanız bir zahmet Türkçe'ye çevirin de bir de sizin yazdığınızı okuyalım. Siz hiç baştan sona Kuran'ı (Türkçe)okudunuz mu? Okumuş olsaydınız Namazla alakalı ayetleri okumuş olmanız gerekirdi.
Hadisler ve Peygamberimizin sünnetleri de Sahabeler ve İslam alimleri kanalıyla yazılı olarak günümüze ulaştırılmıştır. Bazı art niyetli kişilerin hadis uydurmaya çalıştıklarını söylerseniz size katılırım.Ama tutupta hadisleri sünnetleri gözardı etmenin de yanlış olacağı kanaatindeyim. Kaldı ki Hadisleri ve Peygamberimizin sünnetlerini ise Sahabeler ve İslam alimleri yazarak günümüze ulaştırmışlardır.
İnançlara saygılı olunması sözünden neden bu kadar rahatsız oluyorsunuz? Saygısız olmak mı lazım? Kişiler dinlerini bilmiyor mu ki siz öğretmeye kalkıyorsunuz? Şimdi namaz mı yok diyeceksiniz. Aslında 5 vakit değilmiymiş?
Diğer yazdıklarınıza şimdilik cevap yazmıyorum. Okuyanlar anlamakta zaten.
Sizden gerçekten özür diliyorum. Hani bir çok konuda bilgisiz olduğunuz yarım yamalak kulaktan dolma bilgilerle konuştuğunuzu biliyordum hatta birileri gibi internetten bakıp çoğu yanlış bilgileri paldır küldür yazdığınızında farkındaydım ama içimden bir ses en azından temel din konularını bildiğinizi söylüyordu. bende ondan size birşeyler anlatmaya çalılıyordum. Ama gördüm ki sizin dini bilginizde sıfıra sıfır elde var sıfır. Kur'an dahil olmak üzere hep kulaktan dolma bilgilerle dolusunuz... O yüzden sizi zaman zaman ciddiye aldığım için özür dilerim.
Zaten Türkiye de siz gibiler çok fazla körler sağırlar birbirini ağırlar diye devam edin.
Tüm iletinizi bir bütün olarak değerlendirdiğimde siz bir çok sizin gibi olan kişi gibi ''ALLAH'' kavramının bile ne olduğunu anlayamamış yanına parantez içinde (CC) yazıp geçenlerden ve Kullarda takılıp kalanlardansınız. Zaten DİN den önce ALLAH ı anlayabilseniz normalleşirsiniz de ... Nerde..
Çok ciddi din adamlarının görüşü..
'' Kur’an’da kılmakla yükümlü tutulduğumuz namaz üç vakit olarak gösterilmiş ve adları verilmiştir:
1- Fecir namazı (sabah namazı) (şafak sökmesinden güneşin doğuşuna kadar),
2- Vüsta (orta namaz) (günün ortasında öğle yada ikindi adıyla kılınan namaz),
3- İşa (günün batışından sonra akşam yada yatsı adıyla kılınan namaz) (Güneşin batışından şafağın söküşüne kadar)
Ancak Peygamberimiz, bu üç vakte müekked (pekiştirilmiş) sünnet olarak iki namaz daha ekleyerek kılmıştır.Yani bir miktar sevap namaz eklemiştir. Ama çoğunlukla namazlarını üç vakitte toplamıştır. Günün ortasında ve gün batışından sonra kılınan namaza değişik adlar verilmiş olması bu gerçeği değiştirmez. '' olarak açıklanmakta...
Aynı şekilde gene ciddi bilim adamlarınca
''"Gündüzün iki ucunda ve gecenin bir kısmında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir." (Sad suresi : 114)
Gündüzün iki ucu akşam ve sabah namazı, bir kısmında da yatsı namazı vardır. Üç vakit bu ayette.
"Güneşin batıya yönelmesinden gece karanlığına kadar namazı kıl. Tanyeri ağarırken de sabah namazını kıl. Zira bu namaz görülmeye değerdir." (İsra Suresi :78)
Güneşin batıya yönelmesinden gece olana kadar kılınan namaz ikindi namazıdır. Sabah namazı tekrar edilmiştir.
"Ey Muhammed! Onların dediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce ve batmasından sonra Rabbini tesbih et (namaz kıl) geceleyin ve gündüzün yanlarında da tesbih et (namaz kıl)." (Taha suresi : 130)
Güneşin doğmasından önce sabah namazı, batmasından önce ikindi namazı, geceleyin yatsı namazı, gündüzün yanlarında akşam ve öğle namazı kılınacak. Bu ayetle beş vakit namaz sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazları sabit oluyor.''
Şeklinde yorumlanmaktadır. Bu İslamda mezhep ayrılıklarına bile yol açmış bir gerçekken sizin bi haber olmanız helal olsun valla...
Kaldı ki Allahümme salli ve barik duaları, sübhaneke ve ettahiyyat gibi dualar da sonradan eklenmiştir. Bazıları Kur'an da bile yoktur. Siz HANGİ KÖYÜN DAVULUNU ÇALIYORSUNUZ?
Yine acele yine zamansız çok ciddi ve bilgi içeren yanıta alakasız yanıt geldi ve Yaşar Nuri Öztürk ten alıntı olduğu desteksiz sallaması yapıldı.
23 Kasım 2006 İnternet Haber Perşembe 12:49
Diyanet İşleri Eski Başkanı Süleyman Ateş'ten çok tartışılacak sözler. Ateş, namaz vakti üçtür görüşünü savunmadığını, aksine Kur'an'da namaz vaktinin üç olduğunun altını çizdi. Kuran'da namaz vakitlerinin 5 olduğuna karşı çıkan Vatan gazetesi yazarı Ateş, Kur'an'da anılan namaz vakitleri 3'tür dedi..
Aksini iddia edenleri Kur'an'da namaz vaktinin 5 olduğuna dair net ayet getirmesini istedi. Bu ilahiyatçıların kendisini ikna etmesi halinde elllerini öpeceğini de sözlerine ekledi. Bir okurun bu yöndeki sorusunu yanıtlayan Ateş, ayrıca bu görüşünü eleştiren Mustafa Karaosmanoğlu’da şu açıklamayı yaptı:
"Kur'an’da namaz için 3 vakit belirtilmiştir. Sabah, akşam ve gece yarılarında kılınan namaz. Peygamberimiz kendi ictihadıyla öğle ve ikindi namazlarını da kıldırmıştır. O sürekli kıldırdığı için bunlar da terim olarak farz kategorisindedir."
Konu Phantom of law tarafından (27-12-2008 Saat 22:18:21 ) de değiştirilmiştir.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK le HİÇBİR ALAKSI OLMAYAN BAŞKA NAMAZ VAKİTLERİNE DAİR ALINTI.
(Vallahi Yaşar Hoca ve Süleyman Ateş den değil)
Hud; 114: Ve gündüzün iki tarafında ve gecenin yakın saatlerinde namaz kıl; çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, ibret alanlara bir öğüttür.
Bu ayette peygamberimize gündüzün iki tarafında (yani sabah ile akşam) ve gecenin yakın zamanlarında (yani “yatsı”) olmak üzere toplam üç vakitte namaz kılması emredilmiştir.
İsra; 78, 79: Güneşin dülûkundan (batmasından, kaybolmasından) gecenin kararmasına kadar namaz kıl ve sabah Kur’an’ını da. Çünkü sabah Kur’an’ı görülecek şeydir.
Ve geceden de. Ayrıca, sana özgü bir nafile olarak sen, onu (gece namazını) teheccüd et (uyanıp kıl)! Rabbinin, seni güzel bir makama ulaştıracağı umulur.
Bu ayetlerde de aynı şekilde peygamberimize, güneşin batmasından gecenin karanlığına değin (akşam), tan yeri ağarırken (sabah) ve geceden bir bölümde (yatsı) namaz kılması emredilmiştir. Yani, emredilen vakitler; sabah, akşam ve gece (“yatsı”)dir. Ayrıca peygamberimize özgü bir ayrıcalık olarak nafile olmak üzere (asıla ziyade olarak, yani ek görev olarak) onu (gece namazını) teheccüd etmesi (gece uyuyup uyanarak kılması) emredilmiştir.
Dikkat edilirse, Hud suresinin 114. ayeti ile İsra suresinin 78. ve 79. ayetlerinin ifadeleri aynı olup, bu ayetler namazın vakitlerini belirtmektedir. Ancak bu vakitler, Kur’an’ın genel üslûbuna uygun olarak; aynı anlamın, değişik üslûp ve özdeş kelimelerle ifade edilmesi suretiyle belirtilmiştir.
Bu ayetlerde, akşam, sabah ve gece namazı olmak üzere üç vakit namaz emredilmekte olup, bu ayetlere göre öğle ve ikindi namazlarının farz olduğunu söylemek mümkün değildir. Peygamberimizin bazı uygulamalarından, özellikle de öğle ve ikindi namazını bazen beraber kılmasından da, öğle ve ikindi namazlarının farz olmadığı, yani namazın aslının beş vakit olmadığı kesin olarak anlaşılmaktadır. Ama işin aslı, bu konuda ortalıkta dolaşan rivayet dalgaları arasında kaybolmuştur. Oysa, namazı beş vakit olarak ifade eden rivayetlerin bazıları uydurma, bazıları da namaz vakitlerini düzenleyen ayetlerin inişinden evvelki uygulamaları içeren rivayetlerdir.
Meselenin aslını öğrenebilmek için bu ayetleri iyi anlamak, ayetleri iyi anlamak için de, ayetlerde geçen “dülûkuşşems”, “kur’an-el fecr”, “taraf”, “teheccüd” ve “nafile” sözcüklerinin ne demek olduklarını iyi bilmek gerekmektedir.
“Dülûkuşşems”; “Güneş’in batması, gözden kaybolması” anlamındadır. Ama bazı yorumcular buna “eğilmesi” anlamını vermişlerdir. Tac-ül Arus ve Lisan-ül Arab’ın verdikleri bilgiye göre “dülûk sözcüğüne “eğilme” anlamının verilmesi, namazı beş vakit olarak anlayabilme amacı gütmekteymiş. (!) (Tac-ül Arus, c: 13, s: 560, 561 ve Lisan-ül Arab, c: 3, s: 398, 399)
“Dülûk” sözcüğünün gerçek anlamına göre “dülûkuşşems” tamlaması; akşam vaktini ifade eder. Nitekim, dördüncü halife Ali, Abdullah ibn Mesûd, Said ibn Cübeyr, Nehâî, Mükatil, Dahhâk, Süddî, İbn Abbas ve Mücahid bu anlamı tercih etmişlerdir.
Buna karşılık “dülûk” sözcüğüne “eğilme” anlamı vererek sözcükten öğle vaktini anlayanlar da olmuştur. Klâsik kaynaklarda, İbn Ömer, Cabir, Atâ, Katâde ve Hasan’ın bu görüşü benimsedikleri bildirilir.
İsra suresinin 78. ayetinde yer alan bu sözcükten, her iki anlamın birden anlaşılabileceği ileri sürülse de, namazın vakitlerini belirleyen diğer ayet olan Hud suresinin 114. ayetindeki ifadeler, “dülûküşşems” tamlamasından, “Güneş’in eğilmesi” anlamının çıkarılmasına ve bu anlamdan da ayette öğle namazının kastedildiğinin sanılmasına engel olur. Çünkü, Hud suresinin 114. ayetinde peygamberimize “Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın bir zamanda namaz kılması” emredilmiş ve anlam netleşmiştir. Çünkü, Hud suresinin 114. ayetinde geçen “zülefen” sözcüğü, İsra suresinin 78. ayetinde geçen “ğasak” sözcüğü ile aynı anlamda olup; “ortalığın karardığı zaman, gecenin ilk saatleri” demektir. Yani, her iki sözcük de “yatsı” vaktine karşılıktır. Bu durumdan kesin olarak anlaşılmaktadır ki, İsra suresinin 78 ve 79. ayetlerinin emri ile Hud suresinin 114. ayetinin emri aynıdır ve bu ayetlerde, namaz kılınacak vakitler, özdeş kelimeler kullanılmak suretiyle değişik üslûplarla ifade edilmiştir.
Diğer taraftan, bir çok yorumcu da “dülûkuşşems” ile “ğasakılleyl” tamlamalarının ayrı zamanları ifade ettiğini ileri sürmüştür. Oysa bunlar, ayrı zamanları değil, bir vaktin başını ve sonunu ifade etmektedirler. İsra suresinin 78. ayetinde “güneşin batmasından itibaren karanlığa kadar” namaz kılınması emredilmiştir. Bu ifade, iki namazın değil, bir tek namazın, yani akşam namazının vaktini belirlemektedir.
Ayette geçen “kur’an-el fecr”; sabah okuması, yani sabah namazıdır.
“Taraf”; “nahiye, yan bölge” demektir. Bir şeyin “taraf”ından söz edildiği zaman, o şeyin içi değil, dışı anlaşılır. Nitekim Fıkıh’ta “İnsanın iki tarafı” ifadesinden; bir taraf olarak insanın anası, babası, dedesi, yani atası, diğer taraf olarak da çocukları ve torunları anlaşılır. Benzer şekilde “masanın iki tarafı” denildiğinde de; masanın ikiye ayrılmış hâldeki iki parçası anlaşılmaz, masanın sağında ve solundaki şeyler anlaşılır.
“Taraf” sözcüğünün çoğulu “etraf” sözcüğü olup, bu sözcük Türkçeye, aynen Arapçadaki anlamı ile geçmiştir. “Etraf” sözcüğü de yöneltildiği şeyin dışı ile ilgilidir. Meselâ, bir kimseye “Etrafına bak” dendiği zaman, o kişi eline, yüzüne, vücuduna değil, sağına, soluna, önüne ve arkasına bakar. Bu örneği “ülkenin etrafı” dendiğinde ülkenin dışının kastedildiği ve anlaşıldığı, “Dünya’nın etrafı” dendiğinde Dünya’nın dışının kastedildiği ve anlaşıldığı şeklinde çoğaltmak mümkündür.
Ayetteki “Gündüzün iki tarafı” ifadesinden de, “gündüz”ün dışında kalan “sabah” ve “akşam” vakitleri anlaşılır. Yoksa bu ifade, “gündüz”ün kısımları, birer parçası olan “kuşluk” ve “ikindi” vakitleri demek değildir.
“Teheccüd” sözcüğünün kökü olan “hecd” sözcüğü, “ezdat”tan olup, iki zıt anlamı da ifade eder. Yani hem “uyumak” hem de “uyanmak” demektir. “Hecd” sözcüğünün bazı türevleri şöyle meşhurlaşmıştır: “Hâcid”; “uyuyan”, “tehcid”; “uykuyu gidermek, uyandırmak”, “teheccüd”; “uykudan uyanıp namaz kılmak”, “müteheccid”; “geceleyin uyanıp namaz kılan kimse”.
“Nafile” sözcüğü; “asıl üzerine yapılan ziyade (ek)” demektir. Buradan da anlıyoruz ki peygamberimiz, gece namazını herkes gibi karanlık bastıktan başlayıp tan ağarıncaya kadar olan zaman içinde kılmayacak, uyup uyanarak kılacaktır.
Sözcük anlamlarının tahlili neticesi de bize göstermektedir ki, bu ayetlere göre öğle ve ikindi vakitlerinde namaz kılınması söz konusu değildir. Ayetlerden anlaşılan, sabah, akşam ve gecenin bir kısmında namaz kılınması ve peygamberin ise bu gece namazını teheccüd etmesidir.
Kur’an’a göre üç vakit olarak vakitlenmiş olan namazların ikisi, bir başka ayette isimleriyle de anılmıştır:
Nur; 58: Ey iman edenler! Elleriniz altında bulunanlarla, sizden erginlik yaşına gelmemiş olanlarınız üç durumda; sabah namazından önce, öğle vaktinde elbisenizi çıkardığınızda, ışa (akşam) namazından sonra izin istesinler. Bunlar sizin için üç avrettir (açık ve korumasız, üç zamandır).Bunlar dışında ne size ne de onlara bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alim’dir, Hakim’dir.
Sonuç olarak, İsra suresinin 78, 79. ayetlerinde üç vakitte; sabah, akşam ve gece vaktinde üç namaz emredildiği gibi, Hud suresinin 114. ayetinde de aynı şeyler emredilmiş; üç vakit (sabah, akşam ve yatsı) namaz kılınması bildirilmiştir.
Vakitleri bildiren ayetlerde ilk muhatap peygamberimiz olmasına rağmen, emir tüm ümmeti kapsamaktadır. Çünkü ümmete verilen emirler, ümmetin örneği, rehberi, imamı olmak sıfatıyla önce onun şahsında yer tutmakta, ümmeti de onun her yaptığını yapmakla yükümlü bulunmaktadır:
A’râf: 158: De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülkü kendisinin olan, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan, hem dirilten hem öldüren Allah’ın size, hepinize gönderdiği elçiyim. O hâlde Allah’a ve O’nun sözlerine iman eden, ümmî peygamber olan elçisine iman edin ve ona uyun ki, doğru yolu bulmuş olasınız.”
Bu noktada hemen belirtmek gerekir ki, peygamberimize uymayı emreden bu ayet, peygamberimizin öğle ve ikindi vakitlerinde namaz kıldığı hakkındaki rivayetlere dayandırmak suretiyle, öğle ve ikindi vakitlerinin de namaz kılınması emredilmiş vakitlerden olduğu yolunda ileri sürülen iddiaları destekler mahiyette bir ayet değildir.
Bir çok yazımızda açıklamıştık ki, dinimizdeki namaz, oruç, hacc ve zekât görevleri, İbrahim peygamberden sonra gelmiş peygamberlerin şeriatlarında da mevcuttur. Mâûn suresinden ve Enfal suresinin 35. ayetinden, Mekkelilerin de namaz kıldıkları anlaşılmaktadır. Hatta Alak suresinin 9, 10. ayetlerine göre peygamberimiz de peygamber olmazdan evvel eski dinî inancı gereği namaz kılmaktadır. Fakat bu namazlar, Kur’an’dan öğrendiğimiz kadarıyla, özelliğini yitirmiş namazlardır. Dinimiz, sehivle, el çırparak kılınan bu namazları düzeltmiş, namazı huşu ekseni üzerinde yeniden şekillendirmiştir. Peygamberimizin de, Kur’an tarafından belirlenen bu şekle ne bir ilâve ve ne de bir eksiltme yapması mümkün değildir. Bu durumda A’râf suresinin 158. ayetinin, Hud suresinin 114. ve İsra suresinin 78, 79.ayetleri ile açık bir çelişki arz ederek rivayetleri desteklediğini değil, rivayetlerin Kur’an ayetlerine uymadığını düşünmek, daha mantıklı ve dinimize uyan bir davranıştır. Zaten yukarıda da belirttiğimiz gibi, namazı beş vakit olarak ifade eden rivayetlerin bazıları uydurma, bazıları da namaz vakitlerini düzenleyen ayetlerin inişinden evvelki uygulamaları içeren rivayetlerdir.
Özetlemek gerekirse; sabah, akşam ve gece (yatsı) namazı vakti (üç vakit), Kur’an ile sabittir. Öğle ile ikindi, -eğer rivayetler doğru ise- peygamberimizin kendi uygulamalarıdır, Allah tarafından emredilmemiştir.
Vakitleri Hud suresinin 114. ve İsra suresinin 78, 79.ayetleri ile belirlenmiş olan namazın rekât sayısı ise Nisa suresinin 101-103. ayetlerinde belirlenmiştir. Nisa suresinin 101. ayetinde korku hâlinde namazın kısaltılabileceği bildirilmiş, 102. ayette de kısaltılmış namaz tarif edilmiştir. Buna göre, namaza duranlar secdeden sonra arkada bekleyenlerle yer değiştireceklerdir. Yani kısaltılmış olarak kılınacak namaz, kıyam, rükû ve secdeden ibarettir; bir rekâttır. 103. ayette ise, korku hâlinin geçmesinden sonra namazın tam bir biçimde yerine getirilmesi istenmektedir. Nisa suresinde verilen bu bilgilerden, namazın iki rekât olduğu anlaşılmaktadır.
Namaz vakitleri, Hud suresinin 114. ve İsra suresinin 78, 79. ayetleri ile, namazın rekât sayısı ise Nisa suresinin 101-103. ayetleri ile, MEDİNE DÖNEMİNDE son şeklini almış, ve bu konuya ilgili ayetlerle son nokta konmuştur. Biz, peygamberimizin ve sahabenin bu konularda farklı uygulamalarda bulunduklarını söyleyen rivayetlerin, onların bu ayetler inmezden evvelki uygulamalarını aktardığını düşünüyoruz.
Hud ve İsra surelerinin başlarında MEKKÎ oldukları yazsa da, Hud suresinin 12, 17 ve 114. ayetleri ile İsra suresinin 72-80. ayetleri MEDENÎdir. Hatta her iki surenin tamamının MEDENÎ olduğunu ileri sürenler de vardır.
Bir çok yorumcu, bu ayetlerdeki kesin ifadelere karşı çıkamamışlar, ama namazın “beş vakit” olduğuna dair rivayetlerde yer alan iddiaları meşrulaştırabilmek için pek çok yol denemişlerdir.
Namazın beş vakit olduğunu ispat için sarf edilen gayretlerden bir tanesi; bu ayetlerin Mekkî oluşundan yola çıkarak, rivayetlerin Medenî olduğu (Miraç rivayetlerindeki gibi), dolayısıyla bu ayetlerin mensuh olduğu iddiası, diğer bir tanesi de; aşağıdaki ayetlerin anlamlarının bozulmak suretiyle mesnet olarak kullanılmak istenmesidir:
Kaf; 39, 40: O nedenle, sen onların söylediklerine karşı sabret. Ve güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et
ve geceden bir bölümde. Ve secdelerin artlarında da O’nu tesbih et.
Ta Ha; 130: Artık onların söylediklerine sabret, güneşin doğuşundan önce de batışından önce de Rabbini tesbih et. Gecenin bazı saatleriyle gündüzün iki ucunda da tesbih et ki, hoşnutluğa erebilesin.
Rum; 17, 18: O hâlde tesbih Allah için. Akşama erdiğinizde de sabaha erdiğinizde de...
Göklerde ve yerde hamd de O’na, gece sırasında da öğleye erdiğinizde de...
Leyl; 1, 2: Ant olsun bürüyüp örttüğü zaman geceye
Ve parıldadığı zaman gündüze,
Şems; 1-4: Güneş’e ve onun parıltısına ant olsun ki,
onu izlediği zaman Ay’a,
ona parlaklık verdiği zaman gündüze,
onu sarıp örterken geceye,
Dikkat edilirse, bu ayetlerde namaz vakitlerini ve namaz sayısını belirleyen bir ifade yoktur. Bu ayetlerde; gündüz ve gecenin belli başlı zamanlarında (ki ifadelerden “her an” anlamı çıkar) Allah’ı anmak, O’nu unutmamak, O’nu tesbih etmek emredilmekte ve Allah’ı anmanın, gönlü huzura kavuşturacağı vurgulanmaktadır. Bu ayetlerden namaz kılınacağını anlamak ve iddia etmek, tamamen hatalı bir davranıştır.
Konu Phantom of law tarafından (27-12-2008 Saat 22:42:28 ) de değiştirilmiştir.
Bu "çok ciddi" din adamlarının adlarını verelim de eksik bir konu kalmasın:
Yaşar Nuri Öztürk
Hah bir sen eksiktin sdt23 gözüm yollarda kalmıştı.. Sırf sen gelebilesin diye sadece yaşar hocanın internete düşen yazısını aldım... ende <internete baktın koştun geldin.. ne iyi ettin... İhya ettin sağol varol...
Her şeyin kabulde Yaşar Hoca'nın din bilgisini küçümser gibi ''çok ciddi'' yi tırnak içine alman hiç hoş olmadı. Bence Türkiye'nin en ciddiye alınacak din adamlarından birisidir....
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan, Prof Dr. Ali Köse,Prof. Emrulllah Yüksel,Prof. Abdullaziz Bayındır, Prof.Dr. Süleyman Ateş, Prof.Dr. İsmet Şirin..... Daha yazmaya gerek yok... Tüm İran din adamları ve İran.... Aslında karşısında ciddi görüş yok. sunni geleneği ama onu yazmadım o da var dedim...
Bu alıntının Yaşar Nuri Öztürk'ün web sitesinin soru cevap arşivinden alınmadığını mı söylüyorsunuz?
Yoksa Yaşar Nuri Öztürk'ün ciddi din adamı olmadığını mı?
Üyelik gerektirdiği için doğrudan linki vermemin anlamı yok.
Üye olmadan göremezsiniz.
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
çok ciddi din adamlarınca
'' Kur’an’da kılmakla yükümlü tutulduğumuz namaz üç vakit olarak gösterilmiş ve adları verilmiştir:
1- Fecir namazı (sabah namazı) (şafak sökmesinden güneşin doğuşuna kadar),
2- Vüsta (orta namaz) (günün ortasında öğle yada ikindi adıyla kılınan namaz),
3- İşa (günün batışından sonra akşam yada yatsı adıyla kılınan namaz) (Güneşin batışından şafağın söküşüne kadar)
Ancak Peygamberimiz, bu üç vakte müekked (pekiştirilmiş) sünnet olarak iki namaz daha ekleyerek kılmıştır.Yani bir miktar sevap namaz eklemiştir. Ama çoğunlukla namazlarını üç vakitte toplamıştır. Günün ortasında ve gün batışından sonra kılınan namaza değişik adlar verilmiş olması bu gerçeği değiştirmez. '' olarak açıklanmakta...
Bu alıntının Yaşar Nuri Öztürk'ün web sitesinin soru cevap arşivinden alınmadığını mı söylüyorsunuz?
Yoksa Yaşar Nuri Öztürk'ün ciddi din adamı olmadığını mı?
Sayın Comodore 1 TR nin yazısı Yaşar Nuri Öztürk ten aynen alıntı olamaz. Çünkü Sayın Commodore 1 Tr dayanak olarak sad suresi 114 (Bu surede yanlış olmuştur. Doğrusu Hud 114 olmalıdır. Hud 114 Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namazı/duayı yerine getir. Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu, Allah'ı ananlara bir öğüttür.) Isra suresi 78 ve Taha suresi 130 a atıfta bulunmakta ve dayanmaktadır.
Oysa Yaşar Nuri Öztürk ise bu yoruma katılmaz ve ret eder. (Sitesinden alıntı:Tâhâ 130’da sözü edilen namaz yani salât değil tespihtir. Namazla ilgisi yoktur. Üç vakti belirleyen ayetler, Bakara 238 ve Nur 58’dir.) Ona göre namaz vakitlerini belirten sureler Bakara 238 ve Nur 58 ayetleridir.
Bakara 238 "Namazları/duaları ve orta namazı/orta duayı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin."
Nur 58 "Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç vakitte izin istesin: Sabah namazından/duasından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, gün battıktan sonra yerine getirilen namazdan/duadan sonra... Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir."
Konu Phantom of law tarafından (28-12-2008 Saat 00:20:31 ) de değiştirilmiştir.
Sebep: kelime hatası
arkadaşlar geçen yıl nisan ayında mütahitten inşaattan ev aldık .35 milyar peşin ödedik. yılbaşına kadar teslim alacaktık. yetişmedi dedi. sözleşmeye...
Ey bu vatanın yüce evlatları.Hiç anlamıyorum amerika sahte bir idda yüzünden iki Ülkeyi işgal edip üçüncüsünede zemin hazırlıyor biz yıllardır 30.000...
Yazan: adal3t Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
ïîäáîğêà çàéìîâ îò ıêñïåğòîâ...
22-06-2025, 15:14:04 in Aile Hukuku