Öyleyse siz Devletçilik ilkesine neden karşısınız, bir anlatın da anlayalım. Bu karşı duruş ekonomik olmaktan çok ideolojik olmasın?
Bu aralar kafaları biraz karışık, sakal bıyık misali.Kolay değil Zeplin balonu gibi bir inancın bir anda sönmesi.Etkilenir insan. Zeplindeki altın paraşütler açıldı bazıları sağ salim inecekler yere, bazıları da o fıkradaki gibi:o:o
Özgürlükçü olarak benimsetilen liberal ekonomi uygulamalarının sonucu vahim durum kriz oluşmuş.Görülen lüzum üzerine devletleştirmeye başlamışlar. Bizdeki durumu hiç bilmeden anlamadan özelleştireceksiniz dediler özelleştirdik.
Biz ve bizim gibi ülkelerden kendilerine rant, vergisiz kazanç sağladılar.Üretmeden banknotların üzerine oturdular ve ekonomi kavramının reddettiği bir yapılanmayı küreselleşme diye sundular.
Öyle yaptırımlar ve kararlar aldılar ki, tüm dünyayı kontrol edecek, klasik sömürücülükten vazgeçerek küreselleşme adı altında sadece ülkelerin ekonomilerini kontrol edecekler, nüfusun idari sorunlarından da soyutlanacaklardı.Ona da bağımsızlıkllarını tanıdık safsatası uydurdular.
İlk tekmeyi Latin Amerika ülkelerinden yediler,kendi ekonomik düzenlerini kurunca kazanç kapıları kapandı, derken Avrasya kendi ticaret döngüüsünü oluşturmaya başladı, Kafkasyadaki gelişmeler korkuttu, hele Çin'in, ABD ni satın alacak dolarlarına ne demeli.
Şimdi AB ülkeleri krize sen sebep oldun diye ABD ni suçluyor.Birbirlerine düştüler.
Bizim gibi ekonomisi olmayan, 500 milyar dolar boç batağı içinde ülke yöneticileri, bankası, borsası, sigortası, telekomu, petrolu, say say bildiğin kadar, yabancılaşmış olsa da her ne hikmetse bundan fırsat bekliyor.
Uzun lafın kısası sanal aldatmaca liberalleşmenin evrilmesi küreselleşme ile sivrilttikleri uçlar kendilerine battı, midyata pirince giderken evdeki bulgurdan oldular.
Şayet ikiz kuleler gibi stratejik bir plan uygulaması sonucu devletleştirme ile devletler üzerinde tahakküm kurma planı değilse.........
Emperyalist devletler, Kemalizmi neden "barutun icadından sonra en tehlikeli silah" olarak nitelendiriliyorlar; AB, yöneticilerimizden niçin "Kemalizmin tasfiyesini" istiyor ve Liberal Düşünce Topluluğu Başkanı Prof. Dr. Atilla Yayla "Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder (karşılar, onun yerine geçer)" demek gereğini niçin duydu?... Bu soruların cevabını bulmak, ülkemiz için yaşamsal önem taşıyor.
Herşeyden önce şu hususu belirteyim: Kemalizme karşı bu düşmanca tavır alışların gerçek nedeni, iddia edildiği gibi "Düşünce özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak" değildir.
DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ PARAVANI
İşte gerçek nedenler:
Çağımızın en önemli düşünürlerinden Prof. Dr. Maurice Duverger şu değerlendirmeyi yapmıştır:
"Mustafa Kemal'in eseri İkinci Dünya Savaşı'na kadar Türkiye çapında değerlendirildi. Eski bir ülkenin modern bir ulusa dönüştürülebilmesini tüm dünya takdirle karşılamıştı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise Kemalizm uluslararası bir boyut kazanmış ve Moskova ile Pekin'in güdümüne girmeyen üçüncü dünya uluslarına örneklik yapmaya başlamıştır... Siyasal demokrasi ancak ekonomik alanda belirli bir gelişme düzeyinden sonra ciddi anlamda işlemeye başlar. Geri kalmış ülkeler, Batı'nın gelişmiş ülkeleri gibi liberalizmin ya da kapitalizmin yollarından giderek aynı düzeye gelemezler... Aşırı derecede planlı ve merkezi ekonominin yol açacağı zararlar aşırı derecede liberal ekonominin yaratacağı zarar ve hatalar kadar büyük olacaktır. Bu durumun farkına varan gelişmekte olan ülkeler, Kemalizmin karma ekonomi sistemine yönelmektedirler." (Le Monde/27 Mayıs 1961).
"Biz, hakkımızı savunmak ve bağımsızlığımızı güvencede bulundurabilmek için, bizi yok etmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı bütün ulus olarak savaşmayı yerinde gören bir öğretiyi izleyen insanlarız" diyen Mustafa Kemal; Kurtuluş Savaşı yıllarında Hakimiyeti Milliye gazetesine yazdığı bir başyazıda "En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan Miletler; bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hakim olan 'kapitalizm' afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir" demiştir.
Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere'nin baskılarına dayanamayarak imzaladığı Baltalimanı Antlaşması ile, Liberal Ekonomi (Serbest Ticaret) uygulamalarına başlayınca, Avusturya Başbakanı "İşte Osmanlı şimdi bitti!" demiş; öngörüsü kısa bir süre sonra gerçekleşmiştir (Kurtul Altuğ, Gözcü Gazetesi/26.10.2006).
Lozan Antlaşması'na bağlı 'Ticaret Sözleşmesi'nin 18inci maddesi dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti beş yıl liberal ekonomik politikalar uygulamak zorunda kalmış; bu yüzden cari açık dayanılmaz boyutlara ulaştığı gibi, ülkemizde hiçbir ciddi yatırım yapılamamıştır.
Bu nedenle Mustafa Kemal, "Liberalizm, sömürgelerde uygulanmış bir sistemdir! Oysa biz sömürge değiliz ve olmayacağız. Liberalizmi düşünmek, devrimi inkâr etmektir" demiştir (Ahmet Hamdi Başar'dan aktaran, Hüsnü Merdanoğlu, Kemalizm ve Avrupa Birliği'nin Çelişkisi, s.49).
KUVVETLİYE HİZMETÇİ OLMAK
Mustafa Kemal ve çalışma arkadaşlarındaki bilinç sonraki yöneticilerimizde hiçbir zaman olmamıştır.
Mahmut Esat Bozkurt, "Liberalizmin Ölümü" başlıklı makalesinde şöyle diyordu: "Liberallik; sanayii, tarımı, ticareti çok kuvvetlenmiş ülkeler için hayırlı sonuçlar verebilir. Fakat gelişme ve yetkinleşme halindeki milletlerin ekonomisinde çok kötülüklere yol açar. O kadar ki, doğum halindeki yerleri kuvvetlilerin esiri haline getirir... Milletler birbiriyle eşit olmadıkça birleşmeden yarar görmezler. Þayet birleşecek olurlarsa, bu birlikten yalnız birisi yararlanır. Diğerleri kuvvetliye hizmetçi olur!"
"LİBERALİZM DIŞLANMALI, AKSİ DURUMDA CUMHURİYET DEĞERLERİ GİDER"
Mustafa Kemal'in İktisat Bakanı Mustafa Þeref, TBMM'nde şu açıklamalarda bulunmuştu:
"Ekonomide muayyen hâkim (belirli yüksek) noktalar vardır... O hâkim noktaları liberalizmin anarşik vaziyetine bırakacak olursak; on seneden beri elde edilmiş olan neticelerin hepsi de bir senede silinip süpürülmüş olacaktır... Ekonomide 'liberalizm'in dışlanması gerekmektedir... Dışlanmadığı takdirde, milli sermaye gelişmez. Gelişmediği gibi, elde etmiş olduklarını da yitirir. Cumhuriyet rejiminin aradığı ve oluşturmaya çalıştığı şeyler de elden gider (Bilsay Kuruç, Mustafa Kemal döneminde Ekonomi, s.46 ve devamı)."
Liberal politikalar uygulayarak kalkınmış bir azgelişmiş veya gelişmekte olan ülke, tarih sahnesinde hiçbir zaman yerini almamıştır ve almayacaktır.
Samir Amin'in değişiyle "emperyalizmin karşıtı değil, hizmetçisi olan" siyasal İslamcılarla liberal aydınlar(!), el ele vererek ulus devletimizi çökertme ve parçalama operasyonunda faal görev yapmaktadırlar. Ulus devletimizi kurma ve yaşatma ideolojisi olan Kemalizm ve Kemalistler var oldukça amaçlarına hiçbir zaman erişemeyeceklerdir. Onların Kemalizme düşmanlıklarının gerçek nedeni de budur.
İÇİNDE yaşadığımız kriz sürecinde herkes "1929 Bunalımı"nı hatırlıyor, mukayeseler yapıyor. Türkiye'de Atatürk Cumhurbaşkanı, İnönü Başbakan'dır. Şevket Süreyya ve Falih Rıfkı gibi birçok yazar Atatürk'ün ekonomiyle fazla ilgilenmediğini belirtir; kendisinin de Hasan Rıza'ya söylediği gibi, temel ilgi konuları diplomasi ve savunma politikaları ile dil ve tarih teorileridir.
Ekonomiyi yöneten, Başbakan İnönü'dür.
1929'a Türkiye iyimser girmiştir, milli gelir 2 milyar lirayı aşmıştır ama kriz öyle bir vuruyor ki, 1934'te 1 milyar 200 milyona düşüyor!
Özellikle nüfusun yüzde 80'inin barındığı tarım mahvolmuştur!
Atatürk, "Bunalıyorum; her yerde dert, ıstırap dinliyorum" demektedir.
İnönü hükümeti tarafından 1930 başında "Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu" çıkarılıyor. Cumhuriyet ilk dış borcu bu dönemde alıyor; Amerika'dan 10 milyon dolar... Bunu Sovyet Rusya, Almanya ve İngiltere'den alınan dış borçlar izleyecektir.
Ağustosta muhalefet partisi Serbest Fırka'nın kurdurulmasındaki amaçlardan biri, 'liberal' görüntü vererek dış yardım almaktır.
Sıkı politika
Sovyet uzmanlarından başka, Fransız iktisatçısı C. Rist, Amerikalı iktisatçı E. Kemmerer gibi yabancı uzmanlar davet edildi, maliye ve sanayileşme gibi konularda raporlar istendi.
"Buhran Vergisi Kanunu" çıkarıldı, gümrükler yükseltildi, yerli malları kullanımı teşvik edildi, Tasarruf Cemiyetleri kuruldu.
İç borçlanma için "Dahili İstikrar Kanunu" kabul edildi... "Mevduatı Koruma Kanunu" çıkarıldı, bugün olduğu gibi o zaman da mevduata devlet garantisi verildi.
Yabancı firmaların işlettiği demiryolları, limanlar devletleştirildi. Kibrit bile devlet tekeline alındı.
İlk şeker ve dokuma fabrikaları kuruldu; dış yardımlarla demir-çelik ve savunma sanayiileri alanında adımlar atıldı.
İnönü, "denk bütçe" ve "denk dış ticaret" politikalarını tutkuyla sürdürdü, dış ticaret fazla bile verdi!
Ağır krizin ve bu 'çok sıkı' politikanın yarattığı daralmaya rağmen, İnönü, "yurdu demir ağlarla örme" siyasetini büyük başarıyla götürdü; demiryolu yapımını adeta saat başı takip etti.
Kriz ve fırsat
O zaman, bu aşırı derecede sıkı politikalar yerine, yine o zaman, dünyanın yaptığı gibi, Keynesçi metotlar, yani yatırım yoluyla piyasaya biraz para sürerek talep yaratan politikalar uygulanamaz mıydı?
Şevket Süreyya Aydemir Mart 1932'de Kadro dergisinde "Makinaların Muhacereti" (Göçü) başlıklı çok önemli bir yazı yayımlamıştı: Kriz yüzünden Batı'da makineler, yatırım ve ara malları sudan ucuzdur. Krizi fırsata çevirmek için Türkiye yılda 300 milyon liralık makine ithal ederek sanayileşmesini hızlandırabilir!
Ama, Kasım 1933'te yine Kadro'da, geçen bir buçuk yılda sadece 20 milyonluk makine ithal ettiğimizi hüzünlü bir dille yazmıştır.
Aydemir, yıllar sonra "İkinci Adam" adlı eserinde, 1930'larda "sanayiin bilhassa özel teşebbüsün kösteklenmesi" boyutlarında aşırı bir 'sistem' uygulandığı için gereken dinamizmin gösterilemediğini anlatır.
Keşke Atatürk tarih ve dil teorilerine gösterdiği ilgiyi ekonomiye gösterseydi, daha atılgan bir ekonomi siyaseti mümkün olurdu; mesela, devletleştirmelere giden para sanayi ve tarıma gidebilirdi galiba.
Ders: Krizi fırsata çevirmek için gözlerimizi dört açalım.
Habire Taha Akyol , nereye kadar?:o Yani Taha Bey de olmasa forumlara eklediklerin yarı yarıya azalacak. Taha Bey'in, İnönü'nün 1965'de günlüğüne yazdığı "Devletçilik bitti" ibaresinin gerçek amacını bile nasıl tahrif ettiğini açıklamama rağmen ısrarla Taha Bey... Eee, "kılavuzu karga olanın, ...." demişler. Taha Bey'in bu yazısına da kapsamlı yanıtı en kısa zamanda vereceğim de, merak ettiğim, öyle olmadığını , yazdıklarının geri planınında neler olduğunu net olarak şu anda bilsem de, velev ki Taha Bey'in yazdıkları tamamıyla doğru. Toplum çıkarını ön planda tutan karma ekonomi olarak adlandırılabilecek "Devletçilik" ilkesinin uygulanması günümüzde neden yanlış?
Öyle kaçak güreşme, kişisel fikirlerini de yaz da öğrenelim.
Ha bu arada, İnönü sonrası Menderes'i de gördük. Marshall Yardımı'nın (artık yardım mı dersin yoksa salak olup hesabını bilmeyene bağlama mı dersin) bu ülkeye faydalarını?!!! da gördük. Şimdi şöyle gerilere bakınca Allahtan Marshall Yardımına benzer bir felaketi (Taha Bey'in önerdiği) 1930'larda değil de 1950'lerde yaşamışız diyorum. Yoksa o yardım sayesinde bugün bile çok çeşitli alanlarda belini doğrultamayan, etkisini hisseden Türkiye, hepten kaybedebilirdi.
Ha bir de, "Hangi Atatürk" derken durup biraz düşünmek lazım. Taha Bey bu yazıda üstü kapalı "Güneş Dil Teoremi" ne atıfta bulunarak aklı sıra Biri' ni aşağılıyor. Bunla uğraşacağına ekonomi ile uğraşsaydı diyor. Bakalım ekonomi ile o dönemde uğraşmış mı o Biri... O Biri Taha Bey'e 1000 gömlek fazla gelir...
Anlaşmalarla kabul edilmiş ulusal sınırlara sahip Bağımsız devletlerin iki temel görevi vardır.
* Bağımsız varlıklarını korumak ve sürdürmek,
* Milletinin refah ve mutluluğunu sağlamaktır.
Devletin varlığının en vazgeçilmez ve birinci unsuru, vatan adı verilen coğrafyadaki topraklarıdır. Vatanı olmayan bir devletten söz edilemez. Vatanı korumanın ve varlığı devam ettirmenin, kısaca 'beka'nın sağlanmasının en temel unsuru, jeopolitik konumunun gerektirdiği yeterli bir askeri güce sahip olmak veya güvenilir bir askeri ittifak içinde bulunmaktır. Atatürk bu gereksinimi şöyle açıklamıştır: Dünyada hayat için, insanca yaşamak için istiklâl lâzımdır. İstiklâl sahibi olmak için haiz-i kuvvet olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icabeder. Kuvvet ordudur. Ordunun menba-ı hayatı ve saadeti, istiklâli takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan iman-ı vicdanîsidir. Milletin refahı ise ekonomik açıdan güçlü ve bağımsız olmayı gerektirir. 21. yüzyıl başında içinde bulunduğumuz uluslararası ekonomik ve politik sistem, devletlerin yukarıda belirtilen iki temel görevini yapmasını giderek daha da zorlaştırmaktadır.
KÜRESEL SİSTEM VE DEVLETLER
ABD liderliğindeki G-7 ülkeleri tarafından yönetilen Küresel Sistem (KS), özellikle Türkiye gibi G-7 ve AB dışında kalan devletleri, yukarıda belirtilen iki temel görevini yapamaz hale getirmiştir. Küresel sistem, devletlerin Beka ve Refahına önemli derecede katkı ve etkide bulunan ülke kaynak ve kuruluşlarını hedef alarak, doğrudan askeri güce başvurmaksızın ülkeler üzerinde politik kontrol sağlayabilmektedir. Küresel sistem, devletlerin hem güvenlik, hem de ekonomik açıklarını ustaca kullanarak sömürüsünü sürdürmektedir. Küresel sistem içindeki korumacılık özellikle yabancı sermayenin şirket satın almalarında gündeme gelmektedir. ABD'de bir kısım limanların Arap firmasına satılması kongre tarafından engellenmiştir. İngiltere'de Corus Grubu'nun Hindistan'ın Tata Grubu tarafından alınmasına büyük tepkiler gelmiştir. ABD, ulusal güvenlikle doğrudan veya dolaylı olarak ilgili hiç bir şirketin satılmasına izin vermemektedir. Fransa 11 sektördeki stratejik şirketlerin yabancı sermayenin eline geçmemesi için koruma önlemleri almıştır. Rusya ve Latin ülkelerinde stratejik şirketlerin devletleştirilmesi çalışmaları giderek yaygınlaşmaktadır.(1)
STRATEJİK KURULUŞ NEDİR?
Ülkelerin savunma ve güvenliklerini doğrudan veya dolaylı, ekonomilerini doğrudan etkileyen kuruluşlara Stratejik Kuruluş (SK) adı verilebilir. Özellikle döviz kaybını önleyen ve dış alıma gerek kalmaksızın geniş tüketim ihtiyaçlarına cevap veren kuruluşlar da stratejik kuruluşlardır. TEKEL bu konudaki en önemli örnektir. Yetişmiş insan gücü ile birlikte, bu kuruluşlar ülkelerin temel görevlerinin yerine getirilmesinde, yani beka ve refahın sağlanmasında sigorta işlevi görmektedirler. Bu kuruluşların varlık nedenlerinin temel amacı, genelde kriz ve savaş gibi olağanüstü dönemlere yöneliktir. O nedenle barış zamanı el değiştirmeleri, bir çok politikacı ve ekonomi uzmanı, liberal ekonomik sistemin vazgeçilmez bir gereği olarak değerlendirmekte ve ülkenin geleceğini tehlikeye atan satışların farkında olamamaktadır. Bir ülke hangi askeri ve politik ittifak veya ekonomik sistem içinde bulunursa bulunsun, içine düşebileceği olumsuz koşulları daima tek başına karşılamayı düşünmek ve planlamak zorundadır. Temel kural şudur ki; denize düşen adama kendisinden başka kimse yardım edemez. 1974 Kıbrıs harekatında uçak yakıtı üretimini azaltan ve hatta arıza gerekçesi ile durduran Mersin'deki Türkiye'nin ilk özel rafinerisi ATAŞ örneği unutulmamalıdır.
AB'NİN GÜVENLİĞİ VE KURULUŞLAR
Avrupa ülkelerinin stratejik kuruluşlara yaklaşımlarına bir göz attığımızda son derece milliyetçi ve korumacı bir tutum içinde oldukları görülmektedir. AB, terörizm ve enerji güvenliği dahil, global ve bölgesel güvenliğini NATO çerçevesinde ABD'ye ihale etmiştir ve ABD'nin Avrupa üzerindeki askeri ve ekonomik hegemonyasını kabullenmiştir. Çünkü bugünkü politik ve ekonomik konjonktürde bekalarını sağlamanın en ekonomik ve kolay yolu budur. AB ülkeleri savunma ve güvenlik harcamalarından sürekli kaçmakta ve hatta bazıları(2) NATO kriterlerinin bile altına indikleri için uyarılmaktadır. Ayrıca askeri personele ayırdıkları maaş ve diğer donanım giderlerinden de kaçınmak istemektedirler. AB'nin savunma ve güvenlik konularındaki bu kayıtsızlığı, Trans-Atlantik ilişkileri üzerine kurulmuş olup, Avrupa ülkeleri bu güvenlik bedeli karşılığında ABD'ye;
* NATO görev sınırlarının genişletilmesi,
* Avrupa'da kuracağı füze savunma sistemini destekleme,
* Afganistan operasyonuna asker ve silah sağlama,
* İran, İsrail ve Rusya politikasını destekleme,
* Lübnan'a asker gönderme talebini karşılama,
* Ekonomik rekabetten kaçınma,
* Avrupa'daki CIA sorgulama istasyonlarına, uluslararası hukuka aykırı olarak Irak'ta orantısız güç kullanılmasına, esirlerin yargısız hapsedilmesine ve insan hakları ihlallerine göz yumma gibi legal ve illegal bir çok konuda şartsız, sorgusuz ve beklemeksizin destek sağlamak zorundadırlar.
ABD ve AB, küresel sistem içinde modern sömürü düzenini ortaklaşa sürdürmektedirler. AB Komisyonunun rekabeti ve serbest piyasa kurallarını emreden yüzlerce kararına rağmen, AB ülkeleri, ulusal çıkarlarını etkileme olasılığı bulunan kararlara direnmektedirler. Bankacılık, enerji, demirçelik, ulaşım ve iletişim sektörü, bilişim ve savunma-güvenlik alt yapısı gibi stratejik kuruluşlardaki ulusal kontrol daima elde tutulmaktadır. Hatta çok çarpıcı bir örnek olarak Almanya'nın ünlü Wolswagen otomobil firması verilebilir. Hitler'in kurduğu bu firma stratejik öneme sahip olmamasına rağmen, Alman endüstrisini, tarihini, disiplinini ve karakterini temsil ettiğinden milli şirketlere satılması benimsenmiştir.
RUSYA'NIN YAKLAŞIMI
Yeltsin zamanında serbest piyasa ekonomisinin sarhoşluğuna düşen Rusya, 1990-2000 yılları arasındaki on yıllık dönemde küresel sistem tarafından süratle teslim alınma sürecine sokulmuştu. Ancak KBG kökenli Putin'in iktidara getirilmesi Batı için her şeyi ters yüz etti. Putin çok basit bir şey yaptı. Rusya'nın stratejik kaynaklarının Batı'ya peşkeş çekilmesini engelledi. Batı'nın kültürel saldırılarına karşı tedbirler aldı. Böylece dengeler kendiliğinden sağlandı. Türkiye'ye örnek olması bakımından Rusya'nın yaptığı özelleştirme karşıtı veya korumacı önlemlere bir göz atalım;
* Rusya çıkardığı yeni yasa ile 70'den fazla maden ocağını yeniden sınıflandırarak stratejik konuma getirdi. Bu yeni düzenleme ile 30 petrol yatağı ve 40 gaz sahası stratejik hale geldi. Bu bölgelerde yabancıların üstün hisseye sahip olması yasaklandı. Ayrıca kriter olarak stratejik üretim seviyeleri petrol için 150 milyon tondan, 70 milyon tona düşürüldü. Gaz için 1 trilyondan metre küpten, 50 milyar metre küpe, bakır için 10 milyon tondan, 0.5 milyon tona, altın için 700 tondan 50 tona düşürüldü.(3)
* Rusya, çevre kirlenmesini öne sürerek 10 yıl önce Yeltsin zamanında imzalanmış Üretim Paylaşma Anlaşmalarını (Production Share Agreement) Rusya'nın çıkarlarına aykırı olduğu gerekçesi ile tartışmaya açarak, Shell'in bölgeden çekilmesini talep etti. Total'in durumu da belirsiz. Fransa endişeli. Halen ExxonMobil Sakhalin-1, Total Karyaga (Batı Sibirya), Sakhalin-II bölgelerinde çalışıyor. Anlaşmazlık uluslararası hakem ile çözülecek. Gazprom bu bölgeden yüzde 25 hisse talep ediyor. Hisselerin tamamı yabancılara verilmiş durumda. Royal Dutch Shell (yüzde 55) Japan Mitsui (yüzde 25), Mitsubishi (yüzde 20). Bölgede 4.5 milyar varil petrole eş değerde gaz var. Eski anlaşmaya göre bunun 2.5 milyarı Shell'in olacak.(4)
* Yabancı banka ve sigorta şirketlerinin Rusya'da şube açmaları yasaklandı.(5)
* Batı tarafından finanse edilen 4500 Sivil Toplum Örgütü (NGO) yeniden kayıt altına alındı ve bir kısmı kapatıldı.
TÜRKİYE VE STRATEJİK KURULUŞLAR
Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik konumu, ülkenin bekası yönüyle, tüm stratejik kuruluşlarını önemli ve vazgeçilmez yapmaktadır. Atatürk'ün politik ve askeri stratejisi Türkiye'nin doğrudan ülkeye hiç bir alanda bağımlı olmaması üzerine kurgulanmıştı. Bu strateji doğrultusunda oluşturulan devletçilik ilkesinin ana amacı da, ülkenin güvenlik ve savunmasını doğrudan etkileyen ve destekleyen kuruluşların devlet kontrolünde kalması idi. Bu çerçevede Türk milleti, çaydan şekere, demir çelikten kömüre her türlü stratejik gereksinimini kendisi üretmeyi başardı. Ülkenin dünyada bir eşi olmayan potansiyeli bunu başarmaya çok uygundu. Ancak küresel sistem, Soğuk Savaş sonrası kurduğu modern sömürü düzeni çerçevesinde Türkiye'nin hem politik kontrolünü hem de ekonomik kontrolünü ele geçirdi.
Zarar ettiği gerekçesiyle satılan stratejik kuruluşların, geniş istihdam kapasiteleri ile milletimizi orta seviyede de olsa bu zamana kadar mutlu etmeyi başardığı unutuldu. Bu kuruluşlarımızın satışları, küresel sistem tarafından dikte edilen kriterler ışığında, IMF'in ileri sürdüğü Makro Ekonomik Dengelerin sağlanması gerekçesi ile yapıldı. Makro Ekonomik Dengeler kimin işine yarar? Küresel sistemin sömürü düzenine ve ülkedeki yerli sermayenin daha çok kazanmasına. Mikro Ekonomik Dengeyi sağlayamayan Makro Ekonomik Dengeler gelir dağılımını bozar. Küresel sistem içindeki sermayeye yarar. Oysa milletin refahı ve geçimi için Mikro Ekonomik Dengeler daha önemlidir. Yeni sistemde Mikro Ekonomik Dengelerden bahsedene rastladınız mı? IMF'in Makro Ekonomik Dengeleri için dayattığı faiz dışı fazla bile, Türkiye borsasında ve hazine bonolarında karlarını katlayan yabancı sermayenin güvencesi içindir.
TARIM SEKTÖRÜ
Küçük bir örnek. Ülkemiz dünyanın en çok sigara tüketen en geniş pazarıdır. Türkiye'nin temel stratejik kuruluşu olan Tekel özelleştirilerek, hem ağıza bile konamayacak kalitede olan Amerikan Virgina tütününe pazar yaratılmış, hem de sigara üretici Amerikan şirketlerine büyük kar marjları sağlanmıştır. Bu arada Tekel'in alım garantisi verdiği tütün üreticisi köylü ortada bırakılmıştır. Türk tütününe ihtiyaç yoksa, bugün Türkiye'de üretilen sigaralara neden kalitesiz Amerikan tütünü konmaktadır? Þeker pancarı, mısır ve pamuk ve diğer bir çok tarım ürünü ve hayvancılık sektöründe de benzer durumlar bulunmaktadır.
İLETİŞİM SEKTÖRÜ
Bu sektör Türkiye'nin güvenliğini doğrudan etkileyen en stratejik kuruluşların başında gelmektedir. Telekom'un satışı da başlı başına bir fiyaskodur ve her yönüyle ülke ve kişisel güvenliği doğrudan tehdit etmektedir. Ülkemizin ABD ve bir kısım Avrupa ülkeleri gibi, Telekom alt yapısı dışında stratejik iletişim hatları bulunmamaktadır. Ayrıca internet bağlantılarının tamamı Telekom hatları üzerinden sağlanmaktadır. Dünya internetini ise ABD kontrol etmektedir. Bu nedenle resmi ve özel bilgilerin korunmasında bir çok problemle karşılaşılması kaçınılmazdır. Nüfus ve vergi kayıtları dahil tüm ülkeye ait bilgiler on-line olarak Telekom hatları üzerinden aktarılmaktadır. Çağımızda elektronik istihbaratın önemi gittikçe artmaktadır. Rus dışişleri bakanı Lavrov 14 Haziran 2007 tarihinde Moskova'da yapılan Bilgi Güvenliğinin Uluslararası Yansımaları adlı Avrasya forumunda yaptığı konuşmada,: Bilişim teknolojisinin askeri üstünlüğün sürdürülmesi için kullanılma olasılığı karşısında endişeli olduğunu, gelişen teknolojinin medeniyete fayda sağlaması yanında yeni tehdit ve tehlikeler yaratığını da söyledi. Bu değerlendirmeye katılmamak imkansızdır. Bu nedenle Türk Telekom süratle milli kontrole alınmalıdır.
BANKACILIK SEKTÖRÜ
Bankacılık sektörü de stratejik sektörlerden biri olup yabancı payı mutlaka Avrupa ülkeleri seviyesine indirilmelidir. Yüksek oranlı yabancı bankalar, sermaye, finans ve kredilerin kontrolü yanında, ülkeye kontrolsüz bir şekilde para giriş çıkışlarına da neden olarak Makro Ekonomik Dengeleri her an bozabilir. Türkiye, kredi kartı kullanımında Avrupa üçüncüsüdür ve toplam harcamaların yüzde 20'si kredi kartıyla yapılmaktadır. Yılda yaklaşık 95 milyar dolarlık, yani milli gelirin dört biri değerinde kredi kartı kullanılmaktadır. Bu büyüklük, nisbi değerler bakımından Türkiye'nin ne kadar büyük bir sömürü pazarı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Son dört yıldır 20 taksite kadar çıkan kredi kartı alışverişlerinde kim kazanıyor dersiniz? Elbette bankalar. Bu sistemde komisyonu peşin kesilen satıcı parasını peşin alarak aradan çıkmakta, tüketici ile banka karşı karşıya bırakılmaktadır. Böylece uzun vadeli olarak para tüketiciye satılmış olmaktadır. Peşin alışverişlerde yüzde 10'dan fazla indirim yapılmamasının nedeni parayı daha fazla karla uzun vadede satmaktır. Ülkemizin bitmek bilmeyen konut inşaatı da bankacılık sektörüne geniş kar olanakları sunmaktadır. 120 aya varan konut kredilerinden elde edilen faizler bankaları geleceğini garantilemektedir.
DOĞAL KAYNAKLAR
Doğal kaynaklar giderek bir çok endüstriyel maddeden daha stratejik konuma gelmektedir. Bugün, endüstri devrimi sonunda zenginleşerek refah ve hayat standartları yükselen milletler, kendi ülkelerinde olmayan dünya nimetlerinden en geniş şekilde yararlanma peşine düşmüşlerdir. Bu alanlar;
* İklim Çeşitliği,
* Zengin Flora ve Fauna,
* Doğal ve Kaliteli Su,
* Güvenilir Hayvancılık ve Tarım,
* Temiz Denizler ve Çevre,
* Verimli Topraklardır.
Türkiye, bu alanların hemen hemen tamamında, dünyada eşsiz bir konumda bulunmaktadır. Türkiye'nin sadece güneşi, başlı başına Avrupa'nın doğal ısı ve ışığa susamış insanlarını ülkemize çekmeye yeterli olabilmektedir. Türkiye ayrıca, petrol ve doğal gaza alternatif yeni enerji kaynaklarına sahip olma olasılığı da son derece yüksek bir ülkedir. Bu nedenle ülkemiz, Soğuk Savaş sonrasında, uluslararası güçlerin politik, diplomatik, ekonomik ve askeri mücadele alanı haline gelmiştir. Bu mücadele, bir anlamda, küreselleşen liberal dünya ekonomisinde yeni bir sömürgecilik mücadelesi olarak nitelendirilebilir. Ülkemizdeki uygulamalarda, açık ve gizli her türlü yöntem kullanılmıştır ve kullanılmaya devam edilmektedir. Ülkemizin insanı, ulusal karakterinden kaynaklanan dünyanın hiç bir ulusunda olmayan müstesna özelliklere sahiptir. Milletimiz, yabancı bir çok ülke vatandaşında olmayan maddileşme ve otomatlaşmanın yok ettiği insani değerlerini büyük ölçüde korumaktadır. Türkiye'yi yönetenlerin en büyük dayanağı insanımızın sahip olduğu yüksek değerleridir. Ancak, Türk milletinin önüne, Atatürk'ün yaptığı gibi mutlaka ulusal hedefler konmalıdır. O zaman görülecektir ki, bu enerji ve yüksek potansiyel ile Türkiye süratle arzu ettiği politik, ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşacaktır.
Dipnotlar:
1- Milliyet Gazetesi 7 Þubat 2007 s.9
2- Macaristan ve Polonya en az harcama oranı olan % 2 'in altına indiklari için NATO tarafından uyarıldı. Bakınız New Europe No.702 p.17
3- New Europe No.683 ( 25 June-1 July 2006) p.3
4- New Europe no.696 ( 24-30 September 2006) p.15
5- Fransa'da da yabancı bankaların şube açmaları yasaktır. Almanya'da ise yabancı bankaların ülkedeki payı %3 ile kısıtlanmıştır. ABD ve DTÖ üyesi bir kısım ülkeler Rusya'nın bu kararını şiddetle eleştirmektedirler.
Bu forumda anlattıklarınızı, mensubu olduğunuz partinin ilgili organlarına ve milletvekili sıfatıyla TBMM de ilgili gündemde söz alarak o kürsüden aktardığınızı izlemek istiyorum.
Bu forumda anlattıklarınızı, mensubu olduğunuz partinin ilgili organlarına ve milletvekili sıfatıyla TBMM de ilgili gündemde söz alarak o kürsüden aktardığınızı izlemek istiyorum.
Sayın hukuk ve adalet, bir gün milletvekili olmak ister ve de aday olup seçilirsem, burada ve başka platformlarda savunduğum, arkasında durduğum her şeyi kürsüden aktarırken izlersiniz beni, emin olun.
Gerçekten ve gönülden sizin milletvekili olmanızı o kadar çok yönlü isterim ki. Dilerim kadın vekil sayısı artar.
Şahsınz hakkında yanlış bilgimden dolayı çok özür dilerim. Hep o basılan fotoğraf, sonraki gelişmelerden bihaber kalmışım.Sizin ironik yaklaşımlı bir kaç yanıtınızı okumuşum sanırım.
Yapabileceğiniz / yapılması gereken, dediğim gibi kız kardeşinizin gelen ödeme emrine bu adreste ilgili kişi yaşamamaktadır , adres hatalıdır, borçla...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Savcılıpa Başvurdum Ama Dosyam...
09-09-2025, 21:16:16 in Bilişim Hukuku