AKP taraftarları ile sayın baş savcının laiklik tanım farkı nedir ?
En kaba hatları ile,
- AKP laikliğin bir devlet yönetim modeli olduğu , bunun toplum yaşamında şart olmadığı , her bireyin kendi özgün yaşamını sürmeye hakkı olduğu savındadır. Tek koşulla, başkasının özgürlüklerini engellemeden kendi özgürlüğünü yaşayabilme.
İşte işin özü bu...
- Sayın başsavcının laiklik tanımı ise daha totaliter ve sınırlayıcı olarak karşımıza çıkıyor. Laiklik sadece devlet için değil , toplumun yaşama biçimi içinde gerekli olduğu ve laikliğin bir yaşam biçimi olduğu şeklinde.
Devletin laik olması konusunda her halde kimsenin bir itirazı yok. Yani din ve devlet işleri ayrı olacak ve her türlü dinden ve dinsiz bireye eşit ölçüde yaklaşılıcak.
Peki laiklk bir yaşam biçimi midir?
82 anayasasında da belirtildiği gibi, 2 önemli tanım var. 1- Din ve devlet işlerinin ayrılması.Bu tanım tamamen devlet işleyişi ile ilgili. Nasıl bir yaşam biçimi için tanımlanabilir? imkansız. Bir insan kendi din işlerini ne ile ayrı tutacak? yaşamı ile mi ? Siz bireyin yaşamına karışma hakkına sahip misiniz ? 2- Her türlü dinden ve dinsiz insana aynı muameleyi yapmak zorundasınız. eşit olacaksınız.
Evet işte bu tanım toplum yaşamına uygulanabilir. Ama kural olarak değil, ahlaki ve sosyal olarak. Dayatma ile olmaz.
AKP'nin laiklik tanımını daha doğru buluyorum ve Türkiye'nin özgürleşmesi ve ilerlemesi açısından daha faydalı olduğunu düşünüyorum.
Ancak bir şartla;başkasının özgürlüklerini engellemeden kendi özgürlüğünü yaşayabilme.
Kurallarımızı koyalım, yasalarımızı koyalım, onları herkese eşit uygulayalım , zamanında uygulayalım. Ama bırakalım herkes istediği gibi yaşasın, istediğini söylesin. Türkiye artık bu düzeye erişmiş bir toplumdur.
Hukuki NET Güncel Haber
Konu sadivarol tarafından (26-06-2008 Saat 09:34:42 ) de değiştirilmiştir.
Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıcı Rıza Türmen, AKP'nin kapatılması halinde AİHM için en önemli kriterin ''demokrasi'' olacağını söyledi. Türmen'in kişisel değerlendirmesi ise şöyle: ''(Olası) kapatmayı haklı gösterebilecek kuvvette-somutlukta vakalara rastlamak güç.''
1998 yılında AİHM'ne yargıç olarak seçilen Türmen'in görevi, 1 Mayıs 2008’de sona erdi. Türmen'in Refah Partisi’nin kapatılması, Leyla Şahin davası gibi pek çok kritik davada imzası bulunuyor.
Hem siyasi, hem hukuki açıdan Türkiye’nin yakın geçmişine şahitlik yapan Türmen, hukukçu kimliğiyle CNN TÜRK'ten Şirin Payzın'ın sorularını yanıtladı.
Laiklik-demokrasi
Anayasa Mahkemesi'nin önündeki AKP'nin kapatılması davasını yorumlayan Türmen, "Laiklikle demokrasi arasında bir bağlantı vardır. Laiklikle demokrasi birbirinin ayrılmaz parçalarıdır. Bunlar doğrudur, ama siz kararınızda sadece laikliği koyarsanız, ‘laikliğe aykırıdır, odak noktası haline gelmiştir, o yüzden kapatıyorum' derseniz, korkarım ki bu İnsan Hakları Mahkemesi bakımından yeterli olmayacaktır" dedi.
"Onun için kapatıyorsa, mutlaka demokrasiye aykırı olduğunu söylemek lazım" diyen Türmen, "Kapatmıyorsa, ara tedbir uyguluyor, devlet yardımından mahrum bırakıyorsa, gerekçeler, yani 'demokrasiyi direk tehdit ettiği' gerekçesi belki o zaman mutlak bir zorunluluk olmayabilir" diye konuştu.
Türmen, "Anayasa Mahkemesi AKP'yi kapatmaya karar verirse, bu sefer AİHM'ni ikna etmekte zorlanır mı?" sorusuna, "AİHM diğer siyasi parti davalarında ne gibi kriterler kullanmış? En önemli kriter, demokrasi kriteridir. Yani o siyasi parti demokrasiye tehdit teşkil ediyor mu, etmiyor mu? Buna bakacaktır" yanıtını verdi.
Türmen, "Anayasa Mahkemesi’nin ne karar vereceğini bilmiyoruz, ama bir kapatma kararı verirse eğer, tabii tamamen bir varsayım bu, o kararda ne söyleyecek o önemli. O kararda kapatılan partilerin demokrasiye bir tehdit teşkil ettiğini açıkça gösterebilecek mi, somut olarak bu ortaya konulabilecek mi? Eğer bu böyleyse, tabii başka. Ama bu böyle yapılamıyorsa o zaman AİHM, İnsan Hakları Sözleşmesi açısından bakıyor tabii, o zaman vereceği kararda Anayasa Mahkemesi kararının sözleşmeye uygun olmadığını söyleyebilir" dedi.
Türmen, AİHM açısından bakıldığında, bunun demokrasiyi tehdit teşkil ettiğini göstermenin biraz güç olacağını düşündüğünü kaydetti: "Çünkü ortada somut olarak AİHM’ni ikna edebilecek, kapatmayı haklı gösterebilecek kuvvette ve bu somutlukta vakalara rastlamak biraz galiba güç."
"Google iddianamesi"
Rıza Türmen, AKP'nin iddianame için "Google iddianamesi" nitelemesini kullanmasını da, "Benim Google’a çok saygım var. Her zaman kullanıyorum, Google’de herşeyi bulabiliyorsunuz, onun için Google’ı küçümsememek lazım belki de" ifadesiyle değerlendirdi.
Türban tartışması
Yüksek mahkemenin kararıyla şimdilik noktalanan türban tartışmasını da değerlendiren Türmen, "Bu sorun galiba yumuşamıştı. Toplum içinde ve üniversitede büyük bir sorun olmaktan çıkmıştı. Fakat, 'velev ki...' ile başlayandan sonra (Başbakan Erdoğan'ın İspanya'daki demeci) yeni bir dönem başladı. Sonunda, galiba benim gördüğüm, çok sert yasaklar getirildi. Aslında belki bu süreç olmasaydı kendi kendine bu sorun çözüm yoluna girmişti. Herkesin buluşabileceği ortak bir noktaya doğru geliyordu" dedi.
Anayasa Mahkemesi'nin bağımsızlığı
Türmen, hukuk çevrelerinde "Anayasa Mahkemesi'nin bağımsız olmadığı" yönünde bir görüş olup olmadığının sorulması üzerine, "Hayır, katiyen böyle bir görüş yok. (AİHM) Anayasa Mahkemesi’nin bazı kararlarının doğru olmadığını, sözleşmeye uygun olmadığını tespit etmiştir siyasi partilerle ilgili. Ama öte yandan türbanla ilgili, mesela Leyla Şahin kararında Anayasa Mahkemesi kararıyla aynı görüşü paylaşmıştır ya da Refah Partisi kararıyla aynı görüşleri paylaşmıştır. Yoksa son derece saygınlığı vardır" dedi.
Yeni anayasa
Türkiye’nin içinde bulunduğu durumda yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç olduğunu söyleyen Rıza Türmen, "Bu yeni anayasa da yeni bir vatandaşlık anlayışı getirmek lazım, o vatandaşlık anlayışı farklı kimliklerin bir arada yaşayabilmesine izin veren bir vatandaşlık anlayışı olabilmesi lazım" dedi.
Yeni anayasanın hiçbir siyasi partinin anayasası olmaması gerektiğini söyleyen Türmen, TÜSİAD’ın yaptığı Anayasa Konvansiyonu önerisini olumlu bulduğunu kaydetti.
Türmen, "50 kişilik bir meclis kurulsun, sivil toplum katılsın, tabiî ki partiler katılsın, herkesin ortak bir eseri olsun anayasa" dedi.
Genellikle anayasalar için kurucu meclis kurulduğunu belirten Türmen, "Başka ülkelerde de bu böyle. Onun için Türkiye’de de bir kurucu organ kurulması daha doğru olur. İlle meclis tarafından yapılması şartı yok anayasada" diye konuştu.
AKPM raporu
Rıza Türmen, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin dün onayladığı Türkiye raporuna da değindi.
Türmen, "Bu girişim biraz garip gözüküyor. Şu açıdan; Türkiye aşağı yukarı dört yıl önce denetimden çıkmıştı. Denetimden çıkarken Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi bakımından belirli bir olgunluğa eriştiği, kusurların ortadan kalktığı kabul edilmişti. O zaman aradan geçen dört yıl içinde ne olmuştur ki, Türkiye yeniden denetime sokulmak istenmektedir sorusu ortaya çıkıyor? Burada galiba olup biten dava meselesi, iki siyasi partinin kapatılması davası meselesi var" dedi.
Türmen, "O zaman tabi dava süreci devam ederken AKPM’nin bu dava sürecini etkileyebilecek böyle bir girişimi alması ne kadar doğrudur, ne kadar yerinde bir süreçtir? Tabii bunu sorgulamak mümkündür. Çıkan kararda hangi konulara değiniliyor, ona bakmak lazım. Yani Türkiye’deki genel demokrasi meselesi mi ön planda, yoksa iki partiyle ilgili devam eden dava sürece mi ön plandadır?" diye konuştu.
Türmen, Anayasa Mahkemesi kararları, AKP'nin kapatılması durumunda yaşanabilecekler, yargı reformu, yeni anayasa gibi pek çok önemli konuda da değenlendirmede bulundu.
Ünlü bilim adamı Isaac Newton doğada hüküm süren fizik kurallarını araştırırken “m” kütlesine,” V” hızına sahip bir cismin kinetik enerjisini hesaplayacak formulü bulur: “E= ½.m.V2” Bu formül Newton’un çağındaki “hızlar” için çok doğru sonuçlar verir. Newton’dan 3 asır sonra gelecek olan diğer bir ünlü bilim adamı Albert Einstein da Newton’un formülünden faydalanmak ister. Ama o da nedir! Formül deney sonuçlarını doğrulamamaktadır. Hata vardır! NEWTONUN FORMÜLÜ ÇALIŞMAMAKTADIR. Einstein zeki bir bilim adamıdır, hatanın kaynağını bulması uzun sürmez. Newton’un formülü elmanın ağaçtan düşerken ulaştığı hız, bir merminin namludan çıkarken ulaştığı hız gibi “düşük” hızlarda mükemmel işlemektedir. Ancak Einstein’in uğraştığı hızlar ise bu hızlardan binlerce kat yüksek tanecik hızlarıdır. Einstein sonunda fotonun enerjisini hesaplar: “E=mc2”. Newton’un formulün başındaki “½” foton için artık yoktur! Einstein tarihe “rölativite” olarak geçecek kuramının açıklarken, şu ilkeleri ortaya koyar:
1. Işık hızı (c) evrende limit hızdır, hiçbir cismin hızı ışık hızını geçemez.
2. Cisimlerin kinetik enerjileri hızlarının ışık hızına yakın veya uzak olması ile ilişkilidir.
Fizikte yeni bir sayfa açılır. Düşük hızlarda mükemmel sonuçlar veren, ancak yüksek hızlarda 2 misli hata yapan Newton’un formülü artık “Newton Fiziği” olarak anılacaktır. Einstein’in rölativite kuramı ise “Modern Fiziğin” başlangıcı olacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
İster fizik olsun, ister hukuk olsun, her şeyden önce tüm bunlar birer DİSİPLİNDİR. Her kim ki o disiplinin sınırlarının nereye ulaştığını bilmeden, sadece kendi ulaşabildiği yerle sınırlı kaldığına HAYALİNE kapılarak konuşur ya da yazarsa, çok YANLIŞ yazar, çok YANLIŞ konuşur.
Dünya üzerinde var olan her ne dinden, ideolojiden, görüşten, etnik kökenden olursanız olun, durduğunuz noktadan birazdan belirteceğim şu tespitin yapılması gerektir. Bu tespit bugün için değildir. Bu tespit yarınlar içindir.
Değerli arkadaşlarım,
AKP’nin kapatılması hususu sadece bir siyasi partinin kapatılması hususu değildir. Öyle olsa idi; kapatılacaksa kapatılacak, açık kalacaksa açık kalacak, “kime ne” der geçer giderdik.
AMA ÖYLE DEĞİL! YA?
AKP’nin kapatılması bilmem farkında mısınız sözüm ona birbirinden bağımsız olan devletin 3 erkinden YARGI’nın, İSTER HUKUKİ OLSUN AMA İSTER OLMASIN (hiç önemli değil) diğer 2 erki olan YASAMA ve YÜRÜTME’yi tasfiye girişimidir. Evet, bu husus SONUCU İTİBARİYLE tam da budur. (Dava sonuçlanınca hep birlikte göreceğiz.) Bu noktadan sonra AKP kapatılsa ne, kapatılmasa ne. Çünkü artık müvekkil millet değil, mahkemedir.
Değerli arkadaşlarım,
Bir az önce değindiğim husus bir DEVLET SİSTEMİ’NDE gelinebilecek EN ÜST DÜZEY kaostur. Diğer bir deyişle ışık hızına gelinen noktadır. ARTIK BU NOKTADA HUKUKUN “BİLDİK ANLAYIŞI” ÇALIŞMAZ. Yani bir kapkaççıyı suçundan dolayı hakim önüne çıkarıp, sonra da hapse atarsınız, bu bildik anlayıştır, gayet de normaldir. Ancak, o hakimin vereceği kararların sınırlarını çizecek bir gücü o hakimin karşısına çıkarıp, sonra da o sanıktan ve sanığın yakınlarından buna razı gelmesini kimse beklemesin. Kimse buna razı gelmez.
Çünkü, “Problemler onları oluşturan bilinç düzeyinde çözülemez. Albert Einstein”
Şu an Anayasa Mahkemesinin üzerinde haddinden fazla bir yük vardır. İnşallah karar sonrası hayırlısı olur. ( ya da ehveni şer olur.)
ÇÖZÜM NEDİR?
Bu derece yüksek problemlerde milletin hakemliğine gidilmelidir. Bu kadar yüksek sorumlulukları ancak MİLLET üzerine alabilir. Milletden başkası üzerine alsa doğru da yapsa yanlış da yapsa kavga bitmez.
Esen kalın.
Bu kargaşada herkes bir şey söylüyor.
Paşaların alınması, hem de askeri lojmandan alınması herkesi şok etti.
Birileri bayram etti, çünkü kaç yıldır dokunmak isteyip dokunamadıkları Paşalara nihayet dokunulmuştu( !)...
Diğer kesim ise şoktaydı.
Peki bu gürültüde gözden kaçan neydi?
Sevgili okur, AKP her yönden kuşatılmış, yolun sonuna gelmiştir.
Ülkedeki varlığını devam ettirmek için dış bağlantılara bel bağlayan AKP, devletin kurumlarını karşısına alıp kendilerini yalnızlaştırmıştır…
Yalancı ekonomi bir bomba gibi kucaklarında patlamak üzeredir.
Bu yalanı daha fazla götüremeyecekleri yapılan afaki zamlarla kendini belli etmiştir.
Bel bağladıkları dış odakların destek vermeye devam etmek için yeni şartları vardır:
'İran'…
AKP İran konusunda zorlanır.
1 Mart tezkeresi tartışmalarını düşünün.
İran gündeme geldiğinde AKP bütünlüğünü koruyamayıp bölüneceğini biliyor.
AKP bu konuda iç destek de bulamaz.
Zaten bütün kurumlar ile kavgalı, askere yüzü yok, kendi tabanı da İran konusunda destek vermez.
ABD AKP'ye güvenmiyor ve İran'a girmeden 2. teskere krizi ihtimalini ortadan kaldırmak istiyor.
Bu sebepten AKP'ye destek olmak için borsada dolaşan 'Arap ve kaynağı belirsiz' paralar artık garanti değildir.
Dolayısı ile varlığının gücünü yabancı devletlerden alan hükümet büyük bir açmazdadır.
Kendi kurumlarına yabancı oldukları için de ülke içinde yalnızdır.
Bu durumda AKP'nin tek kurtuluşu DARBEDİR!..
İşte askere meydan okuyor görüntülerinin altında bu yatıyor.
Siyasi yasağın geleceğine mutlak olarak bakan AKP lideri, bir kedinin sıkıştırıldığı gibi sıkışmıştır.
Masal bitmiştir…
Kısacası artık kral çıplaktır.
AKP'nin içli-dışlı olduğu cemaat ve tarikatlar ayrı bir dert...
Birçok sivil kuruluş Soros fonlarından besleniyor.
AKP belli gruplara artık hakim olamıyor.
ABD'nin İran'a saldırı planına destek vermezlerse, bel bağladıkları dış güçlerin iç karışıklık çıkarabileceğini biliyor.
Bu durumda öteki ilan ettiği askerden yardım alamaz.
Kısacası; ekonomik patlama, muhtemel yabancı müdahalesi ile yapılabilecek provakasyonlar… . Tamamı ile tüketime dayalı olan üretimin yapılmadığı bir ekonomi…
İşte bu nedenle AKP 'DARBE' yapılmasını dört gözle bekliyor.
Gene mazlum olacak ve askeri mahkemelerde yargılansalar bile, toplumun vicdanında aklanacaklar.
Ve o mahkemelerin kararlarını hep 'acaba' soru işaretli bırakacaklar.
Ayrıca fısıltının hızla yayılan gücünü kullanarak farklı efsaneler yaratabilirler.
Türk toplumunun balık hafızası, 'öfkesini çabuk unutan bir millet' bu senaryolara çok yatkındır.
01.07.08 tarihli milleti şok eden ve meydan okuma havasında yapılan göz altıların meali işte budur.
Kısacası AKP:
'Ne olur darbe yapın, bir darbeye muhtacım, beni nadasa bırak ki daha gür çıkayım' diye yalvarıyor.
Peki asker bu işin neresinde?
Asker en başından olacakları ve olanları gördü.
Irak konusunda AKP'ye yardımcı olmak yerine kenara çekildiler.
Çünkü AKP'nin iyileri kendine, eksikleri başkalarına fatura etme gibi devlet adamlığı ciddiyeti ile bağdaşmayan bir yapıları vardı ve askere fatura çıkaracak girişimleri olabilirdi.
Ayrıca ülkede hızla büyüyen, Araplaşan karanlık bir yapı vardı.
Baskıladıkça efsane oluyorlardı.
Asker bunların bağlantılarını ve amaçlarını istihbarat anlamında da bildiğine göre, Türk Halkı'nın gerçekleri görmesi gerektiğini düşünmüş olabilir.
6 Yılı bir düşünün, bu ülkede olmaz denen neler oldu?
Yıllardır kendini din ve Atatürk arkasına saklayan ne kadar hain varsa bu dönem ortaya çıktı ve hepsi cahil cesareti ile devletin değerlerine, Türk Milletine, askere saldırıyor.
Asker psikolojik harp eğitimi almıyor mu?
Alıyor…
Ve asker nereye kadar gidebileceklerini halkın kendisinin de görmesini istiyor.
Asker müdahale etse neler olur biliyor musunuz?
Karanlık kuytularda, güneş görmeyen yerlerde sağlıklı bir şey gelişir mi?
Yıllarca gelişti mi?
İngiliz mandası daha iyi diyebilen kız nerede yetişti sanıyorsunuz?
Her darbenin arkasından bu ülkenin aydın insanları budanırken karanlık tohumlar da karanlık yerlere karanlık merkezlerce ekildi.
Yapılan bütün yolsuzluklar darbe mağduriyeti(! )'nin arkasına saklandı, her darbe sanki halka karşı yapılmış gibi zihinlere yerleştirildi.
Askerin komuta kademesi bunu biliyor ve oyuna gelmeyecek.
Halk ile aralarına bir düşmanlık tohumu daha ekilmesine müsaade etmeyecek.
Ordu bu ülkenin ordusu, mensupları da bu halkın çocukları.
Siz hiç asker olmuş bir TUSİAD'cı çocuğu gördünüz mü?
Hangi zengin çocuğu askeri okula gider?
O zaman askerin halktan sanki çok ayrı, başka ülkeden gelmiş gibi pompalanması kimlerin işine yarıyor?
Hayır, bu sefer olmayacak!.. .
Bu sefer siviller pisliklerini askere temizletemeyecek.
Halkın vicdanında kendilerini aklatırken askeri mahkum ettiremeyecekler! ...
Ve onlar yargı önünde, halkın önünde hesap verecekler.
Yargı önünde bütün bağlantıları ortaya çıkacak.
Ve onlar çıldıracak.
Çıldırdıkça daha çok açık vereceklerdir.
Biz bir daha aynı oyunu seyretmeyeceğ iz.
Ve olaylar saptırılmaz, iç çatışmanın önüne geçilirse, yıllarca karanlık yerlerde geliştirilmiş İngiliz mandası isteyen insanlar bir daha DİNİ kullanamayacak durumda, gerçek yüzleri açık olmuş bir şekilde tasviye olacaktır.
2.Tasviye olacak grup da AB-D ajanı olan ve yıllarca Atatürk'ü kullanmış, şimdi küfreden karanlık sözde aydınlardır.
Ve biz başarabilirsek, bütün yaraları dışa kusmus, bütün hainleri açık olmuş bir toplum olarak bu safralardan kurtularak yolumuza devam edeceğiz.
Atatürk'ü bu sefer gerçekten anlayarak, dini ihale etmek yerine saf hali ile öğrenerek…
Kendi insanımızın değerleri ile çatışmadan, tarihimizle çatışmadan yolumuza devam edeceğiz.
Ve siyasiler bu sefer YAPTIKLARININ FATURASINI kendileri ödeyecek !...
Bu sancılı geçişlerde birilerinin canı yanacak, başka çare yok.
Her sistem kendini korurken kurban verir.
Bu günün kurban edilenleri yarının yiğitleri olacak.
Sadece dikkat edilmesi gereken o yiğitler arasına kaç köstebek, kaç kuş yumurtası ilave edildiği.
AKP ve pek Sayın lideri kahramanlık yapmıyor.
Ne olur darbe olsun diye adeta yalvarıyor.
İstiyor ki içeride ve dışarıda yaptıkları rezaletlerin faturasını birisi, özellikle asker ödesin, kendileri kurtulsunlar.
Bu sefer tutmayacak, çünkü asker bu oyuna gelmeyecek kadar kendine hakim ve psikolojik savaşın farkında…
Tayyip Bey, bu sefer pamuk eller cebe…
Bu faturayı siz ödeyeceksiniz.
Gemicik sahibi olan çocuklar ne bizim, ne de askerlerin…
Siyasi yasaklardan sonra 'şayet yurt dışına kaçmayacak-pardon çıkmayacaksanız' dokunulmazlık sebebi ile bekleyen dosyalarınız için iyi avukatlar bulmaya bugünden başlasanız çok iyi olur.
İsterseniz Öcalan'ın avukatlarını bulun.
Ne de olsa birinin meclise taşınmasına ve en gizli komisyonlara girmesine vesile oldunuz.
Öcalan'ı sorgulayan asker de ERGENEKON zanlısı (!)…
--
Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün, "Ne mutlu Türküm diyene!'' anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti' nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.
AKP'nin kapatılması davası ile ilgili olarak bu forumda görüşlerimi yazmış ve bir hayli de tepki almıştım. Aynı şeyleri tekrar yazma gereği duymuyorum. "Ben demiştim" de demek istemiyorum.
AKP kapatılmadı, ama ciddi bir ihtar aldı. Yüksek mahkemenin verdiği bu avansı hovardaca kullanırsa başına daha ağır cezalar gelebilir. Duruma şükretsin ve "sütten çıkmış ak kaşık" olmadığını da bilsin.
Hukuki ve siyasi durum bunu gerektiriyordu. Karar kanaatimce isabetli olmuştur.
Ama seçim sonrası takındığı şımarık tavrı bırakarak, bir an önce AB yolundaki adımları atmalıdır.
Demokrasilerde parti kapatılmaz safsatadır. Demokrasinin altını üstünü oyup delikdeşik etmek isteyenlere nasıl engel olacağız. Hukuk olmazsa . esas faşişt ülkelerde parti kapanmaz. Çünkü tek parti vardır. Oda faşiştparti.
Bir ülkede herşey para ile ölçülüyorsa. O ülkede demokrasi ve hukuk yoktur.
Ergenekon sanığı Turhan Çömez'le yaptığı telefon görüşmeleri üzerine ifadesi alınan Anayasa Mahkemesi üyesi Osman Paksüt'ün eşi Ferda Paksüt'le ilgili Hürriyet'te çıkan haber metni ve telefon görüşmelerinin içeriği ilgi eçkici. Bizim bildiğimiz yargıçlar biraz da hayatın dışında yaşayarak mümkün olduğu kadar halkla temas etmemeye çalışırlar. Bunu da tarafsız kalma endişesi ile yaptıkları bilinmektedir. Ama Anayasa Mahkemesi'nin 11 yargıcından biri olan ve AKP'nin kapatılması yönünde oy kullanmış olan Osman Paksüt maşallah "eş durumundan" her gün medyada.. Ferda Hanım Turhan Çömez'le telefonla görüşürken, Osman Paksüt'ün telefonu eşinden alarak konuşmaya katılması da ilginç. Anayasa Mahkemesi sadece bir tanedir ve sadece 11 yargıcı vardır. Yani çok özel bir mahkemedir. Yargıçların özenli olmaları gerekir. Çağdaş hukuk devletinde bu şekildeki ilişkişeri medyaya dökülmüş kişiler derhal istifa eder. Ferda Hanımın ortalıkta fazla görünmesi eşinini ve yüksek mahkemeyi şaibe altında bırakmaktadadır. Sanıyorum onu bu göreve atayanlar da mahcubiyet yaşıyorlardır.
Haber metni ve telefon görüşme içeriği aşağıdadır.
’Suçsuzum sadece fikir paylaştım’
29 Ağustos 2008/HÜRRİYET
Nurettin KURT / ANKARA
Ergenekon soruşturması kapsamında hakkında arama emri bulunan eski AKP milletvekili Turhan Çömez ile yaptığı telefon görüşmeleri nedeniyle savcılığa çağrılan Ferda Paksüt, dün ’şüpheli’ sıfatıyla ifade verdi.
Adliyeye eşi, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt ile gelen Ferda Paksüt, telefon konuşmalarında hiçbir suç unsuru bulunmadığını iddia etti ve her vatandaş gibi fikirlerini paylaştığını söyledi.
ANAYASA Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt’ün eşi Ferda Paksüt, dün Ergenekon soruşturması kapsamında "şüpheli" sıfatıyla 5.5 saat savcıya ifade verdi. Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Zekeriya Öz’ün talimat yazısı üzerine Çeşme’deki tatilini yarıda keserek Ankara’ya dönen Ferda Paksüt, kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmedi. Sabah saatlerinde eşi Osman Paksüt ve avukatı Bülent Acar ile Ankara Adliyesi’ne gelen Ferda Paksüt’ü kalabalık bir medya ordusu karşıladı. Paksüt, adliyeye girerken gazetecilerin sorularına hakkındaki suçlamaları bilmediği yanıtını verdi.
Eşi başka odada bekledi
Ferda Paksüt, ifade vermek üzere terör ve organize suçlara bakmakla görevli Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili’nin odasına saat 10.00’da girdi. Osman Paksüt de 15 dakika kadar Bilgili ile görüştükten sonra eşini başka bir savcının odasında bekledi. Savcı Bilgili, Ferda Paksüt’e, Ergenekon operasyonu şüphelilerinden eski milletvekili Turhan Çömez ile telefon görüşmelerini okuyup, "Niye böyle bir görüşme yaptınız?" diye sordu. Paksüt de, "Biz ailece görüşüyoruz. Sürekli görüşüyoruz" yanıtını verdi. Ferda Paksüt, telefon konuşmalarında hiçbir suç unsuru bulunmadığını, her vatandaş gibi bazı fikirlerini paylaştığını söyledi. Hakkındaki diğer suçlamaları da reddeden Ferda Paksüt, Ergenekon örgütüyle ilişkisi olmadığını söyledi. Paksüt’ün ifadesi 37 sayfa tuttu.
Dimdik ayaktayım
Saat 12.00’de ifadesine ara verilen Paksüt çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtsız bıraktı. Gergin görünen Ferda Paksüt, geçişini engelleyen kameramanlara, "Avukatım konuşma yasağı koydu. Soru sormayın lütfen. Geçmeme izin verin" dedi. Bu sırada polislerle gazeteciler arasında tartışmalar yaşandı. Yemek molasının ardından Ferda Paksüt, saat 13.35’te avukatıyla birlikte adliyeye geri döndü. Eşinin ifadesine devam edilirken Osman Paksüt de adliyeye geldi.
5.5 saat kadar süren sorgunun ardından Paksüt, adliyeden çıkarken gazetecilere, "Açıklama yapmak konusunda avukatım yasak getirdi. Devletin soruşturmasına yardımcı oldum. Ben işimi yaptım" dedi. Paksüt, gazetecilerin ısrarları üzerine, "Arkadaşlar eğer öğrenmek istediğiniz bir şeyler varsa avukatım Sayın Bülent Acar’a müracaat edebilirsiniz" diye konuştu. Paksüt, "Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" sorusuna da "Dimdik ayaktayım, çok şükür. Görüyorsunuz gayet sağlıklıyım" yanıtını verdi. Ferda Paksüt, adliyeden sonra avukatının bürosuna gitti.
Sindirmeye çalışıyorlar
Ferda Paksüt, iddiaya göre daha sonra görüştüğü arkadaşlarına, "AKP’ye ters giden herkesi sindirmeye çalışıyorlar. Eşim AKP’ye kapatılması yönünde oy kullandığı için baskı yaratmaya çalışıyorlar. Eşimin de sinirleri çok bozuldu. İstifa noktasına getirdiler" dedi.
İşte o konuşmalar
YENİ Şafak gazetesinde 26 Ağustos’ta yer alan "Çömez’in cebinde kapatma sohbeti" başlıklı haberde, Ergenekon operasyonu şüphelilerinden eski milletvekili Turhan Çömez’in mahkeme kararıyla dinlenen telefon görüşmelerine yer verilmişti. Haberde, Ferda Paksüt’ün adı verilmeden ’Bayan X’, Osman Paksüt için de ’Bay X’ rumuzu kullanılkış, savcılık aynı gün Ferda Paksüt’ü ifade için davet etmişti. Gazetede yer alan Çömez-Paksüt görüşmeleri şöyle:
BİRİNCİ GÖRÜŞME
Ferda Paksüt: Alo haberin olsun, gitmen şeyi kitleyip gitmiş, savunmayı.
Turhan Çömez: Öyle mi?
Paksüt: Evet, kimseye dağıtılmadı AKP savunması.
Çömez: Enteresan enteresan.
Paksüt: Çok enteresan.
İKİNCİ GÖRÜŞME
Ferda Paksüt: Alo...
Turhan Çömez: Merhaba, Turhan ben.
Paksüt: Ha Turhancığım günaydın, nasılsın?
Çömez: Ya ben seni aradım; gizli numara diye kabul etmedin.
Paksüt: Ne yapıyorsun? Buna pislik atıyorlar Ergenekon’la ilgili ya.
Çömez: Yani adamlar kendileri gibi davranıyorlar aşağılık herifler.
Paksüt: Tamam kaçta geliyorsun? Kulübe gelebilirsin.
Çömez: Kaçta istersen gelirim ben.
Paksüt: Ya ben seni esasında bir Anayasa Mahkemesi üyesi var; emekli, Aysel hanım, onunla da tanıştırmak isterim.
Çömez: Memnuniyetle.
ÜÇÜNCÜ GÖRÜŞME
Ferda Paksüt: Alo Turhan sen misin?
Turhan Çömez: Benim ben.
Paksüt: Kusura bakma şimdi gördüm mesajını da.
Çömez:Kusura bakma; bu saatte seni ben rahatsız ettim.
Paksüt: Yok ya. Niye öyle dedin, ne bakımdan ilginç?
Çömez: Yani giden isimlere baktım da, bana enteresan geldi.
Paksüt: Ve bunlar gitmemesi gereken insanlardı biliyor musun? Yani esasında, normalde mahkemede sıra var. Sıra var ve o sırada biz vardık. Mesela biz gitmeyeceğimizi bildirdik.
Çömez: Başka bağlantıdan şüpheleniyorum onun için.... Diye düşünüyorum.
Paksüt: Bir dakika...
Osman Paksüt: İyi akşamlar, rahatsız ettik kusura bakma Turhan.
Çömez: Mesaj atayım istedim, konuya küçük de olsa dikkat çekmek için.
Osman Paksüt: Yok yani biliyorum da, şey işte, onlara tabi bir grup artık kanka yani anca beraber kanca beraber.
Çömez: Evet.
Osman Paksüt: Ama başka bir boyutu olabilir tabi bilemiyorum.
Çömez: Benim az çok hissetiğim şeyler var. Bir ara uğrarım ben.
Osman Paksüt: Oldu; ben bütün hafta mahkemedeyim, her zamanki yerimdeyim.
Çömez: Gelsem de eve falan gelirim.
Osman Paksüt: Fazla bir işimiz de yok aslında. Ha tabi eskiden olsa çok rahattı da şimdi kimliğinde belki şey olabilir. Bir şekilde haberleşiriz. Ben tekrar veriyorum Ferda’yı, iyi geceler.
AKP'ye kapatma davası Ergenekon Davası ile iç içe geçmiş. Günlük hayatta da, hukuki.net'te de durum aynı.
İlker Başbuğ (Yeni Genelkurmay Başkanı), Paksütle ve Başbakanla iki görüşme yapmıştı. O zamana kadar AKP'nin kapatılmasına karar verileceğine kesin gözle bakıyordum. Ancak bu olaydan sonra fikrim değişmişti. Büyük bir suikast yapılarak o hengamede AKP'nin kapatılmayacağını ve Ergenekon'un da yavaş yavaş unutulacağını ve göstermelik bir iki ceza ile işin hallolacağını söylemiştim.
Güngören patlaması ve hemen akabinde gelen AKP kapatma davasının reddi kararı beni yanıltmadı.
Gelelim Turan ÇÖMEZ olayına;
ÇÖMEZ çıkıp dese ki; ben Ferda hanımla görüştüm. Zira o zaman partimizin kapatılma ihtimaline binaen parti içi muhalefe soyundum. Karşı tarafın güvenini kazandım. Kapatılma davası ile birlikte Ferda hanımla görüşmeye başladım. Aslında amacım dava ile ilgili bilgileri Ferda Hanımdan alıp AKP Genel Merkezine vermekti dese, ne olacak. Çok saçma değilmi?
ÇÖMEZ neden Ferda Hanımla konuşurmuş. Olmazmış. Neden olmasın? Siyasetçi biri ile bir yargıç eşinin görüşmesinde ne var. Adam siyasetçi, işinin bir yönü de bu. Hem Anayasa Mahkemesi Başkanı ve bir kısım üye AKP'lilerle yanyana sünnette, düğünde yemekte bir araya gelmedi mi?
Bu arada Vakitten A.İhsan Karahasananoğlu 29.08.2008 tarihli yazısında özetle;
Ferda Hanım, ÇÖMEZ'le görüşmüş. Ergenekon içindedir. Bu nedenle ifadesi alınmış (5,5 saat ve 37 sayfa üzerine vurgu yaparak da adeta suçluluğunu empoze ediyor). Osman PAKSÜT'ün de ifadesi alınabilmeliymiş. Zira suç ağır cezalık ve suçüstü (cürmü meşhut) imiş. Bu nedenle sırf Turan ÇÖMEZ'le görüştü diye Ferda Hanım'dan daha çok eşinin ifadesi alınabilmeliymiş. Suçüstü kavramı da tam evlere şenlik.
Turan ÇÖMEZ yukarıda dediğim gibi ifade verse hani ağır cezalık hem de suçüstü hali ya; aynı yazar RTE'nin de ifadesi alınsın, sanık olsun falan diyebilecek mi? Zıtt Erenköy.
Son dönem Türk Siyasi Tarihindeki en önemli olay, Genelkurmay, CHP ve AKP aynı amaç için ortak hareket ediyor. Hatta bunlar birbirinden habersiz rüya bile görmüyorlar. Bakmayın siz laiklik, mafya, çete, davanın avukatlığına, savcılığına soyunduklarına.
AKP kapatılmamıştır. Kapatılması zaten doğru olmayacaktı. Karar bu yüzden doğrudur. Ama bu karar alnırken neler feda edilip nelerin pazarlığının yapıldığı bilinmeden beynimiz birşeyleri kurcalamaya devam edecektir.
ÇÖMEZ neden Ferda Hanımla konuşurmuş. Olmazmış. Neden olmasın? Siyasetçi biri ile bir yargıç eşinin görüşmesinde ne var. Adam siyasetçi, işinin bir yönü de bu. Hem Anayasa Mahkemesi Başkanı ve bir kısım üye AKP'lilerle yanyana sünnette, düğünde yemekte bir araya gelmedi mi?
Sayın 32844;
Anlaşılan siz Turhan Çömez'le Ferda Hanım'ın konuşmalarını normal buluyorsunuz. Bu şahıslardan birisi AKP'nin kapatılması için uğraş veren bir siyasetçi, diğeri de kapatma kararı verecek hakimin eşi. Bu arada, Osman Paksüt'ün telefonu eşinden alarak konuşmaya bizzat katılmış olmasını da galiba es geçiyorsunuz. Bunun neresi normal? Bu konuşma sizin dediğiniz gibi sadece bir siyasetçi ile yargıç eşinin görüşmesi gibi mi algılanmalı? Diğer üyelerin eşlerinin adını dahi bilmiyoruz, siz biliyor musunuz?
Tabi ki Haşim Kılıç'ın da bu tür ilişkisi varsa o da eleştirlmeli.. Ama düğün gereği veya protokol gereği bir arada olmak ile bu tür ilişkiyi karıştırmamak gerekir. Ferda Paksüt'ün davranışları eşini yıprattığı gibi eşi de bu durumdan pek rahatsız değil gibi görünüyor.
AKP, CHP ve Genelkurmay'ı gizli bir anlaşmanın aktörleri gibi göstermeye çalışan görüşleriniz bana çok gerçekçi gelmedi. Biraz komplo mantığına benziyor.
Bu arada Ferda Hanım'ın davranışı ile ilgili Milliyet'te Can Dündar'ın yorumunu aşağıda sunuyorum.
Neresinden baksanız, hangi ucundan tutsanız pis bir iş... İki ucu kirli değnek...
Ama ille bir ucundan tutmamız, bu pisliğe bulaşmamız isteniyor bizden...
* * *
Düşünün, bir parti yargılanıyor,
Herhangi bir parti de değil; halkın yarısına yakınının oyunu almış bir iktidar partisi...
İktidar partisini yargılayan Anayasa Mahkemesi üyeleri tam ortadan bölünmüş haldeler.
1 oy bile altın değerinde...
Ve böyleyken “kapatma yanlısı” bir üyenin eşinin telefon konuşması, her nasılsa “dinlemeye takılıyor”.
Hanımefendinin, iktidar partisinden kopan “Ergenekon sanığı” biriyle yaptığı görüşme kaydediliyor.
Görüşmenin tutanağı hemen yandaş basına sızdırılıyor.
Sızdırılan tutanaktaki ifadeyle “Bayan X”, “Ergenekon zanlısı” ilan edilip sorgulanıyor.
Bütün bu telefon dinlemelerde, bilgi sızdırmalarda, soruşturma gizliliğini ihlal eden, yargıyı etkilemeyi hedefleyen, Anayasa Mahkemesi üyelerini tehdit eden, “Sen misin bizi yargılayan” tonunda bir intikam kokusu yok mu?
Gerçekten “derinler”e inmek yerine “Bulduk bir çete, hazzetmediğimiz herkesi ona dahil edelim” zihniyetiyle Deniz Baykal’dan AKP muhaliflerine, yargı içindeki karşıtlardan ordu içindeki engellere, herkesi birden cezalandırma iştahının adı “temiz toplum seferberliği” konulabilir mi?
* * *
Şimdi çevirelim madalyonu; öbür yüzüne bakalım:
Bir parti yargılanıyor.
Herhangi bir parti de değil; halkın yarısına yakınının oyunu almış bir iktidar partisi...
Bütün dikkatler Anayasa Mahkemesi üyelerinin üzerine çevrilmiş durumda...
Ve böyle bir ortamda karar verecek üyelerden biri, yargıladığı partiden kopmuş biriyle konuşuyor, onu Mahkeme’ye davet ediyor, buluşuyor, telefonu eşine verip “içerden tüyolar” sızdırıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin diğer üyelerini çekiştiriyor.
Üstelik bütün bunları gazetecilerin de bulunduğu bir ortamda, neredeyse “göstere göstere” yapıyor.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bir dönem danışmanlığını yapmış olan, telefon görüşmesinde “MHP tandanslı” olarak tanımlanan eşi ise davanın karar mercii kendisiymiş gibi bir tavır takınıyor.
Türkiye’nin en yüksek mahkemesinin itibarı yerlerde sürünüyor.
* * *
Değneğin iki ucunun görünümü bu...
Ve bu değneği tutmamız isteniyor bizden...
Ya o ucundan... ya bu ucundan...
Biz ise, hangi ucundan tutsak bizi de pisliğe bulayacak, hangi uç kazanırsa kazansın neticede muhtemelen bizim başımızda patlayacak bu değneği tutmaya yanaşmıyoruz.
Asıl soru şu:
Faili bulunamamış onca cinayetin, bunca provokasyonun, suikastın kanını elinde taşıyanları cezalandırması gereken bir yargılamanın, kişisel bir intikam davasına dönüşmesi nasıl önlenecek?
Yargı, gırtlağına kadar battığı bu siyaset çukurundan nasıl çıkacak?
Hukuk, bunca kirletildikten sonra yeniden nasıl itibar kazanacak?
Görüşmelerini çok normal buluyorum. Can Dündar'ın yorumu ise kendisini bağlar.
Normal olan herşey doğru mudur? Hayır.
Görüşmelerinde yadırganacak birşey yok fakat doğru değil. Bilmem anlatabildim mi?
Şimdi buradaki sorun şu; Ergenekon davası kapsamında Ferda ya da Osman PAKSÜT normal hukuk kuralları çerçevesinde mi dinlenmişlerdir. Yoksa Devletimizin bir bildiği var deyip dinlenilmiş ve Ergenekon dosyasında (çorbasında) bizim de tuzumuz bulunsun denilerek mi eklenmiştir.
Bu sorunun cevabı; dinlemeye takılan konuşmalardan çok daha önemli.
İşçi Partisi, AKP’nin devlete karşı işlenen suçların odağı haline geldiğini ileri sürerek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na kapatma davası açması...
Yazan: commodore1tr Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
Hocam merhaba, ben de aynı durumdayım reşit değilken bir ceza aldım . Ama bu hiçbir şekilde şuan ne sicil kaydında ne de arşiv kaydında çıkmamakta. ...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Please tell me how to answer an existing topic? What am I doing wrong? Please help. Yours faithfully.
Gbt, güvenlik soruşturması ve...