Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sayın Erdem53 ;
Sayın commodore1tr size ne yanıt verecek bilmem ama bu yazım yanıtının hakarete varan sertlikte olmasını ve dolayısı ile forumun kapatılmasını engellemek için yazılmıştır.
Forumu başından beri dikkatlice okuyup takip ediyorum. Ancak gelinen nokta commodore1tr ın öyküsünün dışına çıkmıştır. Özellikle tarafınızdan konuların aslından çok saptırıldığının açk bir takiye yapıldığının farkındayım. Bu durumun hoşuma gitmediğini ve islama göre yaptığınızın büyük günahlara girdiğini size anımsatmak isterim.
Sayın commodore1tr ın vermiş olduğu iki linkede baktım ve kendisinin oradan kopyaladığı ayetin aynen alındığını gördüm. Bunu sizde gördünüz. Kuranı kerim in değişmez sözcüklerini değiştiren iletinizdeki ayetle bu ayetlerin ilgisi olmadığını aldığınızı iddia ettiğiniz sitede de bu konuda büyük bir hata yapıldığını farkederek özür dileyeceğinize büyük bir saygısızlık ve kelime oyununa girerek günah işliyorsunuz.
Siz Kur an da Ezan var dediniz commodore1tr yok dedi. Olay budur. Ve bizzat sizin verdiğiniz ayetin yanlış olduğunu ispatla kuranda ezan olmadığını açıkça gösterdi. Kaldıki gerçek bir dindar bunu zaten bilir. Başlıngıçta ulakla seslenmeyle çanla olmuştur namaz için toplanma daha sonra aynen commodore1tr ın anlattığı gelişmeler izlenmiştir. Ama siz ne yaptınız ; haklı çıkmak uğruna Kur an ı değil yorumunu örnek gösterdiniz. Commodore1tr zaten onu demiştiki!! Gereksiz bir çabalama ve karalama içersindesiniz.
Dini bilginizin zayıflığı ortada bu bir günah yada suç değildir. Ama bunun aksine hareket ederek bilenleri suçlamak ; daha önemlisi ayeti çarptırarak mealini sunmak iki yüzlülüktür buda büyük günahlardandır anımsatmam gerekir.
Elmalılı Taktir edersinizki 622 senesinden çok sonra yaşamış ve ezan ı bilen bir aydın dindardır. Zaten o yüzden Kur'an kendilerine tercüme ettirilmiş ona rağmende 32 kişilik bir heyet tarafından harf harf kontrol edilmiştir. Mealini anlatırken namaza çağırdığınız dedikten sonra YANİ diyerek EZAN dan bahsetmesi bunu söylemesi sizin HAKLI OLDUĞUNUZU DEĞİL HAKSIZ OLDUĞUNUZU GÖSTERİR. Kuran da ezan olmadığı için yani diyerek ezan dan bahsediyor . Bunu sizin anlamamış olmanız mümkün değil. Anladığınızı kabul ettiğimizde ortaya sizin adınıza korkunç bir durum çıkıyor . Şirkten büyük gübahlardan yalandan riyadan kaçınınız. Kaldıki aldığınız bölümün ayet değil meal olduğunu biliyorsunuz yani bilerek yalan söyleyerek saptırıyorsunuz. Bu bu forumu açmaza götürür. Bundan dolayı yazılarınıza dikkat ediniz.
Atatürk ile ilgili son yazmış olduğunuz iletideki bilgiler doğrudur. Lütfen siz bir kez daha okuyunuz. Bir uyarı sakın ha sakın commodore1tr ile Atatürk tartışmasına yorumlamasına girmeyiniz. Eğer o bilginizde din bilginiz gibiyse ki dahada kötü gözüküyor Çanakkale ile ilgili yazınızı ağzım açık okudum, commodore1tr çok sert ileti yazar o konuda yani Atatürk dendimi ayarı bozuluyor. Bu sakinliği bulamayabilirsiniz. Atatürk üde pek bilmediğiniz konusunda üzülerek söyleyeyim ki commodore1tr la hemfikirim. O ise Atatürk ün doğmadan önceki aile durumunu bile bilir. Rüyadan çıkalım yola diye bir forum var okursanız anlarsınız. Sizin gibi netten arayarak iki çift söz bulmaz peş peşe sıralar ve genelde onun yazısı sitemizde yayımlandıktan sonra arama motorlarında bir biz çıkarız belirli süre sonra sağ olsun internet hırsızları .
Cevşen konusunda da öncelikle sayın fischer sonrada commodore1tr haklı. Ya hiç camiye gitmediniz yada Rize'de ufak bir ilçedesiniz. Yeni cami avlusu bunlarla dolu Kadıköy ağaoğlu camiine giremezsiniz bu tip üründen size cami avlusundan toplanmış milyonlarca cevşen gönderebilirim.
Farkındamısınız her konuda birileriyle terssiniz ? Herkes hatalı olamayacağına göre iyi düşünmekte yarar var diyorum.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Cumhuriyet'in aşmayı hedef seçtiği 'çağdaş uygarlık'tan kastın Batı olması ve Batı'nın da bir ideolojisi varsa bunun 'İslam olmaması' Cumhuriyet'imizi İslam dışı ilan etmeye yeterli sayılıyor
Yeni Şafak gazetesi yazarı Sn. Hayrettin Karaman, 17, 22, 24 ve 29 Ekim'de bu makalelere karşı bir yazı dizisi yayımladı. Bunlara ilişkin yorumlarımı aşağıda sunuyorum.
Sn. Karaman'ın bana cevap verirken, Cumhuriyet'in temel inanış sistemi olan Hanefi-Maturidi akait üzerinde durmasını beklerdim. Buna karşılık Sn. Karaman'ın görüşleri Seyyid Kutub'un (ölm. 1966) 'Yoldaki İşaretler' adlı kitabındaki ideolojiyi çağrıştırıyor.
Bu kitap siyasal İslamcılığın manifestosu niteliğinde. Buna gö-re, varlık nedeni hayatın her ayrıntısını İslam'a göre düzenlemek olmayan tüm rejimler kategorik olarak tekfir yani din dışı ilan edilir. Sonra da bu 'küfür rejiminden' coğrafi ve manevi anlamda hicreti, yani göçerek ayrılmayı öngörür. Yeterli güce ulaşıldığında da bu rejimlerin cihat ile yıkılmasını savunur.
Üç unsurdan ikisi
Sn. Karaman bu üç unsurun ilk ikisini benimsemişe benziyor.
'Laikler'le iç içe değil, yan yana yaşamayı mümkün kılacak ayrı alanlar' yaratmayı savunuyor.
"Biz sizi değiştirmeye kalkmayacağız, ama siz de bizim manevi hicretle çekildiğimiz alana girmeyin" der gibi.
Cumhuriyet ile 'barışma' seçeneğini çoktan unutmuş, bir çeşit 'mütareke' öneriyor. Bunu da İslam ile Cumhuriyet'in uzlaşabileceğinden değil, İslam'a aykırı bulduğu bu düzenin altında yaşamaya mecbur kalışından ötürü, Cumhuriyet'e 'tahammül' ettiğinden yapıyor.
Kutub gibi Sn. Karaman'ın da öngördüğü düzende, hayatın her alanında toplumun karşılaşacağı bütün sorunları Allah'ın maksadına uygun olarak çözümleme görevini müçtehitler (İslam âlimleri) üstlenecek. Ekonomi, hukuk, dış ve iç politika, strateji, bilim, teknoloji, eğitim vb. tüm alanlardaki tüm çalışmalar, kararlar ve uygulamalar, bu konuları hakkıyla bilmesi mümkün olmayan ulemanın onayına tabi olacak. Devlet politikasından bireyin özel yaşamına kadar bütün faaliyetler din âlimlerinin fetvalarıyla çerçevelenecek.
Oysa İslam ruhbaniyet, teokrasi, ruhani hükümet, kilise gibi kavram ve kurumları reddeder. Dinimiz bunları şirk (putperestlik) kurumları olarak nitelendirir. Kuran'da geçen 'din adamlarının ilahlaştırılmasının' nasıl olacağı sorusuna Hz. Peygamber'in getirdiği tanım çarpıcı: "Din adamlarının serbest bıraktıklarını helal, karşı olduklarını haram görmek, onları ilahlaştırmaktır." (Tirmizi, Tefsiru'l Kuran, 9). Burada şirkin kriteri din adamlarına fiilen tapmakta veya onların verdiği hükümlerin dine uygunluk derecesinde değil, kullanılan yetkinin geçici de olsa bağlayıcı sayılmasındadır.
İslam'da şeri kaidelerin en az dörtte üçü doğrudan Kuran ve Sünnet'e değil, ulemanın içtihatlarına dayanır. Kutsal metinlerdeki hukuki hükümlerin sınırlı sayıda olmasının yol açtığı bu geniş beşeri yorum alanında müçtehidin bir şeyin dine göre caiz olup olmadığı yönündeki fetvası bir öneri olmanın ötesine geçip, mülzim (bağlayıcı ve yükümlülük altına sokan) bir nitelik kazanırsa şirke girilmiş olunur. Yani en iyi niyetli müçtehitler bile, bütün temel konularda nihai onay mercii gibi içtihat verirlerse tağut (canlı put) olurlar ve onlara itaat edenler de müşrik (putperest) olmaktan kurtulamazlar.
İslam kulun kula kulluk ettiği bütün saltanatları yıkmak üzere inmiştir. Buna ister ismi rahip, haham, papa olsun, ister müçtehit, ulema, fukaha olsun, din sınıfının saltanatı da dahil.
Âlimin görevi halkı aydınlatmaktır, ona hükmetmek değil. Çünkü "Hüküm Allah'ındır" (En'am 57, 62; Yusuf 40, 67; Kasas 70, 88; Gafir, 12) ve müçtehidin görevi hükmü Allah'a havale etmektir, onu gasp etmek değil.
Ama teolojiniz ne ise ideolojiniz de ona göre şekillenir. Kutub'un teolojisini izleyenler kendi etraflarına ideolojik bir kale inşa ederler. Bu kalenin surları daha önce tarihte yenilmiş, bu teoloji/ideolojinin kimliğini taşıyanların, yani yenilen Osmanlı ile özdeşleşen ve kazanan Cumhuriyet'e yabancılaşanların son savunma hattını oluşturur. Dış dünyanın bütün 'gerçekleri' ancak o ideolojik prizmadan kırılarak içeri ulaşır.
Kuruluş belgelerinde 'İslam'a hizmet' ifadesi geçtiği için Osmanlı'nın İslami ilkelerle örtüşmeyen yönleri mazur görülür.
Cumhuriyet'in ulaşıp aşmayı hedeflediği 'çağdaş uygarlıktan kastın Batı olması, Batı'nın da bir ideolojisi varsa bunun İslam olmaması' Cumhuriyet'i İslam dışı ilan etmeye yeterli olur.
Cumhuriyet'in 'çağdaş uygarlık' tasavvurunun temelinde akıl ve bilimin bulunması ve bunların İslam'ın da makbulu olması sonucu değiştirmez.
Akıl ve bilimin, dine değil, din kisvesine bürünüp medeniyetimizi yıkan hurafeler yığınına karşı esas alındığını vurgulasanız da kabul görmez. Sizin "Bu şekilde Batı'yı aşmak mı İslam'a aykırı, o hurafeleri din diye savunarak Batı karşısında intihar etmek mi İslam'a hizmet" gibi sorularınız muhatap bulmaz.
Osmanlı'da bir beşere 'Allah'ın yeryüzündeki gölgesi' sıfatı verilmesinin ve yalnız Allah'a kulluk edilmesini emreden bir Kitab'ın bağlılarını, padişahın da kulları olarak tanımlanmasının alenen şirk olduğunu yeterince eleştirmezler.
Osmanlı ulemasının çoğunun, padişahın seçilmesini savunduğu gibi fantezilerle kendilerini oyalarlar.
Hilafeti önce Emevilerin saltanata dönüştürmüş olmasını, aynı yapının Osmanlı'da sürdürülmesinin mazereti haline getirirler.
Saltanatın İslam'a aykırı olduğunu ve müminlerin ödevinin 'Her zaman ve durumda Allah'ın muradını gerçekleştirmek' olduğunu vurgulamalarına rağmen, Osmanlı'nın bunu asırlarca yapmamasına tarihi şartları bahane ederler.
Gerekli şartları Cumhuriyet gerçekleştirince de rahatsız olurlar.
Bu ideolojik prizmanın Osmanlı'ya tanıdığı geniş ve esnek 'anlayış', Cumhuriyet'e karşı 'ödünsüz bir dogmatizm' olarak yansır.
Cumhuriyet'in kuruluşuna ilişkin olağanüstü tarihi şart veya zorunluluklar göz önüne alınmaz.
Laikliğin dini kale almamak olduğu şeklindeki içi boş iddiadan hareketle mesele baştan kestirip atılır.
Türk tecrübesinin bu klasik tanımın dışına çıkan bütün unsurları unutulur.
Cumhuriyet'in dayandığı esasların, İslam'ın da yönetim esasları olduğunu bizzat devletin kurucusunun vurgulaması bile yetersiz görülür.
Adalet ve temsil gibi ilkeler her rejimde ortak olduğu gerekçesiyle Cumhuriyet, faşist ve komünist sistemlerle bir tutulur.
Bu ilkelerin içini 'aklın ve maslahatın' (kamu yararının) dolduracağı; bunların aynı zamanda İslam'a uygunluğun da ölçütü olduğu ve nihayet bu ölçütleri belirleyecek toplumun Müslümanlardan oluştuğu vakıası bile onların gözünde durumu değiştirmez.
Atatürk'ün, masraflarını bizzat karşılayarak, Kuran'ın Meclis kararı ile Elmalılı Hamdi Yazır'a dokuz ciltlik Türkçe meal ve tefsirini yaptırması ve on bin adet bastırarak ülkenin en ücra köşelerine kadar ulaştırması umursanmaz.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurmuş olmasına da değinilmez.
Diyanet'e Hanefi-Maturidi akaidini esas alması için verdiği talimatın olağanüstü anlamı üzerindeyse hiç durulmaz.
Osmanlı'nın Hanefi-Maturidi akaidini göklere çıkarıp, medreselerde tam tersi bir çizgiyi savunan Eşariliği okutmasının yıkılışımıza nasıl yol açtığına dair tek analiz yapmazlar.
Eşariliği içselleştirmiş bir toplumun her türlü ilerlemesinin donduğunu irdelemezler.
Allah'ın verdiği aklı 'heva ve heves' olarak damgalayıp, eskinin körü körüne taklidini savunan Eşarilik doktrininin fikri yaratıcılığı kuruttuğunu algılamazlar.
İnsana zerre kadar özgür irade alanı bırakmayan kaderciliğin nasıl sorumsuz ve ahlaksız bir toplum yarattığını göremezler.
Başkalarının imanını amelleriyle yargılama hakkını kendinde gören bu inanışın, sadece dini hayatımıza değil, hayatın her alanına riya ve şekilcilik saplantısının bir kanser gibi yayılmasına sebep olduğunu idrak edemezler.
Allah'ın hükümlerinin sebep ve gayelere bağlı olduğunu reddetmenin, dünyevi egemenliği keyfi şekilde icra eden despotlar ürettiğini anlayamazlar.
Bu akaidin fert ve toplumu 'iktisaden mülksüz, siyaseten hükümsüz ve dinen iradesiz' kıldığını göz ardı ederler.
Ve inanç sistemimizi yeniden inşa etmeden, demokrasi çerçevesinde bile topluma 'mülk, hüküm ve iradesinin' geri verilemeyeceğini, verilirse de bunun yeni sorunlar yaratacağını umursamazlar.
Aslında bizim bu konuları tartışıyor olmamız lazım.
Devrim şartlarının eleştirilerine saplanıp kalmak esas meseleden kaçıştır.
Atılmış temelin üzerine bir tuğla koymayanlar devamlı olarak temelin yanlış atıldığından 80 yıldır yakınıyorlar.
Oysa sorunun özüyle yüzleşmekten başka kurtuluş yolu yok.
Modernite ve laiklik gibi kavramların herkesin üzerinde uzlaşacağı teknik bir tanımını yapmakla iş bitecek mi?
Bu kavramları fetiş haline getirmek bile işin esasına girmekten kaçtığımızın kanıtıdır.
Akıl-vahiy, Allah'ın külli iradesi-kulun cüzi iradesi ve iman-amel ilişkileri konularında içselleştirilen inanış tarzı, toplumun karakterini şekillendirir. Bu tartışmada Eşariliği mi savunuyorsunuz, yoksa Maturidiliği mi, onu söyleyin!
Cumhuriyet'in başlangıçta dini altyapı olarak halka Maturidiliği benimsetme girişimini, herkesten çok dönemin âlimleri desteklemişti.
80 yıl sonra buna Selefilik adına hâlâ direnen bazı hocalarımızın, Diyanet'in dini düşüncemizde tecdit amacıyla çıkardığı yeni Kuran tefsirini hazırlayan ekipte bulunması tereddüt uyandırıyor.
Sn. Karaman, Cumhuriyet'in ilk Adalet Bakanı Seyyid Bey'in tarihi Meclis nutkuna atıf yapmış. Aslında Seyyid Bey, Cumhuriyet'in bu inanış sisteminin şahdamarını o konuşmasında şöyle ortaya koymuştu: "Kuran 'Maruf ile emret' (Araf, 199) diyor... Bu ayet hakkıyla tetkik edilmemiş, manası işlenememiştir...
Meselede Eşarilerle yani Şafi ulemasıyla Maturidilerin, yani Hanefi ulemasının fikirleri birbirine karşıdır.
Bunu ayırt etmek lazımdır. Şafi uleması tarafından yazılan tefsirlere bakarsanız, marufun, 'şeriat tarafından güzel ve iyi olduğu bildirilen şeydir' diye tefsir edildiğini görürsünüz.
Halbuki Hanefiler tarafından yazılan tefsirlere bakarsanız, marufun, 'aklın güzel ve iyi olarak belirlediği şeydir' diye tefsir edildiğini görürsünüz."
İşte din-devlet ilişkileri meselesinde hayati kırılma noktası burada.
Hayatın bize dayattığı binbir sorun karşısında halkın menfaatlerinin ne olduğu, kim tarafından, nasıl belirlenecektir?
Bu konuda aslında sadece iki seçenek var.
Halk kendi menfaatlerinin ne olduğunu
*ya bir din sınıfının 'şeriat tarafından güzel ve iyi olduğu bildirilen şey' iddiasıyla kutsadıkları fetvalar ile
*ya da kendi 'aklının güzel ve iyi olarak belirledikleri' ile tayin edecektir.
Ya teokrasi olacaksınız
ya da demokrasi.
Ya Eşarilik hâkim olacak ya da Maturidilik.
Ya insanın akıl ve iradesini Allah adına prangalayacaksınız ya da onu Allah adına özgürleştireceksiniz.
Ya tek tek vahiy hükümlerinin zahiri lafzına ve indiği döneme kayıtlı kalacaksınız ya da bir bütün olarak o hükümlerin gerçekleştirmeyi amaçladığı zaman üstü ahlaki değerleri yegâne referans noktaları yapacaksınız.
Tercihler ve sonuçları
İnsanoğlu asla o değerlerin dayattığı tercihlerden ve tercihlerin sonuçlarından kaçamaz. Ama o değerlerin ilahi kaynağını unutup, her birini izafileştirebilmek için devamlı sapma eğilimine girebilir.
Siz de onları devamlı uyarıp hatırlatacaksınız. Bunu devlet aygıtını ele geçirip cebir yoluyla yapmayı düşünmek bile yenilginin örtülü bir itirafı.
Devlete küsüp aranıza set çekmekse açık itirafı.
Mesele kanunları değiştirmek değil, çünkü sorun hukuki değildir. Sorunlarınızı ne kadar kanunları değiştirerek düzeltmeye çalışırsanız, iç dünyanız o kadar sakat demektir.
Bu yüzden Selefi devrimciliğe heveslenmeden, tevhit bilincine dayanan ahlaklı bir toplum inşa etmek en zahmetli, ama en büyük zaferdir.
Bu zaferi kazanmak için Kutub'un Tekfir-Hicret-Cihat döngüsünü kırıp, yerine Tevhit-Ahlak-Adalet üçlüsünü yerleştirmek gerek.
Bireyin kalbine yerleşen tevhit bilinci topluma ahlak olarak, devlete de adalet olarak yansır.
Çünkü ahlaklı bir toplumun fertlerinin yöneteceği devlet, ismi ne olursa olsun, mutlaka adaletli olur.
O zaman da Cumhuriyet'in mahkeme duvarlarında Atatürk büstünün altındaki Hz. Ömer'in "Adalet Mülkün Temelidir" sözlerinde ifadesini bulan Allah'ın en büyük muradı zaten gerçekleşmiş olur.
Atatürk, İnönü ve Seyyid Bey'in vb. söylediklerini sonsuza kadar tartışabiliriz.
Son analizde önemli olan tek şey bizatihi Cumhuriyet kavramının kendisidir. Bu kavramın içinde bir teoloji keşfedilmeyi bekliyor.
Onu keşfetmek zorundayız.
Bunu ben yapamam. Bunu yine değerli hocalarımız yapabilir. Ancak şunu biliyorum ki bu başarıldığı an 'Güneş tekrar doğudan doğmaya başlayacaktır.'
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
sayın commodore1tr,
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sayın sadivarol ;
Düzeyli iletiniz için çok teşekkür ederim.
ben teşekkür ederim.
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sayın sadivarol ;
Bölümlerin neresi olduğunu belirtirseniz tekrar gözden geçirip gerekirse düzeltmeleri yaparız. Bayağı olmayı hiç düşünmemiştim öyle değerlendirdiğiniz yerleri bilmek isterim Mail bile atarsanız yada KM memnun olurum..
eski mesajlarınızı okuyup bu yargıya varmıştım, ama beni rahatsız eden kısımları not almamıştım. beni rahatsız eden kısımların sanal ortamda bir forum altında bulunmasının hiç bir sakıncası yok. düzeltmeye gerek yok.
ancak o kadar ayrıntılı ve düşünerek yazılar yazmışsınızki , kitap veya benzeri bir yapıt haline dönüşmesi için bu tip ufak tefek düzeltmelerin yapılması gerektiğini söylemek istemiştim.
mesela son mesajınızda bu tip bir yer bulduğum için örnek olması sebebi alıntı yapıyorum. benim demek istediğim bu tip yazılar idi... ama forumda olmasının sakıncası yok...
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Karabük Kültür-Sanat Festivali'ni siyasi değil kültürel bir ortam olarak nitelemek çok doğru, işte saptığınız nokta otomatik geliyor insanları kandırıp yalan söylüyorsunuz. Madımak olayı neydi ? Miting mi vardı orada ? Pir sultan Abdal şenlikleri bu ülkenin en büyük şanlikleri kültür festivaliydi. Bunu söylemeyip laga luga ile geçiştirmek bu yeni dine uygun bir şey sanırım. Sivas madımak katliamının yapıldığı olay en büyük kültür sanat festivaliydi. Bunu kabul edelim hele bir sonra bakalım.
Karabük Belediye başkanıda siz gibi savunmuş hatta ileriye gitmiş. Alkollüydü !!! Dincilerin en büyük silahı... Alkollüyse herşey yapılabilir ona!!! Alkollü olduğuna inanmıyorum o da ayrı ya Alkollüyse yani sarhoş demek istiyor neden çıkarırsın kürsüye ??? Kibarca baktın sarhoş
'' Latife hanım pek iyi değilsiniz sanırım sonra konuşun... '' dersin biter... Kaldıki Latife hanım Enerji politikasını eleştirmiş... Ama AKP olunca yasakçılık sizin için yok Latife hanım saygı gösterecek ....
Ve şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere....
daha edebi bir dil kullanabilirdiniz demek istemiştim size ilk yazdığım mesajda.
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Feto'nun islam diniyle ciddi bir ilgisinin olmadığı gün gibi ortada. Sadece kandırma amacı olarak kullanıyor. Yoksa en basit islam bilgisi dahi olan birisi ''dinler arası uzlaşma'' deyiminin İslam ın kabul etmeyeceği bir deyim olduğunu bilir. Ya İslamsındır yada değil. Ben şundan vaz geçeyim sen şunu yap deme hakkı yoktur kimsede... Bunu söylemek yasakçılıktır sizlere göre evet ben yasakçıyım. İslam dininin korunmasını düşünen bir yasakçı...
Genç kızlarımıza alenen '' Bir tarikat yada cemiyete girip başını örteceksin yoksa dinden çıkmış olursun '' baskısı yapmak özgürlükçülük değil mi? Yada RTE nin dediği gibi ''ikna yolları vardır' ı uygulamak özgürlükçülük ... Ne özgürlük ne özgürlük Faşizm derler buna siyasi terim kıtlığı çekmeyelim... Kaldıki aynı RTE kızlara okumaları için türbanlarını çıkarmaya ikna etmeye çalışanlara ateş püskürmüşken ... Örtmek için ikna özgürlük çıkartmak için ikna yasakçılık.. Seveyim sizin özgürlüğünüzü...
mesela sayın başbakana RTE demenizi çok yadırgıyorum. bu tip küçültücü terimler yazınızın değerini düşürüyor diye düşünüyorum. bu tip yakıştırma ve sıfatlar yerine yazılarınızın içeriği ve düşünceleriniz sizi ifade etmeli. bu tip sıfatlar ile bence itici oluyorsunuz.
ben şöyle düşünüyorum o zaman;
eleştirdiği insanlara saygısı olmayan bir insanın düşünceleri ne kadar tarafsız olabilir? ne kadar gerçekleri yansıtabilir ?
sayın erdem53 ile saygı saygı dediğimiz konunun bir örneğide bu işte sayın commodore1tr... önce eleştirdiğiniz insanlara saygı göstermek lazım. bu her açıdan önemli. hem kendi saygınlığınız açısından önemli , hemde yazdığınız yazının inanırlığı ve saygınlığı açısından çok önemli.
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Bakın gördünüz mü yasakçı zihniyet nasıl oluyormuş. Çaktırmadan yapıyor. Şu oluyor mu aman şunu demeyin bu oluyor mu aman bunu demeyin. Ne diyelim ? Zaten yazar kendiside şaşırmış HALA MİNİ ETEKLİ KIZLAR GÖRÜYORMUŞ. Ne cesaret değil mi?.
diyerek beni eleştirmişsiniz.
çünkü demiştimki;
sadivarol rumuzlu üyeden alıntı
ayrıca onlar iktidar olalı 6 yıl oldu ama, ben hala mini etkeli kızları görüyorum.
sakın bana demeyin şurada burada şu olaylar oldu. kezzap attılar, laf attılar.
kaç tane oldu böyle olay?
günde kaç mini etek giyen kızın başına bu geliyor ?
bu tip olaylar bu hükümetten önce hiç olmazmıydı?.
ama bu cümleyi niye kurmuştum ? ayrıca onlar iktidar olalı 6 yıl oldu ama, ben hala mini etkeli kızları görüyorum.
çünkü sayın diabetusmelitus,
diabetusmelitus rumuzlu üyeden alıntı
Yer: Ankara Kızılay Gima'nın önü
Zaman: 90lı yıllar
Bir arkadaşımın yaşadığı gerçek bir olay;
arkadaşım o zaman seçkin bir üniversitede son sınıfta. Ve mini eteği ile yürüyor Güven Parka gidecek. Trafik lambalarına yaklaştığı sırada iki adet türbanlı hanım kızımız bunun eteğine şöyleeeee bir bakıyorlar ve birisi;
"git git bu etekleri biz iktidar olunca giyemeyeceksin, geliyoruz" diyor
demişti.
eğer yine düşüncelerimi size yanlış anlatmışsam, yanlış yorumlara sebebiyet vermişsem özür dilerim.
sayın commodore1tr benim ayrıca onlar iktidar olalı 6 yıl oldu ama, ben hala mini etkeli kızları görüyorum. cümlemi;
sanki ben mini etekli kızları görmekten rahatsız oluyorum ve bunların yasaklanmasını istiyorum şekilinde yorumlamış. daha doğrusu kafamın arkasında bu yasakçı zihniyet varmış diye yorumlamış.
ama yanlış yorumlamış.
işte niyet okuma diye sayın başbakanın eleştiridiği tam da bu yorum.
bakın ne durumlardayız. aydın bir arkadaşımız benim bu cümlemin arkasında bu gibi düşünceler olduğunu yorumlayabiliyor.
işte bugünlerde yaşadığımız tamda bu...
birillerinin niyetleri esasında şu, düşüncesi ise ile yasaklamalar , hor görmeler , yok saymalar ve engellemeler.
benim kasdetmek istediğim şu idi;
sn.diabetusmelitus yazısında bahsettiği akp iktidar olmadan önce türbanlı bir bayanın "git git bu etekleri biz iktidar olunca giyemeyeceksin, geliyoruz" lafının gerçeği yansıtmadığını, her akp'li yada her dindar insanın bu tip bir yasaklamaya oany vermediğini ispatlamak için söylediğim bir söz idi.
yani demek istedimki, akp iktidar oldu ama mini etekli kızlara bir yasak gelmedi.
anlaşılabilmişimdir herhalde ?
bu arada benimde beraber olduğum bayan arkadaşım mini etek giyer ve ben hiç rahatsız olmam. bağdat caddesinde büyümüş açık fikirli bir insan olarak kendimi yanlış anlatmış olmamın üzüntüsünü yaşıyorum.
ama unutmayın ben sizin yazdığınız her yazıya saygı duyuyorum. eleştirdiğim noktalarıda kendi düşüncelerime göre sizi rencide etmeden, tahrik etmeden, saygı çerçevesinde eleştirmeye çalışıyorum.
Konu sadivarol tarafından (03-07-2008 Saat 14:20:58 ) de değiştirilmiştir.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sayın sadivarol da bunu çok beğenmiş ve oda
demiş.
Böyle diyerek beni eleştirmişler saygılı olmamı istemişler ki en büyük saygıyı benim duymam kendilerinin hiç bir saygı kuralını tanımadan sadece kendilerine istemelerine rağmen. .
sayın commodore1tr,
benim yazılarımın neresinde "saygı kuralını tanımadığımı" ve "saygıyı sadece kendime istediğimi" gördünüz. ben saygı kuralını tanımayan ve saygıyı sadcee kendime isteyen birimiyim? yazılarımın neresinde bu izlemine sahip oldunuz ?
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
başörtüsü yazmanızı artık kınıyorum. Ben Türban ın hukuktaki yerini tartışmaya açmam çünkü o forum var. isteyen yazabilir orada. Hukuki sonlanış sorunu tartışmam.
türban-başörtüsü hakkındaki düşüncelerim ise şu şekilde,
sizin türban diye tabir ettiğiniz bağlama şekli, başörtüsünün günümüz hayata uygulanmış modern hali. günümüz modalarıda türbana esin kaynağı olabiliyor.
başını örtmek isteyen bayanlar toplum hayatında daha şık , daha çağdaş olmak amacı ile, siyah peçe,çarşaf ve benzeri örtüler yerine daha güncel, daha renkli ve daha modern bir bağlama örtüsü dizayn etmişler.
bununla birlikte baş örtüsü terimi ana fikirdir. yani başın örtülmesi ile ilgili olan tüm örtülere verilen genel bir tanımdır.
baş örtmenin farklı çeşitleri olabilir. kimi yüzünü tamamen kapar, sadece gözler açıkta kalır,
örneklemek gerekir ise;
- kimi sıkma baş gibi yapar tüm yüz görünür ama saçlar gözükmez, kimi daha rahat bir şekilde başını örter saçların üst kısmı açıkta kalabilir , kimi sadece şekil itibari ile başını örter , elindeki şal veya benzeri bir örtüyü başına atar , saçların görünme oranı daha çoktur.
- kimi sosyal ortamın sebepleri ile başını bağlar. örnek köy hayatı.
- kimi yaşı belli bir zamana erişince başını bağlar. örnek anneannelerimiz , vs...
- kimi dine ve bulunduğu ortama saygı sebebi ile başını bağlar. örnek camiye giden herhangi bir bayan.
- kimide dini öyle emrettiği, allahın bir emri olduğu için başını bağlar. örnek türban,peçe,çarşaf gibi daha muhafazakar ve saçın hiç bir şekilde gözükmediği bağlama şekli.
tüm bağlama şekillerini türkiye den örnek veriyorum.
ama tüm bu başbağlama şekillerinin hepsinin ortak adı baş örtüsüdür.
buradan türban ve başörtüsünü ayrı kefeye koymak isteyen insanlara bir soru soruyorum;
sizin kasteddiğiniz manada yani halkın büyük çoğunluğunun köylerdeki gibi başını bağladığı baş örtüsü ile (yani saçların gözükebileceği,çene altından bağlanan) üniversitelere girmek serbestmidir? değilmidir?
eğer serbest ise, o zaman sizin başörtüsü ile türban ayrımınızı haklı bulurum.
ancak bahsettiğiniz türde bir baş örtüsü ilede üniversitelere girilemiyorsa, ha türban, ha sizin başörütüsü ne farkeder ? sonuçta hepsinin ana adı başı örten bir birşey değilmi? yani baş örtüsü...
ve üniversitelere baş örtüsü ile girmek yasak değilmi?
o zaman neyi tartışıyoruz? baş örtüsü değil yok türban...
şuna benziyor,
sigara içilmez ama puro içilir !!!
öylemi yani?
hayır, tütünlü içececekler içilmez değilmi?
sigara ne? puro ne?
her ikiside tütünlü içecek değilmi?
eh işte türbanla sizin bahsettiğiniz tipte baş örütüsüde aynı şey
ikiside baş örtüsü...
eğer sizin köylerde , anneannelerimizin bağladı baş örütsü ile, baş örtmeye verilen genel isim olan baş örtüsünün adlarının farklı olduğunu savunuyorsanız,
o zaman köylerde bağlanan baş örtüsüne başka bir isim verin daha doğru olur.
sonuçta üniversitelerde her türlü başı bağlı olan insan okuyamıyor değilmi?
bu arada , bu türban yazıma karşı ne gibi eleştiriler getirebileceğiniz tahmin ettiğim için şu açıklamayı yapmadan geçemeyeceğim;
diyeceksiniz ki;
türban takanlar din adına, allah adına takıyor diyorsun ama onlara aileleri, anaları babaları, bulunuğu toplum baskı yapıyor, onları zorluyor, kızlarımız zorla türban takıyorlar.
elbette toplumsal ailesel bazı zorlamalar var. bunu kabul etmemek çifte standart olur.
ancak;
- camiye girerken başını örten laik düşünceyi savunan kadın , neye istinaden bu örtüyü takıyor. dinimize saygısı gereği. öyle değilmi? burada da kısmi bir mecburiyet yokmu?
- köyünde baş örtüsü takan kadın , neye istinaden takıyor. köy toplumunun belli örf adet ve göreneklerine göre değilmi? burada da belli bir mecburiyet yokmu?
- annenannelerimiz neden yaşları ilerleyince başını örterler. kimse zorlamaz ama, toplumda belli örf ve adetler yokmudur? bunlarda birer mecburiyet değilmidir?
dolayısı ile , örf ,adet, gelenek görenek, inanış, saygı da birer mecburiyeti doğurmuyor mu insanların üzerinde? evet türban takan kızlarımız daha muhafazakar, daha kapalı ve daha tutucu olabilirler. ama onlara saygı göstermek gerekmiyormu? yüksek öğrenim haklarını ellerinden almak ne kadar doğru?
Konu sadivarol tarafından (03-07-2008 Saat 15:48:16 ) de değiştirilmiştir.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Evet haklısınız Tangör bey ; Çıkmaza giden tartışmayı devam ettirmenin anlamı yok.
Sayın Erdem53 ;
Ezan gerçeğine karşı çıkan yok ki . Böyle garip bir çabalama içersindesiniz. Müslümanların namaza çağrı şeklidir ezan. Buna itiraz eden bu konuda laf eden yok olamazda...
Konu ezan ın Kur'an da olup olmamasıydı. Kur'an da ezan yoktur. namaz vardır ve namaza çağrı vardır. Kuran namaza çağrının nasıl olacağının yol ve yöntemini açıklamamış serbest bırakmıştır. Zaten ayet açıkça o yöndedir.
Kendinizi haklı çıkarmak için aldığınız bölüm Ayet değil tefsiridir. Arada büyük fark vardır. Şöyle ki ayet açık ve net.
''Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır.''
Burada söylenen islamların namzıyla alay edenlerin olduğu ve onların akıllarının pek çalışmadığını anlatmaktadır. Kaldıki o devirde islam baskı ve zorluk altındaydı alzy edilip eziliyorlardı. Dolayısıyla ayet o zamanı çok net anlatmaktadır.
İslam ın namaza çağrılış şekilleri ezan ortak alınıp karara bağlananana kadar değişik olmuş değişiklikler önerilmiştir. Davul sesi önerilmiş bizzat hz Hamza Tarafından '' Davul sesi savaşı çağrıştırır Allah mekanına çağrı olmaz.'' denmiştir. Bu bağlamda çağrrının niteliği ve niceliğinin Kur'an da olmadığını anlıyoruz. Eğer toplantı sonucu oluşan kabulde '' top atalım'' ''siren çalalım'' '' Korna çalalım'' gibi bir karar çıksaydı ve 622 yılından beri uygulama o yönde olsaydı o zaman ayetin tefsiri ;
Siz namaza çağırdığınız zaman YANİ ( Top atığınız, siren çaldığınız, korna çaldığınız, her neyse o ) olarak devam edecekti.
Doğal olarak uygulamada kabul gören EZAN olduğundan tefsirin öyle olmasında bir abes yoktur ve yüzde yüz doğrudur. Ama bu sizin haklı olduğunuzu göstermez . Çünkü sizin iddianız KURANDA EZAN olduğudur. Ama KURAN DA DEĞİL YÜZYILLARDIR OLAN UYGULAMADA EZAN VARDIR.
Ve bu anlamsız tartışmayı kendi adıma bitiriyorum. Siz ısrar ediyorsanız Kur'an da var diye sizin kabulunüzde sizin olsun diyorum.
Osmanlı İle Osmanlı İmparatorluğunu birbirine karıştırdığınız konusunda ciddi şüphelerim var. Osmanlı bir soydur. O soya ait olan kişilerde Cumhuriyet Türkiyesinde sınır dışı edilmişlerdir. Siz Osmanlı torunu iseniz padişahlık hakkınız var demektir ; Yok Osmanlı imparatorluğunun devamı olarak Türkiye'yi kabul ediyorsanız o ayrı bir konudur.
O Osmanlı ki; lideri ve askeri Peygamberin övgüsüne mazhar olmuştur
Cümlenizin mantıklı bir izahını kendime yapamadım . 600 lü yıllarda yaşamış olan İslam peygamberi 13. yüzyıldan sonra varlık gösteren bir imparatorluğa nasıl övgü söyleyebilir ? Çok mantıksız. Dine de aklada aykırı bir söylem gibi geliyor bana.
Tangör Beyin uyarısını dikkate alarak Atatürk konusuna pek girmiyorum ama iki satır etmezsem ölürüm...
Atatürk olmasaydı başka komutan olacaktı demenizden sizin çanakkaleyi de hiç bilmediğinizi anlıyorum. Atatürk Çanakkale ye nasıl geldi ? Nereden geldi ? Rütbesi neydi ? Nasıl çanakkale Kahramanı olarak ortaya çıktı bilseniz. böyle garip bir cümle kurmazdınız. Diyeyim bu konuyu keseyim.
7 Şubat 1923 te Balıkesir Paşa Camiinde yaptığı konuşma sırasında çekilmiş fotoğraflar vardır Camiide de bazı kataloglarda da. Bende de aslı vardır. Hemde ATATÜRK imzalı... Neden biliyor musunuz ? Çok ilginç bir tesadüf siz bu konuyu açtınız !! Ben Balıkesirliyim. O fotoğrafta Atatürk ün huzurunda 7 yaşında ufacık bir kız vardır. Bilinen ilk kadın hafızı TC nin Çivicilerin AYŞE Hafızı'dır o kişi. Nur içinde yatsın mekanı cennet olsun. Çiviciler in AYŞE hafızı yani ilk kadın hafızımız ufak bir gösteri ile ATA huzurunda hatimini tamamlayarak almıştır bu ünvanı. İşte bu Çiviciler'in Ayşe hafız ı size bu satırları yazan commodore1tr ın anneannesidir. Atanın sağ yanında oturan ise büyük dedesidir. AYŞE hafızın babasıdır yaniii. Zaten PAşa camiini soracak olursan iyi ve geriye gitmeyelim... Neyse İşte sayın Erdem53 bu commodore1tr ın ailesi bir gariptir böyle Çanakkalede de Kurtuluş savaşında da Kore de de Kıbrıs barış harekatında da ailesinden birileri mutlaka bulunmuş şeghit gazi vermiştir. Kardak krizinede bir şekilde commodore1tr dan birileri katılmıştır... Ne tesadüfse Türkiy nin her savaşımında commodore1tr ailesi olmuştur...
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Ben birde ''Lütfen insanların inançlarına saygılı olalım.'' sözü hakkında bir iki düşünce belirtmek istiyorum sonra konuma devam edeceğim. Ama sıralamada değişiklik yaptım Türbanı biraz daha öteleyeceğim gerçi türban aldı başını gidiyor ama araya sokacağım konu onu gölgede bırakacak bu gidişle bir sene sonranın tartışması olacak ;
Neyse konuma dönersem '' Lütfen insanların inançlarına saygılı olalım.'' cümlesi çok güzel cümle olmasına rağmen herkese yakışmıyacak bir cümle. Çünkü bunu kullananlar genelde kendileri saygılı olmayan kişiler ama karşıdan saygı beklemekte üzerlerine yok. Tabiiki bazende gerçekten doğru kullanım oluyor o zaman çok güzel oluyor.
Bazıları için bu sözcük '' ben bir şey dedim mi lütfen saygılı olalım bu söze davranışa '' demek ama bunun karşıtı olarak ta bu sözü edenin ''sizin sözünüze veya davranışınıza'' saygılı olması gerekmeyecektir. O koşul oluşurken gene birinci koşul öne çıkacak ve susacak kabul edeceksiniz...
Oysa ben kişinin düşüncelerini sevmeme beğenmeme eleştirme hakkını savunanlardanım. Aynı zamanda onun bu sevmediğim düşünce lerini savunma hakkınında onda olmasınıda desteklerim. Gerçek anlamda çağdaşlığın gereği budur. Fakat bu sözün arkasına sığınanlar sadece kendileri için bunu söylerler sizi eleştirip yanlış hatalı höt diyip bunu derler. Yahu sen baştan saygılı olsana ?????
Çok somut ve çarpıcı iki örnekle bu konuyu açıklamak istiyorum. Tabiiki gene ateş püskürenler olacaktır ama olsun onlarda çağdaşlaşsın. Herkese lazım....
Kulaklarım la duyduğum için son derece rahat yazıyorum bu örneği sağda solda zaman zaman duyduğumda yok canım demezler.. der dururdum saf saf... Ama duydum. Olmamalıydı ama demekki böyle oluyor artık .Zaten böyle olmasa kutuplaşma olmazdı oda ayrı ...
Türbanlı genç kızlarımız gayet rahat bir şekilde açık giyimlileride kapsayacak şekilde şöyle diyorlar.
'' Taçlandım ben ( Türban a taç diyor) inanan örtünür, örtünmeyen dinsizdir. ''
Ben irkildim. Ama biraz sonra yan masayada mini etekli bir kız geldi yorumu gene yaptı...
'' Maşallah maşallah bacaklara bak okşansın diye açmış. Böyle olursanız her şeyi yaparlarsize istiyrsunuzdur. Bunlar şeytan.'''
Sanırım saygımı korudumda bakışlarım dan anlaşıldı düşüncem dördüde kayboldu....
Şimdi buna kalkıp münferit diyecekler biliorum örtücüleri bunların .Ama değil türban takan kız kendisini cidden taçlandı sanıyor... Rengarenk cicili bicili bir garip şekliyle taç... Neyse... Şimdi benden bu düşünceye inanca saygılı olmam isteniyor.. Eyvallah ama benim düşüncem !!! Yani bu kıza kalkıp bende bir takım düşünceler söyleyemez miyim ?
'' Tacı bilmem de kafan PASLANMIŞ O türban altında ki bone yüzünden kafa derin hava alamadığından oksijen gidemiyor içeri o yüzden örümcek ağı oluşmuş''
demek çok sakıncalı hemen lafı yersin ''Lütfen insanların inançlarına saygılı olalım.'' Onun edikleri gitmiştir. Açık kıza dinsiz dediği ( Saygı duyacaz ya ) şeytan dediği bacaklarını okşanmak için açtığı her şeye müstahak olduklarını hep saygı diye çekeceğiz... Ama sen diyince olmayacak Hadi ya...
Bir düşünceye bir inanca saygılı olabilmeninbirinci şartı düşüncenin inancın başkalarına hakaret saldırı küçük düşürücü olmamasıyla gerçekleşir. O kız dese ki,
'' Ben inancımdan dolayı istediğimden taktım.'' İşte saygı duyulacak inanç ve düşünce budur. İçinden bir şeyler dersen dersin. Kendi isteğiyle takıp takmadığını bile sorgulamazsın susarsın geçer gidersin ama bunu yağmıyorki.. Tahrik sonra saygı bekle...
Kafasındaki türbanı TAÇ olarak görerek konuşan ve onu taktı diye kendisini dindar, takmayanı dinsiz ilan eden; açık kıza okşanmak için diyecek kadar bayağı laf eden birisine laf edilir .Sakın saygı demeyin. O da benim düşünceme saygı duyacak. Tek taraflı saygı yok. Daha doğrusu bir kendine dindar diyenlerde var ve tek yönlü... O saygı duymak zorunda değil...
Şurası bir gerçekki o başı açık mini etekli kız herkimse onun mu yoksa başını türbanla örten kızın mı daha dindar olduğunu kimse bilemez. Aynı şekilde hangisinin daha namuslu olduğunuda kimse bilemez. Bunu söyleyince gene saygısız oluyorsunuz biliyor musunuz!! Mini etekliyi ciddiye almıyorlarda ona beterini de önemli değil ötekininde namussuz olabileceğini ama bilmiyorlarki daha doğrusu biliyorlarda bilmezliğe yatıyorlarki.
Neydi o şarkı bir sen bir ben bir aşk olsa nokta nokta......
Öbür örneği sonra veririm.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Tangör Evren rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Erdem53 ;
Sayın commodore1tr size ne yanıt verecek bilmem ama bu yazım yanıtının hakarete varan sertlikte olmasını ve dolayısı ile forumun kapatılmasını engellemek için yazılmıştır.
...........................
''Sayın commodore1tr ın vermiş olduğu iki linkede baktım ve kendisinin oradan kopyaladığı ayetin aynen alındığını gördüm. Bunu sizde gördünüz. Kuranı kerim in değişmez sözcüklerini değiştiren iletinizdeki ayetle bu ayetlerin ilgisi olmadığını aldığınızı iddia ettiğiniz sitede de bu konuda büyük bir hata yapıldığını farkederek özür dileyeceğinize büyük bir saygısızlık ve kelime oyununa girerek günah işliyorsunuz.
Siz Kur an da Ezan var dediniz commodore1tr yok dedi. Olay budur. Ve bizzat sizin verdiğiniz ayetin yanlış olduğunu ispatla kuranda ezan olmadığını açıkça gösterdi. Kaldıki gerçek bir dindar bunu zaten bilir. Başlıngıçta ulakla seslenmeyle çanla olmuştur namaz için toplanma daha sonra aynen commodore1tr ın anlattığı gelişmeler izlenmiştir. Ama siz ne yaptınız ; haklı çıkmak uğruna Kur an ı değil yorumunu örnek gösterdiniz. Commodore1tr zaten onu demiştiki!! Gereksiz bir çabalama ve karalama içersindesiniz.
Dini bilginizin zayıflığı ortada bu bir günah yada suç değildir. Ama bunun aksine hareket ederek bilenleri suçlamak ; daha önemlisi ayeti çarptırarak mealini sunmak iki yüzlülüktür buda büyük günahlardandır anımsatmam gerekir.
Elmalılı Taktir edersinizki 622 senesinden çok sonra yaşamış ve ezan ı bilen bir aydın dindardır. Zaten o yüzden Kur'an kendilerine tercüme ettirilmiş ona rağmende 32 kişilik bir heyet tarafından harf harf kontrol edilmiştir. Mealini anlatırken namaza çağırdığınız dedikten sonra YANİ diyerek EZAN dan bahsetmesi bunu söylemesi sizin HAKLI OLDUĞUNUZU DEĞİL HAKSIZ OLDUĞUNUZU GÖSTERİR. Kuran da ezan olmadığı için yani diyerek ezan dan bahsediyor . Bunu sizin anlamamış olmanız mümkün değil. Anladığınızı kabul ettiğimizde ortaya sizin adınıza korkunç bir durum çıkıyor . Şirkten büyük gübahlardan yalandan riyadan kaçınınız. Kaldıki aldığınız bölümün ayet değil meal olduğunu biliyorsunuz yani bilerek yalan söyleyerek saptırıyorsunuz. Bu bu forumu açmaza götürür. Bundan dolayı yazılarınıza dikkat ediniz.
Atatürk ile ilgili son yazmış olduğunuz iletideki bilgiler doğrudur. Lütfen siz bir kez daha okuyunuz. Bir uyarı sakın ha sakın commodore1tr ile Atatürk tartışmasına yorumlamasına girmeyiniz. Eğer o bilginizde din bilginiz gibiyse ki dahada kötü gözüküyor Çanakkale ile ilgili yazınızı ağzım açık okudum, commodore1tr çok sert ileti yazar o konuda yani Atatürk dendimi ayarı bozuluyor. Bu sakinliği bulamayabilirsiniz. Atatürk üde pek bilmediğiniz konusunda üzülerek söyleyeyim ki commodore1tr la hemfikirim. O ise Atatürk ün doğmadan önceki aile durumunu bile bilir. Rüyadan çıkalım yola diye bir forum var okursanız anlarsınız. Sizin gibi netten arayarak iki çift söz bulmaz peş peşe sıralar ve genelde onun yazısı sitemizde yayımlandıktan sonra arama motorlarında bir biz çıkarız belirli süre sonra sağ olsun internet hırsızları .
Cevşen konusunda da öncelikle sayın fischer sonrada commodore1tr haklı. Ya hiç camiye gitmediniz yada Rize'de ufak bir ilçedesiniz. Yeni cami avlusu bunlarla dolu Kadıköy ağaoğlu camiine giremezsiniz bu tip üründen size cami avlusundan toplanmış milyonlarca cevşen gönderebilirim.
Farkındamısınız her konuda birileriyle terssiniz ? Herkes hatalı olamayacağına göre iyi düşünmekte yarar var diyorum.
saygılarımla.
Sayın Tangör Evren;
öncelikle şunu belirteyim ki 03.07.2008 tarihli yazmış olduğum cevap hala forumda yok.Hiç kimseye hakaret etmediğim halde neden yayınlanmadığını merak ediyorum.
gelelim yazınıza cevaba; siz yazınızda:
''Elmalılı Taktir edersinizki 622 senesinden çok sonra yaşamış ve ezan ı bilen bir aydın dindardır. Zaten o yüzden Kur'an kendilerine tercüme ettirilmiş ona rağmende 32 kişilik bir heyet tarafından harf harf kontrol edilmiştir.''
Ayrıca sayın commodore1tr de yazısında:
''Buda en güvenilir tercüme Elmalılının ''
Elmalılı'nın ne kadar güvenilir olduğu şüphe götürmez demekki.Peki o zaman bu ayetin iniş sebebini elmalılı aynı tefsirin devamında nasıl yazmıştır bakarmısınız:
''Bu âyetin iniş sebebinde de şu iki rivayet vardır: Ezan okununca müslümanlar namaza kalktıklarında yahudiler gülüp alay ederek "Kalktılar, kalkmaz olsunlar; kıldılar, kılmaz olsunlar; rûkû ettiler, etmez olsunlar" derlermiş. Sûddi'nin rivayetine göre Medine'de bir hıristiyan varmış, müezzinin "Ben şahitlik ederim ki, muhakkak Muhammed Allah'ın Resulüdür" dediğini işittiği zaman "Allah yalancıyı yaksın" dermiş. Bir gece hizmetçisi elinde bir ateş ile odasına giderken bir kıvılcım sıçramış, hane halkı da uykuda imiş, derken bir yangın çıkmış, hıristiyan da bütün âilesi ile beraber yanmış gitmiş, bu âyet de bunun üzerine inmiştir. ''
Siz bu yazıdan; namaza çağrıda, müezzinin çan mı çaldığını anlıyorsunuz acaba?
Gelelim benim Maide-58. ayete nerden baktığıma: www.kuran.gen.tr/
MAİDE-58. Namaz için ezan okuduğunuz zaman, onu bir eğlence ve oyun yerine koyuyorlar. İşte bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır. TÜRKÇE KURAN-I KERİM ( E.HAMDİ YAZIR )
MAİDE-58. Siz ezan okuyarak namaza dâvet edince, bunu alay ve eğlence konusu yaparlar.Onların böyle yapmalarının sebebi, akıllarını kullanmayıp bu güzelliği anlamamalarıdır. TÜRKÇE KURAN-I KERİM ( SUAT YILDIRIM )
www.turkcekuran.com/
MAİDE-58.Namaz için ezan okuduğunuz zaman, onu bir eğlence ve oyun yerine koyuyorlar. İşte bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır. (Kuran-ı Kerim Elmalılı Hamdi Yazır Meali)
Sayın commodore1tr ve siz Kuran'ı Elmalılı'dan daha iyi mi anlıyor ve yorumluyorsunuz?
Cami konusuna gelince RİZE dahil TÜRKİYE'nin bir çok yerinde camilere gittim.Camiye gidince de avlusundan ziyade içerisine girerim.Camilerin avlusunda simit, puaça, incik boncuk gibi malzemeler satan satıcılar olabilir.Siz cami avlusundan satın aldığınız puaça bayat çıktı diye, falan caminin puaçaları bayat deyip camiyi suçlayamazsınız herhalde.
Ayrıca RİZE yi de küçümsemeyiniz.Siz sadece Kadıköy Ağaoğlu camisinin avlusuna gitmiş olabilirsiniz ancak camilerin iç kısımlarına bakarak konuyu değerlendirmenizi tavsiye ederim.
İnternet hırsızlığı şuçlamasını da eğer beni kastediyorsanız şunu söylemek isterim ki; forumu okuyan herkes neyin doğru neyin yanlış olduğunu ve kimin hangi uslupla yazı yazdığını görmektedir.Kendi yazılarınızı ve savunduğunuz kişilerin yazılarını gözden geçiriniz.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Şurası bir gerçekki o başı açık mini etekli kız herkimse onun mu yoksa başını türbanla örten kızın mı daha dindar olduğunu kimse bilemez.
Yazınızı bölüyorum fakat şunu anlamadım ,türbanla örten kişi daha dindar olsa ne olur ? Diğer bir deyişle velev ki daha dindar olsun.Daha dindar ya da en dindar olunca ne olmuş oluyor onu anlamadım ?
Bu bir vicdani husus, mukayesesi gereken bir konu değil.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sayın Erdem 53 ;
Söylenenleri anlamadığınız yada yanlış anladığınız ortada. Bizim dediklerimizle sizin dediklerinizin ilgisi yok. Bu işi uzatmanında ilgisi yok.
İletiniz şimdi girdi ve bizzat tarafımdan onaylandı.
Ben Rize yi severim onu bile yanlış anlamışsınız.
İnternet hırsızlığı ile sizin ne ilginiz var ? Öyle bir şey mi demişim. Commodore1tr 'ın Atatürk le ilgili yazdıkları öncelikle bizim sitede olur çünkü internette bulamazdınız ama sonra internet hırsızları kendi sitelerine taşır bunu demişim ben .Siz ne diyorsunuz.
Lütfen bu iletiye yanıt vermeyiniz.
Osmanlı İle Osmanlı İmparatorluğunu birbirine karıştırdığınız konusunda ciddi şüphelerim var. Osmanlı bir soydur. O soya ait olan kişilerde Cumhuriyet Türkiyesinde sınır dışı edilmişlerdir. Siz Osmanlı torunu iseniz padişahlık hakkınız var demektir ; Yok Osmanlı imparatorluğunun devamı olarak Türkiye'yi kabul ediyorsanız o ayrı bir konudur.
Cümlenizin mantıklı bir izahını kendime yapamadım . 600 lü yıllarda yaşamış olan İslam peygamberi 13. yüzyıldan sonra varlık gösteren bir imparatorluğa nasıl övgü söyleyebilir ? Çok mantıksız. Dine de aklada aykırı bir söylem gibi geliyor bana.
Tangör Beyin uyarısını dikkate alarak Atatürk konusuna pek girmiyorum ama iki satır etmezsem ölürüm...
Atatürk olmasaydı başka komutan olacaktı demenizden sizin çanakkaleyi de hiç bilmediğinizi anlıyorum. Atatürk Çanakkale ye nasıl geldi ? Nereden geldi ? Rütbesi neydi ? Nasıl çanakkale Kahramanı olarak ortaya çıktı bilseniz. böyle garip bir cümle kurmazdınız. Diyeyim bu konuyu keseyim.
7 Şubat 1923 te Balıkesir Paşa Camiinde yaptığı konuşma sırasında çekilmiş fotoğraflar vardır Camiide de bazı kataloglarda da. Bende de aslı vardır. Hemde ATATÜRK imzalı... Neden biliyor musunuz ? Çok ilginç bir tesadüf siz bu konuyu açtınız !! Ben Balıkesirliyim. O fotoğrafta Atatürk ün huzurunda 7 yaşında ufacık bir kız vardır. Bilinen ilk kadın hafızı TC nin Çivicilerin AYŞE Hafızı'dır o kişi. Nur içinde yatsın mekanı cennet olsun. Çiviciler in AYŞE hafızı yani ilk kadın hafızımız ufak bir gösteri ile ATA huzurunda hatimini tamamlayarak almıştır bu ünvanı. İşte bu Çiviciler'in Ayşe hafız ı size bu satırları yazan commodore1tr ın anneannesidir. Atanın sağ yanında oturan ise büyük dedesidir. AYŞE hafızın babasıdır yaniii. Zaten PAşa camiini soracak olursan iyi ve geriye gitmeyelim... Neyse İşte sayın Erdem53 bu commodore1tr ın ailesi bir gariptir böyle Çanakkalede de Kurtuluş savaşında da Kore de de Kıbrıs barış harekatında da ailesinden birileri mutlaka bulunmuş şeghit gazi vermiştir. Kardak krizinede bir şekilde commodore1tr dan birileri katılmıştır... Ne tesadüfse Türkiy nin her savaşımında commodore1tr ailesi olmuştur...
Sayın commodore1tr;
Ben sizi bilmemekle suçlamıyorum ve yadırgamıyorum.Bilmemmek ayıp değildir ama öğrenmek için de biraz çaba lütfen....
Osmanlı peygamberin övgüsüne mazhar olmuştur:
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz :
“Kostantiniyye (İstanbul) elbette feth edilecektir. O’nu feth eden kumandan, ne güzel kumandandır! Onu fetheden asker ne güzel askerdir!” buyurmuşlardır.
Bu hadis-i şerif, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin mucizelerinden bir mucizedir. İstanbul, asr-ı saadette Kostantiniyye ismi ile bilindiği için, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de hadis-i şeriflerinde bu isimle anmışlardır.
Bu büyük müjde, sahabeleri de heyecanlandırmış, İstanbul seferinde bulunmayı arzu etmişlerdi. Bu yüzden, 668 yılında Emevilerin yaptığı İstanbul seferine pek çok sahabe katılmıştı. Emeviler, bu kuşatmada İstanbul’u alamadılar ama, başta Ebû Eyyûb el-Ensarî (R.A.) olmak üzere, İstanbul önlerinde sahabelerden 400 kadar şehit bıraktılar.
Özellikle, ALLAH Resûlü (S.A.V.)’in sancaktarı ve yüce Resul (S.A.V.)i yedi ay evinde misafir eden 96 yaşındaki Ebû Eyyûb el-Ensarî (R.A.)’nun İstanbul önlerinde şehit düşmesi, sahabedeki fetih özlemini göstermesi bakımından oldukça anlamlıdır.
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in bu hadis-i şeriflerinde övülen kişiler olabilmek için; ilki Hz. Osman (R.A.)nun hilafeti zamanında, Şam Valisi bulunan Hz. Muaviye (R.A.) tarafından olmak üzere, Hicri 32. senesinden itibaren pek çok İslâm komutanı ve İslâm ordusu İstanbul’u defalarca, tam 29 kerre kuşatmıştır. Fakat, İstanbul’u fethetmek, askeri dehası bugün de herkesçe kabul edilen 21 yaşındaki Fatih Sultan Mehmed’e nasip olmuştur....
Ha siz hadisleri de kabül etmiyorsanız bilemem.Dilerseniz kimlerden aktarıldığını da yazbilirim....
Osmanlı ile Osmanlı İmparatorluğu nu ben değil asıl siz karıştırıyorsunuz.Benim ne demek istediğimi herkes anladı.Tüküm demek için soyadımın Türk olması veya soyadı Türk olan bir aileden gelmem mi gerekir?
Osman gazi 1258 de TÜRK doğmasına rağmen 1299 a kadar Osmanlı denen birşey yoktu.Osman gazi de TÜRK dü ben de bir TÜRKÜM ve gurur duyuyorum.Geçmişte Türk devletlerinin isimleri farklı farklı olmuştur.Onları saymama gerek yorktur herhalde...
Anneannenizin hafız olması sizin dini konularda Fetva verebileceğiniz anlamına gelmediği gibi büyük dedenizin Atatürk'ün yanında olması da Atatürk'ü anladığınız anlamına gelmez.
Geçmişe bakacak olursak hemen herkesin ailesinden Kurtuluş savaşına katılmış, Kore, Kıbrıs, Güneydoğu gibi yerlerde savaşmış ve şehit olmuş birilerini bulabilirsiniz. Merak ediyorsanız bizim ailede daha da fazlası var. Çanakkale, Sarıkamış, Kore, Kıbrıs va hala Güneydoğuda iki Aslan var.. Merak ederseniz mail adresinize teker teker isimlerini gönderebilirim.
Sayın commodore1tr sizin söylediğiniz gibi bizim ailemiz bir garip değildir ve bu savaşlara da ne tesadüftür ki diye katılmamışlardır.Sadece bildiklerimle değil tüm Şehit ve Gazilerimizle de guru duyuyoruz.
Belki Atatürk'ün yanında oturamamışlardır ama emirlerini yerine getirdiklerine eminim.
,
turk turbanli hikaye,
türk türban bayan hikaye sekiz,
hayvan pornnsu,
https:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage53,
yunan pornnsu,
am sikken turbanll kadln,
cuce kiz pornnsu,
turk turbanli kadnlarla,
http:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage11,
yandik biz pornnsu indir,
ilknur pronsu,
Nesrini pornnsu,
ALMAN PORNNSU INDIR,
asker pornnsu indir,
rus.pornnsu.indir,
hamile pornnsu,
turk turbsnll sm resim 17lik,
turbanll,
amerikan pornnsu,
http:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage33,
http:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage58
Bu iktidarın liderinin de yani RTE nin de mezun olduğu okulların zihniyetini işte böyle yansıtoyorlar. Amaçları bunu dimek bunu zorlamak sonra normal...
Yazan: commodore1tr Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
İstinaf kararı hakkında
10-05-2025, 01:23:51 in Miras Hukuku