+ Konuyu Yanıtla
6 / 69 Sayfa İlkİlk 123456789101112131415162636465666 ... SonSon
51 den 60´e kadar toplam 683 ileti bulundu.
  1. #51
    Kayıt Tarihi
    May 2008
    İletiler
    12
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Post Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    yani gariptirki dunya varoldugundan beridir bilinen tarihle beraber sadece ortadoguya inmiştir peygamberler neden bir avrupaya ,çine hindistana amerikaya,rusyaya inmemiştir yani hep sorun burdamıdır her dönemde şark kurnazları olmustur bu dönemdede bunlar var şu an...işleri yolunda olanlar sadece çember sakallı kuru gıdacılar cemaatçılar ceplerinde dolar eur dindarlar ya butun memleket batmış bitmiş herkes ama herkes bitmiş bunlardan önce devlet borçluydu dısarıya şu an memleketin butun bankaları yabancılara satıldı butun insanlar kaldırımlarda kredi veridiler su an 70 milyonun hepsi borçlu aile birey çivi tel kalmadı ..ha kuru fasulyeyi bırak bunlar yag fabrikalarını almadan önce 5kg yag 11 ytl idi 3 ay öncesinde su an 25 ytl simit 400krş ögle yemegi allah bildigi yapsın diyelim gömün gitsin ölümğ bekliyoruz gibiyiz ölü topragı serpili memleketin uzerinde ölüm sessizligi sessiz çıglıklar gönderiyorum haykırarak



    Hukuki NET Güncel Haber

    Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü... konulu yargıtay kararı ara
    Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü... konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #52
    Kayıt Tarihi
    Jan 2008
    İletiler
    12
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    çok üzgünüm konuyu yine dağıtacağım galiba affınıza sığınarak

    ilk iletim çok alakasız bir yerden bölünmüş iki ileti şeklinde olduğu için sayın cognis tarafından yanlış algılandı sanırım..aynı şeyi söylüyoruz..ben de ihtilaf yok derken bunu kastettim ama ben durum tespitinden sonra çözüm önerisi sundum..

    hala inatla söylüyorum : SONUÇ VERECEK GİRİŞİMLERDE BULUNMA TARAFTARIYIM...
    sayın commodoretr1..çabanız ne kadar takdire şayan..hiç susmadan konuşmak lazım..bilenin mücadele vermesi lazım..çok doğru..ben de "tansiyonum düşüyor"culara çok tepkiliyim..ancak konuşmamın başından beri üstünde durduğum şudur: ÖNEMLİ OLAN SADECE KONUŞMAK DEĞİL AYNI ZAMANDA ULAŞMAKTIR..
    belki şöyle anlatabilirim..siz "esas" üzerinde duruyor aynı savı çeşitli örneklerle destekliyorsunuz..fakat esasta zaten sorun yok..biz sizi keyifle okuruz, farkında olduğumuz konular hakkında daha da derinleşiriz..peki bunların farkında olmayanlara nasıl ulaşacağız? kadınlara hakları anlatılmalı diyorsunuz peki nasıl?bırakın forum ortamını yüzyüze diyalog halindeyken bile etkili olmuyor..
    bir sivil toplum örgütü faaliyetleri çevçevesinde yaşadığım şehrin köylerinde eğitim veriliyordu..köydeki kadınlara saatlerce "hun devletinde kadının yeri"nden itibaren kadının önemi anlatıldı..bununla ilgili resimli okunması kolay kitapçıklar dağıtıldı..kadına hakları bildirildi..medeni kanundan girilip ceza kanunundan çıkıldı..kadın panelden sonra "fırsatınız olsa okumak ister miydiniz?"sorusuna "ben bilmem beyim bilir" diye yanıt verdi !!!!!!(üstelik bu katıldıkları ilk panel de değildi)

    anlatabiliyor muyum?çaresiz hissediyorum..farkındalık düzeyi yüksek olan bu forumun üyeleriyle "usul" tartışmak isterim..din üzerinden anlatmayı denemek, siyasi parti kurmak vs..odak bu olmalı diye düşünüyorum..çözümler ve çözümlerin hayata geçirilmesinde izlenecek yollar..ama bu forumu açan sizsiniz siz yönlendirirsiniz..belki bu başlı başına ayrı bir tartışma konusudur..başka bir forumda.....

    bir daha girmeyeceğim araya..fakat keyifle takip edeceğim..saygılar herkese...

  4. #53
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    515
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Aslında yeni bir konu açmak niyetiyde idim, sonra da bu konuya konumlandırmayı uygun buldum;

    Ece Temelkuran yazmış;

    Milliyet/23.05.2008
    Yetersiz Silahlanmış Kadınlar
    Kapıdan çıkıyordu. Akşam saat 10 civarı. Uzatılmış kapı önü konuşmamız sırasında çantasını açtı ağır ağır. İçinden bir şey çıkardı. Konuşmaya devam ederken çantasını kapattı. Siyah, küçük, silindir ‘şeyi’ elinde evirip çeviriyordu. Baktım, baktım anlamadım. Lafını kesip “Ne o elindeki?” dedim. Güldü:
    “Eau de Pepper!”
    “Neymiş o?” dedim. Cevap verdi:
    “Yeni parfümüm. Türkiyeli kadınların yeni tercihi! Rakipsiz!”
    Dalga geçiyordu, ama elinde tuttuğu “biber gazıydı”. Dedi ki:
    “Artık böyle. Bunsuz sokağa çıkılmıyor. Çünkü güneş battıktan sonra sokağa çıkan, ‘kapalı’ olmayan kadınlar için av yasağı süresiz kalktı biliyorsun!”

    Aylin Aslım, müzisyen.
    Aylin Aslım, kızgın.
    Memleketin haline kızgın.
    Çoğumuz gibi.
    Söz ‘yeni parfümünden’ açıldı ve kapı önü konuşması başka bir hikâyeyle devam etti.
    Aylin, 7 Mayıs’ta İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi kampusunda bir konser vermiş. Kampusa pek de yakın olmayan bir camide ezan okununca emrivaki bir şekilde konserine ara verilmesi istenmiş. Gerekçe şöyle:
    “Ara vermeyince taşlı-sopalı gruplar saldırıya geçiyor.”
    Aylin önce sadece kendisinin zarar göreceğini düşünerek “Gelecekleri varsa görecekleri var. Ben şarkımı söylemeye devam ediyorum arkadaş!” demiş. Ezanı ve kimsenin ibadetini engellemeyecek bir mesafede olduklarını söylemiş. Ama organizasyonu yapanlar, öğrencilere saldırı olacağını söyleyince ara vermiş. Öğrencilerin “mahalle baskısı”nı daha o baskı fiili olarak oluşmadan kabullenmesine epey canı sıkılmış ve demiş ki:
    “AKP’ye, bu baskılara boyun eğiyorsunuz! Yapmayın böyle.”
    Konser sonrası, ekşi sözlük’te bu konuda yazılanların ilginç olduğunu söyledi, baktım. Hakikaten dünyanın en normal şeyiymiş gibi, sanki ezan sırasında bir konsere ara verilmezse konser alanına taşlı sopalı saldırı düzenleyenler haklılarmış gibi bir-iki yorum. “Fatih gibi bir semtte” böyle nasıl yapılırmış? Falan filan.

    Yaşadığımız gerçeklik, tutucu çevrelerce gerçekleştirilen ve iktidar tarafından da desteklenen ama onun kontrolünden çoktan çıkmış yaygın bir insan hak ve özgürlükleri ihlalidir. Bu ihlal, yerleşikleşip meşrulaşarak öncelikle ve kesinlikle kadınları hedef almıştır. Bunun adı İslamofaşizmdir. Ne antidemokrat Kemalistlerin ne ‘tek başına demokrat AKP’nin dedikleri umurumda:
    Bu, sokağın gerçeğidir. Kadınlar, bu ülkede, bu ülkenin sokaklarında sıfırlanmıştır.
    İslamofaşizmi “eau de pepper”larla kaçıramıyoruz. Örtülü olmadığımız için, yanımızda bir erkek olmadığı anlarda ve bilhassa güneş batmışsa bizi ‘avlamak’ istiyorlar. Biz, en meşru av hayvanıyız.

    Aylin, sokağa ‘silahsız’ çıkamıyor. Var mı gerisi?


    Devam edelim, Aylin Asım ile;

    Bu ülkenin erkeği kadınını sevmiyor.
    Bu ülkenin erkeği, kadınına tecavüz etmeyi,
    onu dövmeyi,
    aşağılamayı seviyor.
    Onun kıçını başını örtüp, ‘başını bağlayıp’ eve kapatmak,
    doğurtmak,
    sokaklarda meydan dayağı atıp sindirmek istiyor.
    Görünmez olsun, yok olsun istiyor!

    İnsan insanı anlamaya, tanımaya çalışarak büyüyor.
    “Yaşadığın yer burası. Insanı da bu. Nedir? Nasıldır? Niyedir?” diye diye gelmiş miyim 30’lu yaşıma? Gelmişim.
    “Ne anladın?” Lafı dolandıracak halim de kalmamış, vaktim de:
    Sapkın ve ikiyüzlü bir millet miyiz biz?

    Eğer bu topraklarda kadının sevildiği, adam yerine konduğu (ne? adam mı?!) bir zaman var idiyse de, bu ben doğmadan çok, gercekten çok uzun zaman önceydi herhalde.

    Büyüdüğüm bu ülkede kadının gelip gelebileceği güya en yüksek mertebe anneliktir. Ama bütün Türk erkeklerinin koşulsuz saygı duydukları anaları, kavgada ettikleri en acayip, en ağır küfürlerin baş kahramanıdır.
    Anasına bacısına laf edeni çok fena yapar Türk erkeği haa! Ama psikopat koca evinden hallice baba evine dönmek isteyen bacısı ‘bozuk mal’dır aynı zamanda, kezzapla silinmesi, bir şekilde yok edilmesi gereken ‘kara leke’dir…

    Beyaz gelinlik, önünde secde edilesi masumiyetidir kadının; ama beyaz gelinlikli barış elçisi Pippa ‘aranan, kaşınan,yollu’ GAVUR kadındır bu topraklarda!
    Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, hanginiz Pippa’nın gelişini okuduğunuzda ya da seyrettiğinizde, bu topraklardan sağ salim geçip gidebileceğini düşündünüz? Daha gazetede okur okumaz kötü bir his yerleşmişti içime, içten içe biliyordum iyi bitmeyeceğini hikayenin.
    Hepimiz biliyorduk!
    Hala utanıp sıkılmadan “Her yerde var sapık kötü adamlar” diyebiliyor musunuz?
    Her yerde var evet, ama burda biraz daha mı fazla sanki???
    Sanki artık daha mı kolay sokak ortasında kadın dövmek? “Kadına el kalkmaz” inceliği ne ara ve nereye kayboldu?


    Kaç kız çocuğu ‘Dikkat et, çekiverirler bir kenara, beceriverirler’ korkusuyla büyütülmemiştir bu ülkede?
    Kaç kız arkadaşında yatıya gönderilmiştir gönül rahatlığıyla, “mazallah sapık çıkar babası abisi falan; belli mi olur?”
    En nihayetinde, kendi kızına/kızkardeşine, amca/teyze/komsu kızına, hatta bebeğine tecavüz EDEBİLECEK işkence edeBİLECEK, yahu otlaktaki hayvanıyla ‘milli’ olaBİLECEK adamların yaşadığı bir ülke değil midir burası?
    Issız bir sokakta arkadan gelen ayak seslerini duyduğunda, cüzdanı telefonu kaptırmak değildir kadınların içine düşen ilk korku. Belli mi olur?

    Kendi orta çağını yaşayan Ortadoğu’da bile kadına yönelik şiddet oranı en yüksek Türkiye’de!
    Hala bilmeyen varsa: Her üç kadından biri şiddet görüyor bu ülkede!
    Bu rakamlar elbette, sadece rapor edilen vakalar; edilmeyenler??? Aile içi tecavüz, taciz, dayak, her çesidinden şiddet oranı fezaya ulaşmış. Türkler, nihayet ve resmen, fezadayız yani!
    Ali Ayşe’yi sevmiyor. Ali Ayşe’den nefret ediyor. Onu aşağılamayı, ezmeyi, ezikliğiyle alay etmeyi seviyor. Döve döve görünmez olsun, yok olsun istiyor. İyi geliyor bu ona, daha bi erkek oluyor, anlarsınız ya…



    Yakın Gündem'den; 'Şu üç Çocuk Talimatı'nın da bu mevzuya ilavesi şart!!

    Emre Daşar'ın kaleminden;
    Tam da Kadınlar Günü vesilesiyle, başbakanın Uşak’ta yaptığı konuşmada, kadınların “Bir dertli kardeşi” olarak onlara en az üç çocuk doğurmalarını salık vermesi, gelişmişliği bu düzeyde olan bir ülkede şaka olamıyor maalesef. Gülüp geçemiyorsun yani.
    Türkiye’deki ortalama varlığı sıfırın altında seyreden kadının, siyasetin tatlı okşamalarının terennüm edilerek de geçiştirileceği böyle bir günde “döl tutmaya” teşvik edilmesi, nerede hükümran olduğunu çok iyi bilen bir muktedire uygun düşüyor elbette. Hani, üzerinde iyi duruyor…

    Başbakan bunu söylerken yalnızca “ümmetin çoğalmasını” aklından geçirmemiş olabilir hakikaten. Kadının yoksunluk sınırındaki hayatına dolanıp o hayatla lanetlenen ve o lanetle büyüyüp birer yetişkin olan çocukların, kendi zaviyesiyle malul iktidarları her daim erekte tutacağını da düşünmemiş olabilir o an için. İnanırım da buna. Lakin partisinde kadını vitrin tanziminde kullanılan bir aksesuar olarak gören başbakanın, bir Kadınlar Günü’nde kalabalığa yaptığı konuşmadan elimizde kalan bu mu olmalıydı Allah aşkına?

    Başbakanın ve badem bıyıklı himayesinin kadına denk düştüğünü düşündüğü yerin, tüm o partisinin ve sözlerinin vitrinindeki şık duruşların dışında nereye tekabül ettiğini bilmek için keskin gözlem gücüne filan gerek yok aslında. Bu ülkede piştiyseniz, pişiyorsanız bilirsiniz.

    Karısını döven AKP’li vekilden; 30 yaşında doktorasını bitirmiş eğitimli bir erkek iken, annesinin görüp beğendiği 15 yaşındaki, orta mektep talebesi bir çocuk-kadını “helali” yapan cumhurbaşkanından; Meclis’teki şimdi sebebini hatırlamadığım bir toplantıya eşleriyle birlikte gelen bıyıklıların, gazetecilerin mikrofon uzattığı eşlerini konuşturmamak için adeta sürükleyerek oradan kaçırmalarından; iktidar partisi vekillerinin neredeyse tamamının itinayla başörtülü eş seçmesinden, kadından önce başına bakmasından; AKP’nin kurucuları arasında yer alan ve başbakanın danışmanı Cüneyd Zapsu’nun, “Türbanını çıkar demek donunu çıkar demekten farksızdır!” özdeyişinden de öğrenilecek çok şey var kuşkusuz

    Konuşmasında, muhtemelen aile planlamasından filan bahsedenleri kastederek, “Bunlar Türk milletinin kökünü kazımak istiyor” diyen başbakana şu söz söylense de, o gürültüde çıktığı otobüsün tepesine ulaşmıyor elbette:
    “Dölü şelaleler gibi çağlayan bir milletin kökü yoksulluktan, eşitlik ve insanca yaşama yoksunluğundan kokmaya başladıysa ne yapmak gerekir sayın başbakan? Dölümüzü ne kadar daha yukarılara fışkırtırsak kurtuluruz karanlığımızdan?

    Kadın ve erkek diye iki ayrı sözcük bile kullanmadan, insanına insanlığını inandırmış, sosyal devletin tavanına vurmuş ama nüfusu yaşlı ülkelerin ihtiyarlığına hayıflanmasıyla; böyle giderse 2030 yılında nüfusunun çoğu 60 yaşın üzerinde olacak bizim buraların, çalışan kadının çocuğunu emzirme saatlerini ve kreş hakkını bile elinden alan kapıdaki istihdam paketinin de arifesinde, gelecekteki muhtemel ihtiyarlığına hayıflanması arasında nasıl bir döl niteliği vardır Sayın Erdoğan?
    Ulaşmıyor tabii… Balkonları çok yüksek onların, otobüslerinin başı arşa değecek. Bu sözler oralara ulaşmıyor. Araya, parazitleri ayırıp yok sayacak kadar bir mesafe muhakkak konuyor.

    İnsan varsa başarı vardır diye temellendiriyor bu tavsiyesini başbakan. Bir ekonomide aslolanın insan olduğunu söylüyor.
    Başbakanın sözüne doğruluk payı vererek doğurduklarından kıvanç duyan, üç ve fazlası için kendini cesaretlendirenlerden kaçı, kendisinin bulunduğu yerdeki başarının birkaç puanını da, dilediği vakit bozdurmak üzere kendi hanesine yazabiliyor? Kaçı, daha düşük ücretle daha fazla çalışmanın dışında piyasadan faydalanabiliyor?

    Üç kuruşluk sosyal haklara bile gözünü dikecek kadar tenezzülünü düşüren bir iktidarın, milletin kökü kurumasın diye “beline kuvvet kurban olduğum” demesi, insanın aslında ne için “aslolan / lazım olan” olduğunu anlamaya yardımcı olmuyor mu?
    Bütün bunları düşününce bu ülkenin istikbaline dair baktığınız ufuk mu bulanıyor, yoksa o ufka bakan gözlerinize mi bir perde iniyor?

    Bir ülkenin muktedirleri azıcık olsun korkmuyorsa mevcut ve doğması muhtemel çocuklardan, her bakımdan; muktedire haklı bir korku salanlar da tek tek temizlendiyse zamanın birinde topraktan, elbette doğurun diyecektir başbakan. Korkmadan doğurun. Allah ne verdiyse…

    Kamyon zaten dolaşıyor mahallede. Ardına üç koli fazla atarsın, budur yani…
    Kimliğini taşıdığı milliyetin dölünün yürümesi için değil de, insanın kendisi, bizatihi insan olan yanları için mi insana değer vermesini bekliyordunuz siz bu memleketten?
    Anlamadım! Pardon?!



    Şimdi geldik kurufasulye'nin faydalarına;

    Ümit Alan'ın kaleminden cümleler..,
    ASPAVA’yı çoğu kişi bilir. Kimilerine göre Allah Sağlık Para Aşk Versin Amin, kimilerine göre ise Aşk’ın yerine afiyet veren bir kısaltma.
    Ümit Deniz’in1950’lerde ünlü olan polisiye romanlarındaki Murat Davman karakterinin repliğinden gelen bu kısaltma, genellikle kebapçı ya da bakkal ismi olarak kullanıldığı için aşk kısmının zamanla afiyete dönüşmesi şaşırtıcı değil. Üstelik bu haliyle AKP’nin politikalarına da uyuyor.
    İktidara geldiğinden bu yana istikrarlı bir şekilde neo-liberal politikaları dayatan AKP’nin bu tavrına istikrar diyenler oldu. İstikrar ilüzyonu kimi çevrelerde öyle kabul gördü ki, AKP’nin seçim kampanyasının bile kilit lafı oldu. Peki bu istikrarın sonuçları ne olacaktı? Bu istikrarın sonuçları işte yavaş yavaş etkisini gösteriyor; AKP’nin gerçek yüzü ortaya çıkıyor. Sosyal devleti hızla budayan AKP’nin bunun yerine koyduğu şey; ASPAVA oldu. Bu neo-liberalizmin bize özgü bir sunumuydu.
    Saf neo-liberalizmi dünyanın hiçbiryerinde bir formüle bağlamadan sunamazsınız. Türkiye’deki formül İslamcılık. Sosyal devletin yerine sadaka sisteminin konulması da bunun bir sonucu. Sağlığı ve parayı devletten beklemeyin, Allah verir demeye geliyor bu. Allah verir beklentisi de “sadaka” boyutlarında kimi dernek ve kuruluşlarca sağlanıyor. Bu dernek ve kuruluşların nasıl finanse edildiği aşikar.
    Türkiye çalışma haklarıyla ilgili olarak AB standartlarının çok çok gerisinde. Buna karşılık AB ihale yasası ya da kapatma davasında gösterdiği hassasiyeti Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası yasa tasarısında göstermiş değil. Diğer yandan Türk-İş de ne meydanlarda ne de aktif mücadelenin içinde görülebiliyor. Anlaşılan onlar da bu sessizlikle ASPAVA’yı onaylıyor.

    İşçisi, kamu çalışanı, esnafı, çiftçisi, emeklisi, yaşlısı, genci, ev kadını, öğrencisi 6 Nisan 2008 Pazar günü saat 14:00’te Kadıköy’de mitingte olacaklar. Bu miting ve benzerleri hem AKP’yi gerçekçi bir yerden yıpratmak, hem de bu yazının ana fikri olan ASPAVA’yı kırmak için büyük fırsat olacak. Diyorum ki, hazır Hatırla Sevgili dizisiyle bir şeyler yalan yanlış da olsa hatırlanmışken, kapatma davasıyla değişen gündemi yeniden lehimize çevirme fırsatı doğmuşken meydanlara çıkmak gerek. Meydanlar yeni bir dil kurmak, yeni sözler söylemek için en doğru yerler. AKP’yi zayıflatacak gerçekler ancak oralarda meydana çıkabilir. O halde bize dayatılan ASPAVA’yı AKP Sadaka Politikanla Ahımızı Vahımızı Alırsın’a çevirmek, taleplerimizi meydanlarda haykırmak gerek.


    Uzun oldu farkındayım,,, okudukça da insanın ruhu daralıyor. Mu?? Olabilir))) Kafamız dağılsın, bir fıkra ekliyeyim, Çetin Altan'ın köşe yazılarda okumuştum,,,ki pc'mde copy paste marifetiyle saklarım yazılarının arasına serpiştirdiği fıkraları, yeri gelmişken buraya da copy paste edeyim bunlardan birini)))

    ''Ağır Ceza yargıcı, bir tecavüz davasını yürütürken; karşısındaki cüce sayılacak boyda, sıska, çelimsiz erkekle; boyu 1.85'i aşan, iri yarı mağdur kıza bakar.
    Aklı pek yatmaz, sıska çelimsiz, cüce erkeğin böyle bir tecavüzü nasıl işleyebildiğine; olay yerinde keşif ve tatbikat yapılmasına karar verir.

    Keşif günü dağ başındaki bir köye gidilir. Tecavüz olayının evin bahçesinde, tenha bir köşede gerçekleştiği iddia edilmektedir.
    Yargıç, cücemsi oğlana:
    - Anlat, der; nasıl oldu?
    Sıska, çelimsiz genç, kızın neredeyse ancak yarı beline gelmektedir. Ama çaresiz, kızın yanına yaklaşıp anlatmaya çalışır:
    - Bir biriketin üstüne çıktım, öyle oldu.
    Cüceyi, bir biriketin üstüne çıkararak bir deneme yapmaya kalkarlar. Oğlan, yine ufacık cüce kalmaktadır iri yarı kızın yanında.
    Yargıç, kaşlarını çatmaya başlar.
    Bu kez, cücemsi erkek:
    - 2 biriketin üstüne çıkmıştım, der.
    2 biriket üst üste konup, bir deneme daha yapılır.
    Yine olmaz.
    Ufacık erkek, bu kez de:
    - 3 biriketin üstüne çıkmıştım, der.
    Kendisi, yeni bir denemede 3 biriketin üstüne çıkarılınca, pat diye yere düşer.
    Yargıç artık iyice sinirlenmiştir:
    - Hey buraya bak, sen adaletle dalga geçip kafa mı buluyorsun ha, diye bağırmaya başlar.
    Bu sırada iri yarı kız, duyulur duyulmaz bir sesle ve yörenin şivesiyle:
    - Accük de, der; ben çömeliverdim.
    Seçim sandıklarıyla, her zaman durumdan yakınıp duran seçmenleri anımsatıyormuş gibi bir fıkra işte.
    Galiba seçmenler de azıcı çömeliveriyorlar''

  5. #54
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    515
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Ana başlığın 'kadın' teması'na ithaf edilmiştir.


    Hani hemcinslerime de kızmıyor değilim ama...,
    Biraz da samimi olmak gerekiyor...(yazıyla da üç nokta)
    Hadi samimi olalım,,,
    Hadi günah çıkaralım,,,
    Sn Commedore1tr'in (sadece bu mevzu için 'SİTE'de mevcut tüm iletileriyle) kalemi olsa idi elinde bir sürüsü çürüğe çıkar, şişelerce mürekkep tüketirdi, klavye biraz daha kullanışlıya en azından...,
    ama bu elverişlilik ne zihinsel emeği, ne de 'SEN YANMASAN BEN YANMASAM BİZ YANMASAK NASIL ÇIKAR KARANLIKLAR AYDINLIĞA' türevli temin ettiği mekaniği hafife almaya, xlarge sosyal içerikli cümlelerle haklılıklar ya da karşıtlıklar ortaya koymaya yeterli olmaz.
    Yani Sn Commedore1tr erkek haliyle kadınlarımızın içler acısı halini ortaya koymak için araştırır, okur, gözlemler ve tüm bu külliyatını da 'özet' çıkarır gibi sunmak yerine kendi beyin ve birikim süzgecinden geçirip kendi öznelliğini de katıp sunmak için çırpınıp didinirken..., biz kadın halimizle genel/feminist broşürler gibi/ezbere cümlelerle 'ya evet, hah öyle, şöyle de bir durum var'/bizce de öyle,,,msi cümlelerle sanki biraz üzerimize alınmıyor gibiyiz.

    'SEN YANMASAN BEN YANMASAM BİZ YANMASAK NASIL ÇIKAR KARANLIKLAR AYDINLIĞA'
    tüm bir bakış açısını ifade etse de; doğru bir önerme, net bir soru oysa,
    Özelleştirilmeli!!!

    ÖZ'eleştirilmeli!!!

    Hiç kimseden çekmedim kadınlardan çektiğim kadar, naçizane ömrümde)))

    Sanırım ilkin anne 'kadın'a dair negatif ayrımcılığı sergiler. Hani 'kızım da olsun istiyorum ama, illa oğlum olsun' dramatik bir arzu'dur. Üstelik iç sesimizin böyle bir ezberi, ya da genetik kodu vardır,,, ve tüm farkındalıklarımız bu iç sese? genetik koda? ne ise halen müdahale edememiş, sus artık bakayım sen diyememiştir.
    Tüm cinsel sapkınlık paranoyalarımızı kız çocuklarımız üzerine geliştirir, kimimiz hayli felaket senaryolu, kimimiz hayli despot, kimimiz daha entellektüel söylemlerle amma illa onların beyinlerine de sağlıklı beslenme menüsünün protein/vitamin değerleri gibi olmazsa olmaz biçimde çocukluğundan itibaren yıllara sari bir yayılım içinde tohumlandırır, filizlendirir, meyvelerini de 'ahlaklı' lezzette hem yiyip, hem de eşe dosta ikram için almak isteriz.
    Eğer ki illa sıfatına haiz erkek çocuğumuz da var ise; onun da gözünü açmak lazımdır, velhasıl şöyle tazesinden bir eksik eteğin eteğine düşüverip, tüm sermayesi heba oluverecektir. Oğullarımız hele ki yeni yetme'ye başladıklarında ah ne saf, ne temiz kalpli, ne de kandırılmaya müsaittirler.., ve şu kadın, kız milleti diye salınıp gezen 'hem cinslerimiz' aslında bir şeytandır...,

    Ben kadınların, kendi makus talihlerini? pek de yenmek gayreti, amacı içinde olmadıklarını düşünüyorum,,, yukarıdaki kısa bir anekdot,,, yaşamın her anı, her mekanı, her türlü perspektifi içinde çoğaltılabilir.
    Hayatın kendisini var'etme erkine sahip olmamız,,, hayatı yaşama biçimimizi de tümden resmetme erkini yine bize zimmetlemiştir.
    Bu her çağda, her toplumda böyledir, geçerlidir... Bizim, yani kadınların,,, tamamen, topyekün bir biçimde dünyada 'kadın' olgusunun duruşuna dair
    gerçekçi bir rahatsızlığımız yoktur. Hiçbir çağda olmamıştır. Bu yüzden kadın haklarına dair edinimler uzun yıllara sirayet eden mücadelelere sahne olmuş,,, bu mücadelelere karşı en sert muhalefet yine kadınlardan gelmiştir.
    Ve kadınlar, erkeğin her yaşta sığındığı 'anne', seviştiği 'sevgili', kucakladığı 'kızı' olarak hep hayatlarının merkezinde bir yerde, ya tüm bunlarla, ya da herhangi biri olarak illa ki vardılar, anlamlıydılar... Bunların her biri, ya da herhangi biri için; erkekler çalıştılar, çabaladılar, yaşadılar, yaşattılar, öldüler, öldürdüler.., galiba biz kadınlar biraz da kendimize biçtiğimiz elbiseyi giyiyoruz(((

  6. #55
    Kayıt Tarihi
    Jan 2008
    İletiler
    12
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    sn cognis

    eğer yazılarınızda gönderme yapmak yerine üyelerin yazılarından açıkça alıntı yaparsanız üyeler de üstlerine alınma konusunda tereddüde düşmezler....hem daha nazik olur sanki!!!

    eğer karşınızdakini hafife almıyor aksine ona saygı duyuyor sonuna kadar hak veriyorsanız ama değinmek istediğiniz başka bir konu da varsa hem karşı tarafa olan inancınızı belirtmek hem de diğer sorunuzu nazikçe sormak üzere "evet doğru, çok haklısınız, fakat….." kalıbını kullanırsınız.....

    söylenenlerin bizzat sizinle ilgili sorunlar olduğunun farkında iseniz bunların üzerinde düşündüğünüzü, üstünüze alındığınızı "anlattıklarınızla derinleşiyoruz" cümlesiyle ifade edersiniz......

    eğer hem sorunların hem de sorunların bilincinde bile olamayanların,kader deyip geçenlerin bilincindeyseniz ve sorunun ancak kollektif bilinçle aşılabileceğinin de farkındaysanız; kadın sorunları konulu tartışmada kendinizi "genel hedef kitle" içinde görürken sorunların bilincinde bile olamayanları "özel hedef kitle" addeder ve bildiklerinizi onlara da aktarmayı sorumluluk bilirsiniz...çünkü sadece sizin kendinizi değiştirmenizin yetmeyeceğini de bilirsiniz... bunun kaynağı entellik, feministlik ya da kendini sorundan soyutlayan “ben aştım bunları” anlayışı değil toplumsal duyarlılıktır!!!



    eğer “yanma” olgusunun araştırıp yanlış gidenleri öğrenmenin ve hatta anlatmanın yanında bu yanlışların düzelmesinde bilfiil rol oynamayı da içerdiğini düşünüyorsanız, size anlatılanlarla yetinmeyip bu konuda da fikir sahibi ve fiilen çaba içinde olduğundan emin olduğunuz, “bu foruma dünyaca ileti yazan”lara bunları değiştirmenin yollarını sorarsınız uygulamak üzere….zira kadınlar olarak biliyoruz gece dışarı yalnız çıkınca neler oluyor,üçümüzden kaçı dayak yer fakat engelleyemiyoruz!!!


    sorunlar yerine çözümleri konuşmadığımız daha doğrusu sorunları çözümleriyle birlikte konuşmadığımız sürece her gün yeni bir dramatik vaka keşfedip kadın dramlarına sadece ağlamayı “x-large” sosyal içerikli cümlelere tercih edeceğiz..daha korkuncu buna da “yanmak” diyeceğiz….


    eğer eleştiri ve yorumlarınızda biraz daha insaflı ve düşünceli davranırsanız, en azından sizin dışınızdaki üyelere söylenenleri olduğundan farklı aksettirmezseniz bu daha iyi niyetli bir yaklaşım olur inanın.....kimseyi hafife alıyor değilim!!!!!!

    saygılar...

  7. #56
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    515
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Alıntı birdahadüşün rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    sn cognis

    eğer yazılarınızda gönderme yapmak yerine üyelerin yazılarından açıkça alıntı yaparsanız üyeler de üstlerine alınma konusunda tereddüde düşmezler....hem daha nazik olur sanki!!!
    gönderme yapıldığı zan'nedildi ise de bu iletilerde bilakis yapılmamıştır,, bundan dolayı da kime, nasıl gibi üst'e alınma hususunda tereddüt yaşanması pek tabiidir. Zira üst'e alınacak bir durum yoktur, tereddüt bundan hasıl olmuş olabilir...ama itiraf etmek gerekir ki iletiniz içeriğinden teredütü aştığınız, üzerinize bal gibi alındığınız sabit,,,
    hem benim fikrim gelmiş'tir yazmışımdır, kimse ile alakalı değil,,, mevzuu ile alakalı,,, mevzuu'lar şahsiyetlere özel mevzuular değil üstelik...ilginç?? hayret?? şaşırdımmm.., inanın ki. Galiba burda şahısları temsil eden nick'ler,,, kendilerini mevzuular üstü bir yerde mi ne görüyorlar? Anlamadım ki,,, nazik konular bunlar))

    Sizin birkaç ileti önceki iletiniz dikkatimi çekmişti, sizi de tereddüte düşürmeyecek bir biçimde fikirlerimi foruma eklemiştim,,, ama dikkat ederseniz yazdıklarınız ile kişiliğinizi hiç bağdaştırmadım..., siz de bağdaştırmayınız, daha nazik olur mu bilemem ama inanın daha etik olur.
    Zamanla yüzgöz mü ne olunuyor ki?? anlamadım, siz bana 'balans ayarı' mı yapmaktasınız?? adap dersi mi vermektesiniz???

    Burda kişiler yoktur, ben böyle bakarım, cümleleri okurum, fikri NASIL ANLADI isem,,,(anlamak da izafi bir eylem'dir zahir) ona göre üç beş cümle eklerim,,,
    kişilerle derdim olmadığı gibi, fikirlerle de husumet geliştirmem,,, fikirler tartışılabilir, çekişebilir,,, hiç de hoşumuza gitmeyebilir,,, çok da hoşumuza gidebilir,,, fikirlerin öpüp okşanmaya ihtiyacı olmadığı gibi, katli de gerekmez.., biricik ihtiyaçları 'tahammül'dür.

    Yani beğenirim, beğenmem o naçizane bana kalmış,,, izniniz olursa...

    Ancak..., Son iletinizi fazla şahsi, haddi aşmış, adıma tesis edilmiş yargılarla bezeli, fazla kişiselleşmiş (ne alaka???) buldum.

    Sinerji yapalım derken, anarşi çıkacak az daha???

    "eğer “yanma” olgusunun araştırıp yanlış gidenleri öğrenmenin ve hatta anlatmanın yanında bu yanlışların düzelmesinde bilfiil rol oynamayı da içerdiğini düşünüyorsanız, size anlatılanlarla yetinmeyip bu konuda da fikir sahibi ve fiilen çaba içinde olduğundan emin olduğunuz, “bu foruma dünyaca ileti yazan”lara bunları değiştirmenin yollarını sorarsınız uygulamak üzere….zira kadınlar olarak biliyoruz gece dışarı yalnız çıkınca neler oluyor,üçümüzden kaçı dayak yer fakat engelleyemiyoruz!!!"

    emredersiniz!!!! Sahi siz kimsiniz??? Ne düşündüğümü, ne düşünEmediğimi, hangi role soyunup, hangi rolü giyindiğimi nasıl, hangi cüretle takdir etmektesiniz? İlaveten bir de önşartla adres göstermektesiniz??? Uygulamak ya da uygulamamak üzere yol yordam soramaz mıyım? Bu adreslere müracaat edip yol yordam sormaz isem? durumum ne? yol'suz, yordam'sız, az nazik bir vaziyet mi bahtıma düşen??
    Cümlelere biraz kıymet vermek lazım,,, cümleler iki kere konuşur... Bazen onları neden kurduğumuzu 'takkeyi önümüze koyup' düşünmemiz lazım. Kurmalı mıyız? Kurmamalı mıyız? Kurduk diyelim iç sesimizle,,, savurmalı mıyız? savurmamalı mıyız?? Zira savrulmuş cümleler aynı zaman da 'savruk' turlar.
    YERİNDELİK başka bambaşka bir hal oysa,,, tavsiye ederim, ki artık size tavsiyelerde bulunmak gibi bir imkana kavuştum sayenizde,,,


    HAMİŞ; Anlatım tarzım, yazı dilim hoşa gitmeyebilir,
    ancak; dikkatliyimdir,
    ancak; düşünerek yazarım,
    ancak; çizgimi sabitlerim, asla kişilere işim olmaz, fikirleri istisna; fikirleri ile kişileri, kişilikleri tacize yeltenmem,,,
    ve ancak jargon'umu ne lümpen, ne de adapsız diye kimse addedemez.

    Bir de açıkça belirtilmedikçe genel söylemleri kendimle bağdaştırmam))) Kişi kendinden bilir işi, ondan olsa gerek,,, özele dair söylemlerimi tereddüte mahal bırakmayacak netlikte açıkça muhatabını belirterek yaparım.... böylece üzerime gerekeni alınır, gerekmeyeni alınmam))) Bunu da içtenlikle tavsiye ederim, lüzumsuz gerginliklere heba edilmeyecek kadar değerlidir her an'ımız...
    Konu cognis tarafından (27-05-2008 Saat 02:31:05 ) de değiştirilmiştir.

  8. #57
    Kayıt Tarihi
    May 2008
    İletiler
    584
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Sorun, genelleme yapılmasından kaynaklanıyor. Sn Cognis kadınların makus kaderini aslında yenmeye istekli olmadıklarını söylerken "bütün kadınlar" ın bu kapsama girercesine algılandığını bilerek konuşursa bunun bir genelleme olduğunu daha iyi anlayabilir. . Böyleleri elbette vardır hatta kadınlığını kullanarak birilerini etkilemeye çalışan ve ortalıkta şen kahkalar atarken civelek bir tarzla pohpohlanmasını bozan başka bir kadına bozuk atanları sanal ortamda da gördük biz:o Fakat arkadaşlar sorun genellemelerle aşılamaz.

    Bakınız biz farkındalığı yüksek, belli bir sosyo-ekonomik düzeyde ve eğitimli kadınlar olarak oturduğumuz yerden ne kadar konuşursak konuşalım , kadının statüsündeki yükselme ancak toplumsal bakışın değişmesi ile mümkündür. Cinsiyete göre ayrımcılık ama pozitif ayrımcılık gerekiyor bazı konularda. Eşitlik istiyoruz demiyorum zira zaten doğa bize analık yetisini verirken cömert davranmış fakat sosyal anlamda bu bile ,bize yüklediği sorumluluklarla eşitlik bile bizi kurtarmaz. bizi erkekmiş gibi algılayarak verilen bir eşitlik yine kadının zararına olur.

    Sn birdahadüşün, bu konuda kadınlara yönelik bilgilendirme -eğitim çalışmalarından ve bunlardan alınan düşük verimden bahsetmiş. Doğrudur. Buna benzer sonuçlarla uygulamalarda ben de karşılaştım ve bununla karşılaşmak için çok da ücra yerlere gitmemize bile gerek yok bakınız. Maalesef öyle.

    Kadının toplumsal yerini hak ettiği noktaya getirmenin tek yolu, kadının kendisine bakış açısını değiştirmektir. Biz bunları eğitimli kadınlar olarak konuşurken, memleketimin her köşesinde kadınlar kadın olmanın sadece dişi özellikler taşımak ve doğurganlık olduğunu, bunun doğuştan ona böyle verildiğini düşünüyor ve de en önemlisi KENDİSİNE YAPILAN HER TÜR MUAMELEYİ HAKLI BULUYOR. Önce kendine insan olarak bakabilmek gerekiyor. Olay budur. Şiddeti ,istismarı, ikinci sınıf görülmeyi kendisine hak görebiliyor bazı kadınlar. Değiştirilmesi gereken budur ve bu bakış açısının değişmesi inanın çok zor. bu bir kültür değişimi gerektiriyor. dinin kadına bakışı da olumsuz. gelenekler tamamen kadının namusuna endeksli ve o nasıl bir namus anlayışıdır ki küçücük bir bakış ya da kadının bir şeyleri yapmış olduğu şüphesi ile bile kirlenebiliyor ve kanla temizleniyor. buna da töre deniyor.. !

    kadının bulunduğu ortamda kadınlığını kullanması ve bundan dolayı da bulunduğu durumdan kurtulmak için çaba göstermek istemediğine ilişkin tespit çok ağır bir tespittir. bunu hayata geçiren kadınlar yok mudur? vardır elbet.. o bile kadınlığını bu şekilde kullanabileceğini ,işveli güzel bakımlı olmasının akıllı olmasından daha makbul olduğunu sizce nerden öğrendi? kadından beklentilerin bu yönde olmasından olmasın sakın???

    cognis arkadaşımız demiş: "erkeklerden çekmedim kadınlardan çektiğim kadar diye . valla doğru gibi sanki) var işte aramızda böyle dediğiniz tiplerden..çıkıyor naapalım.. :o kadın gibi kadın olmayı da herkesten beklemiyoruz..nasıl ki adam gibi adam bulmak da zorsa ,kadın gibi kadın bulmak da zor galiba:rolleyes:

  9. #58
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    515
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Alıntı Akademik Sultan rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Bakınız biz farkındalığı yüksek, belli bir sosyo-ekonomik düzeyde ve eğitimli kadınlar olarak oturduğumuz yerden ne kadar konuşursak konuşalım , kadının statüsündeki yükselme ancak toplumsal bakışın değişmesi ile mümkündür.
    Sn birdahadüşün, bu konuda kadınlara yönelik bilgilendirme -eğitim çalışmalarından ve bunlardan alınan düşük verimden bahsetmiş. Doğrudur. Buna benzer sonuçlarla uygulamalarda ben de karşılaştım ve bununla karşılaşmak için çok da ücra yerlere gitmemize bile gerek yok bakınız. Maalesef öyle.
    Kadının toplumsal yerini hak ettiği noktaya getirmenin tek yolu, kadının kendisine bakış açısını değiştirmektir. Biz bunları eğitimli kadınlar olarak konuşurken, memleketimin her köşesinde kadınlar kadın olmanın sadece dişi özellikler taşımak ve doğurganlık olduğunu, bunun doğuştan ona böyle verildiğini düşünüyor ve de en önemlisi KENDİSİNE YAPILAN HER TÜR MUAMELEYİ HAKLI BULUYOR. Önce kendine insan olarak bakabilmek gerekiyor. Olay budur. Şiddeti ,istismarı, ikinci sınıf görülmeyi kendisine hak görebiliyor bazı kadınlar. Değiştirilmesi gereken budur ve bu bakış açısının değişmesi inanın çok zor. bu bir kültür değişimi gerektiriyor. dinin kadına bakışı da olumsuz. gelenekler tamamen kadının namusuna endeksli ve o nasıl bir namus anlayışıdır ki küçücük bir bakış ya da kadının bir şeyleri yapmış olduğu şüphesi ile bile kirlenebiliyor ve kanla temizleniyor. buna da töre deniyor.. !
    kadının bulunduğu ortamda kadınlığını kullanması ve bundan dolayı da bulunduğu durumdan kurtulmak için çaba göstermek istemediğine ilişkin tespit çok ağır bir tespittir.
    cognis arkadaşımız demiş: "erkeklerden çekmedim kadınlardan çektiğim kadar diye . valla doğru gibi sanki) var işte aramızda böyle dediğiniz tiplerden..çıkıyor naapalım.. :o kadın gibi kadın olmayı da herkesten beklemiyoruz..nasıl ki adam gibi adam bulmak da zorsa ,kadın gibi kadın bulmak da zor galiba:rolleyes:
    Sn Akademik Sultan, tespitlerinize katılıyorum,,,
    ancak hem tespitleri yaparken, hem de çözüme yönelik teoriler geliştirirken biraz daha gerçekçi olmamız gerektiğini düşünüyorum.
    Öncelikle TÖRE;
    töre'nin kitabını yazmak, neden vardır? varlığını neden halihazırda korumuştur? vs. gibi soruların hepsini hepsini pas geçelim. Hatta bir nebze yazınsal skeçlendirelim,,, Bir kere töre erkek işi'dir diyebilir miyiz? Bu işte kadınların hiç mi parmağı yok? Misal, 'taze gelin'in bekaret mührünü isteyen kim'dir, sadece 'damat' mı? Kapının öbür yakasında bekleşenler bilakis 'kadın'lardır. Töre adına istisnai de olsa bu kadınlara sahte mühürler veren 'damat'lar dahi mevcuttur.
    Kadınların; hemcinslerinin kaderini belirlemekten vazgeçtikleri zamanı düşlemek ütopya filan değil oysa. Sadece temini bugün mümkün değil. Bu yüzden 'kardelen'ler çok değerliler.

    Ben kaynağa ulaşmamış, soruna şöyle iki elle dokunulmamış, uzaktan bir yerlerden, 'sonuca giden her yol mübahtır' tarzı özsaygıdan yoksun, dostlar alışverişte görsün, gündüz ahkam keselim de sahi akşam nerde dağıtıyoruz kişiliğine sahip 'toplumsal fayda eylemlerini' 'avuntu aktivite'leri olarak görüyor, hiç de dikkate almıyorum,,, gerçi onlarında çok umrundaydı (sözüm meclisten tamamen dışarı'dır, kimse üzerine alınmasın, kimseyi dikkate alarak söylemedim)

    'Bir fikir adamı' bir tespitte bulunmuştu, tamamen katılıyorum,,, haklıydı.
    Şöyle demişti,,, 'Bizler yekten misal 'anne' yazmadık. Bizler on, yüz, bin tane A yazdık önce, bir o kadar 'N', bir o kadar 'N' daha, bir o kadar 'E' yazdık. Sonra; bir o kadar 'AN' yazdık, bir o kadar 'NE' yazdık,,, on, yüz, bin 'A' yı yazarken çocuk aklımızdan hani hayaller fora zamanlarımız, milyon tane 'A' ile başlayan içinden 'A' geçen kelime türettik belki,,, yani biz TÜMEVARDIK, bütünledik, bir kelimeye ulaşmak için yola çıktık, bir sürü kelimeyle selamlaştık, söyleştik...
    Osya şimdi,,, TÜMDENGELMEKTELER, küçülmekteler, parçalamakta, parçalanmaktalar küçücük beyinler. Düşünmek, yorumlamak, algılamak, üretmek böyle bir antremana tabii..'
    Gerçekten de; bu ülkede 37 yıldır 'tümdengelin'mekte. Sanırım 'tümevaran' en son ilkokul sınıflarından birinde bende bulundum, şanslıydım)))
    'Kardelen'ler tüme varacaklar,,, varlıkları bu yüzden çok önemli, değerli,,, korunmalı, vazgeçilmemeli, desteklenmeli...
    Hep eğitim, eğitim diye bin türlü literatür üretilmiştir de; 'kardelen'ler 3-5 yıldır varedildiler???
    Bulunduğu ortamı ve kadınlığını kullanan 'kadınları' ise bu konuya hiç dahil etmiyor, hatta eleştirmiyorum dahi. Zira bu bir tercihtir, insanın cinsiyetini araç haline getirmesi tamamen insani bir tercihtir. Hem toplumsal hayatı temsil eden kişilikler scalasında 'erotik işçilik', hem sektörel baz da 'estetik/dinamik bir enstruman' hem de sanat adına 'tematik/içerik' özelliğine sahiptir. (Erotik işçilik, mesleki anlamda kullanılmamıştır, kocasına tektaş aldırmak için kırıtan kadın, işe girmek için frikik veren kadın vs. her biri erotik işçilik icra eder bana göre) Kadının 'kadınlığını' kullanması üstelik ayıp değil, insan zaten sahip olduğu herşeyi kullanma/kullanmama tercihine de sahiptir.

    Aslında temelde şunu demek istemiştim, kadınlar hayat üzerinde çok büyük bir etkiye, erke sahipler. Bunu da kullanıyorlar üstelik, ama farkında değiller. Öğretiler, ezberler, farkındalıklar birdenbire, parmağını şıklatırsın da değişir gibi değişmezler, değişemezler,,, ancak kadınlarda her ne kadar açıkça dile dökülmese de erkeği ve kadını kendilerinin şekillendirdiğini bilirler, bilmekteler. Bu husus cehalete havale edilemez.
    Bu cümleden sonra Simone de Beauvoir'den alıntı yapayım biraz))

    Gerek kadının erkeğe verdiği değerlerden, gerekse çocuğun somut üstünlüklerinden ötürü, kadınların çoğu erkek çocuğu yeğler.

    "Harika şeydir erkek doğurmak" derler; kadın hep bir 'kahraman' doğurmak ister, kahramanlarsa hiç kuşkusuz erkeklerden çıkar.
    Kadının oğlu insanları yöneten bir şef, bir asker, bir yaratıcı olacaktır;
    yeryüzüne kendi istencinin damgasını vuracak,
    anası da onunla birlikte ölümsüzlüğe erecektir,
    kurmadığı evleri,
    gidip gezmediği ülkeleri,
    okumadığı kitapları anasına "O" verecektir.
    Kadın, onun aracılığıyla sahip olacaktır dünyaya; tabiî, önce oğluna sahip olabilirse.
    Tutumundaki çelişki de işte burdan gelmektedir.


    Freud, ana-oğul ilişkisinin iki yönlülüğe en az yer bırakan ilişki olduğu görüşündedir,
    oysa kadının analıkta erkek evladına takındığı tavır, sevgi ya da evliliktekinin aynıdır;
    eğer sevgisinde ya da evliliğinde erkeklere düşman olmuşsa, çocuk biçimine girmiş erkeği boyunduruğu altına almaktan büyük bir zevk duyacaktır;
    saldırgan özlemler besleyen erkeklik organıyla hiç çekinmeden alay edecek; kimi zaman da, uslu durmazsa kökünden kesileceğini söyleyerek korkutacaktır çocuğu.
    Hattâ çok daha alçakgönüllü, çok daha barışçıl bir kadın olsa ve O'nu iyiden iyiye kendine mal edebilmek üzere, geleceğin kahramanı diye selâmlasa bile, yine de oğlunu kendi içkin gerçekliğine indirgemeye çalışır...
    Kocasına çocuk, oğluna da bebek gibi davranır. Ananın oğlunu iğdiş etmek istediğini söylemek ve buna inanmak gereğinden fazla akılsal, gereğinden fazla basit bir kanıdır;
    ananın düşü çok daha çelişiktir..., kadın oğlunun hem sınırsız olmasını, hem de avucunda durmasını, dünyaya diz çöktürürken, kendi önünde diz çökmesini ister.
    Yumuşak başlı, boğazına düşkün, eliaçık, utangaç olmasını, belli bir yere yerleşmesini salık verir, spordan, arkadaşlıktan alıkoyar, kendine güvenmesini engeller, çünkü yalnız kendisinin olmasını arzulamaktadır;
    ama oğlu, övünebileceği bir serüven adamı, bir şampiyon, üstün yetenekli bir insan olmadığı zaman da hayal kırıklığına uğrar.
    Neyse ki, çoğu erkek çocuk bu boyunduruktan çabucak kurtulur; töreler ve toplum bu konuda kendisine yardımcıdır. Beri yandan, ana da buna sessizce boyuneğer; erkeğe kafa tutamayacağını bilmektedir. Acılı ana rolünü benimseyerek ya da kendisini yenenlerden birini doğurmuş olmanın övüncüyle avunur.

  10. #59
    Kayıt Tarihi
    Jan 2008
    İletiler
    12
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    hala inatla söylüyorum : SONUÇ VERECEK GİRİŞİMLERDE BULUNMA TARAFTARIYIM...
    sayın commodoretr1..çabanız ne kadar takdire şayan..hiç susmadan konuşmak lazım..bilenin mücadele vermesi lazım..çok doğru..ben de "tansiyonum düşüyor"culara çok tepkiliyim..ancak konuşmamın başından beri üstünde durduğum şudur: ÖNEMLİ OLAN SADECE KONUŞMAK DEĞİL AYNI ZAMANDA ULAŞMAKTIR..


    yazmıştım....

    """"Hani hemcinslerime de kızmıyor değilim ama...,
    Biraz da samimi olmak gerekiyor...(yazıyla da üç nokta)
    Hadi samimi olalım,,,
    Hadi günah çıkaralım,,,
    Sn Commedore1tr'in (sadece bu mevzu için 'SİTE'de mevcut tüm iletileriyle) kalemi olsa idi elinde bir sürüsü çürüğe çıkar, şişelerce mürekkep tüketirdi, klavye biraz daha kullanışlıya en azından...,
    ama bu elverişlilik ne zihinsel emeği, ne de 'SEN YANMASAN BEN YANMASAM BİZ YANMASAK NASIL ÇIKAR KARANLIKLAR AYDINLIĞA' türevli temin ettiği mekaniği hafife almaya, xlarge sosyal içerikli cümlelerle haklılıklar ya da karşıtlıklar ortaya koymaya yeterli olmaz.Yani Sn Commedore1tr erkek haliyle kadınlarımızın içler acısı halini ortaya koymak için araştırır, okur, gözlemler ve tüm bu külliyatını da 'özet' çıkarır gibi sunmak yerine kendi beyin ve birikim süzgecinden geçirip kendi öznelliğini de katıp sunmak için çırpınıp didinirken..., biz kadın halimizle genel/feminist broşürler gibi/ezbere cümlelerle 'ya evet, hah öyle, şöyle de bir durum var'/bizce de öyle,,,msi cümlelerle sanki biraz üzerimize alınmıyor gibiyiz.

    'SEN YANMASAN BEN YANMASAM BİZ YANMASAK NASIL ÇIKAR KARANLIKLAR AYDINLIĞA'
    tüm bir bakış açısını ifade etse de; doğru bir önerme, net bir soru oysa,
    Özelleştirilmeli!!!"""


    şeklinde devamını getirdiniz.....

    bu durumda sanıyorum tereddüt kelimesini kinayeyle söylediğim net...
    göndermelerin netliği kadar net..genelle ilgili yorumların yazımla örtüşen kısımları çok olursa anlarım ki laf bana... kendimi savunma ihtiyacı duydum..fikirlerinize tahammül edemediğimden değil yanlış anlamaları düzeltmek için...çünkü genel konulardaki düşüncelerinizi söylemekle kalmamış "hafife alma" gibi bir yakıştırma yapmışsınız......ben de hafife almadığımı ve neden kadın sorunlarından kesitler vermek yerine x-large gördüğünüz cümleler kullandığımı açıklamaya çalıştım..."kişi kendinden bilir işi" ağına düşmüş görünme pahasına size kendimi ifade etme gereği duydum...
    kişiliğimle bağdaşan şekilde davranma gibi bir endişem olduğu için bunları incelikli laflarla açıklamak yerine direkt söylemeyi seçtim...bence böylesi daha "etik" ve daha "nazik"
    en azından karşı taraf için ÖRTÜLÜ değil AÇIK cevap hakkı doğuyor böylece..belki nazikten ziyade ADİL olma adına bunu tercih ettim...siz buna yüz göz olmak deseniz de....

    "eğer........., ..........sınız" lı cümlelerden ilkini ve sonuncusunu sizin yazılarınızda -şahsen bana söylememiş de olsanız!!- beni ilgilendiren kısımlar için söyledim....alıntı yapma ve hafife alma meseleleri..adap dersi değil rahatsızlığımı dile getirdim...geri kalan kısmında kendimi açıkladım...hafife almadığımı.....kendimi sorundan soyutlamadığımı.....yanmaktan ne anladığımı ..farkındasınız herhalde ki örneğin "anlattıklarınızla derinleşiyoruz" kısmını almamışsınız üstünüze....

    daha netleştireyim :yanmakla ilgili kısımda bir karşıtlık yaratma arayışından çok yanmaktan bunu anladığım için çözüm diye yırtındığımı, sn commodoretr1 e karşıtlık yaratmaya çalışmadığımı bunun bir yanlış anlama olduğunu ifade ettim...yanmaktan sizin de bunu anlamanız gerekir yazmıyor orada ....bunlar da benim fikirlerim ...evet bana göre yanmak değişim için çaba harcamak demek ve eğer yanmaktan bunu anlıyorsanız çaba da harcarsınız..kimseye adap dersi vermiyorm ben...ezilen kadın örneği, hikayesi yazmadım hiç iletilerimde ...."belki sizin kriteriniz de bunları takip etmektir yanma adına ama ben bunu bunu anlıyorum o yüzden böyle yapıyorum" bunun açılımı...

    pek oralı gözükmeseniz de çok değer verdiğim bilgiyi önemsemiyormuş gibi görülmek ve gösterilmek benim açımdan hoş değil...yüz göz olmak gibi bir hevesim yok...ben de o mesajınızı görene kadar hiç düşünmedim şahıslar üzerinden...ilk iletimle ilgili eleştirinize verdiğim yanıt örnektir ki ben düşünceleri somutlaştırmaya temellendirmeye çabalıyorum(ön yargısız bakınca anlaşılıyor sanırım)...kimseye de sözlerine dayanarak sormadan sorgulamadan bir "duruş" biçmiyorum...

    bundan sonraki bütün yazılarım da böyle olacak......

    saygılar.....

  11. #60
    Kayıt Tarihi
    Jan 2008
    İletiler
    12
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    """"""emredersiniz!!!! Sahi siz kimsiniz??? Ne düşündüğümü, ne düşünEmediğimi, hangi role soyunup, hangi rolü giyindiğimi nasıl, hangi cüretle takdir etmektesiniz? İlaveten bir de önşartla adres göstermektesiniz??? Uygulamak ya da uygulamamak üzere yol yordam soramaz mıyım? Bu adreslere müracaat edip yol yordam sormaz isem? durumum ne? yol'suz, yordam'sız, az nazik bir vaziyet mi bahtıma düşen?? """""""



    bu kısmını atlamışım

    ...."belki sizin kriteriniz de bunları takip etmektir yanma adına ama ben bunu bunu anlıyorum o yüzden böyle yapıyorum" bunun açılımı...yani bu cümleyi kullanmış olmam bu söylediğinizi yapmadığımı gösterir anlamlı cümleler…kullandığım cümleleri genelleme de değil temellendirme de kullandım…”yanmanın tek yolu sn commodoretr1 e çözüm sormaktır” demedim ben yahu



    her neyse… anlayan anlıyor umursamayan umursamasın.....

+ Konuyu Yanıtla
6 / 69 Sayfa İlkİlk 123456789101112131415162636465666 ... SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

kapall kadlnpornsu

lolipop

googleturbanll kadln kocaslnl alfl

kadin iddesi

turk turbanli hikayetürk türban bayan hikaye sekizhayvan pornnsuhttps:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage53yunan pornnsuam sikken turbanll kadlncuce kiz pornnsuturk turbanli kadnlarlahttp:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage11yandik biz pornnsu indirilknur pronsuNesrini pornnsuALMAN PORNNSU INDIRasker pornnsu indirrus.pornnsu.indirhamile pornnsuturk turbsnll sm resim 17likturbanllamerikan pornnsuhttp:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage33http:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage58
Forum

Benzer Konular :

  1. İşte deve, İşte hendek
    1318Avrupa’nın neredeyse tamamı “kemer sıkarak” hata yaptı. Mali kemer sıkma politikasının kısa vadede büyüme yaratmaya etkisi olmadığı bilinen bir...
    Yazan: Erhan Yurdayuksel Forum: Hukuki.net Köşe Yazıları
    Yanıt: 1
    Son İleti: 01-10-2013, 00:51:25
  2. İşte kitap - okuyun
    Bu Kitap Bir Harika Dört Avukatin Hile Ve Ser Ile Arkadaşlarini Aldatip Alsancakta Yemek Yemelerini Anlatiyor... Ne Arasaniz Var Raki Roka Kalamar...
    Yazan: commodore1tr Forum: Kültür - Sanat - Edebiyat
    Yanıt: 25
    Son İleti: 14-01-2010, 17:43:12
  3. İşte Zihniyet
    Bu iktidarın liderinin de yani RTE nin de mezun olduğu okulların zihniyetini işte böyle yansıtoyorlar. Amaçları bunu dimek bunu zorlamak sonra normal...
    Yazan: commodore1tr Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 7
    Son İleti: 03-06-2007, 23:43:58
  4. İşte Türkiye Klasikleri
    AB'gıda uzmanlarını hijyen toplantısında gıdayla zehirledik... Hijyen sempozyumuna gelen AB'li 5 gıda mühendisi, Ankara!daki AB Genel...
    Yazan: Av.Duygu Tekay Forum: Yaşam - Sohbet - Forum Oyunları
    Yanıt: 6
    Son İleti: 17-10-2006, 13:19:29
  5. İşte bu da adalet
    selm ben mehmet RİZE den yaziyorum ben istanbul mahkumu olup ceza evinden tahliye olduktan sonra almiş olduğum cezanin fazla bir bolumunu...
    Yazan: wanted_53 Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 2
    Son İleti: 27-03-2006, 11:26:04

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.