Türbana dair tv faragmanlarını izliyordum geçen gün.
Türban yasağı ve sınava türbanla giren öğrenciler geldi görüntüye bir ara.
Boynu bükülmüş, istikbalini araşan pek çok genç gördüm orada.
B u kardeşlerimiz neden inandıkları gibi giyinemiyor, neden bu yasaklar diye üzüldüm bir ara.
Evet bir ara...
Sonra bir nokta geldi önüme...
Pek hırçın bir kızımız "BEN İLAHİ EMİR ALMIŞIM SANA NOLUYOR?" diye çıkıştı görevli memura.. o memur ki aylık 600-700.YTL ücret alarak ailesinin iaşesini temin etmeye çalışan ve görevi yukarıdan gelen emirleri uygulamaktan ibaret olan biriydi. Yani en zayıf halkalardan biri... Emme basma tulumba gibi yukarıdan gelenlere "evet efendim" ve aşağıdan gelenlere "hayır olamaz" diye baş sallamaktan ibaret görevi olan biri...
Lakin satır arasına gizlenen bir tepki var!
Menşeini ve meşruiyetini "İLAHİ EMİR"den alan bir tepki...
Bu tepkiyi hatırlıyorum ben..
Irak'ta emperyalist Amerika'ya karşı verdiği mücadelesinde esir aldığı bir mühendisi İLAHİ EMİR uğruna kıtır kıtır kesen ve böyle uygulamaları ile meşru olan mücadelesini İNSANLIK SUÇU haline getirerek gayri meşru bir fiil haline dönüştüren el-kaide militanı... Turuncu bir önlük giydirdikleri mühendisi kıtır kıtır kesiyorlardı.. Örnek video kayıtları bugün ile ORGİSH.COM sitesinde mevcut.
"Ben ilahi emir aldım sana noluyor?" diye saldırgan bir tepki ile ortaya çıkanlar yarın başka hangi ilahi emirleri alacaklar?
Alacakları ilahi emirler uğruna neler yapacaklar?
-
Genç kızlarımız üniversiteye istedikleri gibi girsin diye en çok kavga verenlerden birisiyim.. Düşünce ve inançlarım uğruna son sınıfına geldiğim bir okuldan da atıldım ve sonra hukukçu oldum.
Lakin "Ben ilahi emir aldım! Sana noluyor?" diyen kızımız ve ilahi emir aldığını iddia edenlerin tutumları beni bile ürküttü...
Bahsettiğiniz şeriat tehlikesini açıklar mısınız?
Gerçekten toplumumuzda büyük bir eğitimsizlik var. Bundan 1400 sene evvel hak din olarak bizlere gönderilen Kur-an'ı Kerimde bundan ap açık bahsediliyor. Oysa şimdi ülkemizde ileri gelen bazı yetkili insanlar türban'ın çağ dışı ve gereksiz bir bez parçası olarak nitelendiriyorlar.
Söylediğiniz '' şeriat tehlikesi'' ne katılıyorum. Ancak sizin bildiğiniz ''şeriatçı'' adı üstünde nitelendirilen ülke yönetimindeki insanlar değil. nasıl ki laiklik kelimesini kullanarak, M.Kemal Atatürk'ü kullanarak oynadıkları oyunlar varsa, bu ''şeriatçılık'' kelimesini kullanan insanlarda olacaktır.
Amerika'da laiklik kelimesi tam anlamıyla uygulanılıyor. Kimse başında türban var veya yok diye kimseye hak etmediği muamele yapılmıyor ve bir çok ülkede ''laiklik'' kelimesi tam anlamıyla kavranmış.
Sayın commodor1tr,
Sorularını memnuniyetle cevaplama çalışacağım elimden geldiğince.4/4 bilgi sahibi olduğumuda söyleyemem,hangi ilahiyatçı,din adamı neyi -nerde-neden-ne zaman ve nasıl söylemiş.Fakat sizin hazırlıklarınızı merak etmiyorda değilim. Fırsat buldukça kendimce araştırmada yapıyorum bu sıralar,ama daha çok türk siyaset ve tarihi ile ilgili.Eksik bilgilerle kafaların karışmasından yana değilim.
Sorularınıza gelince:
1)Örtünmenin dinin esaslarından olmadığını bildiren İlahiyatçıları henüz inceleyemedim (inceleyeceğim!). Burda dikkate alınması gereken bir husus var,o da bu kişilerin aldığı eğitim ve sürdürmekte olan görevleri.Yanlış anlaşılacağından eminim,ama demek istediğim ,devlet eğitimi ve kontrolü altında bulunan İlahiyatçılarımız,ne yazıkki dini "modernize"ederek beyanatlar vermekteler .Çoğu devlete bağlı ilahiyat fakültesinde prof yada dekanlık görevleri nedeniyle,anayasaya aykırı davranışları destekliyor görünmekten çekiniyor.Yada dinimizi aklı sıra evrimleştirebileceğini düşünerek,kendi fikirlerine göre yeni bir din icadına başvurmaktalar.(Yaşar Nuri Öztürk gibi;Zekeriya Beyaz 'a ne dersiniz ).
Benazir Bhutto'ya gelince ,araştırmış olmalıydınız.Bhutto Müslülümanlığı temsil edecek bir örnek değil.Her "müslüman ülke"nin yönetimi müslüman olacak diye bir kayde yok.Suriye'de müslüman ülkeler arasında ,ama ülkede hristiyan ve müslüman vatandaşlar huzur ve birlik içinde ,alevi bir devlet adamı tarafından yönetiliyor(DEMOKRASİ!).Bhutto'ya dönelim:Parkistanlı sinti ve şii babanın ve şii iran-kürt annenin kızı.Mademki dinimizi açıklamamı istediniz,o halde şiilik dinimizdeki 4 mezhebin dışındadır.Şii yada alevilik eleştirisi değil bunuda özellikle belirtmeliyim.Burda tartışılan "türban"a ve Kurana dair açıklama yetkisi yoktur Bhutto'nun.
Din hakkında dünya kadar okumuş kişiler dini bilmiyor da elleri ayakları öpülen ya da üfürükçülük yapan cin çıkaran kişiler dini biliyor değil mi,ya da türbelerden medet uman halkımız dini biliyor, o tarikatlerden ,hocalardan, mahallenin hocasından öyle öğrenen halkımız biliyor.
Dinde mezhep diye bişey yoktur mezhepler peygamberimizden sonra ortaya çıkmıştır onun için de sen ya da kimse şii ya da aleviliğin din dışı olduğunu söyleyemez iddia edemez, ayrıca aleviler namaz kılmazlar ama şiiler kılar. Namaz kılmasa ya da oruç tutmasa bile bi insan kelimei şahadet getirdiyse müslümandır ona müslüman değil deme hakkı kimsenin yoktur.
Konu unbelievable tarafından (07-02-2008 Saat 19:29:49 ) de değiştirilmiştir.
Aziz Nesin'in oğlu Ali Nesin, türbana destek verdiği için kardeşi Ahmet Nesin tarafından şiddetle eleştirilmişti. Ali Nesin babası Aziz Nesin'in ölmeden önce verdiği bir röpörtajdan alıntı yaparak, babasının bu konudaki düşüncesini aktardı. Bu konudaki aşağıdaki haber 7 Şubat 2008 günlü Hürriyet'ten alınmadır;
Prof. Ali Nesin: Babamın yanıtı 7 Şubat 2008
Burak ARTUNER
Üniversitelerde türban serbestisini savunan bildiriye imza atınca, Ahmet Nesin’in, "Bari babamın iki kitabını okusaydın" şeklindeki sert mektubuna muhatap olan Prof. Ali Nesin, kardeşine babasının bir röportajında
söyledikleriyle yanıt verdi.
Ali Nesin, "Aziz Nesin’in kemiklerini sızlattı diyenlere, Nesin Vakfı’ndan bağışlarını kesenlere, hatta yaptığı bağışları geri isteyenlere, bana hain, dönek, aymaz diyenlere ve ağza alınmayacak hakaretler yağdıranlara sunulur" diyerek, dün basın mensuplarına gönderdiği mektupta, babası Aziz Nesin’in ölmeden 5 ay kadar önce, 25 Şubat 1995’te Aksiyon Dergisi’nde yayımlanan bir röportajında söylediği şu sözleri referans gösterdi: "Başörtüsünü yasaklamaya çalışmak aptallıktır. Başörtülü kızların okullara alınmamasına karşıyım. Başlarını örtmesinler demek demokrasi veya laiklik demek değildir. Neden? Çünkü, ilkokuldan beri aldığı eğitim sonucu o ister istemez birgün başını örtecektir. Ama, okullardaki din derslerinin kaldırılması lazım. Veya o dersi gerçekten din dersi yapsınlar."
Kafanın içi önemli ise kafanın dışı ile seni uğraştıran ne?
Kafanın dışı öyle için de ne olduğunu biz biliriz..
Komik olmaya başladılar..
Dinci gazeteler yazıyor,
Özgürlük karşıtları Ankara da toplandı...
Sordukları sorulara bakın
Laiklik çağdaş bir bağnazlıkmı ?
İnsan bir an soğuk kanlılığını yitirebilir.
Ama daha sakin olup yeniden bakınca insan kendi kendine soruyor
Bir gerçek bu kadar çarpıtılıp kavramlar nasıl yer değiştirebilir?
Neyin özgürlüğü?
ABD emperyalizmine karşı bir kavgamı veriyorsun?
Ülkenin bağımsızlığınımı savunuyorsun?
Özelleştirmeye karşı pankartmı açtın?
Kaz dağındaki altın çetesinemi karşısın?
İncirlik üssünemi gidiyorsun?...
Irak işgalinemi karşı çıkıyorsun?
Hayır hiç biri değil.
Kendilerine göre inançlarını temsil eden bir simgenin peşindeler.
Dinsel inançları yönünde bir rejim kurmanın adımlarını atıyorlar.
Tarikatların egemenliğinde bir İslam Cumhuriyeti istiyorlar.
Türkiye Laiktir Laik kalacak sloganına öfke duyuyorlar.
Kısacası Takkiye yapıyorlar. Kafanın dışı değil içi önemlidir gibi demogojik bir çarpıtmayı da ihmal etmiyorlar.
Aslında kendi söyledikleri ise ortadadır.
“Sizin gibi düşünmeyip farklı dünya görüşüne sahip(lerin) karşısına aceleyle çıkılmamalı… Yoksa bizim gibi düşünmüyorlar diye bir bir uzaklaştırılan veya uzaklaşan bu gayr-ı memnunlar, dev dev kitleler meydana getirerek karşınıza çıkıp sizi yerle bir edebilirler.” (Ölçü veya Yoldaki Işıklar-3, sf. 40 fehttullah)
Yerle bir olmamak için epeydir acele ile değil adım adım hareket ediyorlar..
Sorunu bir özgürlük tartışmasına getirip tarihsel bir hesaplaşmanın içerisindeler. Bütün işleri güçleri dine dayalı bir yaşam tarzı.
Kendilerine din tüccarlarının vaad ettiği cennetin kapısına doğru yürüyorlar.
Ellerinde pankart kafalarında kese kağıdı.
Diyecek bir şey varmı? Yok.
Özgürsünüz.
Siz kendiniz için haklısınız.
Türkiye ise demokrasi ve bağımsızlık için kendi kavgasını verecek ve özgür olacaktır.
Söylenecek esas söz bunlara destek veren söz de aydın ve sol olduğunu söyleyenleredir.
Ali Nesin’den, Ufuk Uras’a, Ahmet Altan’a, kadar uzanan bir yelpaze.
Siz eğer tarihten bir ders çıkarmadıysanız?
Kapayın gözlerinizi karanlık sizin olsun.
Sayın deniz yanlış kulvarda yarıştıgınızın farkında degilsiniz sanırım sizin dinci diye tabirlerinizi nasıl yorumlasakki ama benim anladıgım kadarıyla türkiyede oldugumuz için ve müslümanlık dinine baglı insanların fazla olmasından giderek yine yazınızdaki serzenişte bulundugunuz kişileride inceleyince müslümanlardan bahsettiginiz kanati agırbastı ve size tavsiyem baltayı taşa vurmamak için din fikir teori gibi eleştirebilecek ne olursa olsun lütfen eleştirmeden önce tezinize iyi calışmanızı tavsiye ederim dünyadaki insanlar dinli veya dinsiz herbiri hürmete deger varlıklardır dünya degerleri ile hepsi aynı deger ve derecededir bir insana veya topluma dinci demek sizin usubunuzu tahlil edecek olursak sanki onları aşagılama hakir görme aşagılama anlamları cıkarki insana yapılacak en büyük haksızlık oldugu kanısındayım..Saygılarımla..tüm güzel günler türkiyenin olsun
Universitelerde turban neden yasak olmali?
> sorunusuna Celal hocanin cevabi
> her dile cevrilmesi gereken bir dusunce aniti !
>
> >
> > Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) boş bulunan
> üyeliklerinden birine yer
> > bilimci Prof. Dr. Celal Şengör aday gösterildi.
> > Şengör de kendisini aday gösteren
> Üniversitelerarası Kurul'un 219 üyesine
> > birden şok bir mektup gönderdi. İşte o mektup:
> >
> > 'Temsilciniz olmamı isteyerek bana verdiğiniz
> şerefin her türlü sevinç ve
> > tatmin hissinin üzerinde olduğunu belirtmiş,
> > bunun yaşamımda bana verilen en büyük mükafat
> olduğunu arzetmiştim.
> > Bunu çok zor bir zamanda, uygarlığa arşı
> yöneltilmiş saldırıların
> > fütursuzca geliştiği bir ortamca cesaret ve
> haysiyetle
> > yaptınız. Bu saldırıların en son örneği Adalet ve
> Kalkınma Partisi ile
> > Milliyetçi Hareket Partisinin ortaklaşa nin
> > başlattıkları üniversitelerde türban serbestisi
> atağıdır. Bunu yakından
> > izlemekteyim. Bizim açımızdan, üniversitelere
> > dini bir sembolün girmesinin hukuk cephesinin,
> kamuoyunda öne çıkartıldığı
> > kadar belirleyici olduğunu sanmıyorum, çünkü
> > hukuk nihayet aksiyomatik bir sistemdir. Baştan
> kabul edilen aksiyomlara
> > bağlıdır. Bu açıdan hukukun rölativist bir
> > temeli vardır ve bu temel onu bazı durumlarda pek
> tehlikeli bir tahakküm
> > aracı yapabilir. Bunun en meşhur misalleri
> > Katolik Engizisyon Mahkemeleri olmakla beraber,
> onu aratmayacak güncel
> > örnekleri, Sovyetler Birliğinden Nazi Almanyasına,
>
> > Çin Halk Cumhuriyetinden Amerika Birleşik
> Devlelerine kadar değişen çok
> > geniş bir yelpazede görülmüş, pek çk insanın en
> > feci şartlarda katledilmesine, toplumların sefalet
> ve felaketine neden
> > olmuştur.
> > Halbuki üniversitede dinin 'şakırdatılması',
> bizzat üniversite kavramıyla
> > çelişir. Dünyada katolik, protestan veya islami
> > üniversitelerin olması veya üniversitelerin Orta
> Çağ'da dinsel kurumlardan
> > türemiş olması bu gerçeği değiştiremez. Din,
> > belirli dogmalar çevresinde kurulmuştur ve
> yanılmaz olduğu iddia edilen
> > bir veya birkaç tanrının vahiyleri olan
> > dogmalarından vaz geçemez. Bilim ise sürekli
> olarak gerçeği arayan ve
> > gerçekle bağdaşmayan hiçbir şeyi kabul etmeyen bir
>
> > düşünce sistemidir. Bilim, bitmeyen bir
> deneme-yanılma süreci içerisinde
> > daima yanlışları eleyerek hakikate asimtotik
> > olarak yaklaşır. Ancak hepinizin bildiği gibi, tek
> bir ters veri en
> > ihtişamlı teoriyi çöpe atmaya yeterlidir. Dinin
> pek
> > çok dogması bilimin isbatları karşısında bu
> şekilde çöpe gitmiştir. Bugün
> > artıkne dünyanın yedi günde yaratıldığına, ne
> > Nuh Tufanına, ne de Havva ile Adem masalına
> inanmak mümkündür.
> > ´Üniversitede yasak olmaz' diyenlerin,
> üniversitede
> > yanlışlığı isbat edilmiş fikirlerin artık
> kullanılamayacağını ve
> > öğretilmeye devam edilmelerine izin
> verilemeyeceğini
> > anlamış olması gerekir. Bu nedenle coğrafya
> derslerinde düz bir dünya veya
> > fizik derslerinde Aristo fiziği öğretmeye
> > kalkan hocalara izin verilemez.
> >
> > Karşımıza dinin dogmalarını reddeden bilimi
> öğrenmek için geldiğini iddia
> > ederken, o dogmalara bağlı olma sembolünden
> > inatla vaz geçmeyenlerin bilimsel dürüstlük ve
> samimiyetine nasıl
> > inanacağız? Akla açık bir ihanet olan bu
> davranışın
> > temsilcilerini, aklın ve bilimin geliştiricisi
> olan üniversitelerimize
> > nasıl alacağız? Böyle kişilere, öğrettiğimiz
> > bilimi öğrendiklerine itimad ederek nasıl not veya
> diploma vereceğiz?
> > Günün birinde öğrendiklerini, aklı ve bilmi ve
> > dolayısıyla insan uygarlığını boğmak için
> kullanmayacaklarına nasıl
> > güvenebileceğiz?
> > Bu nedenle üniversite tüm dogmatik inanç
> sistemlerini işlevine temel
> > yapmayı reddeder. Onları bilimsel olarak inceler,
> > ancak temsilcilerini üyeleri olarak kabul etmez.
> Militan dogmatiklerin
> > üniversite bünyesine kabul edilmemelerinin nedeni
> > budur. Kimse bize bu açıdan ´bilimperestlik
> yapıyorsunuz' diye bir
> > eleştiri yöneltemez, zira, büyük felsefeci Lord
> > Bertrand Russell'ın dediği gibi, insanlığın
> gerçekten bildiği fakat
> > bilimin bulmuş olmadığı hiçbir şey yoktur. Bir
> başka
> > deyişle, bilim dışında insanlığın hiçbir bilgi
> kaynağı yoktur.
> >
> > Türban yasağının kaldırılmasını temelde yalnızca
> bu nedenle kabul etmemiz
> > mümkün değildir. Bu konuda ne karşımıza
> > çıkarılacak hukuk sistemleri, ne de dünyadan
> gösterilecek örnekler bizi
> > ikna edebilir (sui-misal, misal olamaz). Bizim
> > düşüncemizin v faaliyetimizin temeli eleştirel
> akılcılıktır. Aklı ve
> > eleştiriyi kabul etmeyen hiçbir sistemi üniversite
>
> > kapısından içeri alamayız.
> >
> > İcab ederse, ülke yöneticileri akıllarını
> başlarına alana kadar o kapıları
> > kapatırız. Bu bizim tarihsel geleneklerimizden
> > gelen hakkımız ve hem insanlığa hem de
> öğrencilerimize karşı görevimizdir.
> >
> > Bu düşüncelerimi muhterem kurulunuza en derin
> saygılarımla arzederim.'
Sayın commodor1tr,
Sorularını memnuniyetle cevaplama çalışacağım Bakın,rahibelerinde dini gereği kapandığı bilinmekte.Hatta erkeklerin olmadığı ortamlarda dahi.Örn.Rahibe Theresa afrikadaki ,dertlerinden başka birşey düşünmeyen,erkekler farklı gözle bakacaklar diye mi başını açmamıştır?
4)Kadının örtünmesi dinen emredilmiştir.Ama çarşaf ve erkeklerde fes,cübbe....gibi bir mecburiyet yok.Tek belirtilen dar, vücudu saran giysi giyilmemesidir.Bu kadar.Zamana uyarak hoş,yani abes ve hor görülmeyecek şekilde.
Saygılar
Sayın Marita ;
Yazınızın tamamını büyük bir dikkatle okudum yanıtımı aldım teşekkür ederim nezaketinize. Burada alıntı yaptığım iki bölüme kısaca değineceğim diğerlerine yazmakta olduğum yazıda kullanacağım izninizle. Bu arada sizde incelemenizi çalıştırmanızı sürdürürsünüz.
Rahibelerin örtünmesi ile islam dininin bir ilgisi olmadığını sanıyorum kaldıki bugün için çok büyük bir rahibe açığı vardır ve rahibeler günümüzde sadece erotik hikayelerde fantezilerde çok fazla yer tutmaktadır.
Çok daha önemlisi Rahibeler Hristiyan dininin temsilcileridir. Bu bağlamda hristiyan dini ile İslam dini arasındaki temel üç farktan birisini görmekteyiz burada. Rahibeler RUHBAN sınıfının temsilcileridir. İslam da ise RUHBAN sınıfı yoktur. Kur'an-ı Kerim bunu yasaklamış tanrı ile kul arasına kimsenin giremeyeceğini emretmiştir. İslam peygamberi bile bu konuda yetkisizdir. Sadece son yargılama günü Allah tan Müslümanlar için ''Şefaat dileyecektir.'' onun dışında bir şey yoktur. Hristiyanlıkta ise ruhban sınıfı vardır Vaftizden Aforoza kadar kendi inançlarıyla çerçevelenmiş bir yapıdır. Ve çok temel bir farktır. Bu knuyu detaylı incalemenizde yarar var diye düşünüyorum. Zaten hristiyanlarda da rahibelerden başka öyle örtünen yoktur. İşin ilginci rahibe elbisesi giymek rahibe olmayanlara yasaktır....
Fes konusunz gelince ben susayım TBMM si tutanakları konuşsun sizde zahmet buyurup okuyunuz boşuna ki saat yazmamış olayım bakın bakalım bugünkü türbanla bir fark var mıymış ?
Meclis 23 Nisan 1920 de ilk oturumunu yapmış altı gün sonra 29 Nisan 1920 de Bursa mebusu(milletvekili) Operatör Emin bey ile Sinop mebusu Şevket bey bir önerge veriyorlar....Diyorlar ki
'' Uzun harp senelerinin tevlit eylediği birçok buhran arasında bir de bu fes buhranı çıktı...
... yalnız Avusturya'dan ithal ettiğimiz feslerin senede altın tutarı 5 milyon lirayı bulmaktaydı... Diğer yabancı ülkelerden ithal edilen feslerinde maliyetini eklersek her yıl 7-8 milyon liralık bir servetin dışarıya aktığı görülür ki bunun kağıt para olarak karşılığı 40 milyon lira demektir...
... Seltan İkinci Mahmut zamanında adalı Rumları takliden serpuş olmak üzere kabul edilmiş fesin bir milli serpuş niteliği bulunmadığı nazara itibara alarak, ekseri şark ve Müslüman milletlerin öteden beri beri bir serpuş olarak taşıdıkları ve şu son günlerde herkesin seve seve giymeye başladığı kalpağın bir milli serpuş olarak kabul ve ilanını teklif ederiz....''
Bu önerge mecliste okunduğunda alkış sesleri duyulmuşsada büyük bir çoğunluk '' Hayır , hayır , olamaz '' diye bağırmıştır. Tunalı Hilmi Bey ( Bolu)Fes, Türk'ün ruhuna yerleşmiştir. Haşim bey(çorum) Esbabını arz edeyim efendim !Fas, Tunus, İslam ahalisi bütün fes giyiyorlar. Hakikat böyledir efendim. Tunus, Cezayir ahalisi araptır. Bunlar hep Müslümandır. ..( Gürültüler) Olmaz efendim katiyen istemem... Mustafa Taki Efendi ( Sivas ) Efendiler fes gerçi yeni bir şeydir, fakat bugün islam alemi için fes bir alameti farikadır... İslam milletlerine mahsus olan kıyafet, bilhassa Osmanlılar için hususi olan kıyafet bu festir .( Alkışlar evet sesleri... )
Sonuç : Başkan Takrir(önerge) nazari itibara alınmıyor....
29 Nisan 1920 Meclis tutanakları böyle yani fes bir islam simgesi kabul edilerek kalıyor taki... Kastamonu ya kadar Ama Kastamonu aslında sadece Fes hin sonu olmuyor başka şeylerde getiriyor... Fakat o nu burada anlatmayacağım...
Şimdi sadece yanıtınızdaki bu iki maddeyi bir kez daha düşünür müsünüz ?
Sayın deniz yanlış kulvarda yarıştıgınızın farkında degilsiniz sanırım sizin dinci diye tabirlerinizi nasıl yorumlasakki ama benim anladıgım kadarıyla türkiyede oldugumuz için ve müslümanlık dinine baglı insanların fazla olmasından giderek yine yazınızdaki serzenişte bulundugunuz kişileride inceleyince müslümanlardan bahsettiginiz kanati agırbastı ve size tavsiyem baltayı taşa vurmamak için din fikir teori gibi eleştirebilecek ne olursa olsun lütfen eleştirmeden önce tezinize iyi calışmanızı tavsiye ederim dünyadaki insanlar dinli veya dinsiz herbiri hürmete deger varlıklardır dünya degerleri ile hepsi aynı deger ve derecededir bir insana veya topluma dinci demek sizin usubunuzu tahlil edecek olursak sanki onları aşagılama hakir görme aşagılama anlamları cıkarki insana yapılacak en büyük haksızlık oldugu kanısındayım..Saygılarımla..tüm güzel günler türkiyenin olsun
Sayın cetin,
Anladığınız kadarıyla yorum yaparsanız Sizde Sayın Denize sitem ettiğiniz ölçülerde tekrar etmiş olmaz mısınız?
Din nedir sorusu gündeme geldiğinde maneviyat ilişkisi akla gelir,
Bu Bilim ele aldığı ve ele almasına rağmen Tartışılamaz kabul ettiği yani mutlak olgudur
Lakin insanoğlu ne yazık ki sadece maneviyata sahip olsaydı melekten farkı ne olurdu?
yada sadece mantık olsaydı din olur muydu?
**
Türkiyedeki din kavramına ve dinci tanıma dikkat çekmek adına; Hz.Muhammed demiştir ki "diniz zorlaştırmayın(yorumlamayın)
Ama biz ne yaptık(insanoğlu olarak) ; M.Akif ERSOY "Biz dini bu hale getirdik;Dinde bizi bu hale! "
Ve sonuç;
Elazığ valisi " Bu ülkenin %99'u müslüman...Ama %60'ı hırsız!"
**
Efendim Din Zamanın her döneminde Silah olarak kullanılmıştır..
Bilim adamları toplanıyorlar Ve Atom Bombasının mimarı A.Einstein'e hitaben bildiri yayınlayıp Einstein'in son günleri yasadığı günlerde imzayı attırıyorlar altına (Einstein manifestosu)
Oysa ki Atom bombasından ölenler ,Din kavgaları yüzünden ölenlerden daha azdır
***
İşte Dincilik bu noktada doğuyor..İnsanoğlu Dini Mantıkla Tanımlamaya kalkıyor Ve burada Çıkar amaç olarak güdülüyor
Türkiyede eğitim sistemi kasıtlı olarak ezbere dayalı olduğu içinde Laiklik denildiğinde size "din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması" Cümlesini ezberlediği kitaptan harfiyen Aktarıyor
Yanılmıyorsam F.Dağlarca "Sökemeyiz ki biz ,daha ilkokul Harfi öğretilemeyenler"
Sorun bakalım kaç kişi Burada ne demek isteniyor Sorusua cevap verecek?
***
İmzamda Yine Dağlarcanın kızılırmak adlı siiri var
"öyle dalmış ki
yüzyıllar süren uykusuna
Uyandıramazsan
Uyanacak değil"
Uyandırmak isteyenler olmadı mı?oldu 68 kuşağı dediğimiz aydın kuşak Halkın daha bilmediği komunizm adı altında Yakıldı,Hırpalandı,hapse atıldı,İdam edildi
Diyemediklerini bombaladı,suikasta maruz bıraktı,sahip çıkmadı
**
Bu ülke'nin çıkarına birşey yapıldığı söyleniyor ve toplumun %47+(benzeri olusumlar) 'si buna destek veriyorsa biliniz ki bunlar ne Özgür insanlardır,ne aydınlardır,Nede vatanSeverlerdir
Dindar;Dinini maneviyatında çıkarsız yapan,hoşgörü ağırlıklı amacı mutluluk olan olgu
Dinci ; Dini yorumlayan ve yorumladıkça kendi çıkarları ölçüsünde Kullanan ve siyaset yapan,silah amacı güden
TÜRKİYE Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı’nın (TESEV) mali desteğiyle Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Binnaz Toprak ile Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun yaptığı araştırmaya göre Türk kızlarının üniversiteye gitmemesinin en büyük nedeni yüzde 29.8’le ÖSS’yi kazanamamak. Türban ise yüzde 1’le listenin son sırasında yer aldı Türkiye’nin haftalardır hummalı olarak tartıştığı, siyasetin kilitlendiği türban konusunda 2004 yılında yapılan bir araştırma ilginç bir gerçeği ortaya çıkarıyor.
TESEV’in 2004 yılında 1557 kadın ile 993 erkekle yaptığı araştırmaya göre, ülkemizde gençlerin liseden sonra üniversiteye devam etmemesinin en büyük nedeni üniversite sınavını kazanamamak. Lise mezunu erkeklerin yüzde 28.00’i ve kızların yüzde 29.8’i ÖSS’yi kazanamadıkları yüzünden üniversiteye gitmediklerini açıklarken, genç kızların yüzde 14.6’sı da evlenip okulu bıraktıklarını bildirdi. Araştırmayı yapan Prof. Kalaycıoğlu, araştırmanın sonuçlarını yorumlarken Türkiye’deki kadınların statüsünü belirleyen iki faktör olduğunu belirtiyor ve şöyle açıklıyor: “Bunlardan biri yoksulluk, ikincisi insanların aşırı derecede muhafazakar olması.”
Türban laikliğe neden aykırı olsun bunu bir türlü anlamıyorum. Laiklik nedir? Klasik bir tanımla,din ve develet işlerinin birbirinden ayrılması yani devletin belli bir dini olmaması ,devletin bütün dinlere ve dinsizliğe eşit uzaklıkta olması... Devletin sınırları içerisinde yaşayan herkesin inandığı dinin gereklerini yerine getirmesini saglamakta laikliğin gereklerindendir. Burada açıklanması gereken iki kavram var birisi türban digeri laiklik. laiklik genel anlamda yukarıda açıkladığımız gibi. Türban ise bana göre başörtüsünün daha modern halinden başka birşey değildir. Daha çok örtü takan elit kısımkarın ve gençlerin tercihidir.Yoksa evindeyken başörtüsü takan kişi (bu arada başörtüsü ile türban arasındaki farkıda açıklamak gerekir: Türbanda başörtüsünden farklı olarak bir de işin içinde iğne vardır) neden bir düğüne veya herhangi bir sosyal ortama gidecek olduğunda türban takar? Daha modern ve şık görünmek için mi yoksa ben A partisine yada B partisine üyeyim demek için mi? Buradanda anlaşılacağı üzere türban laikliğe aykırı değil hatta ve hatta laikliğin gereklerindendir. Bu ülke laik olmak istiyorsa türbanı kamusal alanlarda serbest bırakmalıdır. Çünkü laiklik bütün dinlere eşit olmayı gerektirir ve insanların inançlarını serbestçe yaşamasını sağlamayıda bu hangi inanç olursa olsun...
Hiçbir zaman Türkiye'de porno sitelerinin engellenmesini hangi hak ve hukuğa göre değerlendiriyorlar anlayamadım. Tüm gelişmiş ülkelerde legal porno...
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Ahmet Hamsici, HSYK'nın yapısında değişiklik öngören düzenleme ile ilgili olarak 66 sayfalık...
Merhabalar. halen yürürlükte olan ve pek çok üyesi bulunan bir internet sitesinde ''Laik ülke dinsiz ülkedir, müslümansan laik devlette yaşayamazsın,...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
eşlerde cocuk yoksa miras durumu...
13-05-2025, 13:01:29 in Miras Hukuku