+ Konuyu Yanıtla
8 / 20 Sayfa İlkİlk 123456789101112131415161718 ... SonSon
71 den 80´e kadar toplam 200 ileti bulundu.

Konu: Şiir de lazım!..

Şiir de lazım!.. Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #71
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    konya, Türkiye.
    İletiler
    2
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Ölürsem şaşırma

    Ölebilirim

    Ölürsem ağlama

    Yine gelirim

    Ölürsem seslenme

    Uyuyacağım

    Ölürsem üzülme

    Yaşayacağım

    Ölürsem bekleme

    Geri dönemem

    Ölürsem ölme

    Sensiz edemem

    Ü.Yaşar Oguzcan



    Hukuki NET Güncel Haber

    Şiir de lazım!.. konulu yargıtay kararı ara
    Şiir de lazım!.. konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #72
    Kayıt Tarihi
    Sep 2004
    Nerede
    istanbul, Türkiye.
    İletiler
    166
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    BİR PUSU DÜZENLİYOR HERŞEYİ

    Aşk değil bu merhamet
    akşamın durmayan atlarından anlıyorum bunu
    zaman boşluklarında dönmeyen başımdan

    İki sayıklama arasına bir günü sıkıştırıyorum

    Biliyorum, aşk değil bu merhamet
    sözgelimi bir tramvay özlüyor beni
    zihni karışıyor bir ırmağın
    denizin çukurlarına saklamak geliyor içimden
    bütün çalar saatleri...

    Çünkü bir pusu düzenliyor her şeyi
    av ve ölüm mevsimlerini

    Bense yanımda huysuz bencil bir çocuk
    bir ikindi vakti
    açık bırakılmış o pencereyi düşlüyorum

    Yavaş yavaş ölüyor bütün romantikler
    hızla iyileşmiyor aşk yaraları...

    CEZMİ ERSÖZ





    özgürlüğümü kimseye vermem

  4. #73
    Kayıt Tarihi
    Jun 2004
    Nerede
    Bursa, Türkiye.
    İletiler
    2.735
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    BEN ÖLECEK ADAM DEĞİLİM

    Kapımı çalıp durma ölüm,
    Açmam;
    Ben ölecek adam değilim.

    Alıştım bir kere gökyüzüne;
    Bunca yıllık yoldaşımdır bulutlar.
    Sıkılırım,
    Kuşlar cıvıldamasa dallarında,
    Yemişlerine doymadığım ağaçların,
    Yağmur mu yağıyor,
    Güneş mi var,
    Farketmeliyim
    Baktığım pencereden.
    Deniz görünmeli çıksam balkona.
    Tamamlamalı manzarayı
    Karlı dağlarla sürülmüş tarlalar.
    Ekmekten olamam doğrusu,
    Nimet bildiğim;
    Sudan geçemem,
    Tuzludur teneffüs ettiğim hava.
    Ya nasıl dururum olduğum yerde,
    Öyle upuzun yatmış,
    İki elim yanıma getirilmiş,
    Hareketsiz,
    Sükûta râmolmuş;
    Sanki devrilmiş bir heykel?

    Ellerim ne der sonra bana?
    Soğumuş kalbime ne cevap veririm?
    Utanmaz mıyım ayaklarımdan?

    Kalkmalıyım,
    Dolaşmalıyım,
    Sokaklarda, parklarda.
    El sallamalıyım
    Giden trenlere,
    Kalkan vapurlara.
    Bilmeliyim,
    Gölgelerin boyundan,
    Saatin kaç olduğunu...
    Islık çalmalıyım.
    Türkü söylemeliyim
    Yol boyunca,
    Keyfimden ya hüznümden.
    Geçmiş günleri hatırlamalıyım,
    Dalıp dalıp akarsuya,
    Hayaller kurmalıyım,
    Güzel geleceğe dair.
    Yanımdan geçenler olmalı,
    Selâm almalıyım;
    Robenson'u düşünmeliyim,
    Garipliğini:
    Şükretmeliyim
    İnsanlar arasında olduğuma.
    Nedir ki eninde sonunda ölüm?
    Ayrı düşmek değil mi aşinalardan?

    Kapımı çalıp durma ölüm,
    Açmam;
    Ben ölecek adam değilim.

    CAHİT SITKI TARANCI

  5. #74
    Kayıt Tarihi
    Jun 2004
    Nerede
    Bursa, Türkiye.
    İletiler
    2.735
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    SAMAN SARISI

    Seher vakti habersizce girdi gara ekspres
    kar içindeydi
    ben paltomun yakasını kaldırmış perondaydım
    peronda benden başka da kimseler yoktu
    durdu önümde yataklı vagonun pencerelerinden biri
    perdesi aralıktı
    genç bir kadın uyuyordu alacakaranlıkta alt ranzada
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    kırmızı dolgun dudaklarıysa şımarık ve somurtkandı
    üst ranzada uyuyanı göremedim
    habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres
    bilmiyorum nerden gelip nereye gittiğini
    baktım arkasından
    üst ranzada ben uyuyorum
    Varşova'da Biristol Oteli'nde
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığım yoktu
    oysa karyolam tahtaydı dardı
    genç bir kadın uyuyor başka bir karyolada
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    ak boynu uzundu yuvarlaktı
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu
    oysa karyolası tahtaydı dardı
    vakit hızla ilerliyordu yaklaşıyorduk gece yarılarına
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığımız yoktu
    oysa karyolalar tahtaydı dardı
    iniyorum merdivenleri dördüncü kattan
    asansör bozulmuş yine
    aynaların içinde iniyorum merdivenleri
    belki yirmi yaşımdayım belki yüz yaşımdayım
    vakit hızla ilerliyordu yaklaşıyorduk gece yarılarına
    üçüncü katta bir kapının ötesinde bir kadın gülüyor sağ elimde kederli bir
    gül açıldı ağır ağır
    Kübalı bir balerinle karşılaştım ikinci katta karlı pencerelerde
    taze esmer bir yalaza gibi geçti alnımın üzerinden
    şair Nikolas Gilyen Havana'ya döndü çoktan
    yıllarca Avrupa ve Asya otellerinin hollerinde oturup içtikti yudum
    yudum şehirlerimizin hasretini
    iki şey var ancak ölümle unutulur
    anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü
    kapıcı uğurladı beni gocuğu geceye batık
    yürüdüm buz gibi esen yelin ve neonların içinde yürüdüm
    vakit hızla ilerliyordu yaklaşıyordum gece yarılarına
    çıktılar önüme ansızın
    oraları gündüz gibi aydınlıktı ama onları benden başka gören olmadı
    bir mangaydılar
    kısa konçlu çizmeleri pantolonları ceketleri
    kolları kollarında gamalı haç işaretleri
    elleri ellerinde otomatikleri vardı
    omuzları miğferleri vardı ama başları yoktu
    omuzlarıyla miğferlerinin arası boşluktu
    hattâ yakaları boyunları vardı ama başları yoktu
    ölümlerine ağlanmayan askerlerdendiler
    yürüdük
    korktukları hem de hayvanca korktukları belli
    gözlerinden belli diyemem
    başları yok ki gözleri olsun
    korktukları hem de hayvanca korktukları belli
    belli çizmelerinden
    korku belli mi olur çizmelerden
    oluyordu onlarınki
    korkularından ateş etmeğe de başladılar artsız arasız
    bütün yapılara bütün taşıt araçlarına bütün canlılara
    her sese her kımıltıya ateş ediyorlar
    hattâ Şopen Sokağı'nda mavi balıklı bir afişe ateş ettiler
    ama ne bir sıva parçası düşüyor ne bir cam kırılıyor
    ve kurşun seslerini benden başka duyan yok
    ölüler bir SS mangası da olsa ölüler öldüremez
    ölüler dirilerek öldürür kurt olup elmanın içine girerek
    ama korktukları hem de hayvanca korktukları belli
    bu şehir öldürülmemiş miydi kendileri öldürülmeden önce
    bu şehrin kemikleri birer birer kırılıp derisi yüzülmemiş miydi
    derisinden kitap kabı yapılmamış mıydı yağından sabun saçlarından sicim
    ama işte duruyordu karşılarında gecenin ve buz gibi esen yelin içinde sıcak
    bir fırancala gibi
    vakit hızla ilerliyordu yaklaşıyordum gece yarılarına
    Belveder yolunda düşündüm Lehlileri
    kahraman bir mazurka oynuyorlar tarihleri boyunca
    Belveder yolunda düşündüm Lehlileri
    bana ilk ve belki de son nişanımı bu sarayda verdiler
    tören memuru açtı yaldızlı ak kapıyı
    girdim büyük salona genç bir kadınla
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    ortalıkta da ikimizden başka kimseler yoktu
    bir de akvareller bir de incecik koltuklar kanapeler bebekevlerindeki gibi
    ve sen bundan dolayı
    bir resimdin açık maviyle çizilmiş belki de bir taş bebektin
    belki bir pırıltıydın düşümden damlamış sol mememin üstüne
    uyuyordun alacakaranlıkta alt ranzada
    ak boynun uzundu yuvarlaktı
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığın yoktu
    ve işte Kırakof şehrinde Kapris Barı
    vakit hızla ilerliyor gece yarılarına yaklaşıyoruz
    ayrılık masanın üstündeydi kahve bardağınla limonatamın arasında
    onu oraya sen koydun
    bir taş kuyunun dibindeki suydu
    bakıyorum eğilip
    bir koca kişi gülümsüyor bir buluta belli belirsiz
    sesleniyorum
    seni yitirmiş geri dönüyor sesimin yankıları
    ayrılık masanın üstündeydi cıgara paketinde
    gözlüklü garson getirdi onu ama sen ısmarladın
    kıvrılan bir dumandı gözlerinin içinde senin
    cıgaranın ucunda senin
    ve hoşça kal demeğe hazır olan avucunda
    ayrılık masanın üstünde dirseğini dayadığın yerdeydi
    aklından geçenlerdeydi ayrılık
    benden gizlediklerinde gizlemediklerinde
    ayrılık rahatlığındaydı senin
    senin güvenindeydi bana
    büyük korkundaydı ayrılık
    birdenbire kapın açılır gibi sevdalanmak birilerine ansızın
    oysa beni seviyorsun ama bunun farkında değilsin
    ayrılık bunu farketmeyişindeydi senin
    ayrılık kurtulmuştu yerçekiminden ağırlığı yoktu tüy gibiydi diyemem
    tüyün de ağırlığı var ayrılığın ağırlığı yoktu ama kendisi vardı
    vakit hızla ilerliyor gece yarıları yaklaşıyor bize
    yürüdük yıldızlara değen Ortaçağ duvarlarının karanlığında
    vakit hızla akıyordu geriye doğru
    ayak seslerimizin yankıları sarı sıska köpekler gibi geliyordu
    ardımızdan koşuyordu önümüze
    Yegelon Üniversitesi'nde şeytan taşlara tırnaklarını batıra batıra dolaşıyor
    bozmağa çalışıyor Kopernik'in Araplardan kalma usturlabını
    ve pazar yerinde bezzazlar çarşısının kemerleri altında rok end rol oynuyor Katolik öğrencilerle
    vakit hızla ilerliyor gece yarılarına yaklaşıyoruz
    vuruyor bulutlara kızıltısı Nova Huta'nın
    orda köylerden gelen genç işçiler madenle birlikte
    ruhlarını da alev alev döküyor yeni kalıplara
    ve ruhların dökümü madenin dökümünden bin kere zordur
    Meryem Ana kilisesinde çan kulesinde saat başlarını çalan borozan gece
    yarısını çaldı
    Ortaçağdan gelen çığlığı yükseldi
    şehre yaklaşan düşmanı verdi haber
    ve sustu gırtlağına saplanan okla ansızın
    borazan iç rahatlığıyla öldü
    ve ben yaklaşan düşmanı görüp de haber veremeden öldürülmenin acısını
    düşündüm
    vakit hızla ilerliyor gece yarıları ışıklarını yeni söndürmüş bir vapur
    iskelesi gibi arkada kaldı
    seher vakti habersizce girdi gara ekspres
    yağmurlar içindeydi Prag
    bir gölün dibinde gümüş kakma bir sandıktı
    kapağını açtım
    içinde genç bir kadın uyuyor camdan kuşların arasında
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu
    kapadım kapağı yükledim sandığı yük vagonuna
    habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres
    baktım arkasından kollarım iki yanıma sarkık
    yağmurlar içindeydi Prag
    sen yoksun
    uyuyorsun alacakaranlıkta alt ranzada
    üst ranza bomboş
    sen yoksun
    yeryüzünün en güzel şehirlerinden biri boşaldı
    içinden elini çektiğin bir eldiven gibi boşaldı
    söndü artık seni görmeyen aynalar nasıl sönerse
    yitirilmiş akşamlar gibi Vıltava suyu akıyor köprülerin altından
    sokaklar bomboş
    bütün pencerelerde perdeler inik
    tıramvaylar bomboş geçiyor
    biletçileri vatmanları bile yok
    kahveler bomboş
    lokantalar barlar da öyle
    vitrinler bomboş
    ne kumaş ne kristal ne et ne şarap
    ne bir kitap ne bir şekerleme kutusu
    ne bir karanfil
    şehri duman gibi saran bu yalnızlığın içinde bir koca kişi yalnızlıkta on kat
    artan ihtiyarlığın kederinden silkinmek için Lejyonerler Köprü-
    sü'nden martılara ekmek atıyor
    gereğinden genç yüreğinin kanına batırıp
    her lokmayı
    vakitleri yakalamak istiyorum
    parmaklarımda kalıyor altın tozları hızlarının
    yataklı vagonda bir kadın uyuyor alt ranzada
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    elleriyse gümüş şamdanlarda mumlardı
    üst ranzada uyuyanı göremedim
    ben değilim bir uyuyan varsa orda
    belki de üst ranza boş
    Moskova'ydı üst ranzadaki belki
    duman basmış Leh toprağını
    irest'i de basmış
    iki gündür uçaklar kalkıp inemiyor
    ama tirenler gelip gidiyor bebekleri akmış gözlerin içinden geçiyorlar
    Berlin'den beri kompartımanda bir başımayım
    karlı ovaların güneşiyle uyandım ertesi sabah
    yemekli vagonda kefir denen bir çeşit ayran içtim
    garson kız tanıdı beni
    iki piyesimi seyretmiş Moskova'da
    garda genç bir kadın beni karşıladı
    beli karınca belinden ince
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    tuttum elinden yürüdük
    yürüdük güneşin altında karları çıtırdata çıtırdata
    o yıl erken gelmişti bahar
    o günler Çobanyıldızına haber uçurulan günlerdi
    Moskova bahtiyardı bahtiyardım bahtiyardık
    yitirdim seni ansızın Mayakovski Alanı'nda yitirdim ansızın seni oysa
    ansızın değil çünkü önce yitirdim avucumda elinin sıcaklığını senin
    sonra elinin yumuşak ağırlığını yitirdim avucumda sonra elini
    ve ayrılık parmaklarımızın birbirine ilk değişinde başlamıştı çoktan
    ama yine de ansızın yitirdim seni
    asfalt denizlerinde otomobilleri durdurup baktım içlerine yoksun
    bulvarlar karlı
    seninkiler yok ayak izleri arasında
    botlu iskarpinli çoraplı çıplak senin ayak izlerini birde tanırım
    milisyonerlere sordum
    görmediniz mi
    eldivenlerini çıkarmışsa ellerini görmemek olmaz
    elleri gümüş şamdanlarda mumlardır
    milisyonerler büyük bir nezaketle karşılık veriyor
    görmedik
    İstanbul'da Sarayburnu akıntısını çıkıyor bir romorkör ardında üç
    mavna
    gak gak ediyor da vak vak ediyor da martı kuşları
    seslendim mavnalara Kızıl Meydan'dan romorkörün kaptanına seslenemedim çünkü makinası öyle gümbürdüyordu ki sesimi duyamazdı
    yorgundu da kaptan ceketinin düğmeleri de kopuktu
    seslendim mavnalara Kızıl Meydan'dan
    görmedik
    girdim giriyorum Moskova'nın bütün sokaklarında bütün kuyruklara
    ve yalnız kadınlara soruyorum
    yün başörtülü güler yüzlü sabırlı sessiz kocakarılar
    al yanaklı kopça burunlu tazeler şapkaları yeşil kadife
    ve genç kızlar tertemiz sımsıkı gayetle de şık
    belki korkunç kocakarılar bezgin tazeler şapşal kızlar da var ama onlardan
    bana ne
    güzeli kadın milleti erkeklerden önce görür ve unutmaz
    görmediniz mi
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    kara paltosunun yakası ak ve sedef düğmeleri kocaman
    Prag'da aldı
    görmedik
    vakitlerle yarışıyorum bir onlar öne geçiyor bir ben
    onlar öne geçince ufalan kırmızı ışıklarını görmez olacağım diye ödüm
    kopuyor
    ben öne geçtim mi ışıldakları gölgemi düşürüyor yola gölgem koşuyor
    önümde gölgemi yitireceğim diye de bir telâştır alıyor beni
    tiyatrolara konserlere sinemalara giriyorum
    Bolşoy'a girmedim bu gece oynanan operayı sevmezsin
    Kalamış'ta Balıkçının Meyhanesine girdim ve Sait Faik'le tatlı tatlı
    konuşuyorduk ben hapisten çıkalı bir ay olmuştu onun karaciğeri
    sancılar içindeydi ve dünya güzeldi
    lokantalara giriyorum estırat orkestraları yani cazları ünlülerin
    sırmalı kapıcılara bahşiş sever dalgın garsonlara
    gardroptakilere ve bizim mahalle bekçisine soruyorum
    görmedik
    çaldı geceyarısını Stırasnoy Manastırı'nın saat kulesi
    oysa manastır da kule de yıkıldı çoktan
    yapılıyor şehrin en büyük sineması oralarda
    oralarda on dokuz yaşıma rastladım
    birbirimizi birden tanıdık
    oysa birbirimizin yüzünü görmüşlüğümüz yoktu fotoğraflarımızı bile
    ama yine de birbirimizi birden tanıdık şaşmadık el sıkışmak istedik
    ama ellerimiz birbirine dokunamıyor aramızda kırk yıllık zaman duruyor
    uçsuz bucaksız donmuş duruyor bir kuzey denizidir
    ve Stırasnoy Alanı'na şimdi Puşkin Alanı kar yağmaya başladı
    üşüyorum hele ellerim ayaklarım
    oysa yün çoraplıyım da kunduralarımla eldivenlerim kürklü
    çorapsız olan oydu bezle sarmış postallarında ayaklarını elleri çıplak
    ağzında ham bir elmanın tadı dünya
    on dördünde bir kız memesi sertliği avuçlarındaki
    gözünde türkülerin boyu kilometre kilometre ölümün boyu bir karış
    ve haberi yok başına geleceklerin hiçbirinden
    onun başına gelecekleri bir ben biliyorum
    çünkü inandım onun bütün inandıklarına
    sevdim seveceği bütün kadınları
    yazdım yazacağı bütün şiirleri
    yattım yatacağı bütün hapislerde
    geçtim geçeceği bütün şehirlerden
    hastalandım bütün hastalıklarıyla
    bütün uykularını uyudum gördüm göreceği bütün düşleri
    bütün yitireceklerini yitirdim
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    kara paltosunun yakası ak ve sedef düğmeleri koskocaman
    görmedim

    On dokuz yaşım Beyazıt Meydanı'ndan geçiyor çıkıyor Kızıl Meydan'a
    Konkord'a iniyor Abidin'e rastlıyorum da meydanlardan konuşuyoruz
    evveli gün Gagarin en büyük meydanı dolaşıp döndü Titof da dolaşıp
    dönecek hem de on yedi buçuk kere dolanacak ama daha bundan
    haberim yok
    meydanlarla yapılardan konuşuyoruz Abidin'le tavan arasındaki otel
    odamda
    Sen ırmağı da akıyor Notr Dam'ın iki yanından
    ben geceleyin penceremden bir ay dilimiymiş gibi görüyorum Sen
    ırmağını rıhtımında yıldızların
    bir de genç bir kadın uyuyor tavan arasındaki odamda Paris damlarının
    bacalarına karışmış
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu
    saman sarısı saçları bigudili mavi kirpikleriyse yüzünde bulut
    çekirdekteki meydanla çekirdekteki yapıdan konuşuyoruz Abidin'le
    meydanda fırdönen Celâlettin'den konuşuyoruz
    Abidin uçsuz bucaksız hızın renklerini döktürüyor
    ben renkleri yemiş gibi yerim
    ve Matis bir manavdır kosmos yemişleri satar
    bizim Abidin de öyle Avni de Levni de
    mikroskobun ve füze lumbuzlarının gördüğü yapılar meydanlar renkler
    ve şairleri ressamları çalgıcıları onların
    hamlenin resmini yapıyor Abidin yüz elliye altmışın meydanlığında
    suda balıkları nasıl görüp suda balıkları nasıl avlayabilirsem öyle görüp
    öyle avlayabilirim kıvıl kıvıl akan vakitleri tuvalinde Abidin'in
    Sen ırmağı da bir ay dilimi gibi
    genç bir kadın uyuyor ay diliminin üstünde
    onu kaç kere yitirip kaç kere buldum daha kaç kere yitirip kaç kere
    bulacağım
    işte böyle işte böyle kızım düşürdüm ömrümün bir parçasını Sen ırmağına
    Sen Mişel Köprüsü'nden
    ömrümün bir parçası Mösyö Düpon'un oltasına takılacak bir sabah çiselerken aydınlık
    Mösyö Düpon çekip çıkaracak onu sudan Paris'in mavi suretiyle birlikte
    ve hiçbir şeye benzetemiyecek ömrümün bir parçasını ne balığa ne
    pabuç eskisine
    atacak onu Mösyö Düpon gerisin geriye Paris'in suretiyle birlikte suret
    eski yerinde kalacak.
    Sen ırmağıyla akacak ömrümün bir parçası büyük mezarlığına ırmakların
    damarlarımda akan kanın hışırtısıyla uyandım
    parmaklarımın ağırlığı yok
    parmaklarım ellerimle ayaklarımdan kopup havalanacaklar salına salına
    dönecekler başımın üstünde
    sağım yok solum yok yukarım aşağım yok
    Abidin'e söylemeli de resmini yapsın Beyazıt Meydanı'nda şehit düşenin
    ve Gagarin Yoldaşın ve daha adını sanını kaşını gözünü bilmediğimiz Titof Yoldaşın ve ondan sonrakilerin ve tavan arasında yatan
    genç kadının
    Küba'dan döndüm bu sabah
    Küba meydanında altı milyon kişi akı karası sarısı melezi ışıklı bir
    çekirdek dikiyor çekirdeklerin çekirdeğini güle oynaya
    sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
    işin kolayına kaçmadan ama
    gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
    ne de ak örtüde elmaların
    ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
    sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
    1961 yazı ortalarında Küba'nın resmini yapabilir misin
    çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının
    resmini yapabilir misin üstat
    yazık yazık Havana'da bu sabah doğmak varmışın resmini yapabilir misin
    bir el gördüm Havana'nın 150 kilometre doğusunda deniz kıyısına yakın
    bir duvarın üstünde bir el gördüm
    ferah bir türküydü duvar
    el okşuyordu duvarı
    el altı aylıktı okşuyordu boynunu anasının
    on yedi yaşındaydı el ve Mariya'nın memelerini okşuyordu avucu nasır
    nasırdı ve Karayip denizi kokuyordu
    yirmi yaşındaydı el ve okşuyordu boynunu altı aylık oğlunun
    yirmi beş yaşındaydı el ve okşamayı unutmuştu çoktan
    otuz yaşındaydı el ve Havana'nın 150 kilometre doğusunda deniz
    kıyısında bir duvarın üstünde gördüm onu
    okşuyordu duvarı
    sen el resimleri yaparsın Abidin bizim ırgatların demircilerin ellerini
    Kübalı balıkçı Nikolas'ın da elini yap karakalem
    kooperatiften aldığı pırıl pırıl evinin duvarında okşamaya kavuşan ve
    okşamayı bir daha yitirmeyecek Kübalı balıkçı Nikolas'ın elini
    kocaman bir el
    deniz kaplumbağası bir el
    ferah bir duvarı okşayabildiğine inanamayan bir el
    artık bütün sevinçlere inanan bir el
    güneşli denizli kutsal bir el
    Fidel'in sözleri gibi bereketli topraklarda şekerkamışı hızıyla fışkırıp
    yeşerip ballanan umutların eli
    1961'de Küba'da çok renkli çok serin ağaçlar gibi evler ve çok rahat evler
    gibi ağaçlar diken ellerden biri
    çelik dökmeğe hazırlanan ellerden biri
    mitralyözü türküleştiren türküleri mitralyözleştiren el
    yalansız hürriyetin eli
    Fidel'in sıktığı el
    ömrünün ilk kurşunkalemiyle ömrünün ilk kâadına hürriyet sözcüğünü
    yazan el
    hürriyet sözcüğünü söylerken sulanıyor ağızları Kübalıların balkutusu bir
    karpuzu kesiyorlarmış gibi
    ve gözleri parlıyor erkeklerinin
    ve kızlarının eziliyor içi dokununca dudakları hürriyet sözcüğüne
    ve koca kişileri en tatlı anılarını çekip kuyudan yudum yudum içiyor
    mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
    hürriyet sözcüğünün resmini ama yalansızının
    akşam oluyor Paris'te
    Notr Dam turuncu bir lamba gibi yanıp söndü ve Paris'in bütün eski
    yeni taşları turuncu bir lamba gibi yanıp söndü
    bizim zanaatları düşünüyorum şiirciliği resimciliği çalgıcılığı filan düşünüyorum ve anlıyorum ki
    bir ulu ırmak akıyor insan eli ilk mağaraya ilk bizonu çizdiğinden beri
    sonra bütün çaylar yeni balıkları yeni su otları yeni tatlarıyla dökülüyor
    onun içine ve kurumayan uçsuz bucaksız akan bir odur.
    Paris'te bir kestane ağacı olacak
    Paris'in ilk kestanesi Paris kestanelerinin atası
    İstanbul'dan gelip yerleşmiş Paris'e Boğaz sırtlarından
    hâlâ sağ mıdır bilmem sağsa iki yüz yaşında filân olmalı
    gidip elini öpmek isterdim
    varıp gölgesinde yatsak isterdim bu kitabın kâadını yapanlar yazısını
    dizenler nakışını basanlar bu kitabı dükkânında satanlar para verip
    alanlar alıp da seyredenler bir de Abidin bir de ben bir de bir saman
    sarısı, belâsı başımın.

    NAZIM HİKMET

  6. #75
    Kayıt Tarihi
    Aug 2004
    Nerede
    Ankara, Merkez, Türkiye.
    İletiler
    423
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    alıp başını gitmeli
    batan günün ardından
    duyuşu, düşünüşün, yürüyüşün sorumlusu ayaklar
    bir şilebe, sönmüş köpük olmalı hatıralar
    gitmeli
    hep gitmeli
    bir kez ger bakmadan
    ya azgın denizlerde yitmeli
    ya tipili dağlarda hiçbir iz bırakmamlı

    Turgut Çelik

    nilgul

  7. #76
    Kayıt Tarihi
    Aug 2004
    Nerede
    İzmir, Türkiye.
    İletiler
    3
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Ben ölünce...Bitki olacaksam,
    Çayır çimen olayım. Aman baldıran değil.
    Yol altında kalacaksam,
    Gelin arabaları geçsin üstümden,
    Çelik paletler değil.
    Üstümde çocuklar koşsun,
    Ne kaçan ne kovalayan, askerler değil
    Kerpiç yapacaksanız beni
    Okullarda kullanın, Ceza evlerinde değil.
    Soluğun tükenmez de kalırsa, ıslık öttürsünler,
    Aman ha düdük değil.
    Kalem yapın beni kalem,
    Şiirler yazın sevgi üstüne,
    Ölüm kararı değil.
    Ölünce yaşamalıyım defne yapraklarında,
    Sakın ola ki silahlarda değil.

    AZİZ NESİN


  8. #77
    Kayıt Tarihi
    Jun 2004
    Nerede
    Bursa, Türkiye.
    İletiler
    2.735
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Cigarayı Attım Denize

    Simdi bir güvercinin uçusunu bölüsüyoruz
    Gökyüzünün o meshur maviliğinde
    Uzun saçli iri memeli kadınlarıyla
    Bir Akdeniz şehri çıkabilir içinden
    Alıp yaracak olsak yüreğini
    Simdi bir güvercinin

    Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
    Önünde durulacak tam elinden tutulacak
    Hangi bir elinden güzelim hangi bir
    Bir elinde kızlığınn duruyor garip huysuz
    Öbür elinde yetişkin bir günışığı
    Daha öbür elinde kilometrelerce hürlük
    Çalışan insanlar için aksamlara kadar
    Toz duman içinde
    Bir elinle de boyuna ekmek kesiyordun

    Biz eskiden de en aşağı böyleydik senlen
    Bir bulut geçiyorsa onu görürdük
    Bir minarenin keyfine diyecek yoksa onu
    Bir adam boyuna yoksulluk ediyorsa onu
    Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
    Bir cigara atmışsak denize
    Sabaha kadar yandı durdu


    Cemal Süreya

  9. #78
    Kayıt Tarihi
    Oct 2004
    Nerede
    Türkiye.
    İletiler
    82
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Beklenen

    BEKLENEN

    Ne hasta bekler sabahi,
    Ne taze oluyu mezar,
    Ne de seytan bir gunahi,
    Seni bekledigim kadar.

    Gecti istemem gelmeni,
    Yoklugunda buldum seni;
    Birak vehmimde golgeni,
    Gelme, artik neye yarar?

    Necip Fazil Kisakurek

  10. #79
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Malatya, Merkez, Turkey.
    İletiler
    146
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    BEKLEYEN

    Sen, kacan urkek ceylansin dagda,
    Ben, pesine dusmus bir canavarim!
    Istersen dunyayi cagir imdada;
    Sen varsin dunyada, bir de ben varim!

    Seni korkutacak gectigin yollar,
    Arkandan gelecek hep ayak sesim.
    Sarip vucudunu belirsiz kollar,
    Enseni yakacak ates nefesim.

    Kimsesiz odanda kis geceleri,
    Icin urperdigi demler beni an!
    De ki Odur sarsan pencereleri,
    De ki Ruzgar degil, odur haykiran!

    Gogsumden havaya kattigim zehir,
    Solduracak bir gul gibi omrunu.
    Kacip dolasan da sen, sehir sehir.
    Bana kalacaksin yine son gunu.

    Olursun... Kapanir yollar geriye;
    Ben mezarla sirdas olur, beklerim.
    Varilmaz hayale isaret diye
    Topraginda bir tas olu, beklerim...

    NECIP FAZIL KISAKUREK

  11. #80
    Kayıt Tarihi
    Oct 2003
    Nerede
    Hatay, Türkiye.
    İletiler
    3.380
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    İFRAT VE TEFRİT İLE MED CEZİR

    Bir ânım ifrata varır bir ânım tefrite
    Bir yanım aslandır ve bir yanım benzer ite
    Az dem med hâliyim hemen akabinde cezir
    Hem rezil-i âliyim hem halk indinde vezir.

    Mehmet Yoğurtçu -Hakim-Konya

+ Konuyu Yanıtla
8 / 20 Sayfa İlkİlk 123456789101112131415161718 ... SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

http:www.hukuki.netshowthread.php91-siir-de-lazim!page17

https:www.hukuki.netshowthread.php91-siir-de-lazim!page17

ugur koclu kimdir

https:www.hukuki.netshowthread.php91-siir-de-lazim!page6

https:www.hukuki.netshowthread.php91-siir-de-lazim!&page=11

Forum

Benzer Konular :

  1. Dünya Şiir Günü Etkinliği: "Şiir Yollarda"
    DÜNYA ŞİİR GÜNÜ ETKİNLİĞİ: "ŞİİR YOLLARDA" Türkiye Yazarlar Sendikası ile PEN Yazarlar Derneği, 21 Mart Dünya Şiir Günü nedeniyle etkinlik...
    Yazan: Av.Tayfun Eyilik Forum: Kültür - Sanat - Edebiyat
    Yanıt: 5
    Son İleti: 15-02-2020, 21:54:12
  2. Yeni Konu Açmam Lazım 23 Msj Lazım K Bakmayınız
    Yeni Konu Açmam Lazım 23 Msj Lazım K Bakmayınız
    Yazan: ggolem Forum: Deneme
    Yanıt: 9
    Son İleti: 04-06-2012, 20:56:11
  3. Ben'ine (Şiir)
    Ben'ine... Bu kadar mı güzel durur İnsanın alnında, Bir kara leke?
    Yazan: Av.Münteha Jan Gülsu Forum: Edebiyat ve Sohbet Köşesi
    Yanıt: 1
    Son İleti: 24-03-2010, 08:13:04
  4. İki Şiir...
    Dostlarım Dostlarım hep bende kusur aradı Gerçek yanlarımı göremediler Yar dediğim yad ellere yaradı Sevdiklerim bana eremediler Saflar...
    Yazan: Hayri Buyruk Forum: Edebiyat ve Sohbet Köşesi
    Yanıt: 12
    Son İleti: 09-05-2008, 09:51:44
  5. şiir
    Geldi bahar ayları Gevşer gönül yayları:o
    Yazan: Av.İlkgün Nurlu Forum: Edebiyat ve Sohbet Köşesi
    Yanıt: 97
    Son İleti: 08-05-2008, 21:49:30

İlgili Hukuk terimleri

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.