Giriş: Terör Örgütü Propagandası Suçu (TMK 7/2) ve Katalog Suç Niteliği Sorgulaması
Hukuk devletinin temel direklerinden olan kanunilik ilkesi (nullum crimen, nulla poena sine lege – kanunsuz suç ve ceza olmaz), ceza hukukunun olduğu kadar idare hukukunun da vazgeçilmez bir prensibidir. Bu ilke, bireylerin hangi eylemlerin suç sayıldığını ve bu suçlar karşısında ne gibi yaptırımlarla karşılaşacaklarını önceden bilmelerini güvence altına alır. İdarenin, kişilerin temel hak ve hürriyetlerine, özellikle de kamu hizmetine girme hakkına müdahale ederken keyfilikten uzak, yalnızca kanunun açıkça çizdiği sınırlar içinde hareket etmesi zorunludur.
Bu makalenin amacı, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 7. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen “Terör Örgütü Propagandası Yapmak” suçunun, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun (DMK) 48. maddesinin A bendinin 5. fıkrasında sayılan ve “affa uğramış olsalar bile” memuriyete kalıcı olarak engel teşkil eden katalog suçlar arasında yer almadığını, bu suçun katalog suçlarla bir tutulmasının kanunilik ilkesine ve hukukun temel prensiplerine aykırılığını kesin ve net bir dille ortaya koymaktır. Hukuk devleti, idarenin ve yargının eylem ve işlemlerinin öngörülebilir, belirli ve her şeyden önce kanunun açık lafzına bağlı olduğu bir düzeni ifade eder. Anayasa'nın 2. maddesinde cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesinin ceza ve idare hukukundaki en somut tecellisi, bu ilkedir. İdarenin, bireylerin en temel haklarından olan kamu hizmetine girme hakkını (Anayasa m. 70) kısıtlarken, kanunun çizdiği milimetrik sınırların dışına çıkması, yoruma veya kıyasa başvurarak kanun koyucunun iradesini aşması, hukuk devletinin özünü dinamitlemek anlamına gelir.
Bu rapor, Türk Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Madde 100/3 kapsamında "katalog suç" niteliği taşıyıp taşımadığına dair yaygın bir hukuki sorgulamaya yanıt vermek amacıyla, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK) Madde 7/2'de düzenlenen "terör örgütü propagandası" suçunu detaylı bir şekilde incelemektedir. Raporun temel amacı, bu suçun Türk hukukundaki statüsünü netleştirmek, katalog suç olmamasının getirdiği usulü sonuçları açıklamak ve konuya ilişkin yargı içtihatlarını değerlendirmektir.
Bir suçun "katalog suç" olarak nitelendirilip nitelendirilmemesi, yalnızca teorik bir ayrım olmanın ötesinde, ceza muhakemesi süreçlerinde, özellikle de koruma tedbirlerinin uygulanmasında derin pratik sonuçlar doğurmaktadır. Katalog suçlar için tutuklama sebeplerinin var olduğu varsayımı, bireylerin özgürlük ve güvenlik hakları üzerinde önemli bir etki yaratır. Bu nedenle, terör örgütü propagandası suçunun bu kategoriye dahil olup olmadığının tespiti, hem hukuki kesinlik hem de uygulamadaki hak ve özgürlüklerin korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
BÖLÜM 1: KANUNİLİK İLKESİ ve DMK 48/A-5’İN “NUMERUS CLAUSUS” NİTELİĞİ
Anayasa’nın 38. maddesi ile güvence altına alınan suç ve cezada kanunilik ilkesi, ceza normlarının kıyas veya genişletici yorum yoluyla kapsamının genişletilemeyeceğini emreder. Bu yasak, sadece mahkemeler için değil, aynı zamanda idari makamlar için de bağlayıcıdır. DMK’nın 48/A-5 maddesi, memuriyete girişte “mutlak” ve “kalıcı” bir engel oluşturan suçları istisnai olarak ve tek tek saymıştır. Bu liste, hukuk tekniği açısından “numerus clausus” (sınırlı sayı) ilkesine tabidir. Yani, bu listede yer almayan bir suçun, ne kadar ağır olursa olsun, yoruma veya kıyasa dayanılarak bu listeye dahil edilmesi hukuken imkânsızdır.
İdarenin ve yargı mercilerinin görevi, kanun koyucunun iradesini aşarak yeni engeller icat etmek değil, mevcut kanun metnine harfiyen bağlı kalmaktır. Aksi bir tutum, yasama organının yetkisini gasp etmek ve hukuk güvenliğini ortadan kaldırmak anlamına gelir. Kanun koyucu, memuriyet gibi önemli bir kamu hizmetinden bir bireyi ömür boyu mahrum bırakacak suçları belirlerken bilinçli bir seçim yapmış ve bu suçları tek tek sayma yoluna gitmiştir. Kanun koyucunun iradi olarak liste dışı bıraktığı bir suçu, "benzer nitelikte olduğu", "terörle iltisaklı olduğu" veya "kamu düzeni açısından tehlikeli olduğu" gibi subjektif ve kanuni dayanaktan yoksun gerekçelerle bu listeye dahil etmeye çalışmak, yasama yetkisinin gaspı (usurpation of legislative power) ve idari bir işlemle kanun ihdas etmek anlamına gelir ki bu, kuvvetler ayrılığı ilkesine temelden aykırıdır.
BÖLÜM 2: DMK 48/A-5’TE SAYILAN KATALOG SUÇLARIN TCK MADDELERİNE GÖRE TEKER TEKER ANALİZİ
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48/A-5 maddesi, memuriyete girişte “mutlak” ve “kalıcı” bir engel oluşturan suçları, kanunilik ilkesinin bir gereği olarak sınırlı sayıda (numerus clausus) belirlemiştir. Bu listenin dışına yorum veya kıyas yoluyla çıkmak hukuken imkansızdır. Bu suçların niteliği incelendiğinde, kanun koyucunun doğrudan devletin varlığını, anayasal düzeni veya kamu hizmetinin gerektirdiği dürüstlük ve güveni hedef alan en ağır fiilleri seçtiği görülecektir.
Şimdi, DMK’nın atıf yaptığı bu suçları, Türk Ceza Kanunu’ndaki (TCK) karşılıklarıyla tek tek inceleyelim ve Terör Örgütü Propagandası suçunun bu kategorilerin hiçbirine girmediğini net bir şekilde ortaya koyalım:
A) Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (TCK m. 302-308)
Bu bölümdeki suçlar, doğrudan devletin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne yönelik en ciddi saldırıları içerir. Devletin iç ve dış güvenliğini tehdit eden sabotaj, terör eylemi veya ülke birliğini bozma gibi ağır suçlardır. Bu suçlarda fail genellikle cebir veya şiddet kullanır.
TCK m. 302 – Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak: Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliğine sokmaya, devletin birliğini bozmaya veya devletin bağımsızlığını zayıflatmaya yönelik “fiilleri” işleyenleri cezalandırır. Bu suç, propaganda gibi bir düşünce açıklamasından çok, somut, maddi ve amaca yönelik eylemleri gerektirir. TCK m. 303 – Düşmanla İşbirliği Yapmak: Savaş halinde Türkiye’ye karşı düşman devletin ordusunda hizmet kabul etmeyi veya düşman safında fiilen silahlı mücadeleye girmeyi suç sayar. TCK m. 304 – Devlete Karşı Savaşa Tahrik: Yabancı devlet yetkililerini Türkiye’ye karşı savaş açmaya veya hasmane hareketlerde bulunmaya teşvik etmeyi veya bu amaçla işbirliği yapmayı cezalandırır. TCK m. 305 – Temel Millî Yararlara Karşı Faaliyette Bulunmak İçin Yarar Sağlama: Devletin temel yararlarına karşı faaliyette bulunmak için maddi bir menfaat (yarar) sağlamayı veya vaat etmeyi suç olarak düzenler. TCK m. 306 – Yabancı Devlet Aleyhine Asker Toplama: Türkiye’yi savaş tehlikesiyle karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplama veya hasmane hareketlerde bulunmayı kapsar. TCK m. 307 – Askerî Tesisleri Tahrip ve Düşman Askerî Hareketleri Yararına Anlaşma: Askeri tesisleri tahrip etmeyi veya savaş zamanında düşmanın askeri hareketlerini kolaylaştıracak anlaşmalar yapmayı suç sayar. TCK m. 308 – Düşman Devlete Maddi ve Mali Yardım: Savaş halinde, düşman devletin savaş gücüne katkı sağlayacak nitelikte maddi ve mali yardımda bulunmayı cezalandırır.
B) Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (TCK m. 309-316)
Bu bölümdeki suçların ortak ve zorunlu unsuru, amaçlanan hedefe ulaşmak için “cebir ve şiddet” kullanılmasıdır. Toplumu kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek (örneğin TCK 312) veya silahlı örgüt kurmak/ yönetmek gibi eylemleri içerir.
TCK m. 309 – Anayasayı İhlal: “Cebir ve şiddet kullanarak” Anayasa’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmektir. TCK m. 311 – Yasama Organına Karşı Suç: “Cebir ve şiddet kullanarak” Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmektir. TCK m. 312 – Hükûmete Karşı Suç: “Cebir ve şiddet kullanarak” Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmektir. TCK m. 313 – Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine Karşı Silâhlı İsyan: Halkı, hükümete karşı silahlı bir isyana “tahrik etmeyi” veya bu isyanı yönetmeyi suç sayar. TCK m. 314 – Silâhlı Örgüt: “Suç işlemek amacıyla” silahlı bir örgüt kurmayı, yönetmeyi veya bu örgüte üye olmayı cezalandırır. TCK m. 315 – Silah Sağlama: TCK 314’te tanımlanan silahlı örgütlere silah temin etmeyi, nakletmeyi veya depolamayı suç olarak düzenler.
C) Milli Savunmaya Karşı Suçlar: Savaş hâli veya seferberlik koşullarında ordunun disiplinini bozma gibi fiillerdir (örn. TCK 311). Bu suçlar DMK’da listelenmiştir. Barış dönemine ilişkin propaganda eylemleri ise bu maddenin kapsamına girmez.
D) Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk: Devletin gizli belgelerini açıklamak veya yabancı ülkelere bilgi vermek (TCK 336-337) gibi eylemleri kapsar. Bu suçlar 48/A-5’te açıkça sayılmıştır. Propaganda suçu, devlet sırlarıyla doğrudan ilgili bir eylem değildir.
E) Diğer Katalog Suçlar
Zimmet, İrtikâp, Rüşvet, Hırsızlık, Dolandırıcılık, Sahtecilik, Güveni Kötüye Kullanma, Hileli İflas: Bu suçlar, temel olarak kamu görevlisinin veya bireyin dürüstlük ve güvenilirliğine yönelik ağır suçlardır. Zimmet (kamunun malını çalma), irtikâp (rüşvet alma) ve rüşvet (rüşvet verme) şeklinde düzenlenmiş bu fiiller kanunda listelenmiştir. Malvarlığına yönelik klasik suçlardır (hırsızlık, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma, senet/ belge sahteciliği gibi). İhaleye Fesat Karıştırma, Edimin İfasına Fesat Karıştırma: Kamu kaynaklarının kullanımındaki şeffaflığı ve dürüstlüğü hedef alan yolsuzluk suçlarıdır. Kamu ihalelerine veya sözleşmenin ifasına hile karıştıranlar (TCK 235-237) bu suçları işler. Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama (Kara Para Aklama) ve Kaçakçılık: Ekonomik düzeni ve devletin mali egemenliğini hedef alan suçlardır. Suçtan elde edilen geliri yasal görünüme kavuşturma eylemidir (TCK 282). Gümrük, ilaç veya döviz kaçakçılığı gibi kaçakçılık fiilleri DMK katalogunda sayılmıştır.
Yukarıdaki sıralamadan da görüldüğü gibi, DMK 48/A-5 maddesinde terör örgütü propagandası suçuna dair hiçbir ifade yoktur. Bu suç, 48/A-5’teki katalogda yer alan suç tiplerinden biri değildir.


BÖLÜM 3: TERÖR ÖRGÜTÜ PROPAGANDASI (TMK 7/2) SUÇUNUN HUKUKİ NİTELİĞİ VE KATALOG DIŞINDA OLMASI
TMK 7/2 maddesi, “Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi” için ceza öngörmektedir. Bu düzenlemeye göre, terör örgütünün cebir ve şiddet yöntemlerini öven veya meşrulaştıran propagandistik ifadeler bir yıldan beş yıla kadar hapisle cezalandırılır. Bu suç ayrıca basın-yayın yoluyla işlendiğinde cezası artırılır. Görüldüğü gibi bu suç, kanunda ayrı bir yerde ele alınmış olup ceza kanununda özgün unsurlarıyla düzenlenmiştir.
Bu suçun DMK 48/A-5 listesinde yer almadığı şu nedenlerle tartışmasızdır:
Açıkça Sayılmamıştır: En basit ve en güçlü argüman budur. DMK 48/A-5’teki liste açıktır ve bu listede “terör örgütü propagandası yapmak” suçu veya TMK’ya genel bir atıf bulunmamaktadır. Kanunilik ilkesi gereği, sayılmayan bir suçun var kabul edilmesi mümkün değildir. “Devletin Güvenliğine Karşı Suç” Değildir: Propaganda suçu, TCK’da “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlığı altında (TCK 302-308) düzenlenmemiştir. Bu suç, ayrı bir özel kanun olan Terörle Mücadele Kanunu’nda yer almaktadır. Fiilin niteliği, TCK 302’deki gibi somut bir eylem değildir. Propaganda suçu, bu maddeler arasında düzenlenmediği gibi, bu suçların maddi unsurlarını da taşımaz. “Anayasal Düzene Karşı Suç” Değildir: TCK 309-316 arasında sayılan bu suçların temel unsuru “cebir ve şiddet kullanarak” anayasal düzeni ortadan kaldırma amacıdır. Propaganda suçunda ise fiilin kendisinde cebir ve şiddet yoktur. Bu suç, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik TCK’daki suçlarla aynı kategoride değerlendirilemez. Bir yöntemi övmek ile o yöntemi kullanarak anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs etmek arasında, ceza hukuku tekniği açısından dağlar kadar fark vardır. Bu iki fiilin aynı kefeye konulması, elma ile armudun toplanması kadar mantıksızdır. Yargıtay’ın Yaklaşımı: Yargıtay, Terör Örgütü Propagandası suçunu, “örgüt üyeliği” (TCK 314) veya “örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen diğer suçlardan” dahi ayrı bir hukuki zeminde değerlendirmektedir. Propaganda suçu, tek başına işlendiğinde, kişinin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğunu göstermez. Dolayısıyla, bu suçun çok daha ağır kategorilere dolaylı yoldan dahil edilmesi, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına da aykırıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve ilgili ceza daireleri, istikrarlı bir şekilde, propaganda suçunun, TCK m. 314'te düzenlenen "Silahlı Örgüte Üye Olma" suçundan dahi ayrı ve bağımsız bir suç olduğunu vurgulamaktadır. Propaganda yapmak, tek başına, kişinin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğunu, örgütün emir ve talimatları altında hareket ettiğini göstermez. Hatta hatırlayacağınız üzere Yargıtay, CMK m. 58/5 kapsamında, propaganda suçunun "örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bir suç" olarak dahi kabul edilemeyeceğine yönelik içtihatlar geliştirmiştir.
BÖLÜM 4: YANLIŞ YORUMLAMA ve HUKUK DEVLETİNİN İHLALİ
Bazı idari kurumların, TMK 7/2’den mahkûm olan bir kişiyi, “terörle bağlantılı olduğu” gerekçesiyle DMK 48/A-5 kapsamındaymış gibi değerlendirerek memuriyetine kalıcı olarak son vermesi veya atanmasını engellemesi, açık bir hukuka aykırılıktır. Bu hatalı yaklaşım:
Kıyas Yasağını İhlal Eder: Listede olmayan bir suçu, “benzer nitelikte” olduğu gibi gerekçelerle listeye dahil etmek, ceza ve idare hukukundaki mutlak kıyas yasağının ihlalidir. Hukuk Güvenliğini ZEDELER: Bireyler, hangi suçun hangi sonucu doğuracağını kanuna bakarak öngörebilmelidir. Kanunda yazmayan bir sonuçla karşılaşmak, hukuk güvenliğini ortadan kaldırır. Yasama Yetkisinin Gaspıdır: Kanun koyucunun iradi olarak liste dışı bıraktığı bir suçu, yorum yoluyla listeye eklemek, idarenin veya mahkemenin kendisini kanun koyucu yerine koymasıdır.
Uygulamada bazen propaganda suçu, “devletin güvenliğine” veya “anayasal düzene” karşı işlenen suçlar arasında gösterilerek DMK 48/A-5 listesinin içerdiği suçlarla eş tutulmaya çalışılmıştır. Oysa bu yorum yanlıştır. 48/A-5’te her suç tek tek yazılıdır ve propagandaya dair bir suç tipi listede yer almaz. Hukuken açıkça belirtilmeyen bir suçu kanundan çıkarılmış gibi varsaymak mümkün değildir. Bu tür hatalı içtihatlar kanunilik ilkesine aykırı sonuçlar doğurur ve geçerli sayılmaz. TMK m. 7/2'yi DMK m. 48/A-5 kapsamında değerlendirmek, basit bir yorum hatası değil, hukuk devletinin temel kolonlarını sarsan bir dizi ihlali beraberinde getirir: Hukuki Güvenlik ve Belirlilik İlkelerinin İhlali: Bireyler, hangi eylemin hangi hukuki sonucu doğuracağını kanuna bakarak net bir şekilde öngörebilmelidir. Kanunda yazmayan bir müeyyide ile karşılaşmak, hukuk güvenliğini yok eder ve devlete olan güveni temelden sarsar. Masumiyet Karinesinin ve Ölçülülük İlkesinin İhlali: Kanun koyucunun geçici bir engel öngördüğü bir durumu, yorum yoluyla kalıcı bir hak mahrumiyetine dönüştürmek, Anayasa'nın 13. maddesindeki ölçülülük ilkesine ve masumiyet karinesinin bir uzantısı olan "lekelenmeme hakkına" aykırıdır.
BÖLÜM 5: DOĞRU HUKUKİ DEĞERLENDİRME ve SONUÇ
Terör Örgütü Propagandası suçundan mahkûmiyetin devlet memurluğuna etkisi, DMK 48/A-5 üzerinden değil, aynı maddenin “kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak” şartı üzerinden değerlendirilmelidir.
Bu durumda doğru hukuki süreç şöyledir:
Mahkûmiyetin Süresi: Kişi, TMK 7/2 suçundan dolayı bir yıl veya daha fazla hapis cezası almışsa, bu ceza memuriyete engel teşkil eder. Eğer ceza bir yıldan az ise bu durum tek başına memuriyete engel değildir. Engelin Geçici Olması: Bir yıl veya daha fazla ceza alınması durumunda oluşan bu engel, DMK 48/A-5’teki suçlar gibi kalıcı ve mutlak değildir. Bu engel, belirli şartların sağlanmasıyla ortadan kaldırılabilir. Engelin Kaldırılması (Memnu Hakların İadesi): Cezanın infazının tamamlanması gerekir. İnfazın tamamlanmasından itibaren Adli Sicil Kanunu’nda belirtilen sürenin (genellikle 3 yıl) geçmesi beklenir. Bu süre sonunda, hükümlü veya vekili, mahkemeye başvurarak “memnu hakların iadesi” (yasaklanmış hakların geri verilmesi) kararı talep eder. Mahkemenin bu kararı vermesiyle birlikte, söz konusu mahkûmiyetin memuriyete engel olma niteliği ortadan kalkar.
Cezanın Süresi Belirleyicidir: Kişi, TMK m. 7/2'den dolayı bir yıl veya daha fazla süreli bir hapis cezasına mahkûm olmuşsa, bu ceza, infazı süresince ve kanunda belirtilen ek süreler boyunca memuriyete engel teşkil eder. Ceza bir yıldan az ise veya adli para cezasına çevrilmişse, bu fıkra kapsamında bir engel zaten oluşmaz. Engel "Kalıcı" Değil, "Geçicidir": En önemli fark budur. Bir yıllık ceza nedeniyle oluşan engel, DMK m. 48/A-5'teki gibi mutlak, affa uğrasa bile kalkmayan bir engel değildir. Bu engel, hukukun tanıdığı yollarla kaldırılabilir. Engelin Ortadan Kaldırılması: "Memnu Hakların İadesi" Kurumu: Cezanın infazı eksiksiz olarak tamamlanır. İnfazın tamamlandığı tarihten itibaren, Adli Sicil Kanunu m. 13/A'da belirtilen üç yıllık süre beklenir. Bu sürenin sonunda, hükümlü veya vekili, hükmü veren mahkemeye veya aynı derecedeki başka bir mahkemeye başvurarak "yasaklanmış hakların geri verilmesi" (memnu hakların iadesi) kararı talep eder. Mahkemenin, kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlemediği ve iyi halli olduğu kanaatine vararak memnu hakların iadesine karar vermesiyle birlikte, söz konusu mahkûmiyetin DMK m. 48 açısından memuriyete engel teşkil etme niteliği tamamen ortadan kalkar.
Sonuç ve Nihai Değerlendirme
Netice olarak, Terör Örgütü Propagandası suçu (TMK 7/2), 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48/A-5 maddesinde tahdidi (sınırlı) olarak sayılan katalog suçlardan biri değildir. Bu suçun, yorum veya kıyas yoluyla bu listeye dahil edilerek bireylerin kamu hizmetine girme hakkının kalıcı olarak engellenmesi, Anayasa ile güvence altına alınan kanunilik ilkesine, hukuk devleti anlayışına ve temel hak ve özgürlüklere açık bir aykırılık teşkil eder.
Bu suçtan kaynaklanan memuriyet engeli, ancak ve ancak mahkûm olunan cezanın süresine (1 yıl ve üzeri hapis) bağlı olarak gündeme gelebilir ve bu engel dahi kalıcı olmayıp, “memnu hakların iadesi” kurumuyla aşılması mümkün olan geçici bir nitelik taşır. Hukuk uygulayıcılarının, kanunun lafzına ve ruhuna sadık kalarak bu net ayrımı yapması, adil yargılanma hakkının ve hukuk güvenliğinin teminatıdır. Dolayısıyla bu suçtan mahkûm olan bir kişinin DMK 48/A-5 uyarınca memurluğa girişe engel sayılması hukuken mümkün değildir. Kanunilik ilkesi gereği katalogda yazılı olmayan bir suçun 48/A-5 kapsamında değerlendirilmesi hukuken mümkün değildir. Bu değerlendirme, kanun koyucunun açık düzenlemesi ve hukuk güvenliği ilkesi açısından kesindir.
Arz ve izah edilen tüm bu hukuki ve mantıksal gerekçeler ışığında; Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçu (TMK m. 7/2), 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48/A-5. maddesinde numerus clausus ilkesiyle sayılan katalog suçlardan biri değildir. Bu suçun, kanunun lafzına, sistematiğine, amacına ve Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına aykırı olarak, kıyas ve genişletici yorum yoluyla bu listeye dahil edilmesi suretiyle tesis edilen/edilecek olan işlem, açıkça hukuka aykırıdır. Bu nedenle, aksi yöndeki hatalı değerlendirmeden dönülerek, hukukun temel ilkelerine ve kanunun açık hükümlerine uygun bir karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.
BÖLÜM 6: TÜRK HUKUKUNDA "KATALOG SUÇLAR" KAVRAMI VE ÖNEMİ
Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Madde 100'ün Genel Çerçevesi
Türk hukukunda tutuklama, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinde düzenlenen, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında başvurulabilen önemli bir koruma tedbiridir. Bu maddeye göre, bir şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilmesi için iki temel koşulun bir arada bulunması gerekmektedir: öncelikle, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin mevcut olması ve ikinci olarak, bir tutuklama nedeninin bulunması.
Tutuklama nedenleri, CMK 100/2'de genel olarak belirtilmiştir. Bunlar, şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığı olabileceği gibi; delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme şüphesi ya da tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması şeklinde sıralanmaktadır. Kanun koyucu, bu nedenlerin somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmesini ve tutuklama kararının verilmesinde ölçülülük ilkesine uyulmasını şart koşmuştur. Buna göre, işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile orantılı olmaması halinde tutuklama kararı verilemez. Bu düzenleme, tutuklamanın istisnai bir tedbir olduğunu ve keyfi uygulamaların önüne geçilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Katalog Suçların Tanımı ve Hukuki Sonuçları (CMK m.100/3)
"Katalog suçlar," Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 3. fıkrasında açıkça ve sınırlı sayıda sayılan suçlardır. Bu suçlar için, kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde, tutuklama nedeninin (yani kaçma şüphesi, delil karartma vb. genel tutuklama nedenlerinin) var olduğu varsayılır. Bu yasal varsayım, katalog suçlarda tutuklama kararının verilmesini diğer suçlara göre çok daha kolay hale getirmektedir. Zira savcılık veya mahkeme, tutuklama sebeplerinin ayrıca somut olarak araştırılmasına veya ispatlanmasına gerek duymadan, suçun katalog suç listesinde yer alması ve kuvvetli şüphenin bulunması halinde tutuklama kararı verebilmektedir. Bu durum, katalog suçlar için ceza muhakemesi sürecinde koruma tedbirlerinin uygulanması eşiğinin belirgin şekilde düşürüldüğünü göstermektedir. Bu yasal düzenleme, belirli ağır suçlar için kamu güvenliğini ve adli sürecin etkinliğini önceliklendiren bir yasama politikası tercihini yansıtmaktadır. Bu, kovuşturma makamları için önemli bir usul avantajı sağlamaktadır.
Katalog suçlar, sadece tutuklama değil, aynı zamanda gözaltı, taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma, postada el koyma, şirket yönetimi için kayyım tayini, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, teknik araçla izleme gibi bazı koruma tedbirlerinin uygulanmasında da özel bir kolaylık veya zorunluluk sağlamaktadır. Örneğin, iletişimin denetlenmesi tedbirine yalnızca katalog suçlar açısından başvurulabileceği belirtilmektedir. Bu, katalog suçların soruşturulmasında kullanılan araçların kapsamını genişletmekte ve bu suçların devlet tarafından daha etkin bir şekilde takip edildiğini göstermektedir.
Tablo 1: CMK m.100/3'te Sayılan Başlıca Katalog Suçlar ve İlgili Kanun Maddeleri
Aşağıdaki tablo, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 3. fıkrasında açıkça ve sınırlı sayıda sayılan başlıca katalog suçları ve ilgili kanun maddelerini sunmaktadır. Bu liste, terör örgütü propagandası suçunun bu kategoride yer alıp almadığını değerlendirmek için temel bir referans noktası teşkil etmektedir.
Suç Kategorisi İlgili Kanun Maddeleri
Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar TCK 76, 77, 78
Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti TCK 79, 80
Kasten Öldürme TCK 81, 82, 83
Silahla İşlenmiş Kasten Yaralama ve Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Kasten Yaralama TCK 86/3-e, 87
İşkence TCK 94, 95
Cinsel Saldırı (Birinci Fıkra Hariç) TCK 102
Çocukların Cinsel İstismarı TCK 103
Hırsızlık ve Yağma TCK 141, 142, 148, 149
Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti TCK 188
Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma (İki, Yedi ve Sekizinci Fıkralar Hariç) TCK 220
Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar TCK 302, 303, 304, 307, 308
Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar TCK 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'daki Kaçakçılık Suçları 6136 S.K. m.12
Bankacılık Kanunu'ndaki Zimmet Suçu 4389 S.K. m.22/3, 4
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'ndaki Hapis Cezasını Gerektiren Suçlar 4926 S.K.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'ndaki Suçlar 2863 S.K. m.68, 74
Kasten Orman Yakma Suçu 6831 S.K. m.110/4, 5
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'ndaki Suçlar 2911 S.K. m.33
Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. Maddesinin Üçüncü Fıkrasında Belirtilen Suçlar 3713 S.K. m.7/3
BÖLÜM 7: TERÖRLE MÜCADELE KANUNU (TMK) MADDE 7/2: TERÖR ÖRGÜTÜ PROPAGANDASI SUÇU
TMK 7/2'nin Güncel Metni ve Suçun Unsurları
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesinin 2. fıkrası, "terör örgütü propagandası" suçunu düzenlemektedir. Maddenin güncel metni, 2006 ve 2013 yıllarındaki değişikliklerle birlikte şu şekildedir: "Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır".
Bu maddenin metnindeki evrim, başlangıçtaki daha geniş ifadeden ("örgütle ilgili propaganda yapanlar") daha spesifik bir tanıma doğru bir değişimi işaret etmektedir. Bu değişiklikler, muhtemelen ifade özgürlüğüne ilişkin ulusal ve uluslararası hukuki standartlara uyum sağlama çabasının bir sonucudur. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi içtihatları, suçun oluşumu için aranan unsurları detaylandırmıştır:
• Propaganda Niteliğinde Bir Fiilin İşlenmesi: Suçun oluşabilmesi için, terör örgütüyle ilgili bir öğreti, düşünce veya inancın başkalarına tanıtılması, benimsetilmesi veya yayılması amacıyla bir eylemin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
• Cebir, Şiddet veya Tehdit Unsurlarının Meşrulaştırılması/Övülmesi/Teşvik Edilmesi: En kritik unsur, yapılan propagandanın terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermesi, övmesi veya bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek nitelikte olmasıdır. Yargıtay, bu unsurları taşımayan bazı sloganları veya ifadeleri propaganda suçu olarak kabul etmemiştir. Örneğin, adliyede "yaşasın pkk" sloganı veya duruşma salonunda "biji serok apo" sloganı, basın açıklamasındaki aynı sloganlar ya da Newroz etkinlikleri sırasında atılan sloganlar, şiddeti teşvik edici nitelikte bulunmadığı sürece propaganda suçu olarak değerlendirilmemiştir. Bu durum, ifade özgürlüğü ile terör propagandası arasındaki hassas dengenin yargı tarafından nasıl yorumlandığını göstermektedir.
• Yer, Zaman ve Şartlar: Eylemin gerçekleştirildiği yer, zaman ve koşullar, propagandanın etkisinin sınırlı kalıp kalmadığı açısından değerlendirilmelidir. Eğer eylemin etkisi sınırlı kalıyorsa, suç oluşmayabilir.
• Muhatap Kitlenin Özellikleri ve Harekete Geçirme Potansiyeli: Dinleyici/izleyici/okuyucu kitlesinin özellikleri dikkate alınarak, içeriğin bu kitleyi harekete geçirme potansiyeli olup olmadığı da değerlendirilmelidir.
• Açık ve Yakın Tehlike: Failin icra ettiği fiil, ancak kamu düzeninin bozulmasına yol açacak somut bir "açık ve yakın tehlike" teşkil ediyorsa propaganda suçu vücut bulabilir. Bu kriter, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla da uyumlu olup, ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasında temel bir ilkedir.
• İfade Özgürlüğü Kapsamındaki Fiiller: Toplumsal kültür öğesi olan fiiller, ifade özgürlüğü kapsamında kalan veya halk dilinde kalıplaşmış sözler (örneğin, hükümet politikalarına ağır eleştiri, toplantı ve gösterilerde kalıplaşmış sloganlar, türküler, şarkılar veya halay sırasında söylenen marşlar) şiddeti teşvik etmedikleri sürece örgüt propagandası suçu olarak kabul edilemez. Bu yaklaşım, demokratik bir toplumda çoğulculuğun ve hoşgörünün gereği olarak, rahatsız edici veya şok edici ifadelerin bile ifade özgürlüğü kapsamında korunabileceğini göstermektedir.
Suçun Cezai Yaptırımları
TMK 7/2 suçunu işleyen kişiler, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu ceza aralığı, suçun ciddiyetini yansıtmaktadır. Yargılama görevi ağır ceza mahkemeleri tarafından yerine getirilmektedir.
BÖLÜM 8: TMK 7/2 SUÇU BİR KATALOG SUÇ MUDUR? CMK 100/3 İLE KARŞILAŞTIRMALI ANALİZ
CMK 100/3'teki TMK Atıflarının Detaylı İncelenmesi
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 3. fıkrası, katalog suçları açıkça ve sınırlı sayıda sayarken, Terörle Mücadele Kanunu'na (3713 sayılı Kanun) yapılan atıfta spesifik olarak "7. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar" ifadesini kullanmaktadır. Bu ifade, kanun koyucunun TMK'nın 7. maddesinin tüm fıkralarını değil, yalnızca üçüncü fıkrasını katalog suç olarak belirlediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu durum, TMK'nın 7. maddesinin diğer fıkralarını, dolayısıyla ikinci fıkrasını (terör örgütü propagandası suçu) katalog suçlar listesinin dışında bırakmaktadır. CMK 100/3 metninde TMK 7/2'ye açıkça yer verilmemiştir.
TMK 7/2'nin CMK 100/3 Listesindeki Yeri (veya Yokluğu)
Yukarıdaki detaylı incelemeler ışığında, "terör örgütü propagandası" suçu (3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu Madde 7/2), Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 3. fıkrasında açıkça sayılan katalog suçlar arasında yer almamaktadır. Kullanıcının "terör örgütü propagandası (tmk 7/2) suçu bir katalog suç değildir. doğru mu" şeklindeki ifadesi bu bağlamda doğrudur.
Bu hukuki gerçeklik, TMK 7/2 suçundan şüphelenilen veya yargılanan kişiler hakkında tutuklama kararı verilebilmesi için, katalog suçlarda olduğu gibi "tutuklama nedeninin var sayılması" ilkesinin uygulanamayacağı anlamına gelmektedir. Bunun yerine, CMK 100/1 ve 100/2'deki genel tutuklama koşullarının (kuvvetli suç şüphesi ve somut bir tutuklama nedeni) savcılık veya mahkeme tarafından somut olayda ayrı ayrı ve somut delillerle gösterilmesi zorunludur.
Kanun koyucunun, TMK 7/3'ü (toplantı ve gösteri yürüyüşleri sırasında örgüt amblemi taşıma, slogan atma gibi daha somut ve doğrudan eylemleri içeren fıkra) katalog suç listesine dahil ederken, TMK 7/2'yi (propagandayı) bu listeden hariç tutması, terörle ilgili suçların farklı biçimlerine yönelik daha nüanslı bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Bu ayrım, propagandanın ciddiyetine rağmen, diğer katalog suçlar kadar otomatik bir kaçma veya delil karartma riskini beraberinde getirmediği veya ifade özgürlüğü bağlamındaki hassasiyetlerin daha fazla dikkate alınması gerektiği yönünde bir yasal değerlendirmeyi işaret edebilir. Bu durum, güvenlik kaygıları ile temel hak ve özgürlüklerin korunması arasındaki dengenin yasal düzenlemelere nasıl yansıdığını göstermektedir.
Tablo 2: TMK Madde 7'nin İlgili Fıkraları ve CMK 100/3 ile İlişkisi
Aşağıdaki tablo, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesinin ilgili fıkralarını ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 3. fıkrasındaki atıf ile ilişkisini görselleştirmektedir.
Kanun Maddesi Suç Tanımı CMK 100/3'teki Durumu
TMK 7/2 "Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." Katalog Suç Değildir. CMK 100/3'te açıkça yer almamaktadır.
TMK 7/3 "Toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde; Örgüte ait amblem, resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması, Slogan atılması, Ses cihazları ile yayın yapılması, Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi." Katalog Suçtur. CMK 100/3'te "3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar" olarak açıkça belirtilmiştir.
Bu tablo, CMK 100/3'ün TMK Madde 7'ye yaptığı atfın ne kadar spesifik olduğunu ve TMK 7/2'nin bu atfın dışında kaldığını net bir şekilde göstermektedir.
BÖLÜM 9: KATALOG SUÇ OLMAYAN DURUMLARDA TUTUKLAMA VE KORUMA TEDBİRLERİ
TMK 7/2 Suçunda Tutuklama Koşulları (CMK 100/1 ve 100/2)
TMK 7/2 suçu bir katalog suç olmamasına rağmen, bu suçtan dolayı şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilmesi elbette mümkündür. Ancak bu durumda, tutuklama kararının verilebilmesi için Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında belirtilen genel koşulların somut olayda ayrı ayrı ve somut delillerle ispatlanması gerekmektedir. Bu koşullar şunlardır:
• Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması.
• Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığı.
• Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ya da tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması.
Ayrıca, tutuklama kararının işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olması zorunludur. Bu, tutuklamanın her durumda otomatik olarak uygulanamayacağı, somut olayın özelliklerine göre bir değerlendirme yapılması gerektiği anlamına gelmektedir. Katalog suç olmaması, iddia makamının tutuklama talebi için bu somut gerekçeleri mahkemeye sunma yükümlülüğünü doğurmaktadır.
Diğer Koruma Tedbirlerinin Uygulanabilirliği
TMK 7/2 suçu için adli kontrol tedbirleri (CMK 109 ve devamı maddeleri) de uygulanabilir. Ancak bunun için de kuvvetli suç şüphesinin varlığı ve tutuklama nedenlerinden birinin bulunması gerekmektedir.
Bazı koruma tedbirleri ise yalnızca katalog suçlar için öngörülmüştür. Örneğin, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması gibi tedbirler, katalog suçlar listesinde yer almayan suçlar için kesinlikle uygulanamaz. Bu durum, terör örgütü propagandası suçu bakımından soruşturma makamlarının kullanabileceği bazı özel soruşturma yöntemleri açısından kısıtlamalar getirmektedir. Bu, kanun koyucunun, katalog suç olmayan durumlarda devletin bireylerin iletişim özgürlüğüne müdahale yetkisini sınırlama eğiliminde olduğunu göstermektedir. Bu tür kısıtlamalar, kolluk kuvvetlerinin soruşturma süreçlerinde daha geleneksel yöntemlere başvurmasını gerektirebilir ve soruşturmanın etkinliğini belirli ölçüde etkileyebilir. Bu durum, etkili kolluk faaliyetleri ile bireysel özgürlükler arasında bir denge kurma çabasını yansıtmaktadır.
BÖLÜM 10: YARGI KARARLARI VE HUKUKİ GELİŞMELER IŞIĞINDA TMK 7/2'NİN YORUMU
İfade Özgürlüğü Bağlamında Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi İçtihatları
TMK 7/2 maddesinin yorumlanması ve uygulanmasında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 26. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü ilkesi merkezi bir rol oynamaktadır. Yüksek mahkemeler, terörle mücadele ile ifade özgürlüğü arasındaki hassas dengeyi gözetmektedir. Bu denge, özellikle terör örgütü propagandası suçunun unsurlarının belirlenmesinde kritik bir öneme sahiptir.
Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi içtihatları, terör örgütü propagandasının suç teşkil etmesi için, eylemin terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermesi, övmesi veya bu yöntemlere başvurmayı teşvik etmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu, salt bir örgütün adını anmanın veya eleştirel bir söylemde bulunmanın doğrudan propaganda suçu oluşturmayacağı anlamına gelmektedir. Mahkemeler, eylemin gerçekleştirildiği yer, zaman, koşullar ve muhatap kitlenin özellikleri gibi faktörleri dikkate alarak, eylemin kamu düzeni üzerinde "açık ve yakın bir tehlike" oluşturup oluşturmadığını değerlendirmektedir. Örneğin, belirli bağlamlarda atılan sloganlar veya kültürel ifadeler, şiddeti teşvik etmedikleri sürece propaganda suçu olarak kabul edilmemektedir. Bu yaklaşım, terörle mücadele yasalarının ifade özgürlüğünü aşırı derecede kısıtlamasının önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Anayasa Mahkemesi ve AİHM, bu tür davalarda ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediğini değerlendirirken, söz konusu ifadelerin doğrudan şiddete teşvik edip etmediği üzerinde durmaktadır. Bu hukuki gelişmeler, TMK 7/2'nin uygulanmasında daha dar bir yorumun benimsenmesi gerektiğini ve her türlü terörle bağlantılı ifadenin otomatik olarak suç teşkil etmediğini göstermektedir.
BÖLÜM 11: SONUÇ: TERÖR ÖRGÜTÜ PROPAGANDASI SUÇUNUN KATALOG SUÇ NİTELİĞİ HAKKINDA DEĞERLENDİRME
Yapılan kapsamlı hukuki inceleme sonucunda, "terör örgütü propagandası" suçu (3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu Madde 7/2), Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 3. fıkrasında açıkça sayılan bir katalog suç değildir. Dolayısıyla, kullanıcının "terör örgütü propagandası (tmk 7/2) suçu bir katalog suç değildir. doğru mu" şeklindeki ifadesi doğrudur.
CMK 100/3, Terörle Mücadele Kanunu'ndan yalnızca 7. maddenin üçüncü fıkrasındaki suçları katalog suç olarak kabul etmektedir. Bu yasal ayrım, TMK 7/2'nin katalog suçların getirdiği "tutuklama nedeninin var sayılması" kolaylığından yararlanamayacağı anlamına gelmektedir. Bu durum, terör örgütü propagandası suçuna ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda tutuklama ve diğer koruma tedbirlerinin uygulanması açısından önemli hukuki sonuçlar doğurmaktadır.