Açık senet

[mehmetemintatli]

hukuk bu açık senet e nasıl izin veriyor ? böyle bir hükümü yalan makinesi veya imza ile normal yazı arasındaki tarih farkından açık senete iptal davası açılamaz mı?
bazı kişiler bazılarına çeşitli cebri yollardan böyle açık senetler imzalatıp insanlardan sebepsiz şekillerde para alıyorlar. bu durum çeşitli çıkar örgütlerinin ekmek kapısı...
bu iş ile ilgili ne gibi çalışmalar yapabiliriz. burada bir sıkıntı var.

lütfen bilgi verir mail atarmısınız...


mehmetemintatli@hotmail.com

[Av.Ali Sinkay]

Açık senet belli şartlarda belki olabilir.İmzalayan açık senede niye imza atıyor diyebilirsiniz.Senedin zorla alınmasına da devlet izin vermez.Senedin yağması suçunu oluşturur.Bunlar şahit gösterirseniz ve hakim de bu iddiaları esaslı görürse.Senedin tahsilini de durdurabilir.Diğer mahkemenin sonucuna kadar.

Ayrıca buraya gelen herkesin yaptığı gibi ne olur sizde yargıyı suçlamayın, unutmayın kanunları yargı organları değil, yasama organları koyar.Yani TBMM ve yürütülmesini de hükümet sağlar.

"AKILLI KONUŞUR, ÇÜNKÜ SÖYLEMEK İSTEDİKLERİ VARDIR; APTAL KONUŞUR, ÇÜNKÜ KENDİSİNİN BİR ŞEYLER SÖYLEMEK ZORUNDA OLDUĞUNU SANIR."

[єℓєcтяση]

Açık senet belli şartlarda belki olabilir.İmzalayan açık senede niye imza atıyor diyebilirsiniz.Senedin zorla alınmasına da devlet izin vermez.Senedin yağması suçunu oluşturur.Bunlar şahit gösterirseniz ve hakim de bu iddiaları esaslı görürse.Senedin tahsilini de durdurabilir.Diğer mahkemenin sonucuna kadar.

Ayrıca buraya gelen herkesin yaptığı gibi ne olur sizde yargıyı suçlamayın, unutmayın kanunları yargı organları değil, yasama organları koyar.Yani TBMM ve yürütülmesini de hükümet sağlar.

"AKILLI KONUŞUR, ÇÜNKÜ SÖYLEMEK İSTEDİKLERİ VARDIR; APTAL KONUŞUR, ÇÜNKÜ KENDİSİNİN BİR ŞEYLER SÖYLEMEK ZORUNDA OLDUĞUNU SANIR."

Kriminal inceleme imzanın tespitini yaparken kaç yıl önce atılmış olabileceği kağıdın kaç yıl eski olduğunu, düzenleme tarihinin sonradan atıldığını her şeyi tespit ederek alacaklı gözüken şahısların aslında sahtekarlar olduklarını ispat ediyorken Yargıtay davaları bozuyor ve SAHTEKARLARI haklı buluyor.

[Traffo]

Maalesef haklı olmak yetmiyor. Haklı çıkmak için de belli unsurların oluşması gerekiyor ülkemizde. Bu nedenle davaya haklı da olsam soğuk bakıyorum.

Gözlemlediğime göre, dava, eşit şartlarda olanlar arasında ise; iş, avukata, hakimin kanunları uygulama becerisine kalıyor.

Taraflardan birinin eli güçlü ise bir şekilde bir yerlerden müdahalede bulunabiliyor.

Bu müdahale bilirkişilikten, ilgili personelden, tutulan avukattan her yerden olabilir.

Bu durumda eli güçlü olmayan davasına çalışmayıp, tüm inisiyatifi avukat ve mahkemeye bırakır ise alınacak sonuç aşağı yukarı bellidir.

Ancak hakim kanunlara ve uygulanmasına vakıf değil ise, dava sahibi ya da avukat gereğini yapsa da iş bir üst denetim sistemlerine kalıyor. Bu aşamadan sonra da şans gerektiği kanaatindeyim.. İş bilen yargıca denk gelmek gibi.

Bunlarla beraber hukukta tuhaf yaklaşımlar vardır.

Hırsızlık eyleminin büyüğüne, yasamanın, kanun koyucuların ılımlı yaklaşımını ifade ettiğini düşündüğüm bir örnek de vereyim.

Birileri bir bisiklet çalıp yakalandığında, eylemi "hırsızlık" olarak ifade edilir. Bu şahıs suçlu bulunduğunda itibarı kötüleşir, fişlenir. Belki fabrikada ayakçı bile olamaz.

Bisiklet ortada yoksa bedeli ve kirası tahsil edilir.

Ancak binanın 200 m2 sığınağını çalıp dükkanına katıp başkalarına satan kişi, mahkemede tespit edilince yaptığı iş "el atma" olarak kabul edilir ve bu büyük hırsızın itibarına helal gelmez. Hatta bisiklet çalanla aynı mahkemede yargılanmaz. K.M.K'dan kaynaklı davalara bakan sulh hukukta yargılanır...

Hukuka bu terimi neden "el atma" olarak koymuşlar ki acaba? Oldukça şirin! görünüyor "hırsızlığın" yanında. Oysa çaldığı şeyin bedeli ve kirası ile, yerine göre, bisikletçi dükkanı açılabilir.

Hatta mahkemeler "sığınak kiraya verilemez" diye büyük hırsıza ecri misil bile ödetmeye kıyamazlar! çoğu zaman. Gelir duvarları yıkar, arzu ettiği kadar düzeltir, sonra başka binalarda sığınak çalmaya devam eder.

Galiba bu yaklaşım nedeni ile yaşadığım yerde nerede ise hiç bir binanın sığınağı sığınak değildir. Ya markettir, ya da uyanığın birinin deposudur...

Hukukun suça, suçluya yaklaşımı ve dava tamamlama sürelerine göre değerlendirilince bu işlerin azalmak yerine, artacağına işaret etmektedir.


Mesajın paylaşıldığı yıl 2004

şu anda yıl nerede ise 2022.."Bu ne biçim adalet?" demek gerekiyor sanırım...

[єℓєcтяση]

Maalesef haklı olmak yetmiyor. Haklı çıkmak için de belli unsurların oluşması gerekiyor ülkemizde. Bu nedenle davaya haklı da olsam soğuk bakıyorum.

Gözlemlediğime göre, dava, eşit şartlarda olanlar arasında ise; iş, avukata, hakimin kanunları uygulama becerisine kalıyor.

Taraflardan birinin eli güçlü ise bir şekilde bir yerlerden müdahalede bulunabiliyor.

Bu müdahale bilirkişilikten, ilgili personelden, tutulan avukattan her yerden olabilir.

Bu durumda eli güçlü olmayan davasına çalışmayıp, tüm inisiyatifi avukat ve mahkemeye bırakır ise alınacak sonuç aşağı yukarı bellidir.

Ancak hakim kanunlara ve uygulanmasına vakıf değil ise, dava sahibi ya da avukat gereğini yapsa da iş bir üst denetim sistemlerine kalıyor. Bu aşamadan sonra da şans gerektiği kanaatindeyim.. İş bilen yargıca denk gelmek gibi.

Bunlarla beraber hukukta tuhaf yaklaşımlar vardır.

Hırsızlık eyleminin büyüğüne, yasamanın, kanun koyucuların ılımlı yaklaşımını ifade ettiğini düşündüğüm bir örnek de vereyim.

Birileri bir bisiklet çalıp yakalandığında, eylemi "hırsızlık" olarak ifade edilir. Bu şahıs suçlu bulunduğunda itibarı kötüleşir, fişlenir. Belki fabrikada ayakçı bile olamaz.

Bisiklet ortada yoksa bedeli ve kirası tahsil edilir.

Ancak binanın 200 m2 sığınağını çalıp dükkanına katıp başkalarına satan kişi, mahkemede tespit edilince yaptığı iş "el atma" olarak kabul edilir ve bu büyük hırsızın itibarına helal gelmez. Hatta bisiklet çalanla aynı mahkemede yargılanmaz. K.M.K'dan kaynaklı davalara bakan sulh hukukta yargılanır...

Hukuka bu terimi neden "el atma" olarak koymuşlar ki acaba? Oldukça şirin! görünüyor "hırsızlığın" yanında. Oysa çaldığı şeyin bedeli ve kirası ile, yerine göre, bisikletçi dükkanı açılabilir.

Hatta mahkemeler "sığınak kiraya verilemez" diye büyük hırsıza ecri misil bile ödetmeye kıyamazlar! çoğu zaman. Gelir duvarları yıkar, arzu ettiği kadar düzeltir, sonra başka binalarda sığınak çalmaya devam eder.

Galiba bu yaklaşım nedeni ile yaşadığım yerde nerede ise hiç bir binanın sığınağı sığınak değildir. Ya markettir, ya da uyanığın birinin deposudur...

Hukukun suça, suçluya yaklaşımı ve dava tamamlama sürelerine göre değerlendirilince bu işlerin azalmak yerine, artacağına işaret etmektedir.


Mesajın paylaşıldığı yıl 2004

şu anda yıl nerede ise 2022.."Bu ne biçim adalet?" demek gerekiyor sanırım...

Gayet açık ve net anlatmışsınız.
1-Sokakta aç olduğu için para isteyen 1TL,5TL GASPÇI(yıllarca hapis)
2-Kağıtla malvarlığı gasp eden açığa imzayı kötüye kullanmış(para cezası)
Ve 1.suç bir şikayete bakarken 2.suç yazılı delil harici hiçbir şeyi kabul etmemekte. Bu demek oluyor ki;
Şimdi emek hırsızıyla ekmek hırsızının bir bile tutulmadığı,
Zengin hırsızın koruyup kollandığı bir hukuk düzeninde 2022 yıllarında şu çağda hala kağıtla adam dolandırılıp malvarlığı GASP edilip adalet de GASP edileni haksız görüyorsa, sosyal devletin sahip çıkmadığı sokak çocuklarının gençliklerini hapiste geçirip; insanların çaresizliğinden işsiz kalma korkusundan faydalanarak kağıt imzalatan yıllarca çalıştığını da cebe cukkalamaya çalışan ...... çocukları ise sadece para cezası alıyor o da %0.1 ihtimalle. Bence de risk almaya değer 3-5 bin para cezası ki kaybetme şansı çok düşük diğer tarafta bir insanın ömür boyu verdiği emeği. Diyorum ya fırından ekmek çalan hırsızın, emek çalan hırsızdan daha fazla ceza aldığı bir hukuk düzeninde hukuk devletini yargının açıklarından faydalanarak yaşanması mümkün olmayan bir ülke haline getiriyorlar. Bu ülkeye can borcundan başka hiçbir borcu olmayan vatan evlatlarını bir kağıt parçası yüzünden bir yerlere üçkağıtla dolandırıcılıkla gelmiş adamım diye gezen takım elbiseli haysiyetten yoksunlar tehditle hileyle aldıkları boş imzalı kağıdı yıllar sonra doldurup vatana can borcu harici kimseye 5kuruş borcu olmayan birine 1.000.000 TL , 500.000 USD gibi bankaların bile o anda çıkarıp veremediği paraları elden çıkarıp vermiş olmaları ve bu kadar nakit parayla gezen sözde zengin iş adamlarının(dolandırıcı) yanlarında banka çeki seneti taşımayıp a4 kağıdına elden yazdıkları imzayı önce attırıp tarihi bilgileri sonra ekledikleri kağıt parçasını senet haline getirerek bunun karşılığında bu parayı elden vermesini mantıklı bulan YARGITAY. Dolandırıcıları haklı buluyor. Neden? İmza atan sorumludur. Çok güzel. Ben de takayım belime bir silah, yanıma da alayım 3. 5. Şahıs onlara da birer kurusıkı köy köy gezeyim kağıt imzalatıp tarla sahiplerini marabam yapayım nasıl proje. Şerefime onuruma yakışsa en güzel zengin olma yöntemi. Çalışmak yok sadece boş kağıda imza alıp köşeyi dönmek var

[Traffo]

Adaletinin tecellisini belli kurallara bağlamayıp, şansa bırakan memleketler ilkeldir.

Mahkemelerimiz bazen olmadık gerekçeli kararlar kaleme alabiliyor. Açıklama ise, genelde "bakış açımız" farklı.

Birçok hakim, milletin dava dosyaları ile hakimlik oyunu oynayarak hukuk öğreniyor. İstinaf da bu hakimlik oyununun kontrol mekanizması olarak kurulmuştur.

Geçen yazdığım dilekçeye avukat arkadaş baktı, "bilmem, güzel de hakim okur mu?" dedi. Bu önemli bir cümle aslında. Kendi kendime; dosyaları mübaşir mi okuyacak acaba, diye düşünmeden edemedim.

Hakimi tamamen eğitmeyip, kervan yolda düzülür hesabı ile adalet sağlamak iyi de, vatandaşın zamanı ne olacak? Hakimlerin dosya okumadan hatalı kararları kesinleşirse ne olacak? 10-15 yıl sonra gelen adaleti ne yapacak vatandaş?

Gerçek adalet, vatandaş talep etmeden, mevki makama bakılmadan, olabildiğince kısa zamanda verilendir..
Bu kanunlarımızda da vardır. Ve birçok şey gibi uygulanmamaktadır.

İyi şanslar.