-
21-11-2009, 19:48:23 #11
- Kayıt Tarihi
- Nov 2009
- Nerede
- ankara
- İletiler
- 2
- Dilekçeler Sözleşmeler
- 0
- Dosya Yükleme
- 0
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
-
21-11-2009 19:48:23 # Nedir?Tavsiye Soru Cevap
- Kayıt Tarihi
- Bugün
- Nerede
- Avukat Dünyası
- İletiler
- Ne kadar?
-
22-11-2009, 12:52:50 #12
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Dersim olayı ile ilgili Cumhuriyet arşivleri açık mıdır? Bu konuda Sovyet arşivlerinden yararlanan rahmetli A. T. Kışlalı kaliteli bir yazardı, ama keşke bu olayı sadece Sovyet arşivlerinden değil, daha detaylı araştırsaydı.
Olay döneminde bir emniyet yetkilisi olan İhsan Sabri çağlayangil, anılarında mağaralara zehirli gaz verildiğinden bahsediyor.
Bir başka kişi (Muhsin Batur) anılarında, hayatının o dönemini yazamayacağını belirtiyor.
Devlet sadece isyancıları hedef aldıysa, bu operasyonda havadan bombalama olmuş mudur? Ölenler arasında çok sayıda çocuk ve kadın var mıdır?
Hemen her aileden ölen ve sürgün edilen var mıdır?
-
22-11-2009, 13:22:51 #13
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Diyelim ki var! Bütün bunların bugüne ne faydası var. Bu ve benzeri yaraları kaşımanın geleceğimize ne katkısı olabilir? Her ülke egemenliğini sağlamak için bu tür işler yapmamış mıdır? İtalya, İspanya, gibi birçok ülkede bu tür işler olmamış mıdır?
Onur Öymen'in sözlerine katılıyorum. Hatta söylenmesi gereken daha çok şey olduğuna inanıyorum.
Ve ben bu ülkenin on yıla kadar bölüneceğine inanıyorum. Hem de en az iki parçaya. Bölünmesin demekle bölünmeyi önleyemezsiniz. Bölünürse de bölünsün.
Yıllardır, "Türk Kürt kardeştir" diye bağırıyoruz. Aklı başında hiçbir Kürt çıkıp ta demiyor ki: "Evet biz sizinle kardeşiz." O zaman bölünürsek bölünelim. Türkiye nin bölünüp bölünmemesi ne PKK nın ne DTP nin ne de devletin elindedir. Türkiye nin geleceği Kürt vatandaşlarımızın elindedir. DTP ve PKK yı dışlayıp Türklerle birlikte yaşama iradelerini ortaya koymaları gerekir. Yoksa Türkiye bölünür. Bölünürse de bölünür. Türkler bugünkünden daha az zengin daha az güçlü olmazlar. Kürtler mi ne yapar? O da kendilerinin öngörüsüne kalmış.
-
22-11-2009, 15:12:03 #14
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Sadece bu soruya yaşanmış bir minik örnek vermek isterim.
Evet, tüm yakınlarını savaşta ( Çanakkale savaşı dahil ) kaybeden bir ailenin öksüz ve yetim 22 çocuğu da sürgünden nasibini almış, itirazlar sonucunda son anda vazgeçilmiş ancak bakıcı konumundaki yakın ( kadın) akrabaları eşleriyle birlikte yok yere (Konya'ya) sürgün edilmişler... Geride kalan çocuklara da köylüler sahip çıkmış, Çingeneler vasıtasıyla haberleşen uzun süreli bir kopukluktan sonra geri dönüşler olmuş, fakat olmuşta olmuş...
Nasıl da dile kolay geliyor öyle değil mi?
İşte, herşeye rağmen, savaş sonrasında yaşatılan o artı acıların izi yüzlerinden okunabilen o 22 çocuk yüzbinler olup ülkesine , toprağına bağlı olarak hala yerleşik hayatlarını sürdürmektedirler...
Hiçbir gücün onları yerlerinden ayırabileceklerini düşünmüyorum. Bir küçük kıvılcım o acıların tazelenmesine neden olur ki hiç de iyi sonuçlar doğurmaz!
Durduk yere bu olayı gündeme taşımanın hiç mi hiç gereği yokken düşüncesizce gündeme taşıyanların halini de görmekteyiz, bu bile bir derstir!..
Bu ülke insanı hakkıyla huzuru hak ediyor. Başkalarının hayatı, canı ve malı üzerinden siyaset kolay gibi geliyor ancak şu da unutulmamalıdır ki; Devlet'ler insanlar için vardır , insanlar Devlet için değil...
Vatandaşın huzuru varsa Devlet zaten varlığını sürdürebilecektir.
Aksini düşünenin ta kendisidir bölücü...
-
22-11-2009, 16:54:47 #15
- Kayıt Tarihi
- Dec 2007
- Nerede
- İstanbul
- İletiler
- 4.403
- Blog yazıları
- 3
- Dilekçeler Sözleşmeler
- 0
- Dosya Yükleme
- 0
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Onur Öymen'in sözlerine tepkiler sürüyor...
CHP Genel Başkanı Yardımcısı Onur Öymen'in TBMM'de Dersim olaylarıyla ilgili yaptığı konuşmaya tepkiler sürüyor.
Malatya / Elazığ- Malatya'da, Soykan Parkı'nda toplanan, pankart ve dövizler taşıyan bazı sivil toplum örgütü ile siyasi parti temsilcileri, CHP aleyhine slogan atarak, Milli Egemenlik Caddesi'ndeki CHP İl Başkanlığı'na doğru yürümeye başladı. CHP İl Başkanlığı önüne gelen grup, burada yapılan açıklamanın ardından kapıya siyah çelenk bıraktı.
Grup adına konuşan Malatya İnsan Hakları Derneği Şube Başkanı Murat Oral, CHP'nin geldiği gelenek ve şu anki tavırlarının kendilerini şaşırtmadığını söyledi. Toplam 22 sivil toplum örgütü ve siyasi partinin desteklediği protesto, çelengin bırakılmasının ardından olaysız sona erdi.
Öte yandan, Avrasya Hukuk ve Demokrasi Derneği Temel Hak ve Özgürlükleri İzleme Komisyonu Başkanı Yasemin Hamamcı da düzenlediği basın toplantısında, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in, kamuoyundan ve Alevi yurttaşlardan gelen tepkilere rağmen Dersim olayları hakkındaki sözlerinin arkasında durduğu izlenimi vermesinin kendilerini derinden üzdüğünü ifade etti.
Hamamcı, ''Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı,demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir denilerek bir hukuk devleti olduğumuz kabul edilmiştir. Bu sebeple, Dersim'de yaşananları haklı gören ve savunan zihniyetleri ve bunların başka olaylara örnek gösterilmesini kınıyoruz'' dedi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&kid=7&hn=95990
-
22-11-2009, 17:33:31 #16
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
" Sürgün Doğu"
Bir memur bir kabahat işlese faraza Batı taraflarında, ne yaparsınız?
Onu hemen Doğuya sürersiniz.
Niye Doğu?
Çünkü orası mahrumiyet bölgesi.
Memur mahrumiyet bölgesine gönderilerek cezalandırılır. Adam olsun, burnu sürtünsün, oh olsun diye!
Öyle mi?
Öyle!
Peki! O halde çıksa biri dese ki:
Sen oraların mahrumiyet bölgesi olduğunu bilirsin de a devlet, o mahrumiyetin göbeğinde yaşayanlardan nasıl sana vatandaşlık beklersin?
Niye sana -mahrum olmayanlar gibi- vergi versin?
Niye seni sevsin? Sen onu ne kadar sevdin ki?
Niye senden çalmasın? O senin ondan çaldığını düşünüyor.
Kanun önünde eşitse herkes madem, niye memur oralara sürülür, niye Doğu mahrumiyet ile anılır?
Niye memurların oralara sürülmekten çekinir?
Adı neden oraların 'Sürgün'dür?
Adaletli bir devlet, sınırlarının kapsadığı her mezra ve şehirde devlet olması gerektiğini bilen devlettir. İstanbul'da iş yapan adamla, Hakkari'deki adamın karnı ayrı değildir.
Ne demek mahrumiyet olarak oraların anılması?
Ne demek sürgün?
Niye mahrum bıraktın sen oraları?
Önce mahrumiyeti gider ve Doğu ile arandaki mahremiyeti kaldır...
Devlet o bölgelerde niye sevilmiyor? Öncesi de olan, 85 yıllık politikanın bir sonucu değil mi bu? Kafayı değiştirip gereğini yapmak lazım gelmez mi?
Oralara yatırım yapmak ve medeniyet sunmaktan başka çözüm yok. Cehaleti izale ve insan gibi yaşama hakkı...
Ve devlet özür dilemeli!
85 yıllık ihmaldeki payından hariç, ordaki insanların kanını emen toprak ağalık düzenine son veremediği için, sefaleti yaşam tarzı olarak uygun gördüğü ve cahilliği engelleyemediği için... İnsana insan muamelesi yapamadığı için.
Sopayla olmaz bu işler.
İşe yaramaz.
Hatta daha çok azdırtır.
Gece teröristin baskısındaki vatandaşa gündüz de sen baskı uygularsan vitesten attırırsın insanını...
Devlet gücünü şefkatten alır, istibdattan değil.
Bir laf söylenirken nalına da mıhına da olacak.
...
Birisininın Amcasının 2000. Kuşaktan Torunu yazmış bu yazıyı, ) öyle demiş yazar !
-
22-11-2009, 18:16:26 #17
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Yavuz Semerci'den bir Dersim öyküsü!
http://www.gazeteciler.com/yavuz-sem...-news8888.html
"Size bir Dersim hikâyesi anlatayım
YIL malum yıl.
Herkesin unutmaya çalıştığı yıl.
Ağlayacak anaların da öldürüldüğü yıl.
Yani ağlayacak ana kalmadığından ağlama derdinin olmadığı ve kimsenin üzülmediği yıl...
Hikâyemiz, o günlerde Dersim diye bilinen Tunceli’nin Hozat kazasının bir köyünün 1 kilometre ötesinde, biri ağanın konağı diğeri evi ve bir de taş ahırın olduğu mezrada geçer.
Hava kurşun gibi ağırdır.
Haberler iyi değildir. Ama bir umut var bu bölgede yaşayanlar için. Çünkü dağa çıkılmamış, askere karşı silah kuşanılmamış. Yani, devlet en fazla buralardan sürer bizi, demektedirler.
Allah’ın bir günü.
Sabahın köründe ve o lanet ayazında dağ taş asker dolar. Erkekler ile kadın ve çocuklar ayrılır.
Çavuş, kadınlara karşı gayet kibardır.
Hatta kendilerine çay yapılmasına izin verirler. Çay içilirken komutana bir emir gelir ve bir süre, “Bu emirden emin misiniz” sorusunun yanıtı beklenir. Emir doğrudur ve kesindir, tekrarlanır ve bir daha tekrarlatılmaması için uyarılır komutan.
Askerler çaylarını bırakır, çatılmış tüfekler alınır, tüm kadın ve çocukların konağa girmesi istenir. İstenmez, emredilir.
Az önce çay veren kadının yediği dipçik, yeteri kadar açıktır.
Erkekler zaten yoktur. Ve kendilerinden birkaç saattir haber alınmamaktadır.
Konağın şömineli odası 30, bilemediniz 40 kişi alır. Çoluk çocuk 100’e yakın insan eve zorla sokulur. Artık çocuklar ağlamaktadır. Odanın içinde herkes bağırmakta, kendilerini içeri iten askere lanetler yağdırmaktadır. Yaşlı ve bilge kadınlar, Hakk’a yürüme zamanının geldiğinin farkındadır.
Hikâyemizin kahramanı, ağanın oğlu, o sırada anasının kucağında şöminenin dibinde muhtemelen ağlıyordu.
Muhtemelen, çünkü hikâyenin bu kısmını sadece rüyalarında, o da hep değişik ve anlaşılmaz bir şekilde hatırlamaktadır.
Daha sonra, yıllar geçtikten sonra anlar ki o rüyada ağlayan kadın kendi anasıdır ve ondan özür dilemektedir.
Niye özür dilediğini önce anlamaz. Sonra “Ben seni koruyamadım, sen çocuklarını koru” dediğini anlar bir rüyasında...
O gün, o lanet gün o odadakiler bilmez ki, kasabanın dibine kadar yürütülen erkekler dere kenarında kurşunlanmıştır. Ve elbette bilmezler ki, o gün binlerce insan sadece ve sadece Kürt-Alevi olduğu için öldürülecektir. Ve bilmezler ki, birkaç dakika içinde onların da sonu bellidir.
Önce, tek odalı konağın ön yüze bakan 3 penceresi dipçiklerle kırıldı. Ve sustular. Sonra sadece mermi sesi vardı.
Ve hemen ardından odaya birer ikişer atılan bombalar patladı. Birkaç dakika sonra içeri giren kimi asker, süngüleriyle yaşayan yoklaması yaptı. Muhtemelen emri uygulayan ama tek kurşun bile sıkmamış çavuşun bağıran sesi duyuldu:
“Herkes odadan çıksın...” Kahramanımıza, anasını delip geçen üç kurşun isabet etti. Ama öldürücü değildi.
4-5 saat önce, askerler henüz çay içerken, yaşlı bir kadının uyarmasıyla dağa kaçan 3-5 genç çocuk askerlerin gidişiyle konağa geri gelir. Birisi de hikâyemizin kahramanının kardeşidir. Katliamdan sadece üç kişi kurtulmuştur. Ağır yaralı kadına bir parça ekmek ve biraz da su bırakılır. Ve ardından dağa çıkılır. Katliamdan kurtulmayı başaranlarla birlikte dağlarda, mağaralarda hayvanlar gibi saklanarak birkaç hafta geçirilir.
Kahramanımız yaralı ve çoğunlukla ağlamaktadır. “Dereye atalım” diyenler çıkar... Çünkü ağlayan çocuk nedeniyle askerler yerlerini tespit edebilir diye korkarlar. Bir keresinde ağabeyi, yıllar sonra ona, “Mağaranın yakınına askerler geldi. Sesin çıkmasın diye ağzını kapattım ve az daha seni kendi ellerimle boğuyordum” der. Ağa çocuğu olması ve ağabeyinin koruyuculuğu sayesinde öldürülmekten ikinci kez kurtulmuştur. Henüz 6 yaşındadır ve devletin af ilan etmesinin ardından sürgüne gönderildiği yerde hayatı değişecek ve Kürt olduğunu yıllar sonra öğrenecektir.
Ama tercihini yapmıştır artık..."
-
22-11-2009, 19:00:32 #18Yeni Üye
- Kayıt Tarihi
- Aug 2009
- İletiler
- 18
- Dilekçeler Sözleşmeler
- 0
- Dosya Yükleme
- 0
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Topal osmanın hayatını okuyun lütfen...
-
22-11-2009, 19:17:43 #19
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Sayın çoban,tek bir cümle nedeniyle yazıyı okumaktan vazgeçtiyseniz okuma ve yorumlama anlayışınıza hayran olmamak elde değil.Dersim isyanını değerlendirirken,isyanın tekabül ettiği tarihi nazara alan bir aydını üstü kapalı olarak da olsa bilgisizlikle,cahillikle itham etmek anlaşılır değil.Uzun uzun Dersim tarihini yazdırmayın şimdi burada.Cumhuriyet dönemine bakın yeterli,isyanın çıktığı dönemlerde Dersim olarak bilinen coğrafi parçamız neresiymiş onu bir öğrenin hele.Dersim olarak bilinen ve il,ilçe olarak değiştirilen en sonunda da il olmasına karar verilen yerin adı da Tunceli olarak değiştirilmiş midir,değiştirilmemiş midir?(2884 sayılı özel kanunla) Ve halen Tunceli olarak bilinen yerin adı Dersim olarak değiştirilmek istenmekte midir,istenmemekte midir?E,o halde?..
Önerdiğiniz kitap için teşekkürler,edinip de okumaya başlarsam sizin gibi önyargılı davranıp,okumaktan vazgeçmeyeceğime emin olabilirsiniz,farklı kaynaklardan bilgi edinip mantık süzgecimden geçirmeyi alışkanlık haline getirdim,size de tavsiye ederim.
"Öncelikle isyan ettirilmeyecek..." demişsiniz.Birtakım menfaatleri zarar görüyor diye isyan edenler değil,menfaatlerine dokunarak isyan ettirenler kabahatli öyle mi?E o zaman ben de suç işleme özgürlüğü diye bir özgürlük atayım ortaya,TCK'ya karşı isyan edeyim.Kaldırsınlar kardeşim TCK'yı,isyan ettirmesinler diyeyim.Kim suçlu?Yasa koyucu mu,ben mi?
Diyecek daha fazla bir şey bulamıyorum,yolunuz açık olsun...Konu arıza tarafından (22-11-2009 Saat 19:45:14 ) de değiştirilmiştir.
-
22-11-2009, 19:43:14 #20
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Siz bari yapmayın Abbas üstad.Bölgedeki sorunların aşılması için yıllardır hakim feodalitenin sona erdirilmesi gerekir diyenlerden biri de siz değil misiniz?Demek ki bölgede feodalitenin uzun yıllardır hüküm sürdüğü konusunda hemfikiriz.Peki bölgede feodal yapının önde gelenlerinin izni ve isteği olmadan kuş dahi uçmadığı konusunda hemfikir miyiz?Hemfikirsek -ki öyle olduğunu zannediyorum yazdıklarınızdan- isyanların ancak feodal yapının önde gelenlerince çıkartılabileceğinde de hemfikir olmamız gerekir.Öyle ya,garip halkın ne haddine isyan çıkarmak,olsa olsa maşa olurlar oradaki yapıya.Hele ki önde gelenlere karşı bir ayaklansınlar bakalım,acı bir gerçek ama analarından doğduklarına pişman olurlar mı olmazlar mı?
Tüm bu tespitlerden sonra,isyanın masum halk tarafından değil,ağa babaları,aşiret resileri tarafından çıkarıldığı su götürmez.
Gelelim isyanın bastırılmasına,Ahmet Taner Kışlalı isyanın çok kanlı bir biçimde bastırıldığını yazısında,
"Son Dersim ayaklanmasının çok kanlı bir biçimde bastırıldığı doğrudur. Hareketi yöneten komutanın, bu nedenle görevden alındığı da bilinmektedir. Ama Dersim ayaklanması nedeni ile Atatürk’ü ve Kemalizmi suçlamaya çalışanların öncelikle şu soruyu yanıtlamaları gerekir:
“Suçlamalar doğru ise Tunceli – yani Dersim – niçin yıllar boyu Atatürk’ün partisine oy vermiştir? Türkiye’de Kemalist partiye – ya da başka bir partiye – verilen oyların yüzde 70’leri aştığı başka bir il var mıdır?”
diyerek belirtmiştir. Ama yazısı,isyanın bastırılması sırasında yaşanan olaylardan Atatürk'ü ve Kemalizmi sorumlu tutanlara cevap niteliğinde olduğu için bu hususta ayrıntıya girmemiştir.Bu yazıdan yazarın olayı detaylı araştırmadığı sonucuna nasıl vardınız hayret doğrusu...
Bu sayfada bulunan kavramlar:
dersimin corafisi
Benzer Konular :
-
İftira ve onur zedeleme
Merhabalar. Abim bi kuyumcuda tezgahtardı ramazan bayramında memlekete gitti bi hafta tabi dükkan bayram 2. gününden itibaren açık ve giderken...Yazan: orhanars Forum: Ceza HukukuYanıt: 0Son İleti: 13-09-2011, 07:41:07 -
İftira ve onur zedeleme
Merhabalar. Abim bi kuyumcuda tezgahtardı ramazan bayramında memlekete gitti bi hafta tabi dükkan bayram 2. gününden itibaren açık ve giderken...Yazan: orhanars Forum: Hukuki Görüş ve YorumYanıt: 0Son İleti: 11-09-2011, 15:42:52 -
Hak nerede başlar nerede biter?
Haksız yere iftiraya uğrayan bir insan, bunun sonucunda suçsuzluğunu ispat edemeyip haksız yere ceza almıssa, cezasıda onanmıssa başka yapacak...Yazan: İNCİDAL Forum: Ceza HukukuYanıt: 4Son İleti: 30-04-2007, 12:11:59 -
Onur kırıcı mesajlar
Bundan 3 sene önce bir arkadaşımla aramız bozuldu. Artık benim için hayatımda onun gibi birisi yok. Fakat, bu 3 sene zarfında bazen onur kırıcı,...Yazan: agriman Forum: Ceza HukukuYanıt: 1Son İleti: 26-12-2006, 01:04:59
Anneye devredilen malın satışını...
16-06-2024, 01:15:37 in Miras Hukuku