Aldatılan Kocaya Telekulak İzni (Yargıtay kararı)

[managertr2003]

"özel yaşam alanı" nı unutmamak gerekir. Bu kararda aynı evi paylaşan karı koca arasında "özel yaşam alanı" ve "özel yaşama müdahale" ihlali olmadığı anlamı çıkarılır. Yoksa mahkeme kararı olmadan başka insanların yaşam alanının dinlenmesi delil olarak gösterilemez. Amam ipuçlarına ulaşmada emniyete baya yardımcı olacaktır. Bu anlamda yarası olmayana sorun yok gibi bir espiri yapmakla yetineceğim. Yoksa izinsiz dinlemelerin yapılmayacağına garanti vermek çok zor olasa gerek...
Saygı ve sevgilerimle

[decussatio]

şimdi bu olaya kalın puntolarla işaretlenen bilgiler ışığında bakmanızı öneririm. Dinleyecek olanın polis değil.. eş olduğu.. aile olmanın evlilik birliğinin özelinden vs bahsediliyor.. Olayı bu kadar basitleştirmeyin bence...

Yargıtay kararları birey veya birebir hukuki ihlalleri kesinleştirmekle kalmaz, benzer hukuki yanlışlık/ihlal/ihmal/suistimal/hukukdışılık/hukuka aidiyet kapsamında BAĞLAYICI İÇTİHAT KARARLARI OLUŞTURUR.

Yargıtay kararını başka bir olaya adapte edelim. Örneğin : Felan karakol amirliğinin felan şahsı hukuki yollar izlenmeden dinlemeye aldığı anlaşılmaktadır. Bu yapılan işlem neticesinde izlenen şahsın suç işlediği kesin delillerle saptanmış olmakla beraber 'izinsiz dinleme fiilinin' hukukla bağdaşmadığı yadsınamaz bir gerçektir. Ancak, elde edilen deliller ışığında izinsiz dinlenen şahsın felan tarihli konuşma kayıtlarından anlaşıldığı üzere ....tarihinde.....mevkiinde......adlı şahısı.....felan silahı kullanarak......'na 3 el ateş etmek kaydıyla öldürüdüğü kesinlik kazanmıştır.

Bu deliller ışığında; elde edilen delillerin elde ediliş şekli hernekadar hukuki dayanaktan yoksunsa da zanlılın; bir insanın en kutsal haklarından biri olan yaşam hakkını elinden almış olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. TC bir hukuk devletidir ve şahsın cinayet nedeniyle yargılanıp....cezasına çarptırılmasında hukuka aykırılık görülmemiştir zira tüm TC sınırları içerisinde daimi veya geçici süre yaşayan herkes TC YASALARINA UYMAKLA MÜKELLEFTİR. Cinayet bir suçtur

ISRALA SÖYLÜYORUM; Bir yasanın iptali anlamına gelebilecek hatalı bir içtihattir. Yasal olmayan dinlemelerin yolunu açar. Dinleyen dinler, dinlemeler neticesi ortada suç varlığı saptanırsa delil niteliği taşır anlamına gelmektedir. Dinleme cihazını emniyet müdürlüğünden kapan kafasına göre kendi çıkarları doğrultusunda dinleme yapar. Bunun önünü kesmeye yönelik yasa bu içtihatle heba olmaktadır. Kesinlikle reddedilmeli ve şahıs (burada aldatılan eş) cezalandırılmalı, yukarda verdiğim örnekte mahkemeden izin almayan emniyet amiriliği cezalandırılmalıdır. Aksi takdirde yasa kadük olmuştur.
Hoşçakalın.

[Abdullah Yaman]

Yargıtay kararları birey veya birebir hukuki ihlalleri kesinleştirmekle kalmaz, benzer hukuki yanlışlık/ihlal/ihmal/suistimal/hukukdışılık/hukuka aidiyet kapsamında BAĞLAYICI İÇTİHAT KARARLARI OLUŞTURUR.

Yargıtay kararını başka bir olaya adapte edelim. Örneğin : Felan karakol amirliğinin felan şahsı hukuki yollar izlenmeden dinlemeye aldığı anlaşılmaktadır. Bu yapılan işlem neticesinde izlenen şahsın suç işlediği kesin delillerle saptanmış olmakla beraber 'izinsiz dinleme fiilinin' hukukla bağdaşmadığı yadsınamaz bir gerçektir. Ancak, elde edilen deliller ışığında izinsiz dinlenen şahsın felan tarihli konuşma kayıtlarından anlaşıldığı üzere ....tarihinde.....mevkiinde......adlı şahısı.....felan silahı kullanarak......'na 3 el ateş etmek kaydıyla öldürüdüğü kesinlik kazanmıştır.

Bu deliller ışığında; elde edilen delillerin elde ediliş şekli hernekadar hukuki dayanaktan yoksunsa da zanlılın; bir insanın en kutsal haklarından biri olan yaşam hakkını elinden almış olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. TC bir hukuk devletidir ve şahsın cinayet nedeniyle yargılanıp....cezasına çarptırılmasında hukuka aykırılık görülmemiştir zira tüm TC sınırları içerisinde daimi veya geçici süre yaşayan herkes TC YASALARINA UYMAKLA MÜKELLEFTİR. Cinayet bir suçtur

ISRALA SÖYLÜYORUM; Bir yasanın iptali anlamına gelebilecek hatalı bir içtihattir. Yasal olmayan dinlemelerin yolunu açar. Dinleyen dinler, dinlemeler neticesi ortada suç varlığı saptanırsa delil niteliği taşır anlamına gelmektedir. Dinleme cihazını emniyet müdürlüğünden kapan kafasına göre kendi çıkarları doğrultusunda dinleme yapar. Bunun önünü kesmeye yönelik yasa bu içtihatle heba olmaktadır. Kesinlikle reddedilmeli ve şahıs (burada aldatılan eş) cezalandırılmalı, yukarda verdiğim örnekte mahkemeden izin almayan emniyet amiriliği cezalandırılmalıdır. Aksi takdirde yasa kadük olmuştur.
Hoşçakalın.

Sayın decussatio .. Burada dinleyen yada delil elde etmek adına bu eylemi yapan kişi ne devletin bir kurumu nede bir başka şahıs. Üstelik konu ne cinayet nede başka bir dava.. Konu evlilik hayatına dair. Dinleyen ise bu evliliğin taraflarından bir tanesi. Özel hayatı ilgilendiren deliller özel hayatın içierisinden çekilerek alınır. Bunun için de yöntemlerden birisi dinlemek ise dinlenir. Samsunda benzer bir olay yaşandı. Asliye hukuk mahkemesi de aile mahkemeside eşini dinleyen ve görüntülerini kaydeden bunları da mahkemede delil olarak kullanan kocayı haklı buldu.
Keza Pendik aile mahkmesinin kararınıda Yargıtay bu örnekte olduğu gibi bozdu.

Şimdi dikkat edilmesi gereken şey bence şu.. Burada dinlemeyi yasal merciler yapmıyor. Ne devletin polisi askeri nede bir başka kurumu, yada 3 ncü bir şahıs değil.. Dinlemeyi yapan evlilik kurumunun iki unsurundan diğeri olan kadın yada erkek.. Yaptığı eylemden dolayı bu kişiyi kanunsuzlukla suçlamak insafsızlık olmazmı ?

Söylermisiniz mağdur olan aladatılan eş haklı olduğunu nasıl ortaya koyacak ? Eğer sizin dediğinizden yola çıkarsak.. Bu Aldatmaya meyilli olan veya hiç aldatmamış eşleri "buyrun arkadaşlar istediğiniz gibi aldatın.. nasıl olsa zina suç değil kusur.. ispatlamasıda zor.. üstelik ne ses kaydı nede görüntüler delil değil.. hatta sırf kaydettiği için eşiniz ceza bile alır.. o nedenle istediğiniz gibi fütursuzca hareket edin" diyerek teşvik etmiş olmazmıyız.. Bu saydığınız nedenlerle hareket edecek olursak TC Kanunlarını, Medeni Hukuka aykırı ilişkilere, sadakatsizliğe, medeni hukukun amir hükümlerine aykırı davranışlara sponsor etmiş olmazmıyız..

Siz bu söyleminizden birkaç ay yada yıl sonra eşiniz tarafından aldatılsanız.. ve yaşadığınızın hesabını eşinize mahkemede sormaya kalksanız.. hatta elinizde de bu aldatmanın delili olarak ses kaydından başkacada birşey olmasa. mahkemeye gittiğinizde sizin bir önceki mesajınızda olduğu gibi bir gerekçe ile davanız reddedilse, yetmedi birde ceza alsanız.. üstelik birde bu eyleminizden dolayı tazminat hatta nafaka ile ödüllendirilerek (!) eşinizin yaşadığı yada yaşayacağı diğer ilişkilere sponsor edilseniz yine aynı düşüncede olurmusunuz..

Eğer dediğiniz gibi olursa.. (Kesinlikle reddedilmeli ve şahıs (burada aldatılan eş) cezalandırılmalı,) hatta sizin bu konuda küçücük bir etkiniz olupta yargıtay bu kararından vazgeçerse.. delil elde edemediği için, adalet tecelli etmediği için, canı yandığı için, karısını / kocasını adliye önlerinde sokaklarda evlerde orda-burda öldüren insanların suçlarında, günahlarında katkınız olduğu için vicdan azabı çekmeyecekmisiniz.. "nasılsa ne sesin ne görüntünün ne fotoğrafın nede başka birşeyin delil olarak niteliği yok.. o halde kendi infazımı kendim yaparım" diyenlerin haberlerini izlemeyecekmiyiz. Kaldı ki hali hazırda adalatini kendisi uygulayan bir toplumda bu tür onlarca haber izliyoruz. . Ses kaydının, görüntünün, boşanma davalarında delil olmasını engelleyecek kararın altına imza atanlar (olursa eğer) bana göre ağır ceza mahkemelerinde eşini katleden insanların yargılandığı davalarda suç ortağı ve suça teşvik eden muamelesi göreceklerdir. Böyle bir karar kamu vicdanını yaralamayacakmıdır ?

Gazetelerde şöyle bir manşet hayal edin.. Skandal... Eşini öldürmekten yargılanan X.X hakime.." evet eşimi öldürdüm ama azmettiricim ......aile mahkemesinin hakimi ile .. Yargıtay 2 nci hukuk dairesinde .... tarih ve ........ sayılı karar ile elimdeki delilleri hiçe sayan kişilerdir" görürseniz şaşırmayın..

Yasalar insanlar içindir.. insanlar yasalar için değil..

Şimdi bu cümleden olmak üzere. Sevgili Özdemir ASAF ın dediği gibi.. İnsansız adalet olurmu .... olmaz.. adaletsiz insan olurmu... olur ama olmaz olsun..

şapkaları önümüze koyalım çuvaldızları kendimize batıralım.. sonra istişare edelim..
saygılar.. iyi geceler...
..

[denizblk]

Sayın "dardayım" üyenin yazdıklarına kesinlikle katılıyorum. Boşanma davalarında Hakimin önüne o kadar çok yalancı şahit çıkartılıp,yalan ifadeler ile adalet yanıltılıyor ki, ses ve görüntü kayıtlarının boşanma mahkemelerinde adaleti sağlamak adına inanılmaz değer kazandığını düşünüyorum.

Ve tespitlerinize kesinlikle katılıyorum.

İnsanlar maduriyetlerini kesin olarak ispat etmek niyeti ile hareket ediyorlar. Başka bir niyetleri yok.

[Abdullah Yaman]

https://www.hukuki.net/forum/showthread.php?t=49737 linkinden devam edebilirdiniz.

Medya mensuplarının haber bulamayıp herhangi bir Yargıtay kararını alıp, bu kararı yeni gibi göstermesi ve uygulamanın değiştiğini savunması mantıksız ve saçmadır.

Hukuk basit bir kavram değildir. İtibar gören kararlar olsa dahi, kararların değiştiği, içtihatların birleştirildiği veya en basit örnekle kararlarda karşı oyların varlığı, hukukun sürekli tartışma ve karşı fikirlerle örtündüğünü gösterir.

Sabit fikirler her zaman tehlikeli ve çürüktür.

Sayım Emrah Yavuzcan .. yazdıklarınızı benmi yanlış anladım. Örnek olarak verilen bu dava eski bir davamıdır. Yani yargıtayın bu kararı yayınlanmışmıdır. Bu kararı emsal göstermek isteyecek olanlar için kararın metnini edinebilirmiyiz. Nereden edinebiliriz..

Teşekkürler..

.

[decussatio]

Sn.Dardayım, hukuk sizin benim vicdanımla yürümez. Kendi içerisinde çok ama çok sıkı kuralları vardır ve Yargıtay İçtihatları bazen yeni kanunlar doğururken bazen kanunları ortadan kaldırır. İzah etmeye çalıştığım şey 'ELBET SUÇ CEZASIZ KALMAMALI ANCAK HUKUK DEVLETİNDE HUKUKA AYKIRILIKLA ADALETİ SAĞLAMAK BİZİ MUZ CUMH. mertebesinden öteye götürmedi götürmez. Bir içtihat kararı benzer durumlarda yasal dayanak teşkil eder. Verdiğim cinayet senaryosunun amacı buydu.

Söz konusu yargıtay kararının özde dayanak noktasını kavrıyamadığınız anlaşılıyor o karar (aldatılan kocayla ilgili);
1. Söz konusu deliller hukuka aykırı elde edilmiştir
2. Ancak başka bir hukuka aykırı durum varlığını %100 aydınlattığı için DELİL OLARAK KABULUNDE SAKINCA YOKTUR diyor.
Kimin boşandığı, kimin kimi nasıl aldattı, aldatılan şahsın nasıl delil topladığı vs daha sonra yasal olmayan delil sunumlarıyla karşılaşan mahkeme hakimi 'ama bu durum boşanma davalarını kapsar cinayet/hırsızlık vs.vs. davasında geçerli olamaz' diye yorumlayamaz.

Yargıtay 'yasa dışı yollardan elde edilmiş dahi olsa, bir suçun varlığını şüphe götürmeksizin ortaya koyan dinleme nitelikli veriler DELİL VASFINDADIR' diye karar almış 'ev özel alan değil ve eşlerin birbirine sorumluluğu varsa, KAMUSAL ALAN DA ÖZEL DEĞİLDİR herkesin TC yasaları çerçevesinde yaşama zorunluğu var' o halde ben bunları kabul etmek zorundayım der ve davasını görür.

Ben size katili serbest bırakalım demiyorum. Konu ne katil ne aldatılan koca. KONUMUZ İÇTİHAT KARARININ HUKUKEN NE ANLAMA GELDİĞİ, NASIL YORUMLANACAĞI VE SONUÇTA NELERE YOL AÇABİLECEĞİ.

ÖZDE : Bu içtihat kararı 'yasadışı dinlemeleri engelleyici nitelikli düzenlemeleri ortadan kaldırır niteliktedir'. Hiçkimse bundan sonra 'efendim yasa dışı yollarla dinlendim bunlar delil olarak adledilemez' diyemeyecek. Oysa sözkonusu yasa ne diyordu : DİNLEME YASAL OLARAK YAPILMAZSA DELİL OLARAL KABUL GÖREMEZ. Yargıtay ne diyor 'hayır ortada suç varsa delil olarak kabul görür'.

Demokrasimizi insanları paronoyak etmek üzerine kurmanın erdemlerini yaşadığımız şu günler [B'adaleti sağlamak için hukuku çiğnemekte sakınca yoktur'[/B] zihniyeti temelinde yeşermekte ve serpilmektedir. HUKUK BİR GÜN HEPİMİZE LAZIM OLUR. Dilerim Sn.Yargıtay'ın bu kararı onanmaz. Hukuki delillerle adalet sağlandığı zaman HUKUK DEVLETİ OLUNUR.

[Abdullah Yaman]

sayın decussatio.. size ne yazıkki katılamayacağım. Mahkemeler kamunun vicdanı ise, bende kamunun bir parçası isem mahkemelerde kamu vicdanının rahatlatacak tatmin edecek kararlar almak zorundadır. Kamuyu tatmin etmeyen adalat adalet değildir. Siz hala örnek olaya ceza yasaları cmuk tarafındna bakıyorsunuz. Israrla üzerine basarak söylüyorum.. Dinleme yapan herhangi biri değil.. aldatılan / sadakatsizliğie uğrayan eş..

""Eşlerden birinin bu alana ilişkin özel yaşamı evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşam alanıdır. Bu alanla ilgili de, eşlerin tek tek özel yaşamlarını değil, bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan, evliliğin, yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konuta eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde, bu suretle sadakat yükümlülüğü ile de bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz."

yukarıdaki metin bana göre hatta kamu vicdanı açsından gerekli açıklamayı ortaya koyuyor.
Yine söylüyorum.. sizin gibi düşünenler nedeni ile aldatılan / sadakatsizliğe uğrayan eşlerin delil elde etme kapıları kapanacak oluırsa. sokaklarda birbirlerini öldürenlerin ve ölenlerin, yetim kalan çocukalrın, dağılan yuvaların, sadakatsizliği / aldatmayı fütursuzca aymazlık içirisinde yürütenlerin dejenere olan bir toplum yapısının mimarı durumunda olacaksınız../ olacaklar..
saygılar..

[decussatio]

5397 sayılı 'telefon dinlenmesine dair yasa' 17.03.2006 Tarihinde yürürlüğe girmiş olup Cumhuriyet Tarihimizle kıyaslandığında 'Yokluğu Dejenerasyonu Ne kadar engellemiştir, adalet ne kadar sağlanmıştır' ortada. Varlığının temini için birkaç yıl sabretseniz de ne işe yarıyor bir görsek?

Bazen arkadaşınızla laf ola beri gele telefon konuşması esnasında hiç de ard niyet gütmeden 'böyle devlet mi olur' dediğiniz için TAHKİR, TEBDİL VE İLGA suçundan yargılandığınız günler yeterince canınızı yakmamış olsa gerek..!?

Gerçek Adaletsizlik; suçluların cezalandırılamaması değil, suçsuzların cezalandırılmasıdır. Adamın biri Anayasayı bir kere delmekle birşey olmaz dedi, halimiz ortada. Demokrasi, insan hakları ve hukuku algılamalarımız arasındaki fark nedeniyle sanırım sizinle herhangi bir düzlemde anlaşmamız 'birbirimizi anlamamız' (hemfikir olmaktan çoktan vaz geçtim) pek mümkün olmayacak.
Hoşçakalın.

[Av.Emrah Yavuzcan]

Konu öğreti bakımından incelendiğinde;

Berkin, Usulsüz veya kanunsuz yahut hukuka aykırı yoldan elde edilmiş delile dayanılarak hüküm verilemiyeceği görüşündedir. Yazara göre, posta memuru ile anlaşarak ele geçirilmiş ve mahkemeye sunulmuş olan başkalarına yazılmış mektupların veya evli erkeğin ilişki kurduğu ve ileride evlenmek istediği kadına yazdığı mektupların çalınarak boşanma davasında delil olarak kullanılması caiz değildir" görüşünü ileri sürmüştür. ( Bkz. Prof. Dr. Berkin N. Tatbikatçılara Medeni Usul Hukuku Rehberi İst. s. 734 )

Üstündağ hukuka aykırı yollardan elde edilmiş olan delillerin değerlendirilmesi konusunda usul kanunumuzda bir hüküm bulunmadığını belirtmekte, kitabın bir başka yerinde "sesin gizlice banda alınması halinde buna daha sonra bir ispat vasıtası olarak dayanmanın mümkün olduğunu açıklamaktadır. Örnek olarak Alman Mahkemesinin kararına göre, insan seslerinin konuşanın muvafakati olmaksızın tespiti kişilik haklarına bir saldırı olmakla beraber, gizli ses almayı haklı kılan nedenlerin mevcudiyeti halinde bu şekilde bir tecavüze müsaade edilmesi gerektiğinin kabul edildiğini belirtmektedir. Alman Mahkeme kararına esas teşkil eden olayda evli kadın, kocasına defalarca hakaret etmiş ve bütün bunları da mahkemede inkâr edeceğini de ilave etmiştir. Bunun üzerine koca açmayı tasarladığı boşanma davası için bu sahneleri teybe almıştır. ( Bkz. Prof. Dr. Üstündağ-S. Medeni Yargılama Hukuku C. 1-II, İst. 2000 S. 267 ve 762 )

Prof. Dr. Pekcanıtez'e göre, kişilik haklarının, özel yaşam alanı ve sır alanının ihlali sonucu elde edilen teyp bandı, fotoğraf, çalınmış veya el konulmuş aşk mektupları delil olarak değerlendirilemez. Hukuka aykırı olarak elde edilen delilin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda da geçerli olan dürüstlük kuralı esas alınarak karar verilmeli ve bu konuda her somut olayda değerlendirme yapılmalıdır. Bu konuda ihlal edilen kanun hükmü ile ispatlanmak istenen menfaat arasında amaca uygunluk hususu da esas alınmalıdır. Diğer taraftan gizli şekilde ele geçirilen tüm deliller hukuka aykırı delil olarak nitelendirilmemelidir. Örneğin bir telefon görüşmesinde, telefondaki ses yükseltici veya ikinci bir dinleme aleti sayesinde tarafların söylediklerinin duyulması sonucu yapılan açıklamalar ve bu konudaki tanıklık geçerli olmalıdır. Kişilik hakkının ihlali sonucu elde edilen delilin kullanılmasına hakkı ihlal edilen kişi izin verirse bu delil mahkemece kullanılabilir. ( Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 2. Bası, Ankara 2001/s. 390 vd. )

[decussatio]

( Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 2. Bası, Ankara 2001/s. 390 vd. )

17.03.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5467 sayılı Yasa.

Birde 5467 sayılı yasanın 'hukuki mercilere bildirin biz iddialarınızın gerçek mi değil mi olduğunu araştırırız, haklıysanız mahkemede delildir' kısmını gözden kaçırmasak? Hakkı gaspedilen elbet bunu ıspat etmeye çalışsın AMA YASAL YOLDAN. Hukuka müracaat edip ' aldatılıyorum ve felanca numaralı telefonun dinlemeye alınmasını talep ediyorum' demek çok zor olmasa gerek. Aldatan hep aldatıyor. 1 görüşmesini kaçırırsınız 2'ncisi kayıt altına alınır.