Yanlız buradaki esas soru, demokrasinin yani sistemin, anti-demokratik sistem savunan görüşlerin varlığına izin verip vermemesi gereğidir.
Burada gerçekten zor bir çelişki bulunuyor. Demokratsanız, çoğunluk görüşüne sadık kalmanız gerekir, ya çoğunluk görüşü anti-demokratik ise?
İlk mesajımdaki girizgahtan sonra sizin asıl sorunuz ile vurguladığınız olasılığa yanıt vereyim.
Emre Kongar'ın "Demokrasimizle Yüzleşmek" isimli kitabında, demokrasinin uygulanabilmesi ve devam edebilmesi için somut verilerin sıralandığını hatırlarım. Eğitim düzeyi, Milli Gelir, üretim vb... Uzatmak istemem ancak orada sıralanan neredeyse hiçbir gösterge bizim ülkemizin kuruluş yıllarındaki gerçeklerine teğet bile geçmiyordu, hala da geçmiyor.
Bu açıdan bakıldığında ne Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarına "yeterince demokrat değildi" diye bir eleştiri getirebiliriz, ne de o dönemdeki uygulamaları (ilk mesajımda 3 farklılıktan bahsetmiştim bunların giderilmesine, iyileştirilmesine yöneliktir) eleştirebiliriz. (daha doğrusu hiçbir kavram eleştiriden muaf değildir, ancak eleştirirken bu gerçekleri gözardı edemeyiz demek istiyorum.)
Hiçbir Batı tipi demokrasi, bizim demokrasimizin yukarıda kısaca değinmeye çalıştığım açmazlarına sahip olmasa da, kendini yıkmaya kalkan antidemokrat görüşlere prim vermez. Örnekleri tarihtedir...
Bu sadece demokrasilere has bir koruma değildir. Adı, evsafı ne olursa olsun her rejim kendini korur.
Çoğunluk görüşü antidemokratik ise ne olacaktır?
Ben Dünya tarihinde demokratik yoldan demokrasinin yıkıldığına şahit olmadım. (Hitler hariç, insanlık herhalde bundan gereken dersi almıştır.) Bundan sonra da olacağına ihtimal vermem. Demokrasi yıkılırsa bu ancak devrim yoluyla olur. (İslami, Komünist, Faşist vb.)
O devrim de, bir Hocamızın dediği gibi "Kanlı mı olacaktır, kansız mı olacaktır?" derseniz;
Emin olun çok kanlı olacaktır. Denemesi bedava değildir, demokrasi tramvayına binip istedikleri durakta ineceklerini beyan edenlere duyurulur.
Sayın Mehmet Emin Sezen : Bu gün İ.G nin "mukaddime" adli eseri Amerika da üniversitelerde ders kitabi olarak okutuluyor, katılırsınız katılmazsınız,Akademik anlamda,kaynakları, mesnetleri üzerinde,çoğu yanlış da olsa , insana okuyunca haz veren ileriye donuk,sonsuza kadar insanların refahı için hayatini vermiş oka dar çok filozof var ki dünyada, bunlar(isimler gerekmez) sadece kendi aileler inimi düşünmüşler....? Yada sadece kendi ülkeler inimi düşünmüşler....?Bakın Sayın Sezen "VERME DUYALARI ALSANDA BU CENNET VATANİ”.ma.e...
Ben bu güne gelmem için, ne babamın ne annemin ne fatih lerin nede yavuzların nede diğer Devleti aliye büyüklerinin /kaderci anlayışım/ hiç bir rolü yoktur. /inancım budur/ sebepleri .......yaratır. Bu benim devleti âliye büyüklerime saygısız olduğum anlamına gelmez sonuç itibarı ile imtihandayım iyilerde, varsa kötülerde olacak...
Sayın Sezen Ben hayat boyu öğrenci istemde İlkokulu bitireli çok oldu biz bunları vallahi ilkokuldan hatırlıyorum. Bizim birçok değerlerimizi köklerimizden kopmamız için, altı yüz yıl daha hüküm sürmeyelim diye maalesef bize enjekte ettiler. Onun için birçok imparatorluk' un mezarı Fransız devrimi ile kazıldı. Her zaman söylerim "Sierra in inpera" taktikleri ile de imparatorluklar in külleri üzerinde ulus devlet modellerine, razı olmaktan başka yollarda yoktu zaten. Şuan devlet başkanlarına tavsiye edebilmem mümkün olsaydı birçok ulusun kayıtsız şartsız birleşmesini tavsiye ederdim. Bırakınız ulusların birleşmesini birçok ulus başkanı komşusunu ziyaret etmekten korkar durumda bırakılmış bereket versin yiğit ve kahraman ecdadın başkanları, başbakanlari ile tüm devlet erkânı ölümsüz ve korkusuz, onun içinde sayılı uluslardan en öndekiyiz.
Sayın abdulmecit ben sizi gerçekten üzmek istemiyorum, ciddiyim, ancak öyle şeyler yazıyorsunuz ki, yanıt verdiğimde üzülüyorsunuz ve ben de sizi üzmekten üzülüyorum.
Mukaddime'nin yazarı İbn-i Haldun'dur, İ.G. değildir.
Bizim burada tartıştığımız konu ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. 1300'lerin ortalarında yazılmış bir eserin şu tartıştığımız konu ile ne gibi bir bağlantısı vardır?
Fransız İhtilali'nin İmparatorluklara (özelde Osmanlıya) karşı yapıldığı ise olsa olsa gülünecek bir iddiadır. Evet sonuçları itibarıyla Osmanlıyı oluşturan milliyetlerin ayrışmasını hızlandırmıştır da, bu nasıl akıl almaz, izandan yoksun bir komplo teorisidir?
Hilafet ile ilgili daha önce yazdıklarımı bir daha okuyun, 1517'de alınan Hilafetin (Arap İslamı'nın) çok uzun değil, 1580'de İstanbul Rasadhanesi'nin yıkılışına etkilerini görün, sonra iğneyi kendimize batırmamız gerekirken, gidin Fransızlara batırın.
Demokrasi ve eğitim demiştik değil mi? Sayın abdulmecid, kusura bakmayın ama bundan sonra yazacaklarınıza yanıt vermeyi kendime zul sayarım...
Harun bey, mesajıma bağlantılı vermiş olduğunuz bilgiler ve bu bilgilere eklediğiniz kişisel düşünceleriniz için teşekkür ederim. Umarım ki, forum kullanıcısı değerli arkadaşların çoğu bu bilgilerden arzu ettikleri ölçülerde faydalanır.
Şu noktayada bir parmak basmakta yarar görüyorum. Genel olarak fikirlerimizin beyanlarında batı tipi demokrasi ile ülkemizin geliştirmeye çalıştığı sancılı bebek demokrasimizi mukayese ederken hep 'batılı demokrasiler' ve 'bizimkisi' diye mukayese ediyoruz. Ki şahsi fikrime göre bu çok doğru değil. Batılı demokrasileri de genellemek yanlış. Bir İngiltere demokrasisi ile bir Fransa demokrasisi birbirlerinden çok farklı kulvarlarda ve sosyal temeller üzerinde inşa edilmişlerdir. Onları birbirine benzeten ve bizimde genelleme yapmamıza iten şey, toplumsal ve ekonomik alt yapı sistemlerini güçlü kurgulamış devlet sistemlerine sahip olmalarıdır.
Katolik Fransa ile Protestan İngiltere'nin ne dini alt yapıları, ne dil yapıları ne din/devlet ilişkileri, ne feodal toplumdan endüstri devrimi ile sanayi toplumuna geçiş süreçlerinin tam olarak örtüşmediği kanaatindeyim.
Keza, 1789 devrimi İngiltere'deki Magna Carta ile özdeşleştirilebilir mi sorusununda cevabı oldukça muğlaktır.
Cevaplarınızla benim birkaç satır daha karalamama imkan tanıdığınız için tekrar teşekkürlerimi sunarım.
Sayın Horasan'ın ince dokunduruşuna cevaben, efendim bendeniz tepkisiz, ülkem sorunlarına karşı bitaraf bir zat değilim, sadece bir paylaşım sitesinde bu konuda insanların görüşlerinden yana tavır ile değil de, fikirler üzerinden bir objektif katılım sergilemek ve düşüncelerimi paylaşmak isteğimi belirtmek amaçlı yazmıştım ilk mesajımdaki ifadeleri.
Başlık altındaki görüşleri okudum, bir kaç kavramın altını kendimce doldurmak istedim. (Bendeniz uluslararası ilişkiler/siyasi bilimler mezunuyumda.)
Cumhuriyet kavramı ile demokrasi kavramını çoğu zaman karıştırıldığı bir gerçektir. Hem cumhuriyet bir demokrasiye sahip olmadığı gibi (eski doğu bloğu ülkeleri yada Çin Halk Cum, Kuzey Kore Cumhuriyeti), bazı demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde de cumhuriyet sistemi yoktur. (Birleşik krallık, İngiltere monarşisi..)
Bizim hedefimiz, batı ülkelerinin eriştiği medeniyet seviyesini her zaman diliminde yakalamak ve halkımıza bu seviyeyi yaşatmak ise, cumhuriyetin dışında demokrasiyede aynı hassasiyetle sarılmak gerekiyor. Yanlız buradaki esas soru, demokrasinin yani sistemin, anti-demokratik sistem savunan görüşlerin varlığına izin verip vermemesi gereğidir.
Burada gerçekten zor bir çelişki bulunuyor. Demokratsanız, çoğunluk görüşüne sadık kalmanız gerekir, ya çoğunluk görüşü anti-demokratik ise?
Bir kaç kavramın üzerinden kısaca ve yüzeysel şekilde geçmek istedim, belli bir tarafın savunucusu olmadan, konuya üstten bakma gayreti ile. (kişisel bir görüşüm elbet var, ancak konuya taraf olarak dahil olmak isteğim yok.)
Bundan sonraki yazılacak görüşlere az da olsa katkısı olur umarım.
Sayın İsmail Ufuk; Öncelikle teşekkür ederim, eğer çoğunluk görüşleri iktidara gelirse gelen adamların tipine, rengine bakarak ileride yapacaklarını müneccim gibi anlayıp tankları, topları yürütmek aslında anti demokratiktir. Cumhuriyeti eğer birilerinin tasallutu altında algılarsak, bunun Meşrutiyet (meşruiyet )bir grup un Diktatörlüğü bunada dense dense /Olgarşik Diktatörlük/ denir. Yoksa "Demokrasi, kendisini yok etmeye müsaade etmezmiş" Sayın Ufuk bunun neresi demokrasi aslına bakarsanız benim anladığım Cumhuriyet seçimleri kim kazanmış mesela komünist partisine teamül edeceksin arkadaş değil ise Cumhuriyetten bahis etmeyeceksin işte biz onun için diyoruz ki despot insanların oluşturduğu tokluluklarda cumhuriyet yerleşmez ya da bu meşrutiyet olur. Siz ismine diyebilirsiniz ama kimse kanmaz, eskiden tamam ama şimdi bilgi çağını yaşıyoruz. Sayın İsmail Ufuk
Şu noktayada bir parmak basmakta yarar görüyorum. Genel olarak fikirlerimizin beyanlarında batı tipi demokrasi ile ülkemizin geliştirmeye çalıştığı sancılı bebek demokrasimizi mukayese ederken hep 'batılı demokrasiler' ve 'bizimkisi' diye mukayese ediyoruz. Ki şahsi fikrime göre bu çok doğru değil. Batılı demokrasileri de genellemek yanlış. Bir İngiltere demokrasisi ile bir Fransa demokrasisi birbirlerinden çok farklı kulvarlarda ve sosyal temeller üzerinde inşa edilmişlerdir. Onları birbirine benzeten ve bizimde genelleme yapmamıza iten şey, toplumsal ve ekonomik alt yapı sistemlerini güçlü kurgulamış devlet sistemlerine sahip olmalarıdır.
Katolik Fransa ile Protestan İngiltere'nin ne dini alt yapıları, ne dil yapıları ne din/devlet ilişkileri, ne feodal toplumdan endüstri devrimi ile sanayi toplumuna geçiş süreçlerinin tam olarak örtüşmediği kanaatindeyim.
Keza, 1789 devrimi İngiltere'deki Magna Carta ile özdeşleştirilebilir mi sorusununda cevabı oldukça muğlaktır.
Sn. İsmail Ufuk,
Batı tipi demokrasilerin genellenmesinin ana nedeninin, toplumsal ve ekonomik yapılarının güçlü kurgulanmış olduğu devlet ile bağlantılı olduğu fikrinize bir yere kadar katılırım.
Batı tipi demokrasilerde elbette kuruluş aşamasında farklılıklar vardır, bu toplumların tarihsel geçmişlerinin farklılığı ile ilgilidir. Ancak Hıristiyan Batı'da Reform süreci bugünkü Batı tipi demokrasilerin temellerini atmıştır ve bugünkü Batı tipi demokrasilerin genellenebilmesini sağlayan en önemli süreç de budur. İngiltere'de Anglikan Kilisesi'nin kurulması, Amerikan İç savaşı, Fransız İhtilali bu süreci ortaklaştırmış ve Batı tipi demokrasi diye adlandırılan ve olmazsa olmazları belli olan günümüz demokrasilerine şekil vermiştir.
Mezheplere ayrılsa da, dilleri ortak olmasa da Hıristiyan Batı ideal demokrasiye uzun ve kanlı bir süreçten sonra;
1- Reform hareketi ile Dini olması gereken alana çekerek devlet yönetiminden uzaklaştırmak,
2- Feodaliteyi yıkarak eşit vatandaşlık yaratmak suretiyle erişmiştir.
Bugün bizim demokrasimizin ağır aksak işlemesinin altında yatan en önemli 2 neden, İslam'da böyle bir reform hareketinin olmaması, daha doğrusu siyasal İslam'ın devleti yönetmekten vazgeçmemesi ve feodalitenin bu ülkede hala hüküm sürmesidir.
Sayın abdulmecit ben sizi gerçekten üzmek istemiyorum, ciddiyim, ancak öyle şeyler yazıyorsunuz ki, yanıt verdiğimde üzülüyorsunuz ve ben de sizi üzmekten üzülüyorum.
Mukaddime'nin yazarı İbn-i Haldun'dur, İ.G. değildir.
Bizim burada tartıştığımız konu ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. 1300'lerin ortalarında yazılmış bir eserin şu tartıştığımız konu ile ne gibi bir bağlantısı vardır?
Fransız İhtilali'nin İmparatorluklara (özelde Osmanlıya) karşı yapıldığı ise olsa olsa gülünecek bir iddiadır. Evet sonuçları itibarıyla Osmanlıyı oluşturan milliyetlerin ayrışmasını hızlandırmıştır da, bu nasıl akıl almaz, izandan yoksun bir komplo teorisidir?
Hilafet ile ilgili daha önce yazdıklarımı bir daha okuyun, 1517'de alınan Hilafetin (Arap İslamı'nın) çok uzun değil, 1580'de İstanbul Rasadhanesi'nin yıkılışına etkilerini görün, sonra iğneyi kendimize batırmamız gerekirken, gidin Fransızlara batırın.
Demokrasi ve eğitim demiştik değil mi? Sayın abdulmecid, kusura bakmayın ama bundan sonra yazacaklarınıza yanıt vermeyi kendime zul sayarım...
Sayın Harun Gür;Âlime tarif gerekmez.Bizde böyle yanlışlar hep olur.Sizin gözünüzdende mahşallah hiç harf kaçmıyor.Düzeltiniz için teşekkür ederim.abdulmecid
YÖNETİM : Forumlarda daha önce de GOETHE'nin bir yapıtında geçen sözün israrla V.İ. Lenin'e ait olduğunu iddia ettiğinizden, harfler gerçekten önemlidir. Okuyucu Mukaddime'nin yazarı İbn-i Haldun'u sayenizde İmam Goethe (İ.G.) olarak tanıyabilir.
Bugün bizim demokrasimizin ağır aksak işlemesinin altında yatan en önemli 2 neden,
İslam'da böyle bir reform hareketinin olmaması, daha doğrusu siyasal İslam'ın devleti yönetmekten vazgeçmemesi
ve
feodalitenin bu ülkede hala hüküm sürmesidir.
Sayın Harun Gür,
Bu çizdiğiniz çerçevede şunları gözden kaçırmamakta gerekir.
Ülkemizde dini reform olmaması: (Laiklik ilkesinin getirilmesi küçük bir reform olsa bile)
Her ne kadar katolik kilisesi siyasal gücün tadı ile kendi dininin emrettiği sınırların dışına çıkmışsada, islam dini doğrudan hayata, siyasete hakim olmaya yönelik bir dindir. Hz. İsa'nın getirmiş olduğu din öteki taraftaki krallığa yönelik iken, Hz. Muhammed'in getirmiş olduğu din her iki dünya yaşamına da hükmetmeyi esas kılar. Dolayısı ile hristiyanlık dinine mensup insanların çoğunlukta yaşadığı ülkelerde dini reform yapmak, islam dinine mensup insanların yaşadığı ülkelerde dini reform yapmaktan çok daha kolaydır. Çünkü bizzat dinin kendisi, dünyanın maddi ve siyasi konuları ile ilgili değildir.
Katolik kilisesinin maddi dünya gücü hevesi ve haçlı seferleri buna pratikte aksi bir ispat gibi görünsede, sonuç olarak işin temelini oluşturan dinlerin arasında böyle kalın bir çizgi ile fark bulunmaktadır.
Feodal sistemin yıkılmamış olması (Feodal sistemin aslında hiç bir yerde yıkılmamış sadece isim değiştirmiş olmasına rağmen)
Feodalite ile ilgili ise, şu tespitimide paylaşmak istiyorum, günümüz kapitalist sisteminde de gizli feodal sistem aynen yürürlüktedir. Feodal beylerin yerlerini holding patronları ve büyük şirket yönetim kurulu başkanları ve kobi patronları (dükler, baronlar, kontlar, lordlar hiyerarşisi),vezir veya kral danışmanlarının yerini ticaret odası başkanları müsteşarlar, kralın yerini de maliye bakanı (teşbihte hata olmaz) almıştır diye hayal etsek çokta realiteden kopuk bir hayal olmaz.
Serfler ise malum, çalışanlar oluyorlar.
Esasen dünyada feodal sistemin asla yok olmayacağından yana bir kişisel tezimde var. 5 parmağın 5'inin bir olmayacağı yönündeki atasözümüzü de düşünürsek bu gün klasik aile yapısının içinde dahi feodal sistem var iken, ne doğudaki tarım ekonomisinin yapısındaki feodalizm, ne kent yaşamındaki ticari-sanayi yaşamın içindeki feodalizm'in sonu gelmeyecek gibi görünüyor.
Kısacası hiyerarşinin olduğu yerde feodalizmde olur. Bunun tersine inanmak için illede kale surları içinde yaşayıp ve etrafta at sırtında koşan şövalyeleri görmemiz gerekmez diye düşünüyorum.
Sayın Harun Gür;Âlime tarif gerekmez.Bizde böyle yanlışlar hep olur.Sizin gözünüzdende mahşallah hiç harf kaçmıyor.Düzeltiniz için teşekkür ederim.abdulmecid
YÖNETİM : Forumlarda daha önce de GOETHE'nin bir yapıtında geçen sözün israrla V.İ. Lenin'e ait olduğunu iddia ettiğinizden, harfler gerçekten önemlidir. Okuyucu Mukaddime'nin yazarı İbn-i Haldun'u sayenizde İmam Goethe (İ.G.) olarak tanıyabilir.
Sayın Harun Gur:Acele bir süreçten geçerken bazı doğruları yanlışlık diye kabul etmemin sakıncalarını anlayınca da toptan geriye donuş ihtiyacını duydum.
Amerika da Üniversitelerde ders kitabi olarak okutulan söz konusu kitap a)İ.G. İmami Gazali nin "İHYA" adli Eserinin Mukaddimesidir. Mukaddime (önsöz),(Özet) olduğu için benzerlikten kaynaklanan yanlışı kabullenmek durumuna kalmıştım.
b) "teori gırıdir dostlarım hayat ağacı daima yeşil "Bu sözcük dizimi kalıp v.i.l.ne aittir "Faus"ta ayni anlamı teşkil eden söz cuk gurupları vardır. Ancak bahis konusu söz anılan kişinin kitabında alın ti diye eklenmemiş hem de "Faus” tekine benzememektedir.Bunlarıda çok iyi bildiğinizi biliyorum.Saygılar abdulmecid
Doğu-Batı dünya görüşünün arkasında daha önce islamiyetle ilişkisi açısından durduğumuz iki mitoloji vardır. Biri antik çağ, yani YUNAN MİTOLOJİSİ, diğeri ŞAMANİST MİTOLOJİ. Türk devlet felsefesinin kaynağını bu mitolojide aramak gerekir.
Yunan mitolojisinin bütün tanrıları doğa kanunlarının bir bölümünü, doğa kanunlarındaki determinizmi temsil eder demiştik. Aslında batının bilimsel düşüncesi ve evren görüşü bu mitolojide yansır.
Çağdaş bilimin bütün sorunları bu mitolojide yankılanmıştır, yalnız bu yankılanma hayal gücüyledir. Evreni hayal gücüyle açıklamışlardır.
Ronesansla başlayan yeni bir bilim metodu hayalin yerini akıl ve deneye bırakmak zorunda kalınca, çağdaş bilim ve tekniğin temelleri atılmış oldu. Bu mitolojide insanın önemi hemen hemen yok gibidir. Önemli olan evren ve onun kanunlarıdır, bu nedenle bu mitolojinin mistik yanına rastlamayız.
TÜRK MİTOLOJİSİNDE İSE TANRILAR DEVLETİN HAKİMİYET ARACIDIR, ONUN EMRİNE BOYUN EĞERLER. Şamanlar büyü ile bütün üstün varlıkları ve ruhları devletin çevresinde toplama yeteneğine sahiptirler. Hükümdarlarla tanrılar arasındaki ilişki bir baba oğul, bir oyluluk ilişkisidir. Ve bu, bütün Türk devletlerinde, halkla devlet arasında sürüp gitmiştir.
Çok tanrılı Yunan dini ile çok tanrılı Türk dini arasında temel bir fark daha vardır.
YUNAN MİTOLOJİSİNDE TANRILAR BİR SİTE TANRISIDIR. TÜRK MİTOLOJİSİNDE İSE TANRILAR DEVLET TANRISIDIR.
Bu nedenle Şamanizmde evrensel bir nitelik yaşanmaktadır. Yani birisinde doğa, diğerinde devlet-insan-toplum ağır basar. Biri din mitoslarına, diğeri kaynağı büyü olan mitoslara dayanır.
Türk mitolojisinde büyü, Ziya Gökalp’in de kabul ettiği gibi din görevini de yüklenmiştir. Oysa çok tanrılı antik çağ dinini hıristiyanlık silip süpürmüştür. ŞAMANİST DİN GÖRÜŞÜ İSE İSLAMİ BİR KILIĞA BÜRÜNEREK DEVAM ETMİŞTİR.
BİR DİNİN MİLLİ OLMASI, O DİNİN İÇİNDE DOĞDUĞU TOPLUMUN DÜNYA GÖRÜŞÜNÜ, DÜŞÜNCESİNİ VE BİLİM ANLAYIŞINI AÇIKLAMASI DEMEKTİR. Nitekim Türkler islamiyetten önceki evren ve devlet görüşlerini islamiyet içinde de çeşitli biçimlerde sürdürmüşlerdir.
Türklerin Şamanist devlet görüşü, hemen hemen bazı farklarla kılık değiştirerek islamiyete geçmiştir. Bu mitolojik evrenin özelliğini, toplumla ve doğayla ilişkisini şöyle bir cümlede özetleyebiliriz.
“BİLMEK, DOĞAYI VE ONUN OLAYLARINI YÖNETMEK VE DEĞİŞTİRMEKTİR.”
Böyle bir düşünce ve bilim anlayışında yeni çağın büyük metod kurucularından biri olan Bacon’dan temelde farklı olan bir yan vardır. Bacon’a göre:
“Bilmek, doğaya hakim olmaktır, bu da onun kanunlarını bulmakla olur.”
ŞAMAN MİTOLOJİSİNDE, ÖNEMLİ OLAN DOĞAYA HAKİM OLMAK DEĞİL, DOĞAYI VE OLAYLARI YÖNETMEK VE DEĞİŞTİRMEKTİR.
Bu mitolojinin bir özelliği de doğa güçlerini temsil eden tanrıların ve ruhların her zaman sosyal bir işlevi olmasıdır.
YUNAN MİTOLOJİSİNDE olduğu gibi, doğa insanları doğrudan doğruya ilgilendirmemiştir. ÖNEMLİ OLAN TOPLUMA VE İNSANA HAKİM OLMAKTIR. Doğa güçleri de bu amaçla seferber edilmiştir. Bu nedenle Türklerde bilim deyince bundan hep devlet ve ahlak bilimi anlaşılmıştır. Felsefe deyince de batıda olduğu gibi odak noktasını bilgi kuramının oluşturduğu metafizik anlaşılmaktadır. Devlet bilimi de bir devlet felsefesi olmaktan çok pratik bir yol izlemiştir.
TÜRKLER İSLAMİYETİ KABUL ETTİKTEN SONRA DA ŞAMANİZM, BÜTÜN KADROSUYLA TOPLUMA VE DEVLETE EGEMEN OLMUŞTUR.
Şaman mitolojisinde yer-sular daha önce değindiğimiz gibi Anadolu’ya geldikleri zaman yatıra dönüşmüşlerdir. Anadolu’nun bütün köylerinde cami olmasa da mutlaka bir kaç yatır vardır.
Anadolu’yu Türk vatanı yapan, hıristiyan evliyalarına yatır niteliği verdiren, onların yerine yerleşen hep bu yer-sulardır.
merhabalar , arkadaşım mustafanın şöyle bir sorunu var: uzun bir flört döneminden sonra eşiyle evlendi, evlilikleri şöyle oldu.bu bayanın bazı yanlış...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
jlgbi txprzoyuvmxbzyb https://cuwip.ucsd.edu/members/inksilver39/activity/1847000/...
Ödeme yapmayan müşteri, ne yapmam...