Adalet Bakanlığı’nda geçen ay yapılan “Çocukların cinsel istismarı ile ilgili kanunda yapılacak değişikler" toplantısında ortaya atılan bir öneri çok tartışma yaratmıştı. Öneride "14 yaşındaki kızlar evlendirilsin" denilmişti. Bu teklif ilk anda Adalet Bakanlığı’na mal edildi.
Hüseyin Üzmez’in küçük bir kıza taciz olayı henüz yaşanmışken, hükümetin onu kurtarmak için harekete geçtiği şeklinde yorumlanmıştı. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ise bu teklifin Yargıtay üyesinden geldiğini kendileriyle bir ilgisi olmadığını açıkladı. Dün Radikal Gazetesi’nde bir yazısı yayınlanan Dr. Güçlü Ildız, bu teklifi veren kişinin Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu Başkanı Psikiyatr Dr. Yalçın Ergezer olduğunu yazdı.
Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu Başkanı Psikiyatr Dr. Yalçın Ergezer kim? “ruhsal ve bedensel sağlığının bozulmadığı” yönünde rapor veren kurulun başkanı işin acısı bu kişi “gerçeğe aykırı rapor” verdiği gerekçesiyle, “geçici süre meslekten men ve uyarı cezası almış kişi. Şimdi nerede? Devletin ayıbı...
Gerçi mağdurun kemik yaşı 14 çıktı ve doğum kaydı bulundu amma RTE ye özeneyim VELEV Kİ şimdi 15 çıksaydı ne olacaktı? Bu dangalaklar yırtarız sanıyorlar amma olay tarihi 2006 !!!! 15 deselerdi bile olay yani tecavüz tarihinde yaş 13 olduğundan yırtamazdı.
Şimdi oynanan oyun farklıdır buna cinsel istismar ve ya taciz dimeye çalışıyorlar .. Hayır bu düpedüz TECAVÜZDÜR...
Gerçi Yargıtay ceza kurulu da üzmezi üzecek emsalbir karar verdi...
''KURUL, Balıkesir’de cinsel istismara uğrayan 14 yaşındaki bir kız çocuğunun davasında yerel mahkemenin sanığa verdiği 8 yıl 4 aylık cezayı bozdu. Kararda, 15 yaşındaki küçük çocuklara yönelik her türlü cinsel istismarın rıza olsa bile suç oluşturacağı belirtilerek, şöyle denildi: "Sanığa yüklenen eylemlerin sabit olduğu hususunda bir kuşku bulunmamaktadır. TCK’ya göre, 15 yaşını tamamlamamış çocuklara karşı her türlü cinsel davranış cinsel istismar olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle 15 yaşını tamamlamamış çocukların rızalarının hukuken değer ifade etmediği konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mağdur çocuğun şikáyetçi olmadığı gerekçesiyle Baro tarafından atanan zorunlu avukatın duruşmalara katılma isteminin reddedilmesi yasaya aykırıdır.
Uzman bulundurulmalı
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 236. maddesinde "Mağdur çocukların veya işlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş olan diğer mağdurun tanık olarak dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulur. Bunlar hakkında bilirkişilere ilişkin hükümler uygulanır" hükmü yer almaktadır. Yerel mahkemece 15 yaşından küçük mağdurenin dinlenmesi sırasında, ruh sağlığının bozulmadığı yönündeki adli tıp raporuna dayanılarak, yasada öngörülen nitelikte bir uzmanın bulundurulmaması yasaya aykırıdır."
BASIN AÇIKLAMASI
HÜSEYİN ÜZMEZ OLAYINDA DÜZENLENEN HIZLANDIRILMIŞ ADLİ TIP RAPORU BİLİMSEL OLARAK GEÇERSİZ,
HUKUKEN YOK HÜKMÜNDEDİR.
BU RAPORA DAYANARAK GERÇEKLEŞTİRİLEN TAHLİYE İŞLEMİ GÖZDEN GEÇİRİLMELİ/YENİDEN DEĞERLENDİRİLMELİDİR!
14 yaşındaki bir kız çocuğuna yönelik cinsel istismar-pedofili (subyancılık) suçlamasıyla tutuklu bulunan Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’in Adli Tıp Kurumu’nca düzenlenen rapor sonrası tahliye edilmesi kamuoyunda haklı ve büyük bir infialle karşılandı.
Türk Tabipleri Birliği olarak söz konusu raporu bilimsel açıdan inceleyerek değerlendireceğimizi 31 Ekim 2008 tarihinde yaptığımız basın açıklamasında duyurmuştuk. İlgili inceleme tamamlandığında sonuçlarını kamuoyu ile paylaşacağız.
Ancak, Türk Tabipleri Birliği, konunun aciliyetini göz önünde tutarak Adli Tıp Kurumu’nun düzenlediği raporu basına yansıyan bilgiler çerçevesinde öncelikle usûl açısından değerlendirmiştir: 1- Basında yer alan bilgilerden mağdure B. Ç. Hakkında düzenlenen Adli Tıp Kurumu (ATK) 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun raporunda yapılan muayeneye dair bulgulara yer verilmeksizin “… beden ve ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede patolojik araz tespit edilmediği” kaydının düşülmesi söz konusu raporun öncelikle bilimsel olarak yetersiz ve bu nedenle geçersiz olduğunu göstermektedir.
2- Adli Tıp Kurumu (ATK) 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu pedofili olayının mağduresi B. Ç.’yi 19 Eylül 2008 Cuma günü muayene etmiş ve 22 Eylül Pazartesi raporunu hazırlamıştır. İhtisas Kurulu’nun rapor hazırlama süreci; kişinin muayenesi/kişiye ait dosyanın genellikle asistan hekimlerden oluşan raportöre verilmesi/raportörün taslak raporunu hazırlaması/bu taslak rapor hakkında Kurul Başkanı veya ilgili Kurul üyesinin değerlendirme-onayının alınması-ilk taslak raporun İhtisas Kurulu toplantısında okunup tartışılması/İhtisas Kurulu tarafından son hali verilen raporun yazım için görevli sekreterlere verilmesi/sekreterlerce hazırlanan tek nüshalık ilk rapor taslağının raportör üye tarafından gözden geçirilip gereken düzeltmelerin yapılması/nihai olarak üç nüsha halinde hazırlanan raporun raportör, Kurul Başkanı ve Kurul üyeleri tarafından incelenerek imzalanması ve ATK Başkanlığı’na gönderilmesi gibi bir dizi aşamada gerçekleştirilmektedir. Bir adli tıp raporunun hatasız olarak verilebilmesi için gerekli olan bu aşamalar doğal olarak raporlaştırma sürecini uzatmaktadır ve 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nda bu süre ortalama 3-4 haftayı bulmaktadır.
Durum böyle iken mağdure B. Ç. hakkındaki raporun muayeneden sonraki 1 iş günü içinde hazırlanmış olması ortada bir “hızlandırılmış rapor” sürecinin var olduğunu göstermektedir ve bu durum ilgili raporlaştırma sürecine “müdahale edildiği”, “sanığın korunduğu” kuşkularını doğurmaktadır. Kamuoyunun aydınlatılması ve ATK üzerindeki kuşkuların kaldırılabilmesi için öncelikle bu sürecin hangi saiklerle ve nasıl gerçekleştirildiğinin Adalet Bakanlığı ve ATK yöneticileri tarafından açıklanması gerekir.
3- Adli Tıp Kurumu 2659 sayılı Kanunla kurulmuştur ve Adli Tıp İhtisas Kurulları’nın yapısı ve çalışma esasları da bu Kanun’la düzenlenmiştir.
Bu Kanun’a göre 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun bir başkan ve adli tıp uzmanı iki üye ile birlikte Kadın Hastalıkları ve Doğum, Radyoloji, Üroloji, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Psikiyatrisi, Adli Antropoloji ve Çocuk Cerrahisi branşlarından birer üyeden oluşması yasal bir zorunluluktur.
Aynı Kanun’un 23. maddesi (B) fıkrasında Adli Tıp İhtisas Kurullarının çalışma esasları şu şekilde düzenlenmiştir:
“ Adli Tıp İhtisas Kurulları Başkanının başkanlığında işin niteliğine göre en az dört üye ile toplanır ve oyçokluğu ile karar alır. …
Üyelerden birinin özürlü olması veya yokluğu halinde eksiklik diğer kurullardan alınacak üye ile tamamlanır. Şu kadar ki tetkik edilecek konu, ilgili uzman üye hazır bulunmadıkça müzakere edilemez.”
Açık olarak görüldüğü gibi çocuk psikiyatristi hazır bulunmadan pedofiliyle ilgili bir vakanın 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nda muayenesinin yapılması ve rapor hazırlanması 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’na aykırıdır ve bu şekilde hazırlanmış bir rapor hukuki açıdan da bilir kişi raporu olarak kabul edilemez.
4- 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nda çocuk psikiyatristi bir üyenin halihazırda olmaması raporun bu şekilde hazırlanması için haklı bir gerekçe oluşturmaz.
Çünkü, gene 2659 sayılı Kanun’a göre; “adli tıp ihtisas kurulları ile adli tıp ihtisas daireleri, inceledikleri konularla ilgili olarak Adli Tıp Kurumunda bulunmayan tıp ve diğer uzmanlık dallarında Adli Tıp Kurumu dışından uzmanların bilirkişi olarak davet edilmesine karar verebilirler.”
Pedofili olayının mağduresi B. Ç.’nin muayenesi İstanbul’da yapılmıştır ve istenildiği takdirde İstanbul’da bir çocuk psikiyatristinin bulunamaması söz konusu değildir.
5- 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu Başkanı’nın ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı olması pedofili mağduresi B. Ç. hakkında hazırlanan raporun bilimsel olduğu doğrultusunda bir kanıt oluşturmaz. Çünkü ruh sağlığı ve hastalıkları ile çocuk psikiyatrisi uzun yıllar önce birbirinden ayrılmış iki farklı tıp disiplinidir ve birbirlerinin yerine ikame edilemezler.
6- 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu 2659 sayılı Kanun’da 2003 yılında yapılan değişiklikle kurulmuştur. Yukarıda da bahsedildiği gibi bu kurulda çocuk psikiyatristi bir üyenin bulunması yasal bir zorunluluk iken aradan geçen 5 yıl boyunca bu zorunluluk yerine getirilmemiştir.
ATK Kanunu’nun 11/c maddesine göre “Kurumun verimli ve düzenli çalışmalarını sağlamak ve bu yolda uygun göreceği tedbirleri almak” ATK Başkanı’nın görevleri arasındadır. Oysa beş yılı aşkın bir süredir ATK Başkanlığı görevini yürüten Dr. Keramettin Kurt bu görevini yerine getirmemektedir ve en azından ağır bir görevi ihmal suçu söz konusudur.
Sonuç olarak; Hüseyin Üzmez olayıyla ilgili mağdure B. Ç. hakkında ATK 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan rapor meslek örgütümüz tarafından usûl açısından değerlendirilmiş ve yapılan bu değerlendirme sonucunda söz konusu raporun hukuken bilir kişi raporu olarak kabul edilemeyeceği, yok hükmünde olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda; Hüseyin Üzmez eğer basında yer aldığı gibi Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce bu rapora dayanarak tahliye edilmişse ilgili mahkeme kararının gözden geçirilmesi/yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Türk Tabipleri Birliği aynı zamanda fevkâlâde önemli bir sağlık sorunu olan pedofili (subyancılık) iddiasıyla ilgili konuyu yakından takip etmekte ve gelişmeleri çocuklarımızın ruh sağlığı açısından endişeyle izlemektedir.
Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.
Şu açıklama dehşet verici:
6- 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu 2659 sayılı Kanun’da 2003 yılında yapılan değişiklikle kurulmuştur. Yukarıda da bahsedildiği gibi bu kurulda çocuk psikiyatristi bir üyenin bulunması yasal bir zorunluluk iken aradan geçen 5 yıl boyunca bu zorunluluk yerine getirilmemiştir.
Bu durumda Adli Tıp 6. İhtisas Dairesinin son 5 yılda çocuk istismarıyla ilgili verdikleri tüm raporlar YOK HÜKMÜNDE olur ve bu raporlara dayanarak tahsis edilmiş hükümler de aynı akibete uğrar.
Hal böyle olunca Yargıtay'da onanmış kararlar kazanılmış hak olarak değerlendirilecektir ve son beş yılın pedofili hastaları ellerini sallaya sağlaya adalete büyük bir şükran içinde hastalıklarını etraflarındakilere saçmaya devam edeceklerdir.
6- 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu 2659 sayılı Kanun’da 2003 yılında yapılan değişiklikle kurulmuştur. Yukarıda da bahsedildiği gibi bu kurulda çocuk psikiyatristi bir üyenin bulunması yasal bir zorunluluk iken aradan geçen 5 yıl boyunca bu zorunluluk yerine getirilmemiştir.
Üzmez olayı patlak vermeseydi bu ortaya çıkmayacaktı. Dolayısıyla son beş yıldır verilen raporlar şüpheli ise o zaman geriye dönük olarak sayın Sezgin Temel'in vurguladığı nokta dehşet vericidir. !
Üzmez Üz'üldüğü andan Üz'üntüsü telafi edildiği ana kadar ise neler yaşandı?? yaşanmıştır?? sair dehşetler sanırım bu kayıp zaman aralığının karanlığına itildi..., ki itilmemeli.
Bu ve benzeri soruşturmaların projektörünü şimdi 'mağdur' un muhatap olduğu prosedürlerün karelerine yöneltelim.
18 yaşının altında bir kız çocuğu cinsel suçlardan bahisle karakola müracaat etti diyelim,,, karakol savcılığa bildirecektir,,, savcılık ilkin şu yargılamanın rotasını şaşırtan 'ruh sağlığı' nı hiç ama hiç umursamaz. Savcılığı alakadar eden ilk ve tek mevzuu mağdurun genital muayenesidir. 18 yaş altındaki kız çocuğu bir polis otosunda, birkaç polis memuru ve kolu damgalı olarak yörenin müsait olduğu muhtelif sağlık kuruluşuna götürülür... Adli Tıp Kurumunun çocuk psikoloğu bulunmayan bila ihtisas dairesi bu safhada hayli lüks bir bilirkişi addedilir... Bu safhada; hem yöresel şansı yaver ise hem de gündüz mesai saatlerinde ise bir devlet hastanesinin jinekoloğu büyük bir lütuftur,,, aksi halde ya bir devlet hastanesinin acil poliklinik doktoru, ya da sağlık ocağı hekimi Savcılığın sualini cevaplamaya uğraşır... Bu muayene herhalde görsel bir muayenedir.., ancak kapsamlıdır. Kapsamı cinsel suçun kız çocuğunun bedeninde alternatifli arazlarını aramaktan ibarettir. Çocuk; bedeninde yapılan bu muayeneler için kendinden istenen tüm direktiflere boyun eğer. Hekim raporunu 'çıplak gözle' elde ettiği verilere dayanarak yazar... Bu rapor ekseriyetle işe yaramaz... Bir üst sağlık kuruluşuna da aynı sefer düzenlenir,,, bu kere raporu düzenleyecek hekime hem ilk raporun eksikliklerini gidermek ve hem de bu raporu daha yeterli bir hale getirmek gibi bir misyon yüklenmiştir. Kız çocuğumuza da düşen ROL; işte bu raporlarda Savcılığı'ın ve soruşturmanın ihtiyaç duyduğu donelere ulaşmasını sağlamaktır..., velhasıl; bedenini her türlü tetkik ve kontrole itirazsız sunar...
Tüm bunlar da öyle birkaç saat içinde, yahut bir kaç gün içinde olup bitmez!!!
Bu kız çocuğu bu süreçlerde ne yapar?? Eğilim şöyle ki; 18 yaş altı cinsel suçlara muhatap olan kız çocuklarının bu ağır mağduriyetine genellikle aile ile içiçe yahut yakın sosyal çevre içinden bir erkek sebep olur. Savcılık soruşturma ya bir rapor temin etmekle cebelleşirken; aile içinde büyük bir sarsıntı yaşanır... Yakın sosyal çevre ise vaziyeti facia seviyesinde diline dolarken; mağdur kız çocuğumuzun da hal ve hareketleri bir bir hatırlanır,,, 'acaba'lar bu çağrışımların arasına bol bol serpiştirilir... Karakolda bilahare Savcılıkta mağdur çocuk defaten olan biteni en ince ayrıntısına kadar anlatır,,, zapta aldırır,,, tüm soruları şaşırtmacadır, muhatap makam doğruyu ararken mağduru sıkıştırır... Zanlı yahut zanlılar bulundukları mahalden derdest edildiğinde ise asıl yaygara başlar...
Ve; Ülkemde ne yazık ki; bu durumdaki kız çocuğuna çevrilen gözlerde artık bambaşka bir bakış yerleşir...
Soruşturma, mağdurun çevresindeki hayhuy arasında neticelenir,,, yargılama başlar. Sanık tarafı illa rapora itiraz eder!!! Bu kere istikamet Adli Tıp Kurumu.
Aradan en azından 6 ay geçmiştir. Bu süreçte elde olan yegane raporlar da hekimlerin çıplak gözle yaptığı muayene raporlarıdır. Tabii Adli Tıp Kurumundan adına yaraşır daha kapsamlı bir raporda istenir, mağdurenin bu kere yalnızca beden sağlığında değil ruh sağlığında da patalojik araz olup olmadığı!!!
Tıpatıp olmasa da; ne yazık ki bu senaryo 'cinsel suçlar'da benzer replikler, benzer sahnelerle kaleme alınmıştır.
Garip hatta bilimum beşeri bilimlere aykırı olan; böylesi bir süreci yaşayan çocuklarımızın bidolu İhtisas Kurulu raporlarına istinaden; ruh sağlının bozulmuyor olmasıdır...
Olabilir mi??? Çok çok çok zor bir ihtimalde olsa; olabilir???
Bu durumu izah eden tek (tamamen insan yapısına ve bilimsel gerçeklere aykırı olsa da) ihtimal var... O da genlerimize işleyen insanlıkdışı ezberlerimiz. Çok yakın tarihlere kadar; okul yöneticileri dahi öğrencilerini 'bekaret kontrollerine' göndermiyorlar mıydı??? Anne/babalar istedikleri zaman herhangi bir hekime müracaat ederek kızlarının bedenlerinin halihazır durumunu öğrenmiyorlar mı??
Herhalde; aileler bu suçun muhatabı çocuklarını suçun kucağına nikahlamayı 'namus', T.C. yasaları ise suçu telafi etme yolu addetmiyor mu???
Ve istisnalar haricinde; pekçok bakımdan donanımsız, kişisel hayatlarını icra etmekte maddi ve manevi zorlanan ebeveynlerin çocukları olan cinsel suç mağdurları için; müşteki oldukları anda başlayan bin türlü başka travma daha yok mu??? Sanırım tüm bunların izleri; bu dehşet uyandıran suçun izlerinden çok daha fazla dominant...
Yazar Selahattin Çakırgil’in ardından, Sibel Eraslan da dün gazetesini ve İslami camianın Hüseyin Üzmez olayına bakışını eleştirdi. Eraslan, "T.C." başlıklı yazısında, bir grup dindar kadının yayınladığı bildirinin ardından tehditler aldıklarını belirterek, "Herkes bilinçaltında neyi taşıyorsa, döke saça savurmaya başladı. Tamam bunlar da insani tepkiler diyelim, diyelim de. Suç nerede kaldı ve o suçla mücadele konusunda, mağduriyetlerin tamiri mevzuunda kayda değer ne yapabildik?" dedi.
Hüseyin Üzmez İslamcı yazar kimliği ile 14 yaşındaki bir kıza tacizde bulununca bir kısım medya onu baştacı yaptı. Üzmez, Tecavüzcü, sapık, sübyancı yaftasını yediği, medyaya gerine gerine çıkarken, olan bir zamanlar taşıdığı kimliğin gerçek sahiplerine oldu. Önümüzdeki günlerde yeniden basılı olarak çıkmaya hazırlanan mütedeyyin mizah dergisi Cafcaf, Hüseyin Üzmez meselesini bakın nasıl hicvetti...
Sayın Abbas Bilgili'nin alıntıladığı Hürriyet haberine konu olan Sibel Eraslan'ın köşe yazısının tamamını ekte kopyaladım.
Eraslan, Hürriyet haberinde söylendiği gibi "bir grup dindar kadının yayınladığı bildirinin ardından tehditler aldıklarını" söylemiyor.
"Hemen hepsi de yakın arkadaşım olan bir topluluk, Hüseyin Üzmez konusunda Vakit Gazetesine Tepki verdi. Bu iyiniyetli tepkinin ardından en akla gelmeyecek ve ağza alınmayacak mektuplar, tehditler aldım, internet sitelerinde küfürler eşliğinde resimlerimizi basanlar, ardından işi Peygamberimize ve İslâm Dinine kadar vardırdılar. Tam bir kaos! Herkes bilinçaltında neyi taşıyorsa, döke saça savurmaya başladı." diyor.
Yani hakaret ve tehditler Üzmez'in yaptıklarından dolayı bütün camiayı suçlayanlardan geliyor.
Yazının tamamı şöyle:
T.C.
Son yaşadığımız olaylar, toplum olarak içimizde saklı tuttuğumuz gerçekleri bedeli acı olsa da ortaya döküyor bir bir... Özellikle savunmasız çocuklara yönelik tensel, cinsel ve ruhsal şiddet olayları hepimizi darmadağın edecek ölçekte... Farkındaysanız, sanki derinlerimizde uzun zamanlardır biriktirdiğimiz pek çok şiddet olayı, adeta bir fayın ortadan kırılması gibi toplumsal bir deprem olarak önümüzde... Kimsesiz çocukların kaldığı yurtlardaki kötü muameleler, zihinsel engelli kişilerin yaşadığı hastane dehşetleri, birbirlerine bağlanarak yakılmış küçük çocuk cesetleri ve elbette Hüseyin Üzmez vakası ile basında bir çorap söküğü gibi yer almaya başlayan envai çeşit taciz, tecavüz, ensest vakası... Sanki toplumsal bir depremi yaşıyoruz...
Kimse bu tip suçların kendi ailesinde, kendi idare ettiği kurumlarda, kendi arkadaş çevresinde, kendi yaşadığı sokakta, kentte ve en sonunda kendi ülkesinde ve hatta hayat sürdüğü gezegende yaşanmasını istemez. Çünkü savunmasız çocuklara yönelik şiddeti, insanlığın hiçbir karesi kabul edemez. Yetişkinlere yönelik şiddet de elbette kabul edilemez. Ama yetişkinlerin hiç olmazsa kendilerini savunabilecekleri daha çok yöntem olduğunu düşünürüz...
Şiddet mevzuunda ideolojik köken aramanın bize vakit kaybettirdiğini, sadece zaten var olan kalın iletişimsizlik duvarlarımızın bir kere daha kalınlaştığını fark ediyorum son olaylar çevresinde. Bunu ilk kez, her ikisi de profesör olan anne-babanın çok iyi şartlarda yetişmiş evlatlarıyla yaşadığı dramatik olayda fark etmiştim. Kız, annesinin boğazını kesmişti. Bu kız ve işlediği suçun pek çok sosyal ve psikolojik sebebi vardır elbette. Ama bunu sadece getirip o evladın yetiştiği seküler çerçeve üzerinden değerlendirmek haksızlık ve kolaycılıktı... Tıpkı bugün Hüseyin Üzmez üzerinden inşa edilen ve faturası mütedeyyin çevrelere ve din olgusuna çıkarılan ortamda yaşadıklarımız gibi...
Hemen hepsi de yakın arkadaşım olan bir topluluk, Hüseyin Üzmez konusunda Vakit Gazetesine Tepki verdi. Bu iyiniyetli tepkinin ardından en akla gelmeyecek ve ağza alınmayacak mektuplar, tehditler aldım, internet sitelerinde küfürler eşliğinde resimlerimizi basanlar, ardından işi Peygamberimize ve İslâm Dinine kadar vardırdılar. Tam bir kaos! Herkes bilinçaltında neyi taşıyorsa, döke saça savurmaya başladı. Tamam bunlar da insani tepkiler diyelim, diyelim de... Suç nerede kaldı ve o suçla mücadele konusunda, mağduriyetlerin tamiri mevzuunda kayda değer ne yapabildik?
Yetişkinler olarak, vicdan kanatıcı suç olaylarında hiç de sorumluluk sahibi büyükler gibi davranamıyoruz. Olayları dehşetli bir mahalle kavgasına çevirerek, “Oh olsun, işte siz hepiniz böylesiniz” dercesine ateşin üstüne körükle yürüyoruz. Bunu sadece “karşı mahalle” yapmıyor, bizler de yapıyoruz. Çünkü böyle yapmak kolay olanıdır.
Şiddete elbette tepki göstereceğiz. Şiddet ve yol açtığı zulüm ortamı ile elbette mücadele edeceğiz. Ama nedense tepkilerimizin vardığı sinir uçları, hemencecik mahalle kavgasına dönüşüveriyor. Bu noktadan sonra yaralarımız derhal örtbas edilerek tülbente sarılıyor, yarayı unutup kavgaya devam ediyoruz... Çözümse başka bahara! Ve o bahar hiç gelmiyor!
Basit bir değiş tokuş yaparak hayalimizde canlandıralım: Hüseyin Üzmez, bizim mahallede değil de karşı mahallede olsaydı... Anasının boğazını kesen kız, Bilkentli değil de İmam hatipli olsaydı... Nimet Hanım, bakan değil de muhalefet vekillerinden biri olsaydı... Çeteciler Cumhuriyet gazetesinden değil de sağ bir gazeteden çıkmış olsaydı...
Ne değişirdi?
İsmini bile bilmediğimiz bir kız çocuğu var elimizde: B.Ç... Onun psikolojik bir travma geçirip geçirmediğini ciddi ciddi konuşuyoruz. Allah aşkına tüm ülkeyi B.Ç’ye çevirmedi mi bu tartışma? Hangimize psikolojik travma yaşatmadı? Ha B.Ç... Ha T.C...
Suç, “karşı mahalleye” ait olunca yükümüz daha mı az olur? Suç şayet suç ise, olduğu yerde ve yol açtığı tüm yaralarla yaşamaya devam etmez mi? Küçük kızlar daha az taciz olur, küçük çocuklar daha az dayak yer, annelerin gırtlağı kesilirken daha az acır ve darbeler bizden çıktığında daha mı az karartır hayatı? Bu insanlar aramıza uzaydan ışınlanmadı. Bu suçlar Çin’de işlenmedi, mağduriyetler Kutuplarda yaşanmıyor. Suça da en az mağduriyetler kadar yakınız. Hepimiz.
Ne zaman yetişkinler olacağız biz? Ne zaman terk edeceğiz bu gözlerimizi kör eden holiganlığı?
Hiçbir şeye hakettiği ölçüde üzülemiyoruz farkında mısınız? Çocuklar gündüz gözüyle yakılıyor neredeyse seviniyoruz, ekonomik yoksulluk her türlü fuhuş ve terör olayını besliyor neredeyse bayram ilan edeceğiz, oysa hepsi bizim evladımız, kardeşimiz değil mi?
Şimdi elimizde patlayan bu şiddet ve istismar bombasına, “yok benimdi, yok senindi” demenin herhangi bir faydası yok!
Şimdi “iş” zamanı... Kolları sıvayıp bu sosyal depremden nasıl sağ salim çıkabileceğimizin planlarını yapmanın vakti. Suçlunun kim olduğunu gözetmeden adaletle yürümenin, mağdurun kim olduğuna bakmadan merhametle yaklaşmanın vakti.
Değil mi?
Önce şu iki haberi bir okuyalım. Bu olayla ne kadar ilgili ve bizi aslında ne kadar güzel anlatıyor.
Olay 1_
ANTALYA'da 32 yaşındaki M.Ü, 6 yıllık eşi S.Ü ile istemediği halde ters ilişkiye girmek, daha sonra da namluyu temizlemeye yarayan çubukla (harbi) tecavüz etmek suçundan yargılanıyor.
Bir yıldır süren davanın duruşması, harbinin gönderildiği Adli Tıp 6'ncı İhtisas Dairesi'nden rapor gelmediği için ertelendi. Olaydan sonra bağırsaklarından 6 operasyon geçirdiğini söyleyen S.Ü., davanın sonuçlanıp tutuksuz yargılanan kocasının ceza alması için gelecek raporu bekliyor.
Güvenlik Mahallesi'nde oturan bir çocuk babası M.Ü, bir yıl önce 27 yaşındaki eşi S.Ü'ye ters ilişki teklif etti. Reddedilen koca, eşini dövüp amacına zorla ulaştı. Fantazisini sık sık tekrarlayan M.Ü., bir gün eve “Arkadaşımın karısı” diyerek getirdiği kadınla da birlikte oldu. Kocasının bu ilişkisini gören kadın, “Ne yapıyorsun, yaptığın ayıp değil mi?” deyince aynı gece yine dayak yedi. O gece de kocasından gelen ters ilişki teklifini reddetti. Ancak, yediği dayağın etkisiyle direnme gücünü yitiren genç kadın ters ilişkiden yine kurtulamadı. Eşinin daha sonra harbi ile fantazi yapmak istemesi S.Ü.'yü çıldırttı. Tüm direnmesine rağmen eşinin bu fantazisinden kurtulamayan S.Ü. bayıldı. Sabah karnındaki sancıyla uyanan talihsiz kadın, yardım istediği komşuları tarafından hastaneye kaldırıldı. Doktorlar S.Ü.'ye bir çubukla tecavüz edildiğini, bu cismin ince ve kalın bağırsaklarda büyük hasara yol açtığı belirledi. Kadının şikayeti üzerine önce kaçan koca, olaydan 10 gün sonra polise teslim oldu. Yatak odasında yapılan aramada ise harbi adı verilen ve tüfek namlusunu temizlemek için kullanılan bir metal çubuk bulundu. Yakalanan koca suçlamaları reddetti, “Eşimin bağırsaklarında daha önceden problem vardı. Ben kesinlikle böyle bir suç işlemedim” dedi.
M.Ü., Antalya 3'üncü Ağır Ceza Mahmesi'nce tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakalırken, 13 gün boyunca yoğun bakımda kalan ve bir yıldır aynı sorun yüzünden ızdırap çeken S.Ü. de aşırı derecede zayıfladı. Genç kadın, “Ters ilişkiye girmezsem beni aldatacağını süylüyordu. Çoğu zaman da zorla ters ilişkiye giriyordu. Bu durumu, kızkardeşime ve kocamın ağabeyine anlattım ama durum değişmedi” dedi.
Olaydan sonra bağırsaklarından 6 operasyon geçirdiğini söyleyen S.Ü., davanın sonuçlanıp tutuksuz yargılanan kocasının ceza alması için Adli Tıp 6'ncı İhtisas Dairesi'nden harbi ile ilgili gelecek raporu bekliyor.
Olay 2_
15 yaşındaki M.G.’yle dini nikahla yaşayıp ondan bir bebek sahibi olan E.T., ‘cinsel istismar’ suçundan tutuklandı. 19 yaşındaki baba hakkında 15 yıla kadar hapis cezası istenebilir.
15 yaşındaki M.G., 19 yaşındaki E.T.’yle, İzmir’in Konak İlçesi’nde, geçen yıl yapılan düğünle imam nikahıyla evlendi. 4 ay önce çiftin bebekleri N.T., Ege Kadın Doğumevi’nde dünyaya geldi. Polis, yaşı küçük olan anne M.G.’nin, doğum yapması üzerine durumu savcılığa bildirdi. Savcılığın harekete geçmesiyle genç baba hakkında ‘cinsel istismar’suçundan tutuklama kararı verildi. E.T., bir hafta önce polis tarafından yakalanıp gözaltına alndı, ardında çıkarıldığı mahkemece de tutuklanıp cezaevine gönderildi.
Eşinin tutuklanmasıyla şoke olan küçük anne M.G., “Aile arasında düğün yaptık. Gelenek ve göreneklerimiz böyle, küçük yaşta evleniyoruz. Yaşım gelince resmi nikah kıyacaktık. Eşim, Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez ile aynı suç maddesinden tutuklandı. Eşim tecavüzcü değil. Cinsel istismara uğramadım. Sadece geleneklerimize göre küçük yaşta evlendik. Asıl yaşım bu değil. Nüfusa geç yazıldım. Kızım ve ben babasını yanımızda istiyoruz. Hüseyin Üzmez, dışarıda rahatça geziyor, eşim ise demir parmaklıklar arkasında gün sayıyor” dedi.
15 yıl istenecek
E.T.’nin avukatı Uğur Karadağ ise “Büyük ihtimalle müvekkilim hakkında 15 yıl hapis cezası istemiyle dava açılacak. Yasaya göre mağdurun ’ruh ve beden sağlığı’bozulduysa sanık ceza alıyor. Kadın bebek doğurduğu için zaten bedeni bozulmuştur. Bu tür olaylarda bu kişelere tecavüzcü gözüyle bakılmaması lazım” dedi.
İMAM NİKAHI VE DÜĞÜN
19 yaşındaki E.T. ile 15 yaşındaki M.G. bir yıl önce imam nikahıyla evlendirilmişti. Genç çift nikahın ardınan Konak’ta düğün de yapmıştı. 15 yaşında anne olan M.G. aslında yaşının büyük olduğunu savunuyor.
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Tender thanks you for sharing this! https://softcorehdtube.com/videos/43/do-you-like-to-be-teased-well-lucky-for-you-i-love-teasing/ It’s ever...
Boşanma davalarında 3 yıllık süre...