İSTANBUL’da hukuksuz işgal edilip halkın elinden alınan yerlerin büyüklüğü ne kadardır?..
Bir Taksim Meydanı?..
İki... Üç... On... Yüz... Bin...
Ama ne Bakan gördü, ne Vali...
Boğazın iki yakası, yeşil alanlar, ormanlar, tarihi eserler, kültür alanları... Hatta daha dün Milliyet’in birinci sayfasında vardı; antik kalıntı Bizans Sarayı...
Cemaatlere ve tarikatlara verilen kamu arazilerini toplayın, kaç Taksim eder?..
Ya da kaç Taksim büyüklüğündedir; bakanların, milletvekillerinin, parti önde gelenlerinin, belediyecilerin ve yakınlarının kapattıkları alanların toplamı?..
Ne Başbakan gördü, ne Bakan, ne Vali...
Ama işçiler Taksim’e iki saatliğine çıkıp şehit arkadaşlarını anmak istediklerinde, bunun adı:
"İşgal..."
*
Kaç esnaf iflas etti de ömür boyu kepenklerini kapattı ocak ayından bu yana?
Güvensiz ortamda kaç turiste tecavüz edilip bıçaklandı, öldürüldü?
İstanbul sokakları değnekçi, kapkaççı, hırsız çetelerine bırakılmış değil midir?
Ne Bakan görüyor, ne Vali...
Ama işçiler ellerinde karanfillerle iki saatliğine Taksim’de "bayramlarını" kutlayacaklar, bunun adı:
"Esnafın işini aksatmak... Turistlerin huzuru kaçırmak... Ve şehrin asayişini bozmak..."
*
Niçin böyle yapıyorlar, niçin?..
Çünkü insan psikolojisidir; onlar işçileri, hele hele örgütlenmiş işçileri hiçbir zaman sevmediler.Bu yüzden de hırsızın-uğursuzun-itin-kopuğun yaptıklarını dahi görmediler de, işçinin elindeki karanfillerle Taksim’e iki saatliğine çıkmaları battı onlara.
Ve kızdılar.
İşçileri vurmalı...
(.......)
Bugün 1 Mayıs.
Alın teri ile yaşayan, dürüst-namuslu işçilerimizin, yarı aç-yarı tok yaşayıp yine de ülkesini seven yiğit emekçilerimizin bayramı...
Kutlu olsun... Bekir Coşkun
Mehmet Emin Sezen: 1 Mayısı işçi bayramı olarak kabul edenlerin ve tüm emekçilerin bayramı kutlu olsun.
EN sağ şeritte seyreden AKP İtikat Turizm ve Seyahat AŞ’nin trafikten men edilme olasılığı ortadan kalktıktan sonra yol açık.
Ve bizim politika otobanındaki kısmi tıkanıklık normale döndü sayılır.
Geri geri gittiği belli olmasın diye yolcuların ters oturtulduğu AKP İtikat Turizm ve Seyahat AŞ’nin şoförü Tayyip Kaptan ile çıkıp yukarı yazıhanede oturan Abdullah Gül Usta sizi götürebildikleri kadar götürecekler artık.
Cümleten hayırlı yolculuklar...
*
Mazot parasını yediği için trafikten men edilen ve düne kadar garaj hapsinde bulunan Cennet Nakliyat Kargo’nun kaptanı Necmettin Usta’yı saymazsak... Kaporta boyada olan ANAVATAN Turizm, ya da Ağar yükten dolayı şanzıman dağıtan Doğru Yol Sevkıyat’ı hesaba katmazsak...
Sağ şeritte geriye MHP Çekme ve Kurtarma Servisi kalıyor.
Ki AKP İtikat Turizm ve Seyahat AŞ yolda kaldıkça çekip kurtarsın.
Sol şerit?...
Sol şerit boş...
Burada da Murat Karayalçın’ın kaykayını ya da Ufuk Uras’ın tek kişilik pizza-hut motosikletini hesaba katmazsak, ne kalıyor geriye...
Ce Ha Pe körüklü halk otobüsü...
Ancak iktidara varma açısından Ce Ha Pe Halk körüklüsünün içindekiler ile Deniz Kaptan arasında vites sorunu var.
Yolcular, "Hep düşük vites yarım gaz gidiyor, yani aşağı inip koşsak daha hızlı gideriz" görüşündeler.
Kaptan ise farkı, "Sivas’ın yollarında" kasedini koyarak kapatmayı deniyor.
*
Bence "balans ayarı" için tankların bizim politika otobanına çıkma olasılığı da ortadan kalktı sayılır.
İlk kez irticai nedenlerle tank personelinden kimsenin atılmadığı YAŞ toplantılarında, sanki tankların da iman kuvvetiyle gidebileceği inancının yerleşmekte olduğu izlenimi...
Ve Yaşar Paşa’nın tankı değil de, gri Audi’yi tercih etmesi...
Ne bilelim biz...
*
Kısacası AKP İtikat Turizm ve Seyahat AŞ ile yola devam...
Her ne kadar politika otobanındaki Yargıtay Başsavcısı’nın radarına yakalanıp da, Anayasa Mahkemesi’ndeki trafik davasında "otobanda ters istikamette tehlikeli seyirden" mahkûm olsa da...
Ne yapabiliriz?
Geri geri, iyi yolculuklar...
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Abbas Bilgili'nin notu:
1) Ce Ha Pe'nin "halk otobüsü" olması biraz tartışmalı, çünkü halk bu otobüse binme konusunda pek istekli görünmüyor. İnsan kendi otobüsüne binmek istemez mi? Bu otobüs halktan biraz uzak duruyor.
2) Sevgili Bekir Coşkun, askerin "balans ayarı" yapmaması üzerine askeri kanattan ümidini kesmiş ve ihraç edilecek irticacı subay olmamasına da üzülmüş görünüyor. Demokraside balans ayarına değil, halka dayanmak gerektiğini bizim hatırlatmamıza gerek yok.
Ankara'da birisi 6 saat, öteki 6.5 saat süren toplantılardan ilkinden sonra bir bakan Ordu'nun istediği altı maddeden sadece üçünde uzlaşma sağlandığını açıkladı.
6.5 saatlik ikinci toplantıda ise, koordinasyon sağlanamadığı için yeni bir "koordinasyon kurulu" kararı aldılar.
Ama aynı gün Barzani ile Bağdat'ta yapılan 2 saatlik görüşmenin ardından açıklanan sonuç neydi:
Tam uzlaşı...
*
Ben böyle bir iktidar görmedim.
Ülkesini bölmek isteyenlerle anlaşıyor da, ülkeyi bölmek isteyenlere karşı can veren askeri ile anlaşamıyor.
Bunun dibinde yatan ilinti asla PKK, terör, Güneydoğu, barış, güvenlik, müvenlik değildir...
Dibinde yatan:
Askeri sindirmek...
Hırpalamak...
Yıpratmak...
Ve etkisizleştirmek...
Ki yobaz istediği düzeni kurabilsin, ele geçirdiği cumhuriyetin kalelerinde kalabilsin...
Nitekim dün "sistemli saldırılar" diyen Genelkurmay Başkanı'nın sesini duydunuz.
Bir tepki, bir isyan, bir acı değilse ne?..
*
Onlar bizim askerlerimiz.
Hepimiz bunu böyle biliriz.
Sadece yobazlar bunu böyle bilmiyorlar ve her fırsatta askeri arkadan vurmaya kalkıyorlar.
Tamı tamına adı böyledir bunun:
Arkadan vurmak...
Yüreksizlerin, ikiyüzlülerin, döneklerin, kaypakların bildikleri tek yöntemdir...
DÜNKÜ "arkadan vurmak" yazıma kızmış olan sevgili küfürbazımın (içinde sülalemden de söz ettiği) mesajını okuyordum.
Tam da o an ajans bültenlerine düştü:
"Hakkári Çukurca’da beş askerimiz şehit... Tugay komutanı yaralı..."
Biraz önce de (dinci gazeteleri saymıyorum) Radikal’in manşetine takılmıştı gözüm:
"Genelkurmay Başkanı Başbuğ, düzeyinden beklenmeyen bir öfkeyle konuştu... Bu ne hiddet, bu ne celal..."
*
Evet...
Arkadan vurmayın.
Çok uzaklardaki sisli dağlarda, yaban otlarında bile evinin, çocuğunun, sevgilisinin, annesinin kokusunu arayan askerler, siz gece rahat uyuyun diye ölüyorlar.
Siz nerden bileceksiniz?..
Bilgi, fikir ve görüş sahibi olmak yeterli değildir çoğu zaman. Anlamak için yürek ister...
Sevgi ister...
Duygu ister...
Göz yetmez, gözyaşı ister...
*
O sisli dağlarda bugünlerde sabahları çiy yağar, yakında kar kaplar dört bir yanı...
O yiğitlere ısınmak için nefeslerimizi göndermek yerine... Bir güzel sözcük, bir minnet satırı, bir küçük teşekkür notu ulaştırmak yerine...
Arkadan vurmak...
Niçin?..
*
Hadi sevgili küfürbazımı anlıyorum. O askerleri, hayalindeki şeriat düzenine engel görüyor.
O, oldum olası Mustafa Kemal’in askerini sevmedi.. O, Kurtuluş Savaşı’mızda aynı şeyi yapıyordu cephe gerisinde.
Ya sana ne oluyor ikinci cumhuriyetçi?..
O tekmelediğin "Birinci Cumhuriyet" olmasaydı, zihnindeki "İkinci Cumhuriyet" yerine, kim bilir "İkinci Şeriatı" ağzına mı alabilecektin, akılsız?..
Anlayamıyorum.
Niçin ölen ya da ölecek olan askerimize, hiç olmazsa kır çiçekleri yerine bu acı sözler?..
Geçenlerde biryazısını okudum. Öylesine Başbakan adlı bir yazı.
Şunu demiş hani şimdi çok yerleşme alışma oraya.Orada oluşun yerine gelcek adam olmayışından.Hani sevdiğimizden değil yani demeye getirmiş.Sonuna da eklemiş.Öylesine Başbakan.
Yazıları kısadır.Ama yüz sayfa yazsan ancak anlatırsın derdini öylesine yoğundur yazdıkları.Çok güçlü bir kalem.
İyi ki Bekir Coşkunlar var... (Ali Atıf BİR'in yazısından...)
Geçtiğimiz Cuma Günü Bekir Coşkun ilk bakışta masum görünen ancak biraz derine inince muhafazakar- dindar insanları oldukça aşağılayan, uçlardaki dincilerle kendi halinde "dinini" yaşamaya çalışan insanları aynı kefeye koyan, sapla samanı savrukça ve tamamen karıştıran, "Çatışma" başlıklı bir yazı yazdı..
"FARKINDA olsanız da olmasanız da, için için sürüp giden bir büyük çatışma var." diye başlayan yazısında Bekir Coşkun "iki uçlu değerleme" taktiğini kullanıyordu aslında...
İşte Bekir Coşkun'un "kendince karşı kutbu" karalamak, aşağılamak için yaptığı dil oyunundaki uç sözcükler:
Bekir Coşkun'un yaptığı dil oyunu aslında "iki uçlu değerleme" denilen bir propaganda taktiğidir ve literatürde `ya o ya bu` düşünme ya da ortası dışlanmış düşünce olarak bilinir. Sadece iki uçtan söz ederek düşündürtme aslında dilin ikna amaçlı yanlış kullanımıdır.
Ve de yine literatürde "propaganda taktiklerinin en belden aşağı vuranı" olarak tanımlanır. Bekir Coşkun okurlarından bir dizi gerçekleşmesi mümkün olay varken yalnızca ikisinin olanaklı olduğunu düşünmelerini istiyor.
Aynı gece-gündüz, siyah-beyaz, yanlış- doğru, laik-anti laik, ya sev ya terk et gibi...
Oysa gerçek `ya o ya bu`larla elde edilecek bir şey değil ki. Tek bir modelle düşünmek doğru bir düşünme modeli değil. Üstelik bu faşizanca ve ortadaki birçok alternatifi dışlayan bir tavır..
Çoklu düşünmek ise daha çağdaş daha demokratik bir düşünme yöntemi... Birbiri içine geçen kaynaşan şeyleri düşünmek, değişimden geri kalmamak için daha gerekli... Örnek verelim. Dün, sanırım Akşam Gazetesi'nde okudum...
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan tam bir hayvansevermiş...
Birkaç ay önce yolda terk edilmiş bir köpek bulmuş ve YÖK'e getirip ona kulübe yaptırmış... Bekir Coşkun'a göre YÖK Başkanı "selamünaleykümden'den- gül suyuna cüppeden- hurafeye" giden bir yolda hızla ilerleyen biri... Ama o da gelin görün ki o da Bekir Coşkun gibi bir hayvansever... Ne yapacağı şimdi "Doğulunun" bu özelliğini görmezden gelip, onu diğer işimize gelen uç özellikleri ile karalayacak mıyız? Karalayacağız!
Çünkü amacımız birileriyle sevişmek değil birilerini halletmek! Bilmem anlatabildim mi? Daha net söyleyeyim... Bazı ortamlarda Bekir Coşkunlar olduğu sürece, AK Parti, ya PAK parti, parti ismi fark etmez, aşağılanan, küçümsenen, dışlanan zihniyet % 47'yi sağlamaya devam edecek... Birileri de onun iki çuval oduna halledildiğini sanacak! İyi ki Bekir Coşkunlar var! Nokta...
İSRAİL'e kızmış adamın elindeki megafon Çin malıydı.
Gözindeki dereceli gözlük İtalyan, saati muhtemelen İsvec, gömlek cebindeki kalem belki Alman, belki Tayvan...
Öbür elinde tuttuğu silah Rus...
Ve üzerinde durduğu kamyonet Japon...
(..........)
Megafonla bağırdığına ben de katılıyorum:
"Katil İsrail..."
Ama benim sorumun yanıtı bu değil.
Sırası gelmişken yeniden sormalı:
"Neden tüm Müslüman ülkeler kan ve gözyaşı içinde?...Neden Batı istilası altında Müslümanlar?..Neden 200 milyonluk Arap alemi, 7 milyonluk İsrail karşısında aciz?.."
Bunun yanıtı lazım...
Ve dahası:
"Neden bir tek Müslüman ülke kalkınmış değil... Neden tümü- gizli ya da açık- Batının sömürgesi?.. Neden Ortadoğu yeryüzünün en zengin doğal kaynaklarına sahip; ama Ortadoğu yeryüzünün en geri kalmış bölgesi?..Neden Müslüman gençler bir geminin ambarında, bir TIR'ın kasasında, bir lastik botla Batı'ya kaçıyorlar, akın akın?.. Ve Müslüman ülkelerin neden bin yıldır bir tek buluşu yok?.. Neden insanların yaşamını kolylaştıracak, acıları dindirecek, insanlığa hizmet edecek bir tek icadın, bir tek ilacın, bir tek aracın sahibi değil Müslümanlar?..
Neden?..
Yobaz buna hemen bahane bulabilir.
Ama tek neden:
Arap kültürünün, insanlık tarihinin en son dinin uygarlığın önüne set yapmasıdır... Her ilkelliği dine bağlılık gören... Her medeni gelişmeyi dine karşı sayan o akıl dışılık...
Suclu din değildir...
Dinleri dahi yücelten, huzur ve mutluluk kaynağı yapan o inancın insanıdır...
(..........)
Ve o İsrail'e kızan adam...
İtalyan gözlükle bakıp, Çin megafonu ile bağırıp, İsveç saatine göre, Japon kamyonetle gitti, Rus tüfeği ile düşmanı vurmaya...
Ama hiçbir zaman yenilgisini sorgulamadı:
"Neden?.."
30 Aralık 2008 Bekir Coşkun
M.E.Sezen: Ali Atif Bir'in bu konudaki düşüncelerini merak ediyorum?
M.E.Sezen: Ali Atif Bir'in bu konudaki düşüncelerini merak ediyorum?
Bir kişinin bir konudaki doğru davranışı, doğru sözü, doğru fikrine bakıp diğer konudaki yanlışını yok sayamayız. Her bir tavrı, davranışı, sözü, fikri ayrı ayrı değerlendirmeliyiz.
Bekir Coşkun'un burada sorduğu sorularda haklı da... Gelmek istediği nokta ve cevaplar konusunda ayrılıyoruz. Hiçbirşeyin öyle basit bir yanıtı yok.
Bekir Coşkun'un yaptığı "iki uçlu değerleme" değil, isimler veya kavramlar üzerinden yapıldığı için daha doğru tanımlama ile "sembolize etme" dir.
Mesela Atıf Hoca'nın yazdığı yayın organı ile aynı sızıntı fikirlere sahip bir dergide çıkan "Zihnin üç buudu ve doğru karar verme" başlıklı makalede:
"Rahmet-i Sonsuz, insan zihnini üç ayrı düşünme kabiliyeti ile donatmıştır.
Bunlar sırasıyla:
1- Analitik düşünebilme: Bütünü daha küçük alt birimlere ayırtedebilme veya analiz edebilme gücü.
2- Sentez yönünde heptenci düşünebilme: Parçaları anlamlı şekilde birleştirerek yeni orijinal bütünler oluşturabilme veya modelleyebilme. Mucidlerde bu düşünme melekesi oldukça inkişaf etmiştir.
3- Değerlendirip önemini ve değerini hesaplayabilme.
Analizci düşünebilen bir zihnin hususiyetleri şunlardır:
- Bir sistemi alt birimlerine ayırabildikten sonra, her bir alt birimin birbirleriyle ve sistemle olan münasebetlerini görüp sembolize edebilme gücüne sahiptir." diyor.
Sonuç olarak Rahmet-i Sonsuz'un, Bekir COŞKUN' a analizci düşünme kabiliyeti verdiği anlaşılıyor. Ali Atıf Hoca'ya da bir gün verir inşallah...
İki uçlu değerleme ağırlıklı olarak önermelerle olur demiştik. Ben de verdiği örnekten esinlenerek komik bir "iki uçlu değerleme" yapayım:
Ali Atıf Hoca Dünyadaki yerine teşekkür mü edecek, yoksa 1920'lerin başka bir Atıf Hocası kimliğiyle Çorum'a mı yerleşecek?
Merhabalar, yaklaşık 2450 m2 alana sahip arazimiz üzerinde 1958 yılında inşa edilmiş bir okul bulunuyor. Tapu kaydında herhangi bir şerh ya da farklı...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Şahsa ait arazi üzerinde bulunan...
14-05-2025, 22:25:33 in Gayrimenkul Hukuku