+ Konuyu Yanıtla
35 / 69 Sayfa İlkİlk ... 5152526272829303132333435363738394041424344455565 ... SonSon
341 den 350´e kadar toplam 683 ileti bulundu.
  1. #341
    Kayıt Tarihi
    Oct 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    515
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    İnsan yaşamında çok önemli bir yer tutan dinin, sosyolojik ve ideolojik bir olgu olarak, gerek tarihsel gerekse çağdaş bağlamlarda incelenmesi, toplumsal cinsiyet bölünmesinin iki tarafı için farklı anlamlar taşıdığına ve kadınlar ile erkeklerin maddi ve ideolojik yaşamları üzerinde farklı etkiler yarattığına işaret ediyor.
    Özellikle kadınların dinle olan ilişkisi her zaman karmaşık, çelişkili ve gerilimli olmuştur.

    Din, kadınlara zaman zaman kendilerini ifade olanağı sunsa da, kadını ikincil ve bağımlı olarak değişmez bir biçimde tanımlamasıyla onlar için yalnızca ideolojik düzlemde kalmayan bir cendere oluşturmuş ve kadınlar yüzyıllar boyunca kendilerine ve başkalarına, eksiksiz insanlığa ulaşabilme ve soyut düşünme yetisine sahip olduklarını kanıtlayabilmek için çırpınıp durmuşlardır.

    Batı'da, bin yıldan uzun bir zamandır düşünen kadınların temel zihinsel çabalarının, Hıristiyanlığın kadınlara yakıştırdığı "insan ıstırabının kaynağı, baştan çıkarıcı Havva" imgesi ve rolünün değişik bir biçimde kavramsallaştırılabilmesi için dinin yeniden gözden geçirilmesinde yoğunlaşmasının nedeni budur. Kadınların kurtuluş uğruna mücadeleleri, durumlarına siyasal bir çözüm düşünebilmelerinden çok önce, ister istemez, dinsel arenada verilmiştir ve bu zorunluluk, büyük bir olasılıkla, onların daha verimli ve sonuç alıcı çabalara girişmeleri önünde bir engel oluşturmuştur.


    Hıristiyan dünyasının ataerkil otoriteleri, yüzyıllar boyunca, kadınların toplumdaki "doğru" yerini tanımlamak ve bağımlılıklarını meşru göstermek için Kutsal Kitap'ın yaratılış, cennetten kovulma ve Paulus'un mektupları bölümlerine başvurdular ve bu kutsal metinler, kadınların omuzları ve yürekleri üzerinde ağır bir yük oluşturarak onların kendi kendilerini özgürce tanımlama çabalarını engelledi. Bu nedenle, daha özgün ve yaratıcı düşünceler geliştirmezden önce, uzun süre, dinin yeniden yorumlanmasıyla uğraşmak zorunda kalmış olmalarında şaşılacak bir şey yoktur.

    Bingen'li Hildegard'dan Hackeborn'lu Mechtild'e, Christine de Pizan'dan Navarre'lı Marguerite'e ve daha birçoklarına kadar, eğitim fırsatını yakalayabilmiş kadınlar, İrlandalı Ortaçağ ozanının dizelerinde çarpıcı ifadesini bulan Havva imgesiyle mücadele ettiler.

    Ozan, Havva'nın ağzından şöyle sesleniyordu:
    Ben Havva'yım, soylu Adem'in karısı;
    geçmişte İsa'ya karşı gelen bendim;
    çocuklarımı cennetten yoksun bırakan da benim;
    asıl benim çarmıha gerilmem gerekirdi...
    Yasak elmayı ben kopardım; ben olmasaydım ne cehennem, ne ıstırap, ne de korku olacaktı.(David Greene ve Frank O'Connor, derl.,)


    Buna karşı, Christine de Pizan, bu dehşet verici kadın düşmanlığıyla mücadele ederken her zamanki inceliğini korumaktadır:
    Tanrı, Adem uyurken onun kaburgasından yarattı kadını, çünkü onun erkeğin ayakları dibinde bir köle olmasını değil, ona eş ve yoldaş olmasını ve Adem'in Havva'yı kendisini sevdiği gibi sevmesini istiyordu... Bilmiyorum dikkat ettiniz mi ama, Havva Tanrı'nın imgesinde yaratılmıştı. Böylesine soylu bir benzerliği taşıyana, hangi ağız kötü nitelikler yakıştırabilir?...
    Tanrı ruhu yarattı ve kadın ve erkek bedenlerine aynı derecede iyi ve soylu benzer ruhlar yerleştirdi...
    Kadın, en yüce zenaatkâr tarafından yaratılmıştı.
    Nerede?
    Tanrı'nın cennetinde.
    Hangi maddeden?
    Aşağılık bir maddeden mi?
    Hayır, yaratılmış olan en soylu maddeden:
    Tanrının yarattığı erkeğin bedeninden.Christine de Pizan, The Book of the City of the Ladies,


    Kadınlar bu tür yeniden kavramsallaştırmalar uğruna ne çok emek, ne çok zaman, ne çok kâğıt, ne çok mürekkep harcadılar... Ama elbette çabaları tümüyle boşa gitmedi; çünkü en baskıcı ve eşitsiz gelenek içinde bile, eşitlikçi bir damarı bugünlere aktarmayı başardılar.

    Ancak, ne denli zekice ve haklı yorumlar yaparlarsa yapsınlar, ataerkil geleneği ortadan kaldırmaya güçleri yetmedi:
    Baskıcı bir geleneğin sınırlarının tümüyle dışına çıkmadan o gelenek içinde belli ölçüde direnmek mümkün olsa bile, gerçek kurtuluş mümkün değildi.

    Nitekim, İslam geleneği içinde de herşeye karşın, dayatılan sınırlamalara boyun eğmemiş ve Tanrı ile aracısız bağ kurma hakkına sahip çıkmış kadınlar vardır. Bunlardan belki de en önemlisi ünlü mistik Rabia'dır (ö. 801).

    Basra'lı Rabia, koşulsuz Tanrı sevgisi yolunda yürümenin simgesi haline gelmiş ve yalnızca İslam dünyasında değil, Avrupa'da da öyküleri anlatılır olmuştur. Rabia, yaşadığı dönemde erkeklere eşdeğer tutulmakla kalmamış, onlardan üstün olduğu bile sonraki bazı (erkek) yazarlar tarafından öne sürülmüştür. Ama herşeye rağmen Rabia da, kadının eksiksiz insanlığının ancak "kadın" olarak görülmekten çıkarak mümkün olduğu gerçeğini değiştirememiştir. Ona hayran olan yazarların övgülerini dile getiriş biçimleri buna tanıktır: "Bir kadın Tanrı yolunda yürürse, artık ona 'kadın' denemez!"
    Annemarie Schimmel, "Women in Mystical Islam


    Dinin insanlar üzerindeki etkisi ne yönde olursa olsun, insan davranışına yön veren insan öznelliğini kavramak istiyorsak, dini incelememiz gerektiği açıktır.

    Birçok toplumbilimcinin üzerinde birleştiği nokta, dinin bireysel ya da kolektif insan yaşamının en derin yönleriyle ilgili olduğudur; dini göz ardı etmek, herhangi bir dünya görüşünün derinde yatan köklerinin gözden kaçırılmasına yol açar.
    Din bir dizi simgesel biçim ve imge yaratır; bir kültürün dinsel gelenekleri, onun ifade biçimleri ve anlam yaratma süreçleridir.
    Dolayısıyla topluma ve kültüre ilişkin feminist analizler, kadınların ikircikli bir ilişki içinde bulundukları dini çözümlemeye cesaret etmedikleri takdirde, eksik ve yüzeysel kalmaya mahkûmdur.

    Ne var ki, bu çözümlemenin hiç de kolay olmadığını kabul etmek gerekir;
    çünkü bir kere, teoride din ile pratikte din,
    yani yaşanan bir deneyim olarak din, farklı şeyler olabilir.


    Ayrıca, kadınlar da homojen bir grup değil, sınıfsal, ırksal, ulusal ve etnik aidiyetlerle bölünmüş durumdadırlar ve dolayısıyla din bu farklı kesimler için farklı anlamlar ifade edebilir.
    Bu arada unutmamak gerekir ki, kadınlar erkeklerin egemenliği altındaki bir dünyada yaşasalar bile, içinde yaşadıkları bağlamları değiştirmeye de etkin olarak katılan ve bu süreç içinde elbette kendilerini de değiştiren öznelerdir. Baskı yapıları ise, Giriş bölümümüzde tartıştığımız gibi, aynı zamanda direnmenin odaklarıdır.

    Bütün bunlar, dinsel söylem/pratik de dahil olmak üzere tüm toplumsal-tarihsel olguların basit ve indirgemeci yorumlarından kaçınmanın yanı sıra, kadınlar ve onların din ile ilişkileri konusunda da kolay genellemelerden kaçınmak gereğini gündeme getirir. Ancak, bu noktayı unutmamak kaydıyla, özellikle karşılaştırmalı bir araştırmanın gözler önüne serdiği ortak nitelikleri belirlemek ve bazı genellemeler yapmak da olanaksız değildir.

    Tektanrılı dinlerin doğuş ve gelişme süreçlerini ve kutsal metinlerini, tarihsel ve toplumsal açıdan çözümlemeye giriştiğimizde, bunların içinde doğdukları toplumların ataerkil maddi koşullarıyla bağlı olduklarını, karşılığında da bu ataerkil çerçeveleri pekiştirici bir etki yaptıklarını görüyoruz.

    Sözkonusu üç dinsel gelenek arasında ortak özellikler kadar, elbette farklılıklar da vardır ve bu farklılıklar, bazen, İran örneğinde değindiğimiz gibi, kadınlar açısından belirleyici olabilir.
    Ortak özelliklerin en önemlisi ise, tektanrılı dinin, kadının ikincilliğini doğal kabul etmesi ve bu "doğal ikincilliği", kadının ve onun bedeninin denetlenmesinin meşru gerekçesi saymasıdır.
    Bu ortak özellik, tarihsel ve coğrafi olarak, her üç tektanrılı geleneğin de aşağı yukarı aynı ya da birbirine yakın topraklarda ve benzer maddi koşullarda doğup gelişmesiyle açıklanabilse bile, ilginç olan, bugünkü ifadelerinde de kadınlara ilişkin tutumu gündemlerinin merkezine almalarıdır. Görüldüğü gibi, tarih içinde en direngen ideolojik süreklilik, kendisini, kadınlara ilişkin ataerkil anlayış ve tutumlarda ortaya koymaktadır.

    Nitekim, Protestan ve İslamcı Köktendinciliğe ilişkin çözümleme, her iki dinsel canlanışın gündeminin de odağını kadının konumunun ve denetiminin oluşturduğunu ve Köktendinciliğin kendisini toplumsal cinsiyet ve kadının toplumsal rolü aracılığıyla meşrulaştırdığını gözler önüne sermektedir.

    Her iki tür Köktendincilik de "temellere/köklere" dönüşü vazettiği ve geleneksel dinsel söylem içinde ifade edildiği halde, hem teoride hem de pratikte yeni bir "icat"tır.

    Ne var ki, bu yeni icadın kadınlara ilişkin cinsiyetçi gündeminde, yeni olan hiçbir şey yoktur.

    Bu gündem, kökeni ta Eski Mezopotamya'ya dayanan binlerce yıllık cinsiyetçi varsayımları ve önkabulleri yineleyip daha da pekiştirmekten başka bir "yenilik" getirmemektedir.

    Bu ise, ataerkil aile kurumunun korunup sürdürülmesinde kurumlaşmış dinin oynadığı canalıcı role işaret eder.
    Giriş bölümünde tartıştığımız gibi, dinin, toplumların üretimi ve bireylerin yeniden üretimi açısından yerine getirdiği toplumsal işlev, her ikisi de aile aracılığıyla gerçekleşen, mülkiyetin denetimi ile bedenlerin denetiminde oynadığı belirleyici roldür.

    Dinsel sistemlerde beden, hem kutsallığın aktarımı için bir araç, hem de tende ("et"te!) ifadesini bulan dünyevi kötülük için temel bir simgedir.

    Bu bağlamda beden, ruhun eğitilebilmesi için "terbiye edilmesi" (disipline sokulması) gereken araç-nesne ve insanlığın "selamete" erişmesi önündeki engeldir.

    Bedenin denetimi ve terbiyesi ise, aslında cinselliğin denetimidir; kadının ezilmesi üzerine kurulu ataerkil sistemde, cinselliğin düzenlenimi ve denetimi, pratikte, kadın bedeninin ve yaşamı yaratma yetisinin (doğurganlığının) denetlenmesi biçimini alır.

    Köktendinci akımlarda yapıldığı gibi, kadına, ailesel ve dinsel değerlerin taşıyıcısı rolünün verilmesi, geçici bir süre için onun statüsünü ve saygınlığını artırabilir.

    Ne var ki, son çözümlemede, "gerçek kadınlığın", ailenin ve kadının "doğal" rolünün yüceltilmesi; kadınları kapalı, dar bir alana hapseder ve daha kötüsü, onları erkekler tarafından tanımlanmış imgeler/kalıplar içinde dondurarak, kendilerini özgürce tanımlama olanağından yoksun kılar.

    Tektanrılı dinler ve onlardan beslenen günümüz köktendinciliği, kadınlardan yalnızca Tanrı'ya değil, erkeklere de hizmet ve itaat talep eder.

    Üstelik bunlar, kadınların bu itaati içselleştirmelerinin, gönüllü hizmetkârlar haline gelmelerinin en güçlü araçlarıdır. Oysa baskı, içselleştirildiği zaman, baskı olmaktan çıkmaz; yalnızca, baskının kaynağının belirlenmesi ve ona karşı mücadele edilmesi engellenmiş olur.


    Üstelik, unutmamak gerekir ki, kadına, kadın cinselliğine, rolüne ve kişiliğine ilişkin olarak kutsal metinlerde ve gündelik inanç pratiklerinde ifade edilen tutumlar, yalnızca köktendinci ya da geleneksel dinsel bağlamlarda değil, laik ortamlarda da bizimle birliktedir.

    Kendilerini dindar saymayan insanlar bile, dinsel geleneklerin kültüre kattığı imgeler aracılığıyla "düşünürler" ve bunların yaydığı değer yargılarını içlerinde taşırlar.

    Dinsel geleneklerin yarattığı imgelerin büyük çoğunluğu erkeklerce yaratılmıştır ama, kadınlar bunları içselleştirir ve belki de herşeyden daha çok bu tanımların baskısı altında kalırlar.

    Ataerkil dinsel ideolojinin içselleştirilmesi, kadınları "kendi yerlerinde" tutmaya yarayan çok çeşitli mekanizmalar içinde, büyük bir olasılıkla en etkili olanıdır. İranlı Binas örneği, bu içselleştirmenin boyutlarını ortaya koyması bakımından düşündürücüdür:

    Binas, yaşlı ve bilge bir kadındı. Kuranı okuyabildiği gibi, herşeyi de bilirdi. Bir gün bize rüyasında cehennemi gördüğünü anlattı. Cehennemde, kocasının izni olmadan başka bir kadının bebeğini emzirmiş olan bir kadın göğüs uçlarından demir çengellere asılmıştı; bir diğeri de kızgın demirden zincirlere bağlanmıştı, çünkü yaşarken kocasından izin almadan sağa sola gitmişti. Başka bir kadın da kaynar sular içine atılmıştı; nedeni, dünyadayken kocasının her istediği zamanda onunla cinsel ilişkiye girmemiş olmasıydı. Taş yutmak zorunda kalan bir deri bir kemik kalmış bir kadın da görmüştü, Binas; o da yaşarken kocasına ve çocuklarına doğru dürüst yemek yapmamış, yemekleri âşığına yedirmişti! Yaşarken çok gülen bir kadının ağzından şimdi alevler fışkırıyordu; boşanma parasını istemekte ısrar eden bir kadının ise ayaklarına ağır taşlar bağlanmıştı. Cehennem, bedenlerine iğneler, çiviler saplanmış; gözleri çıkarılmış; burunları kesilmiş; ateşte yürümek, karda yatmak zorunda bırakılmış kadınlarla doluydu.Erika Friedl, Women of Deh Koh. Lives in an Iranian Village

    Yaşlı Binas'ın, çevresindeki genç kadınlara ibret olsun diye anlattığı tüyler ürpertici manzaralar, hep, kadınların erkek egemenliğine karşı işledikleri "günah"ların cezasıdır (ayrıca, bedenin nasıl bir "terbiye" odağı olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır).

    Ataerkil sistem, hem cehennemi büyük ölçüde kadınlara ayırarak, hem de erkeklere itaat zorunluluğunu din ve cehennem korkusuyla birleştirerek, üstelik bütün bunları bizzat kadınların yeniden üretmesini sağlayarak, sistem olarak ayakta kalmayı başarmaktadır.

    Dolayısıyla, bu içselleştirmeye "hayır" demek, zorla dayatılan kalıplara direnmek ve kendi adını koymaya cesaret etmek, ister istemez, kadınları tektanrılı dinlerin mutlakçı yorumlarıyla bir hesaplaşmaya götürecektir. Üstelik yalnızca inanmayan kadınları değil, inananları da! Nitekim bu yüzyılın başlarında bir Müslüman Arap kadını, kadınların uğradığı haksızlıklara şöyle isyan etmektedir:

    Despotluk ve baskının eseri olan bu haksız peçelenme yasası da nedir? Bu zorunluluk, Allah'ın ve onun peygamberinin kitabının çiğnenmesi demektir. Bu yasa, kadınları fiziksel güçle boyunduruk altına almış olan erkeğin yasasıdır. Bu yasayı yapabilmek için erkek, Allah'ın kitabına müdahale etmiş, onu tahrif etmiştir.
    Erkek, zararı kendisine de dokunsa bile, despotluğu ve baskıcılığıyla mağrur olmuştur. Bu yasayı o kendi başına, kadına en ufak bir şekilde danışmadan yaptı. Bu yüzden de yaptığı yasa, Allah'ın iradesine aykırı bir biçimde, sadece erkeğin arzularına uygun oldu.Nazirah Zein ed-Din, As-Sufur wal Hijab, Beyrut, 1928


    Ama kadınlar, kendi tarihlerini öğrenmekten ve kendi bilgi dağarcıklarını inşa etmekten alıkondukları için, bu haykırıştan 70 yıl sonra, İran'da yaptıkları gibi ataerkil kalıpları benimseyerek ve ataerkil simgeleri kabullenmenin ne denli belirleyici olduğunu unutarak, "peçeli direniş"e giriştiler.

    Özgürlük ve demokrasi talep ediyorlar ve Şah rejiminin zulmüne başkaldırıyorlardı ama, hareketin önderliğini yapan mollaların talimatlarına da uyarak örtünüyorlardı. Onlara göre bu, o sırada verilmesi gereken önemsiz bir tavizdi. Ama "İslam devrimi"nden kaçmak zorunda kalan Tara'nın acıyla dediği gibi, "herşey 'bunu kabul etsem ne olur ki' denilerek verilen küçük tavizlerle başlamıştı":
    Biz farkında olmasak bile onlar, bu önemsiz gibi görünen küçük tavizlerin nasıl bir alışkanlık yaratacağını, kişiliğimizde ne tür tahribatlar yapacağını biliyorlardı. Öyle ki, her bir taviz diğerine eklenecek ve sonuçta, herşeyin eskiden beri öyle olduğuna inanan, itiraz etmeyi unutmuş insanlar olacaktık.Tara, "İran'da Kadın Olmak", Cumhuriyet Dergi, no. 436, 31 Temmuz 1994.

    İran'da, mollalar rejimi işe önce psikolojik baskıyla başlamış, sonra onu fiziksel şiddet izlemişti: "Örtünmeyene hakaret, örtünmeyene dayak, örtünmeyene jilet müstahaktı."

    Hayatın en özel ve görünmez yerlerine yönelik müdahaleler "öylesine bir kuşatmayı içeriyordu ki, insan çıldıracağını hissediyordu."

    Çünkü İslam devleti, hayatın her alanına müdahaleyi öngören bir şeriat rejimiydi ve böyle bir rejimde şeriat kurallarının uygulanması ve "kadınların yola getirilmesi", yalnızca resmi görevlilerin değil, bütün müminlerin göreviydi.

    Bu noktada, bir din devleti ile laik bir devlette yaşamanın kadınlar açısından nasıl belirleyici bir farklılık yarattığı gündeme gelmektedir.
    Dinsel imge, kalıp ve kurallar laik bir ortamda bile kadınları etkileyip baskı altına alır, ama böyle bir devlette bunlara direnmek ve "hayır" demek, alternatifler üretmek mümkündür.

    Oysa Tara'nın ve daha yüzbinlerce İranlı kadının yaşayarak öğrendikleri gibi, bir şeriat devletinde, kadınlar için varolan düzenin dışına çıkma girişimi, bedeli kişinin yaşamıyla ödenmek zorunda kalınabilen bir varlık sorununa dönüşmektedir. Böyle olduğu için de, büyük çoğunluğun uzlaşmayı yeğlemesine herhalde şaşmamak gerekir.

    Ne var ki, kadınların boyun eğip uzlaşmalarına da pek güvenmemek gerektiğini, Tertullianus ve Augustinus gibi Kilise Babaları kadar, İslamcı teologlar da bilir.
    Abbas Mahmud elAkkad, Adem ile Havva öyküsünün, "kadının ebediyen değişmeyecek doğasını simgelediğini" söylemektedir. Bu "değişmez doğa", "kadının, kendisine yapma denileni yapmasıdır": Kadının karakterinin bütün öğeleri bu öyküde mevcuttur ve bunlardan biri, onun yasak olana karşı duyduğu eğilimdir. Türün devamının sağlanabilmesinin tek yolu, denetleyen ile denetlenen arasındaki ilişkinin sürdürülmesidir. Denetlenen, yani kadın, doğasında karşı çıkma isteğini barındırır ve kendisini denetleyenin iradesini kırmaya çalışır. Böylece, baştan çıkarma ile irade arasında bir mücadele baş gösterir... Kadının baştan çıkarıcı olmasının nedeni, denetleniyor ve yönetiliyor olması, kendisinin ise kurnazlık ve baştan çıkarma dışında yönetme olanağına sahip olmamasıdır.Abbas Mahmud al-Akkad, Hadhihi al-shajara ve al-Mar'a fil- Quran, Kahire,(9)

    Gerçekten de, kadınların kurtuluş ve özgürleşme olanakları, "umut ilkesi"ni yükseltme olanakları, işte onların bu denetlenen ve yönetilen olma konumlarından ve bu konumun yarattığı çelişkilerin yeşerttiği direnme ruhundan, "yapma denileni yapmalarından" kaynaklanmaktadır.

    Ataerkil sistem bu ruhtan korkmakta ama, yaratılış mitosunun ve onun çeşitli yorumlarının da ortaya koyduğu gibi, onu yok sayamamaktadır.

    Yaratılış öyküsüne göre, Adem'in ilk eylemi, "şeylerin adını koymak"tır.

    Buna karşılık Havva'nın ilk eylemi bilgi peşinde koşmak, bilgi ağacının yasak meyvesinden tadarak Tanrı'nın bilgisinden pay almaktır.

    Bu onun gözlerini açacak ve onu "iyiyi ve kötüyü bilerek Allah gibi" yapacaktır (Tekvin, 3:6).

    Eski Ahit'teki yaratılış mitosu, bir kez daha Foucault'yu hatırlayacak olursak, "bilgi"nin ya da bilinçliliğin önemine ve direnişe yol açarak, varolanı değiştirme potansiyeline işaret eder.

    Tanrı'nın, erkeğin ayrıcalığı olan bilgiyi elde etmeye kalkıştığı için kadını cezalandırmış olması bir rastlantı değildir.

    Öyleyse, kadınların, yasak meyveyi yeme haklarına sahip çıkmaları ve aynı zamanda ad koyma hakkını, özellikle de kendi adlarını koyma ve kendi kendilerini tanımlama hakkını geri almaları gerekir. Çünkü, ad koyma ve tanımlama hakkına sahip olanlar, aynı zamanda iktidara da sahip olanlardır. Kadınlar için kendi kaderini belirleme mücadelesi, kaçınılmaz olarak, kendilerine dayatılan tanımlara karşı çıkışı ve alternatif tanımlar yaratılmasını içerir.

    Bir İslamcı feminist, Azize el-Hibri, günümüz İslam dünyasında inanan kadınların dinin daha eşitlikçi bir yorumu uğrunda verdikleri mücadeleye değinerek şöyle demektedir:

    Müslüman feministler, Müslüman ataerkil otoritenin tehditleri karşısında yılgınlığa kapılmamalıdırlar. Tersine, İslamiyet'te Tanrı ile kul arasında bir ruhban sınıfının bulunmadığı, her insanın kendi inançlarından dolayı Tanrı'ya karşı doğrudan kendisinin sorumlu olduğu gerçeğini hatırlamalıdırlar. Ayrıca, eğer ataerkillik kendi ideolojik sınırları içinde beş ayrı düşünce okulunun varlığını meşru görebiliyorsa, feministler de pekâlâ bunlara bir tane daha eklenmesini isteyebilirler.A. al-Hibri, a.g.e., "Editorial", (10)

    Azize el-Hibri'nin akıl yürütmesi kendi içinde son derece tutarlıdır ama, fanatik İslamcıları ve köktendincileri tutarlı savlardan çok, şeriata koşulsuz sadakat ilgilendirmektedir.
    Laik topluma olan nefretlerinin kaynağı da işte budur.

    Çünkü bir toplum derinden laikleştiğinde, bir cinsin öteki üzerindeki iktidarı, en değerli meşrulaştırma araçlarından birini yitirir. İktidarın tanrısal dayanağı ortadan kaldırıldığında, erkeğin kadın üzerindeki "doğal" üstünlüğü efsanesinin yıkılması yolu da açılmış olur.E. Badinter, Biri Ötekidir, Afa Yayınları, İstanbul

    "Din kavramının kendisi, insanlar için değerli yönleri olsa da, ataerkil yapılar, kutuplaşmış değerler ve hiyerarşi ile öylesine lekelenmiş durumdadır ki, en titiz feminist arındırmanın bile bu lekeleri temizlemesi mümkün değildir"Hilde Hein, "Liberating Philosophy: An End to the Dichotomy of Spirit and Matter", derl. Ann Gary ve Marilyn Pearsall, Women, Knowledge and Reality, Unwin Hyman,
    diyor, felsefeci Hilde Hein.

    Gerçekten de, amacımız barış olduğu zaman, savaşı anlamsız kılmanın yolu, karşı-silahlar üretmek değil, tümüyle silahlardan arınmış bir dünya kurmaya cesaret etmektir!

    ALINTI;
    Tektanrılı Dinler Karşısında Kadın (adlı kitaptan alıntıdır)
    Hıristiyanlık'ta ve İslamiyet'te Kadının Statüsüne
    Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım
    FATMAGÜL BERKTAY



    Hukuki NET Güncel Haber

    Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü... konulu yargıtay kararı ara
    Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü... konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #342
    Kayıt Tarihi
    Mar 2007
    Nerede
    Ankara
    İletiler
    1.607
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Alıntı 204423 rumuzlu üyeden alıntı
    Size akp li olmadığımı kanıtlamam için ne yapmam gerekiyor.Din karşıtı bir yazı mı yazmam gerek?

    Erdem Bey ;
    İnanç,bireyin iç dünyası ile ilgili bir husus yani tamamen vicdani bir konu.Gerek iç hukuk gerekse temel bir insan hakkı olarak uluslararası hukukça da korunan ve inanç sahibi olmamayı da kapsayan bir özgürlük.
    Bu özgürlük ,sahip olunan inancı ifade ve bu inancın gerektirdiği ibadeti uygulayabilme özgürlüğünü de içeriyor.Ancak bu sınırsız bir özgürlüğü ifade etmiyor.
    AİHS'nin Düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü düzenleyen 9maddesinin 2.fıkrası şu şekilde:"Din veya inancını açıklama özgürlüğü, ancak kamu güvenliğinin, kamu düzenin, genel sağlığın veya ahlakın, ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir. "

    AİHM,bu özgürlüğün sınırları konusunda çeşitli kararlarında bazı ifadelere yer veriyor;
    Kokkinakis _Yunanistan Davası :" ....aynı halk içinde birkaç dinin yan yana varlığını sürdürdüğü demokratik toplumlarda farklı grupların çıkarlarını uzlaştırmak ve herkesin inançlarının saygı görmesini sağlamak için bu özgürlüğe sınırlama getirilebilir."
    Kalaç_Türkiye Davası : http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihm/karar/kalac.htm (Tümünü okumanız konusunda rica ediyorum çünkü oldukça açıklayıcı ifadeler yer alıyor.)

    İnancın ne olduğu ve bunun sınırsız bir özgürlüğü ifade etmediğini izah etmeye çalıştığım bu yazının nedeni şu ;
    İnanç bir problem konusu değil.Problem olan, örnek olarak aktardığım kararlarda da daha net ifade edilen gerekçelerin varlığı.O nedenle lütfen inancın bir problem olarak görüldüğü düşüncesini ifade eden ve daha da öteye giderek alıntı yaptığım cümlenizde ifade ettiğiniz üzere inancı bir siyasi oluşuma özgüleyen ifadeler kullanmaktan lütfen kaçının.
    Yazımı iyi niyetle okumanızı umuyorum.

  4. #343
    Kayıt Tarihi
    Dec 2005
    Nerede
    rize, merkez, Turkey.
    İletiler
    205
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Sayın c_selin;

    seviyeli iletiniz için size teşekkür ederim, görüşlerinize bende katılıyorum.Ancak alıntı yaptığınız cümleyi tek başına değerlendirmemenizi dilerdim.

    Bu forumu ilk okumaya başaldığımda iletilerin arasında alıntı maskesi altında Peygamberlere ve bazı dini değerlere (herkes için dini değer niteliği taşımasa da gerçek anlamda dini değer olduğuna inan insanların olduğunu belirterek) hakaret edildiğini okudum.

    Yazmış olduğum yazılarda herkesin inancına saygılı olduğumu ve saygılı olunması gerektiği fikrini savundum. Aksi yönde bir yazı da yazmadığımı zannediyorum. Başörtüsü konusunda ise hukuksal boyutunu tartışalım dedim, hukusal olarak sonuçlanmış bir olayın tartışılmayacağı cevabını aldım.

    Bende kendi fikirlerimi yazmaya çalıştım. Bu fikirlerimi yazarken baş örtüsü konusunda; serbest olmasınını düşündüğümü belirttim. Akp nin bu konudaki yanlış tutumunu, başörtüsünü siyasi simge olarak görmesini, dini siyasete alet etmesini v.b. defalarca eleştirdim. Başörtüsünün dinde olup olmadığını sorgulayacağına veya insanlara dinlerini öğretmeye çalışmaktan önce konunun asıl odak noktası olan akp nin bu konudaki tutumunu tartışalım dedim.

    Her nedense baş örtüsü veya dinle alakalı bir konuda fikir beyan ettiğimde sürekli akp nin yanlış politikaları ile örnek gösterilerek cevap aldım. Defalarca akp karşıtı olduğumu belirttiğim halde sürekli bu şekilde akp liymişim gibi cevap yazılması beni rahatsız etti....

    Dini bir mesledeki görüşüme karşı akp nin yanlış politikası ile cevap verilmesi karşısında belki biraz da öfke ile sizin de alıntı yaptığınız cümleyi kullandım...

    Önceki iletilerimde de inan inanmayan herkesin inancına saygılı olunmasını istedim. Başörtüsünün serbest olması fikrini savunurken; başı açık olanın kapalı olandan kapalı olanın da açık olandan üstün tutulamayacağını, bizlerin böyle bir değerlendirme yapma hakkımızın olmadığını ve her ikisine de saygı duyulması gerektiğini belirttim.Ve ekledim: ''siyasi simge olarak kullanılmadığı sürece''.

    Pek tabii dir ki kimsenin özgürlüğü de başka bir kimsenin özgürlüğünü kısıtlamamalı.

    İletinizde belirttiğiniz ''inancı bir siyasi oluşuma özgüleyen ifadeler kullanmaktan lütfen kaçının'' sözü çok doğru.
    Asıl benim anlatmak istediğimde buydu. İnançla alakalı bir konu tartışılırken cevap akp nin siyasi hataları olmamalı.

    Siyasi hatalar yazılmasın demiyorum, ancak bir dinci kesim profili çizilerek akp nin yanlış siyaseti örnek gösterilerek insanların inançlarıyla alay ediliyor. Akp dini siyasete alet ediyor, ancak tepki gösterceksek bu şekilde olmaması gerekiğini düşünüyorum.

    Tarafınızdan yanlış anlaşıldığım kanaatindeyim.

    Göstermiş olduğunuz hassasiyetten dolayı teşekkür eder, saygılar sunarım.

  5. #344
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Sanıyorum ki bundan sonra zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkmak yerine erdem53 gibi zeytinyağının üstüne çıkmak deyimi moda olacak...

    Bir konu bu kadar mı saptırılır bu kadar mı çarpıtılır anlamak mümkün değil. İyi ki forumu yazan baştan beri bilen benim yoksa buradan başlasam okumaya '' vay adiler diye başlarım..'' Daha birinci iletiyi bile okumamış yada anlamamış hatta forumun tam adını kavramamış birisi yazıyor ama sallıyor açıkçası...

    Yahu forum benim forumum hikayeyi ben anlatıyorum içine dalıp onu değil bunu tartışalım demek saygısızlıktır en başta. Çok istiyorsan açarsın bir forum kimle istiyorsan tartışırsın. Kaldıki yazdıkların doğru olsa bari. Son ileti ile öncekilerin ilgisi yok... Hele hele kendisine değer verilerek verilen yanıtlarıda göz önüne alırsak hiç mi hiç yok. Ayıptır yahu... yazıktır.

    Bazı dini değerlere hakaret edildiğini okumuşmuş... Yahu bende okudum forumu nerede hakaret ? onu göster. Evet hakaret var dini değerlere islami ve hıristiyan dini değerlerine çok ciddi hakaret var var olmasınada bunların tamamı sizden geliyor hemde din adına... yersen dediniz yemedik... Bu ondan mı?

    Hangi partiyi tuttuğunuz beni hiç ilgilendirmiyor. isterseniz olmayan yeni kurulacak bir partinin kurucusu olun. Ben neticede okuduğumdan anladığıma ve ona yakınında ne bulduğuma bakarım.

    Kaldı ki AKP nin sizin buyurduğunuz gibi

    Size akp li olmadığımı kanıtlamam için ne yapmam gerekiyor.Din karşıtı bir yazı mı yazmam gerek?
    AKP nin dindar bir parti olduğunu kim söyledi ? AKP dindar değil aşırı dinci bir partidir. Ve daha ötesi Çankayada ki AKP li dahil hepsi gaflet delalet içinde bulunmaktadır. Sonuncusuda var amadilim varmıyor söylemeye....

    Şimdi kısaca sizi son kez değerlendirip uğurlayayım... Çünkü foruma devam etmem gerekiyor çok gereksiz zaman kaybı yaptım sayenizde...

  6. #345
    Kayıt Tarihi
    Nov 2006
    Nerede
    Ankara, Turkey.
    İletiler
    1.842
    Blog yazıları
    2
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Alıntı commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Kur'an ı Kerim e göre Allah ın asla bağışlamayacağı iki suçtan birisi Kul hakkı diğeri Gulül dür. Gulül ne derseniz kamu mallarının talanıdır diye adlandırabiliriz. Ama kul hakkını sanırım anlatmaya gerek yok... (Allah a şirk koşmanın konumuzla ilgisi olmadığından bahsi geçmemektedir. )
    .
    Düzeltmek istediğim bir husus var, bağışlayın.

    Kur'an'da kul hakkının ve kamu malını talan edenin asla affedilmeyeceğini bildiren ayetler yok.
    Bunlar hadis kaynaklıdır.
    Konu Av.İlknur Sezgin Temel tarafından (12-08-2008 Saat 18:35:56 ) de değiştirilmiştir.

  7. #346
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Defaaten dedim her görüşe saygım sonsuzdur. Saygı duyarım yeterki onlarda bana saygı duysun hiç değilse değerlerime saldırmasın. Amma hem saygı duymayacak hem değerlerime gözü kapalı saldıracak yok okadar uzun boylu değil....

    Oldukça açık yazmıştım anlamadınız. Bu sefer çok daha açık yazayım yüz kere okuyunuz kesin anlayacaksınız.

    Ben müslümana, hıristiyana, ateiste, yahudiye, put pereste, sataniste, hane berduşa, garip tarikat inancı olana, manituya, zeusa, goran,fetoya ve fetocuya, cevşenciye, zart vede zurt a saygılıyım. En azından bana zarar vermedikleri sürece saygılıyım. ABD de göktaşı tarikatına da saygılıydım ama hepsi intihar etti o ayrı... Buraya kadar anlaştık mı???

    ANCAK Cevşen gibi islam dışı biat olan saçma sapan bir şeyi kullanana saygı duymama rağmen İSLAM diye yutturmaya kalkana ; Din dışı bir çok öğretiyi salya sümük parayla baskıyla sahte eğitimle kabul ettirmeye çalışan feto ya ve fetoculara; benimde inandığım dini saptırmaya uğraşanlara saygı duymam . Daha da açık yazayım. SATANİSTLER HER NE İSE DÜRÜSTÇE İSLAM DIŞI OLDUKLARINDAN KENDİ İNANÇLARINA SAYGI DUYARIM AMA SATANİSTEN BETER BİR ÖĞRETİYİ BENİMDE DİNİMİ KULLANARAK SAPTIRANLARA SAYGI DUYMAM . Bunu anlayamıyor musunuz ? FETO VE FETOCULARA SAYGI DUYMAM İÇİN ÖNCE KENDİLERİNİN AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE İSLAM DİNİYLE İLGİLERİ BULUNMADIKLARINI İTİRAF ETMELERİ GEREKİR. SAHTEKARLARA DİN SÖMÜRÜCÜLERİNE NEDEN SAYGI DUYAYIM ?

    Bu forum başından bu yana DİNİ KENDİ EMELLERİNE ALET EDEN DİNCİ KESİME GERÇEKLERİ GÖSTERMEK, DİNİ KULLANAN BAZI YOBAZLARCA KADININ NASIL SÖMÜRÜLDÜĞÜNÜ ÖRNEKLERLE ANLATMAK DİNDE OLMADIĞI HALDE ATAERKİL BİR DÜZENLE BAZI KESİMLERCE KADININ NASIL AŞAĞILANDIĞINI ANLATMAK VE TARİHTE KADINLARIN NASIL İTİRAZ ETTİĞİNİ GÖSTEREN ANEKTOTLARLA DOLU OLACAKTIR. Ancak sizin müdahalenizden beri hurafe ve saçmalıklarla uğraşılmaktadır. Siz yazdığınız yazının tam tersini yazan bir kişilk olarak şu ana kadar yer aldınız. Son yazınızı sizin yazdığınızdan kuşku duyuyorum...

  8. #347
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Örneğin forum başlığında bile olan TÜRBANI başörtüsü diye kullanma hakkınız yoktur. YA TÜRBAN DERSİNİZ YADA O KUNUYA GİRMEZSİNİZ. TARİHİ GELENEKLERİMİZDEN OLAN BAŞ ÖRTÜSÜ YEMENİ YAZMA TÜLBENTİ ÜÇ METRELİK PAÇAVRA PARÇASI TÜRBANLA KARIŞTIRARAK FORUMUMU KİRLETEMEZSİNİZ. Baş örtüsü, yemeni, yazma, tülbent gibi islam öncesi geleneklerimizden beri gelen anneannelerimizin ondan öncelerinin kullandığı örtü ile KESİN SİYASİ SİMGE OLAN ÜÇ METRELİK PAÇAVRA TÜRBANIN İLGİSİ YOKTUR. Onun için forumun yazarının terimlerine uyma nezaketini gösteriniz ve ben şöyle diyorum siz demeyebilirsiniz gibi UKALALIKLAR etmeyiniz.

    Ben Türbanın asla ve kata dini bir değer olduğuna inanmıyorum. VE BUNA SAYGI DUYMALISINIZ. HEP SİZE DUYULACAK DEĞİL YA...
    Örneğin izmir de bulunan YAMANLAR okulundaki kız çocuklarının okula başladıktan sonra ABLALAR ABİLER etkisiye '' biz kapanmaya karar verdik '' diyerek türban takması asla dini değil siyasidir ve savcıların görev yapması gereken bir durumdur.

    Konya forumunda daha açık yazacağım gibi diyanet kursunda Kur!an kursu gören kızlarımızın ailelerine kız başına aylık 20 YTL vererek yasa dışı kuran kursuna aldırmak başlarına türban takmak sonra 500 ytl için ölümlerine neden olmak daha acısı başbakanlıkça ölenlerin ailelerine 15 bin ytl vermek din le ilgisiz siyasi ahlaksız rezil bir konudur. Bunun da soruşturulması gerekir savcılarca amma nerede.....

    Ben Laik devlet kuralları haricinde daha hiç bir kıza kadına başını aç dendiğini dutmadım ama tersini çok gördüm... Bu konuda da yanıldığınızı en iyi siz biliyorsunuz. Eğer türban siyasi simge değilse nasıl olduda 2002 den bu yana yüzde 678 oranında arttı ? İnsanlar birden mi dindar oldu ?

    Kaldıki mevcut iktidar alenen vatanı satarken insanlara verilen oyalanma aracı türbanla fazla vakit kaybettiğimi sanıyorum . Lütfen artık yazmayın....

  9. #348
    Kayıt Tarihi
    Aug 2008
    İletiler
    2
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Kardeş varolmayan birşeyden bahsetme ALLAHIn esmasında, hangi lisanda olursa olsu tanrı diye bi ismi yok . insanlara zorla bu tür şeyler dikte etmek medeniyete , yaşadığımız çağa ve demokrasiye (bazılarına göre parası olandan başkasının hakkı olmayan ve onun görüşünü paylaşmayanın hakkı olmayan) demokrasiye ve öğrenme ile ifade özgürlüğüne ne kadar uygun olur.Ne kadar adaletli olur. bu yüzden birbirimizle uğraşmayı bırakıp önümüze bakmalıyız. Yoksa hiçbir yere varamayız. Hiçbirşey elde edemeyiz .lütfen sağcıların çoğunun anlattığınız gibi davrandığı doğru fakat aynı olay soltaraf içinde geçerli.Yani iki taraftada dini suistimal edenler var .Bu konuda hepsi birbirinden yamuk.bizede bu konularda görüş yazarken adaletli olmak düşer .siz nedersiniz

  10. #349
    Kayıt Tarihi
    Mar 2007
    Nerede
    Ankara
    İletiler
    1.607
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Sayın erdem53 ;
    Niyetim,düşüncelerinize ve yazılarınıza direktif vermek değildi.Bunu bu şekilde yorumlamadığınız için memnunum.
    Fakat bu,daha öteye gitmek istediğim bir konu değil.

    saygılarımla

  11. #350
    Kayıt Tarihi
    Nov 2006
    Nerede
    Ankara, Turkey.
    İletiler
    1.842
    Blog yazıları
    2
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...

    Alıntı teknolojik rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Kardeş varolmayan birşeyden bahsetme ALLAHIn esmasında, hangi lisanda olursa olsu tanrı diye bi ismi yok .
    Aslında Tevrat ve İncil'de de ALLAH diye bir isim yok.
    Tercümelerde Allah diye tercüme edilmişse de İbranice'de ALLAH diye bir kelime yahut İlah ismi yok.

    Allah isminin kaynağıyla ilgili ilginç tartışmaların yapıldığı bir link.

    http://www.turandursun.com/forumlar/...read.php?t=499

+ Konuyu Yanıtla
35 / 69 Sayfa İlkİlk ... 5152526272829303132333435363738394041424344455565 ... SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

kapall kadlnpornsu

lolipop

googleturbanll kadln kocaslnl alfl

kadin iddesi

turk turbanli hikayetürk türban bayan hikaye sekizhayvan pornnsuhttps:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage53yunan pornnsuam sikken turbanll kadlncuce kiz pornnsuturk turbanli kadnlarlahttp:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage11yandik biz pornnsu indirilknur pronsuNesrini pornnsuALMAN PORNNSU INDIRasker pornnsu indirrus.pornnsu.indirhamile pornnsuturk turbsnll sm resim 17likturbanllamerikan pornnsuhttp:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage33http:www.hukuki.netshowthread.php38469-Din-iman-Turban-Don-Kadin-ve-Kurufasulye-iste-AKP-iste-oykupage58
Forum

Benzer Konular :

  1. İşte deve, İşte hendek
    1318Avrupa’nın neredeyse tamamı “kemer sıkarak” hata yaptı. Mali kemer sıkma politikasının kısa vadede büyüme yaratmaya etkisi olmadığı bilinen bir...
    Yazan: Erhan Yurdayuksel Forum: Hukuki.net Köşe Yazıları
    Yanıt: 1
    Son İleti: 01-10-2013, 00:51:25
  2. İşte kitap - okuyun
    Bu Kitap Bir Harika Dört Avukatin Hile Ve Ser Ile Arkadaşlarini Aldatip Alsancakta Yemek Yemelerini Anlatiyor... Ne Arasaniz Var Raki Roka Kalamar...
    Yazan: commodore1tr Forum: Kültür - Sanat - Edebiyat
    Yanıt: 25
    Son İleti: 14-01-2010, 17:43:12
  3. İşte Zihniyet
    Bu iktidarın liderinin de yani RTE nin de mezun olduğu okulların zihniyetini işte böyle yansıtoyorlar. Amaçları bunu dimek bunu zorlamak sonra normal...
    Yazan: commodore1tr Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 7
    Son İleti: 03-06-2007, 23:43:58
  4. İşte Türkiye Klasikleri
    AB'gıda uzmanlarını hijyen toplantısında gıdayla zehirledik... Hijyen sempozyumuna gelen AB'li 5 gıda mühendisi, Ankara!daki AB Genel...
    Yazan: Av.Duygu Tekay Forum: Yaşam - Sohbet - Forum Oyunları
    Yanıt: 6
    Son İleti: 17-10-2006, 13:19:29
  5. İşte bu da adalet
    selm ben mehmet RİZE den yaziyorum ben istanbul mahkumu olup ceza evinden tahliye olduktan sonra almiş olduğum cezanin fazla bir bolumunu...
    Yazan: wanted_53 Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 2
    Son İleti: 27-03-2006, 11:26:04

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.