Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
İcra Müdürü Gözüyle Usulsüz Tebligat Ve Memurun İşleminde İcra Müdürünün Sorumluluğu
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 27-03-2007 | Kategori: Makale | Okunma : 27814 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >

USULSÜZ TEBLİGAT ve MEMURUN İŞLEMİNDE İCRA MÜDÜRÜNÜN SORUMLULUĞU

ENVER KARMIŞ(*)

BÖLÜM ­A

TEBLİĞ EDİLMİŞ TEBLİĞ MAZBATASINA DAYANARAK İŞLEM 

YAPACAK KAMU GÖREVLİLERİ, PTT MEMURUNUN YERİNE

GETİRDİĞİ TEBLİGAT İŞLEMİNİ USULSÜZLÜKTEN İPTAL


 

EDEBİLİR Mİ?, USULSÜZ TEBLİĞATIN SORUMLUSU KİMDİR?

Muhatabın adreste bulunmama sebebi belirtilmemişse, beyanda bulu­nanlar veya imtina sebebiyle yerine posta memuru imzalamamışsa, adrese gelinmesi, tebligatın yediemine bırakılması­ 2 nolu formülün muhatabın kapısına asılması ve komşuya haber verilmesi zincirinde kopukluk varsa veya tebligat kanunu 12, 13, 14, 16, 17, 18, 20, 21. md. merasimine uy­gun şerhle tebligat düzenlenmemişse icra müdürü veya tebligatı uygulayan diğer kamu görevlileri Posta memurunun bu işlemini iptal edebilir mi?

Usulsüz tebligat işleminde mesul tutulacak memur, asli görevi olarak tebligat yasasını uygulayan PTT memuru mu?, PTT memurunun disiplin ve idare amiri olmayan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre Pos­ta memuru’nun yaptığı tebligat işlemini denetlemeyen, disiplin cezası uy­gulamayan, kendi yanlış işlem ve kararını iptal edemediği gibi, başka ba­kanlığın memurunun yaptığı tebligatı iptal yetkisi de olmayan, icra mü­dürü veya tebligata dayanarak işlem yapan diğer kamu görevlileri midir?. 

1/a­ Yüce Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin “Usulsüz Tebligata Daya­narak Satış Yapan İcra Müdürünün Tazminata Mahkum Edilmesi Gerekti­ğine” Dair Kararı:

ÖZET: Dava konusu icra takibinin yapıldığı Samandağ İcra Müdürlüğü­nün 1997/2335 sayılı dosyası içinde mevcut ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligatın "muhatabın dağıtım saatlerinde adreste bulunmaması nedeniyle Yalı Mahallesi muhtarına bırakıldığı, 2 nolu kağıt yapıştırılıp, komşusu bu­lunmadığından haber bırakılamadığından" şerhi ile tebliğ edildiği görülmek­

(*)         İstanbul İcra ve İflas Müdürü İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi Eğitmeni 

tedir. Muhatabın adreste bulunmama nedeni tevsik edilmeden yapılan teb­ligat, Tebligat Yasasının 21. maddesine aykırıdır. İcra Dosyasında mevcut tebligat bu açıklamalar ışığında incelendiğinde, davacının adreste bulunma­ma nedeninin tevsik edilmediği, dolayısıyla tebligatın Tebligat Yasası 21. maddeye aykırı olduğu görülmektedir. İcra Müdürü tebligatın Tebligat Yasa­sı hükümlerine uygun olarak tebliğ edilip edilmediğini denetlemekle yüküm­lüdür. Tebligatın usulsüz olduğu yukarıda yapılan açıklamalar ışığında an­laşıldığı gibi Samandağ İcra hukuk mahkemesinin 1999/122 Esas dosya­sında yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile de sabit olmuştur. Ye­rel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek İİK’ nın 5. maddesine göre so­rumluluğun kapsamı belirlenerek hüküm kurulması gerekirken davanın red­dedilmiş olması ve kısa kararda dava ispatlanamadığından reddedilmiş ol­masına rağmen gerekçeli kararda hem husumetten ve hem de esastan ret kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Dava: Davacı Fevziye A. vekili Avukat MD tarafından, davalı Adalet Bakanlığı aleyhine 17.4.2000 gününde verilen dilekçe ile tazminat isten­mesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın husumet ve esastan reddine dair verilen 30.4.2002 günlü kararın Yargıtayda duruş­malı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 16.1.2003 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat MD ile karşı taraftan davalı veki­li Avukat AS geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşı­lan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildiril­di. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

Karar: Dava, tazminat istemine ilişkindir. Davacı uzun yıllar yurtdışın­da yaşamasına rağmen dava dışı .... Otomotiv Ltd. Şti. tarafından Saman­dağ İcra Müdürlüğünde aleyhine yapılan icra takibi sırasında çıkarılan ödeme emrine ilişkin tebligatın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği gö­zetilmeksizin icra takibinin kesinleştirilerek İzmir Karşıyaka Şemikler Ma­hallesi 16 nolu parsel üzerindeki apartman dairesinin satışı nedeniyle uğ­radığı zararın İcra İflas kanunun 5. maddesi gereğince tahsilini istemiş, davalı İcra Müdürünün tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığını in­celeme sorumluluğu bulunmadığından davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Dava konusu icra takibinin yapıldığı Samandağ İcra Müdürlüğünün 1997/2335 sayılı dosyası içinde mevcut ödeme emrinin tebliğine ilişkin teb­ligatın "muhatabın dağıtım saatlerinde adreste bulunmaması nedeniyle Yalı Mahallesi muhtarına bırakıldığı, 2 nolu kağıt yapıştırılıp, komşusu bulunma­dığından haber bırakılamadığından" şerhi ile tebliğ edildiği görülmektedir.

Tebligat Yasasının 21. maddesi ve Tebligat Tüzüğünün 28. maddesi bir­likte değerlendirildiğinde; muhatabın adreste bulunmaması halinde, muha­tap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulun­mazsa tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Anılan düzenleme ile PTT memuruna ilgilinin neden ad­reste bulunmadığını tahkik etme görevi yüklenmiştir. Adreste bulunmama nedeni tevsik edilmeden yapılan tebligat Tebligat Yasasının 21. maddesine aykırıdır. İcra Dosyasında mevcut tebligat bu açıklamalar ışığında incelendi­ğinde davacının adreste bulunmama nedeninin tevsik edilmediği, dolayısıy­la tebligatın Tebligat Yasası 21. maddeye aykırı olduğu görülmektedir. İcra Müdürü tebligatın Tebligat Yasası hükümlerine uygun olarak tebliğ edilip edilmediğini denetlemekle yükümlüdür. Tebligatın usulsüz olduğu yukarıda yapılan açıklamalar ışığında anlaşıldığı gibi Samandağ İcra hukuk mahke­mesinin 1999/122 Esas dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile de sabit olmuştur. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek İİK’nın 5. maddesine göre sorumluluğun kapsamı belirlenerek hüküm kurul­ması gerekirken davanın reddedilmiş olması ve kısa kararda dava ispatla­namadığından reddedilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda hem husu­metten ve hem de esastan ret kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davacı vekili için takdir olunan 275.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16.1.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi....” (Yargıtay. 4. Hukuk Dairesi E: 2002/8860, K: 2003/344 sayı ve 6.01.2003 tarihli kararı, 2004

S. Kan. Md. 5, 7201 S. Kan. Md. 21)şeklinde içtihatta bulunmuştur. 

b­ Diğer taraftan, İcra Mahkemeleri’nin kararlarını, Yüksek Mah­keme olarak inceleme Dairesi olan Yargıtay 12. Hukuk Dairesi “İcra Müdürü, Tebligatın Usulsüzlüğüne kendiliğinde karar veremez” yolunda kararlılıkla sürdürdüğü İçtihatlarında; 

l­ Özet: Tebligatın usulsüzlüğü hakkında icra memurunun karar verme yetkisi bulunmayıp, bu konuda ilgilinin Tetkik Merciine başvur­ması gerekir.

“...Borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapılmış ve ödeme emri 25.03.1980 tarihinde tebliğ edilmiştir. Borçlu 04.04.1980 tarihinde icra memurluğuna başvurarak tebliğatın usulsüz olduğunu, 04.04.1980 tarihinde hakkındaki takibe muttali olduğunu beyan etmiş, ic­ra memuru tebliğatın usulsüzlüğünü kabul ederek tebliğatın geçersiz sayıl­masına ve alacaklı vekilinin dilediği takdirde borçluya yeniden ödeme em­ri tebliğine karar vermiş, alacaklı vekilinin haciz talebinin reddedilmesi üzerine, alacaklı icra memuru muamalesine mercide şikayette bulunmuş ve merci şikayeti reddetmiştir. Bu karar, alacaklı tarafından temyiz edil­miştir. 

Özetlenen şu duruma göre borçlunun, icra muamalesine karşı öğrendi­ğini iddia ettiği 04.04.1980 tarihinden itibaren İİK’nın 16. maddesi gereğin­ce “tebliğatın usulsuzlüğüne” dair şikayetini, 7 gün içersinde icra tetkik merciine bildirmesi ve 04.04.1980 tarihinden itibaren 5 gün içersinde esa­sa ait itirazlarını itiraz türüne göre merciye ve icra memurluğuna bildirme­si gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi hükümlerine göre bu şekilde yapılacak şikayetin incelenmesi tetkik merciine aittir. 

İcra memurunun tebliğatın usulsüzlüğüne dair iddia hakkında karar verme yetkisi yoktur. Diğer taraftan icra memurunun “tebliğatın usulsüzlü­ğüne” dair karar verip “yeniden ödeme emri çıkarılmsına” dair karar ver­mesi yasaya aykırı olduğundan, takibin kesinleştiğine ilişkin alacaklı şika­yetinin bu nedenle kabulü gerekirken redddilmesi esas yönden yanlıştır. 

Diğer taraftan, borçlu “04.04.1980 tarihinde hakkındaki takibe mutta­li olduğunu” bildirdiğene göre, bu tarihten itibaren 5 gün içersinde itirazını uslü veçhile yaptığı takdirde 7201 sayılı Tebligat kanunun 32. mddesi ge­reğince bu itirazın mevcudiyeti muvacehesinde borçluya yeniden ödeme emri çıkarılmasına lüzum yoktur. İcra memurunun yasanın bu hükmüne rağmen “yeniden ödeme emri çıkarılmasına” karar vermesi de yanlış oldu­ğundan, şikayetin bu şekilde değerlendirilmesi icap eder. Borçlu, imzanın esasına ilişkin bir itiraz yapmayıp, “bonoları imza edenlerin kooperatifi temsil ve ilzama yetkili olmadıklarından dolayı borçlu olmadığı”nı bildirdi­ğine göre, bu itirazın İİK’nın 168. maddesinin 4. bendi ile ilgili bir yönü ol­mayıp, 5. bendi ile ilgili olduğundan mercie yapılması gerekirdi. İcraya ya­pılan bu tür itiraz geçersiz olup, bu yönden de takibin kesinleştiği göz önünde tutulmadan şikayetin reddine karar verilmesi de kabul şekline gö­re yasaya aykırıdır..” (Y. 12 HD. 08.07.1980 gün E: 4315, K: 5997 sayılı kara­

(1) 

ll­ Özet: İİK 16. Md. göre, memur işlemleri olması sebebiyle Tebligat Kanunu’na aykırı bulunan tebliğata ilişkin şikayetlerin de mercice halle­dilmesi gerekir.

“..İİK. 134. md. ihalenin feshine ilişkin taleplerin şikayet yolu ile halle­dilmesi gerekeceğini açıkladığı gibi, bu yasanın 16. maddesi de memur iş­lemleri olması sebebiyle Tebligat kanununa aykırı bulunan tebliğata ilişkin şikayetlerin de mercice halledilmesi gerekeceğini açıklamış ve ipoteğin pa­raya çevrilmesi yolu ile yapılan takiplere ilişkin olarak gönderilen icra emir­lerine karşı itirazların da mercice yapılmasını yine bu yasanın diğer hü­kümleri belirtmiştir. Brçlu bu üç yönden mercie bidayette 30.01.1976 tari­hinde müracatta bulunarak şikayette bulunmuş ve ancak alacaklı olarak takiple alakasız olan M.’yi dilekçesinde göstermiştir. Merci esas takip dos­yasını celbederek alacaklı olark gösterilen M.’nin bu takipde ilgisi bulun­madığından dolayı şikayeti husumet yönünden reddetmiştir. Borçlu ilgilile­ri göstererek yeni bir dilekçe vererek isteklerini mercie arzetmiştir. 

(1) T. Uyar, “İcra Hukukunda Şikayet”, 2. baskı sayfa 35,

Olaya, HUMK’un dava ikame usulünün uygulanmasına olanak yoktur. Şu halde mercii talep hakkında İİK’nın şikayete ilişkin usulü uygulamakla mükellef olduğundan, şikayetin niteliğine göre delil toplanması gerekece­ğinden, duruşma yapılmasını icabettirir. İcra tetkik mercii bidayette verilen şikayet dilekçesi üzerine icra dosyasını tetkik ederek ilgililerine tebligat yaptırıp duuşma yapması gerekirdi. Şikayetten amaç icra işlemlerinin dü­zeltilmesi, ıslah edilmesi olduğuna göre, ilgililerin şikayet dilekçesinde yan­lış gösterilmesi şikayetin husumet yönünden reddine gerektirmez ve bu halde 23.2.1976 tarihli karar yalnız yanlış olarak alacaklı gösterilen L. Yö­nünden hüküm ifade eder nitelikte olup, işin esası incelenmediğinden şika­yet süresinin mevdei olarak ilk dilekçenin verildiği 30.01.19976 tarihinin alınması gerekir. Bu itibarla, brçlunun bilahare verdiği dilekçe tarihinin 7 günlük süreye başlangıç olarak alınması isabetsizdir...” (Y. 12. HD. 24.05.1976 tar. E: 4346, K: 6550)(2)

lll­Özet: Usulsüz tebligat halinde, “tebliğ tarihinin düzeltilmesine” ic­ra müdürü değil, Tetkik Merci karar verebilir.

“...İcra memurunun yetkisi dışında, tebliğ tarihini düzeltilmesinin mümkün bulunmadığı, böyle bir tasarrafun hukuki sonuç doğurmayacağı, “tebliğ tarihinin beyan edilen tarih olarak düzeltilmesine” dair, mercice ve­rilmiş ve kesinleşmiş bir karar olmadığı nazara alınmadan, İİK. 67. mad­desinde yazılı mecburitte dayalı süresinde yapılmayan itirazın kabul olun­ması isabetsiz, temyiz itirazları yerinde görülmekle, mercii kararının İİK. 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca bozulmasına, 16.10.1984 gü­nünde oybirliğiyle karar verildi...” (Y. 12. HD. 16.10.1984 tarih E: 7518, K. 10498 sayılı kararı) 

lV­Özet: İcra Müdürü’nün (yardımcısının) “ödeme emrinin borluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olduğunu” kendiliğinden gözete­rek, alacaklının haciz talebini reddedemez. 

“...Tebligat K. nun 21. Md. göre yapılan tebligatın yasaya uygun olup olmadığının takdir ve tesbiti memura ait değildir. Bu hususta şikayet vaki olduğu takdirde, tebligatın usulüne uygun olup olmadığı hakkında ve teb­liğ tarihinin düzeltilmesi gerekip gerekmediğine, Tebligat K. nun 32. mad­desi de nazara alınarak mercice karar verilir. 

Memurun görevi dışında yaptığı muamalenin iptaline karar vermek su­retiyle, şikayetin kabul gerekirken, tebligatın muhatabı tarafından tebliğa­ta yönelik bir şikayet varmışcasına, yazılı şekilde karar verilmesi isabet­siz, temyiz itirazları yerinde görüldüğünden mercii kararının İİK. 366. ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca bozulmasına, 10.12.1982 gününde oy­birliğiyle karar verildi....” (Y. 12. HD. 10.12.1982 tarih E: 8519, K. 9294) 

“.....7201 sayılı Tebligat K’nun 32. maddesi hükümlerine göre –tebliğa­tın usulsüzlüğüne dair­ yapılacak şikayetin tetkiki mercie aittir. İcra memu­

(2) Y. Kararlar Dergisi, 1978/2 Sayfa 238

runun tebliğatın usulsüzlüğüne dair iddia ve hakkında karar verme yetki­si yoktur. Diğer taraftan icra memuru tebliğatın usulsüzlüğüne dair karar verip yeniden ödeme emri çıkarmasına dair karar vermesi yasaya aykırı olduğundan, takibin kesinleştiğine ilişkin alacaklı şikayetinin bu nedenle kabulü gerekirken reddedilmesi esas yönünden yanlıştır...” (Y. 12. HD. 08.07.1980 tarih E:4315, K: 5997 sayılı kararı) (3)

Yüce Yargıtay 4. Hukuk dairesi’nin kararından da görüleceği gibi, Tebliğatı kendisi yapmadığı halde, usulsüz tebligatlardan dolayı Yargıla­nan ve son zamanlarda Tazminatlara mahkum edilen ve taşınmaz satışı gibi bir dosyada bazen l00’lere varan, çoğunlukla usulsüz veya 35. maddeye göre “adrese asılarak”, Tebligat Yasası’nın 21. Md. cümlesinde “Muhtar, İhtiyar Heyeti, Zabıta veya Emniyete bırakılarak” yapılan tebligatlarla, çoğunlukla muhatabın ulaşamadığı bu tür habervermelere dayanılarak, borçlunun ödeme ve Yasal itiraz­şikayet haklarını kullana­madan, taşınmazının satışını yapan, haciz uygulayan, karar veren Kamu Görevlileri zor durumda kalmaktadırlar. 

Hukukun temel kuralı herkesin yaptığı iş, eylem, verdiği karardan bizzat kendisinin sorumlu tutulmasıdır. 

Bir İdari birimin, Bakanlığın, Kamu Görevlisinin yaptığı iş, verdiği ka­rar veya yaptığı tasarruf Yargı denetimine açıksa ve yakınma bağımsız Mahkeme’lere götürülebiliniyorsa, hukuka uygunluğu Mahkeme tarafın­da incelenip karar altına alınması gerekir. Ya da İdare’nin daimi gözetim ve denetimi altında o iş yapılıyorsa, 657 Sayılı Yasa, İç Disiplin, Tüzük, Yönetmelik hükümlerine göre disiplin amiri, Müdürü veya denetim göre­vi verilmiş Memurlar tarafından bir merasim içinde yapılan tebliğatın da hukuka uygunluğu denetlenip, incelenmesi ve uygulama için dairesine tebligat parçasının iade edilmesi, Kanun ve Tüzüğe uygun tebligat yapıl­mamış ise, Merciine iade edilmeden öncelikle eksikliğin ikmali yoluna gi­dilmesi İdare Hukuku ve Kamu düzeninin gereğidir. 

Bizzat Tebligat Kanun ve Tüzüğünü uygulayan PTT Memurları, Amir, Denetleyici ve Disiplin Amirleri yerine ve bu incelemelerden geçtikten sonra parçası iade edilmiş olduğu kabul edilen Tebliğatın, asli görevi ol­mayan İcra Müdürü veya diğer Kamu görevlileri tarafından “tebligat ka­nunu ve tüzüğüne uygun değildir, iptal kararı verdim” diyerek yapılan teb­liğatı yok sayması, aslında önü alınmaz hak kayıpları ve sorumluluklar doğuracaktır.

a­ Ödeme emri tebliğatının iptal edilerek haciz kararı verilmemesi, borçlunun bu arada alacaklılarından mallarını kaçırması ve daha sonra Yargı kararıyla aslında bu tebligatın “usulüne uygun olduğu” şeklinde bir karar verilmesi ve bu arada kaçırılan, devredilen borçlunun mallarına bir daha ulaşılamamasında doğan sorumluğa, 

(3) T.Uyar. “İcra Hukukunda Haciz” 2. Baskı, Saya 190” 

b­ Çoğunlukla rehin ve haciz yoluyla takiplerde büyük meblağlara va­ran alacakları teminen, borçlu taşınmazlarının satış ilanının İİK 127. madesine göre borçlular ve iştirak alacaklıları, hissedarlara yapılan “tebligatlardan birinin usulsüz olması” ve bu sebeple satışın İcra Müdürü tarafında re’sen durdurulması, ancak sonradan Yargı kararıyla, “tebliga­tın usulüne uygun olduğu” şeklinde bir karar çıkması halinde, geçikecek günler faizi, munzam zarar, gazete ilan ve masraflarından dolayı “mesu­liyet haline” çözüm bulunması gerekir. 

Tebligat Kanun’u, Tüzüğü, Yönetmeliği, Postada Tebligat İşlemleri Rehberi, PTT Personel Yönetmeliği.. gibi düzenlemelere rağmen, tebliğa­tın yapılmasına memur olmayan diğer kamu görevlileri, usulsüz tebligat­tan dolayı verdikleri karar ve yaptıkları işlemlerden sorumlu tutulmama­ları gerekir. Kamu ciddiyetinin sağlanması ve görev bilincinin aşılanması için, Yasaya uygun görevini yapmayan Kurum ve Personelin sorumlu tu­tulması gerekir. 

7201 Sayılı Tebligat Kanunu Madde 1 ­(Değişik: 6/6/1985 ­ 3220/1 md.) Kazai merciler, genel ve katma bütçeli daireler, belediyeler, köy hük­mi şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak bilcümle tebligat, bu Kanun hükümleri dairesinde Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlü­ğü veya memur vasıtasıyla yapılır. 


 

POSTADA TEBLİGAT İŞLEMLERİ REHBERİ:

Madde 3­Kazai ve idari tebligat ile vergi tebligatı bu rehberde gösteri­len usullerle PTT aracılığıyla yapılır.

Madde 20­Tebliğ evrakı, Teslim Belgesi ve tebligat defterinin ilgili sü­tununa her tebliğ evrakı için ayrı ayrı imza alınmak suretiyle tebliğ işlemi­ni yapacak dağıtıcıya teslim edilir.

Madde 68­Tebliğ mazbatası, tebliğin ne zaman nerede ve kime yapıl­dığını ispatlayan tek belgedir. Bu sebeple tebliğ mazbatası, tebliğ memuru tarafından, tebliğ yerinde tam ve okunaklı bir şekilde düzenlenir.

Madde 70­Muhatabına tebliğ edilen evraka ait tebliğ mazbataları ile tebliğ edilemeyen tebliğ evrakı, çıkaran mercie verilmek üzere tebliğ memu­ru tarafından geri getirilir.

Tebliğ memurundan alınan tebliğ mazbataları, tetkik edildikten sonra tebligat defterindeki kayıtları karşısında ilgili sütunlara tebliğ tarihi ve çı­karan mercie verildikleri tarih; tebliğ edilemeyen tebligat evrakı da yine tebligat defterindeki kayıtları karşısında ilgili sütunlara tebliğ edilememe sebebi ve çıkaran mercie iade edildiği tarih yazıldıktan sonra usulü gere­ğince ilgili mercie verilir.

Tebliğ edilemeyen tebliğ evrakından çıkaran mercie geri verilmek üze­re başka bir merkeze gönderilmesi gerekenlerin, tebligat defterindeki kayıt­ları karşısında düşünceler sütununa gönderildikleri merkezin adı yazılır.

Tebliğ alındıları da merkezde aylık sırasına göre saklanır.

Madde 76­Tebliğ işlemlerinde kusuru tespit edilen personel hakkında ayrıca Türk Ceza Kanunu hükümleri de tatbik edileceğinden görevli perso­nelin bu görevi dikkatle eksiksiz ve hatasız yapması gerekir.


 

PTT PERSONEL YÖNETMELİĞİ:

Madde 46­Çalışmanın değerlendirilmesi, personelin işi ile ilgili yete­nekleri, genel durum ve davranışları bakımından olumlu ve olumsuz nite­liklerinin belli bir devre içinde amirleri tarafından sistemli olarak bir rapor halinde belirtilmesidir.

Madde 43­Hizmet içi eğitim, Teşekkül personelinin işleri ile ilgili pra­tik ve teorik bilgilerinin artırılması, işe ait beceriler kazandırılması, davra­nışlarının olumlu yönde geliştirilmesi için yapılan ve bu suretle hizmette ve­rim, ekonomi ve etkenlik sağlayan çalışmalardır.

Madde 112­ Disiplin cezaları, Teşekkül hizmetlerinin gereği gibi yürü­tülmesini sağlamak amacı ile bu Yönetmeliğe tabi personelin görevleri ile il­gili kusurlu hareketleri halinde verilmesi gereken idari cezalardır.

Madde 130– Başmüdürlükler ile Genel Müdürlüğe doğrudan bağlı üni­telerde personel hakkında disiplin işlemlerini yürütmeye ve disiplin cezası vermeye yetkili olan bir <<Teşkilat Disiplin Kurulu>> kurulur.

Bu Kurul, ünite amirinin veya görevlendireceği yardımcılarından biri­nin başkanlığında personel ve muhasebe servis amirleri ve konu ile ilgili diğer servis amirinden teşekkül eder. 

Görüldüğü gibi 7201 Sayılı Tebligat Yasası’nın 1. maddesi, tebliğatın yapılmasını Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü’ne vermiştir. 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası’na tabi PTT’nin tebligat (posta) görevlileri tarafında tebligatlar yapılmaktadır. 

Posta Tebligat İşlemleri Rehberi de tebligatların teslim alınmasını, ad­resleri itibarıyla dağıtımını ve Tebligat Memuruna zimmetlenmesini, teb­liğatın yapılma şeklini, geri alınmasını, incelenmesi ve Merciine iadesini düzenlemiştir. Kamu kurumu olan ve Yasa’dan görev ve yetkisini alan PTT Devlet Memurları tarafından Tebligat Yasası ve Nizamnamesi uygu­lanarak tebligat işlemleri yapılmaktadır. 

Tebligatın, Tebligat Kanunu ve Tüzüğüne göre düzenlenip düzenlen­mediğini, tabii olarak bu iş için ücret alan PTT Kurumunun amir, Müdür ve denetleyicileri tarafında yapılması, usulsüz tebligatlardan da zincirle­me olarak kendilerinin sorumlu olması gerekir. 

Sorumluluğu olmayan bir iş ve eylemin verimli, kaliteli ve emsalleriy­le yarışabilir olması da mümkün değildir. Sorumluluk aynı zamanda gö­revin bilinçli ve etkin yapılması, meslek içi eğitim kursları açılarak görev­lilerin eğitilmesi, belli aralıklarla kendini yetiştirme ve yenileme sınavlakrında başarılı olmayanlara yaptırımlar uygulanması ve göreve kabul edilirken işinin ehli bireylerin Kamu’ya alınmasının da yol ve yön­temidir. Çağdaşlık, dava ve takip ekonomisi, verimlilik, serbest yarışma ve ilerleme bu şekilde sağlanabilir. 

PTT Memuru ve denetleyenlerinin yaptığı yanlış tebligatta kendileri yerine, başka daire ve kurumun görevlilerinin sorumlu tutulması, adalet dengesine ve İdare Hukuku’na da uygun olmadığı gibi, aksi durumda şu andaki gibi %80’lere varan usulüne uygun yapılmayan tebligatların sü­rekli iptali halinde, Kamu idaresi, Yargı ve Ekonomik hayat çok zarar gö­recektir. 

2­ YILLAR ÖNCE TAPU Mdr. TRAFİK Mdr. VERGİ DAİRESİ Mdr. ....... ’ne BİLDİRİLEN, ANCAK TAYİN, EMEKLİLİK, NAKİL....... SEBEPLERiYLE O ADRESİ TERKETMİŞ OLAN YURTAŞLARIN, ANILAN ADRESİN KAPISINA 35. M’YE GÖRE TEBLİGAT YAPIŞTIRILMAK SURETİYLE BELGESİZ BORÇLANDIRILMASI, TAŞINMAZLARININ SATIŞI, BOŞANMA, ALACAK DAVA ve TAKİPLERİ SONUÇLANDIRILIR MI?

YURTTAŞLARIN, İÇİŞLERİ BAKANLIĞI YOLUYLA YURTİÇİ, DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI VASITASIYLA YURTDIŞI EV ve İŞYERİ TEBLİGAT ADRESLERİNE ULAŞIMININ SAĞLANMASI:

aa­ TEBLİGAT YASASI ve UYGULANMMASI:

Tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümleri ta­mamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı, tebliğin muhatabına ulaşma­sı ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Bu nedenle kanun ve tüzük hü­kümlerinin ayrıntılarına kadar uygulanması gerekir. Kural olarak tebli­gat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen son adresinde yapılır. Ancak tebliği alacak kişinin müracaatının bulunması, kabulü koşuluyla her yerde ya­pılabilir. (Teb. K. M. l0) Tebligatın muhatabı adına almaya yetkili kimseler yasayla ayrıca belirtilmiştir.

Bu cümleden olarak tebliğatın vekil vasıtası ile takip edilen işlerde ve­kile (Teb. K. M.11); tüzel kişilerde yetkili temsilciye, bunlar birden ziyade ise yalnız birine, (Teb. K. M.12); tüzel kişiler adına kendilerine tebligat ya­pılacak kimselerin mutad iş saatlerinde bulunamamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir durumda oldukları takdirde orada hazır bu­lunan memur veya müstahdemlerinden birine (Teb. K. M.13); muhatabın ikametgah adresinde bulunmadığı hal için, kendisiyle birlikte oturan ai­lesi efradından veya hizmetçilerinden birine (Teb. K. m. 16); belli bir yer­de devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenlerin o yerde bulunma­dıkları taktirde aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden biri­ne, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur veya müstahdem­lerinden biri bulunmadığı takdirde birlikte oturan aile efradından veya hizmetcilerinden birine (Teb. K. m.17), otel, hastane, fabrika ve mektep gi­bi içine serbestce girilemeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan yerdekiler için o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kıs­mın amirine (Teb. K. m. 18); mevkuf veya mahkumlar için bulundukları yerin müdür veya memuruna (Teb. K. m. 19) yapılması gerektiği belirtilen yasa maddeleri ile hüküm altına alınmıştır. 

Kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin gösterilen adreste bulun­mamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlem­ler de aynı yasanın 21. maddesinde düzenlenmiştir. 

bb­ Teb. Kan. 13, 14, 16, 17 Ve 18. Maddesine Göre Toplu Yaşanılan, Çalışılan Yerlerde Muhatap Adına Tebligat Yapılması Halinde Tebliğ Tarihine 15 Gün İlavesi, Tebligat Yasası’nın 21 ve 35. Md. Göre Yapılan Tebliğatlarda da Uygulanır Mı?

a­ Tebligat Kanunu Madde 20 ­(Değişik: 6/6/1985 ­ 3220/6 md., 27.03.2003 ­ 4829/4. md.) 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıs­lar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın ad ve soyadı tebliğ mazbata­sına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdur­lar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gitti­ğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beya­nı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerle yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarnamenin kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren 15 gün sonra yapılmış sayılır. 

b­ Tebligat Tüzüğü Madde 26 ­(Değişik: 5.10.1987 ­ 87/12170 K.) Bu Tüzüğün 18, l9, 20, 22, 23 ve 24 üncü maddelerinde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ me­murunca durum ve beyanda bulunanın kimliği tebliğ tutanağına yazılır; al­tı imzalattırılarak tebliğ edilecek evrak beyanı yapana verilir. 

Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar; almaktan veya imza­dan kaçınırlarsa, tebliği yapan, durumu tutanağa yazar ve imzalar.

27.03.2003 ­ 4829/4. md ile Tebligat Yasası’nın 20. maddesinde ya­pılan değişiklikle, Tebliğ evrakının, Md. 13 (Askeri şahıslara tebligat), Md. 14 (Sefer halinde tebligat), Md. 16 (Belli bir yerde veya evde meslek veya sanat icra edenlere tebligat), Md. 17 (Otel, Hastahane, Fabrika ve Mektep gibi yerlerde tebligat) ve Md. 18. (Mevkuf ve mahkumlara tebligat) göre ya­pılması halinde, bu maddelerde yazılı kişilere tebliğatın verildiği tarihte ve­ya ihbarname kapıya yapıştırılmış ise bu tarihten itibaren 15 gün sonra tebligat yapılmış olur. 

Bu Yasal düzenlemeyle, toplu olarak yaşanan, barınılan, çalışılan, hastahane, okul, cezaevi, otel, fabrika, atölye, askeri birlik gibi yerlerde muhatabın bulunmaması ve tebligatın bizzat yapılamaması halinde, teb­ligatın muhatap adına birine yapılması veya yediemin olarak muhtar, za­bıtaya bırakılıp kapısına ihbarname asılması durumunda, aynı gün mu­hatabın tebligata haberdar olamayabileceği ve Yasal olarak belli zaman içinde kullanması gereken haklarını kullanamayacağı gerekçesiyle, 15 gün ek süre vererek haklı olarak haberdar olma ve yasal haklarını kulla­nabilme zamanı tanınmıştır. 

Tebligat tarihine eklenen 15 gün, tebliğ tarihinden sonra Yasa’larda geçmesi gereken süreye dahil edilmez. Başka bir söylemle 10.06.2005 ta­rihinde Tebligat Yasası’nın 13, 14, 16, 17 ve 18. maddesine göre yapılan tebligatın tebliğ tarihine 15 gün ilave edilerek 25.06.2005 günü tebliğatın yapılmış olduğunun kabulü ve mesela ilamsız (genel takipte) haciz kara­rı verilecekse 7 gün ödeme veya itiraz süresinin ayrıca geçmesi ve ancak 03.07.2005 tarihinde haciz kararı verilebilmesi gerekir. 


 

cc­ Tebliğ İmkansızlığı veya Muhatabın Tebliğde İmtina Etmesi Halinde, Zarfın Yediemine Bırakılarak Tebligatın Yapılmış Olması Hali; 

Tebligat Kanunu Madde 21 ­(Değişik: 6/6/1985 ­ 3220/7 md.) Kendisi­ne tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebel­lüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muh­tar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memu­runa imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber veril­mesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. 

(27.03.2003 ­ 4829/5 md. İle ilave edilmiştir.) Muhtar, ihtiyar heyeti aza­ları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkra uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar. 

Tebligat Tüzüğü Madde 28 ­(Değişik Birinci Fıkra: 5.10.1987 ­ 87/12170 K.) Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyan­larını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri ha­linde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.

(Değişik: 5.10.1987 ­ 87/12170 K.) Muhatap ölmüşse veya gösterilen ad­resten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilmemişse, tebliğ evrakı, çıkaran mercie geri gönderilir.

Yeni adres tebliğ memuru tarafından tesbit edilmiş ise bu adres tebliğ mazbatasındaki mahsus yerine ve tebliğ evrakındaki adresin bulunduğu tarafa yazılır.

Bu halde;

A) Yeni adres, tebliğ memurunun tevzi bölgesi dahilinde bulunduğu takdirde tebligat o adrese yapılır.

B) Yeni adres, aynı PTT merkezinin diğer bir tevzi bölgesinde veya baş­ka bir PTT merkezinin mıntıkası içinde bulunursa, tebliğ evrakı yeni adres­te tebliğinin temini için tebliğ memuru tarafından bağlı olduğu merkeze ia­de olunur.

Tebligat evrakında yazılı tarihe kadar 12 nci maddede gösterilen müd­detlerden daha az bir zaman kalmış veya yeni adres yabancı bir memle­kete ait ise PTT merkezi tebliğ evrakını tebligatı çıkaran mercie geri gönde­rir.

Muhatap ve onun yerine tebligat yapılacak kimseler, o adreste bulun­dukları halde tebliğin yapılacağı sırada orada mevcut değillerse 30 uncu maddeye göre muamele yapılır.

Tebligat Tüzüğü Madde 30 ­28 inci maddenin son fıkrasında ve 29 uncu maddede zikredilen ahvalde tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi azasından birine veyahut za­bıta amir, veya memuruna imza mukabilinde teslim eder.

(Değişik: 5.10.1987 ­ 87/12170 K.) Tebliğ memuru, Tüzüğe ekli 2 numa­ralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi, gösterilen adresteki ka­pıya yapıştırır. Durumu, muhataba duyurmasını mümkünse en yakın kom­

şularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.

İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.

Tebligat Tüzüğü Madde 31 ­Yukarıki maddenin 1 inci fıkrasında zik­redilen kimseler, kendilerine teslim edilen tebliğ evrakını, 3 ay saklamakla mükelleftirler. Tebliğ evrakı muayyen müddeti ihtiva ederse, mezkür evrak ihtiva ettiği müddetin bitiminden itibaren 3 ay daha saklanır. Yukarıki maddede yazılı ihbarname kapıya yapışmış olarak 10 gün kalır.

Kanunun 21. md. göre yapılan tebligatlarda, Tüzüğün 28. maddesi­nin emredici hükmüne aykırı olarak düzenlenen kaşeler kullanılmakta “.....muhatap adreste bulunmadığından....” şeklinde düzenlenen kaşe kul­lanılarak tebliğ parçası dairesine iade edilmektedir. Bu şekilde yapılan tebligatlar PTT vasıtasıyla yapılan tebligatların içinde yüksek sayıları bul­maktadır. 

Muhatabın “adreste bulunmama sebebi...” yazılmamış ve beyanda bulunanların imzası alınmamış veya imzadan imtina halleri imzayla doğ­rulanmamış tebligatlar geçersiz olduğuna göre, Yasa hükmüne aykırı şe­kilde düzenlenmiş kaşelerin kullanılmaması gerekir. 

Tebligat Yasası’nın 21. maddesine göre tebligat yapılması halinde; 

a­ Muhatabın adreste bulunmama sebebi komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri ile zabıta amir ve memurların­dan araştırılarak tespit edilerek, adreste bulunmama sebebi tebligata ya­zılıp beyanda bulunanların imzası alınmalı, imzada imtina halinde PTT memuru imzasıyla tasdik etmeli (Nizamname Md. 28),

b­ Tebliğ olunacak evrak, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclis azalarında birine veya zabıta amir ve memuruna imza mukabili teslim edilmeli, 

c­ Tebligat Tüzüğüne ekli 2 nolu örneğe uygun düzenlenen ihbarna­me tebligata yazılı adresteki kapıya yapıştırılmalı, 

d­ Keyfiyetin muhataba duyurulması için en yakın komşu, yönetici veya kapıcıya haber verilmelidir.

Bu merasime uygun olmayan ve zinciri kopuk olan tebligat geçersiz olacağına göre, adım adım bu şerhlerin yazılarak tebligat tamamlandık­tan sonra PTT Memurunun Amir, Müdür veya Yöneticileri tarafında ince­lenmeli, Yasa ve Tüzüğe uygunluğu tespit edildiğine dair görüldü yapıl­dıktan sonra parçası çıktığı merciye iade edilmelidir. Usulsüz tebligatın Yasa’nın emredici hükmüne uygun yapılması sağlanmadan, ücret karşı­lığı bu işle görevli PTT Kurumu geçersiz tebligatı geri göndermemelidir. 

Tebligat yasasının 20, 21 ve özellikle tüzüğün 28. maddesi uyarınca muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan her biri gösterilen adreste bulunmaz iseler tebliğ memurunun, adreste bulunma­ma sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek, beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu duru­mu yazarak imzalaması şekli geçerlilik koşuludur.

Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı 21. maddede kendi­sine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler açıklan­mıştır. Madde dikkatlice incelendiğinde burada iki ayrı halin birlikte dü­zenlendiği görülecektir. Bunlardan birincisi kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap adına tebligatı kabul edebilecek olanlardan (muha­tapla birlikte oturan ailesi afradı daimi memur veya müstahdemi.. vs.) hiç birisinin gösterilen adreste bulunmaması, diğeri ise adı geçenlerin tebel­lüğden imtina etmeleri hususlarıdır.

dd­ Ticari Senede Dayalı İcra Takibinde, Boşanma Davasında... Borç­lunun Yıllar Önce ve İcra Takibi veya Davanın Konusu Olmayan Vergi Dairesi, Trafik Müdürlüğü, Tapu Müdürlüğü, Ticaret Sicili .....’ne bildir­diği Adreslerinin Kapısına Tebligat Asılarak Gıyabında İcra Takibinin ve­ya Davanın Sonuçlanması Hali ? 

Tebligat Kanunu Madde 35 –

Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapıl­mış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. 

(Değişiklik: 27.03.2003 ­ 4829/11. md.) Adresini değiştiren kimse yenisi­ni bildirmediği ve yeni adres tebliğ memurunca da tespit edilemediği tak­dirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi, tebliğ tarihi sayılır.

(Değişiklik: 27.03.2003 ­ 4829/11. md.) Bundan sonra eski adrese çıka­rılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır. 

Müteakip tebliğler, yalnız o kazai merciin divanhanesine talik suretiy­le yapılır. (Ek: 6/6/1985 ­ 3220/12 md.) 

Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, taraflar arasında yapılan, im­zası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuru­luşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişiklikler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır. 

Tebligat Tüzüğü Madde 55 –

Muhataba veya adresinde bu Tüzüğün gösterdiği usullere göre onun yerine tebellüğ edebilecek birine veya 30 uncu madde mucibince tebligat yapılmış ve fakat muhatap sonradan adresini değiştirmiş, olursa yeni ad­resini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.

Adresini değiştiren kimse yenisini alakalı mercie bildirmez ve fakat çı­karılan tebligat üzerine tebliğ memuru 28 inci maddenin ilk fıkrasındaki usule göre yeni adresi tesbit ederse aynı maddenin üç ve dördüncü fıkra­ları mucibince ve son fıkrasındaki hal vakı ise 30 uncu maddeye tevfikan muamele yapar.

Tebliğ memuru bu suretle muhatabın yeni adresini tesbit edemezse, tebliğ evrakı, çıkaran mercie iade edilir. Bu mercie muhatabın yeni adresi bir diğer alakalı tarafından bildirilirse, tebliğ evrakı o adrese gönderilir. Ak­si takdirde mercice tahkik muamelelerine tevessül olunmayarak bu Tüzü­ğe ekli 6 numaralı örneğe göre düzenlenecek tebliğ evrakının bir nüshası eski adrese ait kapıya ve diğer nüshası da divanhaneye talik ettirilir. Eski adresin kapısına talik tarihi, tebliğ tarihi sayılır.

Mütaakıp tebliğler, yalnız o kazai merciin divanhanesine talik suretiy­le yapılır.

Tebliğ evrakı kapıda iki gün, divanhanede bir ay müddetle asılı kalır.

(Ek: 5.10.1987 ­ 87/12170 K.) Daha önce tebliğ yapılmamış olsa bile, ta­raflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş söz­leşmelerde belirtilen adreslerle kamu idare, kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişiklikler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.



 

KONUYLA İLGİLİ YARGITAY KARARI

“.....Tebligat, tebliğ yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır (Tebligat Yasası md. 10). Tebliği alacak kişi bu adreste bulunmamışsa teb­liğ memuru bulunabileceği yeri araştırır. Bulamazsa durumu, mahalle köy muhtarlıklarına doğruluğunu onaylatmak suretiyle tesbit eder. (Tebligat Kanunu m. 28) Durum, tebliği çıkaran kuruluşa bildirilir.

Tebligat Yasasının 35. maddesine 15.6.1985 gün ve 3220 sayılı yasa ile bir fıkra eklenmiş ve daha önce kendisine tebligat yapılmamış olsa bile taraflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş söz­leşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurumu ve kuruluşları ve kamu ku­rumu niteliğindeki meslek kuruluşları, ticaret sicillerine ve esnaf sanatkar­lar siciline verilen en son adresteki değişiklikler hakkında da bu madde uygulanır kuralı getirilmiştir. Taraflar arasında geçen boşanma davasında­ki davalının bildirilen adresi yalnız o dosya hakkında hüküm ifade eder. Maddede ifadesini bulan davalının bildirdiği adres olarak esas alınamaz. Şu halde davalının aşağıdaki açıklanan biçimde adresinin araştırılması zo­runludur, ilgili kuruluş, tebligatı alacak kişi memursa ve esnaf ise adresle­rini mensubu oldukları teşkilatlardan, avukatların adresini barodan Adli­ye Bakanlığından, Askerse askerlik şubesinden Savunma Bakanlığından sorarak öğrenmeye çalışır (Tebligat tüzüğü md. 13). Tebligat tüzüğünün 13. maddesine göre yapılan soruşturmaya rağmen ikametgahı, oturduğu yer veya işyeri bulunamamış ise o halde kişinin adresinin meçhul olduğu ka­bul edilerek (Teb. Tüz. m. 46) ilanen tebliğe karar verilebilir. Ancak belirti­len soruşturma biçimi sınırlayıcı değildir. Nitekim aynı maddenin ikinci fık­rasında bu durum açıklığa kavuşturulmuş, Tebligatı çıkaran merciin lüzum görmesi halinde adres soruşturmasını özel kuruluşlardan, dairelerden de yapması gereği ilk cümlede vurgulanmıştır. Belirtilen özel ve resmi kuruluş­ların içinde adres tesbitinin yapılabileceği Nüfus, Tapu İdareleri, Belediye, Sivil Savunma gibi kuruluşlarda vardır.

Davada savunma hakkıyla sıkı sıkıya ilişkili olan adres araştırması­nın davalının boşanmadan sonra nüfusa kayıtlı olduğu yer belirlenmeden zabıtaya davalının açık kimliği gösterilmeden yaptırılan bir inceleme ile sı­nırlı tutulması savunma hakkının kısıtlanmasına yol açabilecek bir durum yaratabilir.

O halde adres araştırmasının geniş bir çerçeve içinde ele alınması so­ruşturmanın çok yanlı yapılması gerekir.

İlan kendisine tebligat yapılacak kimsenin öğrenmesini en uygun şekil­de ulaşacağı umulan bir gazete ile yapılır. (Teb. Tüz. m. 47/2). Ayrıca var­sa tebliği çıkaran merciin bulunduğu yerdeki yerel gazetelerden birine de ilan verilir. Bundan sonra tebliğ edilecek belgeler bir ay sûre ile tebliği çı­karan merciin herkesin kolayca görebileceği bir yerinde mahkeme divanha­nesinde askıya çıkarılır. (Teb. Kan. 35. Md. bu fıkra çıkarıldı, Nizamname 55 paralel olarak düzeltilmedi) 

Belirtilen inceleme ve soruşturmayı kapsamayan adres araştırılmasıy­la yetinilerek adresin meçhul olduğunun kabul edilmesi ve bunun sonucu olarak tebligatın ilanen yapılması savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır.

İlanen tebligat en son başvurulacak bir çaredir. O nedenle adres araş­tırılmasının titizlikle ve kararlılıkla yapılması zorunluluğu açıktır. 

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 73. maddesi uyarınca taraf­lar usulüne uygun olarak iddia ve savunma için mahkemeye çağırılmadık­ça haklarında hüküm kurulamaz. Olayımızda davalının usulüne uygun olarak çağrılmadığı, savunma hakkının kısıtlandığı anlaşıldığından, yoklu­ğunda yapılan tahkikat sonunda oluşturulan hükmün bozulması gerekmiş­tir. ..” Y. 2. HD. E: 2000/3808, K: 2000/3900 sayı, Tarih: 30.03.2000, kararı, 1086 s. HUMK. m. 73, 7201 s. Tebligat K. m. 10, 28, 35, Teb. Tüz. m. 13, 46)

Yüce Yargıtay’ın bu kararında ileri sürdüğü ve titizlik gösterdiği ge­rekçelerde görüldüğü gibi, asıl olan Yurttaş’lara ulaşmadan hakkındaki dava ve icra takiplerinin sonuçlandırılmaması, borçlu ve isim benzerliği olup olmadığı belirlenmeden cebri icrayla gıyabında mallarının haczedilip satılmaması, davalarda haklı veya haksızlığını kanıtlama ve savunma hakkı verilmeden davaların neticelenmemesidir. 

Günümüzde iletişim, elektronik ve bilgisayar gelişmeleri karşısında, Kamu Kurum Kuruluşları ile Adli birimlerin Vatandaşlarının adreslerinin bulamaması, ikametgah ve işyeri adreslerine ulaşamaması kabul edile­mez. 

Yıllar önceki Tapu Müdürlüğü, Trafik Tescil Müdürlüğü, Ticaret Sicil Müdürlüğü, Vergi Dairesi Müdürlüğü... gibi Kamu kurum ve kuruluşla­rında görülen adreslerden, daha sonra defalarca taşınma, nakil, emekli­lik, tayin... gibi sebeplerle adresin değişmiş olduğu halde, bu gibi taraf­lar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleş­melerde belirtilen adresler ile kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kuru­mu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sa­natkarlar sicilleri tarafında bildirilen muhatabın eski adreslerine tebliga­tın asılarak hakkındaki takip ve davaların neticelenmesi önü alınmaz haksızlıklara neden olmaktadır. 

Ticari senede dayalı bir icra takibiyle ilgisi olmayan borçlunun, emek­lilik veya başka sebeplerle taşındığı yeni adresine ulaşılmadan, yıllar ön­ce satın aldığı taşınmazın Tapu Kaydına, aslında kapattığı işyerinden do­layı Vergi Dairesi Müdürlüğüne seneler önce bildirdiği adresine veya da­ha önce satın aldığı ve Noter’den devrettiği halde yeni alan müşterinin üzerine geçirmediği vasıtasının trafik kaydında yazılı adresine T. Yasa’sı­nın 35. Maddesine göre tebligatın asılarak yapılması, taşınmazının hac­

zedilip satılması, gıyapta davaların sonuçlanması İnsanları zor durumda bırakmaktadır. 

MK’nın 2. maddesi evrensel nitelikte bir madde olduğundan resen gö­zetilmeli, Vatandaşa ulaşabilmenin yol, yöntem ve yasal düzenlemeleri yapılmalıdır. Örnek olarak Vatandaşlık numarası yoluyla, elektronik or­tamda insanların bütün ev ve işyeri adreslerine ulaşılması sağlanarak, Apartman Yöneticileri, İşyeri, han, Kooperatif vs. işletenleri, Kamu Ku­rum ve Kuruluş Yetkilileri adresleri belirlenecek Kurum birimine bildir­mesi yükümlülüğü verilmek suretiyle “kayıtlı vatandaş” sistemine ulaşıl­maya çalışılmalıdır. 

Diğer yandan, Tebligat Tüzüğü’nün 55. maddesi, Yasa’nın 35. Mad­desine uygun olarak düzenlenmeli, tebligatın divanhaneye asılması uygu­lamasına son verildiğinden, “ bir ay divanhanede asılı kalma” kaldırılarak Yasa ile Tüzük birbirine uyumlu hale getirilmelidir. 

3­ T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Adres Bildirme Yü­kümlülüğü” Yasa Tasarısıyla; 

Bütün vatandaşlara adres bildirme yükümlülüğü getiriliyor. Adres Bilgi Sistemi Yasa Taslağına göre, beyan yükümlülüklerini yerine getir­meyen kişilere 250 YTL para cezası öngörülüyor. Bunun tekrarı halinde ise ceza iki katından fazla olabilecek.

İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan taslağa göre, nüfus kütükle­rinde kayıtlı kişilerin ikamet adresleri, "Adres Bilgi Sistemi"nde toplana­cak. Bunun için Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından "standart adres formatı" oluşturulacak.

Taslakla, kişilere daimi ve geçici ikamet adreslerini bildirme yüküm­lülüğü getirilecek. Bildirim, adres beyan formuyla nüfus müdürlüklerine yapılacak. Küçüklerin ve kısıtlıların adresleri veli, vasi, kayyım, bunların bulunmaması halindeyse, çocuğun büyük ana, büyük baba veya ergin olan kardeşleri ya da çocuğu yanında bulunduranlar tarafından bildirile­cek. Adres bildirimi, şahsen veya postayla yapılabilecek.

Adres beyanı ile yükümlü kişiler, ikamete ilişkin değişiklikleri yirmi gün içinde nüfus müdürlüklerine bildirmek zorunda olacaklar. Konut sa­hipleri, apartman ve site yöneticileri, resmi ve sivil lojman idareleri gibi sorumlular, sorumluluk alanlarındaki ikamete ilişkin değişiklikleri muh­tarlarla işbirliği içinde takip etmekle yükümlü olacaklar.

Muhtarlar da, bu yasa uyarınca nüfus müdürlüklerince kendilerine iletilen adres bildirim listelerini incelemek, mahallindeki ikamet değişik­likleri ile karşılaştırmak ve varsa bildirilmemiş olan değişiklikleri her ayın son iş günü bağlı bulunulan ilçenin nüfus müdürlüğüne bildirmekle yü­kümlü olacaklar.

Yasa taslağına göre, beyan yükümlülüklerini yerine getirmeyen ergin kişiler 250 YTL para cezası ile cezalandırılacaklar. Bunun tekerrürü ha­linde ise verilecek ceza iki katından az olamayacak.

Adres Bilgi Sistemi ile ilgili yasa taslağı yasallaştığında, özellikle Yar­gı, Devlet Kurum ve Kuruluşları ile mahalle muhtarlıkları, elektrik, su, doğalgaz ve telefon şirketlerinin.... aradıkları kişinin adresine ulaşmaları için birkaç saniye yeterli olacaktır.

Tasarının Kanunlaşması aşamasında, Muhtar, Nüfus, Tapu, Telefon Şirketleri, Han ve Apartman Yöneticileri, İşveren temsilcilerinden.... adres bildirimi yükümlülüğü olanların, bu görevlerini yapmamaları halinde “bir dönem muhtar olamamaları, Apartman ve han... Yöneticiliği yapamamala­rı, bir seçim dönemi uy kullanamamaları..” gibi yaptırımların getirilerek Yasa’nın ciddi uygulanması sağlanmalıdır. 

BÖLÜM­ B


 

DAİRE PERSONELİNİN KUSUR ve EYLEMLERİNDEN

DOLAYI, AMİRİN TAZMİNATA MAHKUM EDİLMESİ:

Yüce Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2003/4573 Es. 10365 K. Sayı ve 22.09.2003 tarihli kararı şöyledir; 

Özet: İcra Müdür Yardımcıları her ne kadar İcra Müdürü’nün gözetim ve de­netiminde çalışırlarsa da sorumlulukları içindeki dosyalarla ilgili aldıkları karar­lar nedeniyle İcra Müdürü ile birlikte sorumlu olurlar. 

“… Davacı…. Bakanlığı vekili Av. N. Tarafından, davalılar F. Ve diğer­leri aleyhine 06.06.2001 gününde verilen dilekçe ile rücuan tazminat isten­mesi üzerine Mahkemece yapılan yargılama sonunda, “ davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.10.2002 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı F. Vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan ra­por ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

1­ Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun ge­rektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve ayrıca davalı M. İle ilgili temyiz itirazları reddedilmelidir. 

2­ Davalı F.nin diğer davalı Ş ile ilgili temyiz itirazlarına gelince, dava icra müdürlüğünün hatalı işlemi nedeniyle ödenen tazminatın rücuen tah­siline ilişkindir. Mahkemece sadece davalı F’nin sorumluluğuna karar veri­lerek diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmiş ve karar davalı F. Tarafından temyiz edilmiştir. 

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davalı F. İcra Müdürü davalı Ş. İse İc­ra Müdür Yardımcısı olarak aynı yerde görevlidirler. Davalıların görevli ol­duğu İcra Müdürlüğünde yapılan bir ilamsız icra takibine borçlu süresinde itiraz etmiş olduğundan takibin durmasına karar verilmesi gerekirken, iş­lemlerin devam ettirildiği görülmektedir. Söz konusu dosyada borçlunun iti­raz dilekçesinden sonraki işlemlerle ilgili ilk kararı İcra Müdür Yardımcısı Ş. almış ve takibin durmasına karar vermesi gerekirken işlemleri sürdürmüş­tür. Böylece borçlunun adresinde haksız yere haciz yapılması nedeniyle da­vacı İİK’nın 5. maddesi uyarınca tazminat ödemek zorunda kalmıştır. İcra Müdür Yardımcıları her ne kadar İcra Müdürü’nün gözetim ve denetiminde çalışırlarsa da sorumlulukları içindeki dosyalarla ilgili aldıkları kararlar ne­deniyle İcra Müdürü ile birlikte sorumlu olurlar.

Yerel Mahkeme’ce bu yön üzerinde durulmadan adı geçen davalı hak­kında yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. Temyiz olunan kararın (2) sayılı bentte açıklanan nedenle davalı Ş. Aleyhine Bo­zulmasına, davalının diğer temyiz itirazlarının ise ‘(1) sayılı bentte gösteri­len nedenlerle reddine ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 22.09.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi….”

Yüce Mahkeme’nin saygıyla karşıladığımız bu kararına karşı görüşü­müzü belirtme gereği doyulmuştur. 

I­ Bir dairede birden fazla çalışanın bulunması halinde, bir kamu gö­revlisinin yaptığı yanlış iş veya verdiği kararların Kanun’a muhalif olma­sından, hadiseye uygun bulunmamasından veya işlemin geciktirilmesin­den dolayı usulsüz işlem veya kararı veren görevli sorumlu olmalıdır. 

Suç veya yanlış işlemin eylem ve fikir birliği içinde işlenmediğinin an­laşılması halinde Amirin sorumluluğu; suçun şahsiliği ilkesine bağlı ola­rak temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar dikkate alınarak, suçun ayrıntısını bilen ve oluşumunda rolü olan Müdür’e ait olabilir. Bu­na göre, temsil yetkisinin bölüşümüne ilişkin önceden belirlenen “iş bö­lümü cetveli” gözetilmeli, Daire personeline verilen görevler cümlesinde, bu görevini yaparken ve bağımsız olarak Yargı Denetiminde Müdür Yar­dımcısı kararını verirken bu kanuna aykırı ve işe uygun olmayan kararın ayrıntısını daire amiri bilmiyorsa, oluşumunda rolü yoksa, Daire Müdü­rüne sorumluluk yüklenmemesi gerekir. 

II­ Direktörün görevi, kamu adına yetkili olduğu dairenin sevk ve ida­resinde Yasalar ışığında sağlamak, personelin yetki, görev, tahsil, eğitim, beceri.. kıstaslarını gözeterek işbölümü yapmaktan ibarettir. Verilen görev ve sorumluluğun Yasa ve işin özelliğine göre yapılmaması halinde, daire amirinin görevi Devlet Memurları Yasası’nın 125. maddesine göre disiplin amirleri yönetmeliğini uygulamak ve disiplin soruşturması yapmaktır.

Olayda, Müdür Yardımcısının eksik bıraktığı işlemden haberdar olan Müdür’ün ancak Disiplin Amirleri Yönetmeliğine göre işlem yapmamasın­dan dolayı sorumluluğu olabilir. 

III­ Kamu İdaresinin yürütülmesinde, daire amirleri tek başına bütün hizmetleri yürütemeyeceğine göre, iş bölümü yaparak görev dağıtılmalı­dır. Daire işleri kül halinde olmakla birlikte, kendisine tevdii edilen işleri her kamu görevlisinin Özel Yasa ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ışığında yapması “Kamu Görevlisi” olmanın gereğidir. 

a­ 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nu 10. Md.sine göre; AMİR DURUMDA OLAN DEVLET MEMURLARININ GÖREV VE SORUMLULUK­LARI; (Değişik: 2670 ­ 12.5.1982) “…Devlet memurları amiri oldukları ku­ruluş ve hizmet birimlerinde kanun, tüzük ve yönetmeliklerle belirlenen gö­revleri zamanında ve eksiksiz olarak yapmaktan ve yaptırmaktan, maiye­tindeki memurlarını yetiştirmekten, hal ve hareketlerini takip ve kontrol et­mekten görevli sorumludurlar.

Amir, maiyetindeki memurlara hakkaniyet ve eşitlik içinde davranır. Amirlik yetkisini kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen esaslar içinde kullanılır.

Amir, maiyetindeki memurlara kanunlara aykırı emir veremez ve ma­iyetindeki memurdan hususî bir menfaat temin edecek bir talepte buluna­maz, hediyesini kabul edemez ve borç alamaz., …..”

b­ Madde 11’e göre; DEVLET MEMURLARININ GÖREV VE SORUM­LULUKLARI: ­ (Değişik: 2670 ­ 12.5.1982) “….Devlet memurları kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen esaslara uymakla ve amirler tarafından verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü ve görevlerinin iyi ve doğru yü­rütülmesinden amirlerine karşı sorumludurlar.

Devlet memuru amirinden aldığı emri, Anayasa, kanun, tüzük ve yö­netmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o em­ri verene bildirir. Amir emrinde israr eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yapmağa mecburdur. Ancak emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir.

Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez, yerine ge­tiren kimse sorumluluktan kurtulamaz…..”

c­ Madde 12’ye göre; KİŞİSEL SORUMLULUK VE ZARAR; (Değişik: 2670 ­ 12.5.1982) “….Devlet memurları, görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizme­te hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.

Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerin­den ödenmesi esastır…..” hükümlerine amirdir. 

Somut olayda, Daire Müdürü Yardımcısının yaptığı yanlış işlemden haberdar olması durumunda Disiplin Amirleri Yönetmeliği ve 657 Sayılı devlet Memurları Yasası’nın 125. Maddesine göre Disiplin işlemi yapma­sı, iş ve kararından dolayı zarar gören tarafa karşı şahsen sorumluluğu­nun söz konusu olması lazımdır. 

Başka bir deyişle Daire Müdürü’nün, personelinin zararından so­rumlu tutulabilmeleri için, suçun ayrıntısını bilmesi, suçun oluşumunda rolünün somut, açık ve kesin olgularla belirgin olması, aktif bir eylemi so­nucunda zararı önleyebilecek durumda olması gerekir. 

Vaki itiraz üzerine ilamsız takibi durdurmayan ve itirazı fark etmeye­rek haciz kararı veren Müdür Yardımcısı’nın işlemlerini daire amirinin fark edebilmesi için dosyaları adım adım takip etmesi gerekir. Kaldı ki ba­ğımsız karar verme yetkisi olan kamu görevlisi Müdür Yardımcısı’nın, verdiği kararın ve yaptığın işin Kanun’a aykırı ve işin özelliğine uygun ol­maması halinde İİK 16. Maddesine. göre işleminin şikayet yoluyla Yar­gı’ya intikal etmesi ve Mahkeme kararıyla düzeltilmesi gerekir. Müdür, Yardımcının kararını bozamayacağına, işe almada ve eğitiminde özensiz davranışı söz konusu olmadığına göre, birlikte sorumlu olmaları da söz konusu olmamalıdır. 

Yasa ve uygulamaya uygun olmayan personelin yaptığı iş ve verdiği kararlara haberdar olan daire amirleri, kasıt, ihmal, savsaklama, suisti­mal veya yazılı emirlere uymamak suretiyle işlem yapıldığını anlar ve Di­siplin Amirleri Yönetmeliğine göre gerekli incelemeyi yapmazsa, bu kusu­rundan dolayı sorumluluğu söz konusu olabilir. 

Aksi halde, asıl suçu işleyen doğrudan sorumlu tutulmaz ise, kamu personeli disiplini, toplam kalite, verimlilik, mesleki eğitim ve öğrenme yolları kapanacaktır. 

Diğer taraftan, İİK 62/son maddesinin emredici hükmü dairesinde, itiraz eden borçluya bedava ve pulsuz bir belge verilir. Uygulamada genel­likle birden fazla nüsha şeklinde yazılan itiraz dilekçesi örneğine, “aslı alındı” yazılıp imzalanmak ve daire kaşesi vurularak borçlu yana teslim edilir veya bu emredici hükme göre borçlunun talepte bulunup belge al­dığı varsayılır.

Dosya evrakları içinde itiraz dilekçesine ulaşmadığından yanlış haciz kararı verilmiş olsa bile, hacze gidilen borçlunun, itiraz ettiğine dair İİK.62/son md. göre dairede aldığı “itiraz edilmiştir” belgesini haciz uygu­layan memura göstererek cebri icrayı durdurabilmesi olanağının da düşünülmesi gerekirdi. 


 

 

Forum