USULSÜZ TEBLİGAT ve MEMURUN İŞLEMİNDE İCRA MÜDÜRÜNÜN SORUMLULUĞU
ENVER KARMIŞ(*)
BÖLÜM A
TEBLİĞ EDİLMİŞ TEBLİĞ MAZBATASINA DAYANARAK İŞLEM
YAPACAK KAMU GÖREVLİLERİ, PTT MEMURUNUN YERİNE
GETİRDİĞİ TEBLİGAT İŞLEMİNİ USULSÜZLÜKTEN İPTAL
EDEBİLİR Mİ?, USULSÜZ TEBLİĞATIN SORUMLUSU KİMDİR?
Muhatabın adreste bulunmama sebebi belirtilmemişse, beyanda bulunanlar veya imtina sebebiyle yerine posta memuru imzalamamışsa, adrese gelinmesi, tebligatın yediemine bırakılması 2 nolu formülün muhatabın kapısına asılması ve komşuya haber verilmesi zincirinde kopukluk varsa veya tebligat kanunu 12, 13, 14, 16, 17, 18, 20, 21. md. merasimine uygun şerhle tebligat düzenlenmemişse icra müdürü veya tebligatı uygulayan diğer kamu görevlileri Posta memurunun bu işlemini iptal edebilir mi?
Usulsüz tebligat işleminde mesul tutulacak memur, asli görevi olarak tebligat yasasını uygulayan PTT memuru mu?, PTT memurunun disiplin ve idare amiri olmayan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre Posta memuru’nun yaptığı tebligat işlemini denetlemeyen, disiplin cezası uygulamayan, kendi yanlış işlem ve kararını iptal edemediği gibi, başka bakanlığın memurunun yaptığı tebligatı iptal yetkisi de olmayan, icra müdürü veya tebligata dayanarak işlem yapan diğer kamu görevlileri midir?.
1/a Yüce Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin “Usulsüz Tebligata Dayanarak Satış Yapan İcra Müdürünün Tazminata Mahkum Edilmesi Gerektiğine” Dair Kararı:
ÖZET: Dava konusu icra takibinin yapıldığı Samandağ İcra Müdürlüğünün 1997/2335 sayılı dosyası içinde mevcut ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligatın "muhatabın dağıtım saatlerinde adreste bulunmaması nedeniyle Yalı Mahallesi muhtarına bırakıldığı, 2 nolu kağıt yapıştırılıp, komşusu bulunmadığından haber bırakılamadığından" şerhi ile tebliğ edildiği görülmek
(*) İstanbul İcra ve İflas Müdürü İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi Eğitmeni
tedir. Muhatabın adreste bulunmama nedeni tevsik edilmeden yapılan tebligat, Tebligat Yasasının 21. maddesine aykırıdır. İcra Dosyasında mevcut tebligat bu açıklamalar ışığında incelendiğinde, davacının adreste bulunmama nedeninin tevsik edilmediği, dolayısıyla tebligatın Tebligat Yasası 21. maddeye aykırı olduğu görülmektedir. İcra Müdürü tebligatın Tebligat Yasası hükümlerine uygun olarak tebliğ edilip edilmediğini denetlemekle yükümlüdür. Tebligatın usulsüz olduğu yukarıda yapılan açıklamalar ışığında anlaşıldığı gibi Samandağ İcra hukuk mahkemesinin 1999/122 Esas dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile de sabit olmuştur. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek İİK’ nın 5. maddesine göre sorumluluğun kapsamı belirlenerek hüküm kurulması gerekirken davanın reddedilmiş olması ve kısa kararda dava ispatlanamadığından reddedilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda hem husumetten ve hem de esastan ret kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Dava: Davacı Fevziye A. vekili Avukat MD tarafından, davalı Adalet Bakanlığı aleyhine 17.4.2000 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın husumet ve esastan reddine dair verilen 30.4.2002 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 16.1.2003 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat MD ile karşı taraftan davalı vekili Avukat AS geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
Karar: Dava, tazminat istemine ilişkindir. Davacı uzun yıllar yurtdışında yaşamasına rağmen dava dışı .... Otomotiv Ltd. Şti. tarafından Samandağ İcra Müdürlüğünde aleyhine yapılan icra takibi sırasında çıkarılan ödeme emrine ilişkin tebligatın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği gözetilmeksizin icra takibinin kesinleştirilerek İzmir Karşıyaka Şemikler Mahallesi 16 nolu parsel üzerindeki apartman dairesinin satışı nedeniyle uğradığı zararın İcra İflas kanunun 5. maddesi gereğince tahsilini istemiş, davalı İcra Müdürünün tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığını inceleme sorumluluğu bulunmadığından davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu icra takibinin yapıldığı Samandağ İcra Müdürlüğünün 1997/2335 sayılı dosyası içinde mevcut ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligatın "muhatabın dağıtım saatlerinde adreste bulunmaması nedeniyle Yalı Mahallesi muhtarına bırakıldığı, 2 nolu kağıt yapıştırılıp, komşusu bulunmadığından haber bırakılamadığından" şerhi ile tebliğ edildiği görülmektedir.
Tebligat Yasasının 21. maddesi ve Tebligat Tüzüğünün 28. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; muhatabın adreste bulunmaması halinde, muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Anılan düzenleme ile PTT memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını tahkik etme görevi yüklenmiştir. Adreste bulunmama nedeni tevsik edilmeden yapılan tebligat Tebligat Yasasının 21. maddesine aykırıdır. İcra Dosyasında mevcut tebligat bu açıklamalar ışığında incelendiğinde davacının adreste bulunmama nedeninin tevsik edilmediği, dolayısıyla tebligatın Tebligat Yasası 21. maddeye aykırı olduğu görülmektedir. İcra Müdürü tebligatın Tebligat Yasası hükümlerine uygun olarak tebliğ edilip edilmediğini denetlemekle yükümlüdür. Tebligatın usulsüz olduğu yukarıda yapılan açıklamalar ışığında anlaşıldığı gibi Samandağ İcra hukuk mahkemesinin 1999/122 Esas dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile de sabit olmuştur. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek İİK’nın 5. maddesine göre sorumluluğun kapsamı belirlenerek hüküm kurulması gerekirken davanın reddedilmiş olması ve kısa kararda dava ispatlanamadığından reddedilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda hem husumetten ve hem de esastan ret kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davacı vekili için takdir olunan 275.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16.1.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi....” (Yargıtay. 4. Hukuk Dairesi E: 2002/8860, K: 2003/344 sayı ve 6.01.2003 tarihli kararı, 2004
S. Kan. Md. 5, 7201 S. Kan. Md. 21)şeklinde içtihatta bulunmuştur.
b Diğer taraftan, İcra Mahkemeleri’nin kararlarını, Yüksek Mahkeme olarak inceleme Dairesi olan Yargıtay 12. Hukuk Dairesi “İcra Müdürü, Tebligatın Usulsüzlüğüne kendiliğinde karar veremez” yolunda kararlılıkla sürdürdüğü İçtihatlarında;
l Özet: Tebligatın usulsüzlüğü hakkında icra memurunun karar verme yetkisi bulunmayıp, bu konuda ilgilinin Tetkik Merciine başvurması gerekir.
“...Borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapılmış ve ödeme emri 25.03.1980 tarihinde tebliğ edilmiştir. Borçlu 04.04.1980 tarihinde icra memurluğuna başvurarak tebliğatın usulsüz olduğunu, 04.04.1980 tarihinde hakkındaki takibe muttali olduğunu beyan etmiş, icra memuru tebliğatın usulsüzlüğünü kabul ederek tebliğatın geçersiz sayılmasına ve alacaklı vekilinin dilediği takdirde borçluya yeniden ödeme emri tebliğine karar vermiş, alacaklı vekilinin haciz talebinin reddedilmesi üzerine, alacaklı icra memuru muamalesine mercide şikayette bulunmuş ve merci şikayeti reddetmiştir. Bu karar, alacaklı tarafından temyiz edilmiştir.
Özetlenen şu duruma göre borçlunun, icra muamalesine karşı öğrendiğini iddia ettiği 04.04.1980 tarihinden itibaren İİK’nın 16. maddesi gereğince “tebliğatın usulsuzlüğüne” dair şikayetini, 7 gün içersinde icra tetkik merciine bildirmesi ve 04.04.1980 tarihinden itibaren 5 gün içersinde esasa ait itirazlarını itiraz türüne göre merciye ve icra memurluğuna bildirmesi gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi hükümlerine göre bu şekilde yapılacak şikayetin incelenmesi tetkik merciine aittir.
İcra memurunun tebliğatın usulsüzlüğüne dair iddia hakkında karar verme yetkisi yoktur. Diğer taraftan icra memurunun “tebliğatın usulsüzlüğüne” dair karar verip “yeniden ödeme emri çıkarılmsına” dair karar vermesi yasaya aykırı olduğundan, takibin kesinleştiğine ilişkin alacaklı şikayetinin bu nedenle kabulü gerekirken redddilmesi esas yönden yanlıştır.
Diğer taraftan, borçlu “04.04.1980 tarihinde hakkındaki takibe muttali olduğunu” bildirdiğene göre, bu tarihten itibaren 5 gün içersinde itirazını uslü veçhile yaptığı takdirde 7201 sayılı Tebligat kanunun 32. mddesi gereğince bu itirazın mevcudiyeti muvacehesinde borçluya yeniden ödeme emri çıkarılmasına lüzum yoktur. İcra memurunun yasanın bu hükmüne rağmen “yeniden ödeme emri çıkarılmasına” karar vermesi de yanlış olduğundan, şikayetin bu şekilde değerlendirilmesi icap eder. Borçlu, imzanın esasına ilişkin bir itiraz yapmayıp, “bonoları imza edenlerin kooperatifi temsil ve ilzama yetkili olmadıklarından dolayı borçlu olmadığı”nı bildirdiğine göre, bu itirazın İİK’nın 168. maddesinin 4. bendi ile ilgili bir yönü olmayıp, 5. bendi ile ilgili olduğundan mercie yapılması gerekirdi. İcraya yapılan bu tür itiraz geçersiz olup, bu yönden de takibin kesinleştiği göz önünde tutulmadan şikayetin reddine karar verilmesi de kabul şekline göre yasaya aykırıdır..” (Y. 12 HD. 08.07.1980 gün E: 4315, K: 5997 sayılı kara
(1)
ll Özet: İİK 16. Md. göre, memur işlemleri olması sebebiyle Tebligat Kanunu’na aykırı bulunan tebliğata ilişkin şikayetlerin de mercice halledilmesi gerekir.
“..İİK. 134. md. ihalenin feshine ilişkin taleplerin şikayet yolu ile halledilmesi gerekeceğini açıkladığı gibi, bu yasanın 16. maddesi de memur işlemleri olması sebebiyle Tebligat kanununa aykırı bulunan tebliğata ilişkin şikayetlerin de mercice halledilmesi gerekeceğini açıklamış ve ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takiplere ilişkin olarak gönderilen icra emirlerine karşı itirazların da mercice yapılmasını yine bu yasanın diğer hükümleri belirtmiştir. Brçlu bu üç yönden mercie bidayette 30.01.1976 tarihinde müracatta bulunarak şikayette bulunmuş ve ancak alacaklı olarak takiple alakasız olan M.’yi dilekçesinde göstermiştir. Merci esas takip dosyasını celbederek alacaklı olark gösterilen M.’nin bu takipde ilgisi bulunmadığından dolayı şikayeti husumet yönünden reddetmiştir. Borçlu ilgilileri göstererek yeni bir dilekçe vererek isteklerini mercie arzetmiştir.
(1) T. Uyar, “İcra Hukukunda Şikayet”, 2. baskı sayfa 35,
Olaya, HUMK’un dava ikame usulünün uygulanmasına olanak yoktur. Şu halde mercii talep hakkında İİK’nın şikayete ilişkin usulü uygulamakla mükellef olduğundan, şikayetin niteliğine göre delil toplanması gerekeceğinden, duruşma yapılmasını icabettirir. İcra tetkik mercii bidayette verilen şikayet dilekçesi üzerine icra dosyasını tetkik ederek ilgililerine tebligat yaptırıp duuşma yapması gerekirdi. Şikayetten amaç icra işlemlerinin düzeltilmesi, ıslah edilmesi olduğuna göre, ilgililerin şikayet dilekçesinde yanlış gösterilmesi şikayetin husumet yönünden reddine gerektirmez ve bu halde 23.2.1976 tarihli karar yalnız yanlış olarak alacaklı gösterilen L. Yönünden hüküm ifade eder nitelikte olup, işin esası incelenmediğinden şikayet süresinin mevdei olarak ilk dilekçenin verildiği 30.01.19976 tarihinin alınması gerekir. Bu itibarla, brçlunun bilahare verdiği dilekçe tarihinin 7 günlük süreye başlangıç olarak alınması isabetsizdir...” (Y. 12. HD. 24.05.1976 tar. E: 4346, K: 6550)(2)
lllÖzet: Usulsüz tebligat halinde, “tebliğ tarihinin düzeltilmesine” icra müdürü değil, Tetkik Merci karar verebilir.
“...İcra memurunun yetkisi dışında, tebliğ tarihini düzeltilmesinin mümkün bulunmadığı, böyle bir tasarrafun hukuki sonuç doğurmayacağı, “tebliğ tarihinin beyan edilen tarih olarak düzeltilmesine” dair, mercice verilmiş ve kesinleşmiş bir karar olmadığı nazara alınmadan, İİK. 67. maddesinde yazılı mecburitte dayalı süresinde yapılmayan itirazın kabul olunması isabetsiz, temyiz itirazları yerinde görülmekle, mercii kararının İİK. 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca bozulmasına, 16.10.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi...” (Y. 12. HD. 16.10.1984 tarih E: 7518, K. 10498 sayılı kararı)
lVÖzet: İcra Müdürü’nün (yardımcısının) “ödeme emrinin borluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olduğunu” kendiliğinden gözeterek, alacaklının haciz talebini reddedemez.
“...Tebligat K. nun 21. Md. göre yapılan tebligatın yasaya uygun olup olmadığının takdir ve tesbiti memura ait değildir. Bu hususta şikayet vaki olduğu takdirde, tebligatın usulüne uygun olup olmadığı hakkında ve tebliğ tarihinin düzeltilmesi gerekip gerekmediğine, Tebligat K. nun 32. maddesi de nazara alınarak mercice karar verilir.
Memurun görevi dışında yaptığı muamalenin iptaline karar vermek suretiyle, şikayetin kabul gerekirken, tebligatın muhatabı tarafından tebliğata yönelik bir şikayet varmışcasına, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz, temyiz itirazları yerinde görüldüğünden mercii kararının İİK. 366. ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca bozulmasına, 10.12.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi....” (Y. 12. HD. 10.12.1982 tarih E: 8519, K. 9294)
“.....7201 sayılı Tebligat K’nun 32. maddesi hükümlerine göre –tebliğatın usulsüzlüğüne dair yapılacak şikayetin tetkiki mercie aittir. İcra memu
(2) Y. Kararlar Dergisi, 1978/2 Sayfa 238
runun tebliğatın usulsüzlüğüne dair iddia ve hakkında karar verme yetkisi yoktur. Diğer taraftan icra memuru tebliğatın usulsüzlüğüne dair karar verip yeniden ödeme emri çıkarmasına dair karar vermesi yasaya aykırı olduğundan, takibin kesinleştiğine ilişkin alacaklı şikayetinin bu nedenle kabulü gerekirken reddedilmesi esas yönünden yanlıştır...” (Y. 12. HD. 08.07.1980 tarih E:4315, K: 5997 sayılı kararı) (3)
Yüce Yargıtay 4. Hukuk dairesi’nin kararından da görüleceği gibi, Tebliğatı kendisi yapmadığı halde, usulsüz tebligatlardan dolayı Yargılanan ve son zamanlarda Tazminatlara mahkum edilen ve taşınmaz satışı gibi bir dosyada bazen l00’lere varan, çoğunlukla usulsüz veya 35. maddeye göre “adrese asılarak”, Tebligat Yasası’nın 21. Md. cümlesinde “Muhtar, İhtiyar Heyeti, Zabıta veya Emniyete bırakılarak” yapılan tebligatlarla, çoğunlukla muhatabın ulaşamadığı bu tür habervermelere dayanılarak, borçlunun ödeme ve Yasal itirazşikayet haklarını kullanamadan, taşınmazının satışını yapan, haciz uygulayan, karar veren Kamu Görevlileri zor durumda kalmaktadırlar.
Hukukun temel kuralı herkesin yaptığı iş, eylem, verdiği karardan bizzat kendisinin sorumlu tutulmasıdır.
Bir İdari birimin, Bakanlığın, Kamu Görevlisinin yaptığı iş, verdiği karar veya yaptığı tasarruf Yargı denetimine açıksa ve yakınma bağımsız Mahkeme’lere götürülebiliniyorsa, hukuka uygunluğu Mahkeme tarafında incelenip karar altına alınması gerekir. Ya da İdare’nin daimi gözetim ve denetimi altında o iş yapılıyorsa, 657 Sayılı Yasa, İç Disiplin, Tüzük, Yönetmelik hükümlerine göre disiplin amiri, Müdürü veya denetim görevi verilmiş Memurlar tarafından bir merasim içinde yapılan tebliğatın da hukuka uygunluğu denetlenip, incelenmesi ve uygulama için dairesine tebligat parçasının iade edilmesi, Kanun ve Tüzüğe uygun tebligat yapılmamış ise, Merciine iade edilmeden öncelikle eksikliğin ikmali yoluna gidilmesi İdare Hukuku ve Kamu düzeninin gereğidir.
Bizzat Tebligat Kanun ve Tüzüğünü uygulayan PTT Memurları, Amir, Denetleyici ve Disiplin Amirleri yerine ve bu incelemelerden geçtikten sonra parçası iade edilmiş olduğu kabul edilen Tebliğatın, asli görevi olmayan İcra Müdürü veya diğer Kamu görevlileri tarafından “tebligat kanunu ve tüzüğüne uygun değildir, iptal kararı verdim” diyerek yapılan tebliğatı yok sayması, aslında önü alınmaz hak kayıpları ve sorumluluklar doğuracaktır.
a Ödeme emri tebliğatının iptal edilerek haciz kararı verilmemesi, borçlunun bu arada alacaklılarından mallarını kaçırması ve daha sonra Yargı kararıyla aslında bu tebligatın “usulüne uygun olduğu” şeklinde bir karar verilmesi ve bu arada kaçırılan, devredilen borçlunun mallarına bir daha ulaşılamamasında doğan sorumluğa,
(3) T.Uyar. “İcra Hukukunda Haciz” 2. Baskı, Saya 190”
b Çoğunlukla rehin ve haciz yoluyla takiplerde büyük meblağlara varan alacakları teminen, borçlu taşınmazlarının satış ilanının İİK 127. madesine göre borçlular ve iştirak alacaklıları, hissedarlara yapılan “tebligatlardan birinin usulsüz olması” ve bu sebeple satışın İcra Müdürü tarafında re’sen durdurulması, ancak sonradan Yargı kararıyla, “tebligatın usulüne uygun olduğu” şeklinde bir karar çıkması halinde, geçikecek günler faizi, munzam zarar, gazete ilan ve masraflarından dolayı “mesuliyet haline” çözüm bulunması gerekir.
Tebligat Kanun’u, Tüzüğü, Yönetmeliği, Postada Tebligat İşlemleri Rehberi, PTT Personel Yönetmeliği.. gibi düzenlemelere rağmen, tebliğatın yapılmasına memur olmayan diğer kamu görevlileri, usulsüz tebligattan dolayı verdikleri karar ve yaptıkları işlemlerden sorumlu tutulmamaları gerekir. Kamu ciddiyetinin sağlanması ve görev bilincinin aşılanması için, Yasaya uygun görevini yapmayan Kurum ve Personelin sorumlu tutulması gerekir.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu Madde 1 (Değişik: 6/6/1985 3220/1 md.) Kazai merciler, genel ve katma bütçeli daireler, belediyeler, köy hükmi şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak bilcümle tebligat, bu Kanun hükümleri dairesinde Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılır.
POSTADA TEBLİGAT İŞLEMLERİ REHBERİ:
Madde 3Kazai ve idari tebligat ile vergi tebligatı bu rehberde gösterilen usullerle PTT aracılığıyla yapılır.
Madde 20Tebliğ evrakı, Teslim Belgesi ve tebligat defterinin ilgili sütununa her tebliğ evrakı için ayrı ayrı imza alınmak suretiyle tebliğ işlemini yapacak dağıtıcıya teslim edilir.
Madde 68Tebliğ mazbatası, tebliğin ne zaman nerede ve kime yapıldığını ispatlayan tek belgedir. Bu sebeple tebliğ mazbatası, tebliğ memuru tarafından, tebliğ yerinde tam ve okunaklı bir şekilde düzenlenir.
Madde 70Muhatabına tebliğ edilen evraka ait tebliğ mazbataları ile tebliğ edilemeyen tebliğ evrakı, çıkaran mercie verilmek üzere tebliğ memuru tarafından geri getirilir.
Tebliğ memurundan alınan tebliğ mazbataları, tetkik edildikten sonra tebligat defterindeki kayıtları karşısında ilgili sütunlara tebliğ tarihi ve çıkaran mercie verildikleri tarih; tebliğ edilemeyen tebligat evrakı da yine tebligat defterindeki kayıtları karşısında ilgili sütunlara tebliğ edilememe sebebi ve çıkaran mercie iade edildiği tarih yazıldıktan sonra usulü gereğince ilgili mercie verilir.
Tebliğ edilemeyen tebliğ evrakından çıkaran mercie geri verilmek üzere başka bir merkeze gönderilmesi gerekenlerin, tebligat defterindeki kayıtları karşısında düşünceler sütununa gönderildikleri merkezin adı yazılır.
Tebliğ alındıları da merkezde aylık sırasına göre saklanır.
Madde 76Tebliğ işlemlerinde kusuru tespit edilen personel hakkında ayrıca Türk Ceza Kanunu hükümleri de tatbik edileceğinden görevli personelin bu görevi dikkatle eksiksiz ve hatasız yapması gerekir.
PTT PERSONEL YÖNETMELİĞİ:
Madde 46Çalışmanın değerlendirilmesi, personelin işi ile ilgili yetenekleri, genel durum ve davranışları bakımından olumlu ve olumsuz niteliklerinin belli bir devre içinde amirleri tarafından sistemli olarak bir rapor halinde belirtilmesidir.
Madde 43Hizmet içi eğitim, Teşekkül personelinin işleri ile ilgili pratik ve teorik bilgilerinin artırılması, işe ait beceriler kazandırılması, davranışlarının olumlu yönde geliştirilmesi için yapılan ve bu suretle hizmette verim, ekonomi ve etkenlik sağlayan çalışmalardır.
Madde 112 Disiplin cezaları, Teşekkül hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacı ile bu Yönetmeliğe tabi personelin görevleri ile ilgili kusurlu hareketleri halinde verilmesi gereken idari cezalardır.
Madde 130– Başmüdürlükler ile Genel Müdürlüğe doğrudan bağlı ünitelerde personel hakkında disiplin işlemlerini yürütmeye ve disiplin cezası vermeye yetkili olan bir <<Teşkilat Disiplin Kurulu>> kurulur.
Bu Kurul, ünite amirinin veya görevlendireceği yardımcılarından birinin başkanlığında personel ve muhasebe servis amirleri ve konu ile ilgili diğer servis amirinden teşekkül eder.
Görüldüğü gibi 7201 Sayılı Tebligat Yasası’nın 1. maddesi, tebliğatın yapılmasını Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü’ne vermiştir. 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası’na tabi PTT’nin tebligat (posta) görevlileri tarafında tebligatlar yapılmaktadır.
Posta Tebligat İşlemleri Rehberi de tebligatların teslim alınmasını, adresleri itibarıyla dağıtımını ve Tebligat Memuruna zimmetlenmesini, tebliğatın yapılma şeklini, geri alınmasını, incelenmesi ve Merciine iadesini düzenlemiştir. Kamu kurumu olan ve Yasa’dan görev ve yetkisini alan PTT Devlet Memurları tarafından Tebligat Yasası ve Nizamnamesi uygulanarak tebligat işlemleri yapılmaktadır.
Tebligatın, Tebligat Kanunu ve Tüzüğüne göre düzenlenip düzenlenmediğini, tabii olarak bu iş için ücret alan PTT Kurumunun amir, Müdür ve denetleyicileri tarafında yapılması, usulsüz tebligatlardan da zincirleme olarak kendilerinin sorumlu olması gerekir.
Sorumluluğu olmayan bir iş ve eylemin verimli, kaliteli ve emsalleriyle yarışabilir olması da mümkün değildir. Sorumluluk aynı zamanda görevin bilinçli ve etkin yapılması, meslek içi eğitim kursları açılarak görevlilerin eğitilmesi, belli aralıklarla kendini yetiştirme ve yenileme sınavlakrında başarılı olmayanlara yaptırımlar uygulanması ve göreve kabul edilirken işinin ehli bireylerin Kamu’ya alınmasının da yol ve yöntemidir. Çağdaşlık, dava ve takip ekonomisi, verimlilik, serbest yarışma ve ilerleme bu şekilde sağlanabilir.
PTT Memuru ve denetleyenlerinin yaptığı yanlış tebligatta kendileri yerine, başka daire ve kurumun görevlilerinin sorumlu tutulması, adalet dengesine ve İdare Hukuku’na da uygun olmadığı gibi, aksi durumda şu andaki gibi %80’lere varan usulüne uygun yapılmayan tebligatların sürekli iptali halinde, Kamu idaresi, Yargı ve Ekonomik hayat çok zarar görecektir.
2 YILLAR ÖNCE TAPU Mdr. TRAFİK Mdr. VERGİ DAİRESİ Mdr. ....... ’ne BİLDİRİLEN, ANCAK TAYİN, EMEKLİLİK, NAKİL....... SEBEPLERiYLE O ADRESİ TERKETMİŞ OLAN YURTAŞLARIN, ANILAN ADRESİN KAPISINA 35. M’YE GÖRE TEBLİGAT YAPIŞTIRILMAK SURETİYLE BELGESİZ BORÇLANDIRILMASI, TAŞINMAZLARININ SATIŞI, BOŞANMA, ALACAK DAVA ve TAKİPLERİ SONUÇLANDIRILIR MI?
YURTTAŞLARIN, İÇİŞLERİ BAKANLIĞI YOLUYLA YURTİÇİ, DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI VASITASIYLA YURTDIŞI EV ve İŞYERİ TEBLİGAT ADRESLERİNE ULAŞIMININ SAĞLANMASI:
aa TEBLİGAT YASASI ve UYGULANMMASI:
Tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı, tebliğin muhatabına ulaşması ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Bu nedenle kanun ve tüzük hükümlerinin ayrıntılarına kadar uygulanması gerekir. Kural olarak tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen son adresinde yapılır. Ancak tebliği alacak kişinin müracaatının bulunması, kabulü koşuluyla her yerde yapılabilir. (Teb. K. M. l0) Tebligatın muhatabı adına almaya yetkili kimseler yasayla ayrıca belirtilmiştir.
Bu cümleden olarak tebliğatın vekil vasıtası ile takip edilen işlerde vekile (Teb. K. M.11); tüzel kişilerde yetkili temsilciye, bunlar birden ziyade ise yalnız birine, (Teb. K. M.12); tüzel kişiler adına kendilerine tebligat yapılacak kimselerin mutad iş saatlerinde bulunamamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir durumda oldukları takdirde orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine (Teb. K. M.13); muhatabın ikametgah adresinde bulunmadığı hal için, kendisiyle birlikte oturan ailesi efradından veya hizmetçilerinden birine (Teb. K. m. 16); belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenlerin o yerde bulunmadıkları taktirde aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur veya müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde birlikte oturan aile efradından veya hizmetcilerinden birine (Teb. K. m.17), otel, hastane, fabrika ve mektep gibi içine serbestce girilemeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan yerdekiler için o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amirine (Teb. K. m. 18); mevkuf veya mahkumlar için bulundukları yerin müdür veya memuruna (Teb. K. m. 19) yapılması gerektiği belirtilen yasa maddeleri ile hüküm altına alınmıştır.
Kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler de aynı yasanın 21. maddesinde düzenlenmiştir.
bb Teb. Kan. 13, 14, 16, 17 Ve 18. Maddesine Göre Toplu Yaşanılan, Çalışılan Yerlerde Muhatap Adına Tebligat Yapılması Halinde Tebliğ Tarihine 15 Gün İlavesi, Tebligat Yasası’nın 21 ve 35. Md. Göre Yapılan Tebliğatlarda da Uygulanır Mı?
a Tebligat Kanunu Madde 20 (Değişik: 6/6/1985 3220/6 md., 27.03.2003 4829/4. md.) 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın ad ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerle yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarnamenin kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren 15 gün sonra yapılmış sayılır.
b Tebligat Tüzüğü Madde 26 (Değişik: 5.10.1987 87/12170 K.) Bu Tüzüğün 18, l9, 20, 22, 23 ve 24 üncü maddelerinde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memurunca durum ve beyanda bulunanın kimliği tebliğ tutanağına yazılır; altı imzalattırılarak tebliğ edilecek evrak beyanı yapana verilir.
Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar; almaktan veya imzadan kaçınırlarsa, tebliği yapan, durumu tutanağa yazar ve imzalar.
27.03.2003 4829/4. md ile Tebligat Yasası’nın 20. maddesinde yapılan değişiklikle, Tebliğ evrakının, Md. 13 (Askeri şahıslara tebligat), Md. 14 (Sefer halinde tebligat), Md. 16 (Belli bir yerde veya evde meslek veya sanat icra edenlere tebligat), Md. 17 (Otel, Hastahane, Fabrika ve Mektep gibi yerlerde tebligat) ve Md. 18. (Mevkuf ve mahkumlara tebligat) göre yapılması halinde, bu maddelerde yazılı kişilere tebliğatın verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmış ise bu tarihten itibaren 15 gün sonra tebligat yapılmış olur.
Bu Yasal düzenlemeyle, toplu olarak yaşanan, barınılan, çalışılan, hastahane, okul, cezaevi, otel, fabrika, atölye, askeri birlik gibi yerlerde muhatabın bulunmaması ve tebligatın bizzat yapılamaması halinde, tebligatın muhatap adına birine yapılması veya yediemin olarak muhtar, zabıtaya bırakılıp kapısına ihbarname asılması durumunda, aynı gün muhatabın tebligata haberdar olamayabileceği ve Yasal olarak belli zaman içinde kullanması gereken haklarını kullanamayacağı gerekçesiyle, 15 gün ek süre vererek haklı olarak haberdar olma ve yasal haklarını kullanabilme zamanı tanınmıştır.
Tebligat tarihine eklenen 15 gün, tebliğ tarihinden sonra Yasa’larda geçmesi gereken süreye dahil edilmez. Başka bir söylemle 10.06.2005 tarihinde Tebligat Yasası’nın 13, 14, 16, 17 ve 18. maddesine göre yapılan tebligatın tebliğ tarihine 15 gün ilave edilerek 25.06.2005 günü tebliğatın yapılmış olduğunun kabulü ve mesela ilamsız (genel takipte) haciz kararı verilecekse 7 gün ödeme veya itiraz süresinin ayrıca geçmesi ve ancak 03.07.2005 tarihinde haciz kararı verilebilmesi gerekir.
cc Tebliğ İmkansızlığı veya Muhatabın Tebliğde İmtina Etmesi Halinde, Zarfın Yediemine Bırakılarak Tebligatın Yapılmış Olması Hali;
Tebligat Kanunu Madde 21 (Değişik: 6/6/1985 3220/7 md.) Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(27.03.2003 4829/5 md. İle ilave edilmiştir.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkra uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.
Tebligat Tüzüğü Madde 28 (Değişik Birinci Fıkra: 5.10.1987 87/12170 K.) Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.
(Değişik: 5.10.1987 87/12170 K.) Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilmemişse, tebliğ evrakı, çıkaran mercie geri gönderilir.
Yeni adres tebliğ memuru tarafından tesbit edilmiş ise bu adres tebliğ mazbatasındaki mahsus yerine ve tebliğ evrakındaki adresin bulunduğu tarafa yazılır.
Bu halde;
A) Yeni adres, tebliğ memurunun tevzi bölgesi dahilinde bulunduğu takdirde tebligat o adrese yapılır.
B) Yeni adres, aynı PTT merkezinin diğer bir tevzi bölgesinde veya başka bir PTT merkezinin mıntıkası içinde bulunursa, tebliğ evrakı yeni adreste tebliğinin temini için tebliğ memuru tarafından bağlı olduğu merkeze iade olunur.
Tebligat evrakında yazılı tarihe kadar 12 nci maddede gösterilen müddetlerden daha az bir zaman kalmış veya yeni adres yabancı bir memlekete ait ise PTT merkezi tebliğ evrakını tebligatı çıkaran mercie geri gönderir.
Muhatap ve onun yerine tebligat yapılacak kimseler, o adreste bulundukları halde tebliğin yapılacağı sırada orada mevcut değillerse 30 uncu maddeye göre muamele yapılır.
Tebligat Tüzüğü Madde 30 28 inci maddenin son fıkrasında ve 29 uncu maddede zikredilen ahvalde tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi azasından birine veyahut zabıta amir, veya memuruna imza mukabilinde teslim eder.
(Değişik: 5.10.1987 87/12170 K.) Tebliğ memuru, Tüzüğe ekli 2 numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi, gösterilen adresteki kapıya yapıştırır. Durumu, muhataba duyurmasını mümkünse en yakın kom
şularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.
İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Tebligat Tüzüğü Madde 31 Yukarıki maddenin 1 inci fıkrasında zikredilen kimseler, kendilerine teslim edilen tebliğ evrakını, 3 ay saklamakla mükelleftirler. Tebliğ evrakı muayyen müddeti ihtiva ederse, mezkür evrak ihtiva ettiği müddetin bitiminden itibaren 3 ay daha saklanır. Yukarıki maddede yazılı ihbarname kapıya yapışmış olarak 10 gün kalır.
Kanunun 21. md. göre yapılan tebligatlarda, Tüzüğün 28. maddesinin emredici hükmüne aykırı olarak düzenlenen kaşeler kullanılmakta “.....muhatap adreste bulunmadığından....” şeklinde düzenlenen kaşe kullanılarak tebliğ parçası dairesine iade edilmektedir. Bu şekilde yapılan tebligatlar PTT vasıtasıyla yapılan tebligatların içinde yüksek sayıları bulmaktadır.
Muhatabın “adreste bulunmama sebebi...” yazılmamış ve beyanda bulunanların imzası alınmamış veya imzadan imtina halleri imzayla doğrulanmamış tebligatlar geçersiz olduğuna göre, Yasa hükmüne aykırı şekilde düzenlenmiş kaşelerin kullanılmaması gerekir.
Tebligat Yasası’nın 21. maddesine göre tebligat yapılması halinde;
a Muhatabın adreste bulunmama sebebi komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri ile zabıta amir ve memurlarından araştırılarak tespit edilerek, adreste bulunmama sebebi tebligata yazılıp beyanda bulunanların imzası alınmalı, imzada imtina halinde PTT memuru imzasıyla tasdik etmeli (Nizamname Md. 28),
b Tebliğ olunacak evrak, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclis azalarında birine veya zabıta amir ve memuruna imza mukabili teslim edilmeli,
c Tebligat Tüzüğüne ekli 2 nolu örneğe uygun düzenlenen ihbarname tebligata yazılı adresteki kapıya yapıştırılmalı,
d Keyfiyetin muhataba duyurulması için en yakın komşu, yönetici veya kapıcıya haber verilmelidir.
Bu merasime uygun olmayan ve zinciri kopuk olan tebligat geçersiz olacağına göre, adım adım bu şerhlerin yazılarak tebligat tamamlandıktan sonra PTT Memurunun Amir, Müdür veya Yöneticileri tarafında incelenmeli, Yasa ve Tüzüğe uygunluğu tespit edildiğine dair görüldü yapıldıktan sonra parçası çıktığı merciye iade edilmelidir. Usulsüz tebligatın Yasa’nın emredici hükmüne uygun yapılması sağlanmadan, ücret karşılığı bu işle görevli PTT Kurumu geçersiz tebligatı geri göndermemelidir.
Tebligat yasasının 20, 21 ve özellikle tüzüğün 28. maddesi uyarınca muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan her biri gösterilen adreste bulunmaz iseler tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek, beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması şekli geçerlilik koşuludur.
Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı 21. maddede kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler açıklanmıştır. Madde dikkatlice incelendiğinde burada iki ayrı halin birlikte düzenlendiği görülecektir. Bunlardan birincisi kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap adına tebligatı kabul edebilecek olanlardan (muhatapla birlikte oturan ailesi afradı daimi memur veya müstahdemi.. vs.) hiç birisinin gösterilen adreste bulunmaması, diğeri ise adı geçenlerin tebellüğden imtina etmeleri hususlarıdır.
dd Ticari Senede Dayalı İcra Takibinde, Boşanma Davasında... Borçlunun Yıllar Önce ve İcra Takibi veya Davanın Konusu Olmayan Vergi Dairesi, Trafik Müdürlüğü, Tapu Müdürlüğü, Ticaret Sicili .....’ne bildirdiği Adreslerinin Kapısına Tebligat Asılarak Gıyabında İcra Takibinin veya Davanın Sonuçlanması Hali ?
Tebligat Kanunu Madde 35 –
Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
(Değişiklik: 27.03.2003 4829/11. md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve yeni adres tebliğ memurunca da tespit edilemediği takdirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi, tebliğ tarihi sayılır.
(Değişiklik: 27.03.2003 4829/11. md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.
Müteakip tebliğler, yalnız o kazai merciin divanhanesine talik suretiyle yapılır. (Ek: 6/6/1985 3220/12 md.)
Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, taraflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişiklikler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
Tebligat Tüzüğü Madde 55 –
Muhataba veya adresinde bu Tüzüğün gösterdiği usullere göre onun yerine tebellüğ edebilecek birine veya 30 uncu madde mucibince tebligat yapılmış ve fakat muhatap sonradan adresini değiştirmiş, olursa yeni adresini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
Adresini değiştiren kimse yenisini alakalı mercie bildirmez ve fakat çıkarılan tebligat üzerine tebliğ memuru 28 inci maddenin ilk fıkrasındaki usule göre yeni adresi tesbit ederse aynı maddenin üç ve dördüncü fıkraları mucibince ve son fıkrasındaki hal vakı ise 30 uncu maddeye tevfikan muamele yapar.
Tebliğ memuru bu suretle muhatabın yeni adresini tesbit edemezse, tebliğ evrakı, çıkaran mercie iade edilir. Bu mercie muhatabın yeni adresi bir diğer alakalı tarafından bildirilirse, tebliğ evrakı o adrese gönderilir. Aksi takdirde mercice tahkik muamelelerine tevessül olunmayarak bu Tüzüğe ekli 6 numaralı örneğe göre düzenlenecek tebliğ evrakının bir nüshası eski adrese ait kapıya ve diğer nüshası da divanhaneye talik ettirilir. Eski adresin kapısına talik tarihi, tebliğ tarihi sayılır.
Mütaakıp tebliğler, yalnız o kazai merciin divanhanesine talik suretiyle yapılır.
Tebliğ evrakı kapıda iki gün, divanhanede bir ay müddetle asılı kalır.
(Ek: 5.10.1987 87/12170 K.) Daha önce tebliğ yapılmamış olsa bile, taraflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adreslerle kamu idare, kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişiklikler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
KONUYLA İLGİLİ YARGITAY KARARI
“.....Tebligat, tebliğ yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır (Tebligat Yasası md. 10). Tebliği alacak kişi bu adreste bulunmamışsa tebliğ memuru bulunabileceği yeri araştırır. Bulamazsa durumu, mahalle köy muhtarlıklarına doğruluğunu onaylatmak suretiyle tesbit eder. (Tebligat Kanunu m. 28) Durum, tebliği çıkaran kuruluşa bildirilir.
Tebligat Yasasının 35. maddesine 15.6.1985 gün ve 3220 sayılı yasa ile bir fıkra eklenmiş ve daha önce kendisine tebligat yapılmamış olsa bile taraflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurumu ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, ticaret sicillerine ve esnaf sanatkarlar siciline verilen en son adresteki değişiklikler hakkında da bu madde uygulanır kuralı getirilmiştir. Taraflar arasında geçen boşanma davasındaki davalının bildirilen adresi yalnız o dosya hakkında hüküm ifade eder. Maddede ifadesini bulan davalının bildirdiği adres olarak esas alınamaz. Şu halde davalının aşağıdaki açıklanan biçimde adresinin araştırılması zorunludur, ilgili kuruluş, tebligatı alacak kişi memursa ve esnaf ise adreslerini mensubu oldukları teşkilatlardan, avukatların adresini barodan Adliye Bakanlığından, Askerse askerlik şubesinden Savunma Bakanlığından sorarak öğrenmeye çalışır (Tebligat tüzüğü md. 13). Tebligat tüzüğünün 13. maddesine göre yapılan soruşturmaya rağmen ikametgahı, oturduğu yer veya işyeri bulunamamış ise o halde kişinin adresinin meçhul olduğu kabul edilerek (Teb. Tüz. m. 46) ilanen tebliğe karar verilebilir. Ancak belirtilen soruşturma biçimi sınırlayıcı değildir. Nitekim aynı maddenin ikinci fıkrasında bu durum açıklığa kavuşturulmuş, Tebligatı çıkaran merciin lüzum görmesi halinde adres soruşturmasını özel kuruluşlardan, dairelerden de yapması gereği ilk cümlede vurgulanmıştır. Belirtilen özel ve resmi kuruluşların içinde adres tesbitinin yapılabileceği Nüfus, Tapu İdareleri, Belediye, Sivil Savunma gibi kuruluşlarda vardır.
Davada savunma hakkıyla sıkı sıkıya ilişkili olan adres araştırmasının davalının boşanmadan sonra nüfusa kayıtlı olduğu yer belirlenmeden zabıtaya davalının açık kimliği gösterilmeden yaptırılan bir inceleme ile sınırlı tutulması savunma hakkının kısıtlanmasına yol açabilecek bir durum yaratabilir.
O halde adres araştırmasının geniş bir çerçeve içinde ele alınması soruşturmanın çok yanlı yapılması gerekir.
İlan kendisine tebligat yapılacak kimsenin öğrenmesini en uygun şekilde ulaşacağı umulan bir gazete ile yapılır. (Teb. Tüz. m. 47/2). Ayrıca varsa tebliği çıkaran merciin bulunduğu yerdeki yerel gazetelerden birine de ilan verilir. Bundan sonra tebliğ edilecek belgeler bir ay sûre ile tebliği çıkaran merciin herkesin kolayca görebileceği bir yerinde mahkeme divanhanesinde askıya çıkarılır. (Teb. Kan. 35. Md. bu fıkra çıkarıldı, Nizamname 55 paralel olarak düzeltilmedi)
Belirtilen inceleme ve soruşturmayı kapsamayan adres araştırılmasıyla yetinilerek adresin meçhul olduğunun kabul edilmesi ve bunun sonucu olarak tebligatın ilanen yapılması savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır.
İlanen tebligat en son başvurulacak bir çaredir. O nedenle adres araştırılmasının titizlikle ve kararlılıkla yapılması zorunluluğu açıktır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 73. maddesi uyarınca taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunma için mahkemeye çağırılmadıkça haklarında hüküm kurulamaz. Olayımızda davalının usulüne uygun olarak çağrılmadığı, savunma hakkının kısıtlandığı anlaşıldığından, yokluğunda yapılan tahkikat sonunda oluşturulan hükmün bozulması gerekmiştir. ..” Y. 2. HD. E: 2000/3808, K: 2000/3900 sayı, Tarih: 30.03.2000, kararı, 1086 s. HUMK. m. 73, 7201 s. Tebligat K. m. 10, 28, 35, Teb. Tüz. m. 13, 46)
Yüce Yargıtay’ın bu kararında ileri sürdüğü ve titizlik gösterdiği gerekçelerde görüldüğü gibi, asıl olan Yurttaş’lara ulaşmadan hakkındaki dava ve icra takiplerinin sonuçlandırılmaması, borçlu ve isim benzerliği olup olmadığı belirlenmeden cebri icrayla gıyabında mallarının haczedilip satılmaması, davalarda haklı veya haksızlığını kanıtlama ve savunma hakkı verilmeden davaların neticelenmemesidir.
Günümüzde iletişim, elektronik ve bilgisayar gelişmeleri karşısında, Kamu Kurum Kuruluşları ile Adli birimlerin Vatandaşlarının adreslerinin bulamaması, ikametgah ve işyeri adreslerine ulaşamaması kabul edilemez.
Yıllar önceki Tapu Müdürlüğü, Trafik Tescil Müdürlüğü, Ticaret Sicil Müdürlüğü, Vergi Dairesi Müdürlüğü... gibi Kamu kurum ve kuruluşlarında görülen adreslerden, daha sonra defalarca taşınma, nakil, emeklilik, tayin... gibi sebeplerle adresin değişmiş olduğu halde, bu gibi taraflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicilleri tarafında bildirilen muhatabın eski adreslerine tebligatın asılarak hakkındaki takip ve davaların neticelenmesi önü alınmaz haksızlıklara neden olmaktadır.
Ticari senede dayalı bir icra takibiyle ilgisi olmayan borçlunun, emeklilik veya başka sebeplerle taşındığı yeni adresine ulaşılmadan, yıllar önce satın aldığı taşınmazın Tapu Kaydına, aslında kapattığı işyerinden dolayı Vergi Dairesi Müdürlüğüne seneler önce bildirdiği adresine veya daha önce satın aldığı ve Noter’den devrettiği halde yeni alan müşterinin üzerine geçirmediği vasıtasının trafik kaydında yazılı adresine T. Yasa’sının 35. Maddesine göre tebligatın asılarak yapılması, taşınmazının hac
zedilip satılması, gıyapta davaların sonuçlanması İnsanları zor durumda bırakmaktadır.
MK’nın 2. maddesi evrensel nitelikte bir madde olduğundan resen gözetilmeli, Vatandaşa ulaşabilmenin yol, yöntem ve yasal düzenlemeleri yapılmalıdır. Örnek olarak Vatandaşlık numarası yoluyla, elektronik ortamda insanların bütün ev ve işyeri adreslerine ulaşılması sağlanarak, Apartman Yöneticileri, İşyeri, han, Kooperatif vs. işletenleri, Kamu Kurum ve Kuruluş Yetkilileri adresleri belirlenecek Kurum birimine bildirmesi yükümlülüğü verilmek suretiyle “kayıtlı vatandaş” sistemine ulaşılmaya çalışılmalıdır.
Diğer yandan, Tebligat Tüzüğü’nün 55. maddesi, Yasa’nın 35. Maddesine uygun olarak düzenlenmeli, tebligatın divanhaneye asılması uygulamasına son verildiğinden, “ bir ay divanhanede asılı kalma” kaldırılarak Yasa ile Tüzük birbirine uyumlu hale getirilmelidir.
3 T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Adres Bildirme Yükümlülüğü” Yasa Tasarısıyla;
Bütün vatandaşlara adres bildirme yükümlülüğü getiriliyor. Adres Bilgi Sistemi Yasa Taslağına göre, beyan yükümlülüklerini yerine getirmeyen kişilere 250 YTL para cezası öngörülüyor. Bunun tekrarı halinde ise ceza iki katından fazla olabilecek.
İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan taslağa göre, nüfus kütüklerinde kayıtlı kişilerin ikamet adresleri, "Adres Bilgi Sistemi"nde toplanacak. Bunun için Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından "standart adres formatı" oluşturulacak.
Taslakla, kişilere daimi ve geçici ikamet adreslerini bildirme yükümlülüğü getirilecek. Bildirim, adres beyan formuyla nüfus müdürlüklerine yapılacak. Küçüklerin ve kısıtlıların adresleri veli, vasi, kayyım, bunların bulunmaması halindeyse, çocuğun büyük ana, büyük baba veya ergin olan kardeşleri ya da çocuğu yanında bulunduranlar tarafından bildirilecek. Adres bildirimi, şahsen veya postayla yapılabilecek.
Adres beyanı ile yükümlü kişiler, ikamete ilişkin değişiklikleri yirmi gün içinde nüfus müdürlüklerine bildirmek zorunda olacaklar. Konut sahipleri, apartman ve site yöneticileri, resmi ve sivil lojman idareleri gibi sorumlular, sorumluluk alanlarındaki ikamete ilişkin değişiklikleri muhtarlarla işbirliği içinde takip etmekle yükümlü olacaklar.
Muhtarlar da, bu yasa uyarınca nüfus müdürlüklerince kendilerine iletilen adres bildirim listelerini incelemek, mahallindeki ikamet değişiklikleri ile karşılaştırmak ve varsa bildirilmemiş olan değişiklikleri her ayın son iş günü bağlı bulunulan ilçenin nüfus müdürlüğüne bildirmekle yükümlü olacaklar.
Yasa taslağına göre, beyan yükümlülüklerini yerine getirmeyen ergin kişiler 250 YTL para cezası ile cezalandırılacaklar. Bunun tekerrürü halinde ise verilecek ceza iki katından az olamayacak.
Adres Bilgi Sistemi ile ilgili yasa taslağı yasallaştığında, özellikle Yargı, Devlet Kurum ve Kuruluşları ile mahalle muhtarlıkları, elektrik, su, doğalgaz ve telefon şirketlerinin.... aradıkları kişinin adresine ulaşmaları için birkaç saniye yeterli olacaktır.
Tasarının Kanunlaşması aşamasında, Muhtar, Nüfus, Tapu, Telefon Şirketleri, Han ve Apartman Yöneticileri, İşveren temsilcilerinden.... adres bildirimi yükümlülüğü olanların, bu görevlerini yapmamaları halinde “bir dönem muhtar olamamaları, Apartman ve han... Yöneticiliği yapamamaları, bir seçim dönemi uy kullanamamaları..” gibi yaptırımların getirilerek Yasa’nın ciddi uygulanması sağlanmalıdır.
BÖLÜM B
DAİRE PERSONELİNİN KUSUR ve EYLEMLERİNDEN
DOLAYI, AMİRİN TAZMİNATA MAHKUM EDİLMESİ:
Yüce Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2003/4573 Es. 10365 K. Sayı ve 22.09.2003 tarihli kararı şöyledir;
Özet: İcra Müdür Yardımcıları her ne kadar İcra Müdürü’nün gözetim ve denetiminde çalışırlarsa da sorumlulukları içindeki dosyalarla ilgili aldıkları kararlar nedeniyle İcra Müdürü ile birlikte sorumlu olurlar.
“… Davacı…. Bakanlığı vekili Av. N. Tarafından, davalılar F. Ve diğerleri aleyhine 06.06.2001 gününde verilen dilekçe ile rücuan tazminat istenmesi üzerine Mahkemece yapılan yargılama sonunda, “ davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.10.2002 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı F. Vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1 Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve ayrıca davalı M. İle ilgili temyiz itirazları reddedilmelidir.
2 Davalı F.nin diğer davalı Ş ile ilgili temyiz itirazlarına gelince, dava icra müdürlüğünün hatalı işlemi nedeniyle ödenen tazminatın rücuen tahsiline ilişkindir. Mahkemece sadece davalı F’nin sorumluluğuna karar verilerek diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmiş ve karar davalı F. Tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davalı F. İcra Müdürü davalı Ş. İse İcra Müdür Yardımcısı olarak aynı yerde görevlidirler. Davalıların görevli olduğu İcra Müdürlüğünde yapılan bir ilamsız icra takibine borçlu süresinde itiraz etmiş olduğundan takibin durmasına karar verilmesi gerekirken, işlemlerin devam ettirildiği görülmektedir. Söz konusu dosyada borçlunun itiraz dilekçesinden sonraki işlemlerle ilgili ilk kararı İcra Müdür Yardımcısı Ş. almış ve takibin durmasına karar vermesi gerekirken işlemleri sürdürmüştür. Böylece borçlunun adresinde haksız yere haciz yapılması nedeniyle davacı İİK’nın 5. maddesi uyarınca tazminat ödemek zorunda kalmıştır. İcra Müdür Yardımcıları her ne kadar İcra Müdürü’nün gözetim ve denetiminde çalışırlarsa da sorumlulukları içindeki dosyalarla ilgili aldıkları kararlar nedeniyle İcra Müdürü ile birlikte sorumlu olurlar.
Yerel Mahkeme’ce bu yön üzerinde durulmadan adı geçen davalı hakkında yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. Temyiz olunan kararın (2) sayılı bentte açıklanan nedenle davalı Ş. Aleyhine Bozulmasına, davalının diğer temyiz itirazlarının ise ‘(1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 22.09.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi….”
Yüce Mahkeme’nin saygıyla karşıladığımız bu kararına karşı görüşümüzü belirtme gereği doyulmuştur.
I Bir dairede birden fazla çalışanın bulunması halinde, bir kamu görevlisinin yaptığı yanlış iş veya verdiği kararların Kanun’a muhalif olmasından, hadiseye uygun bulunmamasından veya işlemin geciktirilmesinden dolayı usulsüz işlem veya kararı veren görevli sorumlu olmalıdır.
Suç veya yanlış işlemin eylem ve fikir birliği içinde işlenmediğinin anlaşılması halinde Amirin sorumluluğu; suçun şahsiliği ilkesine bağlı olarak temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar dikkate alınarak, suçun ayrıntısını bilen ve oluşumunda rolü olan Müdür’e ait olabilir. Buna göre, temsil yetkisinin bölüşümüne ilişkin önceden belirlenen “iş bölümü cetveli” gözetilmeli, Daire personeline verilen görevler cümlesinde, bu görevini yaparken ve bağımsız olarak Yargı Denetiminde Müdür Yardımcısı kararını verirken bu kanuna aykırı ve işe uygun olmayan kararın ayrıntısını daire amiri bilmiyorsa, oluşumunda rolü yoksa, Daire Müdürüne sorumluluk yüklenmemesi gerekir.
II Direktörün görevi, kamu adına yetkili olduğu dairenin sevk ve idaresinde Yasalar ışığında sağlamak, personelin yetki, görev, tahsil, eğitim, beceri.. kıstaslarını gözeterek işbölümü yapmaktan ibarettir. Verilen görev ve sorumluluğun Yasa ve işin özelliğine göre yapılmaması halinde, daire amirinin görevi Devlet Memurları Yasası’nın 125. maddesine göre disiplin amirleri yönetmeliğini uygulamak ve disiplin soruşturması yapmaktır.
Olayda, Müdür Yardımcısının eksik bıraktığı işlemden haberdar olan Müdür’ün ancak Disiplin Amirleri Yönetmeliğine göre işlem yapmamasından dolayı sorumluluğu olabilir.
III Kamu İdaresinin yürütülmesinde, daire amirleri tek başına bütün hizmetleri yürütemeyeceğine göre, iş bölümü yaparak görev dağıtılmalıdır. Daire işleri kül halinde olmakla birlikte, kendisine tevdii edilen işleri her kamu görevlisinin Özel Yasa ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ışığında yapması “Kamu Görevlisi” olmanın gereğidir.
a 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nu 10. Md.sine göre; AMİR DURUMDA OLAN DEVLET MEMURLARININ GÖREV VE SORUMLULUKLARI; (Değişik: 2670 12.5.1982) “…Devlet memurları amiri oldukları kuruluş ve hizmet birimlerinde kanun, tüzük ve yönetmeliklerle belirlenen görevleri zamanında ve eksiksiz olarak yapmaktan ve yaptırmaktan, maiyetindeki memurlarını yetiştirmekten, hal ve hareketlerini takip ve kontrol etmekten görevli sorumludurlar.
Amir, maiyetindeki memurlara hakkaniyet ve eşitlik içinde davranır. Amirlik yetkisini kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen esaslar içinde kullanılır.
Amir, maiyetindeki memurlara kanunlara aykırı emir veremez ve maiyetindeki memurdan hususî bir menfaat temin edecek bir talepte bulunamaz, hediyesini kabul edemez ve borç alamaz., …..”
b Madde 11’e göre; DEVLET MEMURLARININ GÖREV VE SORUMLULUKLARI: (Değişik: 2670 12.5.1982) “….Devlet memurları kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen esaslara uymakla ve amirler tarafından verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü ve görevlerinin iyi ve doğru yürütülmesinden amirlerine karşı sorumludurlar.
Devlet memuru amirinden aldığı emri, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Amir emrinde israr eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yapmağa mecburdur. Ancak emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir.
Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez, yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz…..”
c Madde 12’ye göre; KİŞİSEL SORUMLULUK VE ZARAR; (Değişik: 2670 12.5.1982) “….Devlet memurları, görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.
Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır…..” hükümlerine amirdir.
Somut olayda, Daire Müdürü Yardımcısının yaptığı yanlış işlemden haberdar olması durumunda Disiplin Amirleri Yönetmeliği ve 657 Sayılı devlet Memurları Yasası’nın 125. Maddesine göre Disiplin işlemi yapması, iş ve kararından dolayı zarar gören tarafa karşı şahsen sorumluluğunun söz konusu olması lazımdır.
Başka bir deyişle Daire Müdürü’nün, personelinin zararından sorumlu tutulabilmeleri için, suçun ayrıntısını bilmesi, suçun oluşumunda rolünün somut, açık ve kesin olgularla belirgin olması, aktif bir eylemi sonucunda zararı önleyebilecek durumda olması gerekir.
Vaki itiraz üzerine ilamsız takibi durdurmayan ve itirazı fark etmeyerek haciz kararı veren Müdür Yardımcısı’nın işlemlerini daire amirinin fark edebilmesi için dosyaları adım adım takip etmesi gerekir. Kaldı ki bağımsız karar verme yetkisi olan kamu görevlisi Müdür Yardımcısı’nın, verdiği kararın ve yaptığın işin Kanun’a aykırı ve işin özelliğine uygun olmaması halinde İİK 16. Maddesine. göre işleminin şikayet yoluyla Yargı’ya intikal etmesi ve Mahkeme kararıyla düzeltilmesi gerekir. Müdür, Yardımcının kararını bozamayacağına, işe almada ve eğitiminde özensiz davranışı söz konusu olmadığına göre, birlikte sorumlu olmaları da söz konusu olmamalıdır.
Yasa ve uygulamaya uygun olmayan personelin yaptığı iş ve verdiği kararlara haberdar olan daire amirleri, kasıt, ihmal, savsaklama, suistimal veya yazılı emirlere uymamak suretiyle işlem yapıldığını anlar ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğine göre gerekli incelemeyi yapmazsa, bu kusurundan dolayı sorumluluğu söz konusu olabilir.
Aksi halde, asıl suçu işleyen doğrudan sorumlu tutulmaz ise, kamu personeli disiplini, toplam kalite, verimlilik, mesleki eğitim ve öğrenme yolları kapanacaktır.
Diğer taraftan, İİK 62/son maddesinin emredici hükmü dairesinde, itiraz eden borçluya bedava ve pulsuz bir belge verilir. Uygulamada genellikle birden fazla nüsha şeklinde yazılan itiraz dilekçesi örneğine, “aslı alındı” yazılıp imzalanmak ve daire kaşesi vurularak borçlu yana teslim edilir veya bu emredici hükme göre borçlunun talepte bulunup belge aldığı varsayılır.
Dosya evrakları içinde itiraz dilekçesine ulaşmadığından yanlış haciz kararı verilmiş olsa bile, hacze gidilen borçlunun, itiraz ettiğine dair İİK.62/son md. göre dairede aldığı “itiraz edilmiştir” belgesini haciz uygulayan memura göstererek cebri icrayı durdurabilmesi olanağının da düşünülmesi gerekirdi.