YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E: 2007/13-642 K: 2007/704 T: 03.10.2007
BORÇLAR HUKUKU •VEKİLİN BORÇLARI
• VEKİLİN KUSURLU EYLEMİ•NEDENSELLİK BAĞI
• VEKİLİN DOĞAN ZARARDAN SORUMLULUĞU
(BK m. 32, 98, 321, 388, 389, 390)
Özet: Vekalet sözleşmesi bir güven ilişkisi
olduğundan, vekil vekalet görevini özen ve
sadakatle icra etmekle yükümlüdür.
Vekilin sorumluluğu hizmet sözleşmesinde
işçinin sorumluluğu için saptanmış olan
kurallara göre belirlenir. Bu sorumluluk her
türlü kusuru kapsar. Bu nedenle vekilin kusuru
haŞf de olsa sorumluluktan kurtulamayacaktı
r.
Ancak, vekilin görevini gereği gibi yerine
getirmemiş olmasından dolayı bir zararın
doğduğu iddia ediliyor ise; vekilin kusurlu
eylemi ile zarar arasında nedensellik bağının
bulunması gerekir. Söz konusu nedensellik
bağı olmadan vekilin zarardan sorumlu olacağı
kabul edilemez.
Taraşar arasındaki "Maddi ve Manevi Tazminat" davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda; İ. Asliye 12. Hukuk Mahkemesi'nce davanın
kısmen kabulüne dair verilen 28.10.2004 gün ve 2004/129-590 sayılı kararın
incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk
Dairesi'nin 27.05.2005 gün ve 2005/2924-9213 sayılı ilamı ile,
("...Davacı, İ. 4. Noterliği'nin 16.12.1999 tarih ve 22919 yevmiye nolu
genel vekaletnamesi ile, avukat tayin ettiği davalıya borçluları… G.R.Turizm
Tek. Ve H. olan 30.11.1999 vadeli 2.500.000.000.-TL'lik çekin icra vası
tasıyla tahsili ve Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulunması için yetki
ve görev verdiğini, ancak davalının Cumhuriyet Savcıhğı'na şikayette bulunmadığı
nı, baroya şikayeti üzerine uyarı cezası aldığını, mesleki kusuru
nedeniyle alacağının tahsilinin imkansız hale geldiğini, ruh halinin bozulduğ
unu ileri sürerek 5.000.000.000 TL maddi ve 5.000.000.000 TL manevi
tazminatın yasal faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalı, söz konusu çekin kendisine icra takibi için verildiğini, borçlular
için icra takibi yaptığını, ancak haczi kabil malları olmadığını, davacının ic-
2526 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
ra masraşarını dahi vermediğini, Cumhuriyet Başsavcılığına şikayetin bizzat
davacı tarafından yapılacağını, şikayette bulunulsa dahi kişilerin ekonomik
sebeplerle hapis cezası almasının engellenmiş olması nedeniyle istenilen
sonuca ulaşılmayacağını savunarak davanın reddini dilemiş; sonradan
verdiği dilekçe ile de zamanaşımı deŞnde bulunmuştur.
Mahkemece, davalının süresinde yapılmayan zamanaşımı savunması-
nın reddiyle, tahsilde tekerrür olmamak koşulu ile 4.219.270.834 TL maddi
tazminatın dava tarihinden yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya
verilmesine ziyade maddi tazminat ile koşulları oluşmayan manevi tazminat
istemlerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz
edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici
nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmaması
na göre davanın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava hukuksal nitelikçe; BK'nın 390. maddesine dayalı avukat olan
vekilin sorumluluğuna ilişkindir. BK'nın 390. maddesi vekilin vekaleti icrada
özen ve sakat göstermesi borcunu düzenlenmiş bulunmaktadır.
Vekalet sözleşmesi, sonucu itibariyle bir güven ilişkisi olduğundan vekalet
konusunun yerine getirilmesinden vekile düşen başlıca yüküm onu
özen ve sadakatle icra etmesidir. BK'nın 390/1. maddesi özenle ifa borcunun
sınır ve kapsamını çizmiştir. Anılan madde hükmüne göre vekilin sorumluluğ
u genel olarak hizmet sözleşmesinde işçinin sorumlu olduğu hükümlere
tabidir. Vekilin özenle ifası, hizmet sözleşmesinde olduğu gibi, sözleşmenin
hükümlerine BK'nın 321. maddesinde açıklanan işçinin özen ve
sadakat borcuna ilişkin unsurlara göre belirlenecektir. BK'nın 390/2. maddesine
göre vekil, müvekkile karşı vekaleti iyi bir surette ifa ile mükelleftir.
Vekilin özenle ifada bulunduğunun kabulü için tedbirli ve basiretli şekilde
hareket etmesi gereklidir. BK'nın 32 ve 98. madde hükümleri her türlü kusuru
kapsar. O nedenle vekilin kusuru pek haŞf olsa dahi sorumluluktan
kurtulamayacaktır. Yine sadakatle ifa, müvekkilin yararına ve onun arzuları
na uygun olarak hareket etme borcunu kapsar. Sadakatle ifa genel bir
anlatımla, objektif iyi niyet kurallarına uygun olarak ifa şeklinde tanımlanmaktadı
r (Bkz: Hatemi/Şerozan/Arpacı, Borçlar Hukuku Özel Bölüm, İst.
1992 sh. 319, 320).
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde, davacının
alacaklısı olduğu çekin tahsili için davacı tarafından davalı avukata genel
vekaletname verilmiş, davalı tarafından da çekin tahsili için icra takibine
girişilmiş; ancak 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek
Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun'a göre Cumhuriyet Başsavcılığı-
na şikayette bulunulmadığı, dosya içeriği bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadı
r. Öyle ki davalı avukat 1. Barosu Disiplin Kurulu'nun 10.05.2001 tarih
ve 10/30 sayılı kararı ile "yakınılan avukatın vekaletname aldığı bir işte
tüm hukuki hizmetleri bizzat kendisinin vermesi gerektiğinden soruştur-
Yargıtay Kararları 2527
ma konusu çeke ilişkin Cumhuriyet Savcılığı'na müracaat etmediği tartışması
z bulunduğundan, avukatlık mesleğinin icrasında daha dikkatli davranı
lması gerekliğinden yakınılan Avukat Ö'nün 1136 Sayılı Yasanın 134
(02.05.2001 tarih 4667 Sayılı Yasa ile dcğişik) ve 135/1. maddeleri uyarı
nca uyarma cezası ile cezalandırılmasına…" cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
Durum böyle olunca davalının, vekalet görevini özen ve sadakatle yerine
getirdiğinden söz edilmez.
Mahkemece, davalı vekili süresinde 3167 Sayılı Yasaya göre çek keşidecileri
hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunması halinde
davacı müvekkili lehine olumlu bir sonuç alınıp alınmayacağının incelenmesi
gerekir. Çünkü tazminat hukukunda sadece eylemin yasaya veya
sözleşmeye aykırı olması yetmez. Bu eylem sonucunda bir zararın doğmuş
olması ve zararla eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunması gerekir.
Az yukarıda açıklandığı üzere davalı avukatın vekillik görevini ihmal
etmesinde kusurlu davrandığı anlaşılmakta ise de bu kusurdan dolayı davacı
nın bir zararının doğmuş olup olmadığının belirlenmesi zorunludur. Bu
nedenlerle Cumhuriyet Başsavcılığı'na süresinde şikayet edilmesi halinde
hazırlık tahkikatı veya Asliye Ceza Mahkcmesindcki yargılama ile çek bedelinin
davacıya çek keşidecileri taralından ödenmesi yönünden bir sonuca
ulaşmasının saptanması gerekir. Mahkemece bu hususta dava dosyası
içerisindeki deliller ve keza taraşarın bu hususta göstereceği diğer deliler
toplanarak süresinde Cumhuriyet Başsavcılığı'na çek keşidecilerinin şikayet
edilmesi halinde çek bedelinin tahsili yönünde bir sonuca ulaşmasının
kabil olup olmayacağı hususunun araştırılarak sonucuna uygun bir karar
verilmesi gerekir. Mahkemece bu yön incelenmeden davanın kabulü yönüne
giderilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir...") gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereğ
i görüşüldü:
Dava, avukat olan davalının özen ve sadakat borcuna aykırı davranmak
suretiyle müvekkili davacıya zarar verdiği iddiasına dayalı, maddi ve
manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı B, davalıyı 16.12.1999 tarihli vekaletnameyle vekil olarak atadığı
nı ve hamili olduğu 30.11.1999 tarihli, 2.500.000.000 TL bedelli çek
bedelinin icraen tahsili, Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulunulması
konusunda kendisine görev ve yetki verdiğini; davalının icra takibini baş-
2528 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
lattığını, ancak, Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet dilekçesi vermediğini,
sonuçta çek bedelinin tahsil edilemediğini, İ. Barosu'nun davalıyı bu ihmali
nedeniyle cezalandırdığını ileri sürerek, 5 milyar TL. maddi, 5 milyar
TL. manevi olmak üzere toplam 10 milyar TL tazminatın yasal faiziyle birlikte
davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Ö, kardeşinin arkadaşı olan davacının zor durumda olduğunu
bildirmesi nedeniyle vekillik görevini üstlendiğini, çeke dayalı olarak
17.12.1999 tarihinde icra takibi başlattığını, keŞle 23.12.1999 günü tebligat
yapıldığını ancak, adresten taşınması nedeniyle borçluya tebligat yapı
lamadığını, borçlunun ve keŞlin dolandırıcı olduklarını, haklarında birçok
icra takibi bulunduğunu, eski bir bilgisayar ve faks makinesi dışında
haczi kabil malın mevcut olmadığını; davacının, çekle ilgili olarak
Cumhuriyet Savcılığı'na bizzat şikayette bulunacağını bildirmesi nedeniyle
kendisinin dilekçe vermediğini, kaldı ki, çek şikayetinin yapılabilmesi
için gereken vekalet harcı, fotokopi masrafı gibi masraşarı da ödemediğini,
kendi cebinden yaptığı icra takip masraşarının dahi davacı tarafından
verilmediğini, esasen, Anayasa'daki yeni düzenleme nedeniyle karşılıksız
çek keşide etmek suçundan dolayı hapis cezası uygulanamadığı için,
3167 Sayılı Kanun çerçevesinde çeke dayalı şikayette bulunulmuş olması
halinde dahi, istenilen sonucun elde edilemeyeceğini cevaben bildirmiştir.
.
Yerel mahkeme, davalı avukatın, davacının hamili olduğu çekin tahsilini
sağlamak için, borçlu hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na karşılıksız
çek keşide etmek suçundan şikayette bulunması gerekirken, bulunmadı-
ğı; icra takip dosyasında alacağın tahsili için yapılması gereken bir kısım
işlemleri yapmadığı, dosyayı takipsiz bıraktığı, böylece özen borcuna aykı
rı hareket ettiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 4.219.270.834
TL maddi tazminatın 26.10.2001 dava tarihinden itibaren yasal faiziyle
birlikte davalıdan tahsiline, manevi tazminat isteminin reddine karar vermiş;
özel daire, davalı vekilinin temyizi üzerine bu hükmü, yukarıdaki gerekçeyle
bozmuştur.
Davalı avukatın, davacının hamili olduğu çekle ilgili olarak, keşideci
ve ciranta durumundaki borçlular hakkında icra takibi başlattığı, ancak,
karşılıksız çek keşide etmek suçundan Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet
dilekçesi vermediği, bu nedenle, davacının şikayeti üzerine baro tarafından
uyarma cezasıyla cezalandırıldığı, sonuçta çek bedelinin tahsil edilemediğ
i çekişmesizdir.
Davalının, Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet dilekçesi vermeyi ihmal
etmek suretiyle, özen ve sadakat borcuna aykırı davrandığı hususu hem
yerel mahkemenin hem de özel dairenin kabul ündedir. Bilirkişi raporunda,
davalının, başlattığı icra takibinde yapılması gereken işlemler yönünden
dahi ihmalinin bulunduğu belirtilmiş ise de; dava dilekçesinde davalı
nın kusurlu davranışı Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet dilekçesi verilme-
Yargıtay Kararları 2529
mesi olgusuyla sınırlandırıldığı gibi, bozma ve direnme kararlarının içerik
ve kapsamlarına göre, bu yönden Hukuk Genel Kurulu önüne bir uyuşmazlı
k da gelmemiştir.
Açıklanan duruma göre, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlı
k; davalının ilımali ile davacının zararı arasında uygun nedensellik bağı
bulunup bulunmadığının saptanması açısından, Cumhuriyet Savcılığı'na
süresinde şikayette bulunulması halinde, çek bedelinin tahsili yönünden
bir sonuca ulaşılmasının mümkün olup olmayacağı konusunda mahkemece
araştırma ve değerlendirme yapılmasının gerekip gerekmediği noktası
ndadır.
Özel daire bozma ilamında da belirtildiği üzere, tazminat hukukunda
sorumluluktan söz edilebilmesi için, sadece eylemin yasaya veya sözleşmeye
aykırı olması yeterli değildir; eylem sonucunda bir zararın doğmuş
olması ve zararla eylem arasında uygun nedensellik bağının bulunması
da gerekir. Zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağının bulunup
bulunmadığı hususu, her somut olayın kendine özgü yapısı içerisinde bir
değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Somut olayda, davalı taraf, aşamalarda, karşılıksız çek keşide etmek
suçundan Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet dilekçesi verilmiş olması halinde
dahi sonucun değişmeyeceğini, zira; söz konusu çekin batak tabir
edilen, tahsil kabiliyeti olmayan bir çek olduğunu, keşideci şirketin kapanmı
ş olmasının da bunu teyit ettiğini, şirketin yetkili temsilcisi hakkında,
düzenlediği başka karşılıksız çekler nedeniyle yapılan hazırlık soruşturmaları
bulunduğunu bildirmiş ve bu dosyalarla ilgili araştırma yapılması
nı istemiştir.
Bu durumda, yerel mahkemece yapılması gereken; davalının anılan
savunması üzerinde durulup, taraşarın konuya ilişkin delil ve karşı delillerini
eksiksiz şekilde toplandıktan sonra; davalı tarafından Cumhuriyet
Savcılığı'na süresinde şikayette bulunulması halinde, çek bedelinin
tahsili yönünden bir sonuca ulaşılmasının mümkün olup olmayacağı hususu
tartışılıp değerlendirilmek, böylece, eylem ile zarar arasında nedensellik
bağı bulunup bulunmadığı saptanmak suretiyle, ortaya çıkacak uygun
sonuç çerçevesinde bir karar vermektir.
Yerel mahkemenin açıklanan şekilde bir araştırma ve değerlendirme
yapmaksızın, davalının ihmali davranışı ile davacının zararı arasında nedensellik
bağı bulunduğunu peşinen kabul etmek suretiyle hüküm kurması
ve eksik incelemeye dayalı bu hükmünde direnmesi usul ve yasaya
aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
2530 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008