İmar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre Nezih Sütçü1
A- iMAR PLANLARININ HUKUKi NiTELiĞi
imar planlarının kentin gelişimi ve biçimlenmesinde çok büyük önemi
olduğu tartışmasızdır. Uygulamada, özellikle belediyelerin imar yetkilerini
kötüye kullandıklarına sıklıkla rastlamaktayız. Meclis gündemleri incelendiğ
inde, gündemlerin plan tadilatları ile yüklü olduğu görülmektedir.
idareler, bu plan tadilatlarının raporlarını, hangi gerekçelerle yapıldıklarını
çoğunlukla gizlemektedirler. Belediyelerde en büyük yolsuzlukların imar ve
ihale rantından kaynaklandığını düşünüyoruz.
idarelerin hukuka aykırı uygulamalarına engel olmak üzere açılan
davalarda zaman kaybını önlemek için usul kurallarını iyi bilmek
gerekmektedir. Bu usul kuralları içinde süreaşimı önemli rol oynamaktadır.
Bu çalıflmada, imar planlarına karşı dava açma sürelerin nasıl belirlenmesi
gerektiği üzerinde durulmuştur.
idari işlemlerin birel veya düzenleyici nitelikte olup olmadığı, bu
işlemlere karşı açılacak davalardaki sürenin tespitinde etkili olmaktadır.
imar planları ile genel, soyut, objektif ve sürekli nitelikte kurallar
koyulduğundan, imar planlarının düzenleyici işlem niteliğinde olduğu
kabul edilmelidir2.
B- iMAR PLANLARINA KARfiI DAVA AÇMA SÜRESi iLE iLGiLi HUKUKi
METiNLER VE SÜRELERiN HUKUKi NiTELiĞi
Dava açma süreleri iYUK m.7-11 arasında düzenlenmıştir3.
(1) Bursa Barosu Avukatı.
(2) SANCAKDAR, Oğuz, Belediyenin imar Planı Yapması – Değiştirmesi ve iptal Davası, Ankara, 1996 s.
59; GÖZÜBÜYÜK, fieref/ TAN, Turgut, idare Hukuku, C 1, Ankara, 1998, s. 111-112; KALABALIK, Halil, imar
Hukuku, Ankara, 2002, s. 161; GÖZLER, Kemal, idare Hukuku Dersleri, Bursa, 2002, s. 211-213.
(3) “Dava Açma Süresi” başlıklı iYUK 7 ve devamındaki maddelerde;
MADDE 7 - 1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Daniştayda ve
idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
2. Bu süreler
a) idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,….. tarihi izleyen günden başlar…..
4. ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak
bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine
birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemış olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline
engel olmaz.
Sürelerle ilgili Genel Esaslar
MADDE 8 - 1. Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
idari yargıda süreler kamu düzeni ile ilgili olup yargılamanın her
aşamasında süreaşimının bulunup bulunmadığı resen dikkate alınır4.
Sürelerin durması (iYUK m.11) yanında, uygulama işlemi nedeniyle düzenleyici
işlemlere karşı her zaman dava açılabilmesi (iYUK m.7/4), dava açma
sürelerinin hak düşürücü nitelikte olmadığını gösterir. Buna göre, idari
yargıda dava açma süreleri kendine özgü nitelik taşımaktadır5.
Sürelerin zorlayıcı (mücbir) sebeplerle uzamasına dair yasal düzenleme
bulunmadığından, bu konuda oldukça tutucu davranılmaktadır6.
idari işlemlerin ikinci kez tebliğ edilmesi ile idari dava açma süresinin
işlemeye başlamayacağına dikkat edilmelidir7.
AY m. 125/3 de, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı
bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmışken, iYUK m.8/2 de yazılı bildiri-
3028 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
2. Tatil günleri sürelere dahildir. fiu kadar ki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü
izleyen çalıflma gününün bitimine kadar uzar.
3. Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalıflmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara
vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.
Görevli Olmayan Yerlere Başvurma
MADDE 9 - 1. (Değişik: 3622 - 5.4.1990) Çözümlenmesi Daniştayın, idare ve vergi mahkemelerinin
görevlerine girdiği halde, adlî ve askerî yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi
halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede
dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Daniştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma
tarihi olarak kabul edilir.
2. Adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik
kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava
açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir.
idari Makamların Sükutu
MADDE 10 - 1. ilgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için
idari makamlara başvurabilirler.
2. (Değişik: 4001 - 10,6,1994) Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmış sayılır. ilgililer
altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi
mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı,
isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi
işlemez. ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın
süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idarî makamlarca cevap verilirse,
cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.
Üst Makamlara Başvurma
MADDE 11 - 1. ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması,
değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan,
idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini
durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmış sayılır.
3. isteğin reddedilmesi veya reddedilmış sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar
ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır” denilmektedir.
(4) DiBGKK, 24.2.1973, 1970/1, 1.
(5) SANCAKDAR, s. 188; KAPLAN, Gürsel, idari Yargıda Dava Açma Süreleri, Ank. 2007, s. 22, 65 vd.
(6) Bu konudaki görüş ve eleştiriler içinz bkz. KAPLAN, s. 99 vd; CANDAN, Turgut, idari Yargılama Usulü
Kanunu, Ankara, 2005, s. 394-395.
(7) KAPLAN, s. 112-113; CANDAN, s. 395.
min yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlamasının Anayasaya aykırı
olduğu iddia edilmektedir.8 Kanımca, Anayasa ile dava açma süresi konusunda
verilen güvence ve hakkın kapsamının Yasa ile daha da genişletilmesi,
hak arama özgürlüğü (AY m.36) lehine sonuç doğurduğundan,
Anayasaya aykırı bir durum söz konusu değildir9.
C- iMAR PLANLARINA KARfiI DAVA AÇMA SÜRELERiNiN
iNCELENMESi
imar planları, ilana bağlı olarak (imar Kanunu m.8/b) yürürlüğe giren
düzenleyici işlemlerdir.
Planların Belediye ve mücavir alan sınırları içinde Belediye Meclisi,
Belediye ve mücavir alan sınırları dişındaki yerlerde de valilikçe onaylanması
nı müteakip bir ay (30 gün değil) süre ile ilan edilmesi gerekir. Bir aylık
ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. itirazlar ve planları belediye
meclisi veya valilik onbefl gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar (imar
Kanunu m.8/b,c).
fiimdi çeşitli olasılıklara göre imar planlarına karşı dava açma imkanları
nı inceleyelim.
1- iMAR PLANINA BiR AYLIK ASKI SÜRESi iÇiNDE iTiRAZ
EDiLMEMifiTiR
Buna göre, planlara askı süresi içinde itiraz edilmemişse, son ilan
tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde dava açılması gerekir. Planın
askıya çıktığı tarihten itibaren bir ay sonunda dava açma süresi işlemeye
başlamaktadır. 30 gün sonra değil! Örneğin 5 fiubat 2010 tarihinde askıya
çıkan plan, fiubat ayı 28 gün olduğu için bir ay sonra 5 Mart 2010 tarihinde
askıdan iner. Yoksa, 30 gün sonrası olan 02.03.2010 günü askıdan inmez.
30 veya 31 Ocak da askıya çıkan plan ne zaman askıdan inmelidir? Bize
göre HMUK m.161/2 kıyas alınarak, fiubat ayının son gününde askıdan
inmelidir.
işte ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 günlük dava açma süresi
işlemeye başlayacaktır (iYUK m.7/4). “ilan tarihini izleyen” ifadesi ile ilanın
son gününü izleyen tarih anlaşılmalıdır10. Yoksa ilanın başlangıcından
itibaren süre işlemez. Çünkü, askı süresi içinde, ortada kesin yürütülebilir
bir işlem yoktur. Kesinleşmemış bir işlem için ise dava açma süresinin
işlemesi düşünülemez. Gerçekten ilan sürecinin devam ettiği dilimde, idari
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3029
(8) CANDAN, s. 389.
(9) Aynı görüşte, KAPLAN, s. 88.
(10) KAPLAN, s. 288; Danıştay 6. D. 24.4.2003, 2002/416, 2571, ERGEN, Cafer, imar Planları, Ankara,
2006, (Plan), s. 688; Aynı doğrultuda, Danıştay 6. D. 8.10.2003, 2002/2573, 4717, ERGEN, Plan, s. 689;
Daniştay 6. D. 12.5.2003, 1431/2882, ERGEN, Plan, s. 690; Danıştay 6. D. 24.2.2000, 199/794, 1110,
ERGEN, Plan, s. 690-691; Daniştay 6. D. 18.1.2000, 1998/7002, 147, ERGEN, Plan, s. 692.
işlemin kesinleşmesi söz konusu olmaz. O nedenle askıya çıkmadan
yürürlüğe konan planın iptali gerekir.
“Onaylanmakla yürürlüğe giren imar planlarının kesinleşmeleri için
3194 Sayılı Yasa’nın 8. maddesi hükmüne göre bir ay süreyle askıya
çıkarılmak suretiyle ilan edilmeleri gerekirken, onaylandıktan sonra ilan
edilmeksizin uygulamaya konulan imar planı kanunda öngörülen prosedür
tamamlanmaksızın tesis edilmiş bir işlem olduğudan hukuka uygun
bulunmadığı gerekçesiyle iptal edilmiştir11.”
Resmi Gazete’de yayımlanan düzenleyici işlemler dikkate alınarak,
Kanunda “ilan tarihini izleyen gün” ifadesinin yer aldığını düşünmekteyiz.
Özellikle yönetmeliklerin Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren
bunlara karşı dava açma süresi başlamaktadır. O nedenle Kanunda ilanı
gerekli düzenleyici işlemler bakımından dava açma süresinin, son ilan
tarihinden itibaren başlayacağına dair düzenleme yapılması yerinde
olacaktır.
Yukarıdaki örneğe göre son ilan tarihi 5 Mart 2010 olduğundan, dava
açma gününün birincisi, 6 Mart 2010 tarihidir. Davanın en son 4 Mayıs
2010 tarihi mesai bitimine kadar açılması gerekmektedir.
Eğer dava açma süresi 4 değil de 8 Mayıs 2010 Cumartesi gününe denk
gelseydi, dava açma süresi 10 Mayıs 2010 Pazartesi mesai bitimine kadar
uzayacaktı (iYUK m.8/2).
iYUK m.8/2 de “…sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil
gününü izleyen çalişma gününün bitimine kadar uzar” denilerek, tatilin
resmi veya idari nitelikte olması bakımından bir ayrım yapılmadığından, söz
konusu kuralın, özellikle Bakanlar Kurulu Kararları ile getirilen idari izinler
bakımından da geçerli olması gerektiğini düşünüyoruz. Fakat bu konuda
Yüksek Mahkeme kararlarında birlik olmadığı ve idari izin günlerinin tatil
sayılmadığı yönünde ağırlıklı görüşlerin bulunduğu dikkate alınarak
temkinli davranılmalıdır12.
Yine, bu süre çalişmaya ara verme süresine (Adli Tatile) (1 Ağustos – 5
Eylül 2010 arasına, bu tarihler de dahil olmak üzere)13 denk gelseydi, dava
açma süresi, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi
3030 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(11) Daniştay 6. D. 28.11.2007, 2006/1403, 2007/6998, Özel Arfliv; Aynı doğrultuda, DiDDGK,
6.10.2005, 2003/518, 2406.
(12) CANDAN, s. 391; KAPLAN, s. 92.
(13) iYUK m.61/1-“Bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri her yıl Ağustos’un birinden eylülün befline
kadar çalişmaya ara verirler; HMUK m.175- (Değişik: 5219 - 14.07.2004 / m.2/B - Yürürlük m.15) Her sene
bilumum mahkemeler Ağustosun birinden Eylülün befline kadar tatil olunur. Ancak DiDDGK, “eylülün befline
kadar” ifadesi nedeniyle 5 eylülün adli tatil olmadığı görüşündedir, DiDDGK, 6.11.2008, 2006/3528, 1889;
Aynı doğrultuda, DiDDGK, 19.2.2009, 276/52; Danıştay 10. D. 17.2.2009, 1374/1112; Aynı doğrultuda,
CANDAN, s. 393. Burada Eylül’ün beflinin başına mı yoksa sonuna kadar mı tatilin süreceği hususu açık
değildir. Kanımca, sürelerle ilgili açık ve kesin olmayan durumlarda, sürenin hak arama özgürlüğü lehine
yorum yapılarak belirlenmesi uygun olur. O nedenle 5 Eylül’ün adli tatil içinde kaldığını düşünüyorum. Kaldı
gün (12 Eylül 2010 tarihine) uzamış sayılırdı (iYUK m.8/3). Ancak 12 Eylül
2010 Pazar gününe denk geldiği için davanın 13 Eylül 2010 mesai bitimine
kadar açılması gerekir (iYUK m.8/2).
Dava açma süresinin son gününün 6 Eylül 2010 (Pazartesi) gününe
denk gelmesi durumunda, bu günün mesai saati bitimine kadar davanın
açılması gerektiğine dikkat edilmelidir14. Sürenin sonu olan 6 Eylül,
Cumartesi günü olsaydı, yine 7 günlük ek süreden yararlanılamaz ve
davanın en geç 8 Eylül Pazartesi mesai bitimine kadar açılması gerekirdi.
Bunun yanında, dava açma süresinin sonu adli tatil içine, resmi tatil
nedeniyle rastlarsa, sürenin ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten
itibaren yedinci günün sonuna kadar uzaması söz konusu olur. Örneğin,
sürenin son günü 31 Temmuz 2010 Cumartesi gününe denk geldiğinde,
süre tatil gününü izleyen çalıflma gününün bitimine (2 Ağustos 2010
Pazartesi gününe) kadar uzayacağından (iYUK m. 8/2), adli tatile rastlamış
olacaktır. Bu durumda, 13 Eylül 2010 mesai bitimine kadar dava açılabilecektir
15.
Yüksek Mahkeme, idare ve vergi mahkemelerinin bulunduğu metropol
(Büyükşehir Belediyesinin olduğu) illerde, ilçe asliye hukuk mahkemesine
kaydı yaptırılan dilekçe ile açılan davada, dava açma süresinin idari yargı
merci kaydına giriş tarihine göre hesaplanacağı görüşündedir16. iYUK 4.
maddesinde, dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrağın
… idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk
hakimliklerine … verilebileceği belirtilmektedir. Bir başka anlatımla asliye
hukuk mahkemesinin bulunduğu yargı çevresinde idari yargı mercii yoksa,
asliye hukuk mahkemesine dava dilekçesinin verilmesi mümkün olmalıdır.
Aynı Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde de olsa, ayrı bir idari yargı mercii
bulunmayan yerlere verilen dilekçeler bakımından, Kanunda öngörülmemiş
şekilde içtihatla bir ayrım getirilmesi hak arama özgürlüğünü engellediği
gibi, fonksiyon gaspına17 da neden olmaktadır.
iYUK 8. maddesindeki sürelerle ilgili esasların, idarenin cevap verme
süreleri bakımından uygulanmayacağı ifade edilmektedir. Örneğin, bir
olayda, 08.08.2000 tarihinde idareye başvurulmuş ve 60 günlük zımni red
süresinin sonu olan 07.10.2000 günü Cumartesiye denk gelmiştir. Tatil
gününe rastlayan son günün 09.10.2000 Pazartesi gününe uzaması
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3031
ki yorum yapılırken, fiili uygulamanın da dikkate alınması gerekir. 5 Eylül gününün adli tatile dahil olmadığı
kabul edildiğinde, mahkemelerin de bu tarihte mesai yapması gerekir. Oysa Adli Yıl açılişlarının 5 Eylül’ün
adli ara vermeye denk geldiği dikkate alınarak 6 Eylül’de yapıldığı bir gerçektir.
(14) ERGEN, Cafer, idari Yargıda Dava Açma Süreleri, (Süre), Ankara, 2007, s. 380.
(15) ERGEN, Süre, s. 426.
(16) DiDDGK, 10.3.2005, 102/74; Aynı doğrultuda, DiDDGK, 15.12.2005, 3326/2807; Daniştay 6. D.
18.09.2006, 181/4115; Aksi doğrultuda, Danıştay 6. D. 19.09.1995, 1774/3152.
(17) GÖZLER, C I, s. 696.
nedeniyle, 30 gün içinde kalan 08.11.2000 tarihinde açılan davanın, en geç
06.11.2000 tarihinde açılması gerektiğinden bahisle süreaşimı nedeniyle
reddine karar verilmıştir18. Kararın gerekçesi, cevap verme süresinin tatili
izleyen çalişma gününden itibaren hesaplanacağı şeklinde bir düzenlemenin
getirilmemış olduğu görüşüne dayanmaktadır. Bu görüşlere katılmı-
yoruz. iYUK m.8 deki sürelerle ilgili genel esaslar, Kanunun uygulanması
ile ilgili süreleri ifade etmektedir. Bir başka anlatımla, bu esaslar, sadece
dava açma süreleri için değil, temyiz, karar düzeltme, yürütmeyi durdurma
itiraz, zımni red vs. süreleri bakımından da uygulanmalıdır19. Zımni red
süresi ile ilgili düzenleme de Kanunda (iYUK m.10,11) yer aldığından,
sürenin son gününün tatile denk gelmesi durumunda, sonraki ilk mesai
günü bitimine kadar uzadığı kabul edilmelidir. Aksi halde idareye Kanunla
verilmış cevap verme süresinin elinden alınması söz konusu olur. Bir başka
anlatımla 60. gün Cumartesiye denk geldiğinde, idarenin o gün cevap
vermesi imkanı yoktur. ilk mesai gününde (örneğin Pazartesi) verilecek
cevaba veya cevap verilmemışse durumuma göre değerlendirme yapılmalı-
dır. Ancak, adli tatile tabi olmayan idareye, cevap verme süresi bakımından
adli tatille ilgili hükümlerin uygulanmaması gerektiğini düşünüyoruz20.
2- iMAR PLANINA BiR AYLIK ASKI SÜRESiNDE iTiRAZ EDiLMEMifi VE
ASKI SÜRESi SONUNDAN iTiBAREN DE 60 GÜNLÜK DAVA AÇMA
SÜRESi GEÇiRiLMifiTiR
Uygulamada genellikle bu durumla karşı karşıya kalmaktayız. Çünkü,
vatandafllar, imar planının değiştirildiğini tesadüfen öğrenmektedirler.
Semt sakinlerinin idarenin ilanlarını takip etmeleri beklenemez.
a-Uygulama işlemi Üzerine Dava Açma (iYUK m.7/4)
imar planlarına karşı dava açma süresinin kaçırılması durumunda, her
zaman için bir uygulayıcı işleme dayanılarak dava açılabilmesi olanağı
vardır (iYUK m.7/4).
Uygulama işlemi üzerine düzenleyici işleme karşı da dava açılmasının
mantığı, düzenleyici işlemlere karşı dava açılma imkanının her zaman açık
tutulması ile bunların hukuka aykırı bölümlerinin ayıklanması ve hukuk
devletine işlerlik kazandırılmasına dayanmaktadır21. Düzenleyici işlemler,
özellikle de imar planları yürürlüğe girdikleri tarihte hukuka uygun olmakla
beraber, sonradan değişen ve gelişen şartlar nedeniyle de hukuka aykırı
hale gelebilirler. Örneğin, imar planında, deri sanayinin yer aldığı bölge
zamanla flehrin merkezinde kalıp, çevre ve halk sağlığını tehdit eden
duruma gelebilir.
3032 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(18) Daniştay 4. D. 2.5.2001, 4078/169, KAPLAN, s. 224-225.
(19) KARAVELiOĞLU, Celal, idari Yargılama Usulü Kanunu, C I, Kayseri, 2001, s. 541.
(20) KARAVELiOĞLU, C I, s. 577-578; CANDAN, s. 411.
(21) KAPLAN, s. 294.
imar planına (düzenleyici işleme) dayanan bir uygulama işleminin
yapılması durumunda, hem uygulama işlemine hem de düzenleyici işleme
birlikte veya bunlardan birisine ayrı dava açılabilecektir (iYUK m.7/4). imar
planının uygulanması niteliğinde düzenleyici işlemler şunlar olabilir.
aa- imar uygulaması (parselasyon) (şuyulandırma) (18. m.) işlemleri
imar uygulamasının imar planına dayanması gerekmektedir. imar
Kanunu’nun 18. maddesinde; “imar hududu içinde bulunan binalı veya
binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı
aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya
belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar
planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat
mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil
işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve
mücavir alan dişında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır”
denilmektedir. 19. maddede de; “imar planlarına göre parselasyon planları
yapı lı p...” ifadesi yer almaktadır. Dolayısıyla imar planlarının, imar
uygulamalarının dayanağı niteliğinde düzenleyici işlem olduğu tartışması
zdır.
“Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından söz konusu taşınmazı
kapsayan alanın 3194 Sayılı Yasa’nın 18. maddesi uyarınca parselasyona
tabi tutulmasına ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağını oluşturan 1/1000
ölçekli uygulama imar planının kendi taşınmazı yönünden iptali istemiyle
dava açıldığı ve dava dilekçesinde bu plana yönelik olarak, planın belediye
meclisinden geçirilmediği, askıya çıkarılmadığı, bu haliyle 3194 sayılı imar
Kanunu’nun 8. maddenin aykırı olduğu iddiasında bulunulduğu halde,
idare mahkemesince yalnızca parselasyon işlemi incelenmek suretiyle karar
verildiği, ancak anılan parselasyon işleminin dayanağını oluşturan imar
planı hakkında herhangi bir karar verilmediği anlaşıldığından, uyuşmazlığa
konu edilen imar planı da incelenerek bir karar verilmesi gerektiğinden, bu
konu incelenmeden verilen karar usul ve hukuka uygun bulunmamıştır22.”
“…düzenleyici işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerce dava açma
süresi içerisinde, hem uygulama hem de düzenleyici işlemlerin dava
konusu edilebileceği açıktır. Dosyanın incelenmesinden M. ili Y. Merkez Y.
i. Bulvarı 98 ada 44 sayılı parseli de kapsayan alanda belediye encümeninin
18.6.1996 günlü 1996/261 sayılı kararı ile 3194 Sayılı Yasa’nın 18.maddesi
uyarınca yapılan parselasyon işlemi ile parselasyon işleminin dayanağı olan
1984 onay tarihli 1/1000 ölçkli uygulama revizyon imar planının iptali
istemiyle dava açıldığı anlaşıldığından davanın imar planına yönelik
kısmının süre yönünden reddinde isabet görülmemiştir23.”
i_______________mar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3033
(22) DiDDGK, 8.1.1999, 1997/369, 1.
(23) Daniştay 6. D. 11.4.2001, 2000/1198, 1849, ASLANTAfi, Gül filiz Ercan/ fiiMfiEK, Özlem /
ab- imar durumu alınması
ilgili idareye genellikle ruhsat almak için imar çapı ve tapu ile yapılan
başvurulara verilen imar durumu yazılarında, taşınmazla ilgili yapılaflma
şartları yer almaktadır. Bunların yer aldığı imar durum belgesini imar
planının uygulanması niteliğinde olduğu tartışmasızdır.
“Dava, ..., ..., ...'nda davacılara ait parselleri de kapsamına alan
bölgedeki 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının ve 14.01.2000 günlü,
73 sayılı imar durum belgesinin iptali istemiyle açıldığı, idare Mahkemesince,
14.04.1999 onay tarihli imar planlarının 29.06.1999 28.07.1999
tarihleri arasında askıya çıkarıldığı, davacının 27.02.1999 gününde yaptığı
itirazın cevap verilmeyerek reddedildiği, 14.01.2000 günlü dilekçeyle imar
durumu istenildiği, verilen imar durumu üzerine bakılan davanın açıldığı,
dava konusu plana karşı askı süresi içinde yapılan itiraza bir aylık askı
süresinin son gününden itibaren 60 günlük süre içinde cevap verilmemesi
üzerine itirazın zımnen reddedildiği tarih olan 25.09.1999 gününden
itibaren en geç 24.11.1999 gününde dava açılması gerekirken bu süre
geçirildikten sonra, imar durumu belgesinin tebliğ tarihi esas alınmak
suretiyle 03.03.2000 gününde açılan davada süreaflımı bulunduğu
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmış, bu karar davacılar tarafından
temyiz edilmiştir… Dava, davacılara ait taşınmazı da kapsamına alan
bölgeye ilişkin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının ve uygulama
işlemi niteliğindeki 14.01.2000 günlü imar durumu belgesinin iptali
istemiyle açılmıştır. Dosyanın incelenmesinden, dava konusu 14.04.1999
onay tarihli imar planlarında taşınmazın belediye hizmet alanında kaldığını
belirten 14.01.2000 günlü ve aynı tarihte tebliğ edilen imar durumu ve
dayanağı imar planlarının iptali istemiyle 03.03.2000 gününde açılan
davada süreaşimı bulunmadığı anlaşılmaktadır.Bu durumda, imar
planlarıyla bu planların uygulanması niteliğindeki imar durumu belgesi
hakkında inceleme yapılarak yeniden karar verilmesi gerekmektedir24.”
“Yapı ruhsatının alınması için yasanın ibrazını zorunlu kıldığı mimari
ve statik projelerin, üzerinde yapı yapılmak istenen taşınmazın
yürürlükteki imar planında gösterilen tahsis şekli, binanın niteliği, yapı
nizamı, kat adedi vs. gibi bilgiler olmaksızın düzenlenmesi düşünülemeyeceğ
inden başvuru üzerine idarece verilen imar çapının, düzenleyici işlem
olan imar planının uygulanması niteliğinde bulunduğu kuşkusuzdur. Bu
durumda, belediyece verilen imar durumu belgesi üzerine yasal altmış
günlük süre içinde sözü edilen belgenin dayanağını oluşturan imar planı
3034 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
BERBEROĞLU, Ahmet, imar Hukuku’nda Arazi ve Arsa Düzenlemesi, Ankara, 2006, s.306 vd. ; Aynı
doğrultuda, Daniştay 6. D. 26.12.2001, 2000/5393, 6554; Daniştay 6. D. 21.11.2001, 2000/4127, 5774,
ASLANTAfi/fiiMfiEK/BERBEROĞLU, s. 301 vd. 304-305.
(24) Daniştay 6. D. 3.1.2003, 2001/6627, 20;Aynı doğrultuda, Danıştay 6. D. 19.2.1998, 1997/2458,
1010, ERGEN, Plan, s. 706; Daniştay 6. D. 14.12.1993, 993/5374, ERGEN, Plan, s. 709-710.
değişikliği işlemine karşı açılan davanın esasının incelenmesi gerekirken,
planın ilanından itibaren yasal dava açma süresinin geçirildiğinden bahisle
davanın süre aflımı yönünden reddinde usul ve Yasaya uyarlık görülmemıştir
25.”
ac- Kamulaştırma işlemi yapılması
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 6/son maddesi gereğince,
onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine
göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve
onaylanmasına gerek yoktur. Bu durumlarda yetkili icra organınca
kamulaştırma işlemine başlanıldığını gösteren bir karar alınır. Aynı
Kanunun 14. maddesinde, kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki
tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat
gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek
üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün
içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açılabileceği
ifade edilmıştir. Kamulaştırma işleminin esas yönünden hukuka uygunluğu
ise, kamu yararı kararı yerine geçen imar planının hukuka uygunluğunun
tartışılması ile mümkündür.
“06.10.1983 günlü 329-4799 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı oluru ile
kamulaştırma çalıflmalarına başlanıldığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı adına
........... Kaymakamlığınca 02.05.1986 tarihinde davacıya noter aracılığı ile
tebliğ edilen kamulaştırma kararında, taşınmazın 2992 Sayılı
Kanun
uyarınca kamulaştırılmasının kararlaştırıldığı, durumun anılan Kanunun
13. maddesi uyarınca duyurulduğu ve 14. maddesi uyarınca dava açılabileceğ
inin hatırlatıldığı, kamulaştırma kararı ekinde gönderilen makam
onayında da kamulaştırmanın sebebinin " ........... Turizm alanı içinde
bulunan taşınmazların mülkiyet bütünlüğünü sağlamak" olarak ifade
edildiği anlaşılmaktadır. Davacı, bu tebligat üzerine kamulaştırma işlemi ile
bu işleme dayanak oluşturan düzenleyici işlem ve planın iptali istemiyle
dava açmıştır. idare savunmalarında, kamulaştırılan taşınmazın
06.09.1982 günlü 17804 sayılı Resmi Gazete’de ilan edilen .......... - ...........
Turizm Alanı içinde kaldığı, Turizm Alanına ait 1/5000 ölçekli imar planının
2 9 .06.1984 tarihinde Bayındırlık ve iskan Bakanlığı’nca onaylanarak
yürürlüğe girdiği kamulaştırma işleminin bu plana göre yapıldığı ve ayrıca
kamu yararı kararı alınmasına gerek olmadığı belirtilmektedir. Bu hale göre
davada, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kamulaştırma işlemi ile birlikte bu
işlemin dayanağı işlemlerin ne olduğu bilinmekte ve idare Mahkemesinin,
ısrar kararında belirttiği "davacı taraf yerine geçerek yoruma ve
varsayımlara dayalı tespit yapması" durumu bulunmamaktadır. Dava
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3035
(25) Daniştay 6. D. 21.3.1988, 1987/1369, 416.
konusu edilen kamulaştırma kararının dayanağı bizzat davalı idare
tarafından da 29.06.1984 günlü plan olarak ifade edildiğinden ve
kamulaştırma işleminin bu plana dayandığı anlaşıldığından, kamulaştırma
kararı ile birlikte iptali istenilen plan ile davacının menfaat alakasının
bulunduğunda kuşku yoktur26.”
Ancak burada bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Yüksek Mahkeme,
kamulaştırma işlemi başlangıcında alınan “kamu yararı kararlarının” tek
başına idari Yargıda iptal davasına konu olamayacağı görüşündedir27. idari
işlemin “kesin”liği işlemin uygulanmaya hazır hale geldiğini, yani işlemin
bütün unsurları ile tamamlanmış olduğunu gösterir. idari işlemin
yürütülmesi gerekliliği (icrailiği) ise, yeni bir hukuksal durum yaratma güç
ve yeterliliğini gösterir. Buna göre, kamu yararı kararı ile hukuki durumlar
ve hukuki sonuçlar yaratılmaktadır. Kamu yararı kararı verildikten sonra,
karar kapsamındaki taşınmazlar “kamulaştırma işlemine konu olabilecek
niteliğe” dönüfltürülmektedir. Kamu yararı kararından sonra kamulaştırmaya
konu olacak taşınmazlar üzerinde malik veya ilgililerin tasarruf
yetkisi kısıtlanmış olmaktadır. Örneğin; kamu yararı kapsamındaki
taşınmaz üzerine daha evvel inşaat yapmak mümkün iken, taşınmazın
kamu hizmeti alanında kalması nedeniyle ruhsat ve inşaat izni
verilmeyecektir. Ayrıca, kamulaştırma işlemine, kamu yararı kararı
alınarak başlanmış olan taşınmazı satın almak isteyen kişinin, idareden
yapacağı araştırmada, kamulaştırma riski bulunduğunu öğrenmesi ile
satımdan vazgeçmesi söz konusudur. Bundan başka, kamulaştırılma riski
bulunan taşınmazın piyasa değerinde de bir düşüfl olacaktır. Taşınmazı
hakkında kamu yararı alınan malik, taşınmazda yapacağı iyileştirme ve
tadilatlardan da vazgeçecektir. Sonuçta, taşınmazın piyasadaki değeri ve
sürümünde bir azalma olması kaçınılmazdır. O nedenle ilgililerin menfaatlerinin
etkilendiği ve kesin yürütülebilir bir kararın bulunduğu tartışması
zdır28. Fakat Yüksek Mahkemenin istikrarlı görüşü dikkate alındığında,
“kamu yararı kararı” yerine “imar durumu” temin edilerek dava açılması,
davanın süreden reddi ihtimalini önleyecektir.
3036 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(26) DiDDGK, 3.3.1989, 1988/162, 18.
(27) -“Kamulaştırma tebligatı yapılmaksızın özel mülkiyete konu taşınmazların anlaflma yoluyla satın
alınamayanlarının kamulaştırılması yolundaki Başbakanlık oluru kesin ve yürütülmesi gerekli işlem
niteliğinde olmadığından davanın bu kısmının reddi gerekmektedir”, Daniştay 6. Daire 18.6.2008
2038/4161- Özel Arfliv; Aynı doğrultuda, “ ... tarih ve sayısı belirtilerek kamulaştırma işleminin bir safhası
olan "kamu yararı kararı" alınmasına ilişkin işlemin iptali istendiğinden davanın yukarıda anılan 2577 sayılı
Yasanın 14.maddesinin 3/d bendi hükmüne göre idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken
bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle reddi gerekirken, dava konusu işlemin iptali yolundaki mahkeme
kararında hukuki isabet görülmemıştir”, Daniştay 6. Daire 18.9.2001, 2000/2996, 3909; Aynı doğrultuda;
Daniştay 6. D. 30.1.2007, 2004/718, 454, Özel Arfliv.
(28) Bkz. SÜTÇÜ, Nezih, Kamulaştırma işlemi Başlangıcında Alınan Kamu Yararı Kararına Karşı idari
Yargıda Dava Açılabilir Mi ?, LEGAL Hukuk Dergisi, 2009/1, s. 109 vd.
ad- imar planı paftası verilmesi
idareler, imar durumu istenmesi üzerine, taşınmazın plandaki durumunu
gösteren plan örneğini vermektedirler. Bu plan örneklerinin de imar
planın uygulaması niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
“idare Mahkemesince, imar planının 14.03.2005-14.04.2005 tarihleri
arasında askıya çıkarılmak suretiyle ilan edildiği, davacının imar durumu
istemiyle 22.09.2005 gününde yaptığı başvuru üzerine 27.09.2005 gününde
kendisine plan paftası verildiği ve plan paftası örneği imar planının
uygulanması olmadığından dava açma süresi yeniden başlatmayacağı ve
ilan süresinin bitimini takip eden 60 günlük yasal süre geçirildikten sonra
açılan bu davanın süre aşimı nedeniyle esasını inceleme olanağı bulunmadığı
gerekçesiyle reddine karar verilmış, bu karar davacı vekilince temyiz
edilmıştir. 2577 Sayılı Yasa’nın 7. maddesinin birinci fıkrasında, dava açma
süresinin, özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde Daniştay’da ve
idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda
yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı,
dördüncü fıkrasında ise, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin
ilan tarihini izleyen günden başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması
üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi
aleyhine birden dava açabileceği kurala bağlanmıştır. Dosyanın incelenmesinden,
davacının taşınmazına ait imar durumu verilmesi istemiyle yaptığı
22.09.2005 günlü başvuru üzerine plan paftasının 27.09.2005 gününde
davacıya verildiği anlaşıldığından, taşınmazın plandaki durumunun
bildirilmesine ilişkin imar planının uygulaması niteliğindeki bu işlem
üzerine açılan davanın süresinde olduğu sonucuna varılmaktadır29”
“Davacının taşınmazına ait imar durumu ve plan değişikliğine ait
meclis kararının verilmesi istemiyle yaptığı 18.03.2002 günülü başvurusu
üzerine plan değişikliğine ilişkin plan paftasının ve belediye meclis kararını
26.03.2002 günlü üst yazıyla davacıya gönderildiği anlaşıldığından,
taşınmazın plandaki durumunun bildirilmesine ilişkin imar planının
uygulanması niteliğindeki bu işlem üzerine (03.04.2002 tarihinde) açılan
davanın süresinde olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Açıklanan
nedenlerle bozulmasına30.”
ae- inşaat ruhsatı, işletme ruhsatı, yapı kullanma izni verilmesi
Bu gibi durumlarda da ilgili ruhsatların dayanağı olan düzenleyici işlem
imar planına karşı dava açılabilmelidir.
“… toplu konut düzeninden tek parsel-tek yapı düzenine geçişi
sağlayan çevredeki bahçeli dubleks konutların oluşturduğu dokuya en
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3037
(29) Daniştay 6. D. 15.1.2007, 2006/5147, 34, Özel Arfliv.
(30) Daniştay 6. D. 10.3.2004, 2002/5340, 1399, ERGEN, Plan, s. 683.
azından çevre estetiği ve görsel açıdan farklılıklar getiren, ortak kullanım
alanlarının özelliklerini değiştirebilecek ve davacının yapısına sadece 8 m.
uzaklıkta 11 katlı bloka yer veren plan değişikliğine karşı davacının dava
açmakta yararı olmadığı gibi bir sonuca götüren ifadeler kullanılarak ve
dava konusu parsele verilen 18.01.1985 günlü imar çapından ve bu
parseldeki inşaat hazırlıklarından durumun öğrenilmesi üzerine
14.03.1985 gününde açılan davada, bir düzenleyici işlem olan imar planı-
nın uygulanması niteliğini taflıyan 16.10.1985 günlü ruhsat üzerine dava
açılabileceği de dikkate alınmaksızın süreaşimı olduğundan söz edilerek
davayı reddeden idare mahkemesi kararında isabet görülmemıştir31.”
af- Alt ölçekli plan yapılması.
Alt ölçekli planların, üst ölçekli planların uygulaması niteliğinde olduğu
kabul edilmelidir. Gerçekten alt ölçekli imar planı düzenleyici işlem
niteliğinde olmasına rağmen, üst ölçekli plana uygun hazırlanmak ve daha
detaylı olmak durumundadır. iYUK m.7/4 de, uygulama işleminin birel
veya düzenleyici işlem niteliğinde olması konusunda bir ayrım
getirilmemıştir. Bir Yönetmeliğin uygulanması ile ilgili olarak çıkarılan
genelgeye karşı süresinde açılan davada yönetmeliğin de iptalinin
istenebilmesi gerekir. Dolayısıyla alt ölçekli plan, üst ölçekli planın
uygulaması niteliğinde olup, alt ölçekli planla birlikte üst ölçekli plana dava
açılabilir.
“…davacının uyuşmazlığa konu taşınmaza ilişkin 04.02.2003 günlü
belediye meclisi kararı ile onanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planının
iptali istemiyle Edirne idare Mahkemesine açtığı davada davalı idare
tarafından verilen savunmada 1/1000 ölçekli planın dayanağı 1/5000 ve
1/25.000 ölçekli planların bulunduğunu öğrenmesi üzerine bu planların
iptali istemiyle dava açtığı, Edirne idare Mahkemesinin 12.07.2004 günlü,
E:2004/371, K:2004/826 sayılı kararıyla, 2577 Sayılı Yasa’nın 15/1-d
maddesi uyarınca her plan için ayrı ayrı dava açılmak üzere dava
dilekçesinin reddine karar verilmesi üzerine yenilenen dava ile 1/25.000
ölçekli planın iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı
anlaşıldığından, uygulama işlemi üzerine açılan bu davada Daniştay Altıncı
Dairesince 1/1000 ölçekli uygulama imar planına karşı açılan davanın ve
davalı tarafından verilen savunma dilekçesi üzerine 1/5000 ve 1/25.000
ölçekli planlara karşı açılan davanın süresinde olup olmadığı belirlendikten
sonra, süresinde olduğunun saptanması halinde işin esasının incelenerek
karar verilmesi gerektiğinden, davanın süreaşimı nedeniyle reddine karar
verilmesinde isabet görülmemiştir32.”
3038 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(31) Daniştay 6. D. 16.3.1988, 1987/1133, 380, ERGEN, Plan, s. 703-704.
(32) DiDDGK, 15.12.2005, 2477/2822.
“Olayda, 1/50.000 ölçekli olanda, bir vadiler sistemi içinde bulunan ve
ekolojik açıdan yeşıl alan olarak korunması gereken uyuşmazlık konusu
alan “şehir ve çevre park” olarak belirlenmıştir. Dava konusu 1/5000 ve
1/1000 ölçekli planlarda ise kentin gelişme yönünde çok önemli bir yapısal
yeflil sistemi oluşturan vadi 1/50.000 ölçekli plana aykırı olarak yapılaflmaya
açılmıştır. Bu durumda, 1/50.000 ölçekli plana aykırılığı tartışmasız
olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planına karşı süresinde dava açıldığına
göre, bu planla birlikte bu planın dayanağı olan 1/5000 ölçekli plana karşı
açılan davada süreaşimından söz etmek mümkün değildir33.”
Yukarıdaki işlemler sınırlayıcı değildir. imar planının uygulanması
niteliğindeki her işlemle birlikte imar planına karşı dava açılabilir. Örneğin
inşaat izni, ruhsat verilmesine dair talebin reddine dair karar da planın
uygulanması niteliğindedir.
“Düzenleyici işlem niteliğinde olduğu kabul edilen imar planlarının
uygulanmasına yönelik işlemler; taşınmazda uygulama yapılmasına esas
teşkil eden ve planda ayrıldığı amacın belirtildiği imar durumu, buna dayalı
olarak verilen inşaat ruhsatı, kamulaştırma, parselasyon gibi işlemlerdir.
Olayda da imar planının uygulanması kapsamında inşaat izni verilmesi
yolundaki istemin reddi (inşaat izni verilmeme işlemi) planın uygulanması
kapsamında tesis edilmış bir işlem olduğundan, bu işlemle birlikte
dayanağı planlara karşı açılan davanın esasının incelenmesi gerekirken,
davanın süre yönünden reddi yolundaki idare Mahkemesi kararında isabet
görülmemıştir34.”
Danıştay bir davada ortaklığın giderilmesi davasının bir uygulama
işlemi olduğunu belirtmiştir.
“Dosyanın incelenmesinden, davacıların iptalini istediği 1/1000 ölçekli
plan değişikliğini, sulh hukuk mahkemesinde açılan izalei şuyu davasıyla
öğrendiği ve bunun üzerine bu davayı açtıkları mahkemece sulh hukuk
mahkemesinde açılan davaya esas olan izalei şuyunun bir uygulama işlemi
olduğu ve buna göre davanın süresinde açıldığı gözetilmeksizin davanın
süre aflımından reddinde isabet görülmemiştir35.”
Kanımca yukarıdaki kararda ifade edilmek istenen, ortaklığın
giderilmesi davasında davaya konu taşınmazın dosyaya celp edilen imar
durumunun, imar planının uygulaması niteliğinde olduğudur. Yoksa, TMK
m.698-699 uyarınca, paylı mülkiyete dayalı olarak açılan ortaklığın
giderilmesi davasının, tek başına, imar planının uygulanması niteliğinde
olması mümkün değildir.
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3039
(33) Daniştay 6. D. 01.06.1993, 1560/2256, ERGEN, Plan, s. 710-711.
(34) DiDDGK, 08.06.2006, 2005/2467, 503.
(35) Daniştay 6. D. 18.06.1991, 1190/1617, ERGEN, Plan, s. 683-684.
Bu gibi durumlarda, uygulama işleminin öğrenilmesinden itibaren dava
açma süresi olan 60 gün içinde, uygulama işlemine, düzenleyici imar
planına veya her ikisine birden dava açılabilir.
Burada, nasıl ki bir yönetmeliğin uygulanması üzerine, sadece uygulanan
madde veya maddelerine dava açılabiliyorsa, imar planının da uygulandığı
konularla sınırlı olarak dava açılabileceği ileri sürülebilir. Örneğin,
taşınmaz malikinin park alanında kalan taşınmazının kamulaştırılması
işlemi ile birlikte imar planına karşı açılan davada, sadece o taşınmazın
park olarak ayrılması ile ilgili plan incelemesi yapılabilir. Planın genelinin
tüm yönleri ile incelenmesi ve dava konusu yapılması mümkün
olmamalıdır36. Fakat çoğunlukla, imar planında parsel ölçeğindeki hukuka
aykırılık iddiası değerlendirilirken, planın bütünlüğü bakımından da değerlendirme
yapılma zorunluluğu doğmaktadır. Ancak bu değerlendirmenin,
sanki plan ilk defa yürürlüğe giriyormuşçasına planın tüm yönleriyle değil
de, uygulama işleminin sirayet edeceği konularla sınırlı kalması gerekir.
Fakat bazen davacının iptalini istediği husus tüm planın iptalini de
gerektirebilir. Örneğin davacının parselinin çok büyük olması ve tamamının
park alanına ayrılması durumunda, park alanının ortadan kaldırılması,
planın tümüne etkili olabilir.
Yüksek Mahkeme, uygulama işleminin kaldırılması, geri alınması veya
davanın bu kısmından feragat edilmesi durumunda, düzenleyici işleme
karşı açılan davanın reddedilmesi gerektiği görüşündedir37.
“Davacılar tarafından, kamulaştırma işlemi ile bunun dayanağı olan
1/1000 ölçekli imar planının iptali istemi ile dava açılmış ise de; genel,
düzenleyici nitelikte olan ve kamulaştırma işleminin dayanağını oluşturan
imar planına karşı, uygulama işlemi olan kamulaştırma işlemi nedeniyle
uyuşmazlık yaratılan bu davada, davalı idare tarafından, kamulaştırma
işleminden vazgeçildiği bildirildiğinden; Daniştay Altıncı Dairesi’nin
19.09.1995 günlü, E: 1995/316, K: 1995/3158 sayılı bozma kararında
belirtildiği üzere, imar planının iptaline ilişkin istemin, bu aşamada
incelenme olanağı bulunmamaktadır38.”
Kanımca, uygulama işleminin sonradan hukuki alemden kalkması,
dayanağı düzenleyici işlemin incelenmesine engel olmamalıdır. Hatta,
uygulama işleminin hukuka uygun olması dahi, düzenleyicisi olan işleme
dava açılmasına engel olmamalıdır39. Çünkü burada düzenleyici işleme
3040 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(36) ERGEN, Plan, s. 712.
(37) ERGEN, Plan, s. 702.
(38) DiDDGK, 27.03.1998, 1996/768, 164; Aynı doğrultuda, Danıştay 6. D. 14.09.1994, 216/2883.
(39) KAPLAN, s. 296. Örneğin, uygulama imar planında konut alanında kalan taşınmaz maliki,
taşınmazının bulunduğu bölgenin üst ölçekli nazım imar planında park alanında kalması nedeniyle,
uygulama imar planının kabulünden sonra, sadece nazım plana karşı dava açabilir.
karşı dava açılmasının şartı bir uygulama işleminin bulunmasıdır. Bu
uygulama işleminin varlığını devam ettirme veya hukuka aykırı olması şartı
yoktur. Kaldı ki iYUK m.7/4 uyarınca, uygulama işlemine karşı dava açma
zorunluluğu bulunmamaktadır. Uygulama işlemi üzerine sadece düzenleyici
işleme dava açılabilir. Ancak Yüksek Mahkeme’nin sadece düzenleyici
işlemin dava konusu yapılmasına sıcak bakmadığı ifade edilmektedir40.
Bir önemli husus da, düzenleyici işleme uygun uygulama işleminin,
daha üstteki düzenleyici işleme aykırı olması durumudur. Bu halde,
hukuka uygunluk denetiminin üst düzenleyici işlemle sınırlı yapılmaması
gerekir. Örneğin, imar durumu uygulama imar planına, uygulama imar
planı da nazım imar planına uygundur. Ancak nazım plan, çevre düzeni
planına veya imar Kanununa aykırıdır. Uygulama işlemi (imar durumu) ve
uygulama imar planına karşı açılan davada, nazım plana uygunlukla sınırlı
yargı denetimi yapılmamalıdır. Üst normlara uygunluk bakımından da
inceleme yapılması gerekir41.
Uygulama işlemine karşı dava açma süresi geçmış ise, dayanağı olan
düzenleyici işlemin iptalinin istenmesi mümkün olmaz.
“Uygulama işlemine karşı açılan davada süre aşimı bulunması halinde,
düzenleyici işlemin iptali isteminin de süre aşimı nedeniyle reddi gerekeceği
kuşkusuzdur… ... ili, ... ilçesi, ... Beldesi, ... Mevkii, ... ve ... parsel sayılı
taşınmazlara ilişkin 18.01.1996 günlü, 4/332 sayılı il idare Kurulu kararı
ile önerilen ve gerekli düzeltmeler yapılmak suretiyle 2634 Sayılı Yasa’nın 7.
maddesi uyarınca Turizm Bakanlığı’nca onaylanan 1/1000 ölçekli Adrasan
uygulama imar planı revizyonu ile 22.10.1996 günlü, 26 sayılı ... Belediye
Encümeni Kararı ile onaylanan parselasyon işleminin iptali istemiyle açılan
dava sonucunda; Daniştay Altıncı Dairesince verilen ve davanın parselasyon
işlemine ilişkin bölümünün süreaşimı nedeniyle reddine, imar planına
ilişkin bölümünün ise incelenmeksizin reddine ilişkin bulunan 16.11.1999
günlü, E: 1998/4461, K: 1999/5753 sayılı karara karşı, davacı temyiz
isteminde bulunmakta ve kararı bozulmasını istemektedir. Temyiz edilen
kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, Danıştay Altıncı Dairesi’nce verilen
kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu dilekçede ileri sürülen temyiz
nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldı-
ğından, davacının temyiz isteminin reddine, Daniştay Altıncı Dairesi’nin
16.11.1999 günlü, E: 1998/4461, K: 1999/5753 sayılı kararının onanması
na, 29.09.2000 günü oyçokluğu ile karar verildi42.”
“Dosyanın incelenmesinden, 09.07.1997 günlü, 138 sayılı işlemle tesis
edilen ve uygulama işlemi niteliğinde olan kamulaştırma işlemi üzerine,
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3041
(40) ERGEN, Plan, s. 712.
(41) CANDAN, s. 384.
(42) DiDDGK, 25.9.2000, 573/966.
anılan işlemin dayanağı düzenleyici işlem niteliğindeki imar planlarının
iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı ancak uygulama işlemine
karşı açılan davanın süreaşimı yönünden reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu
itibarla, anılan kamulaştırma işleminin dayanağını oluşturan imar
planlarının iptaline ilişkin istem bu aşamada incelenemeyeceğinden, imar
planlarına karşı açılan davanın süreaşimı yönünden reddine ilişkin idare
Mahkemesi kararında sonucu itibariyle yasal isabetsizlik görülmemıştir43.”
idarenin kendiliğinden yaptığı bir uygulama işleminin bulunmaması
durumunda, bu yönde bir uygulama işlemi, imar durumu istenmesi ile
sağlanabilir. Daniştay’a göre uygulama işlemi olan imar durumu alındıktan
sonra, süresinde dava açılmasa bile, sonradan yine imar durumu istenerek
süre ihdas edilebilir ve dava açılabilir. Daniştay Altıncı Dairesi’nin hak
arama özgürlüğü lehine verdiği olumlu yöndeki kararı flöyledir.
“Dava, izmir, Karaburun ilçesi, Çatalkaya Mahallesi, ... pafta, ... parsel
sayılı taşınmazı kapsayan alanda yapılan ve 22.10.1993 günlü, 1993/4-4-
62 sayılı belediye meclisi kararı ile kabul edilen revizyon imar planının iptali
istemiyle açılmış; idare Mahkemesince, dosyanın incelenmesinden,
davacının ilk olarak 24.10.1995 gününde imar durumu belgesi aldığı,
ancak bir dava açmadığı, daha sonra 21.03.2003 gününde alınan imar
durumu belgesi üzerine 07.04.2003 gününde bu davanın açıldığı
anlaşıldığından, ilk imar durumu belgesi alındığı 24.10.1995 gününü
izleyen altmış gün içinde açılması gereken davanın, bu süre geçirildikten
sonra açılmış olması nedeniyle süreaşimı yönünden reddine karar verilmış,
bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmıştir. 2577 Sayılı Yasa’nın 7.
maddesinin birinci fıkrasında dava açma süresinin, özel kanunlarda ayrı
süre gösterilmeyen hallerde Daniştay'da ve idare mahkemelerinde altmış
gün olduğu, bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı
tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı, dördüncü fıkrasında ise ilanı
gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden
itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin
düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava
açabileceği kurala' bağlanmıştır. Diğer taraftan 3194 sayılı imar
Kanunu'nun 22. maddesi ile yapı ruhsatı almak için yasanın verilmesini
zorunlu kıldığı belgeler, üzerine yapı yapılmak istenilen taşınmazın imar
planında gösterilen tahsis şekli, yapı nizamı, binanın niteliği, kat adedi gibi
bilgiler olmaksızın düzenlenemeyeceğine göre başvuru üzerine idarece
verilen imar durumu belgesinin düzenleyici işlem olan imar planının
uygulanması niteliğinde olduğunu kabul etmek zorunludur. Anayasal
güvence altındaki temel hak ve özgürlüklerden olan mülkiyet hakkının
kullanılabilmesi için ilgililerin gerekli işlemin yapılmasının idareden her
3042 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(43) Daniştay 6. D. 22.9.2006, 2004/3697, 4213.
zaman isteyebilecekleri açıktır. imar planları mülkiyet hakkıyla ilgilidir ve
bu mülkiyet hakkının kullanılabilmesi için imar durumu alınmış olması
halinde aynı konuda idareye tekrar başvurulmasına ve başvuruya verilen
cevap üzerine imar planına karşı dava açılmasına bir engel bulunmamaktadı
r. Her yeni başvuru üzerine idarece tesis edilecek işlem üzerine 2577
Sayılı Yasa’nın 7. maddesinde öngörülen 60 günlük süre içinde imar
planına dava açılması mümkündür. Dosyanın incelenmesinden, davacının
ilk olarak 24.10.1995 tarihinde imar durumu belgesi aldığı, ancak imar
planının iptali istemiyle dava açmadığı, 21.03.2003 gününde yeniden imar
durumu belgesi alması üzerine 07.04.2003 gününde bu davayı açtığı
anlaşılmaktadır. Bu durumda, mülkiyet hakkıyla ilgili bir konuda
uygulama işlemi niteliğindeki imar durumu belgesi alınması üzerine
süresinde dava açıldığından, idare Mahkemesince işin esasına girilerek bir
karar verilmesi gerekirken davanın süre yönünden reddine karar
verilmesinde isabet bulunmamaktadır.44”
Karardaki “mülkiyet hakkıyla ilgili” ifadesine dikkat edilmelidir. Bir
başka anlatımla uygulama işlemi mülkiyet hakkına dayanmıyorsa, ikinci
bir uygulama işlemi ile dava açılması söz konusu olmayacaktır. Örneğin, bir
semtte kiracı olarak oturan kişi, aldığı imar durumuna süresi içinde dava
açmaz ise, yeniden imar durumu alarak dava açamayacaktır. Kanımca,
aynı nitelikteki uygulama işlemleri bakımından mülkiyet hakkıyla sınırlı
olarak dava açma imkanı tanınması doğru olmaz. Anayasa ile güvence
altına alınmış çevre hakkı (AY m.56-57), insan hakları kapsamında da
kalmaktadır. imar planlarının çevre ile ilgili olduğu tartışmasızdır. Sağlıklı
bir çevrede yaşamak isteyen ve o çevrenin tahribatına yönelik işlemlerle
ilgili olan herkesin, düzenleyici işlemin, her uygulanması niteliğindeki
işlemle birlikte dava açabilmesi gerekir45. Çünkü, plan yürürlükte olduğu
sürece, çevre hakkının ihlali süreklilik göstermektedir. Aksinin kabulü,
idarenin, Anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış bulunan temel hak
ve özgürlüklere saygı gösterme ve onların kullanılmasına engel olmama
ödevinin belirli bir süreyle sınırlanması sonucunu doğurur46.
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3043
(44) Daniştay 6. D. 9.3.2007, 2005/214, 1461, Daniştay Der. Sayı: 116, s. 191-192.
(45) TURGUT, Çevre hakkının kolektişiği ile ilgili aynen benimsediğim şu görüşü ifade etmektedir:
“Geleneksel hak anlayişındaki "bireysel menfaatin" korunması çevrenin korunması bakımından elverişli
olmayan bir boyuttur. Çünkü çevrenin korunmasında bireyin de menfaati olmakla birlikte, asıl önemli olan ve
ön plana çıkan yan herkesin (bireylerin, grupların, toplulukların ve hatta devletin) menfaatidir. Bu menfaatin
kökeni "çevre" kapsamına giren varlıkların ka musal -ortak- varlıklar oluşuna dayanmakladır. Bir kısmı
bireysel olarak değil ancak ortak olarak kullanılabilen (hava, atmosfer, ozon tabakası), bir kısmının esasen
varoluşları kollektişiğin bir ürünü olan (kültürel varlıklar), bir kısmı da bireysel kullanımlara açık olmakla
birlikte nitelikleri gereği kollektif kullanımların baskın geldiği (ormanlar, kıyılar) varlıkların korunmasında
herkesin menfaati olduğu tartışma götürmez. Kollektif olma özelliği nedeniyledir ki, çevre hakkının bireysel
hak olarak değil de tüm yurttaflların hakkı şeklinde ifade edilmesi gerektiği sa vunulmuştur. Bu özellik, toplu
sözleşme ve grev hakkı gibi kollektif diye nitelendirilen haklardaki du rumdan farklıdır. Bu haklarda temel
bireysel menfaat olup, bunun gerçekleştirilmesi için ortak hareket etme söz konusudur. Oysa çevre hakkında
asıl ağırlık doğrudan doğruya ortak menfaattedir”, TURGUT, Nükhet, Çevre Hukuku, 2001, s. 158-159.
(46) KAPLAN, s. 220.
Daniştay, fiili durumun öğrenilmesinin, uygulama işlemi yerine
geçeceği görüşündedir. Örneğin, ruhsat alarak inşaatına başlanan arsaya
ait imar planının iptali için inşaata başlanmasından sonra açılan dava
süreaşimı nedeniyle reddedilmıştir.
“Dava, Antalya ili, Alanya ilçesi, ... parsele ilişkin 02.03.2005 günlü,
2005/3 sayılı inşaat ruhsatı ile dayanağı imar planın iptali istemiyle
açılmıştır. Daniştay Altıncı Dairesi’nin 6.12.2006 günlü, E:2006/2464,
K:2006/5739 sayılı kararıyla; 2577 sayılı idari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı
süre gösterilmeyen hallerde Daniştay'da ve idari Mahkemelerinde 60 gün
olduğu, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini
izleyen günden itibaren başlayacağı ancak, bu işlemlerin uygulanması
üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi
aleyhinde birden dava açabileceğinin hükme bağlandığı, davacının dava
dilekçesinde 2005 Nisan ve Mayıs aylarında temel kazısının yapılarak otel
inşaatının devam ettiğini belirttiği anlaşıldığından davacının en geç anılan
tarihte yapı ruhsatını öğrendiğinin kabulünün gerektiği, öğrenme
tarihinden itibaren 60 gün içinde yapı ruhsatının iptali istemiyle dava
açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 23.01.2006 gününde açılan
davanın esasının süre aşimı nedeniyle incelenme olanağı bulunmadığı, öte
yandan, uygulama üzerine düzenleyici işlem olan imar planının iptali
istemiyle dava açılması mümkün ise de, uygulama işleminin iptali istemiyle
süresinde dava açılmadığından imar planının iptali istemiyle açılan davada
da süreaşimı bulunduğu gerekçesiyle davanın süreaşimı nedeniyle reddine
karar verilmıştir. Davacı bu kararı temyiz etmekte ve öğrenme tarihi üzerine
süresinde dava açtığı iddiasıyla bozulmasını istemektedir. Dosyanın
incelenmesinden, davacı tarafından en geç Antalya, Okurcular, 00. sayılı
yazlık olarak kullanıldığı ifade edilen daireyi satın aldığı 25.08.2005
tarihinde taşınmazın deniz tarafında bulunan söz konusu otel inşaatından
haberdar olduğunun kabulü gerektiğinden bu tarihten itibaren inşaat
ruhsatı ve dayanağı imar planına karşı 2577 Sayılı Yasa’nın 7. maddesi
uyarınca dava açılması ya da anılan Yasanın 11. maddesi uyarınca idareye
başvurulması ve belirtilen süre içerisinde dava açılması gerekirken, bu
süreler geçirildikten sonra 15.11.2005 tarihinde belediye kayıtlarına giren
dilekçe ile yapılan başvuru üzerine 06.01.2006 tarihinde açılan davada
süreaşimı bulunduğu açıktır47.
“Danıştay Altıncı Daire içtihatları ile de kabul edildiği üzere, düzenleyici
işlemin uygulanması üzerine her iki işlemin de iptali istemiyle vatandafl
sıfatıyla dava açılması halinde, uygulama işleminin (olayda inşaat ruhsatı)
başka şekilde öğrenildiğinin kanıtlanamaması durumunda bu işleme ıttıla
3044 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(47) DiDDGK, 6.3.2008, 2007/985, 263, Danıştay Der. Sayı 118, s. 66 vd; Aynı doğrultuda, DiDDGK,
9.4.1993, 81/103.
tarihinden itibaren yasal süresi içerisinde açılan davaların süresinde
olduğu kabul edilmektedir. Olayda da, davacı tarafından uyuşmazlığa konu
taşınmaza ilişkin inşaat ruhsatından haberdar olunduğu tarihten itibaren
yasal süresi içerisinde dava açılmış olması nedeniyle, işin esasının
incelenmesi gerekirken, turizm merkezi ilanına ilişkin olarak davanın süre
aşimı nedeniyle reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır48.”
Yüksek Mahkeme’nin kararlarına katılmıyoruz. idari yargıda yazılı
bildirim esastır (AY m.125/3; iYUK m.7/2-a). Bu kararla, fiili durumun
esas alınması gerektiği ifade edilmektedir. Bu hem idare hukukunun
esasına hem de bu konuda sağlanmak istenen istikrara aykırıdır. Çünkü,
idari yargıda tanık dinlenmemektedir. Davacı, inşaattan yeni haberdar
olduğunu nasıl kanıtlayacaktır? O nedenle aşağıdaki karşı oy yazısının
daha doğru olduğunu düşünüyoruz.
KARfiI OY:
“Dava, davacının 25.08.2005 tarihinde satın aldığı yazlık evinin önüne
yapılan otel inşaatına ilişkin 02.03.2005 günlü, 2005/3 sayılı inşaat
ruhsatı ile dayanağı imar planının iptali istemiyle açılmıştır. 2577 sayılı
idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde dava açma süresinin
özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Daniştay'da altmış gün
olduğu ve yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı, aynı
maddenin 4. fıkrasında, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin
ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı, ancak bu
işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan
işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri, aynı yasanın 10.
maddesinde de, ilgililerin haklarında idari bir davaya konu olabilecek bir
işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri,
altmış gün içinde bir cevap verilmezse istemin reddedilmiş sayılacağı,
altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna
göre Daniştay'a, idare ve vergi mahkemelerine dava açılabileceği hükme
bağlanmıştır. Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından 25.08.2005
tarihinde satın aldığı taşınmazın önünde bulunan ... ada, ... parsel sayılı
taşınmaz üzerinde temel kazısı yapılmış olan otel inşaatının dairesinin
deniz manzarasını kapatacağı, arazinin ve kıyının topografik yapısını
bozacağı, bu nedenle otel inşaatına ilişkin imar durumu, inşaat ruhsatı ve
ruhsatın dayanağı imar planının sayı ve tarih numarasının tarafına
bildirilmesi istemiyle tarihsiz olup 15.11.2005 tarihinde davalı belediye
kayıtlarına geçen dilekçe ile başvurulduğu, başvurusu na verilen
21.11.2005 tarihli cevabi yazıda söz konusu inşaatın 23.6.2004 günlü,
121474 sayılı imar durumu, 02.03.2005 günlü, 2005/3 sayılı inşaat
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3045
(48) DiDDGK, 11.11.2004, 741/1854.
ruhsatı, 16.02.1995 onaylı imar planına dayalı olarak yapıldığının
bildirilmesi üzere 06.01.2006 tarihinde bakılmakta olan davanın açıldığı
anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının, komşu parsel maliki sıfatıyla
taşınmazı önündeki inşaata ilişkin olarak 2577 Sayılı Yasa’nın 10. maddesi
kapsamında 15.11.2005 tarihinde yaptığı başvuru üzerine idarece tesis
edilen 21.11.2005 tarihli uygulama işlemi üzerine 06.01.2006 tarihinde
açılan davanın yasal süresi içinde bulunduğu anlaşıldığından davanın süre
yönünden reddi yolundaki Daire kararının bozulması oyuyla karara
karşıyız.”
Danıştay’a göre, plan kesinleştikten sonra, bir uygulama işlemi
olmaksızın, doğrudan plana dava açılması mümkün değildir.
“Organize Sanayi Bölgesi kurulması ile ilgili olarak 30.01.1977 günlü.
15835 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7/13037 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı’nın ve ... Organize Sanayi Bölgesi ile ilgili mevzii imar planı ve yer
seçimine ilişkin kararın iptali istemiyle açılan dava sonucunda Danıştay
Altıncı Dairesi’nce verilen ve davanın Bakanlar Kurulu kararına yönelik
kısmının reddine, ... Organize Sanayi Bölgesi ile ilgili mevzii imar planı ile
yer seçimine dair kararın iptaline ilişkin bulunan 28.12.1994 günlü,
E:1993/5007, K:1994/5095 sayılı kararı davalı idareler temyiz etmekte ve
usul yönünden davanın süresi içerisinde açılmadığı esas yönünden ise iptal
kararının mevzuata aykırı olduğu iddialarıyla, kararın bozulmasını
istemektedirler. 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun "Dava Açma
Süresi" başlıklı 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında
ayrı süre gösterilmeyen hallerde Daniştay'da ve idare mahkemelerinde
altmış gün olduğu; bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin
yapıldığı, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde ise ilan tarihini izleyen
günden itibaren başlayacağı; ilgililerin düzenleyici işlem, uygulanan işlem
yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri hüküm altına alınmış
bulunmaktadır. Davalı idarelerin temyiz dilekçelerinin ve ekli belgelerin
incelenmesinden: ... Organize Sanayi Bölgesi’nin yer seçiminin, ...
Bayındırlık ve iskan Müdürlüğü’nün 18.05.1993 günlü yazıları ve ekindeki
mevzii imar planının incelenmesi sonucunda ... Valiliği il idare Kurulu’nun
20.05.1993 günlü, 04/1993-1201 sayılı kararıyla 3194 Sayılı
Kanun’un 8.
maddesinin (b) bendi hükmüne göre mevzii imar planındaki şekliyle
onaylandığı; onaylanan mevzii imar planının yine aynı madde gereğince ...
Valiliğinde, Bayındırlık ve iskan Müdürlüğü’nde ve Ticaret ve Sanayi
Odası’nın ilan tahtasında 11.06.1993 tarihinden itibaren bir ay süreyle ilan
edildiği, bu süre içinde plana itiraz edilmediği ve sürenin sonunda
12.07.1993 tarihinde ilanın, askıdan indirildiği; ayrıca yer seçimi ve mevzii
imar planının kesinleşmesi üzerine, ... Organize Sanayi Bölgesi Müteflebbis
Teşekkülü Başkanlığı’nca uygulamaya geçildiği ve inşaat için 29.07.1993
günlü 21652 sayılı Resmi Gazete’de ihale ilanının verildiği anlaşılmaktadır.
3046 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
... Organize Sanayi Bölgesi kurulması ile ilgili olarak 30.01.1977 günlü
15835 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7/13037 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararının uygulanmasının teminen hazırlanan ve ilanı gereken düzenleyici
işlem niteliğinde bulunan imar planına karşı, 2577 sayılı idari Yargılama
Usulü Kanunu’nun 7. maddesi hükmü uyarınca son ilan tarihini izleyen
günden itibaren 60 gün içerisinde dava açılması gerekirken; davanın,
kanunda öngörülen süre geçirildikten sonra Daniştay Genel Yazı işleri
Kalemine 23.12.1993 tarihinde verilen dilekçe ile açıldığı anlaşıldığından;
davalı idarelerin davanın süresi içerisinde açılmadığı iddiasına dayalı
temyiz istemlerinin kabulü ile Daniştay Altıncı Dairesi’nce verilen
28.12.1994 günlü, E:1993/5007, K-.1994/5095 sayılı kararın bozulmasına
17.01.1997 günü oyçokluğu ile karar verildi49.”
KARfiI OY:
“2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, ilanı
gereken düzenleyici işlemlerde, dava süresinin ilan tarihini izleyen günden
itibaren başlayacağı; ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin
düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava
açabilecekleri hüküm altına alınmakla; ilanı gereken düzenleyici işlemler
yönünden ilgililere uygulama üzerine yeniden dava açma olanağı tanındığı
tartışmasızdır. Temyizen incelenen uyuşmazlıkta da, her ne kadar ...
Organize Sanayi Bölgesi ile ilgili mevzii imar planı 11.06.1993 tarihinden
itibaren 3194 Sayılı
Kanun’un 8. maddesinin (b) bendi hükmüne göre bir ay
süreyle valilikçe tespit edilen yerlerde ilan edilmış ise de: bu imar planının
uygulamaya konulması ile birlikte, ilgililerin imar planına karşı uygulama
üzerine yeniden dava açma haklarının doğduğu ve bu aşamada dava açma
süresinin, uygulama işleminin süresine tabi olduğunda herhangi bir
duraksama bulunmamaktadır. Kaldı ki ... Organize Sanayi Bölgesi ile ilgili
mevzii imar planının, yalnızca ... Valiliğince tespit edilen yerlerde ilan
üzerine, 2577 Sayılı
Kanun’un 2. maddesine göre dava açma hakkına sahip
olan kişinin, (2577 Sayılı
Kanun’un 2. maddesinde 4001 Sayılı
Kanun’la
yapılan değişiklik üzerine, çevre ve imar uygulamaları gibi kamu yararını
yakından ilgilendiren konularda, kişisel hak ihlalinin aranmayacağı
konusuna açıklık getirilmıştir.) dava açma süresinin, son ilan tarihinden
itibaren başlayacağına ilişkin kabulde de hukuki isabet bulunmamaktadır.
Uygulama işleminin, belli bir kişi hakkında tesis edilmış uygulama
niteliğinde bulunmaması karşısında da davacının genel uygulamadan
haberdar olduğu tarih olarak dilekçesinde belirttiği tarihin esas alınması
gerekmekte olup; davada süreaşimı bulunmamaktadır. Daniştay Altıncı
Dairesi de bu durumu dikkate alarak temyize konu kararında, uygulamaya
konulmuş bulunan mevzii imar planı ve yer seçimine ilişkin kararın iptali
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3047
(49) DiDDGK, 17.01.1997, 1995/136, 3, Danıştay Der. Sayı: 94, s. 96 vd.
istemli davada, süreaflımı bulunmadığını belirtmıştir. Açıklanan nedenlerle,
davanın süresi içerisinde açılmış olduğu anlaşıldığından, davalı idarelerin
temyiz istemlerinin esastan incelenmesi gerektiği oyuyla karara karşıyız.”
“Uyuşmazlık konusu olayda ise, 21.05.1990 onaylı imar planının iptali
istemiyle açılan bu davanın son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60
günlük süre geçtikten çok sonra ve herhangi bir uygulama işlemi tesis
edilmeksizin 09.06.1997 gününde açıldığı anlaşıldığından, davanın
süreaşimı nedeniyle reddedilmesine ilişkin mahkeme kararında sonucu
itibariyle isabetsizlik görülmemıştir50.”
ideal olanı, çevre, imar, sağlık, orman, kıyı gibi kamu yararını
yakından ilgilendiren konularla ilgili olarak süre koşulunun ortadan
kaldırılmasıdır. Ancak, mevcut kanun sistemi içinde, açık bir düzenleme
yapılmadıkça, her zaman için doğrudan düzenleyici işleme dava açmak
mümkün görülmemektedir.
b- imar Planının Değiştirilmesine Yönelik Talebe istinaden Dava
Açılması (iYUK m.10)
iYUK m.10 da, ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir
işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri;
altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı;
ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde,
konusuna göre Daniştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri;
altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgilinin
bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da
bekleyebileceği; bu takdirde dava açma süresi işlemeyeceği; ancak, bekleme
süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemeyeceği; dava
açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin
bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın
tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açılabileceği belirtilmıştir.
Buna göre kesinleflmış imar planında değişiklik yapılması için idareye
her zaman başvurulabilir. idarenin istemi reddetmesi üzerine bu red
kararına karşı 60 günlük dava açma süresi içinde dava açılabilecektir.
Burada dava konusu olan fleyin “istemin reddi kararı” olduğu gerekçesiyle,
sadece imar planının iptali için dava açılması durumunda davanın süre
yönünden reddi gerektiği ifade edilmektedir. Gerçekten, iYUK 10. maddede,
ilgililerin, “haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlemin yapılması
için” idari makamlara başvurabilecekleri belirtildiğinden, davacının
istemiyle ilgili olarak, idarenin vereceği cevabın (plan değişikliği isteminin
reddi kararının) dava konusu yapılabileceği anlaşılır.
3048 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(50) Daniştay 6. D. 25.1.2000, 1998/7415, 378, ERGEN, Plan, s. 684.
“Davacı tarafından davalı idareye yapılan başvurulara davalı idarece
verilen 20.3.2000 günlü, 318 Sayılı Cevap üzerine 05.05.2000 tarihinde
bakılmakta olan dava açılmış ise de, davacı tarafından da 16.06.1998
günlü, 23 Sayılı Belediye Meclis Kararı ile kaldırılan 7 m’lik yolun tekrar
imar planı değişikliği yapılarak, yeniden imar planında öngörülmesi
amacıyla 2577 sayılı iYUK’un 10. maddesi kapsamında yapılan başvuru
üzerine davalı idarece tesis edilen işlem değil, yolun kaldırılmasına ilişkin
16.06.1998 günlü, 23 Sayılı Belediye Meclis Kararı’nın iptali istendiğinden
anılan imar planı değişikliğine ilişkin belediye meclisi kararının askıya
çıkartıldığı 16.06.1998-15.07.1998 tarihleri arasında imar planı değişikliğ
ine karşı itirazda bulunulmadığından, askı tarihinin son gününden
itibaren 60 gün geçirilerek 05.05.2000 tarihinde açılan davada süre aşimı
bulunduğu açıktır51.”
“Uyuşmazlık konusu olayda, imar planı değişikliğinin16.031999 ile
16.04.1999 tarihleri arasında ilan edilmesi üzerine askı süresi içinde
2 4 .03.1999 günlü dilekçe ile taşınmaz üzerinde bir sınırlama olup
olmadığının sorulduğu, davalı idarenin 20.04.1999 günlü yazısıyla
taşınmazın imar planında yol ve meydan alanında kaldığının bildirildiği,
26.04.1999 günlü başvuru ile bilgi ve belgelerin istenilmesi üzerine de plan
paftasının onaylı örneğinin gönderildiği, 01.06.1999 gününde imar planı
değişikliği istemiyle başvuruda bulunulduğu, 14.12.1999 gününde ise imar
planı değişikliğinin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 24.03.1999 günlü başvuruya verilen 20.04.1999 günlü
cevapta taşınmazın imar planında yol ve meydan alanında kaldığının
belirtilmesi üzerine 26.04.1999 gününde başvuruda bulunularak bilgi ve
belgeler istenildiğinden, bu tarih itibarıyla dava konusu imar planının
öğrenildiğinin kabulü ile anılan tarihten itibaren 60 gün içinde dava
açılması gerekirken, bu süre geçirilerek 14.12.1999 gününde açılan davada
bu nedenle süreaflımı bulunduğundan, idare mahkemesinin davanın süre
aşimı yönünden reddine ilişkin kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik
görülmemiştir52.”
Yukarıdaki karara konu olayda, davacı, imar planı değişikliği isteminin
açık veya zımni reddine dair kararı dava konusu yapsaydı, davanın esasına
girilme flansı olacaktı.
“…davacının 2577 Sayılı Yasa’nın 10. maddesi kapsamında idari
davaya konu olabilecek bir işlem tesisi için 1/5000 ölçekli nazım imar planı
değişikliği istemiyle davalı idareye 05.08.1998 tarihinde başvuruda
bulunduğu, bu başvuruya verilen 14.10.1998 günlü 2959/4101 yazılı
Belediye Başkanlığı işlemiyle verilen cevabın tebliğinden itibaren bu cevap
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3049
(51) Daniştay 6. D. 10.12.2001, 2000/5799, 6221, ERGEN, Plan, s. 684.
(52) Daniştay 6. D. 07.11.2001, 2000/4459, 5253i ERGEN, Plan, s. 691.
işlemiyle birlikte nazım imar planının da iptalinin istendiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle idare mahkemesince, dava konusu edilen 14.10.1998 günlü,
2959/4101 sayılı işleme yönelik bir inceleme yapılmaksızın yalnızca nazım
imar planı değişikliğinin iptali istemi hakkında inceleme yapılması sonucunda
karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, izmir
2. idare Mahkemesi’nin 04.02.1999 günlü, E:1998/816, K: 1999/61 sayılı
Kararının, 1/5000 ölçekli nazım imar planının değişikliği yolundaki
28.11.1997 günlü 05/320 sayılı belediye meclisi kararının iptali isteminin
süreaşimı nedeniyle reddine ilişkin bölümünün onanmasına, 14.10.1998
günlü, 2959/4101 sayılı işleme ilişkin bölümünün bozulmasına …karar
verildi53.”
Anlaşıldığı üzere, Yüksek Mahkeme, iYUK m.10 kapsamında yapılan
başvuruya verilen cevap üzerine açılan davada yürürlükteki imar planının
da iptalinin istenemeyeceği görüşündedir. Oysa, yürürlükteki imar planında
değişiklik yapılmasına dair talebin reddine dair karar da, düzenleyici
işlemin uygulanması niteliğindedir. Çünkü, red kararı ile mevcut
düzenlemenin hukuka uygun olduğu ifade edilmiş olmaktadır. O nedenle,
imar planının iptaline dair talebin de, değişiklik istemi ile sınırlı olarak
incelenmesi gerekir. Yüksek Mahkeme’nin bu yöndeki olumsuz görüşünü
aflmak için, uygulayıcıların, değişiklik istemiyle birlikte taşınmazın mevcut
imar durumunu da talep etmeleri ve daha sonra da imar durumu, dayanağı
imar planı ve değişiklik isteminin reddine dair karara birlikte dava açmaları,
davanın süre yönünden reddine engel olacaktır. Ancak daha sonra verilen
bir kararda, her iki işleme birlikte dava açılabileceği kabul edilmıştir.
“… Belediye Meclisinin 06.10.2000 günlü kararıyla onanarak ilan
edilen imar planında davacıya ait taşınmazın bir kısmının ilköğretim
alanında kaldığı, son ilan tarihinden itibaren 60 gün içinde dava açılmadığı,
anılan planın bir uygulama işleminin de bulunmadığı ancak davacının
taşınmazının imar planında ilköğretim alanı ile yolda kaldığından bahisle
plan değişikliği istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 19.02.2001
günlü, 326 Sayılı Belediye Başkanlığı işlemi üzerine bu işlemin ve anılan
taşınmazı ilköğretim tesisi alanı olarak belirleyen ve 06.10.2000 günlü
belediye meclisi kararıyla kabul edilen 1/1000 ölçekli imar planının iptali
istemiyle bakılmakta olan davayı açtığı anlaşılmaktadır… 2577 Sayılı
Yasa’nın 10. maddesi uyarınca ilgilisi tarafından imar planı değişikliği
istemiyle yapılan başvurunun yetkili organlarca reddi üzerine dava açma
süresi içerisinde hem imar planı değişikliği isteminin reddi işlemine hem de
imar planı değişikliği istemine konu imar planına karşı birlikte dava
açılması durumunda her iki işlemin birlikte incelenerek karara bağlanması
mümkündür54.”
3050 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(53) Daniştay 6. D. 10.4.2000, 1999/1775, 1947, ERGEN, Plan, s. 699.
(54) Daniştay 6. D. 20.2.2004, 2002/6968, 944.
Başvurunun yetkili makama yapılması ve yine aynı makamın kararının
dava konusu yapılması gerektiğine dikkat edilmelidir.
“Dosyanın incelenmesinden, davacılara ait taşınmazın 1973 yılında
imar planında okul alanı olarak belirlendiği, davacıların 3194 sayılı imar
Kanunu'nun 13. maddesinin 1. ve 3. fıkralarının Anayasa Mahkemesi’nce
iptali nedeniyle bu iptal kararı doğrultusunda kamulaştırılması,
kamulaştırılmaması halinde inşaat yapılmasına olanak sağlanması
amacıyla tapu kaydındaki okul alanı flerhinin kaldırılması için izin verilmesi
istemiyle Valiliğe yaptıkları başvurunun cevap verilmemek suretiyle
reddedildiği, davalı idarece savunmada bütçe imkanları dahilinde ödenek
temin edildiğinde kamulaştırma yoluna gidileceğinin belirtildiği anlaşılmaktadı
r… Uyuşmazlığa konu taşınmazın okul alanına ayrılması nedeniyle
sözkonusu olan kısıtlamanın dayanağını oluşturan 3194 Sayılı Yasa’nın 13.
maddesinin 1. fıkrası Anayasa Mahkemesi’nin 29.12.1999 günlü, E:
1999/33 K: 1999/51 sayılı kararıyla iptal edilmekle yürürlükte olmamakla
birlikte, henüz iptal edilen hükümler yerine yeni bir düzenleme getirilmemış
olması nedeniyle taşınmaz maliklerinin genel hükümler uyarınca öncelikle
imar planında değişiklik yapılması yönünde bu konuda işlem tesisine
yetkili olan belediye başkanlığına başvuruda bulunmaları gerekmektedir.
Bu durumda, mevcut planın değiştirilmesi için Belediye yerine yetkili
olmayan Valiliğe yapılan başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddi
yolundaki işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığından, aksi yönde verilen
mahkeme kararında isabet görülmemıştir55.
Burada, altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse
ilgilinin bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin
cevabı da bekleyebileceği ancak, bekleme süresinin başvuru tarihinden
itibaren altı ayı geçemeyeceği dikkate alınmalıdır. Altı aylık sürenin
uygulanması için;
a) idarenin başvurudan 60 gün içinde ilgiliye cevabı tebliğ etmesi,
b) Cevabın kesin nitelikte olmaması şartlarının birlikte gerçekleşmesi
gerekir. idarenin hiçbir cevap vermemesi veya kesin bir cevap vermesi ya da
başvurudan 60 gün geçtikten sonra kesin olsun olmasın cevabını
ulaştırması halinde, altı aylık sürenin uygulanması söz konusu değildir.
“Dava Askeri Güvenlik Bölgesi’nin imar planına işaretlenmesi istemiyle
yapılan 17.09.1999 günlü başvurunun cevap verilmeyerek reddedilmesine
ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmış, idare Mahkemesince,
2577 Sayılı Yasa’nın 10. maddesinde idarenin yanıtlarının kesin olmaması
durumunda ilgilinin bu yanıtları istemin reddi sayarak dava açabileceği
gibi, kesin cevabı da bekleyebileceğinin, bu şekilde dava açma süresinin
işlemeyebileceğinin ve bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3051
(55) Daniştay 6. D. 05.06.2003, 2002/3200, 3476.
ayı geçmeyeceğinin kurala bağlandığı, uyuşmazlık konusu olayda,
davacının 17.09.1999 günlü başvurusu üzerine idarece verilen 01.10.1999-
18.11.1999 – 12.04.2000 ve 31.05.2001 günlü yanıtların kesin bir nitelik
taşımadığı, davacının bu yanıtları istemin reddi sayarak dava açmadığı gibi,
17.9.1999 gününden itibaren hesaplanan altı aylık bekleme süresi
geçtikten çok sonra 12.07.2000 gününde bu davayı açtığı anlaşıldığından,
süreaşimı bulunduğu gerekçesiyle davanın 2577 Sayılı Yasa’nın 15/1-b
maddesi uyarınca reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz
edilmiştir. Açıklanan nedenlerle onanmasına56.”
iYUK m.10/2’de “Altmış gün içinde bir cevap verilmezse” cümlesinin,
“60 gün içinde, başvurana bildirimin yapılmaması” şeklinde anlaşılması
gerekir. Çünkü, idare bir cevap verdiği halde, bu cevabın başvurana bildirilmedikçe
hukuki sonuç doğurması mümkün değildir.
Yukarıda anlatılanları biraz daha somutlaştıralım. idareye iYUK m.10
kapsamında imar planı değişikliği yapılması için 5 Ocak 2010 günü başvurulmuştur.
1- ilgilinin talebi, başvuru tarihinden itibaren 60 gün içinde açıkça
reddedilir ve ilgiliye yine bu 60 gün içinde red kararı tebliğ edilirse,
tebliğden itibaren dava açma süresi içinde dava açılmalıdır.
2- ilgiliye başvurudan itibaren 60 gün içinde hiç cevap verilmezse,
sonraki 60 gün içinde bu zımni red kararına karşı dava açma süresi içinde
dava açılabilir.
3- ilgilinin talebine, başvuru tarihinden itibaren 60 günlük süre içinde
tebliğ edilen cevap kesin değilse (örneğin konunun incelendiği; daha sonra
cevabın verileceği; evrakın meclise havale edildiği; diğer taleplerle birlikte
değerlendirileceği; üst ölçekli planın kesinleşmesinin beklendiği; yazişmaları
n sürdüğü; dilekçedeki noksanlığın tamamlanması vs şeklinde ise):
a- Bu cevap, istemin reddi sayılarak, cevabın tebliğinden itibaren 60
gün içinde dava açılabilir. Bu şekilde idarenin oyalayıcı cevabı ile haklı
beklenti içine giren kimsenin dava açma süresi geçtikten sonra mağdur
olmasının önlenmesi amaçlanmaktadır57.
b- Kesin cevap beklenebilir. Başvuruya 60 günlük süre içinde verilen
cevabın kesin olmaması durumunda, ilgili başvurudan itibaren 6 aya (5
Temmuz 2010’a) kadar kesin cevabı bekleyebilir58.
b1- 5 Temmuz 2010 günü mesai bitimine kadar kesin bir red cevabı
gelirse, bu red kararına karşı tebliğinden itibaren dava açma süresi içinde
davasını açmalıdır.
3052 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(56) Daniştay 6. D. 2.3.2004, 2002/5154, 1223, ERGEN, Plan, s. 686.
(57) KAPLAN, s. 211.
(58) Eğer, 6 aylık sürenin sonundaki ayın, aynı günü yoksa, HMUK m 161/2 kıyas alınarak, sürenin bu
ayın sonunda bittiği kabul edilmelidir, CANDAN, s. 417.
b2- 5 Temmuz 2010 günü mesai bitimine kadar kesin bir red cevabı
gelmez ise, bu günden itibaren dava açma süresi içinde davasını açmalıdır.
b3- Davacının, kesin olmayan cevaba karşı dava açma süresini
geçirdikten ve fakat 6 aylık süre dolmadan dava açması halinde ne
olacaktır? Kanımca, durumda idarenin mahkemeye vereceği cevaba göre
değerlendirme yapılmalıdır. idare, itirazın kabul edildiğini bildirirse, dava
konusuz kalmalı ve yargılama giderleri de davacıya yükletilmelidir. idarenin
davaya cevabından, itirazın kabul edilmeyeceği sonucu çıkıyorsa, davanın
esasına girilmelidir.
idarenin 6 aylık süre içindeki cevabını kendiliğinden veya ilgilinin
yeniden yaptığı başvurusu üzerine vermesi arasında bir fark olmaması
gerekir. Çünkü 10 maddede cevabın kendiliğinden verilmesi şartı
getirilmemıştir. Bir başka anlatımla idareyi cevap vermeye yönelten nedenin
bir önemi bulunmamaktadır59. Örneğin, 5 Ocak 2010 günü yapılan başvuruya,
5 Temmuz 2010 tarihine kadar cevap verilmesini sağlamak için, ilgili
idareye başvurabilmelidir60. idarenin verdiği cevabın ilk başvuruya ait
olması durumunda, buna karşı dava açma imkanının olduğunda tereddüt
edilmemelidir61. Ancak bu konu doktrin ve uygulamada tartışmalıdır62.
4- 10. maddede aynen;
“Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük
sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın
tebliğinden itibaren altmış gün63 içinde dava açabilirler” denilmektedir. Bu
hüküm ile idarenin sonradan verdiği cevaplara karşı dava açma süresinin
başlangıcı düzenlenmektedir. Maddede, “altmış günlük sürenin” ibaresi ile
kast edilen, başvurudan sonra işleyen süredir. Kanımca, başvurudan sonra
işleyen 60 günün bitiminden itibaren zımni red kararına karşı dava açma
süresi işlemeye başladığından, bu süreden sonra verilen cevaba karşı yeni
bir dava açma süresinin işleyeceğini vurgulamak bakımından böyle bir
hüküm getirilmiştir.
Maddede öngörülen cevabın “kesin” nitelikte olması gerekir. Çünkü,
maddenin devamında bu cevabın dava konusu yapılmasına imkan
tanınmıştır. Kesin cevap dava konusu yapılabileceğinden, kesin olmayan
cevabın dava açma süresini başlatması mümkün değildir64. Burada, kesin
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3053
(59) KAPLAN, s. 215.
(60) ERGEN, Süre, s. 416.
(61) CANDAN, s. 412.
(62) KAPLAN, s. 213 vd.
(63) CANDAN, bu sürenin vergi mahkemeleri bakımından 30 gün olarak uygulanması gerektiği
görüşündedir, CANDAN, s. 412-414. Kanunun açık hükmüne rağmen, böyle bir yorumun yapılmasının
mümkün olmadığı görüşündeyim. Kaldı ki özel hüküm ile hak arayan lehine bir düzenleme yapılmıştır.
(64) KAPLAN, s. 215.
olmayan cevabın, istemin reddi niteliğinde kabul edilmesi gerektiği ileri
sürülebilir. Fakat, Kanunda, kesin olmayan cevabın istemin reddi
niteliğinde sayılması hususu, yalnızca başvurudan itibaren 60 gün içinde
verilen cevaplar bakımından kabul edilmıştir.
fiimdi çeşitli durumlara göre söz konusu hükmün uygulanabilirliğini
inceleyelim65;
a- Başvuru tarihinden itibaren ilk 60 günde bir cevap verilmemesi
sonucu, sonraki 60 gün içinde zımni red kararına karşı dava açılmaması ya
da bu ikinci 60 günün geçmesinden sonra açılan davanın süreden
reddedilmesi durumunda, idarenin aradan ne kadar süre geçerse geçsin66
bir cevap vermesi ile, cevabın tebliğinden itibaren 60 gün içinde dava
açılabilecektir.
Davanın süreden reddi durumunda, verilen cevap üzerine dava
açılabilirken, dava süreden dolayı reddedilmeden önce cevap (red) verilmesi
durumunda, bu sefer davanın reddedilmeyerek esasına girilebilmesi
gerekir67.
b- Başvuruya 60 gün içinde cevap verilmemesi üzerine başlayan dava
açma süresi içinde verilen cevaba karşı da, tebliğinden itibaren 60 gün
içinde dava açılmalıdır. Burada başvuru tarihinden itibaren ilk 60 gün
içinde cevap verilmemesi üzerine, oluşan zımni red kararına karşı dava
açma süresinin işlemeye başlayacağını ve dava açma süresi (ikinci 60 gün)
içinde red cevabı tebliğ edilirse, tebliğ tarihine kadar işleyen sürenin de
dikkate alınarak sürenin belirleneceğini kabul etmek doğru olmaz. Çünkü,
Kanunda cevabın tebliğinden itibaren 60 gün içinde dava açılabileceği
öngörülmüştür. Ayrıca, dava açma süresinin kaçırılması (ikinci 60 günün
geçmesi) halinde, red kararının tebliğinden itibaren 60 gün içinde dava
açılabiliyorken, dava açma süresi içinde tebliğ edilen red kararına karşı
evveliyetle tebliğden itibaren 60 gün içinde dava açılabilmelidir.
Yukarıdaki olasılıkların tümünde 6 aylık bir sınırlayıcı süre söz konusu
değildir68. 6 aylık sürenin uygulanması için, başvurudan itibaren işleyen ilk
60 günlük süre içinde bildirilen ve kesin olmayan bir cevabın olması
gerekir. Kanımca, idarenin konuyla ilgilendiğini gösteren cevabın verilmesi
durumunda, ilgilinin de çok uzun süre sessiz kalmasını önlemek için bu 6
aylık süre öngörülmüştür. Fakat şu çarpıklığa da dikkat çekmek gerekir:
idarenin başvurudan itibaren 60 gün içinde verdiği cevabın kesin olmaması
durumunda dava açma hakkı en fazla 6 aya eklenecek dava açma süresi ile
sınırlanırken, hiç cevap verilmemesi ya da açılan davanın süreden reddi
3054 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(65) KAPLAN, s. 212-213; CANDAN, s. 410 vd.
(66) KAPLAN, s. 212; CANDAN, s. 411.
(67) GÖZÜBÜYÜK, A. fieref/DiNÇER, GÜVEN, idari Yargılama Usulü, Ankara, 2001, s. 371.
(68) KAPLAN, s. 212.
durumlarında, kesin cevabın hangi tarihte verilirse verilsin alınmasından
itibaren 60 gün içinde dava açılabilmesi, tutarlı ve mantıklı değildir. O
nedenle 6 aylık sınırlamanın, ya tüm durumlar için öngörülmesi veya
tamamen kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Yukarıda açıklandığı üzere 10. maddenin yapısındaki ve ifade
biçimindeki karıflıklık, anlaşılmasını güçleştirmektedir. O nedenle söz
konusu maddenin daha tutarlı ve açık olarak düzenlenme zorunluluğu
bulunmaktadır.
Yüksek Mahkeme, mülkiyet hakkı sahibinin imar planlarının uygulanması
üzerine, plana karşı her zaman dava açabileceği görüşünde olduğundan,
malikin taşınmazı ile ilgili imar planı değişikliği talebinin reddi
kararına karşı dava açma süresini kaçırması durumunda, aynı yönde
yeniden başvurarak dava açabilmesi imkanı bulunduğu kabul edilmelidir.
imar planında yapılması istenen değişiklikle ilgili olarak yetkili organ
olan belediye meclisi yerine belediye başkanı, encümeni, imar müdürü veya
başka biri tarafından karar alınmasına değinmek gerekir. Bu durumda,
usulüne uygun bir red kararı bulunmadığından, bir başka anlatımla
yetkisiz organın verdiği karar yok hükmünde olduğundan, zımni red
süresinin beklenmesi ve zımni red kararı ile birlikte imar planına karşı dava
açılması uygun olur.
“Dava, imar planında park olarak ayrılan Kayseri, Melikgazi, ...
Mahallesi, ... Beldesi ... pafta, ... ada, ... sayılı parselin kamulaştırılması ya
da, imar planının değiştirilerek inşaat izni verilmesi isteminin ilçe
Belediyesince zımnen, Büyükşehir Belediye Başkanlığınca ise genel
sekreterlik işlemiyle reddine ilişkin işlemlerin iptali istemiyle açılmış, idare
Mahkemesince, imar planı değişikliği isteminin Belediye Meclislerince
görüşülüp karara bağlanması gerekirken ilçe belediyesince zımnen,
büyükşehir belediye başkanlığınca genel sekreter imzalı işlemle reddedilmesinde
hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemlerin
iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idarelerce temyiz edilmiştir. Temyize
konu idare Mahkemesi kararının Büyükşehir Belediye Başkanlığı işleminin
iptali yolundaki kısmında 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun
49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Kararın, davacının başvurusunun ilçe Belediyesince zımnen reddine ilişkin
kısmının iptaline yönelik bölümüne gelince… Dosyanın incelenmesinden,
dava konusu taşınmazların park alanından çıkarılmasına ilişkin ... günlü
davacı başvurusuna cevap verilmeyerek tesis edilen olumsuz işlemin iptali
istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, plan değişikliği
isteminin cevap verilmemek suretiyle reddedilmesi yolundaki dava konusu
işlemin belediye meclisince tesis edildiğinin kabulü ile uyuşmazlığın
esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, idare Mahkemesince imar
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3055
planı değişikliği isteminin belediye meclisince görüşüldükten sonra karara
bağlanması gerektiği nedeniyle verilen iptal kararında bu nedenle isabet
görülmemiştir69.”
“… davacının plan değişikliği isteminin Belediye Meclisince incelenmesi
suretiyle işlem tesis edilmesi gerekirken, Belediye Başkanlığı işlemi ile
reddedilmesinde mevzuata uyarlık bulunmamaktadır… Diğer taraftan, imar
planı değişikliği isteminin yetkili organlarca görüşülerek karara bağlanmaması
halinde ise ilk planın açılan bu davada incelenmesi olanaklı değildir.
Ancak yetkisiz organca tesis edilen işlemin yargı yerince iptali sonrasında
plan değişikliğinin yetkili organ tarafından karara bağlanması üzerine
açılacak davada bu işlemle birlikte imar planı değişikliği istemine konu olan
imar planının esasının incelenebileceği de açıktır…Olayda, imar planında
değişiklik yapılması isteminin yetkisiz organca reddi nedeniyle 06.10.2000
onanlı imar planı hakkında bu aşamada karar verilmesine yer olmadığı
yönünde karar verilmesi gerektiğinden iptale ilişkin mahkeme kararında
yasal isabet görülmemiştir70.”
“Dava konusu olayda davacının plan değişikliği yapılması istemiyle
davalı idareye başvuruda bulunduğu, isteminin zımnen reddi üzerine bu
davayı açtığı ve idare Mahkemesince de davacının plan değişikliği isteminin
belediye meclisince incelenerek karara bağlanması gerekirken zımnen
reddinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptal edildiği
anlaşılmaktadır… ilgililerin imar planı değişikliği istemlerinin idarelerce
çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesi yönünden irdelenmesi
gerektiği, planlamanın genel ilkeleri dikkate alınarak uyuşmazlık konusu
taşınmaza ayrıldığı amaç için ihtiyaç bulunmadığı sonucuna varıldığı
takdirde plan değişikliği yapılmasının mümkün olduğu açıktır. Bu
durumda, davacının plan değişikliği isteminin zımnen reddedilmesi üzerine
açılan davada da idare mahkemesince plan değişikliği isteminin şehircilik
ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığının
incelenmesinden sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu
hususlar araştırılmaksızın ... ada, ... sayılı parsele yönelik olarak dava
konusu zımnen ret işleminin iptaline karar verilmesinde isabet
görülmemıştir71.”
Yetkisiz bir organ tarafından alınan kararın, yetki yönünden iptal
davasına tabi tutulması mümkündür. Bir başka anlatımla yetkisiz organın
kararı yok hükmünde olmasına rağmen72, iptal davasına konu olabilmekte
ve iptal edilebilmektedir. Çünkü yetkisiz organ tarafından alınmış olsa da,
3056 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(69) Daniştay 6. D. 20.4.2005, 2003/5553, 2424.
(70) Daniştay 6. D. 20.2.2004, 2002/6968, 944.
(71) Dan. 6. D. 9.1.2003, 2001/6807, 105; Aynı doğrultuda, Dan. 6. D. 9.6.1992, 1991/2761, 2762.
(72) GÖZLER, Kemal, idare Hukuku, C I, Bursa, 2003, s. 709, 890.
hukuk aleminde varlığı bulunan, bir idari makamdan çıkan, uygulamaya
konarak kişilerin hak ve menfaatlerine etki edebilen işlemin iptaline karar
verilebilmelidir73. Türk Hukuku’nda yok hükmündeki işlemin tespitine
olanak tanıyan bir idari dava türü öngörülmemıştir74. Yukarıdaki kararlarda
da, yetkisiz organ tarafından alınan red işlemlerinin iptaline karar
verildiği görülmektedir.
Kanımca, yetkisiz bir organ tarafından alınmış olsa da, ortada iptale
tabi bir uygulama işlemi (red kararı) bulunduğundan, bu uygulama
işleminin dayanağı olan düzenleyici işlemin (imar planının) iptaline dair
istemin incelenebilmesi gerekir (iYUK m.7/4). Ancak Yüksek Mahkeme aksi
görüştedir.
“Dava, davacılara ait Diyarbakır ili, ... Mahallesi, ... pafta, ... sayılı
parselin bulunduğu alanda imar planı değişikliği ve buna bağlı olarak ifraz
ve tevhid işlemlerinin yapılması yolundaki başvurunun reddine ilişkin ...
günlü, ... sayılı belediye başkanlığı işlemi ile sözkonusu taşınmazlara ait
imar planının iptali istemiyle açılmış, idare Mahkemesince, yerinde
yaptırılan keflif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporla,
dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, uyuşmazlık
konusu taşınmazların büyük kısmının nazım ve uygulama imar planlarında
yeflil alan, okul ve oyun alanında, küçük bir kısmının da konut alanında
kaldığı, oyun alanı ve park kullanımlarının bölge için gerekli olduğu, yeflil
alanda herhangi bir şekilde küçültme yapılmasının mevzuata aykırı olacağı,
konum ve tasarım açısından planlama kararının yerinde olduğu anlaşıldığı
ndan, dava konusu işlemlerde mevzuata aykırılık bulunmadığı
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmış, bu karar davacılar tarafından
temyiz edilmiştir. 3194 sayılı imar Kanunu’nun 8/b maddesinde nazım ve
uygulama imar planlarının belediye meclislerince onaylanarak yürürlüğe
gireceği, onaylanmış planlarda yapılacak değişikliğinde aynı usule tabi
olduğu, anılan Yasanın 16. maddesinde de, tevhid ve ifraz işlemlerinin
Belediye Encümenince yapılacağı hükme bağlanmıştır. Bakılan uyuşmazlı
kta, davacıların taşınmazlarına ait imar planında değişiklik yapılarak, ifraz
ve tevhid yapılması istemiyle yaptıkları başvuru bu konuda karar vermeye
yetkili Belediye Meclisine ve Belediye Encümenine intikal ettirilmeksizin ...
günlü, ... sayılı Belediye Başkanlığı işlemiyle reddedildiğinden dava konusu
işlemde bu yönüyle mevzuata uyarlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın,
davacılara ait taşınmaza ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama imar planının
iptali istemine gelince; 2577 Sayılı Yasa’nın 10. maddesi uyarınca ilgilisi
tarafından imar planı değişikliği istemiyle yapılan başvurunun, imar planı
değişikliği isteminin yetkili organlarca reddi üzerine dava açma süresi
içerisinde hem imar planı değişikliği isteminin reddi işlemine hem de imar
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3057
(73) GÖZLER, C I, s. 893 vd.
(74) GÖZLER, C I, s. 900-902.
planı değişikliği istemine konu imar planına karşı birlikte dava açılması
durumunda, her iki işlemin birlikte incelenerek karara bağlanması, imar
planı değişikliği isteminin yetkili organlarca görüşülerek karara bağlanmaması
halinde ise ancak usulüne uygun şekilde karar oluşması üzerine bu
işlemle birlikte imar planı değişikliği istemine konu imar planının esasının
incelenmesi mümkündür. Dosyanın incelenmesinden, dava konusu imar
planının Diyarbakır Belediye Meclisi’nin 05.02.1993 günlü, 1 sayılı kararı
ile kabul edilerek bir ay süreyle ilan edildiği davacı tarafından, son ilan
tarihinden itibaren altmış gün içinde dava açılmadığı ve anılan planın bir
uygulama işleminin de bulunmadığı, ancak taşınmazlara ait imar planında
değişiklik yapılması isteminin Belediye Başkanlığınca reddi yolundaki ...
günlü, ... sayılı işlemi üzerine her iki işlemin birlikte iptali istemiyle
16.05.2001 gününde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
SONUÇ:
Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, davacı
tarafından imar planı değişikliği istemli başvurunun Belediye Meclisince
incelenerek karar verilmesi sonrasında mevcut plan ve değişiklik isteminin
birlikte değerlendirilmesi mümkün olduğundan, olayda ise, davacının plan
değişikliği istemli başvurusunun yetkili belediye meclisince karara
bağlanmayarak belediye başkanlığı işlemiyle reddedilmesi karşısında imar
planı değişikliği istemine konu imar planının bu aşamada incelenme
olanağı bulunmamaktadır75.”
c- iYUK m.10 ile 11 ve 7 Arasındaki ilişki
Söz konusu maddeler arasındaki fark ve ilişki flöyledir;
10. madde kapsamındaki başvuru, yürürlükteki fakat aleyhine dava
açma süresi geçmış veya yürürlükte olmayan ve ilk defa tesis edilmesi
istenen bir idari işleme yönelik iken76, 11. madde kapsamındaki başvuruda,
yürürlüğe girmış ve aleyhine dava açma süresi geçmemış işlem söz
konusudur.
Örneğin, aleyhine dava açma süresi dolmuş ve yürürlükteki bir imar
planının hukuka aykırı olduğu ve değiştirilmesi isteniyorsa bu başvuru 10.
madde kapsamında kalacaktır. Aynı şekilde, henüz hiçbir imar planı
olmayan yere plan yapılması talep ediliyorsa, bu başvuru da 10. madde
kapsamındadır.
imar planı kabul edilmış ve kesinleflmış, fakat plana karşı dava açma
süresi dolmamışsa, bu planla ilgili başvuru 11. madde kapsamında değerlendirilecektir.
O nedenle yapılan başvuru ile dava açma süresinin durması
söz konusudur.
3058 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(75) Daniştay 6. D. 27.12.2004, 2003/2646, 7050.
(76) KARAVELiOĞLU, C I, s. 567.
10. madde kapsamında yapılan başvuru ise dava açma süresini
durduran değil, başlatan niteliktedir. Çünkü 60 gün içinde başvuruya
cevap verilmemesi halinde, sonraki dava açma süresi içinde zımni red
işlemine karşı dava açılabilecektir. Her iki başvuruya da 60 gün içinde
cevap verilmezse, istek reddedilmış sayılacaktır. Fakat 11. madde
kapsamındaki başvuruda, başvuru tarihine kadar işleyen süre, dava açma
süresinden mahsup edilecekken, 10. maddeye göre yapılan başvuruda,
zımni red tarihinden itibaren dava açma süresi işleyecektir.
10. maddeye göre verilen red cevabına karşı, 11. maddeye göre işlemin
geri alınması için başvurulması mümkündür77 Çünkü bu durumda, dava
açma sürecine girilmesi söz konusudur. Örneğin 10 yıl önce yapılan imar
planında okul alanında kalan taşınmazın, konuta çevrilmesi için yapılan
başvuruya (m.10 başvurusu) verilen açık veya zımni red kararının, geri
alınması için başvuru (m.11 başvurusu) yapılabilir.
fiimdi bu iki maddeye göre yapılan başvurular ile 7. maddenin ilişkisini
irdeleyelim.
ilgili hakkında tesis edilen birel işlemin dava açma süresi içinde olup
olmadığına bakılmaksızın 7. madde kapsamına girmesi mümkündür.
Örneğin, yıllar önce yürürlüğe girmış imar planının değiştirilmesi istemiyle
yapılan başvuruya verilen red cevabı, mevcut imar planının uygulanması
niteliğinde olacağından, hem imar planına hem de bu uygulama işlemine
karşı birlikte veya ayrı olarak dava açılabilecektir. Burada iYUK m.10 ve
7’ nin birlikte uygulanması söz konusudur. Çünkü, imar planının
değiştirilmesi talebi m.10 kapsamında yapılan bir başvurudur. Başvurunun
reddine dair karar, uygulama işlemi niteliğindedir.
Aynı olayda, düzenleyici işlemin uygulanması niteliğindeki bir işlem söz
konusu olsaydı, uygulama işlemine karşı dava açma süresi geçmemek
kaydıyla, her iki işleme birlikte veya ayrı ayrı dava açılabilecektir. Uygulama
işleminin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem
yapılması, uygulama işlemine karşı dava açma süresi içinde istenebilir ve
verilecek cevaba göre dava açma süresi içinde 7. maddeye göre her iki
işleme birlikte veya ayrı dava açılabilir. Burada, iYUK m.11 ile 7. maddenin
birlikte uygulanması söz konusudur. Çünkü, uygulama işlemine karşı
başvuru, 11. madde kapsamında kalmaktadır.
imar planına karşı dava açma süresi geçtikten sonra, imar planının
değiştirilmesi talebinin (m.10 başvurusu) reddine dair kararın geri alınması
için başvuru yapılsa (m.11 başvurusu) ve bunun da reddi üzerine, düzenleyici
işlem (imar planı) ile ilk red işlemine karşı dava açılsa, 10,11 ve 7.
maddelerin birlikte uygulanması söz konusu olurdu.
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3059
(77) KARAVELiOĞLU, C I, s. 590.
3- iMAR PLANINA BiR AYLIK ASKI SÜRESi iÇiNDE iTiRAZ EDiLMifiTiR
Bu durumda, itiraz konusunda alınan kararın niteliğine göre değerlendirme
yapılmalıdır.
a- itirazlar kabul edilerek, plan itirazlar doğrultusunda değiştirilmıştir.
Bu durumda itirazda bulunan amacına ulaflmış olacaktır.
b- itiraz kısmen veya tamamen reddedilmiştir. Red Kararının tebliği
üzerine reddedilen hususlarda itiraz eden dava açma süresi içinde dava
açabilecektir.
Red kararı itiraz edene, son ilan tarihinden itibaren işleyen 60 gün
içinde tebliğ edilmışse, bu tebliğ tarihinden 60 gün içinde dava açılması
gerekir (iYUK m.7/2-a).
Red kararı itiraz edene, son ilan tarihinden itibaren 60 gün geçtikten,
fakat sonraki ikinci 60 gün dolmadan önce tebliğ edilmişse, ikinci 60 günün
sonunda kadar dava açılması gerektiği ifade edilmektedir. Çünkü, zaten
zımni olarak gerçekleflmiş red işlemi vardır. Ayrıca bunun açıkça reddedildiğ
inin bildirilmesi yeniden sürenin başlamasına neden olmaz. Bu
görüşünü eleştirisi aşağıda yapılacaktır.
Red kararı itiraz edene son ilan tarihinden itibaren, ikinci 60 günün
hitamından sonra tebliğ edilmışse, plana karşı dava açma süresi
geçtiğinden davanın süreden reddine karar verilmektedir. Daniştay’a göre,
son ilan tarihinden 60 gün içinde itiraza cevap verilmemesi durumunda,
itiraz zımnen reddedilmış sayılmaktadır (iYUK m.11/2). Zımni red kararı
üzerine dava açma süresi işlemeye başlamaktadır. isteğin reddedilmesi veya
reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye
başlayacağından (iYUK m.11/3), reddedilmiş sayılma tarihinden itibaren 60
gün içinde açılmayan dava süreden reddedilecektir. Bu durumu aşağıda şu
şekilde flemalaştırabiliriz. 5 fiubat 2010 tarihinde askıya çıkan plan 5 Mart
2010 tarihinde askıdan inmış ve 19 fiubat’ta da plana itiraz edilmış olsun.
(Not: Zımni red kararından sonraki 60. Gün, 3 Temmuz olup, Cumartesi gününe denk
geldiğinden dava açma süresi sonu 5 Temmuz 2010 olmuştur).
fiubat Mart Mayıs Temmuz
5 5 4 5
Bir Ay 60 gün 60 gün
itiraz zımnired süresi dava açma süresi Süreden Red
Askı Askı Zımni Son
Sonu Red Gün
3060 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
Burada askı süresi bitiminden itibaren 120 gün değil de, 60 + 60 diye
sürelerin belirlendiğine dikkat edilmelidir. Askı süresi sonundan itibaren
işleyen 60 günlük zımi red süresinin sonu, tatil gününe denk gelebilir. Bu
gibi durumlarda, sürenin bitimi 60 günden fazla olabilir. O nedenle, dava
açma süresi iki ayrı 60 gün olarak dikkate alınmalıdır.
Önemle belirtmek gerekir ki, itiraz konusunda karar vermeye yetkili
olmayan bir organ (örneğin Belediye Başkanı) tarafından karar verilmesi
mümkün değildir.
“Dosyanın incelenmesinden, … sayılı parseli kapsayan alanda imar
planı değişikliği yapılmasına ilişkin 14.06.2000 günlü, 179 Sayılı Belediye
Meclisi Kararı’nın 27.09.2000 günü Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından
onaylanması üzerine 27.09.2000 ile 27.10.2000 günleri arasında ilan
edildiği, davacı idare tarafından bu düzenleyici işleme karşı 26.10.2000
günü itiraz edildiği, ancak Belediye Meclisince itirazın incelenerek karara
bağlanmadığı, Belediye Başkanlığının 21.11.2000 günlü, 7388 Sayılı Yazısı
ile cevaplandırıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu imar planı değişikliğine
karşı askı süresi içinde yapılan itirazı inceleyerek karara bağlamaya yetkili
olmayan makam tarafından verilen cevabın 3194 Sayılı Yasa’nın 8.
maddesine göre dikkate alınması mümkün olmadığı gibi, olayda itiraza
konu istemin cevap verilmemek suretiyle reddi yolunda tesisi edilen işleme
karşı 13.02.2001 gününde açılan davanın süresi içinde açıldığının kabulü
gerekmektedir. Bu durumda, imar planı değişikliği işlemine karşı yapılan
itirazın yetkili organca yanıtlanmayarak reddi üzerine dava açma süresi
içinde açılan davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, süre
yönünden reddi yolundaki kararda isabet bulunmamaktadır78.”
Yukarıdaki karardan da anlaşılacağı üzere, itirazın yetkili organ
tarafından karara bağlanıp bağlanmadığına dikkat edilmelidir. Çünkü itiraz
konusunda yetkili organ tarafından verilmeyen kararın, dava açma süresini
başlatması söz konusu olmayabilir. Örneğin belediye başkanının itirazın
reddine dair aldığı kararın, ilk 60 günlük süre içinde tebliğ edilmesi üzerine,
dava açma süresinin tebliğ tarihinden değil de, bu 60 günlük sürenin
bitiminden itibaren işlemesi gerektiği ileri sürülebilir.
idarenin ikinci 60 günden sonra cevap vermesi durumunda, bu cevabi
işlemle birlikte imar planına karşı dava açılabilir mi? Daniştay’ın bu konudaki
görüşü olumsuzdur.
“Dava konusu taşınmazın uygulama imar planında 19.10.1999 günlü
ve 049 Sayılı Belediye Meclis Kararı ile yapılan tadilatın 20.10.1999 –
20.11.1999 günleri arasında ilan edildiği, davacının bu tadilata 09.11.1999
gününde itirazda bulunarak tadilat işlemlerinin geri alınmasını istediği, bu
itirazın 09.02.2000 günlü, 008 Sayılı Belediye Meclis Kararı ile reddedilmesi
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3061
(78) Daniştay 6. D. 15.05.2003, 2001/1762, 3071, ERGEN, Plan, s. 690.
üzerine, bu Meclis Kararının 04.04.2000 günlü, 267 Sayılı Yazı ile tebliğ
edildiğinden bahisle 14.04.2000 gününde bu davanın açıldığı anlaşılmaktadı
r. Bu durum karşısında davada süreaflımı bulunduğundan idare
mahkemesince uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle davanın karara
bağlanmasında isabet görülmemıştir79.”
“17.10.1996 günlü, 463 Sayılı Büyükşehir Belediye Meclisi Kararı’yla
kabul edilen dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planının 18.11.1996
tarihinde ilan için askıya çıkarıldığı, davacıların ilan süreci içerisinde
26.11.1996 ve 27.11.1996 tarihlerinde plana itiraz ettikleri, 28.02.1997
günlü, 99 Sayılı Büyükşehir Belediye Meclisi Kararı’yla itirazların
reddedilmesi üzerine davanın 28.07.1997 gününde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının ilan süresi içerisinde yapmış olduğu itiraz üzerine
son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde cevap verilmeyerek
istek reddedilmış sayıldığından, bu tarihi izleyen 60 günlük dava açma
süresi geçirildikte sonra 28.07.1997 tarihinde açılan davada süre aflımı
bulunmaktadır80.”
“Dava, ... parsel sayılı taşınmaza ilişkin 1/5000 ölçekli nazım imar
planının iptali istemiyle açılmış; idare mahkemesince, dosyanın incelenmesinden,
imar planının hangi tarihte askıda kaldığı belli olmamakla birlikte
davacıların 21.06.1995, 23.06.1995 ve 28.06.1995 günlü itirazlarının
bulunduğu, bu itirazların 16.11.1995 günlü Büyükşehir Belediye Meclisi
Kararı ile reddedildiği anlaşıldığından, son başvuru tarihini izleyen günden
itibaren 15 gün içerisinde davalı idarece yanıt verilmemesi üzerine, bu
tarihi izleyen günden itibaren 60 gün içerisinde dava açılması gerekirken,
bu süre geçirildikten sonra idarenin cevabı üzerine 06.02.1997 tarihinde
açılan davanın süresinde bulunmadığı gerekçesiyle 2577 Sayılı Yasa’nın
15/1-b maddesi uyarınca reddine karar verilmış, karar davacılar vekili
tarafından temyiz edilmıştir. 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun
"Dava Açma Süresi" başlıklı 7. maddesinde dava açma süresinin özel
kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Daniştay'da ve i dare
Mahkemelerinde altmış gün olduğu; ilam gereken düzenleyici işlemlerde
dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; yine aynı
Yasanın "Üst Makamlara Başvurma" başlıklı 11. maddesinde, ilgililer
tarafından idari dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması, geri
alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan,
üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi
içinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava
açma süresini durduracağı. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin
3062 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(79) Daniştay 6. D. 13.11.2002, 2001/4198, 5053, ERGEN, Plan, s. 675; Aynı doğrultuda, Daniştay, 6.
D. 25.2.2004, 2002/4537, 1092, ERGEN, Plan, s. 693; Danıştay 6. D. 14.4.1994, 1993/4902, 1391, ERGEN,
Plan, 677-678; DiDDGK, 13.10.1995, 204/722.
(80) Daniştay 6. D. 7.2.2000, 1999/103, 586, ERGEN, Plan, s. 679-680.
reddedilmış sayılacağı kurala bağlanmıştır. Özel
Kanun olan 3194 sayılı
imar Kanunu’nun, "Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması" başlıklı
8. maddesinin (b) bendinde ise, "imar Planları; Nazım imar Planı ve
Uygulama imar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre
düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde
kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır
veya yaptırılır. Belediye Meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Bu planlar
onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde
bir ay süre ile ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir.
Belediye Başkanlığınca Belediye Meclisine gönderilen itirazlar ve planları,
Belediye Meclisi onbefl gün içinde incelenerek kesin karara bağlar" kuralı
yer almaktadır. Anılan maddelerin birlikte değerlendirilmesinden, imar
planlarına karşı, 2577 Sayılı Yasa’nın 11. maddesi kapsamında başvuru
için, özel bir
Kanun olan 3194 Sayılı Yasa’nın 8/b maddesi ile özel bir itiraz
süresi getirildiği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, imar planlarına
karşı, bir aylık askı süresi içinde 2577 Sayılı Yasa’nın 11. maddesi kapsamı
nda başvuruda bulunulması ve bu başvuruya idari dava açma süresinin
başlangıç tarihi olan son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde
cevap verilmeyerek isteğin reddedilmış sayılması halinde, bu tarihi takip
eden 60 günlük dava açma süresi içinde veya son ilan tarihini izleyen
günden itibaren 60 gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi
halinde bu cevap tarihini izleyen günden itibaren 60 günlük dava açma
süresi içinde idari dava açılabileceği sonucuna varılmaktadır. Dosyadaki
bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu 17.04.1995 onay tarihli
nazım imar planının 05.06.1995-05.07.1995 tarihleri arasında ilan edildiği,
davacıların da askı süresi içerisinde 21.06.1995, 23.06.1995 ve 28.06.1995
tarihlerinde itirazda bulundukları anlaşıldığından, askı süresinin son
gününü izleyen günden itibaren 60 gün içinde cevap verilmemek suretiyle
itirazların reddedilmış sayılması sonucunda bu tarihi izleyen günden
itibaren 60 gün içerisinde dava açılması gerekirken, bu süre geçtikten sonra
itirazların reddedilmesi yolundaki 06.09.1996 günlü, 889 Sayılı Belediye
Meclisi Kararı’nın tebliği üzerine 06.02.1997 tarihinde açılan davanın süresinde
bulunmaması nedeniyle, davanın süre aşimı yönünden reddi yolundaki
idare mahkemesi kararında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemıştir
81.”
Bize göre, ikinci 60 günden sonra idarenin verdiği cevap üzerine dava
açılabilmelidir. Planlara karşı yapılan itirazlar da planların kabul
sürecindeki gibi değerlendirilmektedir. Vatandaflın itirazının kabul edileceği
inancıyla idarenin cevabını beklemesi aleyhine sonuç doğurmamalıdır.
iYUK 11. madde, dava açma süresi içinde yapılan başvuruları kapsamak-
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3063
(81) Daniştay 6. D. 15.10.1998, 1997/5279, 4592, Daniştay Der. Sayı: 99, s. 270 vd.
tadır. Oysa, askı süresi dolmadan yapılan başvuruda dava açma süresi
işlemeye başlamayacağından 11. maddeye istinaden süreden red kararı
verilmesi hukuka uygun değildir82. 11. madde, aşağıda açıklanacağı üzere,
askı süresi sonundan itibaren işleyen 60 günlük dava açma süresi içinde
idareye yapılan başvurular bakımından uygulanabilir.
Daniştay, askıya çıkarılmamış imar planına karşı açılan davada, imar
planın iptali yerine, kesin ve yürütülebilir bir işlem olmaması nedeniyle
davanın reddine karar verilmesi gerektiği görüşündedir.
“…uyuşmazlığa konu imar planı değişikliğinin onay tarihinden itibaren
ilan edilmediği, dolayısıyla ortada davacı yönünden kesin ve uygulanabilir
nitelikte bir imar planın bulunmadığı anlaşıldığından idare mahkemesince
davanın bu nedenle reddi gerekirken süreaflımı nedeniyle reddi yolunda
verilen kararda isabet görülmemıştir83.”
Yukarıdaki karara katılmıyorum. imar planı ilan edilmediği halde, bu
plana istinaden imar uygulamalarının yapılması, imar durumu ve
ruhsatların verilmesi hatta kamulaştırmaya geçilmesi ihtimali olduğundan,
askıya çıkmadan yürürlüğe konan planın şekil yönünden hukuka aykırılığı
dikkate alınarak yürütmesinin durdurulması ve iptali yönünde karar
verilebilmesi gerekir. Danıştay’ın görüşü, askıya çıktığı halde henüz askı
süresi dolmamış imar planları bakımından doğru olabilir. Nitekim
DiDDGK’nın görüşü de bu doğrultudadır.
“…onaylanmakla yürürlüğe giren imar planlarının kesinleşmesi için
anılan madde hükmüne göre bir ay süreyle askıya çıkarılmak suretiyle ilan
edilmeleri gerekmektedir. Onaylandıktan sonra ilan edilmeksizin uygulamaya
konulan bir imar planı Yasada öngörülen prosedür tamamlanmaksı
zın tesis edilmış bir işlem olacağından, bu şekil eksikliği nedeniyle
iptalinin gerekeceği açıktır. Dosyanın incelenmesinden, dava konusu
1/1000 ölçekli imar planının Turizm Bakanlığı’nca 09.06.1995 tarihinde
onaylandığı, ancak ilan edilmediği, diğer taraftan davacılar tarafından
verilen temyiz dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden ise, anılan imar planı
uyarınca bölgede inşaata başlandığı, dolayısıyla dava konusu planın davalı
idare tarafından fiilen uygulanmaya başlanarak planın uygulanma
iradesinin gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Daniştay Altıncı
Dairesi’nce, uygulanmaya başlanılan dava konusu imar Planının Turizm
Teşvik Kanunu hükümleri uyarınca ilan edilmemış olmasının dolayısıyla
ilan şartının yerine getirilmemesinin hukuka uygunluk noktasından
incelenerek plan hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir84.”
3064 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(82) Aynı görüşte, fiiMfiEK, Suat, imar Planlarına Karşı Açılan Davalarda Süreler, THD, 2009/12, s.
115.
(83) Daniştay 6. D. 16.1.2001, 1999/5104, 576, ERGEN, Plan, s. 688-689.
(84) DiDDGK, 6.10.2005, 2003/518, 2406.
Davacının, dava konusu işleme askı süresi içinde yaptığı itirazın,
incelemekte olduğunu dikkate alarak, bu konudaki kararın oluşmasını
beklemesi doğaldır.
Bilindiği üzere meclis gündemlerinin yoğunluğu nedeniyle itirazların,
imar Kanunu’nun 8. maddesi uyarınca 15 günlük süre içinde karara
bağlanması bir yana, 60 günlük dava açma süresi içinde dahi gündeme
alınarak değerlendirilmesi mümkün olamamaktadır. Bu gibi durumlarda,
imar planlarına karşı açılacak davalarda 60 günlük zımni red süresinin
bitiminden sonra idarenin cevabı beklenmeksizin dava açma süresinin
işleyeceğini kabul etmek, usul ekonomisiyle bağdaflmayacağı gibi, idareleri,
bu sürenin geçmesini beklemeye sevk ederek, açılan davaları bertaraf
etmeye yönlendirecektir.
Sonuç olarak askı süresi içinde kesinleflmiş ve aleyhine dava açma
süresi işlemeye başlamış bir idari işlem bulunmadığından, imar planına
karşı yapılan itiraz başvuruları iYUK m.11 kapsamında kalmamaktadır. Bu
başvuruların, iYUK m.10 kapsamında olmadığı da ileri sürülebilir. Çünkü
idareyi ilk olarak harekete geçirmek üzere idari davaya konu olabilecek
işlem tesisi yönelik başvuru yapılmamakta, aksine, yürürlüğe konmak
üzere hazırlanan işlem esas alınmaktadır.
O halde, her iki maddeye de girmeyen bu başvurunun kendine özgü
nitelikte olduğu kabul edilerek, imar Kanunu ve genel hükümlere göre
değerlendirme yapılması uygun olur. imar Kanunu’nun 8. maddesinde,
itirazların ve planların Belediye Meclisi veya Valilikçe 15 gün içinde
incelenmesinin ve kesin karara bağlamasının zorunlu olduğu belirtilmıştir.
Bu emredici bir hükümdür. 15 günlük süre içinde inceleme ve karara
bağlama işleminin gerçekleştirilmemesinin hukuki sonuçları düzenlenmemiştir.
imar Kanunu’na göre yapılan itirazların zımni reddine ilişkin bir
imkan veya yetki yoktur. idare bu itirazlar hakkında mutlaka bir karar
vermek zorundadır. Oysa,11. madde kapsamındaki başvuruda idari makamı
n başvuru ile ilgili bir karar alma zorunluluğunun bulunması söz konusu
değildir. itiraz hakkında karar verilmediği sürece, zımni olarak kesin ve
yürütülebilir bir işlemin oluşması mümkün değildir. Sürelerle ilgili genel
esasları belirleyen iYUK m.8’de, sürenin tebliğ tarihini izleyen günden
itibaren işleyeceği belirtilmıştir. Buna göre, itiraz üzerine verilen kararın
tebliğinden85 itibaren 60 gün içinde dava açılabilmesi gerekir. itiraz üzerine
verilen karar, düzenleyici işlem olan imar planının uygulanması niteliğinde
de olduğundan, her ikisine birlikte veya ayrı olarak iYUK m.7 uyarınca dava
açılabilmesi gerekir.
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3065
(85) Bu tebliğ, ister ilandan sonraki 60 gün, ister ikinci 60 gün içinde veya daha sonraki bir günde olsun
hiç fark etmemelidir.
4- iMAR PLANI ASKIDAN iNDiKTEN SONRA DAVA AÇMA SÜRESi
iÇiNDE PLANA iTiRAZ EDiLMifiTiR
Askı süresi içinde plana itiraz edilmemekle birlikte, askıdan sonraki ilk
60 günlük süre içinde itirazda bulunulması durumunda ne olacaktır? Bu
durumda iYUK m.11 kapsamında değerlendirme yapılması gerekir.
Yukarıdaki somut örnekte, askının son günü olan 5 Mart 2010 tarihinden
20 gün sonrası, 25 Martta plana itiraz edildiğinde, daha önce işleyen 20
günlük süre dikkate alınarak sürenin hesaplanması gerekir (iYUK m.11).
itirazın yapıldığı tarihten itibaren 60 gün içinde verilen cevap tebliğ edilirse,
tebliğden itibaren bakiye 40 gün içinde dava açılmalıdır. Eğer, itirazdan
itibaren 60 gün içinde cevap verilmezse, itirazın zımnen reddi söz konusu
olduğundan, bu 60 günden sonraki bakiye 40 gün içinde dava açılmalıdır86.
“… imar planlarına karşı, 2577 Sayılı Yasa’nın 11. maddesi
kapsamında başvuru için, özel bir
Kanun olan 3194 Sayılı Yasa’nın 8/b
maddesi ile özel bir itiraz süresi getirildiği anlaşılmaktadır. Bu durum
karşısında, imar planlarına karşı, bir aylık askı süresi içinde 2577 Sayılı
Yasa’nın 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması ve bu başvuruya
idari dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihini izleyen
günden itibaren 60 gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmış
sayılması halinde, bu tarihi takip eden 60 günlük dava açma süresi içinde
veya son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde cevap verilmek
suretiyle isteğin reddedilmesi halinde bu cevap tarihini izleyen günden
itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde idari dava açılabileceği gibi;
planlara karşı askı süresinin son gününü izleyen günden itibaren 60
günlük yasal idari dava açma süresi içinde 2577 Sayılı Yasa’nın 11.
maddesi kapsamında başvuruda bulunulması halinde ise, işlemeye
başlayan idari dava açma süresinin duracağı ve 60 gün içinde cevap
verilmemesi halinde istek reddedilmiş sayılacağından, 60 günlük yasal idari
dava açma süresinin kaldığı yerden işlemeye başlayacağı, bu sürenin son
gününe kadar cevap verilmesi halinde ise bu tarihi izleyen günden itibaren
yine kalan sürenin işlemeye başlayacağı ve toplam olarak 60 günlük bu
süre içinde idari dava açılabileceği sonucuna varılmaktadır. Uyuşmazlık
konusu olayda ise, 03.06.1998 - 03.07.1998 günleri arasında askıda kalan
planlara karşı askı süresinin son gününü izleyen günden itibaren 60
günlük yasal idari dava açma süresi içinde ...günlü dilekçe ile itirazda
bulunulduğu ve 60 günlük süre içinde itirazın reddedildiğinin ... gününde
davacıya bildirilmesi üzerine, kaldığı yerden işlemeye başlayan 60 günlük
yasal idari dava açma süresi içinde ...gününde bu davanın açıldığı
anlaşıldığından, davanın süreaflımı nedeniyle reddi yolundaki idare
mahkemesi kararında isabet görülmemıştir87.”
3066 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(86) Benzer görüşte, ERGEN, Plan, s. 682.
(87) Daniştay 6. D. 10.12.2001, 2000/5692, 6248.
5- iMAR PLANI ASKIDAYKEN, YAPILAN iTiRAZLAR SONUCU OLUfiAN
DEĞifiiKLiKLERE DAVA AÇMADA SÜRE NASIL
BELiRLENECEKTiR?
Uygulamada, imar planına karşı yapılan itirazlar üzerine, planda köklü
değişikliklere gidilebilmekte, hatta itirazların kapsamı dişına da çıkılarak,
adeta yeni bir plan yapılmaktadır.
Askı itirazlarının değerlendirilmesi adı altında yapılan değişikliklerin
ayrı bir plan kararı niteliğinde olup olmadığı hususunun belirlenmesi
gerekir. Askı itirazları sonucu yapılan her değişiklik, “plan değişikliği”
niteliğinde olmakla beraber, bu değişiklik planın yürürlüğe girme sürecinde
yapıldığından, ayrıca ilan ve askıya çıkarılmasına gerek yoktur. Bu değişikliklerin
ayrıca ilan edilmesi ve bu değişikliklere karşı da dava açma
süresinin ilan tarihinden (ilan süresi sonundan) başlatılması sorun yaratır.
Çünkü, itirazlar üzerine planda değişiklik yapıldıktan sonra, ikinci defa
askıya çıkarılan plana da itiraz edilmesi ve bu şekilde sonu gelmez
itirazlarla, planların yürürlüğe sokulmasının imkansızlaflması söz konusu
olabilir. Kanunda, planların yürürlüğe girmesi ile ilgili olarak, birden fazla
ilan ve itiraz imkanı tanınmamıştır. Fakat uygulamada, askı itirazları
konusunda alınan kararın bilgi amaçlı olarak ilan edildiğine tanık
olunmaktadır.
O halde bu değişikliklerin yargısal denetimi nasıl yapılacaktır? itiraz
üzerine alınan kararın temelinde ilk karar bulunmaktadır. Bir başka
anlatımla, ilk karar olmasaydı, itiraz üzerine alınan karar da olmayacaktı.
Dolayısıyla bu iki kararın birbirinden bağımsız değerlendirilmesi mümkün
değildir. Fakat, ilk karar davacının menfaatini ihlal etmiyorken, askı
itirazları konusunda alınan karar menfaatini ihlal ediyorsa sadece ikinci
kararın dava konusu yapılması mümkün olmalıdır88. Örneğin, askıya çıkan
planda malikin arsası imarlı alanda kalıyorken, askı itirazlarının değerlendirilmesi
sonucu yeşıl alanda bırakılmışsa böyle bir durum vardır. Ancak
bu halde de, ilk planla birlikte, davacının durumunun değerlendirilmesi
yapılacaktır.
“2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca
idari işleme karşı idari dava açma süresi içerisinde yapılacak olan başvuru
üzerine altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş
sayılacağı, bu tarihten itibaren durmuş olan dava açma süresinin yeniden
işlemeye başlayacağı ve dava açma süresi geçtikten sonra aynı nitelikte
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3067
(88) KAPLAN, s. 245-246. Örneğin, ilk plan askıya çıktığında planda sosyal donatı alanlarının, park
alanlarının vs. yeterli olduğu görülerek plana itiraz edilmemış olabilir. Ancak daha sonra askı itirazlarının
değerlendirilmesi adı altında planda sosyal donatı alanlarını azaltıcı, kişiye özel ve açıkça imar mevzuatına
da aykırı düzenlemelere gidildiğinde ne olacaktır? ilk plana itiraz edilmedi veya süresinde dava açılmadı diye,
askı itirazları konusundaki karar hukuka uygun hale mi gelecektir? Özellikle nazım ve çevre düzeni imar
planları, askı itirazlarının değerlendirilmesi adı altında köklü değişikliklere uğratılabilmektedir. Bu durumda,
asıl plana süresinde dava açılmamış olsa bile, askı itirazları üzerine alınan karara dava açılabilmelidir.
başvuruların ve idarece verilen cevapların dava açma süresini ihya
etmeyeceği açık ise de, süresi geçtikten sonra idarece verilecek olan yanıtın
dava açma süresini ihya etmemesi için istemin reddi yolunda bir yanıt
olması gerektiği, idare tarafından başvuru değerlendirilerek yeni işlem tesis
edilmış olması halinde ise yeni bir hukuki durum ortaya çıkacağından,
önceki işlemden farklı bir hukuki sonuç yaratan bu işleme karşı süresi
içerisinde dava açılabileceği sonucuna varılmıştır. Olayda, davacının itiraz
dilekçesi üzerine 07.08.1997 günlü encümen kararı ile istemin
reddedilmeyerek itirazın değerlendirilmek suretiyle yeni bir işlem tesis
edilmesi ve böylece önceki parselasyon işleminin ortadan kalkması,
davacının yeni tesis edilen bu işlemin de iptalini istemış olması karşısında,
anılan encümen kararının 05.09.1997 tarihli yazı ile davacıya tebliği
üzerine 09.10.1997 gününde açılan davanın süresinde olduğu sonucuna
varıldığından, dava konusu parselasyon işleminin incelenerek bir karar
verilmesi gerekirken bu işleme ilişkin olarak da davanın süre yönünden
reddi yolundaki idare mahkemesi kararında isabet görülmemıştir.89”
ilk askıya çıkan plana itiraz edilmiş, daha sonra askı itirazları
konusunda alınan kararla itirazların bir kısmı kabul bir kısmı da
reddedilmişse, reddedilen itirazlar bakımından birinci karar; ilk planda yer
almayan aleyhe hususlar bakımından da ikinci karar dava konusu
yapılmalıdır.
“Dosyanın incelenmesinden, dava konusu 16.3.2006 günlü, 43/177
Sayılı Belediye Meclisi Kararı’yla 1/25.000 ölçekli Merkez Planlama Bölgesi
Nazım imar Planı’nın kabulüne karar verildiği, anılan plana askı süresi
içinde yapılan itirazların belediye meclisinin 13.07.2006 günlü, 164/476
sayılı kararı ile değerlendirilerek bir bölümünün kabul edildiği bir
bölümünün reddedildiği, bir bölümünün de kısmen kabul kısmen
reddedildiği ve 1/25.000 ölçekli Merkez Planlama Bölgesi Nazım imar
Planı’nın kabul edilen itirazlarla birlikte onaylanmasına karar verildiği,
planın ilk defa kabulüne ilişkin 16.03.2006 günlü, 43/177 sayılı belediye
meclisi kararına karşı bu davanın, itirazların değerlendirilmesine ilişkin
13.07.2006 günlü, 164/476 Sayılı Belediye Meclisi Kararı’na karşı da aynı
davacılar tarafından Bursa 3.. idare Mahkemesi’nin E:2006/2218 sayılı
dosyasında dava açıldığı anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, E: 2006/2218
sayılı davada iptali istenen işlemin yeni bir plan olmadığı, görülmekte olan
bu davaya konu imar planına karşı yapılan itirazların değerlendirilmesine
ilişkin bir işlem olduğu göz önüne alınarak, uyuşmazlığın bir ayrıma tabi
tutulması suretiyle incelenmesi gerekmektedir. Buna göre olayda;
görülmekte olan bu davaya konu hususlardan, davacı GA tarafından plana
karşı yapılan itiraza da konu edilmiş ve davalı idarece kabul edilerek o
3068 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(89) Daniştay 6. D. 20.04.1999, 1998/1839, 2054.
doğrultuda değiştirilenler ve kaldırılanlar hakkında karar verilmesine yer
olmadığına karar verilmesi yerinde ise de, davalı idare nezdinde itiraza konu
edilmemiş veya itiraza konu edilmış ve fakat idare tarafından reddedilmış
olanların incelenmesi gerekmekte olup, öte yandan hem bu davaya konu
edilmış hem de idareye yapılan itiraz başvurusuna konu edilip de idarece
reddedilen hususuların E:2006/2218 sayılı davada iptali istenenlerin o
davada değerlendirildiği göz önüne alınarak derdestlik yönünden
incelenerek uyuşmazlığın karara bağlanması gerekmektedir. Buna göre
idare Mahkemesince uyuşmazlık hakkında yeniden bir karar verilmesi
gerekmektedir90.”
ilk plana yapılan itirazın kısmen veya tamamen reddine dair alınan
karara karşı açılacak davada, hem ilk, hem de itiraz üzerine alınan karar
dava konusu yapılmalıdır. Burada, itiraz üzerine verilen kararın tebliğ tarihi
dikkate alınmalıdır. Ancak Daniştay bu durumda da, zımni redle ilgili
görüşünü korumaktadır.
“Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 14.03.2006 günlü, 177 Sayılı
Kararı ile kabul edilen 1/25.000 ölçekli Merkez Planlama Bölgesi Nazım
imar Planı’nın 27.04.2006 – 27.05.2006 günleri arasında askıya çıkmak
suretiyle ilan edildiği, askı süresi içerisinde davacı Bursa Barosu Başkanlığı
dişındaki davacılar tarafından son ilan gününü izleyen dava açma süresi
içerisinde dava açılmadığı gibi, itirazda bulunan davacılar yönünden son
ilan tarihini izleyen altmış gün içerisinde itirazlarına yanıt verilmeyerek
reddedilmış sayıldığı, 26.07.2006 gününü izleyen dava açma süresi
geçirilerek 09.10.2006 günü görülen davanın açıldığı gerekçesiyle süresinde
açılmayan davanın reddi gerekir.91”
“Dava Bursa, Osmangazi ilçesi, VK. Mahallesi’nde davacıya ait
taşınmazlara yönelik olarak 31.03.2003 günlü, 148 Sayılı Belediye Meclis
Kararı ile kabul edilerek 18.06.2003 tarihinde onanan 1/1000 ölçekli imar
planı ile yapılan itiraz üzerine tesis edilen 01.12.2004 günlü, 680 Sayılı
Belediye Meclis Kararı ile anılan kararın onanmasına ilişkin 14.02.2005
günlü işlemin iptali istemiyle açılmış; idare Mahkemesince, dava konusu
imar planının 19.06.2003 - 19.07.2003 tarihleri arasında ilan edilmesi
üzerine, askı süresi içinde yapılan itirazın son ilan tarihinden 60 gün içinde
cevap verilmemek suretiyle reddi söz konusu olduğundan, takip eden 60
gün içinde dava açılması gerekirken itiraz üzerine tesis edilen belediye
meclisi kararlarının tebliği üzerine 14.06.2005 tarihinde açılan davanın
süreaşimı yönünden reddine karar verilmış, bu karar davacı tarafından
temyiz edilmiştir…. Kararının onanmasına92.”
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3069
(90) Daniştay 6. D. 17.11.2008, 3163/7858, Özel Arfliv.
(91) Daniştay 6. D. 22.2.2010, 2009/2496, 1623, Özel Arfliv.
(92) Daniştay 6. D. 7.12.2007, 2005/7907, 7376, Özel Arfliv.
Daniştay’ın görüşüne katılmıyoruz. Asıl karar ile askı itirazlarının
kabulü üzerine yapılan değişiklik kararı, birbiriyle bağlantılı olsa da, iki ayrı
idari işlemdir. Bunlara ayrı ayrı dava açılabileceği gibi birlikte de dava
açılabilir. Özellikle nazım ve çevre düzeni imar planlarında itirazlar üzerine
yapılacak değişikliklerin boyutu ve önemi fazla olmaktadır. Kaldı ki, burada
da, imar planına yapılan itiraz, imar Kanunu m.8 ve genel hükümler
kapsamında değerlendirilmeli ve buna idarenin verdiği cevabın, imar
planının uygulanması niteliğinde olduğu dikkate alınarak, uygulama işlemi
ile birlikte, düzenleyici işleme karşı dava açılabilmelidir (iYUK m.7/4).
itirazın iYUK m.11 kapsamına girmesi mümkün olmamalıdır. Çünkü, iYUK
m.11, dava açma süresi içindeki başvuruları kapsamaktadır. Oysa askı
ilanı süreci içinde dava açma süreci başlamaz93.
Sonuç:
imar planlarına karşı açılacak davalarda, imar Kanunu ile idari Yargılama
Usulü Kanunu’nda yer alan süre ile ilgili hükümler yetersiz kaldığından,
Yüksek Mahkeme’nin emsal kararları dikkate alınarak hazırlık yapılması
gerekmektedir. Uygulamada süre ile ilgili tereddütlerin giderilmesi için
Yüksek Mahkeme’nin ilke kararları oluşturması ve bu kararlarda oluşacak
değişiklikleri de kamuoyu ile paylaflması faydalı olacaktır. Mevcut mevzuattaki
eksiklikler ve Yüksek Mahkeme Kararlarına yapılabilecek eleştiriler
şunlardır;
1- Sürelerin zorlayıcı (mücbir) sebeplerle uzamasına dair yasal düzenleme
bulunmaması bir eksiklik oluşturmaktadır.
2- Aynı Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde de olsa, ayrı bir idari yargı
mercii bulunmayan yerlere verilen dilekçeler bakımından, kanunda öngörülmemiş
şekilde içtihatla bir ayrım getirilmesi hak arama özgürlüğünü
engellediği gibi fonksiyon gaspı niteliğinde olmaktadır.
3- iYUK 8. maddedeki sürelerle ilgili genel esasların, idarenin cevap
verme süreleri bakımından da uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Ancak, adli tatile tabi olmayan idareye, cevap verme süresi bakımından adli
tatille ilgili hükümler uygulanmamalıdır.
4- Kamulaştırma işlemi öncesinde alınan kamu yararı kararı da, kesin
yürütülebilir bir uygulama işlemi olarak kabul edilmelidir.
5- Uygulama işleminin sonradan hukuki alemden kalkması, dayanağı
düzenleyici işlemin incelenmesine engel olmamalıdır. Hatta, uygulama
işleminin hukuka uygun olması dahi, düzenleyicisi olan işleme dava
açılmasına engel olmamalıdır.
3070 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
(93) fiiMfiEK, s. 115.
6- Düzenleyici işleme uygun uygulama işleminin, daha üstteki düzenleyici
işleme aykırı olması halinde, hukuka uygunluk denetiminin üst
düzenleyici işlemle sınırlı olarak değil de, en üstteki düzenleyici işleme göre
yapılması gerekir.
7- Plan yürürlükte olduğu sürece, çevre hakkının ihlali süreklilik göstermektedir.
O nedenle her zaman için imar durumu alınarak imar planına
karşı dava açılabileceğine dair içtihadın, mülkiyet hakkı sahibi ile sınırlı
olmaksızın uygulanması gerekir.
8- Yüksek Mahkeme’nin, fiili durumun öğrenilmesinin, uygulama işlemi
yerine geçeceği görüşü, idari işlemlere karşı dava açmada sürenin yazılı
bildirimden itibaren başlayacağı normuna aykırıdır.
9- Çevre, imar, sağlık, orman, kıyı gibi kamu yararını yakından ilgilendiren
konularla ilgili olarak süre koşulunun ortadan kaldırılması gerekir.
10- iYUK m.10-11 ve 7 arasındaki ilişkinin iyi anlaşılması gerekir. iYUK
10. maddesi kendi içinde çelişkiler taşımakta olup, yeniden düzenlenmelidir.
11- imar planları askıdayken yapılan itirazlar, kendine özgü nitelikte
olduğu kabul edilerek, imar Kanunu ve genel hükümlere göre değerlendirme
yapılması gerekmektedir. O nedenle, aradan ne kadar süre geçerse
geçsin, bu itirazlara karşı verilen cevabın tebliğinden itibaren dava açma
süresi başlamalıdır.
12- Asıl karar ile askı itirazlarının kabulü üzerine yapılan değişiklik
kararı, birbiriyle bağlantılı olsa da, iki ayrı idari işlemdir. Bunlara ayrı ayrı
dava açılabileceği gibi birlikte de dava açılabilir.
imar Planlarına Karşı Dava Açmada Süre • Nezih Sütçü 3071