Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Hitit Hukuku (Sibel ÖZBUDUN)
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 4-11-2009 | Kategori: Makale | Okunma : 3683 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >
HİTİT HUKUKU, BELLEKLERDEKİ KAYIP KİTABI ÜZERİNE Sibel ÖZBUDUN “Adaletin aklını kaybettiği yerde felsefe susar.”(1) Modernitenin köklü mitoslarından biri, “ilkel/geleneksel” zihniyetin kutsallar, dogmalar, adetler, gelenekler vb. yönetiminde statik bir kurgu iken “modern” zihnin kuflkuculuk, sorgulayıcılık, dinamizm, akılcılık, elefltirellik, değİşkenlik, ilerleyicilik… vb. niteliklerle tanımlandığı yolundadı r. Oysa modernitenin kendisinin de yabana atılmayacak kadar dogması, “doxa”sı,(2) sorgu-sual tanımayan önkabulü olduğu gerçeği, artık yabancı mız değil. Tıpkı nihayetinde onun da bir sınıfsal “mamûl” olduğu, bir sınıf egemenliğinin (XVIII. yüzyıl ve sonrası Batı burjuvazisi) ideolojik tahkimatını oluflturduğu gerçeği gibi… Ne ki, “modern” olarak şekillenmİş zihinlerimizin modernitenin dogma ve doxa’larını deflifre etmesi, pek de kolay değil. Hayır, bunlar içinden çıkılmaz ölçüde karmaflık olduklarından değil; böylesi bir girİşimin son derce “yalın” soruları sormayı gerektirdiğinden - oysa tüm bir eğitim-öğ- renim sürecinin bize unutturduğu tam da bu: yalın, doğrudan soruları sorabilme yeteneği. Avukat Erdal Doğan’ın Hitit Hukuku, Belleklerdeki “Kayıp”(3) başlıklı kitabı, okuruna böyle bir soruyu sordurarak başlıyor İşe. Tüm bir Batı Avrupa’nın (modern) hukukunun neden Roma Hukuku’na dayandığı sorusu. Gerçekten de neden Roma Hukuku? En eski/köklü hukuk sistemi olduğ u için mi? Roma yasalarından çok daha eskilere dayanan kodların ol- ___________________________________________________ (1) Denis Diderot. (2) doxa: yaygın inanç ya da popüler görüş anlamına gelen Grekçe terim. (3) Erdal Doğan, Hitit Hukuku, Belleklerdeki “Kayıp”, Güncel Yay., İstanbul, 2008. duğunu biliyoruz. Tarihsel süregenliğinden olabilir mi? Roma Hukuku’nun en kapsamlı derlemesi kabul edilen ve Batı Avrupa ülkelerinin medenî hukuklarına kaynaklık eden, 529-534 tarihleri arasında Bizans İmparatoru I. Justinianus’un emriyle derlenen Corpus Juris Civilis’in, Batı Avrupa’da ancak XI. yüzyılda (İtalya’da) gündeme geldiği, bunun ise İtalyan komünlerindeki tacirlerin gereksinimlerine bir yanıt olduğu kaydedilmektedir.( 4) Peki, “Evrensel İnsan Hakları”na temel oluflturabilecek bir ethos’u sergilediği için olabilir mi? Bunun yanıtını da Erdal Doğan’a bırakalım: “Roma Hukukunda, Ius Gentium’a göre kölelerin bir hakkın konusu olan varlıklar olarak eflya ve mal değerinin ötesinde hiçbir değeri yoktu. Bafllangıçta kölelerin azat edilmeleri dahi yasaklanmıştır. Persona alieni iuris (başkasının hukukuna tabi) kategorisinde mütalaa edilebilecek olan kölenin konumu ius civile nazarında bir hiçti. Bu nedenle köleler ius civile’ya göre ne alacaklı, ne borçlu, ne malik, ne davalı ne de davacı olabilirlerdi. (…) Roma Hukukunda, ergin olsun ya da olmasın, ister evli ister bekâr, her çocuk babasının yetkesi altındaydı. (…) Dahası, baba çocuğunun do- ğal yargıcıydı ve onu özel kararla ölüme bile mahkûm edebiliyordu. Bunun dışında, vasiyet sahibinin yetkisi sınırsızdı ve baba, çocuklarını mirastan yoksun bırakabiliyordu. (…) Görülüyor ki Roma Hukukunda hak ehliyetine sahip olabilmek hürriyet, vatandaşlık ve aile statülerine sahip olmayı gerektirmektedir. Kölelerin dışında kİşilerle kadınların vatandaşlık statüsü ve konumlandırılıflı piramiter, cinsiyetçi ve feodal yapının karakteristik özellikleriyle biçimlendirilmİştir. Bu nedenle de Roma’da birden çok vatandaşlık statüsü bulunmaktadı r.”(5) Doğan, Roma Hukuku’nun “hak”ları güvence altına almaktan ne denli uzak olduğunu, küçük çiftliği güçlü komflusu tarafından gasp edilen bir mülk sahibinin hakkını arama süreci örneği üzerinden gözler önüne seriyor: “Bu durumda normal koflullarda mağdur olan kİşinin yapması gereken öncelikle; yargıç önünde flikayetçi olmak (litis denuntiato), adaletin tecellisini sağlamak ve kamusal yetke (manus militari) aracılığıyla malları nı geri almaktır. Ama Roma’da III. yüzyıla kadar süreç flu şekilde İşlemekteydi: Roma’da konumları güçlü olan kİşiler ceza hukukunu ve yaptı rımını kendileri uyguluyorlardı. Nitekim bu yüzden de ceza hukukundan bahsedilemezdi, güçlü komflunun saldırı ve gaspı da tümüyle medeni hukuk kapsamına giren bir suç veya suçtan çok hukukî ihlâl olarak kabul ediliyordu. 2932 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 6 • Yıl 2008 ___________________________________________________ (4)http://en.wikipedia.org/wiki/Corpus_Juris_Civilis. (5) Doğan, ay. ss.27, 29, 31. Dolayısıyla da davalı hasmı adamları ve güvenlikçilerinin arasından çekip alarak yargıç karşısına çıkarmayı sağlamak, zarar gören davacının kendisine düflmekte, duruşma günü yargıç karşısına çıkarana kadar da kendi özel hapishanesinde zincirleyerek hapsetmesi gerekiyordu. Eğer davacı onu zor kullanarak yargıç karşısına çıkartmayı baflaramazsa, davanı n bafllaması asla mümkün olamazdı (litis contestario). Diyelim ki davacı onu yanaflma olarak kabul eden güçlü bir kİşi sayesinde bu aşamaları baflardı ve mahkemeden haklı olduğuna dair bir karar aldı. Bundan sonra yapması gereken imkânı varsa kararı bizzat uygulamaktı r. Ama nasıl? Mahkeme açıklanamaz bir gariplikle, davalıyı, gasp edilen, çalınan fleyi davacıya vermeye mahkûm etmeyip, gasp edilen çiftliği kendi kaderine terk ederek, davacının davalı hasmının bütün mallarına ve toprakları na el koymasına izin veriyor; bunları mezat yoluyla satıp, yargıcın çiftlik için biçtiği değere (aestimato) eflit tutardaki parayı alması, kalanını davalı ya vermesi gerekiyor.”(6) Oysa Roma Hukuku’nun, her konuda bu denli “gevflek” ve “muğlak” olmadığını biliyoruz. Özellikle de “devletin güvenliği” ile ilgili konularda. Örneğin, Roma’nın ilk yazılı yasa derlemesi olan (İ.Ö. 367) XII Levha Kanunu’nun IX. Levhası’nda, “Kentte gece toplantılarına neden olanların ölümle cezalandırılacağı” (Yasa VI) bildirilmektedir… Peki, “en kadîm”, tarihsel açıdan “en süregen” hukuk külliyatı olmayan, “Evrensel İnsan Hakları”yla bağlantısı kuflkulu Roma Hukuku, neden merkantil burjuvazilerin öncülüğünde yükselmekte olan Avrupa devletlerinin “temel hukuku” olarak temellük edilmİştir? Yanıtı yine Doğan’a bırakalım: “Modern Hukukun siyasi yapısının muhafazası bakımından, kİşiler üzerinde kurduğu çok sistemli ve zaptu rapt denetiminin zeminini oluflturan, çağlar arası kurduğu köprüsel bağın ve dünya medeniyet ve kültürünün önemli bir unsuru hâline gelen Roma Hukukunun seçiminin bu nedenle hiç tesadüfî olmayıp, tamamen bilinçli bir tercihin sonucu oldu- ğu gerçeğiyle karşılaflırız. Tarihteki somut düzenlemeleriyle, insanın doğadan koparıldığı, cinsiyetçilik ve köleliğin baskın karakter olarak belirleyici olduğu, merkeziyetçi Roma İmparatorluk Hukukunun, tüm kıta Avrupası ve Anglo Sakson hukuk sistemleri üzerindeki büyüleyici etkisi İşte bu nedenledir, yani: Statükonun korunması.”(7) Bir başka deyİşle seçim, tümüyle “bilinçli ve ideolojik”tir.(8) Hitit Hukuku Kitabı Üzerine • Sibel Özbudun 2933 ___________________________________________________ (6) Doğan, ay. ss.32-33. (7) Doğan, ay. s.40. (8) Doğan, ay. s.33. Roma Hukuku bilinçli bir “seçim”i -ya da “hatırlama”yı- imlediği ölçüde, Hitit “hukuku” ise, yitik bir belleğin konusudur. Erdal Doğan, kitabı nda hukukçu gözüyle bu “yitik” belleği irdeleme İşine girİşmİş. Ve Roma Hukuku’yla kıyaslandığında çarpıcı bir “insancıllık”, flaflırtıcı bir “hakkaniyet” tablosu çıkarmıfl ortaya. Hiç kuflku yok ki Hint-Avrupa kökenli istilacıların Anadolu’daki yerel site-devletlerin ve toplulukların üzerine yerleşimesiyle biçimlenen (yaklaflı k İ.Ö. XVII. yüzyıl) Hitit devlet ve toplumu, tüm kadîm devletler gibi sı- nıflı bir yapı sergilemektedir: olasılıkla istilacılardan oluflan ve Eski Krallı k döneminde, aynı zamanda yüksek mahkeme İşlevi gören Meclis (pankus) aracılığıyla iktidarı kral (tabarna) ile paylaşan soylular; toprak sahibi olabilen ve gerektiğinde angaryaya (luzzi) tabi tutulabilen köylüler ve araç adamları, yani zanaatkârlardan (inflaat İşçileri, dokumacılar, deri İşçileri, çömlek imalatçıları, demirciler…) oluflan özgür emekçiler ve aile köleleri.( 9) Evet, Hitit toplum ve devleti sınıflıdır; ancak tıpkı Güney Mezopotamya’da kendisini bin yıl kadar önceleyen(10) Sümer site-devletleri gibi henüz infla-hâlinde bir devlettir söz konusu olan; ve ilk yazılı yasalar, yerel güç odakları ya da soyluların merkezîleflmeye karşı direnİşini kırmaya yönelik olarak formüle edilmİşe benzemektedir. Nitekim, ilk yazılı yasaları derleyen Telipinu’ya dek Eski Krallık dönemine ait Kral Listeleri’nde krallık daha çok “kayınlar”, yani evlilik yoluyla kurulan bağlaflıklıklar aracılığıyla aktarılırken(11) Telipinu’dan sonra (kral olan damadının ardından), İmparatorluk döneminde krallığın babadan oğula, ya da baba tarafından akrabalara -erkek kardeş, amca, vb.- aktarılması genel kural hâline gelmİş gözükmektedir.(12) Bu süreç, aynı zamanda “kabile hukuku”nu oluflturan örflerin merkezîleflen siyasal iktidar karşısında direnen, ya da iktidarı paylaşan soylular elinde “suiistimal edilmesi”ne karşı, Saray’ın (kral ve çevresi), örfleri kodifye ederek meflruiyetlerini pekİştirme girİşimini de yansıtmaktadırlar. Bu ise, “gökyüzü modelinde örgütlenmİş” krallığın uyrukları na (tıpkı tanrılar gibi) adil ve hakkaniyetli davranması gereğini getirmektedir gündeme. Böylelikle, örfî hukuk, “eskiden flöyle yapılırdı, Şimdi ise böyle yapılır,” yollu ifadelerle genellikle yumuflatılmıfl, “ceza indi- 2934 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 6 • Yıl 2008 ___________________________________________________ (9) Bkz. O. R. Gurney, The Hittites, Suffolk: Pelican Books, 1972. (10) Sümerlerin Güney Mezopotamya’da devletleflme yolundaki ilk girİşimleri, İ.Ö. 2900-2300 yılları arası- na yerleflir. Erken Sülale adıyla da anılan bu dönem, Mezopotamya’nın tümünü ele geçirerek birleflik ve merkezî bir krallık kuran Semitik kökenli Sargon tarafından sona erdirilmİştir. (C. Leonard Woolley, Les Sumeriens, Editions Payot, Paris, 1930.) (11) Örneğin, I. Murflili (1630-1600) I. Hattuflili’nin (1660-1630) “torunu/evlatlığı; I. Hantili (1600-1570) I. Murflili’nin kayınbiraderi; I. Zidanta (1570-1560) I. I. Hantili’nin damadı; Ammuna (1560-1540) I. Zidanta’nı n oğlu; I. Huzziya (1540-1535) Ammuna’nın gelininin erkek kardeşi; Telipinu (1535-1510) ise I. Huzziya’nın damadıdır. Bkz. Doğan (agy.)’daki “Kral Listeleri”, ss.62-63. (12) “Birinci dereceden prens kral olsun. Birinci dereceden prens yoksa ikinci dereceden bir oğul kral olsun. Eğer tahta geçecek bir oğul yoksa birinci dereceden bir prensesle evlendirilen kİşi kral olsun.” (Telipinu Fermanı’ndan. akt. Doğan, ay. s.93.) rimleri, ölüm cezalarında kısıtlamalar, İşkence ile öldürülmenin kaldırılması gibi daha insancıl yaklaflımlar”(13) baflat hâle gelmİştir. Telipinu’dan itibaren yazılı hâle gelen Hitit hukukunda -köleleri ve kadı nları hukuksal özne olarak ele almayan Roma hukukunun tersine- tüm uyruklar aynı zamanda birer hukukî özne konumundadır, hatta “en güçsüzler” e karşı pozitif ayırımcılığın İşaretleri çıkmaktadır karşımıza. Örne- ğin İmparatorluk dönemi krallarından(14) II. Tuthaliya’nın (1400-1380) yargı çlara yönelik talimatnamesinde flu ifadeler dikkati çekmektedir: “Hangi kente dönerseniz dönün, kentin bütün insanlarını toplayınız. Her kimin bir davası varsa, onun hakkında karar veriniz ve onu memnun ediniz. Eğer bir kölenin, veya hizmetkârın veya yafllı bir kadının, bir davası varsa, hakkında karar veriniz ve onu memnun ediniz. Basit bir davayı zorlafltırmayınız. Zor bir davayı da basitmİş gibi göstermeyiniz. Doğru olanı yapınız.”(15) Telipinu’yla birlikte “ölüm cezası büyük ölçüde kaldırılmıfl”tır,(16) “kan davalarına son verebilmek için artık İşlenen suçtan tüm aile sorumlu tutulmamaktadı r”, bedensel cezaların yerine para cezaları/tazminat uygulaması na geçilmıştır.(17) Daha da ilginci, bu tazminatlarda “kİşilerin devlete olan yükümlü edim ve cezalarının zamanla haŞflemesi ya da tümüyle kalkmasıdır.”(18) Hitit hukukunun bir başka ilginç yönü, kölelerle ilgili düzenlemelerdir. Köleler özgür yurttaflların yarısı kadar hak ve görevlerle donanmıfl bireylerdir (örneğin bir köleyi yaralamak, ya da öldürmek, aynı suçun özgür bireye İşlenmesi durumundakinin yarısı kadar tazminata tabidir). Özgür pleblerle Senatörler sınıfı (particiler) arasındaki evliliği yasaklayan Roma hukukuyla(19) tezat hâlinde, Hitit hukuku özgür yurttafllarla köleler Hitit Hukuku Kitabı Üzerine • Sibel Özbudun 2935 ___________________________________________________ (13) Doğan, ay. s.70. (14) Hitit tarihi konvansiyonel olarak üç dönemde ele alınmaktadır. Kral’ın (labarna) bir çeflit “eflitler arası nda birinci” olduğu ve iktidarı soylularla paylaştığı Eski Krallık, Telipinu reformlarıyla birlikte iktidarı n Saray çevresi elinde yoğunlafltığı, toprakların büyük ölçüde genİşlediği ve kralların “Güneflim” sanı nı aldığı İmparatorluk, ve Batı’dan gelen “Deniz İnsanları”nın istilalarının ardından Kuzey Suriye’de devam eden Geç Hitit Beylikleri dönemleri. (J. G. Macqueen, The Hittites and their Contemporaries in Asia Minor, Thames and Hudson Press, Londra, 1975.) (15) Doğan, ay. ss.75-76. (16) Ancak (maktulün yakınlarının istemesi durumunda) cinayet ve (aldatılan kocanın istemesi durumunda) kadının zinası için olduğu kadar, kralın buyruklarına ya da yargıç kararlarına karşı çıkmak ve kölelerin efendilerine karşı durması (madde 173), domuz ya da köpekle cinsel ilİşki kurmak (madde 199), kadına isteği dışında tecavüz etmek (madde 197) gibi suçlarda ölüm cezası devam etmektedir. (Doğan, ay. ss.96-97, ss.188-189). (17) “Hattusa ülkesinde ölüm cezası verilmez. Eğer olay (İşlenen suç) kralın kulağına giderse, olayın üzerine gidilir. Katil yakalanır ve kurbanın yakınlarına teslim edilir. Cinayetin İşlendiği yer temizlenir. Kurban yakınları tazminat olarak gümüfl kabul etmezlerse, katili köle yapabilirler. Krala karşı suç İşleyen bir adam başka bir ülkeye kaçarsa, onu öldürmek yasaktır.” (Doğan, ay. s.97.) Burada ilginç olan, maktulün yerine, ailesinin uğradığı İşgücü kaybını telaŞ etmek üzere gümüfl ya da bizzat katilin “köle” olarak verilmesi uygulamasıdır. (18) Doğan, ay. s.104. (19) XII Levha Yasası, XI.2. arasındaki evliliğe (başlığın ödenmesi kofluluyla) cevaz vermektedir. Böylelikle Boğazköy kazılarında ortaya çıkartılan, İmparatorluk çağında redakte edilmİş “Hitit Yasaları”na göre, “Eğer özgür bir adam ve bir kadın köle (…) iseler ve bunlar birlikte yaşıyorlarsa ve onu kendisi için karısı olarak o alırsa ve kendisi için bir ev ve çocuk yaparlarsa, ve sonradan onlar ya anlaşamaz ya da ayrılırlarsa ve evi bölüflürlerse adam çocukları alsın, kadın kendisi için bir çocuk alsın” (31. madde); ve “eğer bir erkek köle bir kadını karısı olarak alırsa, hukuk kuralı onlar için aynı şekildedir” (32. madde); “Eğer bir erkek köle, (özgür) bir kadın için bir başlık öderse, ve onu kendisi için karısı olarak alırsa o zaman onu (=kadını) hiç kimse dıfları çı- karmaz.” (34. madde).(20) Hitit ve Roma hukukları arasında bir başka çarpıcı tezat, kadınların konumuyla ilgili gözükmektedir. Yasal efli, evlenmemİş kız çocukları ve evli olsun-olmasın erkek evlatları, kölelerle birlikte hane reisinin mutlak hükmü altına yerlefltiren patria potestas ilkesini temel alan Roma sivil hukukunun çizdiği çerçevenin tersine, Hitit kadınları evlatlarını reddetme (171. madde), mülk sahibi olma, (erkeğin yarısı kadar olmakla birlikte) ücretli bir İşte çalışma (158. madde), kocasının mirasından pay alma (192. madde), çocuklarına miras bırakma (27. madde), boflanma (26. madde: “eğer bir kadın erkeği red (ederse)…”) ve ticaretle uğraflma gibi haklara sahiptirler. Ve nihayet, Hitit hukukunun ilginç bir başka düzenlemesi de “çevreci” tonlar taşıyan, “kirletme tazminatları”dır; 25. madde, bir “kabın ya da göletin kirletilmesi” karşılığında saraya ödenen payı kaldırarak, mağdurun zararının giderilmesini öngörmektedir.(21) Doğan’ın aktarımıyla Hitit hukuku, bir başka “infla hâlindeki devlet” in, Hititleri Güney Mezopotamya’da sekiz yüz yıl kadar önceleyen Sümer site-devletlerinin hukuk sistemiyle ilginç koflutluklar sergilemektedir. Örneğin, Erken Sülale döneminin sonlarına doğru Kish kentinin egemenliğ ine son verip bir halk ayaklanması desteğinde iktidara geçerek kendini Lagash kralı ilan eden Urugakina(22) (İÖ 2350’ler), yazılı ilk Sümer hukuk metni olan “Yasa”sında, “özgürlükleri” (“amar-gi-bi i-gar”) tesis ettiğinden söz etmektedir. Urugakina, flu terimlerle anlatmaktadır adaletini: “(…) rahip fakirin bahçesine (artık) giremedi. Kralın altında (maiyetinde) bulunan bir görevlinin iyi bir efleği doğarsa onun amiri onu satın alayı m derse satın almak üzere iken gönlüme hofl görünen (gönlümün istediğ i) gümüflü tart derse, (satın alacağı) gün satmayacağım derse, onun amiri canının istediği gibi ona vurmasın (zorlamasın). Bir büyük adamın evi kralın altında olan bir adamın evi ile bitİşikse, o büyük adam onu satın alayım derse, vakta ki (büyük adam) onu satın 2936 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 6 • Yıl 2008 ___________________________________________________ (20) Doğan, ay. ss.117-118. (21) Doğan, ay. s.127. (22) Bkz. Samuel Noah Kramer, History Begins at Sumer, Anchor Books, New York, 1969, s.45. alayım, gönlümün istediği kadar para tart, benim evimin değeri kadar arpa (ver) derse, satmadığı zaman büyük adam (amir) kralın altındakini (küçük adamı) zorlamayacaktır dedi (Urugakina emretti). Ödemedikleri borçtan dolayı hapis olan Lagafllıları (borçlu oldukları) arpadan, hırsızlıktan, öldürmeden dolayı hapis olan Lagafllıları memnun etti (ve) yıkadı (affetti). Özgürlüklerini koydu (verdi). Yetim ve dulu kuvvetli adam ezmesin diye Ningirsu ile Urugakina bir sözleşme yaptılar.” (XI, 17-38; XII, 1-28)(23) Urugakina’dan 200 yıl kadar sonra Lagafl kentine egemen olan kral Gudea’nın da, Eninnu tapınağının inflası vesilesiyle diktirdiği heykellerin kaidelerine “esir kölelerin serbest bırakılmasından, zengine fakirin, kuvvetliye zayıfı ezdirmemekten” söz ettiği aktarılmaktadır.(24) Ve yine, III. Ur Sülalesi kurucusu Urnammu (yakl. İÖ 2130) “Kanunu”nda, “öksüzü zengine teslim etmemekle, dul kadını kuvvetli adama teslim etmemekle, 1 seqel’lik adamı 1 mana’lık(25) adama teslim etmemekle” övünmektedir (162- 168).(26) Hammurabi Yasası öncesi Sümer yasaları, yazıtlar ne yazık ki fazla tahrip olduklarından, kölelik hukuku ya da kadınların durumu konusunda bize ayrıntılı bilgiler sağlamıyor. Bu konuda en kapsamlı bilgiyi, Babil kralı Hammurabi’den 150 yıl kadar önce yaşamıfl Isin kralı Lipit-Istar’a ait Sümerce yasalardan alabilmekteyiz. “Sümer ve Akad’ın evlatları- nın özgürlüklerini, eflitliklerini temin et”mekle (Kol. II, 6-15)(27) övünen Lipit- Istar’ın Kanun’unda “kaçak köleler” öldürülmemekte, ancak sahiplerine tazminat ödenmekte (Kol. 13, § 12, 35-43); köleliğini ödeyen ve bunu kanıtlayan köle özgürlüğüne kavuflabilmekte (Kol.13, § 14, 48-54; Kol. XIV, 1-4), kadınlar mülk sahibi olabilmekte (Kol. XIV, § 18, 25-29: “Eğer bir evin sahibi veya sahibesi evin vergisini vermezse…”), babalarından mülk tevarüs edebilmekte (Kol. XV, § 22, 45-51), çocuklarına miras bırakabilmektedir (Kol. XVI, § 24, 23-35: “Eğer evlendiği sonraki efl ona çocuk doğurursa, (kadının) babasının evinden getirdiği başlık çocuklarına, önceki eflin çocuğu ve sonraki eflin çocuğu (ise) (yalnız) babalarının malını eflit olarak aralarında bölüfleceklerdir”). Mezopotamya topraklarında (Sümer) site-devletlerinden merkezi (Babil- Asur) imparatorluklara geçilmesine (İÖ II. bin) koflut olarak, kadınları n ve kölelerin sahip olabildikleri özerklikleri yitirdikleri, kadınların tümüyle kocalarının, kölelerin ise efendilerinin hükmüne bırakıldığı görülür. Bu, Uruk ve İsin site-devletlerini alıp kuzeydeki Eshnunna ve Mari, güneydeki Elam krallıklarına boyun eğdirerek Asur ülkesiyle komflu olan, ardından da Asur’a boyun eğdirerek tüm Mezopotamya’da hâkimiyet ku- Hitit Hukuku Kitabı Üzerine • Sibel Özbudun 2937 ___________________________________________________ (23) M. Tosun, K. Yalvaç, Sümer, Babil, Asur Kanunları ve Ammi Şaduqa Fermanı, TTK yayınları, Ankara, 1975, ss.27-28. (24) M. Tosun, K. Yalvaç, agy. s.12. (25) 1 mana=60 seqel. (26) M. Tosun, K. Yalvaç, agy. s.39. (27) M. Tosun, K. Yalvaç, agy. s.62. ran(28) Babil kralı Hammurabi’nin (İÖ 1792-1750) derlediği Hammurabi Yasaları’nda net bir biçimde ifadesini bulmaktadır. Hammurabi Yasaları’ nda kaçak kölelere yardım ve yataklık etmenin cezası ölümdür (§ 15, 16, 19); borç köleliği kurumsallaflmıştır (§ 115-119); sahibini inkâr eden kölenin cezası, kulağının kesilmesidir (§ 282); zina suçu İşleyen kadın (§ 129) ya da kocası evde yokken onun malını gözetmeyen kadın (§ 133b) nehre atılır; zina ile suçlanan bir kadın nehir ordalyasına tabi tutulur (nehre atılır; boğulursa suçlu kabul edecek, batmazsa suçsuz sayılacaktı r) (§ 132); kendini ve evini gözetmeyen, “sokağa düflkün” olan, kocasını küçük düflüren kadının cezası da yine suya atılmadır (§ 143). Ancak saray ya da muskenum’a(29) ait bir kölenin özgür yurttafllarla, hatta “bey kızları”yla evlenme hakkı, Hammurabi yasalarında da kabul edilmekte, efllerden birinin ölümü durumunda mirasın çocuklar ve köle sahibi arasında nasıl bölüflüleceği düzenlenmektedir (§ 175-176).(30) * * * * * Peki, tüm bunlar ne ifade ediyor? Öncelikle, günümüz Batı Avrupası’ nda ulusal hukuklara kaynaklık eden “Roma Hukuku”nun ne biricik, ne de en erken yasa metinleri derlemesi olmadığını… Roma’yı bin yıl önceleyen Anadolulu Hititlerin, hatta onları 800 yıl önceleyen Mezopotamyalı Sümerlerin Roma’nınkinden çok daha insancıl, çok daha “özgürlükçü” hukuk sistemleri oluflturduklarını… Roma hukuk sisteminin -en azından ilk evrelerinde- ataerkillik ve sınıf despotizmi açısından Babil’in Hammurabi Yasaları’yla boy ölçüfltüğünü… Roma Hukuku tercihinin Batı Avrupalı yükselen burjuvazilerin sınıfsal yönelİşlerinden soyutlanarak ele alınmaması gerektiğini… Ve nihayet Roma Hukuku eğitiminin dünyanın belli başlı Hukuk Fakültelerinde temel dersler arasında yer alırken, Hitit (ya da Sümer, hatta Babil) yasalarının incelenmesinin yalnızca (artık ölüme terk edilmİş) Hititoloji, Sümeroloji, Asuroloji kürsülerine tevdi edilmesinin, “Avrupa- merkezciliğin” bir başka boyutunu oluflturduğunu... Evet, yukarıda da belirttiğim gibi; Hitit Hukuku, Belleklerdeki “Kayıp”, verimli sorular açıyor insanın aklında… 2938 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 6 • Yıl 2008 ___________________________________________________ (28) Seton Lloyd, The Archaeology of Mesopotamia, Thames and Hudson Press, 1978) (29) muskenum/mishkilu: Sümer ve Babil toplumlarında, aristokrasiye (amelu) göre daha az ayrıcalıklı olan özgür orta sınıf. (30) M. Tosun, K. Yalvaç, agy., ss.181-217. .

Forum