YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ
E: 2007/6310 K: 2008/2821 T: 04.03.2008
Rücu Davasında Kusur Belirlenmesi Sürekli İş Görmezlik • Kaçınılmazlıktan Dolayı Gereken
Araştırma Yapılmadan Davanın Karara Bağlanamayacağı • İş Kazası
(506 SK m. 26/1)
Özet: Davacı, işkazası sonucu sürekli işgöremezlik
durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama
ve ödemeler nedeniyle uğranılan kurum
zararının rücuan ödetilmesini istemıştir.
Kusur oranlarının saptanmasında, ihlal
edilen mevzuat hükümleri belirlenirken, zararlı
sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara
yüklediği özen ve dikkatinde neler olduğ
unun eksiksiz bilinmesinde, kusur raporuna
ve dava dosyasına yansıtılmasında yasal
zorunluluk vardır.
Somut olayda, iş kazasının ne şekilde
meydana geldiği, gerekirse keşif de yapılmak
suretiyle belirlenerek işyerinde buharlaşmanı
n engellenip engellenemeyeceği veya
temizlik sırasında müdahalede bulunulmamı
ş ise üst camın neden düştüğü, işyerinin
bakım ve tamirinde eksiklik bulunup bulunmadığı
ve kırılan camın istem dışı hareketinin
engellenip engellenemeyeceği hususları
açıklığa kavuşturulmalıdır.
Davacı, işkazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalı
ya bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle
uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemıştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermıştir.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz
isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen
raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü
ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, iş kazası nedeniyle sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalı
ya Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının 506 Sayılı Yasanın
26/1. maddesi uyarınca davalı işverenden tahsiline ilişkin olup, mahkemece,
olayın % 100 kaçınılmazlıktan kaynaklandığı ve davalının kusurunun
bulunmadığı gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmıştir.
Anılan madde uyarınca, işverenin rücu alacağından sorumluluğu ancak
kasdı veya işçilerin sağlığını koruma ve işgüvenliği ile ilgili mevzuat
hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketinin varlı-
ğı halinde mümkündür. Bir başka ifade ile, işveren sadece anılan maddede
öngörülen sayılı ve sınırlı durumlarda rücu alacağından sorumlu olup,
bu bağlamda kaçınılmazlıktan sorumlu değildir.
Maddi olguyu tespit etmek hakime ait bir görevdir. Mahkemece, kusur
oranlarının saptanmasında öncelikle, maddi olayın ne şekilde oluştu-
ğunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmış olması gerekir. İhlal
edilen mevzuat hükümleri belirlenirken, zararlı sonuçların önlenmesi
için durum ve koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkatinde neler olduğ
unun eksiksiz bilinmesinde, kusur raporuna ve dava dosyasına yansı
tılmasında yasal zorunluluk vardır. Ayrıca, günümüz teknolojisinde
böyle bir olayın sonucunun kısmen kötü rastlantılarla açıklanması, alı-
nabilecek önlemler düşünüldüğünde hemen hemen imkansızdır. Kötü
rastlantı denilen olguların bir çoğunun ardında insan yanılgı ve savsamaları
nın, özen eksikliğinin bulunması asıldır. Kişiler, zararlı sonuçların
Önlenmesi için durum ve koşulların kendilerine yüklediği özen ve dikkati
göstermek zorundadır. Öngörülebilir sonuçlar karşısında ise olayın,
"kötü rastlantı" olarak açıklanması ve bu yöndeki bir değerlendirmenin
de hükme esas alınması isabetsizdir.
Bundan başka, bu tür davalarda; bilirkişinin kusur durumunu saptarken
iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğini,
bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı
işçinin uyup uymadığını 1475 Sayılı Kanunun 73. maddesi hükmü
doğrultusunda raporda tartışması gerekir.
İşçinin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, bu
tedbirin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenden istenip istenemeyeceğ
i değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin böyle bir tedbirin alınmasını
gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işveren, mevzuatın kendisine
yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı
taktirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan çekinemeyecektir.
Anılan ödevin, bilirkişi tarafından açıklanan düşünceler gibi sınırlandı
rılması görüşü; çalışana, sadece bir üretim aracı gözüyle bakan, insan
yaşamının kutsallığinı yok sayan, hukukça korunması gereken en temel
değerin "insan" olduğu gerçeğini göz ardı eden yönüyle de isabetli kabul
edilemez.
Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı,
işverenin önlem alma ödevini etkilemez. İşveren, çalıştırdığı sigortalının
beden ve ruh tamlığını korumak için yararlı her Önlemi, amaca uygun biçimde
almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdür.
Kusur oranlarının saptanmasında, ihlal edilen mevzuat hükümleri
belirlenirken, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediğ
i özen ve dikkatinde neler olduğunun eksiksiz bilinmesinde, kusur
raporuna ve dava dosyasına yansıtılmasında yasal zorunluluk vardır.
Somut olayda; iş kazasının ne şekilde meydana geldiği, gerekirse, keşif
de yapılmak suretiyle belirlenerek, işyerinde buharlaşmanın engellenip
engellenemeyeceği veya temizlik sırasında müdahalede bulunulmamı
ş ise, üst camın neden düştüğü, işyerinin bakım ve tamirinde eksiklik
bulunup bulunmadığı ve kırılan camın istem dışı hareketinin engellenip
engellenemeyeceği hususları açıklığa kavuşturulmalıdır.
Belirtilen bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak; sigorta olayı-
nın meydana geldiği iş kolunda uzman oldukları belirlenen işçi sağlığı ve
iş güvenliği konularında uzman kişilerden kusur raporu alınarak, yapılacak
değerlendirme ile hüküm kurmak gerekirken, yetersiz bilirkişi raporunun
hükme esas alınması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul
olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,
04.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.