YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E. 2003/1-775 K. 2003/780 T. 17.12.2003
ÖZET :Somut olayda, dava dışı kooperatifin konut yapı kooperatifi olduğu, ortak Yusuf'un davacıya hisse devri yaptığı tarihte kura çekildiği ve kurada kendisine A-20 Blok 3 numaralı daire isabet ettiği ve üyelikle birlikte kurada kendisine isabet eden daireyi de davacıya devir ettiği ve devir tarihi olan 31.7.1998 günü itibariyle davacının 1163 sayılı Yasanın 2/2 maddesi uyarınca taşınmaz üzerinde kişisel hak sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Dava dışı kooperatifin anasözleşmesinin 17 nci maddesinde "Ortaklık, yazılı olarak yönetim kuruluna bildirilmek suretiyle 10 ncu maddedeki ortaklık şartlarını taşıyan kişilere devredilebilir. Yönetim Kurulu, bu şekilde ortaklığı devralan kişiyi ortaklığa kabulden kaçınamaz" denilmiştir. Kooperatifler Kanununun 35 nci maddesine göre, devralan ortak, ortaklığın bütün hak ve yükümlülükleri ile birlikte devralmaktadır. Bu durumda aksi kararlaştırılmadıkça devir edenin devir tarihinden önceki borçları hisseyi devralan yeni ortağa geçer. Devir tarihinden sonra eski ortağın borçları devir alanı bağlamaz. Üyeliğin tespiti ve tapu kaydının iptali davası devam ederken, Kooperatifçe konut kuraları çekilmiş ve ferdileşmeye geçilmek suretiyle Noter kura tutanağı tapu sicil memurluğuna gönderilmiş Yusuf kooperatif ortaklığını devir ettiği halde taşınmaz 13.5.1999 tarihinde tapuda Yusuf adına tescil edilmiştir. Somut olayda, 1163 sayılı Yasanın emredici 14/3 maddesine göre, Kooperatif Yönetim Kurulu davacıyı kooperatif ortaklığına kabul etmek zorunda iken emredici yasa kuralına aykırı olarak uyuşmazlık çıkarması doğru olmadığı gibi, ayrıca Kooperatif Genel Kurulunun, Yusuf'un payını devretmesini yasakladığı ve davacı tarafından Genel Kurul Kararının iptali davası açıldığı ve bu davanın olumlu sonuçlanması halinde bunun geriye etkili hüküm doğuracağı bilindiği halde, uyuşmazlık konusu taşınmaz ile ilgili davanın sonucu beklenip, hasıl olacak sonuç çerçevesinde durumun tapu sicil müdürlüğüne bildirilmesi gerekirken, ortada ortaklığın tespiti ve Genel Kurul Kararının iptali davası yokmuşçasına tapu sicilinin oluşturulmasında kooperatifin iyiniyetli olmadığı açık olduğu gibi, payını devir etmesine karşın tapu sicili oluşturulmasına karşı çıkmayan Yusuf'un da bu sicilin meydana gelmesinde iyiniyetli olduğundan söz edilemez. Kesinleşen mahkeme kararı ile davacının ortaklığı 31.7.1998 tarihinden geçerli olmasına karşın, Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilen tescil belgeleri ( kura çekimine ilişkin belgeler ) geçerli bir hukuki sebebi oluşturmadığından tapu sicili yolsuz bir şekilde oluşturulmuştur. Nitekim mahkemece bu husus dikkate alınarak Yusuf adına oluşturulan tapu kaydı iptal edilmiştir. Bu durumda davalıların, yolsuz şekilde sicilde oluşan bu şekli kayda dayanarak MK.919/II maddesi uyarınca şahsi haklarından bulunan haciz şerhini sicilde oluşturmaları, davacının durumunu ağırlaştıramaz.
DAVA : Taraflar arasındaki "tapudaki haciz şerhinin kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 14.Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 27.2.2002 gün ve 799-86 sayılı kararın incelenmesi davalı SSK. Başkanlığı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi'nin 4.11.2002 gün ve 11138-12253 sayılı ilamiyle; ( ...Dosya içeriğine, toplanan delillere göre, davalı Yusuf'un diğer davalı kooperatifteki üyeliğini 31.7.1998 tarihinde davacıya hisse devir sözleşmesi ile devrettiği kooperatif tarafından devir işleminin kabule değer görülmediği, bunun üzerine davacının 7.Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı 1998/997 esas 2000/83 karar sayılı dava sonunda davacının kooperatif üyeliğinin tespitine karar verildiği yargılama aşamasında ferdi mülkiyete geçilerek 13.5.1999 tarihinde davalı Yusuf adına sicilin oluştuğu dikkate alınarak tapunun da davacı adına tesciline karar verildiği bu hükmün temyiz edilmeksizin 18.7.2000 tarihinde kesinleştiği ancak kesinleşmeden önce davaya konu edilen haciz şerhlerinin sicile işlendiği anılan şerhlerin bir kısmının davalının SSK.'ya olan borçlarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Davacının, kooperatifteki pay devrinden ibaret olan kişisel hakkına dayalı olarak açılıp, kesinleşen ticaret mahkemesi hükmünün inşai ( kurucu ) nitelikte olduğu tartışmasızdır. Söz konusu hükümle birlikte mülkiyet hakkının davacıya geçeceği onun yararına hüküm ifade edeceği kuşkusuzdur. Bu durumda sicil davalı Yusuf üzerinde iken SSK. tarafından konulan haciz şerhlerinin de geçerliliğini koruyacağı da muhakkaktır.
Hal böyle olunca, davacı yararına oluşan tescil ilamının kesinleşmesinden önce davalı Sosyal Sigortalar Kurumu ( SSK ) yararına konulan haciz şerhlerinin korunması gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. davalı S.S.Kurumunun temyiz itirazları yerindedir. ... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, tapu kaydına konulan haciz şerhinin kaldırılmasına ( terkinine ) ilişkindir.
Dava dışı Yusuf Demirkoparan S.S.Limonçiçeği Konut Yapı Kooperatifinin 10 nolu üyesi iken Ankara 26.Noterliğinin 31.7.1998 gün ve 20571 yevmiye numaralı kooperatif hisse devri sözleşmesi ile üyeliğini ve çekilen kura neticesinde adına isabet eden A-20 Blok 3 numaralı hissesini davacı Yüksel Çiftçiye aktif ve pasifi ile devir etmiştir.
Davacının, kooperatif üyeliğine kabulü hakkındaki istemi, Yönetim Kurulu'nca, kooperatif genel kurulunun 18.10.1998 günlü kararı gerekçe gösterilerek reddedilmiştir.
Bu arada kooperatifçe ferdileşmeye geçildiğinden davacıya devredilen daire 13.5.1999 tarihinde Yusuf Demirkoparan adına tapuda tescil edilmiştir.
Davacı Yüksel Çiftçi 27.11.1998 tarihli dava dilekçesi ile kooperatife üye alınmasına engel teşkil eden Kooperatif Genel Kurul kararının ve Yusuf adına oluşturulan tapu kaydının iptali için dava açmış ve Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesi 18.7.2000 tarihinde kesinleşen kararı ile "Davalı S.S.Limonçiçeği Konut Yapı Kooperatifinin 18.10.1998 günlü genel kurul kararının 2. maddesinin son fıkrasında yer alan " .... eski Yönetim Kurulu üyelerinden Yusuf Demirkoparan'ın kooperatifteki üyeliklerinin devir işlemlerinin yapılmaması..." şeklindeki 22.11.1998 tarihli tutanağın iptali ile davacının davalı kooperatifin üyesi olduğunun tesbitine", Yusuf adına oluşturulan tapu kaydının iptali ile Yüksel Çiftçi adına tesciline karar verilmiştir.
Taraflar arasında dava devam ederken Çankaya Sigorta Müdürlüğü adına 17.1.2000 tarih 413 yevmiye numara ile, Ankara 8.İcra Müdürlüğünün 11.4.2000 tarih ve 3876 yevmiye numarası ile, aynı İcra Müdürlüğünün 14.8.2000 gün ve 7740 yevmiye numarası ile ve Ankara Sigorta İl Müdürlüğünün 19.12.2000 gün ve 11112 yevmiye numarası ile tapu kaydına haciz şerhleri konulduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, kişisel hak doğuran bu haciz şerhlerinin davacının hakkı karşısında bir üstünlük sağlayıp sağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşen kararında da açıklandığı gibi 1163 sayılı Kooperatif Kanununun 2/2 maddesi gereğince, kooperatif anasözleşmesinde ortaklara taşınmaz mal temlik edileceği hakkındaki taahhütlerin başka bir resmi şekil aranmaksızın geçerli olacağı hükmünü içermekte olup, bu hüküm taşınmaz mal satış vaadinin geçerliliği için noterlikçe resen düzenlenen bir sözleşme yapılması zorunluluğunu koyan BK.nun 213 ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60/3 maddesinin kooperatif ortakları yönünden uygulanmayacağını, anasözleşmedeki taahhüdün başka bir şekil şartı aranmaksızın geçerli olacağını belirtmiştir. Taşınmaz mal satış vaadi, karşılıklı taahhütleri içeren iltizami bir işlemdir. Taşınmaz malın tapuya tescili ise MK. 633/1 maddesi hükmü uyarınca, mülkiyetin edinilmesi için şarttır ve tasarrufi bir işlemdir.
Somut olayda, dava dışı kooperatifin konut yapı kooperatifi olduğu, ortak Yusuf'un davacıya hisse devri yaptığı tarihte kura çekildiği ve kurada kendisine A-20 Blok 3 numaralı daire isabet ettiği ve üyelikle birlikte kurada kendisine isabet eden daireyi de davacıya devir ettiği ve devir tarihi olan 31.7.1998 günü itibariyle davacının 1163 sayılı Yasanın 2/2 maddesi uyarınca taşınmaz üzerinde kişisel hak sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Dava dışı kooperatifin anasözleşmesinin 17 nci maddesinde "Ortaklık, yazılı olarak yönetim kuruluna bildirilmek suretiyle 10 ncu maddedeki ortaklık şartlarını taşıyan kişilere devredilebilir. Yönetim Kurulu, bu şekilde ortaklığı devralan kişiyi ortaklığa kabulden kaçınamaz" denilmiştir.
Yine bu madde de sözü geçen 10 ncu madde, konut yapı kooperatifleri için ortaklık şartları olarak,
1- Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip gerçek kişi olmak,
2- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
3- 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 9. maddesinde sayılan tüzel kişilerden olmak şartlarını benimsemiştir.
Diğer taraftan 1163 sayılı Yasanın 3476 sayılı Yasa ile değişik 14/3 maddesinde koşulları varsa yönetim kurulu, ortaklığı devir alanı, ortaklığa kabul zorundadır. Nitekim görülüp kesinleşen davada kooperatif davacının anasözleşmede yazılı koşulları taşımadığını iddia etmemiştir.
Yeri gelmişken davacının S.S.Limonçiçeği Konut Yapı Kooperatifi ve Yusuf Demirkoparan hakkında açtığı ve kesinleşen Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin E:1998/997 K:2000/83 sayılı kararının etkilerinin irdelenmesi gerekir.
Yusuf Demirkoparan yukarıda anılan hisse devir sözleşmesi ile ortaklığını ve kura çekiminde kendisine isabet eden daireyi davacıya 31.7.1998 tarihinde devir etmiştir. Yusuf devir konusunda davacı ile bir uyuşmazlık çıkarmamıştır. Kooperatif, anasözleşme ve 1163 sayılı Yasanın 3476 sayılı Yasa ile değişik 14/3 maddesi uyarınca davacının üyeliğini 31.7.1998 tarihinden geçerli olarak kabul zorunda olduğu halde bu konuda uyuşmazlık çıkarmış ancak mahkeme kararı ile davacının üyeliği kabul edilmiştir. Mahkemenin davacının üyeliğinin tespitine engel teşkil eden kooperatif genel kurulunun kararını iptal edip davacının üyeliğini tespit kararı, geçmişe etkili inşai davalardandır. Geleceğe etkili inşai davalarda davanın kabulü halinde verilen kararlarda, hukuki durumdaki değişiklik ( yeni hukuki durum yaratılması ) ancak inşai kararın ( hükmün ) kesinleşmesi ile meydana gelir. Örneğin eşler ancak hakimin boşanmaya ilişkin verdiği kararın kesinleştiği tarihte boşanırlar. Oysa geçmişe etkili hükümler işlemin yapıldığı tarihe giderek o işlemin yapıldığı tarih itibariyle ortadan kaldırırlar. 1163 sayılı Yasanın 53, Anonim Şirketler hakkında TTK. 381 vd. maddelerinde açıklandığı gibi genel kurul kararlarının iptaline ilişkin kararlar bozucu yenilik doğuran kararlardandır. Mahkemece verilen iptal ve üyeliğin tespiti kararı geçmişe etkili olarak kooperatifçe alınan kararı ortadan kaldırır. Başka bir ifade ile genel kurulca bu konuda sanki hiç karar verilmemiş bir durum ortaya çıkar. ( Bkz.Prof.Dr. Halil Arslanlı Anonim Şirketler C.II-III, s.89 )
Bu durumda mahkemenin kesinleşen kararı geçmişe etkili olduğundan, davacının hisse devri 31.7.1998 tarihinde gerçekleşmiş olup bu tarih itibariyle kendisine devredilen A-20 Blok 20/3 nolu dairede kişisel hak sahibi olmuştur.
Öte yandan 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 35 nci maddesine göre, devralan ortak, ortaklığın bütün hak ve yükümlülükleri ile birlikte devralmaktadır. Bu durumda aksi kararlaştırılmadıkça devir edenin devir tarihinden önceki borçları hisseyi devralan yeni ortağa geçer. Devir tarihinden sonra eski ortağın borçları devir alanı bağlamaz.
Üyeliğin tespiti ve tapu kaydının iptali davası devam ederken, Kooperatifçe konut kuraları çekilmiş ve ferdileşmeye geçilmek suretiyle Noter kura tutanağı tapu sicil memurluğuna gönderilmiş Yusuf kooperatif ortaklığını devir ettiği halde taşınmaz 13.5.1999 tarihinde tapuda Yusuf adına tescil edilmiştir.
Yukarıda değinildiği gibi, üyeliğin tespiti ve kooperatif Genel Kurul kararlarının iptali hükümleri geçmişe etkili, bozucu yenilik doğuran haklardır. Üyeliğin tespiti ve Genel Kurul kararının mahkeme kararı ile iptali sonucunda, genel kurul kararı hiç verilmemiş olur. Somut olay itibariyle davacı 31.7.1998 tarihi itibariyle kooperatifin ortağı olmuştur. Devir edene ait A-20 Blok 3 Nolu bağımsız bölüm devir tarihi itibariyle davacıya geçmiş olur. MK.930 maddesi uyarınca ayni haklar tescil ile doğar. Mülkiyet hakkı tescil ile doğmakla birlikte, Türk Medeni Kanunu tescil ile mülkiyet hakkının doğumunu sebebe bağlı bir hukuki işlem olarak kabul etmiştir. Bunun sonucu olarak mülkiyet hakkının tescil ile doğabilmesi için bu tescilin geçerli bir hukuki sebebe dayanmasını zorunlu saymıştır ( Prof.Dr. S.S.Tekinay, Eşya Hukuku İst.1978, s.208 vd, Saymen-Elbir, s.187 ).Bir hukuki işlemin geçerli ve sağlıklı kabul edilebilmesi için iyiniyet kurallarına dayanması asıldır.
Örneğin kadastro tespitine itiraz edilmiş ise, Kadastro Kanunu hükümleri uyarınca, itiraz incelenip mahkeme eliyle kesin sonuca bağlanmadan, tapu sicilinin oluşturulması olanaksızdır. Kadastro Mahkemesindeki dava kesinleşmeden oluşturulan tapu sicili hukukça değer taşımadığından, kütüğe iyiniyetle güven ilkesi burada söz konusu olmaz.
Somut olayda, 1163 sayılı Yasanın emredici 14/3 maddesine göre, Kooperatif Yönetim Kurulu davacıyı kooperatif ortaklığına kabul etmek zorunda iken emredici yasa kuralına aykırı olarak uyuşmazlık çıkarması doğru olmadığı gibi, ayrıca Kooperatif Genel Kurulunun, Yusuf'un payını devretmesini yasakladığı ve davacı tarafından Genel Kurul Kararının iptali davası açıldığı ve bu davanın olumlu sonuçlanması halinde bunun geriye etkili hüküm doğuracağı bilindiği halde, uyuşmazlık konusu taşınmaz ile ilgili davanın sonucu beklenip, hasıl olacak sonuç çerçevesinde durumun tapu sicil müdürlüğüne bildirilmesi gerekirken, ortada ortaklığın tespiti ve Genel Kurul Kararının iptali davası yokmuşçasına tapu sicilinin oluşturulmasında kooperatifin iyiniyetli olmadığı açık olduğu gibi, payını devir etmesine karşın tapu sicili oluşturulmasına karşı çıkmayan Yusuf'un da bu sicilin meydana gelmesinde iyiniyetli olduğundan söz edilemez. Yukarıdan beri anlatılanların ışığında şu sonuca varılmalıdır.
Kesinleşen mahkeme kararı ile davacının ortaklığı 31.7.1998 tarihinden geçerli olmasına karşın, Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilen tescil belgeleri ( kura çekimine ilişkin belgeler ) geçerli bir hukuki sebebi oluşturmadığından tapu sicili yolsuz bir şekilde oluşturulmuştur. Nitekim mahkemece bu husus dikkate alınarak Yusuf adına oluşturulan tapu kaydı iptal edilmiştir.
Bu durumda davalıların, yolsuz şekilde sicilde oluşan bu şekli kayda dayanarak MK.919/II maddesi uyarınca şahsi haklarından bulunan haciz şerhini sicilde oluşturmaları, davacının durumunu ağırlaştıramaz.
Mahkemece, sonucu itibariyle yukarıda yazılı gerekçelere dayalı direnme kararı yerinde olup, yerel mahkeme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 17.12.2003 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/11158
K. 2002/3536
T. 15.4.2002
ÖZET : Yapı kooperatifleri ile konusuna taşınmaz mal temliki dahil bulunan diğer kooperatiflerin anasözleşmelerinde ortaklara taşınmaz mal temlik edileceği hakkındaki taahhütler başka bir resmi şekil aranmaksızın muteberdir. Uyuşmazlık, kooperatif hisse devirleri resmi biçime bağlı olmadığından kooperatif hisse devrine ilişkin olan protokolün geçerli olduğu ve davalının belirttiği gibi; kooperatif ortaklığından davalı ayrıldığından ve dava konusu protokol, taşınmaz mal temlikine ilişkin olup, BK. 213 ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60/3. maddesine göre resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu noktasında toplanmaktadır. Bu konuda doğru çözüme ulaşılabilmesi için, davalının protokol tarihinde kooperatif üyesi olup olmadığının tespiti zorunludur.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Yerköy Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 20.10.1999 tarih ve 1999/30-1999/288 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile davalının birlikte ( 1/2 ) oranında hissedar oldukları gayrimenkullerini dava dışı SS.A..... Yapı Kooperatifine bir takım haklar karşılığı devir ettiklerini, daha sonra davalının 12.3.1994 tarihinde yapılan protokolle kooperatifte kendisine düşen hissesini 10 milyar liraya müvekkiline devir ettiğini, ayrıca devir sözleşmesinde 300.000-DM cezai şartın öngörüldüğünü, daha sonra davalının bu devre ilişkin olarak tapuyu vermediğini ve kooperatifçe sözleşmeye dayalı yapılan devrinde mahkeme kararı ile iptal edildiğini ileri sürerek davalının gayrimenkuldeki hissesinin iptali ile davacı adına tesciline, olmadığı takdirde ödenen 10 milyar liranın 12.3.1994 tarihinden itibaren reeskont faizi ile ve cezai şarttan fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla 40 milyar liranın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, yalnız Muhsin A. imzalı adi belgenin hiçbir hak ve sonuç doğurmayacağını, protokol geçersiz olduğu için fer'i şartlarında geçersiz olduğunu, bu nedenle cezai şartın da geçersiz olduğunu, bu nedenle cezai şartın da geçersiz olduğunu, 10 miyar liranın hiç alınmadığını, davacının imzalı boş kağıdı doldurduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından 12.3.1994 günlü sözleşmenin usulüne uygun yapılmadığı, geçerli olmayan gayrimenkul satımına ilişkin sözleşmedeki fer'i hükümlerinde geçerli olamayacağı, davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediği gerekçesiyle davalının kooperatifteki davalıya ait gayrimenkullerdeki hissesinin iptaline ilişkin ve cezai şarta yönelik talebin REDDİNE, alacağa yönelik davanın kabulü ile 10 milyar liranın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, dava dışı S.S. A..... Yapı kooperatifinde davalıya ait bulunan hissenin devrinin tanınması, olmadığı takdirde ödenen paranın ve cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, Kooperatifler Kanunu'nun 2.madde hükmüne göre, kooperatif hisse devirleri resmi biçime bağlı olmadığından kooperatif hisse devrine ilişkin olan 12.3.1994 tarihli protokolün geçerli olduğu ve davalının çeşitli dilekçelerinde belirttiği gibi; kooperatif ortaklığından davalının tarihinde ayrıldığından ve dava konusu protokol, taşınmaz mal temlikine ilişkin olup, BK. 213 ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60/3.maddesindeki resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu noktasında toplanmaktadır.
Bu konuda doğru çözüme ulaşılabilmesi için, davalının protokol tarihi 12.3.1994 tarihinde kooperatif üyesi olup olmadığının tespiti zorunludur. Taraflara ait Yerköy ilçesi, Yeni mahalle Karacaşar silo çiçem dağı yolu mevkii, 142 ada, 134 sayılı parsel, dava dışı kooperatifin 8.12.1991 tarihli yönetim kurulu kararından anlaşıldığı üzere, zemin katta bulunan dükkanlar ve bir dairenin taraflara verilmesi koşuluyla, Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ile dava dışı kooperatife devir edilmiştir. Taraflar, kooperatif yönetim kurulunun 29.11.1991 tarihli kararı ile de kooperatif üyeliğine kabul edilmişlerdir. Dosyada bulunan 25.12.1992 tarihli belgede ise, davalı daire hissesini dava dışı Fatih D'ye devir ettiğini ve üyesi olduğu kooperatif üyeliğinden ayrıldığını açıklamıştır. Gerçekten de bu tarihten sonra davalı yerine, dava dışı Fatih D. genel kurullara katılmıştır. Yine, davalı 20.10.1999 tarihli dilekçesinde kooperatife arsa payı karşılığı verilecek bağımsız bölümler dışında bir daire için kooperatife 29.11.1991 tarihinde üye olduğunu, 25.12.1992 tarihli istifa dilekçesi ile de ortaklıktan ayrıldığını, bu tarihten sonra da kooperatifle sadece arsa sahibi olarak ilişkisini sürdürdüğünü beyan etmiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; dava dışı kooperatifin defter ve belgeleri celbedilerek, tarafların dava dışı kooperatife üyeliklerinin ne şekilde ve şartla gerçekleştiği, davalının savunduğu gibi Kat Karşılı İnşaat Sözleşmesi dışında bir daire için üye olup olmadıkları, davalının 25.12.1992 tarihli istifa dilekçesi konusunda dava dışı kooperatifin aldığı bir karar olup olmadığı, davalının kooperatif üyeliğinin devam edip etmediği, devam etmiyor ise hangi tarihte son bulduğu hususlarının belirlenip, gerektiğinde konunun uzmanı olan kişilerden bir rapor alınıp, yine mahkemenin 1996/232-1998/27 sayılı kararında davacı taraf olmadığından, bu kararın davacıyı bağlayıp bağlamayacağı da tartışılmak suretiyle sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.4.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/9389
K. 2002/1787
T. 4.3.2002
• DEVİR SÖZLEŞMESİ ( Davacı Halen Kooperatif İyesi Olduğundan Davacının Üyeliğinin Devrinin Davalıya Geçerli Şekilde Devir Edilip Edilmediğinin Tespitinin Gerekmesi )
• KOOPERATİF ÜYELİĞİNİN DEVRİNE İLİŞKİN SÖZLEŞMENİN SAHTE OLDUĞUNUN TESPİTİ ( Üyeliğin Sona Ermesini Gerektirmeyeceği ve Kooperatifin Her Zaman Davacıdan Kooperatife Olan Yükümlülüklerini Yerine Getirmesini İstemesinin Mümkün Olması )
• KOOPERATİF ÜYELİĞİNİN İADESİ ( Mahkemece Davacının Üyeliğinin Davalıya Devrine İlişkin Tarihsiz Sözleşmenin Geçerli Olup Olmadığının Tespitiyle Sonucuna Göre Karar Verilmesinin Gerekmesi )
• SÖZLEŞME OLMADAN YÜKÜMLÜLÜĞÜN YAPILMASI ( Üyeliğin Sona Ermesini Gerektirmemesi Kooperatifin Her Zaman Davacıdan Kooperatife Olan Yükümlülüklerini Yerine Getirmesini İstemesi Mümkün Olmaması )
1163/m.14/son,56
ÖZET : Davacı halen kooperatif üyesi olduğundan, davacının üyeliğinin devrinin davalıya geçerli şekilde devir edilip edilmediğinin tespiti gerekir. Her ne kadar, davalı kooperatifin kayıtlarında davacının hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmakta ise de, sırf bu durum üyeliğin sona ermesini gerektirmez. Kooperatifin her zaman davacıdan kooperatife olan yükümlülüklerini yerine getirmesini istemesi de mümkündür. Bu itibarla, mahkemece, davacının üyeliğinin davalıya devrine ilişkin tarihsiz sözleşmenin geçerli olup olmadığının tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir Asliye Mahkemesi'nce verilen 22.3.2001 tarih ve sayılı 1999/1585-2001/300 kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatif üyesi olduğunu, 1999 yılı genel kuruluna çağrılmadığı için İl Sanayi ve Ticaret Müdürlüğüne başvurduğunu, burada hissesinin diğer davalıya sahte belge ile devir edildiğini öğrendiğini, ileri sürerek devir sözleşmesinin sahte olarak tanzim edilmiş olduğunun tesbitine, kooperatif üyeliğinin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının ortak sanılarak 13.1.1996 tarihinde yönetim kuruluna seçildiğini, 7.2.1998 tarihinde de bu görevine son verildiğini, davacının hiçbir aidat ödemediğini, daha sonra devir sözleşmesinin düzenlendiğini, davacının yıllarca aidat ödemeyip dairelerin dağıtımında hak iddia etmesinin kötüniyetini gösterdiğini, davacının eşinin kurucu ortak olup önce kendisi ortak olarak imzaladıktan sonra eşinin adını kendi isminin üzerine yazarak eşini ortak etmek istediğini, davacının ortaklığa kabulüne dair karar da olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından davacının hiçbir aidat ödemediği, parasal yükümlülüklerinin hiçbirini yerine getirmediği, ortaklığa kabul edilmesine dair müracaatta bulunmadığı gibi kararda olmadığı, ortaklığa hisse devir sözleşmesi ile katılan A. Durgut'un ise 1998 yılından beri 3.479.000.000 TL. ödeme yaptığı, kooperatifin ferdileşme aşamasında davacının İl Sanayi ve Ticaret Müdürlüğüne başvurup üyeliği hakkında bilgi istemesinin iyiniyetle bağdaşmadığı bu nedenle hisse devir sözleşmesindeki imzaların incelenmesinin dosyaya katkısı olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kooperatif üyeliğinin devrine ilişkin sözleşmenin sahte olduğunun tesbiti ile kooperatif üyeliğinin iadesi talebine ilişkindir. Davacının eşi M. Bedir, davalı kooperatifin kurucu ortağıdır ve 13.6.1996 tarihli genel kurula ait hazirun cetvelinde bu şahsın adı silinerek, davacının adı yazılmış ve devir sözleşmesine kadar da davacının adı hazirun cetvellerinde yer almıştır. Davacının eşi Mustafa Bedir'in kooperatiften hiçbir talebi olmadığı gibi, kooperatif üyeliğinin çıkma yada çıkarılma sonucu sona erdiği de ispatlanmamıştır. Yine , davacının bu üyeliği devir alması kooperatif ana sözleşmesinde öngörülen şekilde olmamakla beraber fiilen kooperatifçe benimsenmiştir. Zira davacı 13.1.1996- 7.2.1998 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi seçilmiş ve 2.8.1998 tarihli kur'a çekiminde adına 1.bodrum kattaki 2 nolu daire isabet etmiştir. Bu durumda, davacının üyeliği eşinden devir aldığının kabulü gerekir. O halde, davacı halen kooperatif üyesi olduğundan, davacının üyeliğinin devrinin davalı A. Durgut'a geçerli şekilde devir edilip edilmediğinin tesbiti gerekir. Her ne kadar, davalı kooperatifin kayıtlarında davacının hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmakta ise de, sırf bu durum üyeliğin sona ermesini gerektirmediği gibi, kooperatifin her zaman davacıdan kooperatife olan yükümlülüklerini yerine getirmesini istemesi de mümkündür. Bu itibarla ,mahkemece, davacının üyeliğinin davalı A. Durgut'a devrine ilişkin tarihsiz sözleşmenin geçerli olup olmadığının tesbiti ile sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 4.3.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.