Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Avukatın Ücret Sözleşmesi • Ücrete Hak Kazanma Koşulu Borçlunun Temerrüdü • Faizin Başlangıcı
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 12-12-2006 | Kategori: İçtihat | Okunma : 4116 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

E: 2006/13­245 K: 2006/236 T: 26.04.2006

Avukatın Ücret Sözleşmesi • Ücrete Hak Kazanma Koşulu

• Borçlunun Temerrüdü • Faizin Başlangıcı

(Avukatlık K. M. 163, 164; BK. M. 101/1)

Özet: Avukat ile müvekkili arasında dü­zenlenen ücret sözleşmesi başarıya göre üc­ret ödenmesini öngören bir sözleşme olma­yıp, sözleşme metninde belli bir koşulun oluş­ması halinde avukata belirli bir ücretin öde­neceği öngörülmüştür. Bu nedenle söz konu­su şartın gerçekleşmesi halinde avukatın üc­rete hak kazanacağı sonucuna varılmalıdır.

Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur.(*)

Taraflar arasındaki "Menfi Tespit, İstirdat ve Alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 21. Hukuk Mahkeme­since, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 2.11.2004 gün ve 2004/422­477 sayılı kararın incelenmesi taraflar vekil­leri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 18.7.2005 gün ve 2005/9612­12391 sayılı ilamı ile,

(...1­ Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ila­mında benimsenen gerektirip sebeplere göre dava­karşı davalının tüm, da­valı­karşı davacının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan karar dü­zeltme istemlerinin reddi gerekir.

2­Davacı­karşı davalı aleyhine Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesin­de açılan 2000/841 esas sayılı şufa davasını davacı­karşı davalının veki­li olarak davalı­karşı davacı avukat üstlendiği, şufa davasının kooperatif aleyhine sonuçlanıp, şufa bedelinin faiziyle kooperatife iade edildiği anla­şıldığı gibi, bu konular taraflar arasında da çekişmesizdir.

Taraflar arasında yapılan ücret sözleşmesi tarihsiz ise de, içeriğinden sözleşmenin 12.7.2001 tarihinden sonra yapıldığı hiçbir şüphe ve tereddü­de yer vermeyecek şekilde anlaşılmaktadır. Bu nedenle sözleşmenin de­ğerlendirilmesi 4667 sayılı yasa ile değişik Avukatlık Kanununun 163. ve 164.maddelerine göre yapılmıştır. Tarihsiz avukatlık sözleşmesinde taraf­lar, avukatlık ücretini 30.000.000.000 lira olarak kararlaştırmışlar, peşin ödenen 6.000.000.00C liranın dışında kalan 24.000.000.000 liranın öden­

(*) Gön.: Ali GÜNEREN, (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı)

mesini de 12.7.2001 tarihli celsede verilen ara kararı gereği, şufa davası­nın davacısı tarafından şufa bedelinin yatırılmaması sonucu verilecek mahkeme kararının Yargıtay'ca onanarak kesinleşmesi halinde veya ara kararı gereği yatan şufa bedelinin davanın sonuçlandığı tarihe kadar üst düzeyde gelir elde edecek şekilde değerlendirilmesinin sağlanması, yani her iki halde de davanın sonuçlanması şartına bağlanmıştır. Sözleşmede, her iki şartın da gerçekleşmemesi halinde kalan 24.000.000.000 liranın ödenmeyeceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca bu iki şart­ta, ücretten kalan miktarın ne zaman ödeneceğine dair belirlemeye yöne­liktir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, yapılan ücret sözleşmesi geçerlidir. Başarıya göre ücret ödenmesini öngören bir sözleşme de değil­dir. Mahkeme sözleşmeyi değerlendirmede bu yönde yanılmıştır. Kaldı ki, davalı karşı davacı avukatın vekil olarak takip ettiği şufa davasında şufa bedeli 512.520.000.000 liranın kooperatif adına bir ay vadeli hesaba yatı­rılıp değerlendirilerek davacıya 616.555.841.470 lira olarak ödendiği, do­layısı ile sözleşmede kararlaştırılan ikinci şartın da gerçekleştiği, şufa be­delinin ne kadar süreli ve vadeli olarak bankaya yatırılmasının avukat olan davalının değil, yargılamayı yapan mahkeme hakiminin takdirinde ol­duğu da bir gerçektir. Bu konuda davalının avukat olarak yapması gerekip de yapmadığı bir şey de yoktur. Taraflar arasında geçerli olan sözleşmeye göre, davalı­karşı davacı avukat bakiye kalan ücrete hak kazanmıştır. Mahkemece 24.000.000.000 lira ile ilgili davanın reddine karar verilmesi gerekirken, sözleşmenin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek aksi dü­şüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

3­Davacı­ karşı davalı, aleyhinde karşı tarafça yapılan icra takibinde takip tarihinden öncesi için de birikmiş faiz istendiğini, kendisinin usulüne uygun temerrüde düşürülmediğinden, icra takibinden öncesi için faiz iste­nemeyeceğini, faiz oranının da yüksek olduğunu iddia etmiştir. BK. 101/1 maddesi hükmüne göre, muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Davalı­karşı davacı tarafından dosyaya ibraz edilen 6.6.2002 tarihli ihtarnamede tebliğ şerhi bulunmamakta, davacı­karşı da­valının icra takibinden önce temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediği an­laşılamamaktadır. Bu nedenle mahkemece ihtarnamenin tebliğ şerhi, borç­lu kooperatifin temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediği, talep edilen fa­iz oranı ile istenen işlemiş faiz miktarı araştırılarak değerlendirilip, sonucu­na uygun karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hü­küm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Mahkeme kararının, yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle bozulması gerekirken, zuhulen onandığı bu kez yapılan inceleme ile anla­şıldığından, davalı­karşı davacının karar düzeltme istemi kabul edilmeli, onama kararı kaldırılarak hükmün bozulmasına karar verilmelidir...) ge­rekçesiyle bozularak dosya yerine geri verilmekle, yeniden yapılan yargı­lama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı karşı davacı Seçmen Memişoğlu vekili


 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra ge­reği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu ne­denle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı karşı davacı Seçmen Memişoğlu vekilinin temyiz iti­razlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma karanında gös­terilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. Maddesi gereğince BOZULMA­SINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.4.2006 gü­nünde oybirliğiyle karar verildi.

Forum