Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
5237 Sayılı Yasada Düzenlenen Yağma Suçu, Basit Yağma Suçu
Ekleyen: Pazarbaşı Hukuk Bürosu Avukat Feyz Pazarbaşı | Tarih: 6-02-2006 | Kategori: Makale | Okunma : 33041 | Not:
Pazarbaşı Hukuk Bürosu Avukat Feyz Pazarbaşı

www.pazarbasi.av.tr


Profil >

5237 SAYILI YASADA DÜZENLENEN YAĞMA SUÇU, BASİT YAĞMA SUÇU 

Mustafa DURAN 
Mesudiye Hakimi

                                                                                                                                                            Eylül 2005

 Yağma
 Madde 148.- (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile ceza­landırılır.
 (2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldı­ğını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koy­mamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mec­bur edilmesi hâlinde de aynı ceza verilir.
 (3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savu­namayacak hâle getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.
Genel açıklama
Yağma suçu 5237 sayılı TCK’nın 10’uncu bölümünde yer alan mal varlı­ğına karşı suçlar içerisinde düzenlenmiştir. TCK’nın 148’inci madde­sinde yağma suçunun basit hali düzenlenmiştir. Yağma; “bir başkasının kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleşeceğinden ya da mal varlığı itibarı ile büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak bir malı teslime veya malın alınma­sına karşı koymamaya mecbur kılmak” şeklinde meydana gelen fiildir.
Yağma suçunda da hırsızlık suçunda olduğu gibi taşınır malın alınma­sında zilyedin rızası yoktur. Fakat yağmanın hırsızlık suçundan temel farkı yağma suçunun oluşabilmesi için mağdurun rızasının cebir veya tehdit kul­lana­rak ortadan kaldırılması gerekmektedir. Yağma suçunda tehdidin kişinin kendi­sine yönelik olabileceği gibi yakınlarına ya da malvarlığında büyük bir zarara sebebiyet verecek şekilde olması gerekir. Ayrıca tehdit mağdurun kendisinin veya yakınlarının vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik olması da müm­kündür. Yağma suçunun cebir kullanarak işlenmesi de müm­kündür. Fakat bu cebir neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış kasten yaralama boyutuna ulaşmaması gerekmektedir.
Yağma suçunun oluşabilmesi için mağdur sanık tarafından kendisine yö­neltilen cebir veya tehdit nedeniyle suça konu malı teslim etmeli veya suça konu malın kendisinden alınmasına karşı koymamalıdır. Sanık tara­fından mağdura yöneltilen tehdit ve cebir mağdurda malı teslim etmeye veya alınma­sına karşı koymamaya yeter derecede olmalıdır. Şayet sanık tarafın­dan kullanı­lan cebir ve tehdit malı teslime veya alınmasına engel olmamaya yeter derecede mağdurda korku ve kaygı uyandırmamış ise yağma suçu oluşmayacaktır. Yani mağdurun malı teslim etmesi veya elinden alınmasına karşı koyamaması mut­laka tehdit ve cebirin etkisiyle olmalıdır. Örneğin; küçük bir çocuğun elinden büyük bir insanın şekerini zorla tokat atarak al­ması yağma suçunu oluşturmaya­caktır. Ayrıca mağdurun gereğinden fazla korkarak elverişli cebir ve tehdit olmadan malı teslim etmesi veya alınma­sına ses çıkarmaması halinde yine du­rumun özelliğine göre hâkim tarafından değerlendirme yapılarak suça konu olay hırsızlık olarak değerlendirilebile­cektir. Malın alınması ile cebir, şiddet ve tehdit arasında orantısal bir ilişki bulunmalı, mağdurun karşı koyma iradesini etkile­yecek boyutta olmalıdır.
Yağma suçunun oluşma anı suça konu malın zilyedinin mal üzerin­deki zilyet ve tasarrufunun sona erdiği andır. Mağdur suça konu mal üze­rinde her­hangi bir tasarrufta bulunamıyorsa bu andan itibaren suç oluşmuş sayılacaktır. Sanık tarafından kullanılan cebir ve tehdidin de mağdurun suça konu mal üze­rindeki zilyet ve tasarrufunun sona ermesi anına kadar gerçek­leştirilmesi gere­kir. Bundan sonra cebir ve tehdit var ise mala yönelik olan fiil hırsızlık suçunu, cebir ve tehditte niteliğine göre ayrı suçları oluşturur. Yani gerçek içtima ku­ralları uygulanır. Mağdur malı geri almak istediğinde cebir veya tehdit mağdura yöneltilmiş ise bunlar da ayrı bir suçtur. İkinci eyleminde fail ayrı bir kast ile hareket etmiştir. Ayrı bir kast ayrı bir suçu oluşturmuştur.
 Yağma karma özelliğe sahip bir suçtur. Kanun koyucu hırsızlık suçu­nun cebir veya tehditle işlenmesini tek bir suç haline getirmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında senedin yağması düzenlenmiştir. Cebir veya tehdit kullanılarak bir kimsenin, kendisini veya başkasını borç altına sokabile­cek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıkla­yan bir vesi­kayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edil­mesi de yağma sayılmıştır. Senedin bunu imzalayan için “borç doğurucu” olması gerekir. Bu borç para borcu olabileceği gibi, bir işi yapmaya veya yapmamaya, bir taşınmazını hibe etmeye, kira ile oturulan bir binayı bo­şaltmaya, var olan bir borca kefil olmaya da ilişkin olabilir. Bir alacağı tahsil etmemeye, herhangi bir davayı açmamaya, vasiyetnamesini değiştirmemeye yönelik bir vaadi içeren yazılı beyanlar da “borç doğurucu” senet sayılırlar. Şu hâlde mağduru iktisaden değerlendirmeye elverişli olan bir hakkını kul­lanmamasına yol açan her türlü belge, borç doğu­rucu senet tanımına girer.[1]
Maddenin üçüncü fıkrasında “mağdurun herhangi bir vasıta ile kendi­sini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir var sayılır” denilerek cebir karinesine yer verilmiştir. Mağdura uyuşturucu madde verilerek, şuurunu ortadan kaldırabilecek ilaçlardan verilerek, alkol yahut uyku ilacı vererek veyahutta ipnotize edilerek mağdurun malı alınırsa, mağdur malı­nın alınmasına karşı koyamayacak duruma geldiğinden cebir var sayılır ve yağma suçu oluşur.
Yağma suçunun unsurları
A. Yağma suçunun maddi unsurları
Yağma suçunun maddi unsu­runu, cebir veya tehditle malın alınması oluşturur. Malın alınması unsurunun gerçekleşebilmesi için malın bizzat fail tarafından mı bulunduğu yerden alın­dığı, yoksa mağdurun mu faile verdiği önem taşımaz.[2]
Cebir ve şiddet, gerçekleştirilmiş bir direnmeyi kırmak veya daha sonra gerçekleştirilecek direnmeyi engellemek amacıyla yapılan kişiye yö­nelik her türlü fiziki zorlama anlamına gelir. Cebir ve şiddetin vücuda yöne­lik olması gerekir ise de, vücutla temas şart değildir. Bunun için örneğin korkutmak ama­cıyla silahı ateşlemek veya yırtıcı bir köpekle beklemek veya önceden mağdu­run direnmesini önlemek için onu kapalı bir yere kilitlemek yeterlidir. Cebir ve şiddet, eşyaya karşı kullanılmış olmakla birlikte, eğer bu mağdur tarafından bedensel zorlama olarak algılanıyorsa, dolaylı olarak kişiye yönelmiş olduğu da kabul edilmektedir. Mağdurun kendisinin yağ­malandığını fark etmesi aranma­dığı için, uyku halinde olan veya sarhoş ki­şilere karşı da cebir ve şiddet kulla­nılabilir. Bununla birlikte kullanılan ceb­rin mağdurun davranışına etkide bu­lunmaya yönelik olması şart olduğu için ölmüş bir kişi üzerinden malın alınması durumunda yağma suçundan söz edilemez. Kullanılan cebir ve şiddetin önemli olmasına gerek yoktur; kasten yaralama derecesine ulaşması da gerekmez. Bu­nunla birlikte cebir, kasten yaralama düzeyine ulaşmış ve bu suçun netice sebe­biyle cezanın ağırlaştı­rılmasını gerektiren halleri (yeni TCK md. 87) gerçekleşmiş ise, ayrıca bu suç­tan dolayı da failin cezalandırılması gerekir (yeni TCK md. 149/2).[3]
Son zamanlarda sıkça rastlanan kapkaç niteliğindeki fiillerin yağma su­çunu mu, yoksa hırsızlık suçunu mu oluşturduğu sorununa gelince; öğre­tide bir çantanın alışılagelen biçimde tutulmasını bertaraf etmek için söz konusu çanta­nın yıldırım hızıyla çekilip alınması durumunda cebir ve şidde­tin bulunmadığı ve bu nedenle hırsızlık suçunun oluştuğu kabul edilmekte­dir. Buna karşılık çanta mağdur tarafından gösterilen direnci berta­raf etmek suretiyle alınmış ise cebir ve şiddetin bulunduğu sonucuna varıl­malıdır. Bu bakımdan tek başına eşyaya yönelik zorlama, yağma suçunu oluşturmaz ise de, doğrudan eşyaya yönelik cebir, dolaylı olarak kişi üze­rinde fiziki etki meydana getirmiş olursa, yağmadan söz edilir.[4]
Tehdit mağduru ya da bir yakınını şahsen ya da malen büyük bir tehli­keye düşüreceği beyanıdır. Tehdit mağdurun veya bir yakınının yaşa­mına, bedenine, cinsel dokunulmazlığına veya mal varlığına yönelik olmalı­dır. Burada sayılan değerler örnek olarak gösterilmemiş, yani tadadi değil tah­didi olarak sayılmış değerlerdir. Tehdit haksız bir tehdit olmalı ve mağ­dura ulaşmalıdır. Mağdura ulaşmayan, mağdurun duymadığı tehdit halinde yağma suçu oluşmaz, çünkü esas olan mağdurun tehditten etkilenerek malı teslim etmesi veya alınmasına karşı koyamaması durumudur.
Failin cebir, şiddet veya tehdit kullanmaktaki amacı, mağdurun malını ya­rarlanmak maksadı ile almaya yönelik olmalıdır. Fail önce cebir ve şiddet kul­lanmış, mağduru döverek bayıltmış daha sonrada mağdurun bayılmasın­dan fay­dalanarak cüzdanını almış ise burada yağma suçu değil müessir fiil ve hırsızlık suçu oluşmuştur, gerçek içtima kuralları uygulanarak her iki suçtan da fail ce­zalandırılmalıdır. Failin gerçekleştirdiği cebir, şiddet veya tehdit malın alınma­sından önce veya aynı zamanlı olmadıkça yağma suçu oluşmayacaktır.
Yağma suçunun hukuki konusu yani bu madde ile korunan değer; mülki­yet, zilyetlik, malvarlığı ve kişisel özgürlüktür. Mağdurun kendisinin veya bir yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik cebir, şiddet ve tehdit kullanma aslında bir araç suçtur. Asıl amaç mağdurun bir malının alın­masıdır.
Yağma suçunun mağduru da faili de ancak gerçek kişiler olabilir. Ce­bir, şiddet ve tehditten ancak gerçek kişilerin iradeleri etkilenebileceğinden mağdu­run tüzel kişi olabilmesi mümkün değildir.
B. Yağma suçunun manevi unsuru
Yağma suçunun manevi unsuru kendisine veya bir başkasına yarar sağlama maksadı ile cebir, şiddet ve teh­dit kullanması kastıdır. Kast bilme ve istemeyi içerdiğinden failin bilerek ve isteye­rek bir malı almaya yönelik cebir, şiddet ve tehdit kullanması gere­kir. Failin ira­desini ortadan kaldıran nedenler varsa yağma kasti bir fiil oldu­ğundan, kasıt gerçekleşmeyeceği için suç oluşmayacaktır.
Yağma suçunun özel görünüş şekilleri
Teşebbüs
Yağma suçunda teşebbüs mümkündür. Yağma suçunun tamamlanma anı malın zilyedin tasarrufundan çıktığı an olduğundan bu ana kadar cebir, şiddet ve tehdit varsa fakat mal fail tarafından alınmak istenmesine rağmen herhangi bir nedenle alınamamışsa fiil teşebbüs aşamasında kalmış demek­tir. Fail yağma fiilini icra etmeye başlamalı fakat elinde olmayan sebeplerle tamamlayamama­lıdır. Yağma suçu neticesi harekete bitişik bir suç olduğun­dan 765 sayılı TCK’ya göre ancak eksik teşebbüs mümkün idi, şimdi eksik ve tam teşebbüs ayrımı kaldırıldığından yeni TCK’nın 35’inci maddesi uya­rınca eksik ve tam ol­maksızın sadece teşebbüs mümkündür.
İştirak
Yağma suçunun iştirak halinde işlenmesi mümkündür. Yağma suçu­nun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde yeni TCK’nın 149/1-c maddesi uyarınca nitelikli hâl olarak değerlendirilmiş ve cezası arttı­rılmış­tır. Yağma suçu karma suç özelliği taşıması nedeni ile cebir, şiddet veya tehdidi bir kişi, malı alma başka bir kişi tarafından gerçekleştirilebilir. Bu du­rumda her iki fail bir­likte yağma suçunu doğrudan gerçekleştirmiş olur.
İçtima
Yağma suçu mahiyeti itibari ile cebir, şiddet veya tehditle malın alın­ması sureti ile oluştuğundan bunların birleşmesinden ortaya çıkan yeni bir suç tipi olup, suçların içtimaı söz konusu olduğundan faile sadece yağma suçunun ce­zası verilir.[5] Yeni TCK’nın 43/3’üncü maddesinde getirilen is­tisna ile yağma suçunda zincirleme suça istisna getirilmiştir. Aynı kast al­tında birden fazla yağma suçu işleyen fail her suç için ayrı ayrı cezalandırı­lacaktır.
Her ne kadar cebir yağma suçunun unsurları içerisinde yer alsa da mağ­dura uygulanan bu cebir kasten yaralamanın ağırlaştırılmış şeklinde ise bu ey­lem yağma içinde erimez, sanığa bu eyleminden dolayı gerçek içtima kurallarına göre ayrıca bir ceza verilmelidir. Kasten yaralama eyleminin yağma suçu içinde eriyebilmesi için basit kasten yaralama niteliğinde olması gerekir.
Yağma suçunun cezası
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun basit yağma suçunu düzenleyen 148’inci maddesinde öngörülen ceza 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu ceza yine aynı yasanın 61’inci maddesine göre hakim tarafından somut olayda; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, failin kastının yo­ğunluğu, amaç ve saiki dikkate alınarak ceza alt ve üst sınırlar arasında temel ceza olarak belirlenir.
Soruşturma
TCK 148’inci maddede düzenlenen yağma suçunun basit hali şika­yete tabi değildir. Cumhuriyet savcılığınca resen soruşturma başlatılacaktır.
765 sayılı Yasa ile karşılaştırma
765 sayılı TCK da yağma suçu 495 ila 499’uncu maddeler arasında dü­zenlenmiş idi. Yağma suçunda ilk bakışta göze çarpan değişiklik basit yağma suçuna verilecek cezanın alt sınırının aşağıya çekilerek 6 yıla indi­rilmesi ol­muştur. Ayrıca yeni TCK’da yağma suçu ile ilgili maddeler top­lulaştı­rılmış daha az maddede düzenlenmiştir. Eskiden ayrı bir maddede düzenlenen yağma suçu ile ilgili düzenlemeler yeni hali ile bir maddenin fık­rası haline dönüşmüştür. Örne­ğin 765 sayılı TCK’nın 496’ncı maddesinde düzenlenen suç 5237 sayılı yeni TCK’nın 148’inci maddesinin 2’nci fıkrası olarak düzenlen­miş, 765 sayılı TCK’nın 501’inci maddesinde düzenlenen suç 5237 sayılı TCK’nın 148’inci maddesinin 3’üncü fıkrası olarak düzen­lenmiştir.
İkinci olarak göze çarpan bir diğer değişiklikte, 765 sayılı TCK’nın 495/2’nci maddesinde yer alan dolaylı yağmaya, yeni düzenlemede yer veril­memiştir. Hır­sızlık fiili gerçekleştikten sonra malını almaya çalışan mağdura karşı kuvvet kullanımı halinde artık dolaylı yağma değil, iki ayrı suç olarak değerlendirme yapılacaktır ki doğru olanda budur. Failde artık iki kast var­dır, ilk kast hırsızlık kastıdır. Bu kastla fail malı aldıktan sonra hır­sızlık fiili sonlanmıştır. Mağdur malını failden geri almak istediği zaman mağdura veya herhangi birine failin zarar vermesi, cebir ve şiddet kullan­ması veya tehdit etmesi durumunda ikinci bir kasıtla hareket ettiğinden yeni bir suç oluşacaktır.
Yeni TCK’da düzenlenmeyen bir hususta 765 sayılı Yasada 499’uncu mad­dede yer alan hürriyeti tahdit sureti ile yağma suçudur. Bu durumda da yine her fiil ayrı ayrı değerlendirilecek ve gerçek içtima kuralları uygulana­caktır.
Nitelikli yağma suçu
 Nitelikli yağma
 MADDE 149. - (1) Yağma suçunun;
 a) Silâhla,
 b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle,
 c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
 d) Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde,
 e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda
bulunan kişiye karşı,
 f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korku­tucu güçten yararlanılarak,
 h) Gece vaktinde,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis ceza­sına hükmolunur.
 (2) Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neti­cesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Yağma suçunun nitelikli halleri 5237 sayılı TCK’nın 149’uncu madde­sinde düzenlenmiştir. Bu maddede nitelikli yağma suçuna getirilen cezanın alt sınırı basit yağma suçuna verilebilecek cezanın üst sınırından başlatılarak ceza adaleti gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Aslında maddenin birinci fıkrası nitelikli yağma hallerini saymış, ikinci fıkra ise yağma suçu ile birlikte cebir ve şiddetin daha ağır görünüm biçimi olan ağırlaştırılmış kasten yaralamanın yağma su­çundan ayrı cezalandırılmasını düzenlemiştir.
 
 
1. Yağma suçunun silahla işlenmesi
Silah, 5237 sayılı TCK’nın tanımlar maddesi olan altıncı maddesinin bi­rinci fıkrasının (f) bendinde açıklığa kavuşturulmuştur. Her türlü ateşli silah, pat­layıcı maddeler, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü ke­sici, delici veya bereleyici alet, saldırı ve savunma amacı ile ya­pıl­mamış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli di­ğer şeyler, yakıcı, aşın­dırıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nük­leer, radyoaktif, kimya­sal, biyolojik maddeler silah sayılmıştır. Yağma suçu silah ve silahtan sayılan, yukarıda belirttiğimiz şeylerle işlenmesi ha­linde nitelikli hâl olan silahla yağma suçu oluşacaktır. Fakat silahın mağdura gös­terilmesi ve yöneltilmesi şarttır.
Yağma suçunda silahın hangi aşamada kullanıldığının bir önemi yok­tur. İster cebir ve şiddet için ister tehdit için silah kullanılmış olsun suçun tamam­landığı ana kadar herhangi bir aralıkta silah kullanılmış ise silahla yağma suçu oluşacaktır. 765 sayılı TCK’da “silahla tehdit ederek” kelimesi yer aldığı için sadece tehdit eyleminin silahla işlenmesi halinde nitelikli yağma suçu oluşu­yordu. Yeni düzenleme ile olumlu bir düzenleme getirile­rek cebir ve şiddetin de silahla yapılması durumunda yaralama da varsa artık hem silahla yağma, hem de nitelikli kasten yaralama suçundan ceza verile­cektir.
2. Yağma suçunun failin kendisini tanınmayacak bir hale koyması sureti ile işlenmesi
Bu maddenin uygulanmasında önemli olan failin kendisini, gerçekte ken­disine benzemeyecek bir hale sokarak suçu işlemesidir. Suç işlendiği esnada fail sonradan yakalanmasını zorlaştırmak için maske takmak, takma sakal, bıyık vs. şekillerde çeşitli önlemler alarak dış görünüşünü değiştirme çabası içerisinde olmalıdır. Bu eylemin nitelikli hâl olmasının sebebi belir­tildiği gibi kendisini tanınmayacak hale sokan failin sonradan tespitinin çok güç hatta olanaksız ol­masıdır. Eğer yağma suçu iştirak halinde işlenmiş ise iştirak halindeki failler­den sadece birisi kendisini tanınmayacak hale sokmuş ise bu durumda, sadece o faile nitelikli yağma suçuna ilişkin hükümler uy­gulanır. Diğer suça iştirak eden failler hakkında ise fiilin özelliklerine göre yağma suçuna ilişkin hükümler uy­gulanır. Fakat kişinin kendini tanınmaya­cak bir hale koymasına ilişkin bir hü­küm uygulanmaz.
Yağma suçunda şayet tehdit mektupla yapılmış ise mektup imzasız ya da sahte imza ile veyahut da korku salmış birisinin ismi ile yazılmış ise yine sanık hakkında bu madde hükümleri uygulanacaktır.
 
3. Yağma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi
Yağma suçunun iki veya daha fazla kişi tarafından işlenmesi halinde ka­nun koyucu bu suçu basit haline göre daha fazla cezalandırmıştır. En az iki kişi­nin müşterek fail olması gerekmektedir. Dolayısıyla, aslında yağma suçunun bu fıkrada belirtilen nitelikli hali, yağma suçunda iştirake daha ağır ceza getirmiştir. Fakat buradaki iştirak mutlaka müşterek faillik durumun­daki iştiraktir. Müşte­rek faillik olmaksızın iştirak olması halinde örneğin; bir kişi doğrudan doğruya suçu işleyen fail diğeri ise azmettiren fail olduğunda, yağma suçuna ilişkin bu fıkrada belirtilen nitelikli hâl uygulanmaz. 765 sa­yılı TCK’da yeni düzenleme­nin aksine nitelikli hâl için “ikiden çok kişi­nin” yağma suçunu işlemesi ve ay­rıca da faillerden en az birisinin “görünür bi­çimde silahlı” olması şartı aran­maktaydı. Şimdi ise sadece yağma suçunu müştereken işleyen iki kişi hakkında nitelikli hâl uygulaması yapılacaktır.
Temel olarak birden fazla kişinin yağma suçunda nitelikli hâl olarak ce­zalandırılmasının sebebi; birden fazla kişinin mağdur üzerinde karşı koyma iradesini kırmaya yönelik ya da kendisini savunmaya yönelik faali­yetleri ger­çekleştirememesi, kendisini daha çok baskı altında hissetmesinden kaynaklan­maktadır.
4. Yağma suçunun yol kesmek suretiyle ya da konut veya işye­rinde işlenmesi
Bu fıkrada aslında yağma suçunun iki nitelikli hali bulunmaktadır. Bun­lardan birincisi yol kesmek suretiyle yağma suçunu işlemek, ikincisi de yağma suçunun konut ya da işyerinde işlenmesi halidir. Maddede geçen yol deyimi mutlaka araçların gelip geçtiği yol olmayıp herhangi bir insanın her­hangi bir şekilde kullandığı, gelip geçtiği yoldur. Aslında gerçek anlamda zeminde yol olmasa bile, örneğin; orman içerisinde bir köyden başka bir köye giden şahsın önüne geçilerek yağma suçunun işlenmesi halinde yol kesmek suretiyle yağma suçu olaşacaktır. Yol kesmek fiili de mutlaka faile yönelik olmalıdır. Bu mad­denin uygulanmasında dikkat edilmesi gereken bir hususta mağdurun özellikle yolunun kesilmesi şartıdır. Yağma suçunun te­sadüfen yolda işlenmesi halinde bu hüküm uygulanmaz.
Yağma suçunun konut veya işyerinde işlenmesi hali de özellikle kişi­nin özel hayatını korumak bakımından nitelikli hâl haline getirilmiştir. Çünkü in­sanlar kendi konutlarında ve işyerlerinde kendilerini daha güven içerisinde his­sederler. Yağma fiilinin cebir, şiddet veya tehdit öğesi ile alma öğesinin her­hangi birisinin konutta veya işyerinde işlenmesi halinde yine nitelikli yağma suçu oluşacaktır. Yani fail mağdurun konutta tehdit ettiği, tehdidin etkisi ile malını da umuma açık bir yerde aldığı zaman da bu fıkra hükmü uygulanacaktır. Kanun koyucu konutun eklentilerini metne koyma­dığından konutun eklentile­rinde yağma suçunun işlenmesi halinde bu fıkra hükümleri uygulanamayacaktır.
5. Yağma suçunun beden veya ruh bakımından kendisini savu­nama­yacak durumda olan kişiye karşı işlenmesi
Bu bent ile kendisini koruyamayacak durumda olan mağdur daha fazla korunmuştur. Şayet mağdur hastalık, bedeni fonksiyon noksanlığı vs. şekil­lerde kendisini ve malını koruyamayacak durumda ise failin cezası bu bent hükmüne göre verilecektir. Kişinin kendini koruyamaması beden veya ruh bakımından olabilir. Bu koruyamama durumu fail tarafından meydana geti­rilmiş olabileceği gibi mağdurun kendinden de kaynaklı olabilir. Ka­nımca yağma suçunun unsur­larından olan cebir ve tehdit aslında mağduru kendini koruyamaz duruma ge­tirmektedir. Bu durumun ikinci kez bu bentte düzen­lenmesi yerinde olmamış­tır. Bu bent hükmünün uygulanması için mağdurun kendini koruyamaması durumunun çok açık olması gerekmekte­dir. Yoksa, yukarıda da belirtildiği gibi her türlü cebir, şiddet ve tehdit mağ­durun ken­dini koruyamaması durumudur. Kendini koruyamama durumuna örnek ola­rak mağdurun alkolden sızmış ol­ması, herhangi bir nedenle bayıl­mış olması, yürüme yeteneğini kaybetmiş bir kişi olması, ipnotize edilmiş olması örnek olarak verilebilir.
6. Yağma suçunun varolan veya varsayılan suç örgütlerinin oluş­tur­dukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi
Bentte belirtilen örgütün mutlaka gerçekte varolan bir örgüt olması ge­rekmez. Halk arasında böyle bir örgütün varlığı düşünülüyor ise gerçekte ol­masa bile yağmanın nitelikli hali oluşacaktır. Fail örgütün korkutucu gü­cünden yararlanarak kendisinin suçu rahatlıkla işlemesini sağlamaktadır. Bu bentte belirtilen örgütün mutlaka halk arasında ürkütücü ve korkutucu nam salması ve bu korkutuculuğun da fail tarafından mağdura yönelik olarak yağma fiilinde kullanılması gerekmektedir. Bu korkutuculuk mağdurun di­rencini kırmalıdır.
7. Yağma suçunun suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla işlen­mesi
Aslında bu bentte cezalandırılan eylem amaç suça yönelik olarak yağma araç suçunun işlenmesi halidir. Failin asıl amacı suç örgütüne yarar sağlamaktır. Bu bent ile suç örgütlerinin oluşması ve faaliyetlerini sürdür­mesi zorlaştırılmak istenmiştir. Örgüt mutlaka suç örgütü olmalıdır. Yarar mutlaka örgüte ekonomik menfaat temin etmek değildir. Örgütün ününü arttırmak, daha etkin, daha kor­kutucu kılmak maksadı ile yağma suçu işlen­mesi hali de bu bent kapsamında yer alacaktır.
Yağma suçundan elde edilen menfaatin suç örgütüne aktarılması da şart değildir. Fail elde ettiği ekonomik değeri kendisi alsa bile amacı örgüte menfaat sağlamak olduğundan bu madde uyarınca cezalandırılacaktır. Mağ­dur suç ör­gütüne üye olmaya, bağışta bulunmaya, aidat ödemeye zorlanmış ise yine nite­likli yağma suçu oluşacaktır.
8. Yağma suçunun gece vakti işlenmesi
Bu bende göre yağma suçunun gece vakti işlenmesi nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Suçun unsurlarından olan cebir, şiddet veya tehdit veyahut da malı alma eylemlerinden herhangi biri gece vakti işlenmiş ise yağma su­çunun gece işlendiği düşünülmelidir.
Gece güneşin batmasından 1 saat sonra ile güneşin doğmasından 1 saat önceki zaman dilimi arasında geçen süredir.
Eğer suçun işlendiği zaman kesin olarak gece sayılan zaman değil ise kuşkudan sanık yararlanır ilkesi gereğince suç gündüz işlenir kabul edile­cektir. Yargıtayın yerleşmiş kararlarına göre suçun gece vakti işlendiğine dair kanıtla­rın hükümde gösterilmesi gerekecektir.[6]
Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neti­cesi sebebiyle ağırlaştırılmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Bu fıkra ile yağma suçu ile birlikte ağırlaştırılmış kasten yaralama su­çu­nun işlenmesi halinde, fail hakkında gerçek içtima kuralları uygulanarak her iki suçtan da ayrı ayrı ceza verileceği düzenlenmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaştı­rılmış yaralama eylemleri 5237 sayılı Yasanın 87’nci maddesinde belirtil­miştir. Kanun aslında basit kasten yaralamayı yağma suçunun cebir ve şiddet unsuru içerisinde değerlendirmiştir. Basit yaralama suçu yağma suçu içeri­sinde eridiğinden basit yaralamadan dolayı faile ayrıca ceza veri­lemeyecek­tir.
Nitelikli yağma suçunun cezası
Fail nitelikli yağma suçunu işlemesi halinde hâkim faile 10 yıldan az ol­mamak ve 15 yıldan fazla olmamak üzere yargılamaya konu olaya göre 5237 sayılı Yasanın 61’inci maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi, suçun işlenme­sinde kul­lanılan araçlar, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağır­lığı, failin kastının yoğunluğu, failin amacı ve saiki dikkate alına­rak ceza verile­cektir.
 
Soruşturma
5237 sayılı TCK’nın nitelikli yağmayı düzenleyen 149’uncu madde­sine giren eylemler şikayete tabi olmayıp, Cumhuriyet savcılığı tarafından re’sen soruşturulacaktır.
Yağma suçunda daha az ceza verilmesi gereken durumlar
Daha az cezayı gerektiren hâl
MADDE 150.- (1) Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tah­sil amacıyla tehdit veya cebir kullanması hâlinde, ancak tehdit veya kasten ya­ralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nede­niyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.
Yağma suçunun basit ve nitelikli hallerinde daha az ceza verilmesini ge­rektirir durumlar 5237 sayılı Yasanın 150’nci maddesinde 2’nci fıkra ha­linde düzen­lenmiştir. 765 sayılı Türk Ceza Kanununda yağma suçuna ilişkin daha az cezayı gerektiren bir hal düzenlemesi yapılmamış idi. Yeni getirilen bu düzenleme fail lehine olarak ayrıca da ceza adaletini sağlamak maksa­dıyla getirilen bir düzen­lemedir. Kamuoyunda zaman zaman büyük tepkiler alan çok az değerdeki mal aleyhine işlenen yağma suçunda sanıkla­rın aldık­ları yüksek cezaların azaltıl­ması yoluna gidilmeye çalışılmıştır.
1. Yağma suçunun alacağı tahsil amacı ile işlenmesi
Bu fıkra ile 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 308’inci maddesinde yer alan kendiliğinden hak alma suçuna benzer bir düzenleme yapılmıştır. Failin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacı ile tehdit veya cebir kullan­ması halinde tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümleri uygula­nacağı, yani eylem yağma olmasına rağmen yağmaya ilişkin hüküm­lerin uygu­lanmayacağı düzenlenmiştir. Kanun koyucu bu madde ile failin hukuki bir iliş­kiye dayanan alacağından dolayı suçu işlemesi nedeniyle ce­zalandırılma açısın­dan faile kolaylık göstermiş, tam olarak uymasa bile bir nevi haksız tahrik hükmü getirmiştir. Çünkü fail yasal alacağını tahsil ede­memenin kendisinde meydana getirdiği kızgınlıkla ve alacağını tahsil etmek amacıyla yağma suçunu işlemektedir. Fakat, kanımca alacağın tahsili amacı ile yağma suçuna verilecek cezanın tehdit veya cebir (haksız yaralama) ey­leminden dolayı ve sadece bu eylemlere yönelik olarak verilmesi ceza ada­leti açısından pek yerinde olmamış­tır.
2. Yağma suçunda malın değerinin az olması
Bu fıkra ile 765 sayılı TCK’nın 522’nci maddesine benzer bir düzen­leme getirilerek fiilin meydana getirdiği zarar ile ceza arasında uygun bir denge gö­zetilmek istenmiştir. Bu maddenin getirilmesindeki asıl amaç yuka­rıda da be­lirttiğimiz gibi; kamuoyundaki olumsuz kanaattir. 765 sayılı TCK’daki yağma (gasp) suçunda fail 5 milyon TL’yi (5YTL) gasp etmiş olsa bile oldukça yük­sek cezalar almakta idi. Fakat yeni getirilen bu düzen­lemede yağma suçlarında sadece malvarlığı değerleri değil, kişi özgürlüğü­nün de göz önünde bulundurul­duğu dikkatten kaçmıştır.
Yağma suçunda suçun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeni ile verilecek ceza
Hâkim somut olaya göre suça konu olan malın değerini az bulursa vermiş olduğu temel cezayı üçte birden yarıya kadar indirebilecektir.
3. Etkin pişmanlık
Etkin pişmanlık
MADDE 168.- (1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kul­lanma, dolandırıcılık ve karşılıksız yararlanma suçları ta­mamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle gidermesi hâ­linde; cezası üçte birden üçte ikiye kadar indirilir. Yağma suçunda ise, cezada altıda birden üçte bire kadar indirim yapılır.
  (2) Kısmen geri verme veya tazmin hâlinde etkin pişmanlık hü­küm­lerinin uygulanabilmesi için, mağdurun rızası aranır.
            Etkin pişmanlık 5237 sayılı TCK ile getirilen yeni bir kavramdır. Bu madde mal aleyhine işlenen suçlara ilişkin ortak bir hükümdür. Etkin piş­manlık suç işlendikten sonra ortaya çıkan bir durumdur. Fail işlediği suçtan pişman ola­rak aktif veya pasif bir eylemi ile pişmanlık gösterebilir. Gasp ettiği malları zilyede geri vermesi veya zilyedin uğradığı zararı tazmin et­mesi aktif ey­leme örnektir. Pasif eylem ise gerçekleştirmeye başladığı bir fiili keserek gerçekleşmesini durdurmak sureti ile olur.
İade veya tazmin bizzat fail, azmettiren ya da yardım eden tarafından ya­pılmalıdır. Bunlar adına hareket edenler tarafından iade veya tazmin etkin piş­manlık hali sayılmayacaktır.
İade veya tazmin mutlaka kovuşturma başlamadan önce yapılmalıdır. Kovuşturmadan maksat kamu davasının açılması hatta kanımca iddianame­nin kabul edilmesidir.
Tam tazmin veya iadede etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması için mağdurun rızasına gerek yoktur, ama kısmi iade veya tazmin varsa mutlaka mağdurun açıkça failin etkin pişmanlıktan faydalanması için rıza göstermesi gerekmektedir. Kısmi iade veya tazminde kanunda getirilmiş herhangi bir oran yoktur, mağdur rıza gösterirse yüzde bir iade veya tazmin indirim için yeterli olacaktır.
Bu madde ile getirilen düzenleme 765 sayılı TCK’nın 523’üncü mad­de­sindeki düzenlemeye benzemektedir. Yeni getirilen bu hükümle sanık le­hine düzenleme yapılmıştır.
Yağma suçunda tam tazmin veya iadede hakim somut olaya göre ve­rilen cezayı altıda birden üçte bire kadar indirebilecektir. Kısmi iade veya tazminde ise mağdurun rızası olması koşulu ile aynı oranda indirim yapabi­lecektir.
 
 
 

K A Y N A K Ç A

Arslan Dr. Çetin, Azizağaoğlu, Bahattin, “Yeni Türk Ceza Kanunu Şerhi” An­kara, Kasım 2004.
Erem, Prof. Dr. Faruk “Türk Ceza Kanunu Şerhi” , Ankara 1993.
Erol, Haydar “İçtihatlı Türk Ceza Kanunu”, Ankara 2000.
Taşdemir, Kubilay, Özkepir Ramazan, Son Değişiklerle Uygulama ve Öğ­retide Mala Karşı Suçlar” Ankara 1993.
T.C. Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı, “Türk Ceza Kanunu” An­kara 2004.
Toroslu, Nevzat Ceza Hukuku” Ankara 1988.
 
 
 
 

 

[1] TC Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı “Türk Ceza Kanunu”, s. 258
[2] Tezcan, Erdem, “Ceza Özel Hukuku”, s. 452. Dr. Çetinaslan, Bahattin Azizağaoğlu, “Yeni Türk Ceza Kanunu Şerhi”, s.: 647, Yrd. Doç. Dr. M. Ruhan Erdem, “Yeni Türk Ceza Kanununda Malvarlığına Karşı Suçlar”, Adalet Bakanlığı Ceza Bilgi Bankası İnternet Sitesinde yayınlanan makale, s. 517.
 [3] Yrd. Doç. Dr. M. Ruhan Erdem, “Yeni Türk Ceza Kanununda Malvarlı­ğına Karşı Suçlar”, Adalet Bakanlığı Ceza Bilgi Bankası İnternet Sitesinde yayınlanan makale, s. 518.
 [4] Yrd. Doç. Dr. M. Ruhan Erdem, “Yeni Türk Ceza Kanununda Malvarlı­ğına Karşı Suçlar”, Adalet Bakanlığı Ceza Bilgi Bankası İnternet Sitesinde yayınlanan makale, s. 518
[5] Tezcan, Erdem, “Ceza Özel Hukuk”, s. 549. Dr. Çetinaslan, Bahattin Azizağaoğlu, “Yeni Türk Ceza Kanunu Şerhi”, s. 648.
 
 [6] Kubilay Taşdemir, Ramazan Özkebir, “Mala Karşı Suçlar” s. 117.

İlgili Kaynaklar
  1. Türk Ceza Kanunu
    TÜRK CEZA KANUNU (5237)

     &...

  2. Türk Ceza Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
    TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN <...
  3. Türk Ceza Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun
    TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPIL...
Forum