YARGITAY HKUK GENEL KURULU
E: 2008/4-127 K:2008/130 T: 13.02.2008
Kişilik Haklarına Saldırı • Kişilik Haklarına Saldırı Davalarında Seçimlik Yetki • Davacının Oturduğu Yer Mahkemesi*
(4721 SY m. 25/son; HUMK m. 9)
Özet: Kişilik hakları saldırıya uğrayan kimse; davalının ikametgahı mahkemesinde
veya haksız Şilin işlendiği yer mahkemesinde ya da kendi oturduğu yer mahkemesinde
dava açabilir.
Bu bakımdan, hkuk sistemimize göre davacıya geniş bir seçimlik hak tanınmiştir.
Tarafar arasındaki "Manevi Tazminat" davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Ankara Asliye 9. Hkuk Mahkemesince yetkisizlik
nedeniyle dava dilekçesinin reddine dair verilen 22.11.2006 gün ve
2006/392-450 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi
üzerine, Yargıtay 4. Hkuk Dairesinin 29.3.2007 gün ve 2007/3113-4145 sayı
lı ilamı ile;
(...Dava, basın yoluyla kişilik haklarının saldırıya uğramasından do-
ğan manevi tazminat istemine ilişkindir.
392 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
___________________________________________________
(*) Gönderen: Ali GÜNEREN, Yargıtay 21. Hkuk Dairesi Başkanı
Davalı, süresi içinde verdiği cevap dilekçesi ile, yetki itirazında bulunmuş,
mahkemece dava yetki yönünden reddedilmiştir.
Dava konusu yayının yapıldığı "ÇB Gazetesi" Burdur İl Merkezinde yayı
nlanmakta olup davalıların ikametgah adresleri de Burdur ilindedir. Davacı
ise, Ankara ilinde ikamet etmektedir.
Davacı, davayı açtığı il sınırları içinde oturmaktadır. Dava konusu edilen
yayının bölgesel olup Ankara iline ulaşmadığı kabul edilmiş olsa dahi,
Medeni Kanün'un 3444 Sayılı Yasa ile değişik 24/a-IV. (22.11.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 4721 sayılı Medeni Kanün'un 25/son) maddesinde
ifade edildiği üzere, kişilik hakları saldırıya uğrayan kimsenin kendi oturduğ
u yerde de dava açabileceği hükme bağlanmiştir. Böylece anılan madde
ile HUMK'un 9. maddesindeki genel kurala ve yine haksız eylemlerden
kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri ile ilgili bulunan aynı yasanın
21. maddesine bir ayrıcalık getirilmiş bulunmaktadır.
Şu durumda, dava konusu olayda, kişilik haklarının saldırıya uğradı-
ğı iddia edildiğinden zarar gören, davayı kendisinin veya davalının oturdu-
ğu yer mahkemesinde veya haksız eylemin meydana geldiği yer mahkemesinde
açabilir. Bu seçeneklerden herhangi birini kullanmak, bu tür davalarda,
davacıya tanınmiş bir haktır.
Somut olayda davacı, bu seçimlik hakkını oturduğu yer mahkemesinde
kullanmiştır. Bu hakkını kullanmanın yasal dayanağı da yukarıda belirtilmiştir.
Bu bakımdan işin esası incelenerek karar vermek gerekirken, yasa hükümlerine
aykırı olarak yetkisizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapı-
lan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HKUK GENEL KURULU KARARI
Hkuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereğ
i görüşüldü:
Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi
tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili Ankara Asliye Hkuk Mahkemesine ibraz ettiği dava dilekçesinde;
davalılardan Mustafa’nın ÇB Gazetesi'nin 20.9.2006 tarihli
nüshasında yayımlanan "RTE ve YB arasında geçen konuşma" başlıklı köşe
yazısında, müvekkili ile Org. YB arasında geçtiği iddia edilen gerçek dı-
şı ve hayal mahsulü diyalogda Org. YB’nin ağzından müvekkilinin kişilik
haklarına tecavüz niteliğinde gerçek dışı ithamlara ve fevkalade ağır hakaretlere
yer verdiğini; dava konusu yayında yer alan, Rockfeller'in başbakanı,
savaş lordları'nın başbakanı, Siyonistlere güvenen korkak, yala-
Yargıtay Kararları 393
ka ve ihanet içinde olduğu yönündeki tamamen gerçek dışı, hayal mahsulü
ve hkuka aykırı isnat ve ithamlar ile müvekkilinin toplum önünde
küçük düşürülmesine, kişilik haklarının ağır surette ihlal edilmesine sebebiyet
verildiğini ileri sürerek, 10.000 YTL manevi tazminatın haksız Şil
tarihinden itibaren işleyecek kanüni faizi ile birlikte davalılardan tahsiline
karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan Mustafa süresinde ibraz ettiği cevap dilekçesinde; dava
konusu yayının yer aldığı gazetenin Burdur'da yayımlanan yerel bir gazete
olduğunu ve kendisinin de Burdur ilinde ikamet ettiğini savunarak,
davanın Burdur Asliye Hkuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini cevaben
bildirmiş; diğer davalı Y. Ajans İletişim Eğitim Dağıtım Hiz. Tic.
Ltd. Şti adına Mustafa ise, esasa ilişkin nedenlerle davanın reddine karar
verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, "davalıların ikametgâhlarının Burdur İlinde bulunduğu
ve dava konusu yayının yapıldığı gazetenin Burdur il sınırları içerisinde
yayımlandığı anlaşıldığından, HUMK'un 9. ve 21. maddeleri uyarınca yer
yönünden Burdur Asliye Hkuk Mahkemelerinin yetkili olduğu" gerekçesiyle
"dava dilekçesinin yetki yönünden reddine" dair verdiği karar, Özel
Daire'ce yukarıda yazılı nedenle bozulmuş; Yerel Mahkemece "HUMK’un
9. ve 21. maddelerindeki yetki kurallarına ayrıcalık getiren 743 sayılı Türk
Kanünu Medenisi'nin 24/a maddesinin 5. bendindeki, 'davacı aynı zamanda
maddi ve manevi tazminat talep etmiş ise bu davaları da kendi ikametgahı
mahkemesinde açabileceği' hükmünün, dava tarihinden önce yürürlü-
ğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanünu'nun 25. maddesi ile değiştirilerek
kaldırıldığı, 25. maddede yer alan yeni düzenlemeye göre, kişilik hakları
nın korunması dışındaki taleplerin ve bu bağlamda müstakil olarak açı-
lan manevi tazminat davasının, davacının ikametgahı mahkemesinde açılması
olanağının bulunmadığı" gereksiyle direnme kararı verilmiştir.
Davaya konu olan eylem, yayın yoluyla kişilik haklarının saldırıya
uğradığı nedenine dayanmaktadır. Yayının yapıldığı ÇB Gazetesi'nin Burdur
İl sınırları içerisinde yayımlandığı, davalıların ikamet adreslerinin
Burdur İlinde olduğu ve davacının da Ankara İlinde ikamet ettiği uyuşmazlı
k konusu değildir.
Uyuşmazlık, yer yönünden yetkiye ilişkin olup; HUMK'un 9. maddesindeki
genel yetki kuralına ve haksız eylemlerden kaynaklanan uyuşmazlı
kların çözüm yeri ile ilgili bulunan aynı Kanünun 21. maddesine ayrı
calık getiren, 743 sayılı Türk Kanünu Medenisinin 24/a maddesindeki
kişilik hakları saldırıya uğrayan kimsenin kendi oturduğu yer mahkemesinde
de manevi tazminat davası açabileceğine ilişkin düzenleme içeriğinin,
dava tarihinden önce yürürlüğe giren ve 743 sayılı Türk Kanünu Medenisini
yürürlükten kaldıran 4721 sayılı Türk Medeni Kanünunun 25.
maddesinde de korunup korunmadığı; buna bağlı olarak, görülmekte
olan davanın genel yetki ve haksız eylemden kaynaklanan uyuşmazlıklar-
394 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
la ilgili özel yetki kuralları gereğince Burdur Asliye Hkuk Mahkemesinde
mi, yoksa 4721 sayılı Türk Medeni Kanünunun 25/son maddesi uyarı
nca Ankara Asliye Hkuk Mahkemesinde mi görülüp sonuçlandırılması
gerektiğine ilişkindir.
1086 sayılı Hkuk Usulü Muhakemeleri Kanünunun 9/1. maddesinde
açıkça ifade edildiği gibi genel yetki, davalının dava açıldığı tarihteki
ikametgahına göre belirlenir. Bundan ayrı bazı davalar için davalının ikametgahı
mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmı
ştır.
Öğretide ve uygulamada özel yetki kuralları olarak adlandırılan ve
bazı dava çeşitleri için kabul edilen bu istisnai nitelikteki yetki kuralları,
ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir.
Böylece, kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki kuralları, genel
mahkemenin (m.9) yetkisini kaldırmadığından, eş söyleyişle onunla birlikte
uygulandığından, davacı davasını genel veya özel yetkili mahkemede
açmak hususunda bir seçim hakkına sahiptir.
Bu noktada, haksız eylemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm
yeri ile ilgili düzenlemeyi içeren ve kamu düzenine ilişkin olmayan
özel yetki kuralı niteliğinde bulunan Hkuk Usulü Muhakemeleri Kanünunun
21. maddesinde, haksız eylemden kaynaklanan davaların haksız
eylemin işlendiği yer mahkemesinde açılabileceği öngörülmüştür.
Şu durumda, haksız Şilden zarar gören davacı, dilerse davalının ikametgahı
mahkemesinde, dilerse haksız eylemin işlendiği yer mahkemesinde
dava açabilecektir.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, Hkuk Usulü Muhakemeleri Kanünunda
yer alan genel ve özel yetki kurallarından başka, bazı kanünlarda
konuları ile ilgili dava ve işler için özel yetki hükümlerine yer verilmiş
ve Hkuk Usulü Muhakemeleri Kanünunun 24. maddesinde bu yetki
hükümleri saklı tutulmuştur.
İşte bu noktada, uyuşmazlığın üzerinde toplandığı yön itibariyle, az
yukarıda açıklanan ve Hkuk Usulü Muhakemeleri Kanünunda yer alan
genel ve özel yetki kurallarına ayrıcalık getiren, özel yetki kuralı niteliğindeki
743 sayılı Türk Kanünu Medenisinin 24/a maddesindeki düzenleme
ile, bu maddeyi değiştiren 4721 sayılı Türk Medeni Kanünunun 25. maddesi
kapsamının irdelenmesinde yarar vardır.
Gerek 743 sayılı Türk Kanünu Medenisinin ve gerekse 4721 sayılı
Türk Medeni Kanünunun 24/1 hükümlerine göre, hkuka aykırı olarak
kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı
korunmasını isteyebilir.
Hkuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimsenin saldırıda
bulunanlara karşı korunmasını hangi yollardan isteyebileceği, 743 sayılı
Türk Kanünu Medenisinin 24/a maddesi hükmü ile "Dava hakları" kenar
Yargıtay Kararları 395
başlığı altında, 4721 sayılı Türk Medeni Kanünunun 25. maddesi hükmü
ile "Davalar" kenar başlığı altında gösterilmiştir.
743 sayılı Türk Kanünu Medenisi'nin 24/a maddesi;
"Şahsiyet hakkı hkuka aykırı olarak tecavüze uğrayan veya bir tecavüz
tehlikesi karşısında bulunan kişi, tecavüze son verilmesini veya tecavüz
tehlikesinin önlenmesini talep edebileceği gibi, sona ermesine rağmen
etkisi devam eden tecavüzün hkuka aykırılığının tespitini ve gerekiyorsa
kararın yayınlanmasını ya da üçüncü kişilere bildirilmesini talep edebilir.
Maddi ve manevi tazminat davaları açma hakkı ile birlikte bu tecavüzden
elde edilen kazançları vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca talep etme
hakkı saklıdır.
Manevi tazminat talebi karşı tarafça kabul edilmedikçe devredilemez
ancak miras yoluyla intikal eder.
Davacı şahsiyet haklarının himayesi için kendi ikametgahı veya davalı
nın ikametgahı mahkemesinde de dava açabilir.
Davacı aynı zamanda maddi ve manevi tazminat ile vekaletsiz iş görme
hükümleri uyarınca tecavüzden elde edilen kazancın kendisine verilmesini
birlikte talep etmiş ise, bu davaları da kendi ikametgahı mahkemesinde
de açabilir." Hükmünü öngörmekte iken; 01.01.2002 tarihinde yürürlüğ
e giren ve anılan Kanünu yürürlükten kaldıran 4721 sayılı Türk Medeni
Kanünunun 25. maddesinde;
"Davacı, hakimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldı
rıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının
hkuka aykırılığının tespitini isteyebilir.
Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi
ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.
Davacının, maddi ve manevi tazminat istemleri ile hkuka aykırı saldı
rı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekaletsiz iş görme hükümlerine
göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.
Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez;
mirasbırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara
geçmez.
Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalı
nın yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir," hükmüne yer verilmiş,
anılan madde gerekçesinde ise "Yürürlükteki Yasanın 24/a maddesini
karşılamaktadır" ifadeleri ile, yeni 25. maddenin eski 24/a maddesi yerine
konulduğuna işaret edilmiştir.
Görüldüğü üzere; 743 sayılı Türk Kanünu Medenisinin 24/a maddesinde
gösterilen, kişiliğin korunmasına ilişkin önleme, durdurma ve tespit
davası ile, bu davalarla birlikte düzeltmenin ve kararın üçüncü kişilere
bildirimi ve yayımlanması istekleri ve yine bu nedenle açılabilecek
maddi, manevi tazminat davaları ile saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan
396 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
kazancın geri verilmesi davası, anılan maddeyi karşıladığı açıkça gerekçede
vurgulanan 4721 sayılı Türk Medeni Kanünu‘nun 25. maddesinde
aynen muhafaza edilmiş; yeni 25. maddenin son fıkrasında, eski 24/a
maddesinin 4. fıkrası ile paralel bir düzenlemeye gidilerek, sayılan tüm
bu dava türlerini kapsar şekillde davacının kendi yerleşim yeri veya davalı
nın yerleşim yeri mahkemesinde dava açabileceği öngörülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanünu’nun genel gerekçesinde de belirtildiğ
i gibi "kavram, deyim ve terimlerin olanak bulunduğu ölçüde arılaştı-
rıldığı", eski Kanündan aynen aktarılan hükümlere yeni Kanünda tekrardan
kaçınılarak ve sadeleştirilmiş şekliyle yer verildiği göz önüne alındı-
ğında Kanün koyucunun; direnmede sözü edilen 743 sayılı Türk Kanünu
Medenisinin 24/a maddesinin son bendindeki "Davacı aynı zamanda
maddi ve manevi tazminat ile vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca tecavüzden
elde edilen kazancın kendisine verilmesini birlikte talep etmiş ise,
bu davaları da kendi ikametgahı mahkemesinde de açabilir" hükmüne; kişiliğ
e saldırı nedeniyle tazminat davalarının da 25. maddenin son fıkrası
ndaki özel yetki kuralına dahil olduğu, bu itibarla tekrardan kaçınılması
düşüncesiyle yer vermediği Kuşkusuzdur. "Kişilik haklarının korunması"
kavramının içerisinde maddi ve manevi tazminat talebinin de yer aldı-
ğı izahtan varestedir.
Kısaca, 743 sayılı Türk Kanünu Medenisinin 24/a maddesindeki kişilik
hakları saldırıya uğrayan kimsenin kendi oturduğu yerde de manevi
tazminat davası açabileceğine ilişkin düzenleme içeriğinin, dava tarihinden
önce yürürlüğe giren ve 743 sayılı Türk Kanünu Medenisini yürürlükten
kaldıran 4721 sayılı Türk Medeni Kanünunun 25. maddesinde
de aynen korunduğu açıktır.
Sonuç olarak; haksız eylem niteliğindeki kişilik haklarına saldırıdan
kaynaklanan manevi tazminat davasının, genel yetkili mahkemeyi düzenleyen
Hkuk Usulü Muhakemeleri Kanünunun 9/1. maddesi uyarınca
davalının ikametgahı mahkemesinde açılabileceği gibi, aynı Kanünun 21.
maddesi uyarınca haksız Şilin işlendiği yer mahkemesinde de açılabilece-
ği; kişilik hakkı ihlaliyle ilgili özel yetki kuralı getiren 4721 sayılı Türk
Medeni Kanünunun 25/son maddesine göre davacının, kendi yerleşim
yeri mahkemesinde de dava açabileceği, bu bağlamda kişilik hakları saldı
rıya uğrayan kimseye, yetki konusunda geniş bir seçimlik hakkının tanı
ndığı her türlü duraksamadan uzaktır.
Somut olaya gelince; kişilik haklarına saldırı iddiasıyla manevi tazminat
talebinde bulunan davacı, dilerse davalıların ikametgahı mahkemesinde,
dilerse haksız eylemin işlendiği yer mahkemesinde dava açabilece-
ği gibi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanünunun 25/son maddesi gereğince
kendi yerleşim yeri mahkemesinde de dava açabilir. Haksız eylemin işlendiğ
i ve aynı zamanda davalıların ikametgah adreslerinin bulunduğu Burdur
mahkemeleri ile kendi oturduğu Ankara mahkemelerinden birini seç-
Yargıtay Kararları 397
mek ve o mahkemede dava açmak hakkını haiz olan davacı, yetki konusunda
seçimlik hakkını kendi yerleşim yeri mahkemesinde kullanmiştir.
Bu durumda davanın, davacının ikametgahı mahkemesinde görülüp sonuçlandı
rılması gerektiği son yapılan düzenleme ile de hüküm altına
alınmiştir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hkuk
Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak
işin esasının incelenmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle Burdur mahkemelerinin
yetkili olduğunun kabulüyle, dava dilekçesinin yetki yönünden
reddine dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle
direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararı
nın yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden
dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde
temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.02.2008 gününde oyçokluğu
ile karar verildi.
398 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009