Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
SATIŞ BEDELİNİN ALACAKLILAR ARASINDA PAYLAŞTIRILMASI VE İCRA VEKALET ÜCRETİ TALİH UYAR
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 24-05-2010 | Kategori: Makale | Okunma : 9024 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >
                
 
SATIŞ BEDELİNİN ALACAKLILAR ARASINDA PAYLAŞTIRILMASI VE İCRA VEKALET ÜCRETİ
(İİK. mad. 138)
 
B
u maddede hem «haczedilen malların satışından elde edilen paranın hacze iştirak eden alacaklılar arasında ne şekilde ve ne zaman paylaştırılacağı» ve hem de «vekil vasıtasıyla yapılan takiplerde vekalet ücretinin miktarının ne şekilde hesaplanacağı (takdir edileceği)» düzenlenmiştir.
I- Haczedilmiş bulunan bütün mallar satılarak paraya çevrildikten sonra, elde edilen paranın paylaştırılmasına geçilir. Hemen belirtelim ki «bütün hacizli malların satışı bitmeden, paylaştırma yapılamayacağı» kuralı, ancak «alacakların bütün hacizli malların satılması ile karşılandığı» durumlar için geçerlidir.
Hacizli malların tamamı satılmadan da, satılan malların bedelinden, masraflarla alacakları karşılayan bir meblağ elde edilmişse, diğer malların satışına gidilmez ve satış tatil edilir (İİK. mad. 109/1).
Hacizli malların paraya çevrilmesi sona erdikten sonra, icra memuru, ilgililerin talebini beklemeden kendiliğinden «paraların paylaştırılması» işlemine başlar. Bu sebeple, «paraya çevirme» safhasında bitmesi üzerine, icra memuru elde edilen paraları paylaştırmaya başlamazsa, her «kesin haciz sahibi alacaklı»nın icra memurunun bu davranışı aleyhine icra mahkemesine şikayet’te bulunmaya hakkı vardır.[1]
II- Haczedilen bütün taşınır ve taşınmaz malların satışı bitmeden paraların paylaştırılmasına kural olarak geçilemezse de, kanun bu duruma bir istisna getirerek; «mahcuz (hacizli) malların bir kısmı satıldıktan sonra, elde edilen bedelin alacaklılara hisseleri nisbetinde avans olarak dağıtılabileceğini» kabul etmiştir (mad. 138/I c: 1). Ancak, bu şekilde avans olarak dağıtımda bulunabilmek hususu, icra memurunun takdirine bırakılmıştır.
Kanunumuz avans olarak muvakkat (geçici) dağıtmayı yalnız «mahcuz mallardan bir kısmının satışının yapılıp, diğer bir kısmının henüz satılmaması» haline hasretmiş görünmektedir. Fakat, hükmün bu şekilde yorumlanmasını zorunlu kılan bir neden yoktur. İsviçre Kanunu, bu durum dışında da avans dağıtmayı daima mümkün görmektedir. Özellikle masrafların hesaplanmasının uzun sürdüğü hallerde, tahsil edilen bedelin bir kısmının avans olarak dağıtılması yine de mümkündür.[2]
İcra daireleri, avans olarak geçici nitelikte dağıtımlarda çok dikkatli davranmalıdırlar. Avans olarak dağıtımda bulunabilmek için, hangi alacaklıların kesin olarak dağıtımına katılabileceklerinin tesbit edilmiş olması lazımdır. Bunun için de, avans olarak dağıtımda bulunmadan önce, «pay cetveli» yapılmalı ve bu cetvel İİK. mad. 141-142 gereğince ilgililerin itiraz’ına açık bulundurulmalıdır. Bu cetvel kesinleştikten sonra, avans olarak dağıtım yapılmalıdır.[3]
Ayrıca belirtelim ki, «muvakkat (geçici) haciz sahibi alacaklılara» avans suretiyle dağıtım yapılamaz.[4]
III- İcra müdürlüğünce, «ihtiyati haczi kesin hacze dönüşmeyen» alacaklı için, -satış tarihine kadar faiz yürüterek[5] İİK. mad. 138/IV uyarınca pay ayrılır[6] ve ihtiyati haczin -daha sonra- hükümsüz olması halinde, ayrılan bu pay, sıra cetvelinde, haciz tarihlerine göre -varsa- diğer alacaklılar arasında paylaştırılır. İhtiyati haczin kesin hacze dönüşmesi halinde ise, ayrılan pay bu alacaklıya ödenir...[7]
IV- Bütün mallar, paraya çevrildikten sonra, elde edilen satış bedeli alacaklılar arasında hisselerine göre, nasıl paylaştırılacaktır?
1- Elde edilen satış bedelinden önce -bütün alacaklıları ilgilendiren- müşterek masraflar çıkarılıp alınır. Maddede; «haciz» «paraya çevirme» ve «paylaştırma» masraflarının (giderlerinin), «müşterek masraflar» oldukları ifade edilmiştir. Hacizli malın «muhafaza, idare ve işletmesine ilişkin masraflar» da burada sözkonusu olan «müşterek masraflar» arasına girer.[8]
Yüksek mahkemede;
«Hacizli malın muhafazası için yapılan giderlerin»[9]
√ «Haciz, satış ve paylaştırma giderlerinin»[10]
√ «Gümrükte bulunan hacizli malların muhafaza ücretinin»[11]
√ «Yedieminlik ücretinin[12]
«bütün alacaklıları ilgilendiren giderlerden olduğunu», buna karşın;
√ «Alacaklı vekiline ait vekalet ücretinin[13]
«bütün alacaklıları ilgilendiren giderler»den olmadığını» belirtmiştir...
Bu giderler, bütün alacaklıların müşterek menfaatleri için yapılmış olduğundan, satış bedelinden öncelikle alınması uygun bulunmuştur.
2- Satış bedelinden, bu şekilde «müşterek masraflar»ın çıkarılmasından sonra, artan para, «kesin ve geçici (muvakkat) (İİK. mad. 69/I, 101/II, 268/I) haciz sahibi alacaklılara»[14] alacakları nisbetinde paylaştırılır. Kesin haciz sahibi alacaklılara, hisselerine düşen para hemen verilebildiği halde, muvakkat (geçici) haciz sahibi alacaklıların hisselerine düşen para, durum anlaşılıncaya kadar, Adalet Bakanlığınca uygun görülen bankalardaki hesaplarına, banka bulunmayan yerlerde, icra veya mahkeme kasalarına, kasa bulunmayan yerlerde ise mal sandıklarına (İİK. mad. 9) yatırılır.
«Müşterek masraflar» çıktıktan sonra, alacaklılara -hisseleri oranında olmak üzere- verilecek olan para, üç kalemden oluşur:
- Alacağın aslı
- Alacağın -takip talebindeki isteme göre (İİK. mad. 58/3)- işlemiş faizleri
Takip konusu alacağı, takip talebinde yer alan isteme göre vâde (ilamlı takiplerde; ilam) veya takip tarihinden, tahsil (paranın ödenme) tarihine kadar, takip talebinde istenmiş -ve kesinleşmiş- olan faiz oranına göre faiz yürütülür.
a- Öncelikle belirtelim ki; -kural olarak- takip süresince, «takip talebi»nde yer alan ve itirazsız kesinleşen veya itiraz (ilamlı takiplerde şikayet) üzerine icra mahkemesince verilen kararda belirtilen orana göre asıl alacağa faiz yürütülür.
Yüksek mahkeme;[15] «takip süresince, takip talebinde istenen ve itiraz edilmediği için kesinleşen -reeskot/avans- faiz oranına göre faiz hesaplanamayacağı, takipten sonraki faiz oranlarının TC. Merkez Bankası’ndan sorularak kademeli olarak hesaplanması gerekeceğini» belirtmiştir.
b- Takip konusu alacağa; -kural olarak- borcun ödediği (paranın icra veznesine girdiği) tarihe kadar faiz yürütülür (hesaplanır). Borcun ödenmesi; icra veznesine borçlu (ya da borçlu adına üçüncü bir kişi) tarafından borcun nakden yatırılması suretiyle olabileceği gibi, borçluya ait malın icra müdürlüğünce satılması sonucunda, alıcı tarafından satış bedelinin yatırılması suretiyle de olabilir. Her iki durumda da paranın icra veznesine yatırıldığı tarihten sonra, takip konusu asıl alacağa kural olarak faiz yürütülmez.[16] Eğer, icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmesi, borçlunun kusuru -haksız şikayeti- nedeniyle gecikmişse, paranın alacaklıya ödenmesi olanağının doğduğu tarihe kadar, takip konusu alacağa faiz yürütülür.[17]
Takip konusu borcun, borçluya ait malın (malların) icra müdürlüğünce satılması suretiyle ödendiği durumlarda, yapılan satış (ihale) hakkında borçlu tarafından -çok kez yapıldığı gibi, alacaklının satış bedelini almasını geciktirmek amacı ile ve kötüniyetle- «ihalenin feshi davası» açılmışsa, takip konusu alacağa faiz, ihale tarihine (daha doğrusu; paranın alıcı tarafından icra veznesine yatırıldığı tarihe) kadar mı, ihalenin kesinleştiği tarihe kadar mı, yoksa icra (satış) memurunun sıra cetvelini düzenlediği tarihe kadar mı yürütülecek (hesaplanacak)tır?
Bu ilginç -ve uygulama için de oldukça önem taşıyan- konu hakkında kendisiyle görüştüğümüz değerli meslektaşım sayın Prof. Dr. Ramazan Arslan «faizin ihale tarihine kadar yürütülmesinin -dağıtılacak ihale bedeli aynı olduğundan- isabetli olacağını» belirtmişken, değerli meslektaşım sayın Prof. Dr. Ejder Yılmaz ise, «faizin ihalenin kesinleştiği tarihe kadar hesaplanmasının daha doğru olacağını», değerli hocamız sayın Prof. Dr. Baki Kuru da «faizin sıra cetvelinin düzenlendiği tarihe kadar hesaplanması gerektiğini» belirtmiştir.
Kanımızca «alacaklıların alacaklarına -ihalenin feshi davasının borçlu tarafından açıldığı ve sonuçta davanın, red edildiği durumlarda- ihalenin kesinleştiği tarihe kadar faiz yürütülmesi» daha âdil olacaktır. Bu çözüm şekli öncelikle borçlunun ihalede satılan malından başka malvarlığı olmaması halinde önem taşır. «İhalenin feshi davasını devamı süresince işleyen faizleri için alacaklılara ihale bedelinden ödeme yapılamayacağı» ileri sürülürse borçlu, güvendiği birisine kendi aleyhine takip yaptırarak bu dönemde işleyen faizlere haciz koydurabilir ve böylece kötüniyetli borçlular ödüllendirilmiş olur... Buna karşın, ihalenin feshi davasının «borçlu» dışındaki kişilerce -örneğin; alacaklı, alıcı, ihaleye pey sürmek suretiyle katılanlar- açıldığı durumlarda ise, faizin ihale tarihine kadar yürütülmesi isabetli olur...
Yargıtay İcra ve İflas Dairesi[18] bu konuya ilişkin bir kararında «bu durumda olaya İİK. mad. 12 hükmünün uygulanmayacağını, ihalenin feshi isteği reddedilmek suretiyle borçlunun haksızlığı anlaşıldığına göre, sebebiyet verdiği gecikme nedeniyle, temerrüt faiziyle borçlunun sorumlu tutulması tabiidir» diyerek, bu durumda ihalenin kesinleştiği tarihe kadar faiz hesaplanması gerektiğini belirtmişken, bugün «sıra cetveline» ilişkin uyuşmazlıklarda verilen kararları inceleyen Yargıtay 19. Hukuk Dairesi[19] «İİK. mad. 138/II’de sözü edilen ‘işlenmiş faizler’ sözcükleri ile ‘hacizli malın satışına kadar işleyen faizler’in kastedildiğini» vurgulayarak, takip konusu alacağı ihale tarihine kadar faiz yürütülebileceğini belirtmiştir... Yine aynı Daire[20] «kamu alacağına da, hacizli malın satışı (ihale) tarihine kadar gecikme zammı yürütülmesi gerekeceğini» ifade etmiştir...
İcra müdürlüğünün faizi hesaplayan kararlarına karşı şikayet yolu ile (İİK. mad. 16) icra mahkemesine başvurulabilir. İcra mahkemesinin «takip tarihinde sonra işleyen faiz hesabına dair şikayetlerin kabul veya reddine ilişkin kararları» -yanlışlığı ileri sürülen alacak miktarının İİK. mad. 363/II, c: 2’deki limiti geçmesi koşuluyla- temyiz edilebilir (İİK. mad. 363/I-18)[21]
3) Takip giderleri
Buradaki takip giderleri sadece o alacaklıyı ilgilendiren, onun takibine ait giderler olup, bunlar; ödeme veya icra emrinin tebliğ masrafları, alacaklının peşinen ödediği harçlar (İİK. mad. 15[22], 59[23]) ve avukat -veya dava vekili[24] (Av. As. Üc. Tarifesi, mad. 18)- tarafından yürütülen takiplerde de vekalet ücreti’dir.
Takip giderleri, icra memuru tarafından dosya incelenerek doğrudan doğruya hesaplanıp, alacaklının alacağına eklenir. Bu nedenle, bu giderler için alacaklı tarafından ayrı bir takip yapılamaz.[25]
«Takip giderleri» ile ilgili olarak ayrıca yüksek mahkeme;
√ «Cezaevi harcının alacaklıdan -icra dairesince kendisine ödeme yapılırken- tahsil edileceğini, sözleşme ile borçluya yüklenemeyeceğini»[26] ve «alacaklıdan kesilen cezaevi harcının, alacaklı tarafından takip konusu yapılamayacağını»[27]
√ «Tahsil harcının, takip masrafları çıktıktan sonra geri kalan miktar üzerinden hesaplanması gerekeceğini»[28]
- «İcra harç ve giderlerinden ‘ilke olarak’ borçlunun sorumlu olduğunu»[29]
- «İhtiyati haciz infaz giderinin, icra dairesince hesaplanması gerekeceğini»[30]
- « ‘Takip konusu bonoyu kendisine ibraz edilmesi halinde ödeyeceğini’ ihtarname çekerek alacaklıya bildiren borçlunun, yapılan icra takibinde icra giderlerinden sorumlu olmayacağını»[31]
- «İlamda zincirleme sorumluluk (teselsül) ifade eden bir kayıt bulunmaması halinde, takip borçlularının -payları oranında- yargılama ve takip giderlerinden sorumlu olacağını»[32]
belirtmiştir...
IV- «Takip giderleri» arasında oldukça büyük önem taşıyan vekalet ücretini, kanun koyucu ayrıca düzenlemek gereğini duymuş ve bu ücretin, ‘icra memuru tarafından -avukatlık ücret tarifesine göre- hesaplanacağını’ bildirmiştir (mad. 138/III). İcra memuru, vekalet ücretini sadece, avukatlık ücret tarifesini dikkate alarak hesaplar (takdir eder), bu konuda ne alacaklı ile vekili arasındaki sözleşmeyi ve ne de alacaklı ile borçlu arasındaki anlaşmaya itiraz edemez. Bu konuyu düzenleyen -ve hem ilamlı hem ilâmsız icrada uygulanan- İİK. mad. 138/II hükmü kamu düzeniyle ilgili olduğundan,[33] icra memurunun vekalet ücretni, bu hükme aykırı olarak -örneğin, alacaklı ile borçlu arasındaki sözleşme ya da senette öngörülen oranda «% 10, % 20 gibi»- takdir etmesi[34] süresiz şikayete neden olur.
Uygulamada genellikle bonolara «...vadesinde ödenmezsem, % 20 (25, 30) oranında vekalet ücreti ödemeyi kabul ediyorum...» şeklinde kayıtlar konulmakta ise de, bunlar icra memurunu -İİK. mad. 138/III hükmü nedeniyle- bağlamaz.[35] Yüksek mahkeme de, ‘alacaklı ile borçlunun vekalet ücreti olarak isimlendirip bonolara koydukları bu kaydın gerçek niteliğinin «cezai şart» olduğunu ve «takip» konusu yapılamayıp «dava» konusu yapılabileceğini’ belirtmiştir.[36]
 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi - yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak- avukatlık ücretinin asgari (en az) miktarını göstermek üzere her yıl hazırlanır (1136 s. Avukatlık Kanunu, mad. 168).
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde;
a) İcra mahkemelerindeki hukuki yardımdan dolayı avukatlık (vekalet ücreti): «Tarifenin 11. maddesine göre belirlenir.»
b) İcra dairelerindeki hukukî yardımdan dolayı avukatlık (vekalet) ücreti:
aa- «Konusu para olan veya para ile değerlendirilmesi mümkün bir şey olan ilamlı ya da ilâmsız icra takiplerinde, avukatlık (vekalet) ücreti ‘alacak veya şeyin değeri üzerinden nisbî olarak hesaplanır.»
bb- «Konusu para ile değerlendirilemeyen bir şey olan ilâmlı icra takiplerinde, avukatlık (vekalet) ücreti matbu olarak hesaplanır»
şeklinde düzenlenmiştir...
İcra memuru, hangi tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre avukatlık ücretini takdir edecektir? Daha açık bir ifade ile avukatlık ücreti, «takip (talebi) tarihindeki» tarifeye göre mi, yoksa «paylaştırma tarihindeki» tarifeye göre mi hesaplanacaktır?
1136 sayılı Avukatlık Kanununun -2.5.2001 T. ve 4667 sayılı kanun ile değişik- 168/III maddesinde bu husus «avukatlık ücretini takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır» şeklinde -ve önceki «avukatlık ücretinin takdirinde hukuki yardımın başladığı veya davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan tarifeler esas alınır» şeklindeki yasal düzenleme ile «yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin tayin ve takdirinde hukuk davalarında dava tarihindeki, ceza davalarında ise kamu davasına katılma isteği veya şahsi dava gününde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesinin uygulanması gerektiğine ilişkin 23.12.1976 T. ve 7/6 sayılı İçt. Bir. K.’nda kabul edilen çözüm şeklinden farklı- düzenlenmiştir...
Bundan böyle eskiden olduğu gibi, icra takiplerinde «takip tarihinde» değil «paylaştırmanın (ödemenin) yapıldığı tarihte» yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre, avukatlık ücretinin tesbiti (takdiri) gerekecektir.[37]
√ Vekalet ücreti, takip masraflarından olduğu için, alacaklı talep etmemiş olsa dahi icra memuru tarafından re’sen (doğrudan doğruya) hesaplanır.[38] 538 sayılı kanun ile, yapılan son değişiklikte, önceki hükümde mevcut olan «alacaklının talebi» kaydı kaldırılmıştır.
Yüksek mahkeme, «alacaklı vekiline ‘icra takibine katıldığı aşamada mevcut olan borç miktarı üzerinden’ vekalet ücreti takdir edilebileceğini, daha önce ödenmiş kısım üzerinden de ücret takdir edilemeyeceğini»[39] belirtmiştir.
√ Mahkemeden aldığı ilamı -müvekkili adına- icraya koyan avukata, ilamı icraya koymasından dolayı icra dairesince ayrıca avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekir mi? Her ne kadar avukata verilen vekalet -HUMY. mad. 62/I uyarınca- «...hüküm katiyet kesbedinceye kadar davanın takibi için icap eden bilumum muameleleri ifaya ve hükmün icrasına mezuniyeti mutazammın» ise de, özellikle ülkemizde mahkemeden alınan ilamı infaz ettirmek başlı başına bir uğraş alanı haline gelmiş olduğundan, icra takibi aşamasındaki emeği karşılığında, avukata ayrıca ücret takdir edilmesi gerekir.[40] Bugün yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifelerinde bu konuda açık hükümler (bknz: mad. 12; 13) bulunduğu gibi yüksek mahkeme de 31.5.1944 T. 34/21 sayılı İçt. Bir. K.’nda[41] bu görüşü savunmuştur.
√ İİK. mad. 138’de öngörülen ve icra memuru tarafından takdir edileceği bildirilen vekalet ücreti «alacaklı lehine» hesaplanacak olan vekalet ücretidir.
Borçlunun takibe itiraz ederek durdurduğu ve alacaklının «itirazın kaldırılması»nı veya «itirazın iptali»ni istemediği durumlarda ya da «şikayet» yoluyla icra takibinin iptal edildiği veya alacaklının «itirazın kaldırılması» işlemini reddedildiği durumlarda (yani; yaptığı icra takibide alacaklının haksız çıktığı durumlarda) borçlu vekili için, icra dairesince vekalet ücreti takdir edilecek midir? Doktrinde bu soruya olumlu[42] cevap verenler bulunduğu gibi, olumsuz cevap verenler[43]de vardır. Yüksek mahkeme önceleri «icra takibinin borçlunun itirazı üzerine iptal edilen kısmı üzerinden, borçlu vekili için, icra dairesince de ücret takdiri gerektiğini» belirtmişken,[44] sonra bu görüşünden dönerek «İcra İflas Kanununun 138. maddesinde, borçlu lehine ücret takdir edileceğine ilişkin bir hüküm yoktur...»[45] şeklinde içtihatta bulunmuştur.
Uygulamada, icra dairelerince bu gibi durumlarda borçlu vekili için avukatlık ücreti takdir edilmemektedir.
√ «Konusu para olan veya parayla değerlendirilebilen icra takiplerinde», borçlunun «itiraz süresi içinde» borcunu ödemesi halinde, alacaklı vekili lehine, normal ücretin dörtte üçünün takdir edilmesi gerekir (Av. As. Üc. Tarifeleri, mad. 11/V).[46]
Borçlu, takip konusu borcu icra veznesine -İİK. mad. 36’ya göre- teminat olarak yatırmışsa, bu yatırma «ödeme» niteliğinde bulunmadığından alacaklı vekiline yarım değil tam vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir.[47]
√ Avukatlık Kanunu’nun -2.5.2001 T. ve 4667 s. Kanun ile değişik-164-V- c: 1. maddesindeki «Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir» şeklindeki hükme rağmen[48] avukatlık ücretinin müvekkil adına (lehine) takdir edilmesi (hükmedilmesi) gerekeceği yerleşmiş bir uygulama haline geldiğinden uygulamada «avukatın, müvekkili adına takdir olunan (hükmolunan) vekalet ücretini, kendi adına takip konusu yapamayacağı[49] kabul edilmektedir...
Eskiden, bu gibi durumlarda, yani; «ilamda alacaklı lehine hükmedilen vekalet ücretinin, alacaklı vekili tarafından -asil alacaklı adına- icraya konulması halinde, alacaklı asildeki alacağı ile -örneğin; aynı ilamda borçlunun kendisi lehine hükmedilmiş vekalet ücreti ile- borçlunun bu borcunun takas edebileceği[50] ya da bu alacağın, alacaklı asilin başka bir borcundan dolayı kendi alacaklıları tarafından haciz edilebileceği» kabul edilmekte idi. Şimdi ise; 1136 sayılı Avukatlık Kanununun -2.5.2001 tarihli ve 4667 sayılı kanun ile değişik- 163/V maddesinde açıkça «dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez» denilmiş olduğundan, artık alacaklı vekiline ait olan avukatlık ücretinin, borçlu tarafından ne takası[51] ve ne de bu ücretin alacaklı asilin (müvekkilin) başka alacaklıları tarafından haczi mümkün değildir.
√ İcra memurunun takdir ettiği vekalet ücreti hakkında şikayet yoluna başvurulabilir.[52]
Şikayet üzerine icra mahkemesinin vereceği karar temyiz edilebilir mi? İcra ve İflas Kanununun, icra mahkemesinin «temyiz edilebilen» kararlarını belirten 363. maddesine -25.11.1988 T. ve 3494 sayılı kanunla- eklenen «takip tarihinden sonra işleyen faiz, masraf ve sair alacak kalemlerinin hesabına dair şikayetlerin kabul veya reddine dair kararların da temyiz edilebileceğini» öngören yeni bend (İİK. mad. 363/I-18) uyarınca, icra mahkemesinin bu konudaki şikayet üzerine vereceği kararlar temyiz edilebilir.[53] [54]
Yüksek mahkeme -yukarıda değindiğimiz hususlar dışında- avukatlık ücreti ile ilgili olarak;
√ « ‘...adet ... bedelli teminat mektuplarının iadesine’ ilişkin ilamın takip konusu yapılması halinde, -konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen hukuki yardımlarda nisbî avukatlık ücreti takdir edilmesi gerektiğinden- alacaklı lehine, icra dairesince nisbî avukatlık ücreti hesaplanması gerekeceğini»[55]
√ «Avukatlık ücretine taraflar yararına hükmedileceğinden, ‘bunun avukata ait olduğu’na ilişkin hükmün, avukatla müvekkili arasındaki iç ilişkiyi ilgilendireceğini»[56]
√ «İcra mahkemesine (ve icra müdürlüğünce) takdir edilen avukatlık ücretine ayrıca KDV eklenemeyeceğini»[57]
√ «İcra müdürlüğünce hesaplanacak vekalet ücretinin matrahının tesbitinde ‘tahsil tarihindeki kur’un esas alınacağını»[58]
√ «İcra takibinin başlamasından (ve ödeme emrinin tebliğinden) sonra borcun ödenmesinin halinde, alacaklı yararına avukatlık ücreti takdir edilmesini önlemeyeceğini»[59]
√ «Asilin -Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre- avukatına ait bulunan -ve karşı tarafa yüklenmiş olan- avukatlık (vekalet) ücretinden feragat edemeyeceğini»[60]
√ «Mahkemeye hitaben herhangi bir dilekçe vermemiş, hukuki yardımda bulunmamış olan avukat için, mahkemece vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini»[61]
- «Takip talebinde ‘üç misli vekalet ücreti’ istenmiş olmasının geçerli olmayacağını ve vekalet ücretinin -İİK. 138 gereğince- icra memuru tarafından avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesaplanması gerekeceğini»[62]
- «Ödeme emrinin tebliğinden önce fakat takip talebinden sonra borcun ödenmesinin, icra dairesince vekalet ücreti takdirini engellemeyeceğini»[63]
- «Alacaklının takip konusu yaptığı ‘alacak aslı’na -icra memurunca hesaplanması gereken- ‘vekalet ücreti’ni de ayrıca hesaplayıp ‘asıl alacak’ ile birlikte, borçludan isteyemeyeceğini»[64]
- «İcra masrafları ve vekalet ücreti için borçluya ayrıca ‘icra emri’ gönderilemeyeceğini»[65]
- «Takipten sonra ve ödeme emrinin tebliğinden önce takip konusu borcu ödeyen borçlunun icra giderlerini (ve avukatlık ücretini) de ödemek zorunda kalacağını»[66]
- «İcra dairesince hesaplanacak vekalet ücreti üzerinden, alacaklı lehine faiz yürütülemeyeceğini»[67]
- «Tetkik Merciince, Avukatlık Ücret Tarifesinin 12. maddesine uygun biçimde avukatlık ücretine hükmedilebileceğini, buradaki miktardan fazlasına hükmedilemeyeceğini»[68]
- «Alacaklı bankanın, takip dayanağı ‘umumi taahhütname’ye göre, borçludan % 10 avukatlık ücreti isteyemeyeceğini»[69]
- «Ortaklığın giderilmesi ilamında yazılı olan ‘vekalet ücreti’ ve ‘yargılama giderleri’nin paydaşlar tarafından ayrı takip konusu yapılamayacağını»[70]
- «Nafaka ilamında yer alan vekalet ücretinin, cebri icra yasağı dışında kaldığını»[71]
- «Alacaklı kamu kuruluşunun sırf vekalet ücreti alabilmek için borçlu kamu kuruluşunu icraya vermesinin iyiniyetle bağdaşmayacağını»[72]
- «Çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilamın uygulanması nedeniyle, alacaklı lehine icra memurunca vekalet ücreti takdiri gerekeceğini»[73]
- «İİY. 138 gereğince, alacaklı yararına takdir olunan vekalet ücretinin beş yıllık zamanaşımına bağlı olmadığını (on yıllık zamanaşımına bağlı olduğunu)[74]
- « ‘Prim tahakkuk işleminin iptaline ve bu tahakkuk sebebiyle vaki muarazanın önlenmesine’ dair ilamların infazında, maktu vekalet ücreti takdir edilemeyeceğini»[75]
- «Depo emrine vekalet ücretinin de eklenmesi gerekeceğini»[76]
- «İhtiyati haczin uygulanmasından sonra ve icra takibinden önce takip konusu borcun yatırılması halinde, alacaklı lehine vekalet ücreti takdir edilemeyeceğini»[77]
belirtmiştir...
V- İcra harç ve giderlerinin paylaştırılmasında HUMY. mad. 94/II hükmü uygulanır mı? Yani, takibe sebep olmamış olan borçlu da, takip harç ve giderlerinden sorumlu olur mu? Yüksek mahkeme,
- «İcra takibine sebep olan borçlunun icra giderlerinden (ve icra vekalet ücretinden) sorumlu olduğunu»[78]
- «Takip konusu bononun kendisine ibraz edilmesi halinde ödeyeceğini ihtarname çekerek alacaklıya bildiren borçlunun, yapılan icra takibinde icra giderlerinden (ve vekalet ücretinden) sorumlu olmayacağını»[79]
- «Senet bedelini notere yatırmayarak borcundan kurtulmayan ve takibe sebebiyet veren keşidecinin icra giderleriyle (ve vekalet ücretiyle) sorumlu olacağını»[80]
belirtmiştir...
VI- Tetkik edilen İİK. mad. 138 hükmü, «haciz yolu ile» yapılan takiplerde uygulandığı gibi İİK. mad. 151’deki atıf gereğince, «rehnin paraya çevrilmesi yoluyla» yapılan takiplerde de uygulanır. Yani bu takip şekli sonunda elde edilen satış tutarı da, İİK. mad. 138 ve sonraki hükümlere göre paylaştırılır...
İİK. mad. 138 hükmü, HUMK. mad. 571’de yapılan atıf gereğince; «şuyuun (ortaklığın) giderilmesi amacıyla yapılan satışlarda» da uygulanır.
VII- İcra memurunun, buraya kadar açıklandığı şekilde; üç kalem halinde- «alacağın aslı» (ana para) + «işlemiş faiz» + «takip masrafları» - hesapladığı borç miktarı’nın bir kısmı borçlu tarafından icra dosyasına yatırılmışsa, yatırılan bu para (taksit) borcun hangi kısmına mahsup edilecektir? Yani borçlu böylece, borcunun «aslı»nı mı, «işlemiş faizleri»ni mi yoksa «takip giderleri»ni mi ödemiş olur? Bilindiği gibi; BK. mad. 84/I’de «borçlu, faiz ve masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resulmale (ana paraya) mahsup edebilir» denilmiştir. Borçlunun, icra takibine konu olan borcu için yaptığı kısmi ödemenin -belirtilen BK. mad. 84/I gereğince- «ana para»ya değil «faiz ve takip giderleri»ne mahsup edilmesi gerekir. Bu görüş doktrinde[81] tartışmasız kabul edilmektedir. BK. mad. 84/I’de öngörülen kuralın «alacaklıyı korumak amacına yönelik olduğu» ifade edilmiştir.[82] Yüksek mahkeme de bu konuyla ilgili olarak;
- «BK’nun 84. maddesi gereğince, faiz ve masrafları ödemiş olmadıkça, borçlunun kısmen yaptığı ödemeyi, ‘ana para’ya mahsup edemeyeceğini (Borçlunun kısmen yaptığı ödemenin önce ana paraya değil ‘faiz ve masraflar’a mahsubu gerekeceğini ve ana para için faizin işlemeye devam edeceğini)»[83]
- «Kısmi ödeme halinde, BK. mad. 84 hükmünün icra müdürü tarafından doğrudan doğruya uygulanacağını, bunun için alacaklının takip talebinde ayrıca talepte bulunmuş olmasına gerek bulunmadığını»[84]
belirtmiştir...
VIII- a) Haczedilen ve satılan malların satış tutarı bütün alacaklıların alacaklarını karşılıyorsa, icra müdürlüğünce ayrıca «sıra cetveli» yapılmaz.[85] Her alacaklı için yapılan «hesap tablosu»na göre, satış bedeli alacaklılara ödenir. İcra memurunun yaptığı hesap tablosuna (ve bulduğu borç miktarına) karşı (bunun düzeltilmesi için) taraflar Tetkik Merciine şikayette bulunabilirler.
Tetkik Mercii, bu şikayeti «evrak üzerinde» -duruşma yapmadan- inceleyip, karar verebilir.[86]
Alacaklılara, alacakları ödenirken % 2 «cezaevi harcı» kesilir. Doktrinde[87] «yapılacak sözleşme ile aslında alacaklıdan kesilmesi gereken bu harcın, borçluya yüklenebileceği» belirtilmesine rağmen, Yargıtay[88] «bu konuyu düzenleyen 2548 sayılı yasanın emredici hüküm içerdiği ve aksine yapılacak sözleşmenin geçersiz olmayacağı» görüşündedir.
b) Satılan malların tutarı, «aynı derecede hacze katılmış olan» bütün alacaklıların alacaklarını karşılamıyorsa, icra memurunun kendiliğinden borçlunun başka mallarını -varsa- haciz etmesi gerekir. Bu haciz işlemine «tamamlanan haczi» diyoruz (İİK. mad. 139).
İcra memuru, kendiliğinden haciz ettiği bu malları yine kendiliğinden -mümkün olduğu kadar gecikmeden- satar.
Gerek daha önce haciz edilen ve satılan malların bedeli ve gerekse tamamlama hacziyle haczedilen ve satılan malların bedellerinin toplamı, bütün alacaklıların alacaklarını karşılıyorsa, icra memuru alacaklılara alacak tutarını «hesap tablosu»na göre öder. Eğer bu paraların toplamı, bütün alacaklıların alacaklarını karşılamıyorsa, o zaman icra memurunun paylaştırma yapabilmesi için önceden bir «sıra cetveli» düzenlemesi[89] ve sonra bunun kesinleşmesini beklemesi gerekir...
 
 


[1]          ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukukunun Esasları, 2004, s: 294
[2]        POSTACIOĞLU, İ. İcra Hukuku Esasları, 1982, s: 531
[3]          POSTACIOĞLU, İ. age. s: 531 – BERKİN, N. İcra Hukuku Rehberi, 1980, s: 362 – ARAR, K. İcra ve İflas Hükümleri, C:1, 1944, s: 307 – KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, 1990, C: 2, s: 1519 – KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, s: 626
[4]          BERKİN, N. age. s: 362 – KURU, B. age. s: 1519 – KURU, B. El Kitabı s: 627
[5]        Bknz: 19. HD. 18.1.2001 T. E: 8932, K: 336
[6]          Bknz: 19. HD. 13.10.2005 T. E: 4307, K: 9986; 10.2.2005 T. E: 3978, K: 1051
[7]          Bknz: 19. HD. 8.5.1997 T. E: 2424, K: 4677
[8]          AKYAZAN, S. İhale ve İhalenin Feshi, 1959, s: 103 – KURU, B. age. s: 1519 – KURU, B. El Kitabı, s: 627
[9]          Bknz: 19. HD. 30.6.2005 T. 2355/7380; 27.1.2005 T. E: 4426, K: 345
[10]         Bknz: 19.HD. 24.11.2005 T. E: 7281, K: 11575; 24.1.2002 T. E: 2001/7262, K: 488; 12HD.31.1.2000 T. 685/1173; 8.2.1994 T. 39/996; 31.1.1994 T. 440/688 – 12. HD. 25.1.1993 T. 10892/372 (İleride; İçt. No: a-1/d)- 19.HD. 19.6.2003 T. E: 1876, K: 6579 de
[11]         Bknz: 12. HD. 6.11.1992 T. E: 5180, K: 13407
[12]         Bknz: 12. HD. 23.1992 T. E: 69, K: 13
[13]         Bknz: 19. HD. 1.12.2005 T. E: 7486, K: 11939; 19.2.2005 T. E: 3876, K: 1049; 23.10.2003 T. E: 3257, K: 10376; 12. HD. 22.5.1991 T. E: 13103, K: 6502; 21.10.1969 T. E: 9272, K: 9659
[14]         Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra Hukukunda Haciz, 1990, 2. Bası, s: 2 vd., 6 vd.
[15]         Bknz: 12. HD. 13.10.1997 T. E: 9476, K: 10500
[16]         Bknz: 12. HD. 29.7.1986 T. E: 14185, K: 8487 – 12.9.1966 T. E: 7994, K: 8177
[17]         Bknz: İİD. 22.3.1968 T. E: 2586, K: 2853
[18]         Bknz: İİD. 10.7.1968 T. E: 6992, K: 7308
[19]         Bknz: 19. HD. 10.3.2005 T. E: 7459, K: 2514; 10.2.2005 T. E: 3988, K: 1053; 16.12.2004 T. E: 587, K: 12689; 18.3.1999 T. E: 1220, K: 1769; 27.6.1995 T. E: 4484, K: 5912
[20]         Bknz: 12. HD. 27.9.2001 T. E: 3736, K: 5984; 18.1.2001 T. E: 8632, K: 326
[21]         Bknz: 12. HD. 28.2.1994 T. E: 1997, K: 2721; 6.11.1992 T. E: 5690, K: 13580
[22]         Bu konuda ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C:1, s:503 vd.
[23]         Bu konuda ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. ag. şerh, C:3, s:3958 vd.
[24]         Bknz: Tic. D. 21.10.1971 T. E: 4016, K: 6442; İİD. 27.11.1967 T. E: 10649, K: 10724 
[25]         Bknz: İİD. 18.6.1963 T. E: 7233, K: 7295
[26]         Bknz: 12. HD. 2.4.1993 T. E: 1510, K: 5823; 19.3.1991 T. E: 10258, K: 3429
[27]         Bknz: 12. HD. 23.12.1986 T. E: 6754, K: 2692
[28]         Bknz: 19. HD. 6.11.1992 T. E: 5180, K: 13407
[29]         Bknz: 12. HD. 18.11.1986 T. E: 2127, K: 12569
[30]         Bknz: 12. HD. 30.1.1985 T. E: 1984/11060, K: 708
[31]         Bknz: 12. HD. 3.7.1978 T. E: 5983, K: 6236
[32]         Bknz: 12. HD. 13.9.1976 T. E: 7018, K: 8970
[33]         Bknz: 12. HD. 28.9.2000 T. E: 12598, K: 13853; 28.12.1994 T. E: 1640, K: 3271
[34]         Bknz: 12. HD. 21.5.2002 T. E: 9339, K: 10600; 18.4.2002 T. E: 7216, K: 8069; 18.6.2001 T. E: 769, K: 4678; 17.4.2000 T. E: 5324, K: 6114; 7.12.1999 T. E: 14646, K: 15790; 26.1.1999 T. E: 1998/14834, K: 199; 26.2.1998 T. E: 1398, K: 2262
[35]         UYAR, T. İcra Hukukunda Kambiyo Senetleri, 2001, 3. Bası, C: 1, s: 35 vd.
[36]         Bknz: İİD. 28.1.1964 T. E: 771, K: 1148; 12.10.1962 T. E: 9762, K: 14130
[37]         Bknz: 12. HD. 27.1.2003 T. 28777/1195; 19.2.2002 T. E: 2776, K: 3680
[38]         Bknz: İçt. Bir. K. 29.5.1957 T. E: 4, K: 16
[39]         Bknz: 12. HD. 19.3.1984 T. E: 607, K: 3140
[40]         KARACA, A. İcra Takibinde Vekalet Ücreti (Ad. D. 1945/5, s: 498)
[41]         Bknz: RG: 25.7.1944 T. ve 5765 sayı
[42]         KURU, B. age. C: 1, s: 116 – KURU, B. age. 1. Baskı, s: 51 – KURU, B./ARSLAN, R./YILMAZ, E. İcra ve İflâs Hukuku, 2002, s: 84 vd. – KUNTMAN, O. İcra Kovuşturmasında Haksız Çıkan Alacaklıdan Vekille Temsil Edilen Borçlunun, İcra Müdürlüklerinden Avukatlık Ücreti İsteme Hakkı Vardır! (İBD. 2004/3, s: 1002-1020) – SÜTÇÜ, N. İcra Takibinde Borçlu (Vekili) Lehine Vekalet Ücreti Tayini (Bursa Bar. D. S: 78-79, Temmuz, Aralık/2005, s: 165-174)
[43]         POSTACIOĞLU, İ. age. s: 87 (Daha sonra, 7.12.2003 tarihinde kendisi ile yapılan bir görüşmede, bu görüşünden dönmüştür. «bknz: KUNTMAN, O. agm. s: 1017)
[44]         Bknz: İİD. 25.2.1961 T. E: 1443, K: 2268; 12.1.1960 T. E: 5622, K: 5461
[45]         Bknz: İİD. 23.5.1963 T. E: 6129, K: 6218; 16.5.1963 T. E: 5863, K: 5889, 23.2.1961 T. E: 1443, K: 2268
[46]         Bknz: 12. HD. 4.12.1997 T. E: 13028, K: 13544
[47]         Bknz: 12. HD. 18.3.1980 T. E: 1032, K: 2574
[48]         Bu hükmün tahlil ve eleştirisi için bknz: UYAR, T. 1136 sayılı Yeni Avukatlık Kanunu Karşısında Avukatlık Ücreti (İBD. 1971/5-6, s: 411 vd.) – KUNTMAN, O. 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 164/son Hükmünün Uygulanmasına İlişkin Bir İnceleme (İBD. 1974/5-8, s: 333 vd.)
[49]         Bknz: 12. HD. 26.3.1981 T. E: 2018, K: 3100; İİD. 19.1.1971 T. E: 650, K: 514
[50]         Bknz: HGK. 27.6.1984 T. E: 12-280, K: 752 (UYAR, T. İcra Hukukunda İhale ve İhalenin Bozulması, 1988, 2. Bası, s: 948)
[51]         12. HD. 27.2.2004 T. E: 27462, K: 4321; 23.1.2004 T. E: 2342, K: 1130
[52]         Bknz: 12. HD. 21.1.1980 T. E: 10378, K: 273
[53]         KURU, B. age. C: 2, s: 1523
[54]         Bknz: 12. HD. 28.3.1989 T. E: 2873, K: 2955
[55]         Bknz: Kocaeli 1. İcra (Hukuk) Mahkemesi, 21.4.2005 T. E: 223, K: 381
[56]         Bknz: 12. HD. 23.9.2004 T. E: 15185, K: 20100
[57]         Bknz: 12. HD. 1.10.2004 T. E: 15832, K: 20782; 30.9.2004 T. E: 16690 T. K: 16722
[58]         Bknz: 12. HD. 9.10.2003 T. E: 15682, K: 19554; 27.1.2003 T. E: 28777, K: 1195
[59]         Bknz: 12. HD. 7.10.2003 T. E: 14824/19435
[60]         Bknz: 12. HD. 7.4.2003 T. 3370/7525
[61]         Bknz: 12. HD. 24.5.1999 T. E: 6755/6725
[62]         Bknz: 12. HD. 29.3.1990 T. E: 1989/9649, K: 3559; 1.3.1984 T. E: 12309, K: 2278
[63]         Bknz: 12. HD. 7.3.1988 T. E: 5435, K: 2573
[64]         Bknz: 12. HD. 16.2.1988 T. E: 3052, K: 1568; 30.12.1983 T. E: 10177, K: 11420; 22.12.1983 T. E: 9761, K: 10917 vb.
[65]         Bknz: 12. HD. 2.5.1985 T. E: 1984/14448, K: 4219; 21.5.1984 T. E: 4160, K: 6389; 6.12.1983 T. E: 8647, K: 9918 vb.
[66]         Bknz: 12. HD. 7.3.1988 T. E: 5435, K: 2573; 31.5.1984 T. E: 4632, K: 6960
[67]         Bknz: 12. HD. 30.11.1998 T. E: 13267/13598; 29.5.1984 T. E: 1066, K: 6814
[68]         Bknz: 12. HD. 31.10.1983 T. E: 6712, K: 8206; 24.5.1983 T. E: 3002, K: 4136
[69]         Bknz: 12. HD. 10.11.1983 T. E: 7287, K: 8732
[70]         Bknz: 12. HD. 22.2.1977 T. E: 1436, K: 1874
[71]         Bknz: 2. HD. 25.12.1972 T. E: 7883, K: 7332
[72]         Bknz: HGK. 7.6.1972 T. E: 1971/İc. İf. 101, K: 370
[73]         Bknz: İİD. 28.5.1970 T. E: 5593, K: 5751
[74]         Bknz: 12. HD. 25.6.1968 T. E: 6562, K: 6679
[75]         Bknz: HGK. 23.3.1968 T. E: 1969/İc. 417, K: 170
[76]         Bknz: İİD. 7.9.1967 T. E: 7195, K: 7357
[77]         Bknz: İİD. 14.5.1957 T. E: 2940, K: 3235
[78]         Bknz: 12. HD. 7.5.1981 T. E: 3353, K: 4669; 23.3.1981 T. E: 1786, K: 2925
[79]         Bknz: 12. HD. 3.7.1978 T. E: 5983, K: 6236
[80]         Bknz: İİD. 2.2.1968 T. E: 808, K: 1005; 25.1.1968 T. E: 618, K: 646
[81]         OLGAÇ, S. Kazai ve İlmi İçtihatlarla Borçlar Kanunu (Umumi Hükümler), s: 658 – UYGUR, T. Açıklamalı İçtihatlı Borçlar Kanunu, C: 2, s: 192 – OĞUZMAN, K. / ÖZ, T. Borçlar Hukuku (Genel Hükümler), s: 211, 251 – TEKİNAY / AKMAN / BURCUOĞLU / ALTOP Borçlar Hukuku Genel Hükümler), s: 798 – FEYZİOĞLU, F. N. Borçlar Hukuku (Genel Hükümler), C: 2, s: 71– KOCAYUSUFPAŞAOĞLU / HATEMİ / SEROZAN / ARPACI Borçlar Hukuku (Genel Bölüm), 3. Cilt, s: 85 vd. – KARAHASAN, M. R. Türk Borçlar Hukuku (Genel Hükümler), 1. Cilt, s: 1307 vd.
[82]         Von Tuhr, A. Borçlar Hukuku (Terc. Edege, C), C: 1-2, s: 475
[83]         Bknz: 12. HD. 12.2.1996 T. E: 1902, K: 1982; 19.12.1995 T. E: 17981, K: 18056; 6.3.1995 T. E: 2923, K: 2949 vb.
[84]         Bknz: 12. HD. 13.4.2000 T. E: 5021, K: 5999; 15.6.1998 T. E: 6689, K: 7207; 19.4.1999 T. E: 4488, K: 4916 vb.
[85]         Bknz: 12. HD. 5.7.1982 T. E: 5230, K: 5989
[86]         UYAR, T. İcra Hukukunda Yetki - Görev ve Yargılama Usulü, 1991, 2. Bası, s: 396
[87]         KURU, B. age. s: 112 – POSTACIOĞLU, İ. age. s: 90
[88]         Bknz: 12. HD. 2.4.1993 T. E: 1510/5823; 19.3.1991 T. E: 10258, K: 3429; 26.2.1987 T. E: 6754, K: 2692; 5.6.1986 T. E: 12776, K: 6780
[89]       Bknz: 12. HD. 15.10.1984 T. E: 11163, K: 10373; 6.4.1996 T. E: 1550, K: 4250

Forum