Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
İstinaf mahkemeleri prof. Dr. H. Yavuz alangoya
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 23-05-2010 | Kategori: Makale | Okunma : 3087 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >
Prof. Dr. H. Yavuz ALANGOYA
I- İSTİNAF MAHKEMELERİ
Medeni Usul Hukuku’nda kanun yolu kavramı tarafa kendi aleyhine
Olan ve kesinleşmemiş bir yargı kararının bir üst derece mahkemesinde
İncelenmesi ve bertaraf edilmesi imkânını veren bir hukuki çare olarak tarif
Edilir (1).
Bu tarif hangi yolların kanun yolu olarak nitelendirilebileceğinin
Unsurlarını ihtiva etmektedir. Bir yola müracaat hükmün şekli anlamda
Kesinleşmesini engelliyor ve bu müracaat bir üst mahkemeye yapılıyorsa
Teknik manada bir kanun yolu mevcut demektir (2). Bu tarife göre mesela
yargılamanın iadesi yolu teknik anlamda bir kanun yolu değildir; zira
yargılamanın iadesi kesinleşmiş kararlara karşı kabul edilmiş bir yoldur ve
burada bir üst mahkemeye değil kararı veren mahkemeye müracaat edilmesi
ve o mahkemenin karar vermesi söz konusudur.
Yukarıdaki tarif dikkate alındığında teknik anlamda iki temel kanun
yolu söz konusudur: İstinaf, Temyiz.
İstinaf yolu ilk derece mahkemelerinin kararlarına karşı açılmış olan ve
bu kararların hukuka uygunluğu unun kontrolü yanında, hukuk düzeninin
öngördüğü sınırlar içinde yeni iddia ve savunma sebeplerinin ileri sürüldüğü
ve hukuki ihtilaf hakkında yeni bir hüküm tesis edilebilen bir kanun
yoludur (3). İstinaf yoluna müracaat hükmün şekli kesinleşmesini engeller
ve istinaf müracaatı ilk derece mahkemesine nispetle üst mahkeme niteli-
.indeki istinaf mahkemelerine yapılır.
Teknik anlamda ikinci kanun yolu Temyiz’dir. Temyiz’e müracaat
YARGILAMA HUKUKUMUZDA
BİR “SORUN”
1) Alangoya Y./Yıldırım K./Yıldırım N.D., Medeni Usul Hukuku Esasları (Esaslar) 2006, 6.bası, s.479.;
karar düzeltme yolu da kesinleşmeyi engellemesine rağmen bir üst mahkemeye yapılan müracaat değildir,
bu yola, temyiz kanun yolunun bir uzantısı denilebilir, bkz. age s.480.
2) A.g.e s.479,480
3) Bu gün mensubu bulunduğumuz hukuk ailesinin (Almanya, Avusturya gibi) mevzuatında yeniden
yargılama yapılarak yeni hüküm verilmesi imkânı büyük ölçüde kaldırılmış ve istinaf mahkemeleri mahalli
temyiz mahkemeleri niteliğine yaklaşmıştır; bkz. Alangoya Y. Kanun Yolunun Anayasal Temeli ve HUMK
m.427 hükmü ile Kanun yolu kapatılmış olan kararlara karşı Kanun Yoluna Müracaat İmkânı, Prof.Dr. Baki
Kuru Armağan, Ankara 2004 s.33 dn.55; Alangoya/Yıldırım/Yıldırım age s.550 ve son.; 5236 sa.K. hükümleri
ile düzenlenen istinaf kanun yolunda da yeniden yargılama çok sınırlı olarak kabul edilmiştir, bkz. HUMK
m.426/R.
1190 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 3 • Yıl: 2009
halinde şekli kesinlik engellenir ve temyiz müracaatı gerek ilk derece mahkemeleri
gerek istinaf mahkemelerine göre bir üst mahkeme olan Temyiz
mahkemesine, hukukumuzda Yargıtay’a yapılır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nda istinaf kademesi
mevcut de.ildi ve sistem ilk derece mahkemeleri ve Temyiz Mahkemesinden
(Yargıtay) oluşan iki dereceli bir sistemdi.
İstinaf kademesinin kabulü meselesi hukukumuzda uzunca bir suredir
tartışılmakta idi, leyh ve aleyhine görüşler ileri sürülmüştü. Daha sonra
Avrupa Birli.i hukuk düzenleri ile uyum anlayışı içinde istinaf derecesinin
kabulü yönüne gidilmiş ve Kanun Koyucu 5235 sayılı (Resmi Gazete
7.10.2004 sayı 25606) “Adli Yargı ilk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun”u kabul
etmiştir. Bu kanunda ilk derece mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin
kuruluş, görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Bu kanunun genel gerekçesinde
“Bu gün çeşitli ülkelerde yargılama faaliyeti ile görevlendirilmiş bulunan
ilk derece mahkemelerinin kararlarını inceleyen üst derece mahkemeleri
vardır. İki dereceli yargı teşkilatı hak arama hürriyetinin yeterince gerçekleştirilmiş
sayılması için de zorunlu görülmektedir” denilmektedir.
Bu mahkemelerin faaliyete geçmesi ile Bölge Adliye Mahkemelerinde
hangi hükümlerin uygulanacağı hususu ve buna paralel olarak temyiz
kanun yolunu düzenleyen HUMK hükümlerindeki değişiklikler 5236 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin
Kanun” ile düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu kanun HUMK’a 426A-426U
maddeleri arasında istinaf kanun yolu bakımından uygulanacak hükümleri
sevketmiş bulunmakta, m. 427’den itibaren temyiz kanun yolunu
düzenleyen hükümlerin bütününü (m. 427-439) değiştirmekte ve nihayet
HUMK m. 440-444 de düzenlenmiş bulunan karar düzeltme (tashihi karar)
yolunu kaldırmış bulunmaktadır.
II- BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİNİN KURULMASI VE SONUÇLARI
Yukarıda I altında yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere 5235 ve
5236 sayılı kanunlar kanun yolu sistemimize koklu bir değişiklik getirmiştir
(4).
Bu düzenlemelerin uygulamaya başlanması tarihlerinin tespiti üç
kademeli yargılama sisteminin hangi andan itibaren başlayacağı, başka bir
ifade ile istinaf yargılaması yapacak Bölge Adliye Mahkemelerinin hangi
andan itibaren göreve başlayacakları hususu önem taşımaktadır.
5235 Sayılı Kanun bu konuda şöyle bir düzenleme getirmiştir:
4) Kanun yolu sistemini ilgilendirmeyen hükümler üzerinde durulmayacaktır.
1191
a) Kanunun yürürlük tarihi 1 Haziran 2005’tir, m. 55.
b) Adalet Bakanlığı bu kanunun yürürlüğe girdi.i tarihten itibaren en
geç iki yıl içinde istinaf yargılaması yapacak Bölge Adliye Mahkemelerini
kuracaktır, Geçici Madde 2/I cümle 1.
Görüleceği üzere kanun koyucu Bölge Adliye Mahkemelerinin en geç
hangi tarihe kadar kurulmaları gerekti.ini açıkça düzenlemiştir. Bu tarih
1 Haziran 2007’dir. Bu tarihten evvel de Mahkemelerin kuruluşunun
tamamlanabileceği acıktır.
Yukarıda belirtilen azami sure içinde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu bu Mahkemelerin Başkanları, Daire Başkanları ve Üyeleri ile
Cumhuriyet Başsavcısı ve Savcıların atamalarını yapacaktır. Bu mahkemelerde
görev yapacak diğer personelin atamaları da aynı sure içinde
yapılacaktır, Geçici m. 2/II. Yine bu sure içinde bu mahkemeler için ihtiyaç
duyulan bina, araç ve gereçler, yapım, satın alma veya kiralama yolu ile
sağlanacaktır, Geçici m. 3/I. Bunlar için gerekli kaynakların sağlanması
hususunda Maliye Bakanlığı’na yetki verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine
temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar
HUMK’un 5236 Sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427-454.
madde hükümleri uygulamaya devam edecektir, 5236 Sa.K Geçici Md.2 (5).
fiu duruma göre göreve başlama tarihinden evvel temyiz yoluna
başvurulmamış olan hükümler için 5236 Sayılı Kanun ile getirilmiş bulunan
HUMK hükümleri uygulanacaktır (6); diğer deyişle Bölge Adliye
Mahkemelerine başvurulacaktır.
Bu açıklamalara son vermeden evvel Bölge Adliye Mahkemelerinin
görevinin hangi tarih itibariyle başlayacağı hususundaki düzenlemeye de
Yargılama Hukukumuzda Bir “Sorun” • Prof. Dr. H. Yavuz ALANGOYA
5) 5236 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesine göre göreve başlama tarihinde, Yargıtay, Yargıtay’da incelenmekte
bulunan ve henüz karara bağlanmamış olan davaların Bölge Adliye Mahkemelerine gönderileceği,
geçici 2. maddeye göre ise Yargıtay Hukuk Daireleri ve Hukuk Genel Kurulu tarafından karara bağlanmış
dava dosyaları bakımından 5236 Sa.K.nun istinafa ilişkin hükümlerinin uygulanmayacağı bu dosyalar
hakkında direnme veya yeniden hüküm kurmak suretiyle verdikleri kararlar hakkında, HUMK’un bu kanundan
önceki temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiş idi. 11.5.2005 tarih ve 5348 Sa.K. m.1 ile
yukarıda belirtilen hüküm kabul edilmiş ve eski 1 ve 2. geçici maddeler metinde belirtilen şekilde değiştirilmiştir.
6) Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinde kadar, HUMK’un temyize ilişkin yürürlükteki
hükümlerinin uygulanmasına devam edilecektir, 5236 Sa.K. Geçici M.3.
7) 26.9.2004 tarih ve 5236 sayılı “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda değişiklik yapılmasına
ilişkin Kanun”un 22 inci maddesinin Kanun’un 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe gireceğini belirtmesinden
sonra bazı kanun metni hazırlayıcıları, hazırladıkları ve yayınladıkları metinlerde geçici madde düzenlemelerini
hiç dikkate almamışlar, bu maddelerin sözünü dahi etmemişler ve sanki bu hükümler 22inci
maddede yer alan yürürlük tarihinden itibaren uygulanmaya başlayacak şekilde yayın yapmışlardır; buna
bir örnek Doç.Dr. Timuçin Muşul’un Kasım 2004 tarihinde yayınladığı (Legal Yayıncılık) “Bütün değişiklikler
işlenmiş ve Notlu; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu”dur; gerçekten Muşul 426/A – 426/U maddelerini ve
1192 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 3 • Yıl: 2009
de.inelim:
“Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta
göreve başlayacakları tarih Resmi Gazetede ilan edilir” 5235 Sayılı Kanun
Geçici Madde 2 I c. 2. (7).
III- BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİNİN KURULUŞU
Yukarıda (II) altında uygulamaya başlama tarihine ilişkin yasal düzenleme
hakkındaki açıklamalardan sonra bu düzenlemenin nasıl gerçekleştirildiği
ine de.inmek gerekiyor.
5235 sayılı kanunun geçici 2. maddesi uyarınca 5 Haziran 2007 tarih
ve 26543 sayılı Resmi Gazete’de şu karar yayınlanmıştır:
“Adalet Bakanlığı’ndan Bölge Adliye Mahkemelerinin Kurulmasına
İlişkin Karar
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25. maddesi
uyarınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun olumlu görüşü alınarak
bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluklarına göre; İstanbul, Bursa, İzmir,
Ankara, Konya, Samsun, Adana, Erzurum ve Diyarbakır’da Bölge Adliye
Mahkemeleri kurulmuştur”
Aynı Resmi Gazete’de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlı.ı’
nca yayınlanan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kararında, Adalet
427-439’uncu madde metinlerini 5236 sayılı kanunla değiştirilmiş şekli ile esas metne almıştır. Bu hükümlerin
ne zaman uygulanacağını düzenleyen geçici madde hükümlerinden hiç bahsedilmediği gibi 426/A –
426/U metinleri altında yaptığı tek açıklama maddelerin 5236 sayılı Kanun ile eklendiği ve yürürlük tarihinin
1 Nisan 2005 olduğu yolundadır; HUMK m.427-439 maddeleri altında da bu maddelerin 5236 sayılı Kanunla
“yeniden düzenlenmiş” olduğu ve hükümlerin 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe gireceğiaçıklamasından
ibarettir. (Bkz.s.140 daki Üçüncü Bab başlığına ilişkin 105, 106 ve 107 no.lu dip notlarına ve 427 ve sonraki
maddeler altında yer alan “26.9.2004 tarih ve 5236 sa.K ile yeniden düzenlenmiş HUMK m.427 ve 26.9.2004
tarihli kanunun 22. maddesindeki yürürlük tarihini belirten dip notlarına) Diğer bir ifade ile HUMK’un mevcut
hükümlerinin ne zamana kadar uygulanacağını gösteren geçici maddelere hiçbir şekilde değinilmemiştir;
dahası, karar düzeltmeyi düzenleyen maddelerin yerinde “440-444.- (26.9.2004 tarih ve 5236 sa.K. ile yürürlükten
kaldırılmıştır” ibaresi yer almakta ve dip notunda HUMK hükümleri nakledilmekle iktifa edilmektedir.
Muşul söz konusu çalışmasının Önsöz’ünde aynen şöyle diyor:
“En son 5236 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe gireceğiiçin hem
1 Nisan 2005 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek değişiklikler HUMK’un ilgili maddelerine işlenmiş ve hem
de 1 Nisan 2005 tarihine kadar yürürlükte kalacak olan maddelere dip notlarında yer verilmiştir. Böyle
yapılmakla, HUMK’nun 1 Nisan 2005 tarihine kadar ve bu tarihten sonra da güncelliğini koruması
amaçlanmıştır.”
fiu durumda bu kanuna sahip olan bir hukukçu 5236 sa.K.nun 22inci maddesindeki yürürlük tarihinden
itibaren 5236 sa.K.la getirilen istinaf ve yeni temyiz hükümlerinin uygulanacağı zehabına haklı olarak
kapılacaktır; işte bu sebeplerle dn.1’deki kitabımızın 547inci sayfasında yer alan 4 no.lu dip notunda, geçici
maddeyi göz ardı eden “hatalı bir metin” hazırlanmış olduğu belirtilmiştir; Muşul bu hatasını “İşasın
Ertelenmesi” başlıklı çalışmasında 5 yıl sonra da olsa (İstanbul 2008 Arıkan Yayın Dağ. Ltd.fiti) düzeltiyor,
s.152,153 dip not 485; bu düzeltmeyi yaparken bize yönelttiği eleştiri doğrusu hayret vericidir: Muşul kendi
vahim nakisesini bize yükleyerek yürürlük tarihi ile uygulama tarihini birbirine karıştırdığımızı söylüyor.
1193
Bakanlığınca kurulmuş bulunan Bölge Adliye Mahkemelerinin yargı
cevreleri belirtilmiştir.
Boylece, Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluşları, yargı cevreleri ve
tum yurtta göreve başlayacakları tarih belirlenmiş olmaktadır. “Tüm yurtta
göreve başlayacakları tarih”in Adalet Bakanlığı kararında yer almaması bir
eksiklik olarak gorulmemelidir. Zira gecici 3. maddedeki yürürlük tarihinden
başlayan iki yıllık sure dolmuştur ve daha sonraki bir göreve başlama
tarihi tespiti yasal olarak mumkun de.ildir.
Yukarıda belirtilen Adalet Bakanlığı ve Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu kararlarının yayınlanmasından evvel temyiz yoluna başvurulmamış
ilk derece mahkemesi kararlarına karşı bu tarihten itibaren istinaf yoluna
müracaat edilecektir. Bu tarihten evvel aleyhine temyiz yoluna müracaat
edilmiş ilk derece mahkemesi kararlarına ise bunlar kesinleşinceye kadar
HUMK 427-444 hükümleri uygulanacaktır (HUMK’nuna 26.9.2004 tarih ve
5236 Sa.K. ile eklenen 1 ve 2. gecici maddelerin 11.5.2005 tarih ve 5348
sayılı kanunun m.1 ile değiştirilmiş şekli, bkz. yukarıda dn. 5).
IV- “SORUN”
Yukarıda (II, III) altında acıklanan hukuki durum ve gelişmeler sonucunda,
1 Haziran 2007’den sonra kanun yoluna başvurulması durumunda
(8) istinaf hükümleri uygulanacak, kurulan istinaf mahkemeleri görev
yapacaktır.
Kanaatimce “sorun” esas olarak burada başlamaktadır. Mahkemelerin
kuruluşlarının acıklanması gecici 2. madde esaslarına uygun yapılmıştır.
Bu tarihten itibaren Bölge Adliye Mahkemelerinin yasal olarak görev yapmaya
başlamaları zorunludur. İki dereceli sistem (ilk derece mahkemeleri,
temyiz mahkemesi) sona ermiştir. Ancak Bakanlığın aksine acıklamasına
ra.men Bölge Adliye Mahkemelerinin görev yapacağı binalar temin edilmemiş,
yargı ve idari kadrolar oluşturulmamıştır. Diğer bir deyişle yeni kanun
yolu sistemi hukuken hayata gecmiş ancak fiziki varlı.a kavuşmamıştır.
Bu anlamda Bölge Adliye Mahkemeleri o tarih itibariyle kurulmuş olmadıkları
gibi, bu gune kadar da kurulabilmiş de.ildir. Diğer bir ifade ile 1 Haziran
2007’den sonra kanun yoluna yapılan başvurular yasal düzenlemeye
aykırı, hukuk duzenimize uymayan bir kanun yolu sistemine tabi olmuşlardı
r ve olmaya devam etmektedirler. Bu duruma veya cozumune ilişkin
hicbir acıklama yapılmış de.ildir. Hukuk duzenimiz rastlanmadık bir tablo
gostermektedir. Uygulanması gereken mevzuata göre uc kademeli bir yargı
Yargılama Hukukumuzda Bir “Sorun” • Prof. Dr. H. Yavuz ALANGOYA
8) Adalet Bakanlığının duyurusu 5 Haziran 2007 Salı günü Resmi Gazete’de açıklanmıştır; 5235 sayılı
kanunun geçici 2. maddesine göre ise Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluşunun açıklanmasının son günü 1
Haziran 2007 Cuma günüdür.
9) Bu patalojik durumun bir çok kabul edilemez sonucu olacaktır, bunların hepsini tüketerek belirtmek
mümkün değildir. Mesela İlk Derece Mahkemesi kararına karşı kararı veren mahkemeye istinaf dilekçesi
1194 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 3 • Yıl: 2009
sistemi varken, fiilen hicbir hukuki temele dayanmayan iki dereceli bir sistem
uygulanmakta, kaldırılmış bulunan karar duzeltme yoluna başvurular
uzerine bozma kararları onamaya veya onama kararları bozmaya donuşturulebilmektedir
(9).
Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluşunun ilanı için 5235 sayılı
kanunun gecici m.2/II ve m. 3’de belirtilen hususların, yürürlük tarihinden
itibaren iki yıl içinde gerçekleştirilemeyeceği anlaşıldığında bu iki yıllık sure
dolmadan geçici 2. madde değiştirilebilir ve 2 yıllık sure uzatılabilirdi.
Nitekim 5235 ve 5236 sayılı kanunların yürürlük maddeleri (m.55 ve 22)
“Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”la (31.3.2005
tarih ve 5328 Sa.K Geçici Madde 1 (a) ve (b) ) değiştirilmiş ve yürürlük tarihleri
1 Nisan 2005 iken 1 Haziran 2005 yapılmıştır. Neden benzer bir yola
gidilmedi.i anlaşılamıyor (10). Adalet Bakanlığı’nın bu noktayı aydınlatması
sorunun aşılması çareleri bakımından önem taşımaktadır düşüncesindeyim.
Mevcut durum, yasal düzene uymamakta ve yukarıda 5235 Sayılı
Kanun’un gerekçesi uyarınca “hak arama hürriyetinin yeterince gerçekleştirilmiş
sayılması için de zorunlu görülen” istinaf kademesinden fertleri
mahrum bırakmaktadır.
Bütün bunların dışında 1 Haziran 2007’den sonra temyiz yoluna
başvurulmuş olma durumlarında kesinleşen kararların hukuki kaderinin
ne olacağı en önemli meseledir.
(m.426 B, 426 C) veren tarafın bu dilekçesinin akıbeti ne olacaktır? Karar veren ve dosyayı Bölge Adliye
Mahkemesine gönderme durumunda olan (m.426 C II) mahkeme dilekçenin reddine karar veremeyecektir,
ama dosyayı göndereceği mahkeme de yoktur; diğer bir örnek, Sulh Mahkemesinin istinaf yolu açık olan
kararına karşı istinaf müracaatını kararın kendisine tebliğinden itibaren 12 inci günde yapan tarafın dilekçesi
istinaf mahkemesi yoktur diye reddedilirse, bu dilekçenin temyiz dilekçesi olarak kabul edilmesi talebi de
sulh mahkemelerinin kararlarına karşı temyiz süresi yürürlükten kalkan HUMK hükümlerine göre 8 gün
olduğundan (HUMK m.437/I) reddedilecektir.
10) İstinaf Mahkemelerinin kurulması giderlerinin karşılanması için gerekli kaynağın Avrupa
Birliğinden temin edildiği, buna mukabil, mahkemelerin en geç hangi sürede faaliyete geçecekleri hususunda
garanti verildiği bu sebeple de sürenin bir yasa ile uzatılamadığı ve alınan paranın iade edilmesini engellemek
için mahkemelerin kurulmamış olmalarına rağmen, kurulmuş olduklarının ilan edildiği yolundaki
spekülatif nitelikli iddiaların doğruluğuna ihtimal vermiyorum.11) Bilindiği gibi HUMK’un yerine geçecek olan
Hukuk Muhakemeleri Kanunu” Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş ve Tasarı Adalet
Komisyonunca kabul edilmiştir. Bu tasarının 345-377 maddeleri hükümleri HUMK’a eklenen 426 A-426
U’daki istinaf hükümleri ve değiştirilen 427-439 maddeleri hükümleri ile hemen hemen aynıdır.Tasarının 454
üncü maddesinde ise Kanunun yayınlandığı tarihten bir yıl sonra yürürlüğe gireceği hükmü yer almaktadır.
Diğer bir deyişle o tarihe kadar yukarıda anılan HUMK hükümleri uygulanacaktır; HUMK hükümleri içinde ise
istinaf hükümleri (426 A-426 U) uygulanması gerekirken uygulanamamakta ve kaldırılmış bulunan karar
düzeltme hükümlerinin uygulanmasına devam edilmektedir. Yani Tasarının Kanunlaşması (bir yıl sonraki
yürürlük tarihinde Bölge Adliye Mahkemeleri görev yapmaya başlamış olsalar dahi) “sorun”da bir çözüm olamaz,
zira o zamana kadar bir çok karar yasal kanun yolu sistemimize yabancı olan bir sistem içinde “kesinleşmiş”
duruma gelecektir.
1195
Bu kararlar, hukuk düzenimizdeki kanun yolu sistemine uymayan bir
sistem içinde oluştukları için kesinleşmemiş mi addedilecektir?
Meseleyi oluruna bırakmak ve mahkemeler gerçekten kuruldu.u
zaman işler yoluna girer şeklinde düşünmek isabetli olmaz (11). Zira o
anda da 1 Haziran 2007’den itibaren eski HUMK hükümlerinin uygulandı.ı
ve sonuçlandırıldığı davalarda alınan ve “kesinleşmiş” hükümlere geçerlik
kazandırılması gere.i söz konusu olacaktır.
Bu yazı “sorun”un ortaya konulması ve bir çözüm bulunması ihtiyacını
belirtmek amacı ile yazılmıştır. çözüm ciddi bir çalışma gerçekleştirilmesini
gerektiriyor. Ancak sorunun niteli.i çözümün makable şamil (geçmişe
etkili) bir yasalaştırma faaliyetine dayanmasını gerektirir görünüyor.
Kanaatimce yapılacak en doğru iş, Adalet Bakanlığı’nca 5235 ve 5236
Sayılı Kanunların ve “Hukuk Muhakemeleri Kanunu” Tasarısı’nın (bkz.-
dn.11) hazırlanmasında görev yapmış olan Komisyonlarda görev yapmış
üyelerden oluşturulacak bir Komisyon kurarak “sorun”un hukuken kabul
edilebilir bir cozume bağlanması hususunda çalışma başlatmaktır.
Yargılama Hukukumuzda Bir “Sorun” • Prof. Dr. H. Yavuz ALANGOYA

Forum