İFLASIN ERTELENMESİ Av. Orhan YILMAZ
I. GİRİŞ
Amerika Birleşik Devletlerinde finansal alanda Başlayıp tüm dünyayı etkileyen ve küresel kriz olarak nitelendirilen ekonomik krizin, ülkemizi de etkileyeceği artık gerek siyasal ve gerekse ekonomik çevreler tarafından kabul edilir hale gelmiştir. Kuşkusuz, bu etkiler, siyasal, toplumsal ve ekonomik olacaktır. Toplumsal ve ekonomik etkilerin, somut olaylar bakımından Şiddetinin
azaltılması için hukuk alanındaki düzenlemelerin dikkate alınması gerektiği muhakkaktır.
Hukukumuzdaki düzenlemeler, esas itibariyle İcra ve İflas Kanunu’nda (İİK) ve kısmen de Türk Ticaret Kanunu (TTK) ile Kooperatifler Kanunu’nda (KK) bulunmaktadır. İİK’teki düzenlemeler; 2003 ve 2004 yılında yapılan değişiklik ve ilavelerle getirilen düzenlemelerdir. 30.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4949 Sayılı Kanunla iflasın ertelenmesi müessesesi geniş ve esaslı bir düzenlemeye tabi tutulmuş; konkordato hükümleri, malvarlığının terki suretiyle konkordato müessesesi de dahil edilmek suretiyle genişletilerek güçlendirilmiştir. Kısa bir süre sonra bu değişiklik ve ilavelerin de yetersiz kaldığı görülerek; 5092 Sayılı Kanunla “Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Yeniden Yapılandırılması” hükümleri ilave edilmiş ve bu hükümler de 21.02.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İflasın ertelenmesi, konkordato ve yeniden yapılandırma hükümleri, aciz/ödeme güçlüğü içinde veya borca batık olmalarına rağmen bu durumdan kurtulup ekonomik varlıklarını devam ettirmeleri mümkün görülen
sermaye şirketlerinin ekonomiye kazandırılması amacı ile getirilmiş hükümlerdir.
___________________________________________________
(*) İstanbul Barosu
Ekonomik varlıklarını devam ettirmeleri mümkün olan işletmelerin iflas etmeleri, bu işletmede çalışan işçilerinin yararına olmadığı gibi alacaklı ların da yararına değildir. Bu yönü ile; gerek iflasın ertelenmesi ve konkordato; gerekse yeniden yapılandırma hükümleri, sadece borçlu şirketlerin değil; aynı zamanda işçilerin ve alacaklıların da haklarını koruyan ve ekonomik düzeni kollayan
hükümlerdir.
Bu yazıda, iflasın ertelenmesi müessesesi TTK’nın 324. maddesi ve İİK’in 179. maddesi çerçevesinde ve özellikle sermaye şirketleri yönünden açıklanmaya çalışılacaktır.
II. GENEL OLARAK
İİK’in 179. maddesi 4949 Sayılı Kanunla değiş tirilmiş ve 179/a, 179/b maddeleri de ilave edilmiştir.
Bu değişiklik ve ilavelerden önce, İİK’in 179. maddesi , anonim, limited ve kooperatif şirketlerin doğrudan doğruya yani önceden herhangi bir icra takibine gerek olmadan iflaslarını düzenleyen bir madde olarak, “Anonim, limited ve kooperatif şirketlerin borçları mevcut ve alacakları
ndan fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ve şirket tasfiye halinde ise tasfiye memurları tarafından beyan veya alacaklı tarafından ispat edilirse önceden takibe hacet
kalmaksızın bunların iflasına karar verilir.” hükmünü taşımakta ve iflasın ertelenmesine ilişkin düzenleme ise sadece TTK’nın 324. maddesi ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 63. maddesinde bulunmakta idi.
Bu düzenlemeler şu şekildedir.
TTK m. 324, f.2:
“Şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa idare meclisi aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançosu tanzim eder. Esas sermayenin üçte ikisi karşı lıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanması
na veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde şirket feshedilmiş sayılır. Şirketin aktifleri şirket alacakları nın alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde idare meclisi bu durumu derhal mahkemeye bildirmeye mecburdur. Mahkeme bu takdirde şirketin iflasına hükmeder. fiu kadar ki; şirket durumunun ıslahı mümkün görülüyorsa idare meclisi veya bir alacaklının talebi üzerine mahkeme iflas kararını tehir edebilir. Bu halde mahkeme, envanter tanzimi veya bir yediemin tayini gibi şirket malları nın muhafazası için lüzumlu tedbirleri alır.” KK.m.63: “Kooperatifin aczi halinde bulunduğunu kabul ettirecek ciddi sebepler mevcut ise yönetim kurulu piyasada cari fiyatlar esas ol- mak üzere, derhal bir ara bilançosu tanzim eder. Son yılın bilançosu veya daha sonra yapılan bir tasfiye bilançosu veyahut daha yukarda sözü geçen ara bilançosu kooperatif mevcudunun, borçları nı artık karşılamıyacağını belirtiyorsa yönetim kurulu, Ticaret Bakanlığına ve yapı kooperatiflerinde İmar ve İskan Bakanlı ğına da keyfiyeti bildirir ve genel kurulu derhal olağanüstü toplantı ya çağırır. Pay senetleri çıkarılmış olan bir kooperatifte son yılın bilançosunda kooperatif varlığının yarısı karşılıksız kalırsa yönetim kurulu derhal genel kurulu toplantıya çağırarak durumu ortaklara arz eder. Aynı zamanda ilgili mahkemeye, Ticaret Bakanlığına ve yapı kooperatiflerinde İmar ve İskan Bakanlığına da bilgi verir. Ancak, ortakları ek Ödemelerle yükümlü olan kooperatiflerde, bilançoda tespit edilen açık, üç ay içinde ortakların ek ödemeleriyle kapanmadığı takdirde Ticaret Bakanlığı ve yapı kooperatiflerinde İmar ve İskan Bakanlığı da haberdar edilir.
Mali durumun düzeltilmesinin mümkün görülmesi halinde mahkeme yönetim kurulunun veya alacaklılardan birinin isteği üzerine iflasın açılmasını erteliyebilir. Bu takdirde, mevcutlar defterinin tutulması, yönetim memuru atanması gibi kooperatif varlığının korunması
na ve devamına yarıyan tedbirleri alır.”
Madde metinlerinden de anlaşılacağı üzere; bu düzenlemeler İİK’in 4949 Sayılı Kanunla değişik 179, 179/a ve 179/b maddelerine kıyasla yetersiz niteliktedir. Esasen, bu yetersizlik sebebiyle, iflasın ertelenmesi müessesesi yapı- lan değişikliklerden önce sermaye şirketleri tarafından rağbet görmemiş ve mahkeme uygulamalarında da ihtiyatla yaklaflılmiştir. Yapılan değişiklikten sonra ticaret mahkemelerine yansıyan taleplerden, iflasın ertelenmesi müessesesinin işlerlik kazandığı, zor durumda olan işletmelerin ülke ekonomisine kazandırılması yönünden rağbet gören bir araç haline geldiği ve mahkemelerce de, yasa hükümlerinin genişletilerek uygulandığı anlaşılmaktadır. İflasın ertelenmesi müessesesinin bu şekillde rağbet görmesi ve getirilen hükümlerin geniş bir uygulama alanı bulmasında, konkordato ve uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma hükümlerindeki yetersizliklerin etkili olduğunu söylemek mümkündür. İflasın ertelenmesi müessesesi, bir “yeniden yapılandırma” çaresi olmayıp; esas fonksiyonu konkordatoya ve uzlaşma suretiyle borçların yeniden yapılandırılmasına giden yolu açmaktır. [ÖZTEK, İcra İflas Hukukunda Güncel Sorunlar, İflasın Ertelenmesi (Özet) sh.1] Öte yandan; iflasın ertelenmesi müessesesine başvurulabilmesi için, (uygun bir iyileştirme programı ile aflılabilecek) borca batıklık durumunun gerçekleşmesi şart olduğundan, nakit sıkıntısından kaynaklanan borç ödemeden aciz durumu ve geçici kötüleşmelerin varlığı halinde başvurulabilecek yol iflasın ertelenmesi müessesesi değildir. Borca batıklık hali ile borç ödemeden aciz hali ayrı ayrı kavramlar olduğundan; her iki hal için öngörülen çözüm yollarının da farklı olmalarıgerektiği açıktır. (ÖZTEK, age., sh. 25)
III. MÜESSESEDEN YARARLANABİLECEKLER
İflasın ertelenmesi müessesesinin yasal dayanakları, TTK’nın 324. maddesi, KK’nın 63. maddesi ve İİK’in 179, 179/a ve 179/b maddeleridir. TTK’nın 324. maddesi anonim şirketler yönünden sevk edilmiş bir hüküm olmakla birlikte, TTK’nın 481 ve 546. maddelerindeki yollama uyarınca limited şirketler ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler yönünden de uygulama alanı bulmaktadır.
KK’nın 63. maddesi kooperatifler için iflasın ertelenmesi şartlarını belirlemektedir. İİK’te yer alan hükümler ise; 179. maddenin bafllığından da anlaşılacağı üzere tüm sermaye şirketleri ve kooperatifler yönünden uygulama olanağı bulunan hükümlerdir.
Bu hükümlerden; iflasın ertelenmesi müessesesinden yararlanabilecek olanlar; anonim şirketler, limited şirketler, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ve kooperatifler olarak ortaya çıkmaktadır. Uygulamada; İİK’in 179,179/a,179/b maddelerinin anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler yönünden TTK’nın 324. maddesi ile birlikte ve kooperatifler yönünden de KK’nın 63. maddesi ile birlikte gönünde tutulması gerekmektedir.
IV. şartLARI
İflasın ertelenmesi müessesesinin flekli ve maddi şartları yönünden gerek TTK’nın 324. maddesinde ve gerekse KK’nın 63. maddesinde uygulama için gerekli ve yeterli açıklık mevcut olmadığından; bu şartların daha çok İİK hükümleri çerçevesinde belirlenmesi icap etmektedir. İflasın ertelenmesi hakkından yararlanmak hususunda İİK’in 329/a maddesi ile “Bir sermaye şirketi veya kooperatif fevkalâde mühlet elde ettiği takdirde, mühletin bitiminden itibaren bir yıllık süre içinde 179 ve devamı maddeleri uyarınca iflasın ertelenmesinden yararlanamaz “fleklinde getirilen sınırlama da dikkate alınmak kaydı ile ve bu maddelerde yer alan hükümler itibariyle, iflasın ertelenmesi talebinin
mahkemece incelenebilmesi için yasal olarak öngörülen şartları bu şekillde sıralamak mümkündür:
A- şekli şartlar:
1) Talep,
2) Bilançonun mahkemeye verilmesi,
3) Borca batıklık beyanı,
4) Iyileştirme projesinin mahkemeye verilmesi,
Bu şartlara beşinci bir şart olarak, yasal hükümlerde yer almamiş olmasına rağmen doktrinde ileri sürülen ve mahkemeler uygulamasında da yer alan bir şartın da ilave edilmesi gerekmektedir:
5) Masrafların avans olarak mahkeme veznesine depo edilmesi.
Bu şartların kısaca açıklanmasında yarar görülmektedir.
1) Talep şartı:
İİK’in 179. maddesinde iflasın ertelenmesini talep edebilecekler;
• “idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler”,
• “şirket tasfiye halinde ise tasfiye memurları”
• “alacaklılardan biri”
şeklinde sayılmiştir.
2) Bilançonun Mahkemeye Verilmesi:
Bu şart TTK’nın 324. maddesi ile KK’nın 63. maddesinde yer almiştır. Buna göre; yılsonu bilançosu ve borca batıklık bilançosunun mahkemeye ibraz edilmesi zorunludur. Bu şartın yerine getirilmesinde önemli olan husus, borca batıklık bilançosunun, sermaye şirketi veya kooperatifin gerçek mal varlığını ortaya çıkaracak ve gerek aktif ve gerekse pasif kısmında gerçek değerlere yer verecek şekillde düzenlenmiş olmasıdır. Borca batıklık bilançosu, şirketin gerçek mali durumu ile şirketin mevcut ve alacaklarının şirket borçlarını karşılamaya yeterli olup olmadığını gösteren bir bilanço türü olup; yılsonu bilançosunun tanzimine esas alınan kurallardan farklı kurallara tabidir. Borca batıklık bilançosunda, esas sermaye, yedek akçeler ve amortismanlar pasif kısmında yer almaz ve geçmiş yıllar zararları ile dönem zararı pasif kısmında gösterilmez. Borca batıklık bilançosunun pasif kısmında gerçek şirket borçları ve aktif kısmında da mevcut ve alacaklar gerçek değerleri yani bilançonun
düzenlendiği tarihteki piyasa fiyatları esas alınarak gösterilir.
3) Borca batıklık beyanı:
TTK’nın 324. maddesine göre; “şirketin aktifleri şirket alacaklıları nın alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde idare meclisi bu durumu derhal mahkemeye bildirmeye mecburdur.”
KK’nın 63. maddesindeki hüküm de aynı paraleldedir. İİK’in 179. maddesi de aynı beyandan “…borçlarının aktifinden fazla olduğu” fleklinde söz etmektedir. Bütün bu hükümlerde sözü edilen beyan, kısaca “borca batıklık” olarak adlandırılması mümkün olan bir beyandır. Bu beyanın yapılmamiş olması, idare ve temsil ile görevlendirilmiş kimselerle tasfiye memurları yönünden, alacaklılardan birinin flikâyetine bağlı olarak on günden üç aya kadar hapis cezasını gerektiren bir suç
teflkil etmektedir. (İİK m.345/a)
4) Iyileştirme Projesinin Mahkemeye Verilmesi:
İİK’in 179. maddesine göre; mahkemenin ciddi ve inandırıcı bulacağı nitelikte bir iyileştirme projesinin mahkemeye sunulması zorunludur. Iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olması dışında, flekli ve kapsamı hakkında getirilmiş bir hüküm mevcut değildir. Bu durumda; iyileştirme projesinin her somut olaya göre içerik ve şekill itibariyle değişik olabileceğini ve somut olaya göre ciddi ve inandırıcı
olup olmadığının mahkemece tespiti gerektiğini söylemek mümkündür. Genel olarak, iyileştirme projesinin, “Öngörülen kurtarma tedbirlerini ve borca batıklığı ortadan kaldırmak için gerekli olan süreyi içermesi gerektiği” ifade edilmektedir. (ÖZTEK, age., sh. 21)
5) Masrafların Avans Olarak Mahkeme Veznesine Depo Edilmesi:
İflasın ertelenmesi müessesesinin dayanağını teflkil eden yasa maddelerinde, masrafların peşin ödeneceğine ilişkin bir hüküm mevcut değil ise de; mahkemece re’sen uygulanması gereken erteleme tedbirlerinin hayata geçirilmesi ve özellikle; iflasın ertelenmesi talebinin kabul edilmeyerek
iflasa karar verilmesi ihtimali, iflasın ertelenmesine karar verildiği takdirde ilan ve bildirim masrafları, kayyım ücreti, ileride erteleme kararı nın kaldırılıp iflasa karar verildiği takdirde iflas masraflarının karşılanması bakımından ve İİK’in 181. maddesinde masrafların peşin verilmesine ilişkin İİK’in 160. maddesine yapılan atıf da göz önünde tutularak, mahkemece belirlenecek belli bir avansın mahkeme veznesine yatırılması zorunludur.
B. Esasa İliflkin şartlar:
1) Borca Batıklık:
Borca batıklık, şirket borçlarının aktifinden (mevcut ve alacaklar) fazla olması (İİK 179); diğer bir ifade ile de şirket aktiflerinin şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmemesi (TTK 324) olgusudur.
Borca batıklık olmadan ve sadece yeterli nakit bulunmaması ve likidite sıkıntısından kaynaklanan ödemeden aciz durumu, iflasın ertelenmesi müessesesinin uygulanması için tek baflına yeterli değildir. (Oğuz ATALAY, Bankacılar Dergisi, Sayı: 47, sh. 95)
2) Iyileştirmenin Mümkün Olması:
Mahkemeye ibraz edilen iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olması ve bu projenin uygulanması sonunda şirketin borçlarını ödeyebilecek ve normal faaliyetini devam ettirebilecek duruma geleceğinin mahkeme tarafından mümkün görülmesi gerekmektedir. Iyileştirmenin gerçekleşmiş sayılması için öncelikle şirketin borca batıklıktan kurtulması ve bu iyileşmenin alınan ve uygulanan tedbirlerle
sürekli ve kalıcı olduğunun ortaya çıkması icap etmektedir. (ÖZTEK, age., sh. 26-28)
3) Alacaklıların Haklarının Korunması:
İflasın ertelenmesi müessesesinin amacı, iflas şartları gerçekleşmiş olması na rağmen, alınacak ve uygulanacak tedbirlerle iyileşmesi ve hayatiyetini devam ettirmesi mümkün olan sermaye şirketinin, alacaklıların hakları da korunmak suretiyle ekonomiye kazandırılması olduğundan; “alacaklı
ların, iflasın ertelenmesi halinde, iflasın derhal açılması halinden daha kötü bir duruma sokularak zarar görmemeleri gerekir.” (ÖZTEK, age., sh.28)
V. GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME:
a) Görevli Mahkeme:
İflasın ertelenmesi davasında görevli, mahkeme iflas davasında olduğu gibi ticaret mahkemesidir. (İİK m. 154/son, TTK m.5/2) Dava, mutlak ticari davalardan olup; münhasıran tarafların arzularına tabi işlerden olmadığı için, ifl bölümü itirazına bağlı olmadan, görev hususunun mahkemece re’sen göz önünde tutulması gerekmektedir. (TTK m.5/3)
b) Yetkili Mahkeme:
Yetkili ticaret mahkemesi, iflasın ertelenmesini talep eden şirketin (talep/dava tarihi itibariyle) muamele merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesidir. (İİK m. 154/3)
VI. YARGILAMA USULÜ:
İflasın ertelenmesi talebi, çekişmesiz yargı kapsamında olup; uygulanacak yargılama usulü, basit yargılama usulüdür. (İİK m. 158/2, HUMK m.507/1, 176/9)
İİK’in 179/2. maddesine göre; “İflasın ertelenmesi talepleri öncelikle ve ivedilikle sonuçlandırılır.”
Çekişmesiz yargıya tabi işlerde, duruflma açılması zorunluluğu bulunmadığı ndan, kural olarak, mahkeme duruflma açmak zorunda da değildir. (ÖZTEK, age., sh.34)
Ancak; verilecek kararın önemi ve gerek talepte bulunan şirket ve gerekse alacaklılar yönünden yaratacağı sonuçlar göz önünde tutularak, talebin duruflmalı olarak incelenmesinde yarar mevcuttur.
İİK’in 179/2. maddesinde;mahkemenin gerekli gördüğü takdirde idare ve temsille görevli kiflileri ve alacaklıları dinleyebileceği hükme bağlanmiş ise de; mahkemenin,özellikle büyük alacaklıların tamamını veya önemli bir kısmını duruflmaya çağırıp dinlemesinde ve itiraz eden alacaklı mevcut ise,
itiraz sebeplerini açıklama fırsatı tanımasında,verilecek kararın isabeti ve taraflarını tatmin etmesi açısından fayda bulunduğu açıktır. Aynı şekillde; İİK’in 181. maddesindeki atıf da gözönünde tutulmak
suretiyle; iflasın ertelenmesi talebinin İİK’in 166/2. maddesindeki gösterildiğ i şekillde ilan edilmesinde de büyük yarar bulunduğu düflünülmektedir. Uygulama da bu doğrultudadır. (Yargıtay 19.
Hukuk Dairesinin 30.12.2004 tarih ve 2004/10530-13441 sayılı ilamı)
VII. KANUN YOLLARI:
İflasın ertelenmesi kararının tabi olduğu kanun yolu hakkında, İİK.nunda açık bir hüküm mevcut değildir. İflasın ertelenmesi müessesesini düzenleyen maddelerden sonra gelen İİK’in 181. maddesinin atıfta bulunduğu İİK’in 164. maddesinde, ticaret mahkemesi tarafından verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren (10) gün içinde temyiz yoluna gidilebileceği bildirildiğinden;
iflasın ertelenmesi kararlarının da gerek usul ve gerekse esas yönün aynı şekillde temyiz yoluna tabi olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Bu karara karşı temyiz süresi, şirket için tebliğ tarihinden; alacaklı- lar için ise ilan tarihinden işlemeye Başlayacaktır. (ÖZTEK, age., sh.38) Eğer iflasın ertelenmesi talebi duruflmalı olarak incelenmiş ve alacaklı lar veya bir kısım alacaklılar duruflmaya çağrılıp, karar da tebliğ edilmiş ise; kendilerine tebligat yapılan alacaklılar yönünden temyiz süresinin
tebliğ tarihinden itibaren Başladığının kabul edilmesi usul hükümlerine uygun olacaktır. İflasın ertelenmesi kararı üzerine Yargıtay ilgili dairesi tarafından verilen karara karşı da yine (10) günlük süre içinde karar düzeltme yoluna gidilmesi mümkündür. (ÖZTEK, age., sh.38)
VIII. ERTELEME TEDBİRLERİ:
Erteleme tedbirleri İİK’in 179/a maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “İflasın ertelenmesine karar veren mahkeme, şirketin veya kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli her türlü
tedbiri iyileştirme projesini de göz önünde tutarak alır. ” TTK’da da buna paralel bir hüküm mevcuttur. “…mahkeme, envanter tanzimi veya bir yediemin tayini gibi şirket mallarının muhafazası için lüzumlu tedbirleri alır.” (TTK m. 324 f. 2 son cümle) Bu tedbirlerin (kayyım atanması dışında) neler olabileceği hususunda yasa maddesinde bir açıklık mevcut değildir. Mahkeme, , şirketin mal varlığının korunması için gerekli tedbirleri, somut olayın özelliğine göre iyileştirme projesini göz önünde tutarak ve gerekirse bilirkişi görüşüne de başvurmak suretiyle belirleme durumundadır.
Koruma tedbirleri yanında, mahkeme, erteleme kararı ile birlikte, (ücretini de belirlemek suretiyle) kayyım atanmasına karar verecektir. Kayyımın tek veya birden çok kifli olarak atanması hususunu mahkeme her somut olayın özelliğine ve mevcut yönetim organının mahiyet ve sayısına göre takdir edecektir. Lehine iflasın ertelenmesi kararı verilen şirketin yönetim organının tüm yetkilerinin kaldırılarak, bu yetkilerin tamamının kayyıma verilmesi mümkün olduğu gibi; yönetim organının karar ve işlemlerinin kayyımın onayına tabi tutulması ile iktifa edilmesi de mümkündür. Erteleme kararında, atanan kayyımın görev ve yetkilerinin ayrıntılı bir şekillde gösterilmesi zorunludur.(İİK 179/a, f.3)
Mahkeme, erteleme kararının hüküm fıkrasını, İİK’in 166. maddesinin ikinci fıkrasında belirtildiği şekillde; karar tarihi itibariyle tirajı elli binin üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan gazetelerden biri ile birlikte Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edecektir. Tirajı elli binin üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan gazetenin yayınlandığı yer, hakkında iflasın ertelenmesine karar verilen şirketin muamele merkezi değilse, erteleme kararı hüküm fıkrasının muamele
merkezinde bulunduğu yerdeki bir gazete ile de ilan edilmesi gerekecektir. (İİK 179/a, f.4)
Ayrıca; iflasın ertelenmesine karar verildiği hususu, ilgili şirketin durumuna göre belirlenecek şekillde, tapu sicil müdürlüğü, ticaret sicili memurluğ u, gümrük ve posta idareleri, Türkiye Bankalar Birliği, ticaret odası, sanayi odası, menkul kıymetler borsası, Sermaye Piyasası Kurulu gibi gerekli yerlere mahkeme tarafından bildirilir. (İİK m.179/a. son ve 166/2) Erteleme kararından önce ihtiyati tedbir kararı verilip verilemeyeceği hususu doktrinde tartıflmalı olmakla beraber; uygulamada mahkemelerin,
erteleme kararından önce ve genellikle tensip kararı ile birlikte, şirketin mal varlığının korunmasına yönelik olarak ihtiyati tedbir kararı verdikleri görülmektedir. Verilen ihtiyati tedbir kararları, erteleme kararı verilinceye kadar geçecek yargılama süreci içinde, borçlu şirketin malvarlığını koruma ihtiyacı
ve düflüncesinden kaynaklanmaktadır.
Mahkemenin ihtiyati tedbir kararı vermesini engelleyen bir yasal düzenleme mevcut değildir. Aksine; tehirinde tehlike olan veya mühim bir zarar olacağı anlaşılan hallerde, tehlike veya zararın önlenmesi için mahkemenin gerekli ihtiyati tedbirlerin uygulanmasına karar vermesi mümkündür.(HUMK m.103)
Ancak; verilecek ihtiyati tedbir kararının, iflasın ertelenmesi kararından daha fazla koruma sağlayıcı ve üçüncü kiflilerin haklarını etkileyici nitelikte olmaması gerektiğini söylemek mümkündür.
IX. ERTELEME KARARININ ETKİLERİ:
İflasın ertelenmesine ilişkin olarak verilen kararın borçlu şirket ve alacaklılar yönünden ne gibi etkileri olacağı hususu İİK’in 179/b maddesinde belirtilmiştir. Bu etkilerin hukuki sonuç doğurması için erteleme kararında belirtilmiş olması zorunlu değildir. Diğer bir ifade ile, erteleme kararının etkileri
yasadan doğmakta ve erteleme kararı ile birlikte hüküm ifade etmektedir. Bu etkileri şu şekilde sıralamak mümkündür.
1) Borçlu aleyhine 6183 Sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz;
Madde, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki 6183 Sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere, hiçbir takibin yapılamayacağı nı hükme bağlamaktadır. Hükmün yasakladığı “takip” olduğundan; “davalar”, erteleme kararı nın etki alanında değildir. Diğer bir ifade ile; erteleme kararından sonra ve erteleme süresi içinde şirket aleyhine dava açılması ve erteleme kararı
ndan önce açılmiş bulunan davalara devam edilmesi mümkündür. Ancak; bu davalar sonunda alınacak ilamların icra takibine konu yapı lması da yasak kapsamındadır. Gerek itirazın iptali davası ve gerekse iflas davası, icra ya da iflas takibinin devamı niteliğinde olduğundan, erteleme kararından sonra itirazı n iptali ve takipli iflas davası açılması da mümkün değildir. (ÖZTEK, age., sh.45/Oğuz ATALAY, Anonim Şirketlerin İflası, sh.131) Takip yasağının istisnası, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipler ve İİK’in 206. maddesinde birinci sırada sayılan işçi alacakları için haciz yolu ile yapılan takipler olarak belirtilmiştir. (İİK’in 179/b.f.2-3) Bu nitelikteki takiplerin açılması ve devam ettirilmesi mümkündür. Yasak kapsamında bulunan bir icra takibinin yapılması halinde, süresiz flikâyet (İİK m.16. f.2) yolu ile bu takibin iptal ettirilmesi gerektiğini söylemek icap etmektedir.
2) Evvelce yapılmiş takipler durur;
Erteleme kararı verilmesinden sonra, durması gereken icra takipleri, (rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipler ve işçi alacakları için haciz yolu ile yapılan takipler dışındaki) 6183 Sayılı Kanuna göre yapılan takipler dâhil olmak üzere tüm takiplerdir. İcra ya da iflas takibinin devamı niteliğinde olan itirazın iptali ve iflas davalarının da, bu hüküm kapsamında kabul edilerek durdurulması gerekmektedir.
3) Bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren
süreler işlemez;
Bu kural, erteleme süresi içinde yapılamayan veya duran takiplere konu olabilecek nitelikteki alacakların tabi bulunduğu zamanaşımı ve hak düflürücü sürelerle ilgilidir. Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip edilebilecek alacaklar ve İİK’in 206. maddesinde birinci sıra alacak olarak belirtilen işçi alacakları bakımından öngörülen zamanaşımı ve hak düflürücü süreler işlemeye devam edecektir.
4) Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip Başlatılabilir veya Başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez;
Erteleme kararından sonra da taşınır, taşınmaz veya ticari işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapılabileceği gibi; bu karardan önce Başlamiş olan bu mahiyetteki icra takiplerine de devam edilmesi mümkündür. Bu nitelikteki takipler için ön görülen işlem yasağı; muhafaza tedbirleri ile satıştır.
Diğer bir ifade ile bu takiplere devam edilmekle birlikte; takip nedeniyle muhafaza tedbiri alınamayacağı gibi rehinli malın satışı da yapılamaz. Haklar dengesinin korunması yönünden; erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler için teminat gösterme
zorunluluğu kabul edilmiştir.
5) İİK’in 206. maddesinin birinci sırasında yazılı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir:
Adi ve rehinli alacakların sırasını belirleyen İİK’in 206. maddesinde, işçilerin, ifl iliflkisine dayanan alacaklarının birinci sıraya kaydı gereken alacaklar olduğu belirtilmiştir. Bu nitelikteki alacaklar için haciz yolu ile icra takibi yapılabileceği hükme bağlanmak suretiyle; bu alacaklara rehinle temin edilmiş alacaklara göre daha fazla bir koruma getirilmiş durumdadır. Zira, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan icra takiplerinde muhafaza tedbiri alınması ve rehinli malın paraya çevrilmesi mümkün olmadığı halde, işçi alacakları için böyle bir sınırlama yoktur. (ATALAY, Bankacılar Dergisi, Sayı:47, sh. 96)
X. ERTELEME SÜRESİ:
Erteleme süresi azami bir yıldır. (İİK m.179/b.,f.4) Erteleme süresinin azami bir yıl olduğu hükme bağlandığından; bu sürenin bir yıldan az olarak belinlenmesi mümkün ise de; bir yıldan uzun bir süre olarak belirlenmesi yasa maddesine aykırıdır. Bu süre, kayyımın verdiği raporlar dikkate alınarak mahkemece uygun görülecek süreler ile uzatılabilir; ancak uzatma süreleri toplamı dört yılı geçemez.
Bu şekillde; uzatma süreleri ile birlikte toplam erteleme süresi (5) yıldır. Uzatma sürelerinin belirlenmesi, bir yıllık üst süreye tabi değildir. Uzatma sürelerinin, azami dört yıllık süre göz önünde tutularak; 6 aylık, bir yıllık veya dört yıllık olarak belirlenmesi mümkündür. (ÖZTEK, age., sh.53)
Mahkemenin kendiliğinden erteleme süresini uzatması mümkün olmayı p; bu konuda borçlu şirketin, kayyımın veya bir alacaklının talepte bulunması gerekir. (ÖZTEK, age., sh.54) Uzatma talebinin, erteleme süresi içinde yapılması şarttır. (Yargıtay 19.
Hukuk Dairesinin 17.11.2005 tarih ve 2005/8275-11316 sayılı ilamı) Erteleme süresinin uzatılabilmesi için iyileştirme ümidinin devam etmesi ve belirlenen uzatma süresinin de iyileştirme planına ve iyileştirmenin başarı şansına uygun olması gereklidir. (ÖZTEK,age.,sh.54) Erteleme kararı Yargıtay tarafından bozulmadığı sürece erteleme süresinin uzatılmasına karar verilmesi mümkündür. Erteleme süresi, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren işlemeye Başlar.