“Alacaklılara Zarar Vermek Kasdı İle Yapılan (Hileli) Tasarruflardan Dolayı» İptâl (İik M. 280) Talih Uyar
İİK m. 280’de malvarlığı, borçlarını ödemeye yetmeyen borçlunun,
alacaklarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm (hileli) tasarruşarın iptale
tâbi olduğu belirtilmiştir.
I- Maddenin kenar başlığında “zarar verme kasdından dolayı iptal”
denilmiş ve maddenin metninde “hileli tasarruşar” deyimine yer verilmemiş
ise de, maddenin içeriğinden, borçlunun geniş anlamda hileli tasarruşarı
nın iptalinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Madde, 1.7.2003 tarihli 4949 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda
bugünkü şeklini almıştır.
II- «Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar
verme kasdıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mâli
durumun ve zarar verme kasdının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya
bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilmelidir.
» (İİK m. 280/I, c:1).
Bu madde uyarınca, borçlunun alacaklarına zarar verme kasdıyla
yapmış olduğu hileli işlemlerin (tasarruşarın) iptal edilebilmesi için;
a) Borçlunun malvarlığı, borçlarını ödemeye yetmemelidir.
b) Borçlu, alacaklılarına zarar verme (mal kaçırma) kasdı ile üçüncü
kişilerle tasarrufta (işlemde) bulunmuş olmalıdır.
c) Borçlunun tasarrufta (işlemde) bulunduğu üçüncü kişiler iyiniyetli
(MK m. 3) olmamalıdır. Borçlunun içinde bulunduğu mâli durumun
(yani; borçlunun malvarlığının borçlarını karşılamadığının) ve alacaklıları
na zarar verme kasdının, borçlu ile işlemde bulunan üçüncü kişilerce
bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emareler (karineler) olmalıdır.
Yani, borçlu ile işlemde bulunan üçüncü kişi, borçlunun kasdını biliyor
olmalıdır.
Borçlunun, alacaklılarına zarar verme kasdı ile yaptığı (hileli) tasarruşarı
n iptal edilebilmesi için; az önce belirttiğiniz emarelerin (karinelerin)
varlığı davacı -alacaklı tarafından her türlü delille- özellikle; yaşam
deneyi kuralları ile, hayatın olağan akışı ile - ispat edilebilir. Burada «tam
ispat» aranmayıp, «yaklaşık ispat» kuralları ile yetinilir.
Yüksek mahkeme, buraya kadar belirttiğimiz -yani; İİK m. 280/I kapsamı
ndaki- konularla ilgili olarak;
• «Dava konusu lokantayı borçludan satın alan üçüncü kişinin, lokantanı
n icar (kira) bedellerinin lokantanın önceki maliki takip borçlusuna
ödenmesine sessiz kalmasının, kendisinin kötüniyetli ve satışın muvazaalı
sayılmasına neden olacağını”
• «Tasarrufa konu lokantayı borçludan satın alan üçüncü kişinin, burası
nı tekrar borçlunun babasına -kira bedellerini bizzat almadan- kiralaması
halinde iyiniyetli sayılmayacağından mahkemece verilen iptal kararı
nın isabetsiz sayılmayacağını”
• «Taşınmaz devrinin, bedel karşılığı değil borca karşılık ödeme maksadı
yla yapılmış olması ve taşınmazı devralan üçüncü kişinin borçlunun
ekonomik durumunu bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olması halinde,
İİK 279/2 ve 280/I uyarınca devrin iptaline karar verilmesi gerekece-
ği”
• «Borçlular ile işlemde bulunan üçüncü kişi şirketin bir kısım ortakları
arasında akrabalık ilişkisinde bulunması halinde, İİK 280/I ve II uyarı
nca, borç tarafından davalı üçüncü kişiye yapılan devir işleminin iptaline
karar verilmesi gerekeceğini”
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun ‘iş
arkadaşı/ ticari ilişkisi bulunan kişi’ olması halinde, bu kişinin borçlunun
içinde bulunduğu mâli durumu ve alacaklılarına zarar verme kasdı-
nı bilmesi gereken konumda bulunduğunda borçlu ile kişi arasındaki işlemin
-İİK 280/I ve II uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «Davalı borçlunun konkordato talebinin (ekonomik durumunun) di-
ğer davalı üçüncü kişi tarafından bilinmiyor olması halinde mahkemece
-İİK 280/I uyarınca tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «İİK’nun 280 (ve 278/III-1.) maddelerinin uygulandığı durumlarda
tasarruf konusu taşınır ya da taşınmazlara değer tesbitine gerek bulunmadığı
nı”
• «İptal davasına konu olan ‘ev’ ve ‘araç’ın, borçlu tarafından üçüncü
kişilere satılmış olmalarına rağmen, bunların borçlunun elinde bulunup,
borçlu tarafından kullanılıyor olmaları halinde, davalı üçüncü kişilerin
iyiniyetli sayılamayacakları ve kendilerine yapılan tasarrufun İİK 280
uyarınca iptali gerekeceğini”
• «Dava konusu markayı, borçlu şirketten devir (satın) almış olan
üçüncü kişi şirket ile borçlu şirketin ortaklarının ve temsilcilerinin aynı
2334 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
kişiler ve kardeş olmaları halinde, davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu
ve alacaklılarını ızrar kasdını bildiği farzedilerek yapılan satış işleminin
-İİK 280/I uyarınca iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «Aynı köyden oldukları iddia edilen davalılar arasındaki yakın ilişkinin
araştırarak davalı üçüncü kişinin diğer davalı borçluların aciz halinde
bulunup bulunmadığını bilip bilmediğini araştırılarak iyi niyetli de-
ğilse davanın İİK 280 uyarınca kabulüne aksi takdirde reddine karar verilmesi
gerekeceğini”
• «Davalının, borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişi olmaması -dördüncü
kişi olması- halinde, hakkında İİK’in 278. maddesinin değil, İİK
282. maddesi vasıtasıyla İİK’in 280. maddesinin uygulanacağını, bu durumda
‘bu davalının kötüniyetli olduğuınun davacı alacaklı tarafından
kanıtlanması halinde lehine yapılan tasarrufun iptali gerekeceğini”
• «İşlem tarihinden itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya
işas yoluyla takip yapılmış olması koşuluyla İİK 280 uyarınca tasarrufun
iptaline karar verilebileceğini”
• «Davalı (borçlu) kooperatiŞn, davacıya olan kesinleşmiş borcunu
ödemeden ortaklarına tapuda devir yapması ve borcunu ödememesinin
iyiniyetli bir davranış olarak kabul edilemeyeceğini, kooperatiŞn ortakları
olan diğer davalılar ‘borcun varlığını’ bilmesi gereken kişilerı olmaları
nedeniyle borçlu kooperatiŞn bu kişilere yapmış olduğu tasarrufun İİK
280 uyarınca iptali gerekeceğini”
• «Cevap dilekçesinde ‘müvekkilinin borçluyu tanıdığını, ekonomik
durumunun kötü olduğunu bildiğini, dava konusu bağımsız bölümü bedelini
ödeyerek iyiniyetle satın aldığını beyan etmiş olan davalı vekilinin,
bu beyanı çerçevesinde ‘borçlu B’nin ekonomik durumu hakkında bilgi
sahibi olduğu halde taşınmazını ondan satın almasının’ İİK 280/I uyarınca
iptal nedeni olduğunu”
• «Satışın kısa aralıklarla yapılmış olmasının, satın alan kişinin (kişilerin)
değil, olsa olsa onlara satan kişinin kötüniyetli olduğunu göstereceğ
ini”
• «Borçlu ile dördüncü kişi arasında hukuki ve Şili organik bağ bulunması
halinde, borçlunun alacaklıyı ızrar kastıyla hareket ettiği, tasarrufun
da bu amaçla yapıldığının ve dördüncü kişinin de borçlunun kastı
nı bilerek dava konusu taşınırı/taşınmazı devraldığının ve iyiniyetli olmadığı
nın kabulü gerekeceğini”
• «Borçlu ile hukuki işlemde bulunan üçüncü kişinin borçlunun muhasebecisi
olması halinde, borçlunun mali durumunu ve alacaklılarına
zarar verme kastını bilmesi gereken kişi konumunda olduğundan, borçlu
ile üçüncü kişi arasındaki işlemin İİK 280/I uyarınca iptaline karar verilmesi
gerekeceğini”
Alacaklılara Zarar Verme Kastı • Talih Uyar 2335
• «İİK 278-280’de iptal edilebilecek tüm tasarruşarın sayılarak belirtilmemiş
olduğunu, bunların tayinin hakimin takdirine bağlı olduğunu,
dava dilekçesinde İİK’nun 278, 279 ve 280. maddelerinden hangisine dayanı
ldığının belirtilmesinin zorunlu olmadığını, dilekçede bu maddelerden
birisi gösterilmiş olsa bile mahkemenin bununla bağlı olmadığını”
• «Borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin ‘borçlunun zarar
verme kastını bildiğine’ dair dosyada bir delil bulunmadığından, İİK 280
uyarınca (da) yapılan işlemin iptaline karar verilemeyeceğini”
• «İİK 280/I uyarınca ‘borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve
zarar verme kastının işlemin diğer tarafı olan üçüncü kişi tarafından bilindiğ
i ya da bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu isbat edilmedikçe,
yapılan tasarrufun iptaline karar verilemeyeceğini”
• «Dava konusu taşınmazı borçlunun sattığı kişiden satın almış olan
dördüncü kişi hakkındaki iptal isteminin kabul edilebilmesinin, ‘borçlunun
mal kaçırma amacıyla taşınmazı sattığını bilerek taşınmazı satın aldığı
nın isbatına bağlı olduğunu, satın aldıktan sonra dairede bulunan kişinin
oturmasına muvafakat edilmesinin tek başına satın alanın kötüniyetini
isbata yeterli olmayacağını”
• «Borçlu şirketin kamyonetini satın almış olan üçüncü kişi cevabında
‘şirket ortaklarından birinin kardeşi olduğunu, şirketin zor duruma
düşmesi nedeniyle borç verdiğini, şirkete ait kamyoneti satın aldığını ...’
bildirmiş olmakla, borçlunun durumunu bildiğini açıkça ortaya koymuş
olduğundan, kendisine yapılan tasarrufun İİK 280/I uyarınca iptali gerekeceğ
ini”
• «‘Borçlunun alacaklılarından mal kaçırma amacını’ bildikleri isbatlanamayan
ve borçlu ile doğrudan tasarrufta bulunmayan dördüncü kişiler
aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini”
• «Borçlunun eşi ile oğlunun işlemde bulunduğu dördüncü kişilerin
borçlu ve diğer davalılarla aynı yerde oturuyor olmaları halinde alacaklı-
nın borçluya ait iş yerinde kaza geçirdiğini ve borçlunun durumunu bile
bilecek durumda olmaları nedeniyle İİK 280 uyarınca davaya konu tüm
tasarruşarın iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «Cevap dilekçesinde ‘borçlu şirketin ödeme güçlüğüne düştüğünü,
temlik işlemlerini kendilerine bu yüzden yapıldığını’ açıklamış olan davalı
nın, borçlunun ödeme güçlüğü içine düştüğünü, iyiniyetli bir tacirden
beklenilmeyecek tasarruşarla malvarlığını eksilttiğini bildiğini ikrar etmiş
sayılacağını, kendisine yapılan tasarruf batıl olup iptali gerekeceğini”
• «Davalı üçüncü kişinin cevap dilekçesinde ‘borçlunun şirketin ödeme
kabiliyetini kaybettiğini, borca batık olduğunu bildiğini’ kabul etmiş
olması ve dinlenen davalı tanıklarının da bu durumu tehdit etmesi nedeniyle
dava konusu tasarrufun İİK 280/I uyarınca iptaline karar verilmesi
gerekeceğini”
2336 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
• «İİK 280/I maddesinde bahsedilen maksadın ‘borçlunun durumunun
borçlu ile ilişkide bulunan kişi tarafından bilinmesi veya bilinebilecek
durumda olması’ olduğunu”
• «Davalı, davacı bankaya keŞl sıfatıyla kredi borçlusuyken iyiniyetli
bir şahıstan ve basiretli bir tacirden beklenemeyecek iş ve işlemlerle mevcudunu
eksiltmek maksadıyla kurucusu olduğu vakfa devir yapıp muvazaalı
tasarruşarda bulunduğundan, bu tasarruşarın İİK 280 uyarınca iptaline
karar verilmesi gerekeceğini”
• «Tasarrufun bedel karşılığı değil, borçlunun borcuna karşılık ödeme
maksadıyla yapıldığı, üçüncü kişinin yapılan bu tasarruşa borçlunun
mevcudunu eksilttiğini bildiği veya bilmesi gerektiğinden, olayda İİK’in
280/I maddelerinde iptal koşullarının gerçekleşmiş olduğunu”
• «Borçlu ile taşınmazı ondan satın alan üçüncü kişi şirket arasında
‘organik bağ’ bulunması halinde, üçüncü kişinin iyiniyetli kabul edilemeyeceğ
ini ve üzerinde on yıllık kira şerhi bulunan taşınmazın satın alınması
nın hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğini”
• «Bankadan «müşterek borçlu ve müteselsil keŞl» sıfatıyla, borçlu
birlikte kredi alan üçüncü kişinin, borçlunun mal kaçırmasından biliyor
farzedileceğini”
• «Borçlu tarafından üçüncü kişiye devredilen taşınmazlardan birinde
halen borçlunun oturuyor olması, diğerinin kirasının ise borçlu tarafı
ndan alınıyor olması halinde, davalı üçüncü kişinin, borçlunun mal kaçı
rma amacını bildiğinin kabulü gerekeceğini”
• «Tasarrufun iptali davası devam ederken ve alacaklının koydurdu-
ğu tedbir ve ihtiyati haciz tapu kaydında mevcut iken ve yine bu bilgiler
satışa ilişkin akit tablosunda açıkça yer almakta iken, davalı üçüncü kişilerin
taşınmazın ve borçlunun durumunu, kendilerine taşınmazı satan
kişinin borçlunun annesi olduğunu bilmediklerinin kabul edilemeyeceğini
ve davalıların ‘iyiniyetli olduklarına’ dair savunmalarına itibar edilemeyeceğ
ini”
• «Dava konusu ‘ev’ ve ‘araç’, üçüncü kişiye satılmış olmasına rağmen
halen borçlunun elinde bulunuyor olmalarının, davalı konumundaki,
borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişilerin iyiniyetli olmadığını
göstereceğini”
• «Takip konusu alacağı ödeyecek malvarlığı bulunmadığını bildiren
borçludan iptal konusu taşınmazı alacağına mahsuben satın alan 3. kişi
alacaklının mal kaçırma kasdını bildiği kabul edileceğini”
• «Davalının, taşınmazda paydaş olan diğer davalının eşinin dayısı olması
nedeniyle, İİK’in 280. maddesinde hükme bağlanan butlan halinin
olayda gerçekleştiğinin kabulü gerekeceğini”
• «Alım satım işleminin taraşarının aynı ilçeden olması, dava dışı
borçlunun satışta vekaleten işlem yapması, davalıların birbirlerini tanı-
Alacaklılara Zarar Verme Kastı • Talih Uyar 2337
yan kişiler olmaları halinde, İİK 280/I uyarınca borçlu ile işlemde bulunan
kişilerin ‘borçlunun mevcudunu eksilttiğinin kendilerince bilinebilir
olduğu’nun kabulünü gerektireceğini”
• «Taşınmazın kısa sürede el değiştirmiş olması ve taşınmazda halen
borçlunun boşandığı eşinin oturmasının tasarrufun ‘alacaklılardan mal
kaçırmak amacı ile yapıldığını’ göstereceğini”
• «Borçlu şirketin tüm hisselerini devralan kişilerin iyiniyet iddiasında
bulunamayacakların”
• «Borçlu şirketin ödeme kabiliyetini kısmen veya tamamen kaybetti-
ğini, iyiniyetli bir kişiden veya basiretli bir tacirden beklenemeyecek tasarruşarla
mevcudunu eksilttiğini ve ‘kendisinin de borçlunun bu durumunu
bildiğini’ belirten üçüncü kişiye yapılan tasarruşarın İİK 280/I
uyarınca iptali gerektiğini”
• «Borçlunun malvarlığını davalı bankaya yakın tarihte satmış olması,
borçlu ile banka arasında önemli kredi ilişkisinin bulunması karşısında,
basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken bankanın, borçlunun bu
durumunu bilmesi asıl olup, böyle olunca da, İİK’nun 280. maddesindeki
koşulların olutuğunun kabulü ile tasarrufun iptali gerekeceğini”
• «Her ne kadar tüzel kişiler arasında akrabalık ilişkisi olmaz ise de
tüzel kişi arasında organik bağ (devreden ve devralan şirketin ortakları
arasında yakın akrabalık) bulunması halinde, malvarlığını devralan tüzel
kişinin iyiniyetli olmadığı kabul edilerek, aralarında yapılmış olan tasarrufun
İİK 280 uyarınca iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «Dava konusu benzin istasyonunun satış bedeli ile rayiç değeri arası
nda fahiş bir fark bulunmaması halinde İİK 278/III-2’deki koşulun gerçekleşmemiş
olacağını, ancak devredilen taşınmaz “ticari işletme” niteli-
ğinde olduğundan, İİK 280/III uyarınca davalıya kanunda yer alan karineyi
çürütme olanağının tanınıp, sunacağı deliller çerçevesinde karar verilmesi
gerekeceğini”
• «Davalıların, borçlularla doğrudan hukuki ilişkide bulunan kişiler
olmamaları halinde, haklarında İİK 278. maddesinin değil İİK 280. maddesinin
uygulanacağını”
• «Davaya konu kooperatif hissesini borçludan devralan üçüncü kişinin,
borçlunun eşinin yakın arkadaşı üçüncü kişiye devretmiş olması halinde,
üçüncü kişinin dosya kapsamına göre borçlunun borca batık durumda
olduğunu bilmesi gerektiğinden, mahkemece yapılan devir işleminin
iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «İİK 280’e göre açılan iptal davalarında, ‘davalıların kötü niyetli oldukları’
nın davacı alacaklı tarafından isbatı gerekeceğini”
• «Ödeme gücünü yitiren borçlunun iyiniyetli kimseden ya da basiretli
bir tacirden beklenilmeyecek tasarruşarla mevcudunu eksiltmesi,
üçüncü kişinin de bu durumu bildiği veya bilmesi gereken hallerde tasar-
2338 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
rufun iptali gerekeceğini; üçüncü kişinin ‘durumu bilmesi gerektiği’ hususunun
olayların normal akışına bakılarak, mevcut Şili karinelere göre
mahkemece takdir ve tayin edileceğini”
• «Ödeme kabiliyetini kaybettiğini bildiği borçludan, taşınmazını gerçek
değerinin altında satın alan üçüncü kişi aleyhine açılan iptal davası-
nın kabulü gerekeceğiniı
• «Taşınmazı satın alan kişinin borçlu şirketin koordinatörünün eşi
olması durumunda bu kişinin borçlu şirketin ödeme kabiliyetini kısmen
de olsa kaybettiğini bilmediği bilmesi gerektiğinden iyiniyetli kabul edilemeyeceğ
ini”
• «Borçludan hacizli traktörü satın alan aynı köy halkından olan alı-
cının, borçlunun kötüniyetini bilmediğinin kabul edilmesinin, hayatın
olağan akışına uygun düşmeyeceğini”
• «Borçlunun, malvarlığının bir kısmını -bir kooperatifteki hissesini -
kendisinden alacaklı olan kişiye alacağına mahsuben devretmesinin, «iyiniyetli
bir kişiden ve basiretli bir tacirden beklenemeyecek bir davranış»
olup, İİK 280/I. uyarınca iptale tâbi olduğunu”
• «Hakkında işas kararı verilmiş olan borçlunun, hissedar olduğu taşı
nmazdaki hissesini diğer paydaşa satmayı vaad etmesinin -lehine vaadde
bulunulan diğer paydaşın iyiniyetli sayılması hayatın olağan akışına
uygun düşmeyeceğinden- İİK 280/I uyarınca iptale tâbi olacağını”
• «Taşınmazlarını doğrudan doğruya annesine devretmeyen fakat
bunları ahnesinin neredeyse sermayesinin tamamına sahip olduğu şirkete
devreden borçlunun bu işlemlerinin iptale tâbi olduğunu”
• «Borçlu hakkında konkordato mühleti verildiğinin ilanından sonra,
borçlu tarafından yapılan tasarruşarın iptale tâbi olduğunu”
• «Mahkemece ipotek işleminin iptali için, «ipotekli alacaklının kötüniyetli
olduğu»nun, davacı tarafından isbat edilmesi gerekeceğini”
• «İİK 280’e dayanan iptal davalarında, «taraşar arasında yakın ilişki»
olup olmadığının ve üçüncü kişilerin borçlunun mal kaçırma amacıyla
hareket edip etmediğini bilip bilmediklerinin araştırılması gerekeceğini”
• «Davaya konu satışın, alacaklı bankaca hesabın katından önceki
aya rastlaması durumunda, borçluların mevcutlarını azaltmaya yönelik
tasarrufta bulunduklarını kabul etmeleri gerekeceğinden, alıcı davalı şirket
ortaklarının, borçlularla olan yakınlıkları dolayısıyla bu durumu bildiklerinin
varsayılması gerekeceğini”
• «Borçlu tarafından oğula yapılan temliklerde, İİK 280/III’deki karinerin
aksinin -yani; «iyiniyetli olduğu» hususunun- oğul tarafından isbat
edilmesi gerekeceğini”
• «Gerçek değerinden çok fazla -yaklaşık üç misli- bedelle taşınmazı
satın alan üçüncü kişinin bu davranışının hayatın olağan akışına uygun
düşmeyeceği bu nedenle taraşar arasında “inançlı sözleşme” olduğunun
Alacaklılara Zarar Verme Kastı • Talih Uyar 2339
kabulüyle -İİK 280/I, II- satış işleminin iptaline karar verilmesi gerekece-
ğini”
• «Cevap dilekçesinde «borçlunun tediye kabiliyetini bildiğini» ikrar
eden davalı üçüncü kişiye yapılan ivazlı tasarrufun iptali gerekeceğini”
• «Davalı ve aracı satın alan şirketin ortakları ile aracı satan borçlu
şirket ortaklarının aynı kişiler ve yakın akrabalar olması (organik bağ) sebebiyle
borçlu şirketin ödeme güçlüğü içine düştüğünü, mallarını kaçırdığı
nı bildikleri farzedileceğini, bu durumda yapılan satışın İİK 280/I-II
uyarınca iptali gerekeceğini”
• «Borçlu ile lehine tasarruf, yapılan kişinin -İİK m. 278’de belirtilen
derecede akraba olmamaları halinde, lehine tasarruf yapılan kişinin kötüniyetli
olduğu ispatlanmadıkça tasarrufun iptaline karar verilemeyceğini”
• «Borçlunun, «muvazaalı olarak kardeşine borçlanıp kendisi hakkında
takip yaptırıp, taşınmazlarını haciz ettirmesi» işleminin iptal davasına
konu edebileceğini”
• «Üçüncü el durumundaki davalı tapu maliklerinin, tapu kaydına
dayanarak -henüz tapuya işas şerhi yazılmadan- taşınmazı satın almış
olmaları halinde, onların kötüniyetli olduklarının, davacı tarafça isbatı
gerekeceğini”
• «Borçlu ortağın limited şirketteki hissesini devir alan diğer ortağın
borçlunun «alacaklılarına zarar kasdıyla hareket ettiğini» bildiğinin farzedileceğ
ini”
• «Haciz tarihinden kısa bir süre önce, borçlunun ortaklıktaki payını
üçüncü kişiye devir etmesinin, iptale konu olabileceğini”
• «Borçludan taşınmazı satın alan üçüncü kişi ile bunun taşınmazı
devir ettiği kişinin aynı şirkete ortak bulunmaları halinde, davalılar arası
nda «organik bağ»ın varlığının -ve dolayısı ile muvazaanın- kabulü gerekeceğ
ini”
• «Borçlunun, ortak olduğu işyerindeki hissesini, ortağının oğluna
devretmesi halinde, işyerini devralan davacı 3. kişinin, borçlunun «alacaklı
larını zarara sokmak kasdiyle hareket etmiş olduğunu» bilmediğini
ileri süremeyeceğini”
• «Olayların akışından, üçüncü kişinin «borçlunun varlığını eksiltmek
amacı ile işlemde bulunduğunu» bildiği ya da bilmesinin gerektiği durumlarda,
iyiniyet iddiasında bulunamayacağını”
belirtmiştir.
III- Kanun koyucu, İİK m. 280’de, alacaklıya düşen ispat yükünü kolaylaştı
rmak amacı ile iki karine koymuştur:
a) Birinci karine borçlunun yakın hısımları ile yaptığı hileli işlemlerde,
«borçlu aleyhine» konulmuş olup; «borçlu ile tasarrufta (işlemde) bu-
2340 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
lunan üçüncü kişinin, borçlunun karısı veya kocası, usul (üstsoyu) veya
füruu (altsoyu) ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri
(kayın) hısımı, evlât edineni veya evlatlığı ise borçlunun alacaklılarına zarar
verme kasdını bildiğinin farzedileceği» İİK m. 280/II’de öngörülmüştür.
Borçlu ile tasarrufta (işlemde) bulunan ve borçlunun yakın hısımı
olan üçüncü kişi, bu karinenin aksini -yani; borçlunun alacaklılarına zarar
verme kasdı ile hareket etmediğini- ancak İİK m. 279/II’ye göre ispat
edebilir.
Yüksek mahkeme, İİK m. 280/II’de öngörülen bu karine ile ilgili olarak;
• «Davalı üçüncü kişinin diğer davalı borçlunun amcası (ya da yeğeni)
olması halinde, üçüncü kişinin (amcanın) borçlunun (yeğeninin) yapmı
ş olduğu tasarruşarı ‘alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığını’ bilmesi
gerekeceğinden, borçlu ile amcası arasındaki tasarrufun İİK 280/I
uyarınca iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun ‘kuzeni’
olması halinde, bu kişinin borçlunun içinde bulunduğu mâli durumu
ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken konumda bulunduğ
undan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin -İİK 280/I ve II uyarı
nca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun
‘eniştesi’ olması halinde, bu kişinin borçlunun içinde bulunduğu mâli
durumu ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken konumda
bulunduğundan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin -İİK 280/I ve II
uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «Borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin ‘kardeş’ olmaları
nedeniyle, davalı üçüncü kişinin borçlunun içinde bulunduğu mali durumu
ve alacaklılarına zarar verme kastını bilemeyeceğini kabul etmenin
hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğinden, borçlu ile kardeş arası
ndaki işlemin -İİK 280/I ve II uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceğ
ini”
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun ‘babası’/‘
annesi’ (ya da ‘kızı/oğlu’) olması halinde, bu kişinin borçlunun
içinde bulunduğu mâli durumu ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi
gereken konumda bulunduğundan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin
-İİK 280/I ve II uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun ‘görümcesi’
olması halinde, bu kişinin borçlunun içinde bulunduğu mâli
durumu ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken konumda
bulunduğundan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin -İİK 280/I ve II
uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
Alacaklılara Zarar Verme Kastı • Talih Uyar 2341
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun ‘bacanağı
olması halinde, bu kişinin borçlunun içinde bulunduğu mâli durumu
ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken konumda bulunduğ
undan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin -İİK 280/I ve II uyarı
nca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun
‘kardeşinin kayınpederi’ olması halinde, bu kişinin borçlunun içinde bulunduğ
u mâli durumu ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken
konumda bulunduğundan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin -İİK
280/I ve II uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun
‘yengesi’ olması halinde, bu kişinin borçlunun içinde bulunduğu mâli durumu
ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken konumda bulunduğ
undan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin -İİK 280/I ve II uyarı
nca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun ‘kayı
nvalidesi’ olması halinde, bu kişinin borçlunun içinde bulunduğu mâli
durumu ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken konumda
bulunduğundan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin -İİK 280/I ve II
uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «İİK’in 280. maddesinde sözü edilen ‘davalılar arasındaki akrabalık,
yakın arkadaşlık, ticaret ortaklığı ve bunun sonucu olarak davalıların
alacaklıları ızrar kastıyla hileli tasarrufta bulundukları’ ileri sürülüp kanı
tlanmadıkça, mahkemece tasarrufun iptaline karar verilemeyeceğini”
• «Borçlunun teyzesi olan davalı üçüncü kişinin, bu yakın akrabalık
nedeniyle borçlunun mali durumunun ve onun mal kaçırmak kastıyla
hareket ettiğini bildiğinin kabul edilmesi gerekeceğini”
• «İİK’in 280. maddesinde borçlunun yakın hısımları aleyhine bir karinenin
öngörülmüş olduğunu, bu karineye göre maddede saptanan derecede
yakınlığı bulunanların, borçlunun zarar verme kastını bildiğinin
varsayıldığını”
• «Borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişilerin yakın akraba
olmaları, tüm satışların kısa zaman aralıkları ile yapılmış olması, taşınmazlar
üzerinde çok sayıda ipotek ve hacizlerin bulunması halinde, borçlu
ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişilerin iyiniyetinden söz edilemeyeceğ
ini, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak kastıyla hareket etti-
ğinin bu kişilerce biliniyor olmasının kabulü gerekeceğini”
• «Davalının ölen kocası ile borçlunun karısının kardeş olmaları halinde,
bu davalının borçlunun durumunu (mal kaçırma kastını) bilebilecek
durumda olması nedeniyle, mahkemece yapılan tasarrufun iptaline
karar verilmesi gerekeceğini”
2342 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
• «‘Borçlu’ ile ‘kayınpederi’ ve ’kızı’ arasında yapılmış olan işlemin (tasarrufun),
İİK 280/II uyarınca -bu kişilerin, «borçlunun, alacaklılarına
zarar verme kasdıyla hareket ettiğini» bilmesi gereken kişilerden olmaları
nedeniyle- iptali gerekeceğini”
• «Kısa aralıklarla akrabalar arasında yapılan tasarruşarın kötüniyetle
yapılmış olduğu kabul edilerek İİK 278/III-1 uyarınca iptale tabi oldu-
ğunu”
• «Davalı borçlu ile ondan taşınmazı satın alan diğer davalı üçüncü
kişi karı-koca olduklarından, borçlunun alacaklılarından mal kaçırdığını
ve dolayısıyla onlara zarar verme kastıyla hareket ettiğini diğer tarafın bilebilecek
durumda bulunması nedeniyle İİK 280/II uyarınca yapılan işlemin
iptali gerekeceğini”
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun ‘eski
gelini’ olması halinde, bu kişinin borçlunun içinde bulunduğu mâli durumu
ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken konumda bulunduğ
undan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin -İİK 280/I ve II uyarı
nca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun ‘boşandığı
eşi’ olması halinde, bu kişinin borçlunun içinde bulunduğu mâli
durumu ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken konumda
bulunduğundan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin -İİK 280/I ve II
uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «Borçlu ile işlemde bulunmuş olan davalı üçüncü kişi, ‘borçlunun
amcasının oğlu’ olması nedeniyle, onun içinde bulunduğu mali durumu
ve alacaklılarına zarar verme kastını bilmesi gereken konumda bulundu-
ğundan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin iptaline karar verilmesi gerekeceğ
ini”
• «Boşanmadan önce davalı borçludan dava konusu dubleks dairenin
ı hissesini devralmış olan eşinin ‘borçlunun aciz içerisinde olduğunu ve
mevcutlarını eksilttiğini bilebilecek durumda olması nedeniyle, İİK 280/I
uyarınca borçlunun boşandığı eşine yaptığı tasarrufun iptaline karar verilmesi
gerekeceğini”
• «Davalılardan ikisinin borçlunun kardeşi, diğer bir davalı ise borçlunun
çalıştığı şirketin ortağının akrabası olması durumunda, davalıların
borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişiler konumunda olması
nedeniyle, kendilerine yapılan tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceğ
ini”
• «Borçlunun tasarrufta bulunduğu kişilerin, onun ‘eşi ve oğlu’ olması,
bunların tasarrufta bulunduğu diğer davalıların (dördüncü kişilerin)
da borçlu ve diğer davalılarla aynı yerde oturmaları ve davacı alacaklının
borçluya ait işyerinde kaza geçirdiğini ve borçlunun durumunu bilebilecek
durumda olmaları nedeniyle İİK 280 uyarınca davaya konu tüm tasarruşarı
n iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
Alacaklılara Zarar Verme Kastı • Talih Uyar 2343
• «Sıhri (kayın) hısımlığının eşlerden biri ile diğerinin kan hısımları
arasında karşılıklı olarak kurulan bir bağ olup, boşanma ile bu hısımlı-
ğın ortadan kalkmayacağını”
• «Tüm satışların hemen hemen birer aylık zaman dilimi içerisinde
gerçekleştirilmiş olması ve vekil olarak hareket eden kişinin borçlunun
kardeşi olması karşısında dört adet taşınmazın sonuçta davalı elinde toplanması
nı sağlayan bu işlemlerden davalıların haberdar olduklarını ve
borçluların mal kaçırma amacıyla hareket ettiklerini bildiklerinin kabulü
gerekeceğinden, davalılara yapılan tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceğ
ini”
• «Taşınmazı satın alan kişi, borçlu satıcının ‘amcasının resmi nikahlı
olmayan karısı olması nedeniyle, borçlunun durumunun, yapılan işlemin
niteliğini bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olduğundan İİK
280/I uyarınca yapılan tasarrufun hükümsüz olduğunu”
• «Borçlu ile işlemde bulunan diğer davalı arasında kayınpeder-damat
ilişkisi bulunması nedeniyle, borçlunun iyiniyetli bir şahıstan beklenmeyecek
tasarruşarla mevcudunu eksilttiği ve üçüncü kişinin bu durumu
bilmesi gerektiğinden, mahkemece dava konusu tasarrufun iptaline
karar verilmesi gerekeceğini”
• «Borçlunun yakını olan diğer davalının, onun mal kaçırma amacını
bilebilecek konumda olması nedeniyle, mahkemece ona yapılan tasarrufun
iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «İİK’in 280. maddesi uyarınca tediye kabiliyetini kısmen veya tamamen
kaybetmiş borçlunun iyiniyetli bir şahıstan beklenilmeyecek tasarruşarla
mevcudunu eksilttiği ve 3. şahsın muamelenin mahiyetini bildiği
hallerde tasarruf batıl olup, 3. fıkra hükmüne göre de 3. şahsın ‘borçlunun
usul veya füruu vs. olması’ halinde, muamelenin mahiyetini bildiğinin
karine olarak kabul edileceğini”
• «Borçlu tarafından, eşinin vekiline yapılan satışta, vekilin iyiniyet
iddiasında bulunamayacağını”
• «Borçlu ile yakın akrabası arasındaki işlemde -İİK 278’deki- 2 yıllık
sürenin geçmiş olması halinde, davacının İİK 280/II’de öngörülen koşulları
n gerçekleştiğini isbat etmesi halinde «tasarrufun iptaline» karar verilmesi
gerekeceğini”
• «Borcun doğumundan sonra borçlunun eşi ile “anlaşmalı boşanma”
çerçevesinde dava konusu taşınır ve taşınmaz malların eşine devretmesinin,
“alacaklıdan mal kaçırma” amacına- yönelik sayılacağı ve dava devam
ederken, davalı borçlu başkası ile evlenmiş olsa dahi ve iptale tâbi
olacağını”
• «Borçlunun, karısının kardeşine taşınmazını devir ettikten yedi gün
sonra alacaklısına çek keşide etmesi halinde yaptığı devrin muvazaalı sayı
lacağını”
2344 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
• «Borçlu babanın, alacaklı oğluna zarar vermek kasdıyla,sahip oldu-
ğu taşınmazları ikinci karısı ile bu karısından olma oğluna devri işleminin
«iyiniyetli bir kişiden beklenilmeyecek tasarruf» niteliğinde sayılacağı
ve alacaklıya karşı hükümsüz olacağını”
• «Borçlunun, mallarını alt ve üst soyuna aktarmasının, iyiniyetli olmadığı
nı göstereceğini”
• «Borçlunun, alacaklıların takibinden kaçırmak kasdı ile, üçüncü kişideki
alacağını kızına devretmesinin iptal davasına konu olabileceğini”
belirtmiştir.
b) İkinci karine borçlunun, ticari işletmesini ya da işyerindeki ticari
mallarını üçüncü kişilere devretmesi ile ilgili olup; «borçlunun ticari işletmesinin
ya da işyerinde bulunan ticari mallarının tamamını veya önemli
bir kısmını borçludan devir veya satın alarak işyerini işletmeye başlayan
yahut bu malların bir kısmını borçludan almakla beraber, işyerini sonradan
işgal eden üçüncü kişinin, borçlunun alacaklılarına zarar verme kasdı
nı bildiği ve borçlunun da bu hallerde alacaklılarına zarar verme koşulu
ile hareket ettiği» kabul edilir.
Bu karine, ancak iptal davası açan alacaklıya sözü geçen devrin, satı
ş veya ticari işletmenin (işyerinin) terk edildiği tarihten en az üç ay önce
durumun yazılı olarak bildirildiği veya ticari işletmenin bulunduğu
yerde görülebilir levhaların asılmasıyla birlikte ticaret sicili gazetesiyle,
bu mümkün olmadığı taktirde, bütün alacaklıların öğrenmelerini temin
edecek şekilde münasip vasıtalarla ilân olunduğu ispat edilerek çürütülebilir
(İİK m. 280/III)
Başka bir deyişle, kanun koyucu İİK m. 280/III’de «tacir olan borçlular
için» özel bir durum öngörerek, bu halde, gerek «borçlunun alacaklı-
larına zarar verme kasdını» ve gerekse üçüncü kişinin «bu kasdı bildiklerini
» farzetmiştir.
Bu hükme göre; borçlu - tacir, «ticari işletmesinin önemli bir kısmını
devretmiş veya satmışsa yahut, işyerindeki ticari mallarının tamamını veya
önemli bir kısmını devretmiş veya satmışsa» alacaklılarına zarar verme
kasdı ile hareket etmiş sayılır.
Aynı şekilde; «borçlunun ticari işletmesinin veya işyerindeki mevcut
ticari mallarının tamamını veya önemli bir kısmını borçludan devir veya
satın alan ve böylece ticari işletmesini veya işyerini sonradan işgal eden
«üçüncü kişinin «borçlunun, alacaklılarına zarar verme kasdını bildiği»
farzedilir.
Kanunun kabul ettiği bu karine ancak iki şekilde çürütülebilir:
• «Borçlu ya da üçüncü kişi, devir, satış veya terk tarihinden itibaren
en az üç ay önce, durumu iptâl davasını açan alacaklıya yazılı olarak bildirdiklerini
» ya da,
Alacaklılara Zarar Verme Kastı • Talih Uyar 2345
• «Borçlu ya da üçüncü kişi, yine devir, satış veya terk tarihinden itibaren
en az üç ay önce, ticari işletmenin bulunduğu yerde, bu durumu
belirten, görülebilir levhalar asmakla beraber ayrıca Ticaret Sicili Gazetesiyle,
bu mümkün olmadığı takdirde, bütün alacaklıların öğrenebilecekleri
şekilde, uygun vasıtalarla ilan ettiklerini» isbat ederlerse, aleyhlerindeki
karineyi çürütebilirler.
Açıklanan bu hükümle, iptâl davalarına konu olabilecek tasarruşar
arttırılmıştır.
Yüksek mahkeme, buraya kadar açıklanan İİK m. 280/III’de öngörülen
bu ‘karine’ ile ilgili olarak;
• «Bir ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamı
nın veya önemli bir kısmının -örneğin; borçlu şirketin tek malvarlığı
olan taşınmazının ya da borçlu şirket adına kayıtlı iki kamyonun veya
borçluya ait bir otobüsün vb. devir veya satışı halinde davalı satın alanları
n, borçlunun ızrar kastını bildiklerinin karine olarak kabul edileceğini;
alacaklı lehine olan bu karinenin aksinin borçlu tarafından kanıtlanması
gerekeceğini”
• «Dava konusu otelin devrinin İİK’nun 280/IV. hükmüne uygun olarak
yapılmamış olması halinde mahkemece verilen «devrin iptaline» ilişkin
kararda isabetsiz bulunmayacağını”
• «Aracın plaka ve hattı ile birlikte satılması halinde, Şoförler ve Otomobilciler
Derneği’nden dava konusu aracın (minibüsün) plaka ve hattı
ile birlikte satış tarihindeki gerçek değerinin ne olduğunun sorulması,
borçlunun sözkonusu araçla ilgili olarak defter tutup tutmadığının ve dolayı
sıyla bir ticari işletmenin devrinin (İİK 280/III) sözkonusu olup olmadığı
nın alınacak sonuca göre İİK’in 278 ve 280. maddeleri ışığında durumun
değerlendirilmesi gerekeceğini”
• «Müşis şirketin, çalışır durumda ve ticari işletmesine dahil fabrikası
nı, bütün makine, alet, edavat, teferruat ve bütünleyici parçaları ile birlikte,
üç yıllık kira bedelini peşin alarak kiraya verip fabrikanın zilyetliğini
devretmesinin İİK 280/III’de bahsedilen «ticari işletmenin devri» niteli-
ğini taşıdığını”
• «Müşisin, satın aldıktan kısa bir süre sonra ve hakkındaki işas davası
devam ederken elden çıkardığı (satıp devrettiği) 51 adet işyerinin ticari
emtiasının önemli bir kısmını teşkil ettiğinden ve müşisin amacı alacaklı
lardan mal kaçırmak ve onları zarara uğratmak olduğundan, kendisinden
taşınmazları satın alan kişilerin -İİK 280/IV uyarınca- müşisin bu
amacını bilerek hareket ettiklerinin kabulü gerekeceğini”
• «İcra ve İşas Kanunu’nun 280. maddesinin son fıkrasının alacaklı
yararına «kötüniyet karinesi»ni düzenlemekte olduğu, bu karine ile, bir
taraftan borçlunun alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiği ve diğer taraftan
da üçüncü kişinin bu kastı bildiği kabul edilerek, alacaklının ispat
külfetinden kurtarılmış olduğunu, ispat yükü kendisinde olan borçlunun
2346 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
bu karineyi çürütecek deliller ortaya koymadıkça, yasal karinenin aksini
kanıtlayacak usulü işlemleri yerine getirdiğini iddia ve ispat etmedikçe,
karinenin alacaklı lehine gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerekeceğini, bir
yatırım şirketi olan borçlu şirketin, ticari işletmesine dair unsurlardan
olan taşınmazlarının önemli bir kısmını devretmesi halinde, bunu kanunda
belirtilen usul ve yollarla alacaklısına bildirmek ve onu bu durumda
haberdar etmekle yükümlü olduğundan bu yükümü yerine getirmemesinin,
onun ve onun lehine tasarrufta bulunduğu şirketi kötü niyet karinesi
ile karşı karşıya bırakılacağını, bu karinenin çürütülmesinin de borçluya
ve onun tarafından lehine tasarrufta bulunan, yani davalı tarafa düşeceğ
ini”
• «Şirket (işletme) devrine ilişkin sözleşmenin iptalinin istenmiş olması
halinde, İİK 280/IV’de öngörülen yazılı bildirim veya ilanın yapıldığı iddia
ve isbat edilmedikçe davanın kabulü gerekeceğini”
• «Kıyasen uygulanması gereken İİK’in 280/IV uyarınca, ticari işletmenin
veya işyerindeki ticari emtianın tamamının veya önemli bir kısmı-
nın devrinin iptali gerekeceğinden, dava konusu vincin ticari işletmedeki
durumu belirlenerek (dolayısıyla İİK’in 280/IV fıkrası hükmü gözönünde
bulundurularak) iptal istemi hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmesi
gerekeceğini”
• «Borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastı-
nın, işlemin diğer tarafı olan üçüncü kişi tarafından bilindiği veya bilinmesini
gerektiren açık emarelerin bulunduğu ispat edilmiş olmadıkça
üçüncü kişinin kötü niyetli sayılamayacağını”
• «İİK 280/IV uyarınca kanun koyucunun iki yanlı bir karine getirmiş
olduğunu, bir taraftan «borçlunun alacaklılarına ızrar kastı ile hareket ettiğ
ini» diğer taraftan da «üçüncü kişinin bu kastı bildiğini» kabul ederek,
alacaklıyı ispat külfetinden kurtarmış olduğunu, bu karinenin aksinin,
İİK 280/IV’de öngörülen biçimde çürütülebileceğini”
• «Borçlu şirketin malvarlığında bulunan on adet arsanın, ‘borçlunun
ticari işletmesinin önemli bir kısmını oluşturduğu kabul edilerek (İİK
280/III), bunları satın alan davalı şirketin aynı maddede öngörülen ilan
vs. işlemleri yaptığına dair bir kanıt bulunmadığından, yapılan satış tasarrufunun
iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «Dava konusu işyerini devreden borçlu ile devralan şirketin aynı konuda
faaliyette bulunuyor olmaları halinde, alıcı şirketin, borçlunun mal
kaçırma kasdını bildiğinin kabul edileceğini”
• «Tasarruf konusunun ‘üzerlerinde tavuk kümesi, yem fabrikası ve
idari binalar bulunan taşınmazlar’ olması ve her iki davalının da ‘iştigal
konuları aynı olan iki ticari şirket’ durumunda bulunması halinde, İİK’in
280/son maddesinde öngörülen ticari işletmenin devrinin gerçekleştiğinin
kabulü gerekeceğini”
Alacaklılara Zarar Verme Kastı • Talih Uyar 2347
• «İİK 280/III’de yer alan karinenin aksinin maddede öngörüldüğü şekilde
kanıtlanamaması halinde, borçlu tarafından yapılan devrin iptaline
karar verilmesi gerekeceğini”
• «Borçlunun malvarlığını davalı bankaya yakın tarihte satmış olması,
borçlu ile banka arasında önemli kredi ilişkisinin bulunması karşısında,
basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken bankanın borçlunun bu
durumunu bilmesi asıl olup, böyle olunca da İİK’in 280. maddesindeki
şartların oluştuğunun kabulü ile tasarrufun iptali gerekeceğini”
• «Davalı tüzel kişiler arasında organik bağ bulunması halinde, davalı
şirketin iyiniyetli olmadığını ve borçlu şirketin durumunu bildiğini dolayı
sıyla tasarrufun İİK’in 280. maddesi uyarınca geçersiz olup iptale tabi
olacağını, ayrıca dava konusu zeytin ağaçlı tarlanın, davalı şirketin ticari
işletmesinin bir kısmını teşkil edip, bu taşınmazın devrinin aynı yasanı
n 280/IV maddesi uyarınca ‘ticari işletmenin devri’ niteliğinde oldu-
ğundan yine iptale tabi olacağını”
• «Tasarrufa konu olan yer benzin istasyonu yani bir ticari işletme olduğ
undan, burasının devri ile ilgili olarak açılan davanın İİK’in 280. maddesi
çerçevesinde değerlendirilmesi gerekeceğini”
• «Tasarrufun konusu; borçlu şirketin işletmesinin önemli bölümünü
teşkil eden un fabrikası olup, İİK’in 280/IV maddesi uyarınca borçludan
işletmenin mühim bir bölümünü devralan kişilerin iyiniyet iddiasında
bulunmaları karine olarak kabul edilmemiş olduğundan, devir alan
üçüncü kişilere bu konudaki karinenin aksini isbat için delillerini ibraz
etmek üzere süre verilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulamayaca-
ğını”
• «Benzin istasyonu işletmeciliğiyle uğraşan bir şirket olan borçlunun
başkasına devrettiği tankerin, işletmesinin ‘mühim bir kısmını’ oluşturduğ
undan İİK 280/IV uyarınca onu kendisinden devralan kişinin, borçlunun
alacaklılarına zarar verme kastını bildiği varsayılacağını”
• «‘Kereste imalathanesi ve yazıhane’ niteliğindeki taşınmazın -
TK.’nun 12. maddesi uyarınca- «ticari işletme» niteliğinde olduğunu, böyle
bir işletmeyi borçludan satın almış olan üçüncü kişi hakkında, ancak
‘borcun doğumunun satış tarihinden önce» olması ve «işlem satış tarihinden
itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya işas yolu ile takip
yapılmış olması koşuluyla iptal davası açılabileceğini”
• «Senetlerin tanzim tarihinden sonra ticari işletme niteliğinde olan
fabrikanın devri halinde, fabrikayı devralan üçüncü kişinin, borçlunun
alacaklılarına zarar verme kastı ile hareket ettiğinin ve üçüncü kişinin de
bu kastı bildiğinin kabulü gerekeceğiniı
• «Borçluya ait ticari işletmeyi kısmen veya tamamen devir alan
üçüncü kişinin, ‘borçlunun alacaklılarını zarar kasdıyla hareket ettiğini
bildiği (yani kötüniyetli) farzedileceğini, bu karinenin, ancak üçüncü kişi
2348 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
tarafından, kanunda öngörülen bildirim ve ilanın yapılmış olmasıyla çürütülebileceğ
ini”
• «Borcun doğumundan sonra, borçlunun kendisine ait işyerini, içindeki
ticari mallarla birlikte devretmesinin, ‘alacaklarına zarar verme kasdı
ile’ hareket ettiğini ve devralanın da ‘kötü niyetli olduğunu’ gösterece-
ğini, üçüncü kişinin bu karinenin aksini ispat etmesi gerekeceğini”
• «İİK m. 44 hükmünün istihkak davalarında uygulanabileceğini, İİK
m. 280/IV’deki karineden istihkak davalarında alacaklının yararlanamayacağı,
bu hükmün iptal davalarında uygulanabileceğini”
• «Borçlunun, işyerini ortağına devretmesi halinde, işyerini devir alan
üçüncü kişinin, ‘borçlunun, alacaklıları zarara sokmak kasdıyla hareket
etmiş olduğunu’ bilmediğini ileri süremeyeceğini”
• «İİK m. 280/IV’de öngörülen işlemleri yapmadan ticari işletmeyi
devralan üçüncü kişinin, devir işleminin geçersizliğinin alacaklı tarafından
tesbit ettirilmesi halinde, tazminat (kâr mahrumiyeti) isteminde bulunamayacağı
nı”
belirtmiştir.
IV- Burada, İİK m. 280/III ile İİK m. 44 arasındaki ilişkiyi ve her iki
hükmün kapsamı ile uygulama alanlarını, uygulamada taşıdığı önem nedeniyle
açıklamak yararlı olacaktır.
«Ticareti terk edenler» kenar başlığını taşıyan ve ‘ticareti terk ederek
alacaklıların takibinden kurtulmak isteyen kimselerle tesirli bir şekilde
mücadeleyi temin’ için düzenlendiği gerekçesinde ifade edilen İİK m. 44(*)
de; ticareti terk eden bir tacirin hem «onbeş gün içinde durumu kayıtlı
bulunduğu ticaret siciline bildirmesi» ve hem de «ticaret sicil memurluğuna
bütün aktif ve pasiŞ ile alacaklıların isim ve adreslerini gösteren bir
mal beyanında bulunması» istenilmiştir.
Ticareti terk eden tacir, gerekli giderlerini vererek durumu hem «ticaret
sicili gazetesi»nde hem de «alacaklılarının bulunduğu yerlerde, mutad
ve münasip vasıtalarla» ilan ettirmek zorundadır.
Ticareti terk eden tacir, bu yükümlülüğünü -yukarıda açıklanan biçimde-
yerine getirmezse, bunun müeyyidesi (yaptırımı) nedirı Bu zorunluluğ
a uymamanın biri cezaî diğeri hukuki olmak üzere iki müeyyidesi
vardır: a) Ticareti terk eden borçlu-tacirin bu eyleminden zarar gören alacaklı
nın şikâyeti üzerine, icra ceza mahkemesi, borçlu-tacirin –İİK m. 337
a hükmüne göre– «üç aydan bir seneye kadar haŞf hapis cezası» ile cezalandı
rılmasına karar verir. b) «Ticaretin terk edildiği» (işyerinin devreldiği)
hususu, ticareti terk etmiş olan borçlu-tacirin alacaklılarına karşı hüküm
ifade etmez(geçerli olmaz). Başka bir deyişle, ticareti terk etmiş (işyerini
devretmiş) olan borçlu-tacirin alacaklıları, «işyeri devrinin geçersiz
olduğunu, halâ işyerinin borçluya ait sayılması gerektiğini» ileri sürerek,
borçlu tacirin borcundan dolayı orada haciz yaptırabilirler... Ancak bura-
Alacaklılara Zarar Verme Kastı • Talih Uyar 2349
da alacaklıların karşısına, onların yaptırdığı (yaptıracağı) haciz işlemini
etkisiz hale getirecek «üçüncü şahısların zilyetlik ve tapu sicili hükümlerine
dayanarak iyiniyetle elde ettiği haklar saklıdır» şeklindeki İİK m.
44/III. c. 1 hükmü çıkar. Gerçekten; ticareti terk eden tacirin İİK m.
44/I’deki formaliteyi yerine getirmemesi halinde, bu ticareti terk durumu,
alacaklılarına karşı geçersiz sayılırsa da, ticareti terk eden borçlu -tacirden,
işyerini devir almış olan iyiniyetli üçüncü kişilerin bu iktisapları -
medeni hukukun temel ilkeleri (MK. m. 763, 988, 1023) uyarınca- korunur.
Üçüncü kişilerin «iyiniyetli oldukları»da asıl olduğundan (MK. m. 3),
alacaklıların bu kişilerin kötüniyetli olduklarını -yani ticareti terk eden
borçlu tacirden, onun alacaklılarından mallarını kaçırma amacı (kasdını)
bilerek işyerini ondan devralmış olduklarını- ispat etmeleri gerekir. Bunun
isbatının ise, alacaklılar için ne kadar güç -hatta imkânsız olduğuortadadı
r. Kanun koyucu, burada sadece, ticareti terk eden borçlu tacirin,
işyerini «karı ve kocasına, usul ve füruuna, neseben veya sıhren ikinci
dereceye kadar (bu derece dahil) hısmına, evlât edinenine, yahut evlâtlığı
na» devretmesi halinde, «bu kişilerin iyiniyet iddiasında bulunamayacakları
nı» belirterek, alacaklılara çok sınırlı bir kolaylık sağlamıştır. Buna
bir de «vakıa ve karinelerden olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacak
durumda olanlar” -örneğin; ticareti terk eden tacirin, işyerini
işortağına, yanında çalışan kalfasına, işçisine devretmesi halinde, bu
kişiler de «iyiniyetli olduklarını» ileri süremezler- eklemek gerekir.
Doktrinde «ticari işletmeyi kendi adına işletmekten vazgeçmek veya
ticaret işlemeyi kapatmak, dağıtmak» şeklinde tanımlanan ticareti terk
etmek, kısmen olmuşsa, yani bir tek ticari işletmeye sahip olan bir tacir,
işletmesinin belirli bir kısmını başkasına devretmiş ya da birden fazla ticari
işletmesi olan bir tacir, üzerinde en az bir ticari işletme bırakarak,
diğer ticari işletmelerini başkasına devretmiş, kapatmış ya da dağıtmışsa,
acaba İİK m. 44 hükmü yine bu tacir hakkında uygulanabilecek midirı
44. maddenin «alacaklıların hak ve çıkarlarını korumak amacı ile düzenlenmiş
olan birinci fıkrasının -‘ticaretin bırakıldığının onbeş gün içinde
bildirilmesi ve mal bildiriminde bulunması’na ilişkin hükmün- ticareti
kısmen bırakmış olan tacirler hakkında da uygulanması yerinde olur.
Çünkü, alacaklılara zarar vermek amacıyla, kötüniyetle ticareti bırakmak
isteyen bir tacir, küçük bir işletmeyi (ya da ticari işletmedeki küçük bir
payı) üzerinde bırakıp, asıl önemli olan ticari işletmelerini (ya da ticari işletmenin
çok büyük bir kısmını) başkalarına devrederek ya da kapatarak
İİK m. 44 (ve 337a) hükümlerinden kurtulabilir. Bu durum ise, bu hükümlerin
konuluş amacına aykırı bir sonuç doğurur.
Uygulamada; borçlunun işyerine haciz için giden alacaklılar, işyerinin
borçlu tarafından bir süre önce üçüncü bir kişiye devir edildiğini, vergi
levhasının bu üçüncü kişi adına düzenlendiğini görmekte, bunun üzerine,
orada haciz yapılmasını istemeleri halinde, icra memurunca haciz
yapılmakta ancak «haciz edilen şeylerin üçüncü kişi elinde bulunduğu»
2350 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
belirtilerek, İİK m. 99 uyarınca alacaklıya, üçüncü kişiye karşı istihkak
davası açması için 7 gün süre verilmektedir.
İstihkak davaları üzerine -icra mahkemelerince verilen kararları incelediğ
i dönemde İcra ve İşâs Dairesi Yargıtay 13. Hukuk Dairesi ile 15. Hukuk
Dairesi önceki kararlarında, açılan istihkak davalarında, yukarıda
açıklanan İİK m. 44 ile İİK m. 280/IV hükmünü birlikte uygulayarak
«...bir ticarethanenin ne suretle devredileceği İİK m. 44 ve 280/de gösterilmiştir.
Borçlu, işyerini bu maddelere uygun olarak devretmediğine göre...
ve öte yandan, anılan yasanın 280. maddesi hükmüne göre de ‘borçlunun
alacaklılarına zarar verme kasdıyla hareket ettiği ve alıcının da bu
kasdı bildiği’ kabul olunur...» diyerek, açılan istihkak davalarını genellikle
alacaklılar lehine sonuçlandırmıştır. Fakat daha sonra, 15. Hukuk Dairesi
-bir karar düzeltme istemi üzerine- İİK m. 280/IV hükmünü istihkak
davalarında uygulanamayacağını, bu karinenin iptâl davalarına özgü
olduğunu» belirtmiştir.
Hacze gittiği işyerinin, bir süre önce borçlutarafından -İİK m. 44/I’deki
formalite yerine getirilmeden- başkasına devredilmiş olduğunu haciz
sırasında öğrenen alacaklının hangi yolu izlemesi kendisi için daha pratik
ve yararlı olurı Bu durumda, alacaklının şu yolu izlemesi kanımızca
yararına olur: Eğer borçludan işyerini devralan üçüncü kişi, İİK m.
44/IV. c2’de öngörülen «borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu, neseben
veya sıhren ikinci dereceye kadar (bu derece dahil) hısımı, evlât
edineni veya evlâtlığı» ise yahut -14.2.1951 T. 17/1 s. İçt. Bir. K. uyarınca-
«vakıa ve karinelerden olayda iyiniyet iddiasında bulunamayacak durumda
olan -örneğin; borçlunun işortağı, kalfası, işçisi vb. gibi- bir kişi»
ise, işyerinde haciz yaptırıp, icra memurunun İİK m. 99 uyarınca kendisine
vereceği 7 günlük süre içinde, işyerini devralan üçüncü kişiye karşı
istihkak davası açıp, «işyeri devrinin İİK m. 44’deki koşullara uyulmadan
yapıldığını, geçersiz olduğunu» belirtmelidir. Buna karşın, eğer borçludan
işyerini devralan üçüncü kişi yukarıda belirtilen kişilerden birisi değilse,
o zaman işyerinde haciz yaptırmadan -dolayısı ile kendisine üçüncü kişiye
karşı «istihkak davası» açma külfetinin yüklenmesine neden olmadandoğ
rudan doğruya hem «borçlu» ve hem de «işyerini devralan üçüncü kişi
» aleyhine İİK m. 280’e göre «iptâl davası» açıp, bu davada «işyeri devrinin,
kendisinden mal kaçırmak amacı ile yapıldığını, hileli ve muvazaalı
olduğunu» belirtip, «yapılan devrin kendisi bakımından iptâlini» istemelidir.
Böylece, açtığı bu iptâl davasında, İİK m. 280/IV’de yer alan -alacaklı
lehine konulmuş olan- karineden yararlanır ve ispat yükü davalılara -
özellikle; borçluya- düşer. Davalılar, «işyeri devrini en az üç ay önce alacaklı
ya yazılı olarak bildirdiklerini» yahut «devir durumunu işyerinin bulunduğ
u yerde görülebilir levhalar asmak suretiyle ve Ticaret Sicili Gazetesiyle
yahut bütün alacaklıların öğrenmesini sağlayacak münasip vası-
talarla ilan ettiklerini» ispat edemezlerse, dava, alacaklı lehine sonuçlanı
r.
Alacaklılara Zarar Verme Kastı • Talih Uyar 2351
V-d) Dava konusu tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde
borçlu aleyhine “haciz” veya “işâs” yoluyla takibe girişilmiş olmalıdır
(İİK m. 280/I, c:2).
Madde -17.7.2003 tarihinde- 4949 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle
bu duruma gelmiştir. Doktrinde ‘dava açma süresinin «işlemin gerçekleştiğ
i tarihten itibaren» değil -İİK m. 278/I ve 279/I’de olduğu gibimukayeseli
hukuka uygun olarak «haciz tarihi veya takip tarihi yahut işası
n açılması tarihi» olarak düzenlenseydi daha isabetli olacağı -yani işlemin
gerçekleştiği tarihten ileriye doğru değil, takip (haciz veya işas) tarihinden
geriye doğru beş yıl içinde yapılan işlemlerin iptale tabi hale getirilmesinin
daha doğru olacağı- bugünkü hali ile İİK m. 280’de öngörülen
sürenin alacaklılar aleyhine kısaltılmış olduğu’ belirtilerek İİK m. 280
ile kabul edilen yeni düzenleme eleştirilmiştir...
VI- Uygulamadaki önemi nedeniyle belirtelim ki; İİK m. 280’de, «iptale
tâbi tasarrufun tarihinin -İİK m. 278/I’den farklı olarak, orada olduğu
gibi- takip konusu alacağın doğum tarihinden sonra gerçekleşmiş (yapılmı
ş) olması» bir önşart olarak öngörülmemiştir. Ancak -maalesef- Yargı-
tay «İİK m. 280 uyarınca da tasarrufun iptaline karar verilebilmesi için,
dava konusu tasarrufun takip konusu alacağın doğumundan sonra yapı
lmış olmasını» aramaktadır...
VII- 4949 Sayılı Kanun ile 17.7.2003 tarihinde -İİKm. 280’de yapılan
değişikliğin «alacaklı lehine» mi yoksa «borçlu lehine»mi olduğu da doktrinde
tartışma konusu olmuştur. Bir görüşşe göre «bu değişiklik alacaklı
lar lehine» olmuştur... Diğer bir görüşşe göre ise «özellikle maddenin Hükümet
Tasarısı’nda açıklanan gerekçesinde vurgulandığı gibi; uygulamada
İİK’nun 278 ve 279. maddelerinin kapsamı dışında kalan pek çok tasarrufun
İİK’nun 280. maddesinin kapsamına dahil edilerek iptal edildi-
ğini saptayan Komisyon, iptal koşullarını daha belirli hale getirerek ve
‘borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kasdının, işlemin
diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin
bulunduğu hallerde’ iptal kararı verilebileceğini vurgulayarak, maddeyi
yeniden düzenlemiş ve bu suretle iptal edilebilecek tasarruf sayısını ço-
ğaltmak değil azaltmak istemiştir.»
Nihayet bu konudaki başşka bir görüşşe göre ise «bugüne kadar İcra ve
İşas Kanununun iptal hükümlerinde hep alacaklı lehine değişiklik yapılmı
şken, 4949 Sayılı Kanunla ilk kez tersi yapılmıştır. Kanun koyucunun
hedeŞ gerekçeden tesbit edilememektedir, bu konsepten yoksun olma demektir.
İcra ve İşas Hukuku sisteminde, iptal davalarının, alacaklı bakı-
mından etkin bir silah olma işlevi korunmalıdır. Kanun değişikliği isabetli
değildir”
VIII- İcra ve İşâs Kanununda -m. 280- öngörülen, «borçlunun alacaklı
lara zarar vermek kasdı ile yaptığı hileli tasarruşarının iptâli» için gerçekleşmesi
gereken koşullar hakkında yaptığımız açıklamalar, 6183 sayı-
2352 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
lı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında (ki) Kanun ile düzenlenen
«borçlunun alacaklılarına zarar verme kasdıyla yaptığı hileli) tasarruşarı
n iptâli» için de -kural olarak- aynen geçerlidir.
Gerçekten, bu konu, anılan kanunda «amme alacağının tahsiline imkân
bırakmamak maksadıyla yapılan tasarruşar» kenar başlıklı 30. maddede(*)
-İİK m. 280 hükmüne paralel şekilde- düzenlenmiştir.
6183 Sayılı Kanun açısından, borçlunun -doğmuş veya doğacak- kamu
borçlarını ödememek amacı ile ve kötüniyetle yaptığı tasarruşarın iptali
için, öncelikle yapılan tasarrufun tek taraşı mı iki taraşı mı olduğuna
bakılması gerekecektir. Eğer; tek taraşı bir tasarruf söz konusu ise,
bunlar -ödeme güçsüzlüğü içinde bulunan borçlunun, kamu borcunu
ödemesi gereken tarihten- geriye doğru beş yıllık süre içinde kalması koşulu
ile mutlak olarak -kamu alacaklısı kurum bakımından- hükümsüz
sayılacaktır. Eğer iki taraşı bir tasarruf söz konusu ise, bunların -geriye
doğru beş yıllık süre içinde yapılanlarının- iptâli için, borçlu ile işlemde
bulunan üçüncü kişinin kötüniyetli (yani; borçlunun kamu borcunu ödememek
için, mal kaçırma kasdını bilen veya bilmesi icabeden) olması gerekmektedir.
6183 Sayılı Kanunun 30. maddesinde, İİK m. 280’deki, alacaklı yararı
na kabul edilen «kötüniyet karinesi» yer almadığından, bu Kanunun uygulanması
nda, borçlu ile işlemde bulunan üçüncü kişi borçlunun eşi,
usul ve füruu ve üçüncü dereceye kadar sıhri hısım dahi olsa, bunların
«kötüniyetli oldukları»nın, alacaklı kamu kurumu tarafından ayrıca isbat
edilmesi gerekecektir. Doktrinde «borçlunun amacına bilen/bilmesi gereken
kişilerle yapılan muameleler bakımından 6183 Sayılı Kanunda böyle
bir karinenin bulunmasının isbatı zorlaştırdığı» belirterek «burada, bu kişilerin
daha çok ‘bildiğini’ değil, ‘bilmesi gerektiğini’ isbatın yeterli olaca-
ğı» ifade edilmiştir...
Keza, yine 6183 Sayılı Kanunun 30. maddesinde, İİK m. 280/IV’deki
«işyerinin devri ile ilgili kötüniyet karinesi»ne yer verilmediğinden, İİK m.
280/IV’deki karine, kamu alacağından dolayı açılan iptal davalarında uygulanmaz.
Kanımızca, bu madde uyarınca iptâl davası açılabilmesi için, dava
konusu tasarrufun, kamu alacağının doğumundan önce veya sonra yapı
lmış olması önem taşımaz. Ancak yüksek mahkeme aksi görüştedir…
Buraya kadar açıklanan 6183 Sayılı Kanunun 30. maddesi hükmü;
aynı Kanunun 27-29. maddelerinin kapsamı dışında olan ancak kamu
borcunun bir kısmını ya da tamamını ödememek amacı ile -kötüniyetleyapı
lan tasarruşarın da iptâlini sağlayan ve 27-29. maddelere nazaran
genel bir hükümdür. Bu nedenle, 27-29. madde hükümlerinin olaya uygulanamadığı
durumlarda uygulanır.
Yüksek mahkeme bu konuyla -yani; 6183 Sayılı Kanunun 30. maddesi-
ile ilgili olarak verilmiş olduğu çeşitli içtihatlarında;
Alacaklılara Zarar Verme Kastı • Talih Uyar 2353
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun
‘gayri resmi eşi’, ‘damadı’ olması halinde, bu kişinin borlunun içinde bulunduğ
mâli durumu ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken
konumda bulunduğundan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin -İİK
280/I ve II uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun ‘akrabası/
köylüsü/arkadaşı/keŞli’ olması halinde, bu kişinin borçlunun
içinde bulunduğu mâli durumu ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi
gereken konumda bulunduğundan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin
-İİK 280/I ve II uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceğini”
• «Borçluların anonim şirket ve limited şirket statüsünde olup tasarrufa
konu edilen araçların ticari işletmenin önemli bir bölümünü teşkil
etmesi nedeniyle kıyasen uygulanması gereken İİK 280/III
gereğince ‘ticari işletmenin önemli bir bölümünü satın alan kişilerin gerekli
ilanları yapmamaları ve satın alırken alacaklıya haber vermemeleri’
halinde, tasarrufun mal kaçırma kastıyla yapıldığını bildiklerinin karine
olarak kabulü gerekeceğini”
• «Borçlu şirketten üzerinde şirket merkezi ve fabrikasının bulundu-
ğu taşınmazları -üzerindeki hacizler ve ipoteklerle yükümlü olarak- devralmı
ş olan üçüncü kişinin borçlu şirketin satışa konu taşınmazlar üzerinde
yapılan devre rağmen faaliyetlerini sürdürmesi ve üzerinde vergi
borcundan dolayı haciz bulunan taşınmazları, bu durumu bilerek devralmı
ş olması nedeniyle, bu devrin kamu alacağının tahsiline imkan vermemek
amacıyla yapılmış olduğunu bilmesi gerekeceğinden, iyiniyetli kabul
edilemeyceğini”
• «Tasarrufa konu edilen araç, ‘kamyon’ olup ticari işletme niteliğinde
bulunduğundan, kıyasen uygulaması gereken İİK’in 280/IV uyarınca
‘ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya
bir kısmını devir veya satın alan kişinin borçlunun alacaklılarının ızrar
kastını bildiği, borçlunun da bu hallerde ızrar kastıyla hareket ettiği’ kabul
olunacağından, davalı alıcının bu yasal karinenin aksini isbat edememesi
ve ayrıca Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi uyarınca da işletmenin
alacaklılarına karşı sorumlu olacağından, mahkemece tasarrufun iptaline
karar verilmesi gerekeceğini”
• «Kamu alacağının tahsiline olanak bırakmamak maksadıyla borçlunun
işlemde bulunmuş olması halinde, borçlunun maksadını bilen ya da
bilmesi gereken kimselerle yapılan tasarruşarın iptaline karar verilmesi
gerekeceğini”
• «Bir ticari işletmenin devrinin İİK m. 44’te öngörülen koşullara uygun
olarak yapılmamış olması halinde, devralanın iyiniyetinden sözedilemeyeceğ
ini ve üçüncü kişinin, ticari işletmenin borcu sayılan vergi borcundan
da sorumlu olacağını ve bu durumda mahkemece ‘tasarrufun iptaline’
karar verilmesi gerekeceğini”
2354 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
• «Borçlu şirket ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişi anonim şirketin
bir kısım ortaklarının aynı kişiler olması halinde, aralarında organik
bağ bulunduğu kabul edilerek borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılmı
ş olan temlik işleminin -amme alacağının tahsiline imkan bırakmamak
amacıyla yapılmış olduğu kabul edilerek- iptaline karar verilmesi gerekeceğ
ini”
• «Lehine tasarruf yapılan üçüncü kişinin, borçlunun ı hissesini devrettiğ
i ... taşıt sürücü kursunun ortağı olması nedeniyle, borçlunun vergi
borcu bulunduğunun ve kamu alacağının tahsili olanağını ortadan kaldı
rmak için tasarrufa giriştiğini bildiği veya bilmek durumunda olduğunun
kabulü gerekeceğini”
• «İşletmeyi devralan kişinin, devir keyŞyetinin usulen ilan edildiği tarihten
geriye doğru iki yıl içinde, işletmenin borçlarından -BK 179 uyarı
nca- sorumlu olduğunu, işyerini devralan üçüncü kişinin, borçlunun
yerine geçerek-6183 Sayılı Kanun m. 30 uyarınca- işyerinin borcundan
alacaklıya karşı sorumlu olacağını”
• «Aynı şirketin ortaklarının ve ortağın eşinin ‘diğer ortakların mali
durumunu bilmediği iddiası’nın hayatın olağan akışıyla bağdaşmayaca-
ğını”
• «Borçlunun, vergi borcunun doğmasından ve kesinleşmesinden
sonra limited şirketteki hissesini, diğer ortaklara devretmesi işleminin iptal
konusu olabileceğini, çünkü bu durumda, hisseyi devralan diğer ortakları
n, borçlunun mali durumunu biliyor farzedileceklerini (yani; kötüniyetli
kabul olunacaklarını ve yapılan işlemin 6183 Sayılı Kanunun 30.
maddesine göre hükümsüz sayılacağını”
• «Borçlunun kamu alacağının tahsiline imkan bırakmamak amacıyla
(kötüniyetle) yaptığı tasarruşarın -tarihi ne olursa olsun- iptali gerekeceğ
ini”
• «İcra dairesince açık arttırma suretiyle satılan taşınmaz hakkında,
6183 Sayılı Kanun uyarınca, kamu alacağından dolayı, ‘satışın muvazaalı
olduğundan’ bahisle, iptal davası açılamayacağını”
belirtmiştir.
Alacaklılara Zarar Verme Kastı • Talih Uyar 2355