YARGITAY 10. HUKUK DAiRESi
E: 2009/2009 K: 2010/7103 T: 13.05.2010
Sgk Tarafından Yapılan Yersiz Ödemeler • Zamanasımı • İyiniyetli Sebepsiz Zenginlesen • Kötüniyetli Sebepsiz Zenginlesen
(506 SK m. 84, 92, ek24, 121; 818 SK m. 63, 66, 132, 133)
(4958 SK m. 47; 5510 SK m. 96, 97)
Özet: SGK tarafından yapılan ödemeler;
hak sahibinin kusurlu veya kasıtlı davranişından
doğmuş ise, hatalı işlemin tespit edildiği
tarihten on yıl öncesine kadar ödemelerin
yapıldığı tarihten itibaren faiziyle, kurumun
hatalı işleminden doğmuş ise beş yıllık
ödemeler ilgiliye yapılan tebliğden itibaren üç
ay içinde faizsiz, bu süreden sonra faiziyle geri
alınır.
Bu uygulama yapılırken Borçlar Kanunu’nun
63. maddesi de gözetilerek ve iyiniyetli
ya da kötüniyetli sebepsiz zenginleşen ayrımı
yapılmak suretiyle işlem yapılacaktır.
Sebepsiz zenginleşmede bir yıllık zamanaŞı
mı süresinin başlangıcı dava açma konusunda
yetkili kılınan kişi veya organın verdiğini
geri almayı öğrendiği tarihti.
Yasa gereğince aldığı iki türlü sosyal
yardımın daha az olanının yarıya indirilerek
ödenmesi gerektiği halde, her iki yardımın
tamamını alan sigortalı iyiniyetli kabul
edilemez.
Davacı SGK Başkanlığı vekili, itirazın iptali ile icra inkar tazminatı
istemıştir.
Mahkemece, davanın reddi yönünde karar verilmıştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine,
temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından
Yargıtay Kararları 3337
Gönderen: Kazım GÜZELGÜN / Kadıköy 1. iş Mahkemesi Yazı işleri Müdürü
düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği
düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum tarafından 506 Sayılı Ka nunhükümleri kapsamında;
09.08.1981 günü gerçekleşen zararlandırıcı sigorta olayı sonucu yaşamını
yitiren eşi üzerinden kendisine ölüm geliri bağlanan davalıya, 01.01.2000
tarihinden itibaren bu kez zorunlu sigortalılığına dayalı olarak yaŞlılık
sigortası hükümlerine göre, beyan ve taahhüt belgesinde eşi üzerinden
ölüm geliri aldığını belirtmesine karşın tam aylık ve sosyal yardım zammı
bağlandığı, söz konusu olguyu sonradan saptayan Kurumca ölüm geliri
yarıya indirilip 22.01.2000 – 21.01.2007 dönemi yönünden yersiz ödendiği
ileri sürülen sosyal sigorta yardımlarının yasal faiziyle birlikte kendisinden
geri alınması için 2004 sayılı icra ve işas Kanunu hükümlerine göre
03.04.2007 günü düzenlenen takip talebine dayanılarak çıkartılan ödeme
emrinin 16.04.2007 tarihinde tebliği üzerine davalı tarafından 24.04.2007
günü borca itiraz edilip zamanaşimı definde bulunulduğu, itirazla duran
takip sonrasında 27.07.2007 tarihinde açılan işbu davanın yargılama
aşamasında yasal süresinde mahkemeye sunulan dilekçe ile zamanaşimı
definin yinelendiği anlaşılmaktadır.
Davanın temel yasal dayanağı olan 506 Sayılı
Kanun’un “Gelir ve
aylıkların birleşme” başlığını taşıyan 92. maddesinin ikinci fıkrasında;
malullük, yaŞlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları
sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya ve hak
sahibine bu aylık ve gelirden yüksek olanın tümünün, eksik olanın da
yarısının bağlanacağı, bu aylık ve gelirlerin eşit olması durumunda, iş
kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümünün,
malullük, yaŞlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısının
verileceği açıklanmış, “Sosyal yardım zammı” başlıklı ek 24. maddesinin (f)
fıkrasında; iki ayrı sigorta kolundan veya iki ayrı dosyadan gelir ve aylık
alanlara, en fazla ödemeye olanak veren bir dosya üzerinden sosyal yardım
zammı ödemesi yapılacağı belirtilmıştir. Sigortalılara veya hak sahiplerine
yapılan yersiz ödemelerin ilgililerden geri alınmasının hukuki dayanak ve
ilkelerine ilişkin olarak ise; 06.08.2003 günü yürürlüğe giren 4958 Sayılı
Kanun’un 47. maddesi ile değişik 506 Sayılı
Kanun’un “Sigorta yardımları-
nın haczedilemeyeği, yanliş ve yersiz ödemelerin tahsili” başlığını taşıyan
121. maddesinin ikinci fıkrasında; yanlış ve yersiz ödendiği anlaşılan her
türlü gelir, aylık ve sigorta yardımlarının 84. maddenin son fıkrası saklı
kalmak kaydıyla, ilgililerin sonraki her çeşit istihkaklarından kesilmek
suretiyle geri alınacağı, Kurumun genel hükümlerine göre takip hakkının
saklı bulunduğu açıklanmış olmasına karşın, yersiz ödeme durumunda geri
verme yükümünün kapsamı belirlenmediği gibi, söz konusu kanun
içeriğinde bu konuda herhangi bir düzenlemeye de yer verilmemıştir.
3338 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
Bu konuda 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Yersiz ödemelerin geri
alınması” başlığını taşıyan 96. maddesinin birinci fıkrasında, “Kurumca
işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta
olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların
bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla ve yersiz olarak yapıldığı tespit
edilen bu Ka nunkapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranişlarından doğmuşsa, hatalı işlemin
tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu
ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit
tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı,
ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde
faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu
süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanuni faizi ile birlikte, ilgililerin
kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa
genel hükümlere göre geri alınır” hükmü öngörülmüştür. Söz konusu
Kanunun geçici maddelerinde, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki
hükümlerin uygulanması gereğine işaret eden herhangi bir kural da bulunmadığı
ndan, sonuç olarak 96. madde düzenlemesinin, Kurumun yersiz
ödemeden kaynaklanan alacaklarına ilişkin süregelen uyuşmazlıklara uygulanması
zorunlu olduğu gibi, bu konuda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun
geri verilmesi gereken tutarın belirlenmesinde genel hüküm niteliğinde
bulunan 63. maddesinin de gözetilmesi gerekmektedir. Anılan maddeye
göre; haksız olarak (nedensiz) bir edinimde bulunan kimse, onun geri
alınması zamanında elinden çıkmış olduğunu kanıtladığı tutar oranında ret
ve geri vermekle yükümlü değilse de, haksız edinimde bulunan, o Şeyi kötü
niyetle elden çıkarmış veya onu elden çıkarırken sonradan ret ve geri
vermeye zorunlu tutulacağını biliyor ise ret ve geri vermekle yükümlüdür.
Bir başka anlatımla; iyiniyetli zenginleşen, sebepsiz zenginleşme konusunun
kendisinden istendiği tarihten önce elinden çıktığını iddia ve ispat ettiği
miktar oranında ret ve geri vermeyle yükümlü olmayacak, buna karşın;
zenginleşen, zenginleşme anında veya sonrasında mal varlığındaki artıŞın
geçerli bir hukuki sebebe dayanmadığını biliyor veya bilmesi gerekiyor ise,
kötüniyetli sayılacaktır.
Ayrıca belirtilmelidir ki; 5510 Sayılı
Kanun’un 96. maddesi, sebepsiz
zenginleşmede geri verme konusuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde
olup, zamanaŞımı hükmü olarak tanımı ve yorumlanması olanaksızdır.
Maddede genel hükümlere yollamada bulunulması ve Kanunun “ZamanaŞı
mı hakkın düşmesi ve avans” başlığını taşıyan 97. ve diğer maddelerinde
fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan kurum alacağı yönünden
düzenlemeye yer verilmemiş olması, fazla ve yersiz ödemeden kaynaklanan
Yargıtay Kararları 3339
Kurum alacağına ilişkin zamanaşimı konusunun genel hükümlerden
hareketle çözümünü zorunlu kılmaktadır. Bilindiği gibi zamanaşimı defi,
borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, bunu ileri süren tarafa, borcu yerine
getirmekten kaçınma yetkisi vermektedir. Bu bağlamda Borçlar
Kanunu’nun 66. maddesine göre; nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak
dava, zarar gören tarafından verdiğini geri almaya hakkı olduğunu
öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden
itibaren on yıl geçmekle zamanaŞımına uğramaktadır. Anılan Kanunun
132. maddesinde, zamanaşimının işlemesine engel olan ve onu durduran
sebepler sıralandığı gibi, 133. maddesinde de zamanaşimını kesen olgular
açıklanmıştır. Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı bu tür
davalarda öngörülen bir yıllık zamanaşimı süresinin başlangıcı ise kamu
kurum ve kuruluşları açısından, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu’nun
16.09.1987 gün ve 1987/9-68 Esas, 1987/618 karar numaralı ilamında da
vurgulandığı gibi, o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili
kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı oldu-
ğunu öğrendiği tarihtir.
Yukarıdaki açıklamalar ıŞığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğ
inde; 506 Sayılı
Kanun’un 92. ve ek 24. madde düzenlemeleri karşı-
sında iki tür sosyal sigorta yardımından daha az olanın yarıya indirilip, bu
dosya üzerinden sosyal yardım zammının iptal edilmesine yönelik davacı
Kurum işlemi yerinde olduğu gibi, her iki sigorta yardımını tam alan davalı
iyiniyetli kabul edilemez. Bu bakımdan; öncelikle gerekli tüm belge ve
yazişmalar getirtilerek davalı tarafından yasal süresinde ileri sürülen
zamanaşimı defi konusunda irdeleme yapılmalı, Borçlar Kanunu’nun 132.
maddesinde yazılı, zamanaşimını durduran veya işlemesine engel olan
nedenlerin bulunmadığı, 133. madde hükmü gereğince, alacaklı
konumundaki Kurumca gerçekleştirilen icra takip tarihi itibarıyla
zamanaşimının kesildiği gözetilmeli, özellikle, Kurum yönünden zamanaŞı
mı süresinin, dava açmaya yetkili kişi ya da organının öğrenme tarihi
itibarıyla işlemeye başladığı dikkate alınıp söz konusu kişi/organ
yöntemince belirlendikten sonra öğrenme günü açıklığa kavuşturulmalı,
zamanaŞımının gerçekleşmediği saptandığında, 22.01.2000 – 21.01.2007
döneminde aralıksız zincirleme süregelen tahsis ödemeleri nedeniyle
tarihsel ayriştırma yapılmaksızın yersiz ödeme tutarlarının geri alınabileceğ
i göz önünde bulundurulmalı ve uyuşmazlığın çözümünde uygulanması
gereken 5510 Sayılı
Kanun’un 96. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi
kapsamında değerlendirme yapılarak elde edilecek sonuca göre hüküm
kurulmalıdır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler, maddi ve hukuki olgular
dikkate alınmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme
sonucu, “zamanaşimı kurumu”na yanlış anlam yüklenip icra takip
3340 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
tarihinden bir yıl öncesine kadar yapılan ödemelere ilişkin zamanaşimının
gerçekleştiği yönünde hatalı uygulama yapılarak ve davalı iyiniyetli kabul
edilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma
nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları
kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle
BOZULMASINA, 13.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.