YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E: 2009/9-2 K: 2009/48 T: 04.02.2009
İş Hukuku • İş Müfettişi Raporları • Delil Olma Niteliği
(4857 SK m.25, 41, 43, 63, 92/son; 1086 SK m.429)
Özet: iş Müfettişliği’nce düzenlenen tutanak
ve raporlar aksi sabit oluncaya kadar
geçerli delildir. Burada dikkat edilecek husus,
sadece iş müfettişi raporunun değil rapor ekindeki
tutanakların da birlikte değerlendirileceğ
idir.
Taraflar arasındaki “işçilik Alacağı” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Bursa üçüncü iş Mahkemesi’nce davanın kısmen
kabulüne dair verilen 27.02.2007 gün ve 2005/1045-2007/97 sayılı
kararın incelenmesinin davalı flirket vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 9.
Hukuk Dairesi’nin 09.05.2008 gün ve 2007/19061-2008/11958
sayılı ilamı ile; “
(…Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni
gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dişında
kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacının 08-21.00 saatleri arasında çalıştığı kabul edilerek fazla
mesai alacağı hesaplanmıştır. Davacının yaptığı görevin niteliğine göre ara
dinlenme indirilip indirilmediği anlaşılamamaktadır. Davacının günlük
çalişma süresi tespit edilmeli, ara dinlenme düşüldükten sonra haftalık
çalışma süresi belirlenmeli, 45 saati aflan çalışmaların fazla mesai olarak
kabulüne karar verilmelidir. Bilirkişinin haftalık 21 ve 27 saat çalişmaları-
nın tespiti yukarıda yazılı şekilde ve denetlemeye elverişli değildir.
Davacı işçinin istek konusu süre içinde fazla çalişma ücreti isteklerinin
kabulüne karar verilmiştir.
Fazla çalişmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek
çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması
gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. (Yargıtay 9. HD 28.04.2005 gün
2004/24398 E. 2005/14779 K. ve Yargıtay 9. HD 09.12.2004 gün 2004/11620 E.,
2004/27020 K.) Gerçekten bir işçinin uzun süre ve her gün aynı şekilde
günlük çalışma süresinin üzerinde fazla çalışma yapması hayatın doğal
akişına uygun düşmez. Fazla çalişma ücretinden indirimi öngören bir yasal
düzenleme olmasa da, Yargıtay’ın yapılmasını öngördüğü indirimi çalışma
süresinden indirim olarak algılamak gerekir. Fazla çalişma ücretinden
indirim takdiri indirim yerine, kabul edilen fazla çalişma süresinden indirim
olmakla, davacı tarafın kendisini
avukat ile temsil ettirmesi durumunda
reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi
gerekir. Ancak, fazla çalışmanın takdiri delil niteliğindeki tanık anlatımları
yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle
bir indirime gidilmemektedir.
Somut olayda davacının tüm çalışma süresinde fazla çalıştığı kabul
edilmiştir.
Hesaplama tanık beyanlarına dayanmış olmakla hesaplanan fazla
çalışma ücretinden indirime gidilmesi gerekirken tamamının hüküm altına
alınması hatalı olup, kararın bu yönden bozulması gerekmıştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmıştir.
Temyiz eden: Davalı flirket vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili isteğine ilişkindir.
Davacı, 22.04.2003-04.06.2005 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde
çalıştığını, iş akdinin işverence ve gerekçe gösterilmeksizin feshedildiğini
ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin, fazla mesai ve
ödenmeyen ücret alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmıştir.
Davalı flirket vekili, davacının iş akdinin 4857 sayılı iş Kanunu’nun 25.
maddesi uyarınca feshedildiğini, ihbar ve kıdem tazminatına hak
kazanamayacağını, işyerinde çift vardiya çalişıldığından fazla çalişmanın
mümkün olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini
cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, iş akdinin işverence feshedildiğinin ve işyerinde yapılan
fazla çalişma ücretlerinin ödenmediğinin kabulü ile bilirkişi raporunda
belirlenen miktarlar üzerinden, ihbar ve kıdem tazminatları ile fazla çalişma
ücreti, yıllık ücretli izin alacakları talebinin kabulüne, ücret alacağı
talebinin kısmen reddine dair verdiği karar yukarıda belirtilen nedenle Özel
Daire’ce bozulmuş, mahkemece “fazla çalişma yapıldığının kabulünün
tanık beyanlarına değil, iş müfettişi raporuna dayalı olduğu” gerekçesiyle
önceki kararda direnilmıştir.
Uyuşmazlık; davacının fazla çalişma süresinden doğan alacaklarında
takdiri indirim yapılması gerekip gerekmediği noktasındadır.
3178 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010
Hukukumuzda normal çalışma süresi 4857 sayılı iş Kanunu’nun 63.
maddesinde düzenlenmıştir. Anılan hükme göre; genel bakımdan çalışma
süresi haftada en çok kırkbefl saattir. Fazla çalişmalar ve fazla sürelerle
çalişmalar iş Kanunu’nun 41-43. maddeleri ile iş Kanunu’na ilişkin Fazla
Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalişma Yönetmeliği’nde düzenlenmış olup, fazla
çalişma; Kanunda yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık kırkbefl saati aflan
çalışmalardır.
iş Kanunu’nun fazla çalışmanın ispatı ile ilgili olarak özel bir hüküm
bulunmamaktadır. Bu nedenle fazla çalışmanın ispatında ispat yükü genel
hükümlere tabidir. Dolayısıyla fazla çalişma yaptığını iddia eden işçi kural
olarak bu iddiasını; fazla çalişma yaptığı gün ve saatleri ispat etmek
zorundadır. Fiili bir olgu söz konusu olduğundan, kural olarak işçi, fazla
çalişma yaptığını her türlü delille ispat edebilir, tanık da dinletebilir.
Fazla çalişmanın yazılı belgelere, işveren kayıtlarına veya kesin delile
değil, tanık anlatımına dayalı olması durumunda, mahkemece; fazla
çalişma yapılan süreler tespit edilirken; işçinin uzun süre her gün fazla
çalıştırılmasının hayatın olağan akışına ve insan doğasına uygun düşmeyeceğ
i, yaşam tecrübelerine göre hiç hastalanmadan veya evlenme, ölüm,
doğum, özel işleri gibi mazereti çıkmadan yıllarca sürekli çalıştığının kabul
edilemeyeceği, işyerindeki tüm üretim faaliyeti ve işçinin üstlendiği işin
niteliği dikkate alınmadan sürekli iş gördürüldüğünün varsayılamayacağı,
işçinin ara dinlenmesi, hafta tatili, yıllık izin, ulusal bayram ev genel tatil
günlerinde hiç dinlenme hakkını kullanmadan çaliştığının düşünülemeyeceğ
i göz önünde tutularak, belirlenen fazla çalişma süresinden hakkaniyet
indirimi yapılması gerekip gerekmediği değerlendirilmelidir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık nedeniyle, yerel
mahkemece direnme kararına gerekçe yapılan 4857 sayılı iş Kanunu’nun
92/son maddesinin de irdelenmesi gerekmektedir. Anılan hüküm uyarınca
iş müfettişleri tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar
geçerlidir. Diğer bir anlatımla; yetkili kişilerce düzenlenen ve tarafların
ihtirazi kayıt koymaksızın imzaladığı tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar
geçerli olup, aksi ancak yazılı delille kanıtlanabilir içtihadında
bulunmuştur. (
Hukuk Genel Kurulu 14.11.1979 gün ve 1014 E., 1364 K.)
Maddede ifade edilen tutanaklar; müfettiş tarafından belgelere dayalı olarak
düzenlenmış olanlar ile belgeye dayalı olmamakla birlikte düzenlenmesinde
hazır bulunan işveren, işçi veya üçüncü kişi beyanları uyarınca
düzenlenerek doğruluğu ilgili kişilerin imzaları ile tasdik edilen ve imza
inkarına konu olmayan tutanaklarıdır. iş müfettişi tarafından yapılan
incelemelere dayalı tutanakların değerlendirildiği ve varılan sonucun yazıya
geçirildiği müfettiş raporlarının sadece müfettiş tarafından düzenlenmış
olmaları 4857 sayılı iş Kanunu’nun 92/son maddesi kapsamında kabulleri
için yeterli değildir. iş müfettişi raporlarının, rapora dayanak alınan
Yargıtay Kararları 3179
tutanaklar ile birlikte değerlendirilmesi ve ekli tutanakların anılan
Kanun
kapsamında aksi sabit oluncaya kadar geçerli belge olduğunun kabulü,
4857 sayılı iş Kanunu’nun 92/son maddesinin açık hükmü karşısında
zorunludur.
Somut olayda; 28.07.2005 tarihli iş müfettişi raporunun sadece
değerlendirme bölümü dosya içinde bulunmaktadır. Mahkemece, hükme
dayanak kılınan müfettiş raporunun tamamı ile eklerinin Kurumdan celbi
ile değerlendirilmesi ve sonucuna göre davacının fazla çalişma süresinin ve
bu süreden indirim yapılması gerekip gerekmediği hususunun açıklığa
kavuşturulması gerekmektedir.
Yerel mahkemece bu gerekçeye dayalı bozma kararına uyulması
gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme
kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı flirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme
kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden
dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde
temyiz peflin harcının geri verilmesine, 04.02.2009 gününde oybirliğiyle
karar verildi.
3180 iSTANBUL BAROSU DERGiSi • Cilt: 84 • Sayı: 5 • Yıl: 2010