YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ
E: 2008/3012 K: 2008/4626 T: 06.10.2008
Yolsuz Tescile Dayanan İptal Davası • Mahkemece İzlenecek Yöntem • İyi Niyetle Ayni Hak Kazanımı
(TMK m. 1023)
Özet: Sahte ve düzmece tavzih kararıyla oluşturulduğu iddia edilen taşınmaz mülkiyetinin
iptali davasında; ilk önce davacının sözkonusu yer üzerinde doğmuş bir mülkiyet
hakkının bulunduğu tespit edilmeli ve sonra davalıların edinimlerinde kötü niyetli olduğu
kabul edilmelidir. şartların gerçekleşmesi halinde, yolsuz tescile dayanarak ayni hak edilenen kişinin
kazanımı korunabilir. Burada aranacak olan şart “iyi niyetle hak edinilmesi” olgusudur.
Ahmet ve müşterekleri ile Meral ve müşterekleri, Halit
mirasçıları; Emine ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Gölbaşı/Ankara Asliye
Hukuk Hakimliğinden verilen
11.03.2008 gün ve 38/142 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi cevap dilekçesi ile davacılar Ahmet ve müşterekleri vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise; davalı Meral vekili, Nadire vekili, Ömer vekili, Emine ve müşterekleri tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmiş ve duruşma için 23.09.2008 Salı günü tayin edilerek tarafara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı Hasan bizzat, davalı Ömer vekili
avukat,
Meral vekili
avukat, davalı Nadire vekili
avukat ve karşı taraftan davacı lar Ahmet ve müşterekleri vekili
avukat Bahattin geldiler. Duruşmaya Başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar Sema ve arkadaşları vekili, sahte ve düzmece tavzih kararı yla oluşturulan 534 parselin davalılar adına olan tapu kaydının vekil edenlerinin
miras payları oranında iptali ile adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
___________________________________________________
(*) Gönderen: Bahattin YAVUZ, Ankara Barosu
Davalılar vekilleri, vekil edenlerinin dava konusu paylara ilişkin taşı nmaz bölümlerini tapu sicilindeki kayda dayanarak iyi niyetle edindiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu paylan kapsayan 534 parselin olubumuna esas olan tavzih kararının hükümsüzlüğüne ve usulsüzlüğüne hükmedildiğ i, bu nedenle kaydın yok hükmünde olduğu böyle bir kayda dayanarak iyi niyetli edinmeden söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm tüm davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Hükmen oluşturulan 534 parselin öncesi 292 parseldir. 622.000 m2 yüz ölçüme sahip 292 parselin kadastro tutanağında; özel sütununda tarih ve sayılan yazılı tapu kayıtlarına dayanılarak Ahmet oğlu İsmail ve arkadaşları adına 1950 yılından önce tespit edildiği, Halime'nin süresinde 292 parselin iptal ve tescili için Ankara Tapulama Mahkemesine açmış olduğu itiraz davasına Hazine, Sefer ve İsmail katılarak yapılan yargılama sırasında 292 parselin teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 01.11.1974 günlü krokide A, B ve C harşeriyle gösterilen taşınmaz bölümlerinin belirlendiği, yapılan yargılaması sonunda 28.11.1975 gün 1961/256 esas 1975/260 karar sayılı kararla taşınmazın krokide B harŞyle gösterilen 431.225 m2 bölümünün Teşrinsani 1308 gün ve 18 numaralı tapu kaydı yla gittilerinin kapsamında kaldığı açıklanarak, Hanife ve müşterekleri C harŞyle gösterilen 82.475 m2 lik yerin taraf gerçek kişilerin ileri sürdükleri tapu kayıtlarının kapsamı dışında kalan ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu vurgulanmak suretiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, krokide A harŞyle gösterilen 108.300 m2lik bölüm hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir.Tarih ve
sayısı yazılı hüküm Mehmet ve arkadaşları ile Hazinenin temyizi üzerine Yargıtay 7.
Hukuk Dairesince 12.12.1977 gün 1977/4045-12907 esas ve karar sayılı hükümle onanmasına karar verilmiş, karar düzeltme yoluna başvurulmaksızın 19.03.1978 tarihinde kesinleşmiştir. Hükmün kesinleşmesinden önce Halit
miras bırakanları Maviye ve Keziban'ın dosya arasında bulunmayan tavzih dilekçesiyle yukarıda tarih ve sayısı yazılı Ankara Tapulama Mahkemesi kararıyla hakkında hüküm kurulmayan ve krokisinde A harŞyle gösterilen bölümün adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, mahkemece 06.12.1975 gün 1961/256 esas 1975/23 Müt. sayılı tavzih kararıyla 108.300 m2 yerin istekte bulunan
kişiler adına tesciline karar verilmiş ve taşınmazın bu bölümü hakkı nda 534 parsel numarasıyla sicil oluşturulmuştur.Tüm bunlardan sonra Meral ve arkadaşlarının temyizi üzerine Yargıtay l6.
Hukuk dairesinin 24.09.1992 gün, 1991/14174 esas 1992/10545 sayılı kararla tavzih hükmünün bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozma kararına uyulması ve yetkisizlik kararıyla dava dosyasının Gölbaşı/Ankara Kadastro Mahkemesine devrine karar verilmesinden sonra 12.08.1997 gün 1996/1 esas 1997/1 karar sayılı hükümle tavzih isteğinin usulsüzlüğüne ve hükümsüzlüğüne karar verilmiş, bu hükümde temyiz edilmeksizin 20.07.2000 tarihinde kesinleşmiştir. İlk tavzih isteğinden sonra ilgilileri
yeniden tavzih isteğinde bulunmuşlar, istekleri yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
Tapulama Mahkemesince verilen bu hükümden önce dava konusu 534 parsel 27.11.1987 tarihinde 1 /2 payı Keziban ve Maviye adlarına tapuya tescil edilmiş,
miras yoluyla intikaller sağlandıktan sonra
26.08.1988 tarihinde 100300/108300 payı Meral'e tapuda temlik edilmek suretiyle, geriye kalan bölümde kayıt maliki Halit üzerinde bırakılmı ş, 22.09.1989 tarihinde dava konusu parsel ifraz edilmek suretiyle 593,594,595 ve 596 parseller oluşmuş, tapudaki devir ve temliklerle bu parseller davalı kimseler ile satıcılarına geçmiş bu parsellerden 593 parselde 04.04.1994 tarihinde imar uygulaması sonucu birçok imar parsellerine gitmiştir. Dava tarihi itibariyle dava konusu parsellerin tümü davalı
gerçek kişilerin adına kayıtlı bulunmaktadır. Davacılar tespit tarihinden önceki sebebe dayanarak iptal ve tescil isteğ inde bulunmuşlardır. Mahkemece dava konusu yerlerin davacılara ait kadastro tespitinde nazara alınan dayanak tapu kaydının kapsamında kaldığı, 534 parselin olubumuna esas olan tavzih kararının yok hükmünde olduğu, böyle bir kayda dayanılarak kazanımda bulunan kişilerin kazanı mlarının korunamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. TMK’nın 1024. maddesine dayalı isteklerde, davanın kabul edilebilmesi için davacıların öncelikle bu yer üzerinde doğmuş mülkiyet hakları- nın bulunduğunun, ondan sonra davalıların edinimlerinde kötü niyetli
olduğunun kabul edilmesi gerekir. Başka bir anlatımla bu davalar iki aşamalı davalardır. Mülkiyet haklanın belirlenmesi, ondan sonra yolsuz tescile dayanarak edinen kişilerin edinimlerinde kötü niyetli olduklarının belirlenmesi gerekmektedir. Görülmekte olan davada davacıların dava konusu yeri edindikleri kesin olarak belirlenememiştir. Esasen mahkemece bu yön üzerinde durulmamış tarafarın delilleri toplanıp bir sonuca ulaşılmamiştir. Öncelikle bu konuda davacılara süre ve imkan tanınması mülkiyet hakkını kanıtladıkları takdirde geçersiz tavzih hükmüne dayanılarak oluşturulan yolsuz tescil sonucu kazanımda bulunan davlıların bu kazanı mlarında kötü niyetli olduklarını kanıtlamaları gerekir. Her ne kadar mahkemece hükümsüz ve yolsuz bulunan tescil kararı karşısında iyi niyetin korunamayacağı sonucuna ulaşılmiş ise de, TMK'nın 1023 ve 1024. maddelerinin birlikte değerlendirilmesi halinde bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan yolsuz bir tescile iyi niyete dayanarak mülkiyet veya başka aynı bir hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı ilkesi karşısında mahkemenin gerekçesine katılmak mümkün olmamıştır. Tescil yolsuz olmakla bir- likte sicilin oluşmasından sonra Tapu Sicil Müdürü önünde birçok devir ve temlikler yapılmiş, en son taşınmazın bir bölümü imar uygulamasına tabi tutulmak suretiyle imar parselleri de oluşmuştur. Temelinde yolsuz tescile dayanarak aynı hak edinen bir kişinin kobulları
mevcut olduğu takdirde TMK'nın 1023. maddesi karşısında kazanı mı korunabilir. Yukarıdan beri yapılan tüm bu açıklamalar göz önünde tutularak davacıların dava konusu taşınmazı edinip edinmediklerinin belirlenmesi, bu konuda kendilerine delillerini sunmak üzere süre ve imkan tanınması, mülkiyet hakkının doğduğu belirlendikten sonra davalıların kazanımlarında kötü niyetli olup olmadığı hususunda davacıların delillerinin sorulması, davalılar karşı delil gösterdikleri takdirde onların da toplanı p birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönler üzerinde durulmaksızm yazılı şekillde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir. Bundan ayrı, karar başlığının 1 ila 8, 36 ila 45, 63 ila 79, 88 ila 92, 141, 144, 160, 163 ila 170, 172 ila 198 ve 227 sırasında gösterilen davacı ların kendilerinin veya
miras bırakanlarının dava dilekçesinde yer almamaları na, sonradan harcını yatırmak suretiyle usulüne uygun olarak davaya katılmamalarına rağmen taraf durumunu almayan bu kişiler lehine iptal ve tescile karar verilmiş olması da doğru değildir. Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle ve HMUK'un 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA ve 2.290.00 YTL peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 06.10.2008 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacılar, Ankara Tapulama Mahkemesinin 28.11.1975 tarih ve 1961/256 esas, 1975/260 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere dava konusu 292 parselin bu karara esas bilirkişiler raporunda A harŞyle gösterilen 108.300 m2'lik bölümünün aynı parsele uygulanan kök tapu kaydının kapsamında kaldığını açıklayarak ve Tapulama Mahkemesinin kesinleşen ilamında 292/A parselle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğinin unutulduğu ileri sürülerek bu bölümün paylan oranında adlarına tescilini talep ve dava etmişlerdir. Davalı kişiler tapu kaydının alenilik ilkesine dayanarak ve iyi niyetli oldukları nı açıklayarak kayda güvenerek tapuda satın aldıklarını, açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır. Mahkemece davanın kabulüne, 292/A parselinin gittisi olan tapulama parselleri ile onunda gittisi olan imar parsellerinden dosyada mevcut bilirkişi raporlan dikkate alınarak hesaplanan paylar oranında adlarına kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hükmün süresi içerisinde temyiz edildiği görülmüştür. Toplanan deliller tüm dosya içeriğinden; dava konusu 292 nolu ana parselle ilgili tapulama tutanağının dayanılan Ankara Tapulama Mahkemesinin 1961/256 esasta kayıtlı yargı yollarından geçerek kesinleşen dosyası içerinde ve kısmen de ferdileşmiş şekillde olduğu görülmüştür.Yapılan incelemede 622.000
m2 olarak otlakiye vasfıyla 1325 tarih 48 nolu tapu kaydı ve gittisi olan Aralık 1949 tarih ve 25 nolu tapu kaydı esas alınarak belirli paylarla Ahmet oğlu İsmail ve arkadaşları adına 1953 yılında tespitinin yapıldığı, bu tespite süresi içerisinde itiraz edilmesi üzerine dosyanın Tapulama Mahkemesine intikal ettiği, esasen İ. Köyü'yle ilgili birçok tapulama parseline itiraz edilmesi üzerine dosyaların Başlangı çta tevhit edildiği, daha so nra ayrıldıkları yapılan incelemeden anlaşılmiştir. Tapulama Mahkemesinin 1961/256 esasta kayıtlı dosyasında, 23.08.1971
gününden itibaren 1961/255 ve 256 esasta kayıtlı dosyalar ile 1968/363, 579, 360,571, 580, 373, 361, 380, 381, 377, 378 ve 557 esaslarında kayıtlı dosyaların müştereken keşŞ kapsamlı bir şekillde yapılmış ve 24 sayfadan ibaret keşif zaptı ndan onaylı bir suret tapulama dosyası içerisine konulmuştur. Yapılan incelemede itirazlı dosyalarla ilgili olarak itiraz edenlerin, parsellerin tespitine esas alı- nan kişilerin ve hazinenin dayandıkları tapu ve vergi kayıtları kapsamlı bir şekillde ayrı ayrı mahalline uygulanmiştır. Keşfe katılan teknik heyet 20 sayfadan ibaret
01.11.1974 tarihli gerekçeli raporlarını dosyaya sunmuşlardır. Bilirkişiler Orhan, Ahmet ve Cumhur tarafından düzenlenen 01.11.1974 tarihli bilirkişi raporunun 6. sayfasında 5 nolu bölümden itibaren nizalı 182, 207,
223, 224, 227, 230, 241 ve 250 parseller için tapulamada uygulanan t.sani 1308 tarih ve 7 nolu tapu ile bunun gittisi olan k.sani 1325 tarih ve 26 nolu tapu kaydı nın az yukarıda numaraları yazılı olan parsellerden 329, 331, 223, 224, 227 ve 230 nolu parsellerin tamamıyla eldeki davaya konu 292 parselin A harŞyle gösterilen kısmına uyduğu, ayrıca bu tapuların nizalı olmayan 187 ila 193 ve 195 ila 198 ve 210 ila 222, 225, 226, 231 ve 232 nolu parselleri de kapsadığı anlaşılmaktadı r. Bu tapunun tapulamada revizyon gördüğü öteki nizalı parseller ve niza dı- şı parselleri kapsamadığı anlaşılmaktadır. Yine, aynı bilirkişilerin tapulama dosyasında mevcut kapsamlı ve gerekçeli raporlarının 8. sayfasında 8 nolu bölümden itibaren "...Nizalı 292, 419, 420, 436 parseller için uygulanan t.sani 1308 tarih 12 nolu tapu ile aynı tarih 13 nolu tapu kayıtlarının birbirine mücavir tapu kayıtları olduğu, tapu kaydındaki taşlık kısmın 292 parselin kuzeybatı tarafındaki bilirkişiler krokisinde C harŞyle gösterilen kayalık kısım olduğu, t.sani 1308 tarih 12 ve 13 nolu tapu kayıtlarının niza dışı 291 parselin A harŞyle gösterilen kısmı ile Tapulama Mahkemesinde nizalı olan 292 parselin B harŞyle gösterilen kısımlarına uyduğu saptanmiştir.
Bilirkişilerin karara ve infaza esas alınan krokileri, Tapulama Mahkemesinin 1961/256 esasta kayıtlı dosyası içerisinde bulunmamaktadır. Ancak, Tapulama Mahkemesinin 1961/256 esasta kayıtlı dosyasında verilen karar kesinleşip tapuda infaz edildiğine göre, karara esas alınan ve dosyada mevcut olmayan krokinin Çankaya Kadastro Müdürlüğünde ya da Çankaya Tapu müdürlüğündeki evrakı müsbitelerin içerisinde olduğu Kuşkusuzdur. Ne var ki, yargılama aşamasında bu yön düşünülmemiş ve istenmemiştir. Bundan ayrı, yukarıda esas numaraları yazı lı olan toplam 14 adet tapulama dosyası için müşterek keşif yapıldığına göre aynı bilirkişilerin raporlarından onaylı birer suretin yukarıda yazılı olan tapulama dosyaları içerisinde bulunacağı da Kuşkusuzdur. Oysa ki, mahalli mahkemede belirtilen dosyalar içerisinde de herhangi bir inceleme yapmadan ve karara esas
infazda dikkate alınan krokiyi getirmeden karar vermiştir. Tapulama Mahkemesinin kararı kesinleşip infaz edildikten sonra dosya içerisinde mevcut olmayan tavzih dilekçesi sonucunda Ankara Tapulama Mahkemesi Hakimliği 1961/256 esas, 1975/23 müteferrik karar ile 06.12.1975 tarihinde asıl kararda olmadığı halde ve hakim elini dosyadan çekmiş olmasına karşın tavzih ile 292 nolu parselin A harŞyle gösterilen 108.300 m2’lik bölümüyle ilgili olarak kabul kararı dolayısıyla bu yerin Kestane Mehmet
mirasçıları Kezban Kök ile Maviye Demir adlarına tapuya tesciline karar verilmiştir. Bu tavzih karanmn infaz edildiği ancak infazdan sonra mahalli Tapu Sicil Müdürlüğüne ihbar edilmesi üzerine tereddüt hasıl olduğu için durum Tapulama Hakimliğine bildirilmiştir. Bu
kez Tapulama Hakimliğinin karan üzerine Yargıtay 16.
Hukuk Dairesinin bozma ilamı dikkate alınarak tavzih kararının sahte ve usulsüz olduğu belirlenmekle, usulsüzlüğüne ve hükümsüzlüğüne karar verilmiş, bu karar tarafara tebliğ edilmekle kesinleşmiştir. Açıklanan olgular dosyadaki mevcut delillerle ve yapılan incelemeyle örtüşmektedir. Uyuşmazlık, sahte ve hükümsüz olan tavzih kararıyla oluşturulan 292/A parselle ilgili sonradan gittileri bulunan ve imar uygulamasıyla birden çok parsele giden tapu kayıtlarının sahte ilamla oluşması nedeniyle yolsuz tescile konu olup olmayacağı, dolayısıyla geçerli olup olmadıkları, sahte ilamla oluşan tapu kayıtlarından tapudaki satıştan pay edinen kişilerin iyi niyetli sayılıp sayılmayacakları konusunda toplanmaktadır. Ayrıca davacılar eldeki davada Tapulama mahkemesinin 1971/256 esas 1975/260 karar sayılı dosyasına ve o dosyadaki
revizyon gören tapu kayıtlarına tutunmuşlardır. Ne var ki; eldeki derdest dosyada Hazine taraf değildir. Ancak, az yukarıda açıklandığı üzere 292 parselin tespitine yapılan itirazlar sonucunda kesinleşen ilamlar 292 nolu parselin tespitine yapılan itirazlar sonucunda kesinleşen ilamlar 292 parselin B harŞyle işaretli bölümü tapu kaydı esas alınarak davacıları adına tescil edilmiş, 292 parselin C harŞyle işaretli bölümün Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine adına tescil edilmiştir. İş bu davada 292 parselin A harŞyle işaretli
bölümün Tapulama Mahkemesinde olumlu ya da olumsuz karar bağlanmadığı iddiasına dayanmaktadır. Yukarıda incelemesi yapılan keşif zaptında ve bilirkişiler raporunda kapsamlı şekillde açıklandığı üzere 292 parselin A harŞyle gösterilen kısmı dava dışı parsellere revizyon gören t.sani 1308 tarih 12 ve 13 nolu tapuları n kapsamındadır. Bu tapu dava dışı 291 nolu parselin krokide (A)ile işaretli bölüme de uymuştur. Öyle ise 292 nolu parselin A ile gösterilen kısmı itirazsız olarak tapulama tespit malikleri adına tescil edilmiştir (edilmesi gerekir ) ya da yukarıda esas numaralan yazılı olan itirazlı Tapulama Mahkemelerindeki dosyalarla bir karara bağlanmiştir. Bir başka anlatımla; davacılar, tapulan kadar yeri 292/B nolu parselden almişlardır. Tapularından eksik almişlarsa, eksik olan kı- sım 291/A parseldedir. Artık, davacıların 292/A parselde herhangi bir hakları yoktur. Bu nedenle, yolsuz tescile konu olan bu yerlerin maliki Hazine olacağından; davanın Hazineye ihbar edilmesi gerekir. Zira, sahte ilamla oluşturulan tapular yolsuz tescil hükmündedir. Süre neye ulaşırsa ulaşsın ilgilisine herhangi bir hak bahsetmez. Süresiz olarak açılacak dava ile her zaman iptali mümkündür. Böyle bir tapudan pay edinenlerde iyi niyetli sayılamazlar. Çünkü tapunun esası meşru bir nedene ve temele dayanmamaktadı r. Mahalli mahkeme, davacıların dayandığı Ankara Tapulama Mahkemesinin 1961/256 esasında kayıtlı dosyasını kapsamlı bir şekillde incelememiş, yine o dosya içerisindeki keşif zaptında belirtilen öteki dosyaları da getirip incelememiştir. Kaldı ki hukuki müesseselerin nitelemesinde de yanılgıya düşmüştür. Hal böyle olunca, davacıların davasının esastan reddedilmesi, davalılar üzerindeki kaydında meşru bir nedene dayanmaması nedeniyle davada Hazineye ihbarda
bulunması gerektiği kanaatindeyim. Dairenin Sayın çoğunluğunun dosyada mevcut bozma gerekçelerine çıkladığım sebeplerle gerekçe ve ilke bazında katı lamıyorum.Ancak, bozmada katılıyorum.
Üye
Satılmiş ALTINGÖZ
Yargıtay Kararları 501