YARGITAY H UKUK GENEL KURULU
E: 2007/20-205 K: 2007/200 T: 11.04.2007
Taşınmaz H ukuku • Kadastro Tespiti • Orman Arazisi 1957 Yılı Öncesi Orman Olan Taşınmazlar*
Özet: Dava dosyası içindeki belgelerden, çekişmeli parselin 2510 sayılı iskân yasası-
nın 30. maddesi hükmüne göre iskan yoluyla verilip 1936 yılında tapuya tescil edildiği
ve daha sonrada satış yoluyla Ağustos 1955 tarih 12 nolu tapuda davacı adına tescil edildiğ
i anlaşılmaktadır. Orman bilirkişisinin raporuna göre, çekişmeli
taşımazın 1957 tarihli memleket haritası nda orman olduğu anlaşılmaktadır. Öncesi
orman olan taşınmazlar hakkında oluşturulan tapunun h ukuki değeri bulunmamaktadır.
Tarafar arasındaki "Kadastro Tesbitine İtiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çanakkale Kadastro Mahkemesince davanın
kabulüne dair verilen 22.09.2005 gün ve 2005/28 E., 24 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.
H ukuk Dairesinin 21.03.2006 gün ve 2006/1222-3742 sayılı ilamı ile; (...Kadastro sırasında K. Köyü 130 ada 7 parsel sayılı 23446,87 m2
yüzölçümündeki taşınmaz, Ağustos 1955 tarih 12 numaralı tapuda Hüseyin adına tapuda kayıtlı ve 1938 tarih 615 tahrir nolu vergi kaydı kapsamı
nda ise de, 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesine göre orman sınırları dı- şına çıkarılan yer olması nedeniyle Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı
Ömer, taşınmazın 2510 Sayılı Yasa gereğince verilen 13 dönümlük iskan tapusu kapsamında kaldığını, tamamının 50 yıldan fazla bir süreden beri
zilyetliğinde bulunduğunu ve adına tescili iddiasıyla dava açmiştir. Mahkemece davanın kabulüne ve dava konusu parselin tespitinin iptali ile davacı
Ömer adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafı ndan temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmiş, çekişmeli parsel 2/B madde
uygulaması sonucu orman sınırı dışına çıkarılan alanda bırakılmiştir.
374 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
___________________________________________________
(*) Gönderen: Av. Talih UYAR
Davacı Ömer, çekişmeli parselin 1936 yılında 2510 Sayılı Yasa uyarınca Bulgaristan muhacirlerinden Mustafa oğlu Ahmet'e verildiğini ve daha
sonra da Ağustos 1955 tarih 12 numaralı tapu ile satın aldığı taşınmazı nizası z fasılasız malik sıfatıyla zilyet ettiğini, Hazine adına yapılan tespitin
iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması 3402 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükümlerine göre yapı
lmiş, çekişmeli parsel 2/B madde uygulaması sonucu orman sınırı dışı- na çıkarılan sahada bırakılmiştir.
Dava dosyası içindeki belgelerden, çekişmeli parselin 2510 sayılı İskan Yasasının 30. maddesi hükmüne göre iskan yoluyla verilip, 1936 yı-
lında tapuya tescil edildiği ve daha sonra da satış yoluyla Ağustos 1955 tarih 12 nolu tapu ile davacı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılan keşif sonrası alınan orman bilirkişi raporuna göre, çekişmeli taşınmazın 1957 tarihli memleket haritasında öncesinin orman
olduğu anlaşılmaktadır. 2510 Sayılı Yasanın 21. maddesinde iskan yoluyla dağıtılacağı öngörülen arazi türleri arasında ormanlar bulunmamaktadı
r. Anayasanın 169. maddesi gereğince ormanlar hiçbir suretle daraltılamaz.
Öncesi orman olan taşınmazlar hakkında oluşturulan tapunun h ukuki değeri bulunmamaktadır. 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesi ile getirilen,
orman sınırları dışına çıkartılmiş ve çıkartılacak yerlerde zilyetliğe, eski tapu
kayıtları ile iskan yoluyla oluşturulan tapu kayıtlarına değer verileceği konusundaki hükümler Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün,
1987/31-13 ve 14.03.1989 gün ve 1988/35-1989/13 sayılı kararları ile iptal edilmiştir. 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin Anayasa Mahkemesince
iptal edilmeyen hükümleri de 03.03.2005 tarihli Resmi Gazetede yayı mlanarak yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten
kaldırılmiş olduğundan, öncesi orman olan taşınmazlar tapu ve zilyetlik yoluyla özel mülke konu olamaz. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken,
tapu kaydı geçerli kabul edilerek ve tapu kaydının dava dışı 2434 parsele revizyon gördüğü de düşünülmeden davanın kabulü yolunda hüküm
kurulması usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece
önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı Hazine vekili
H UKUK GENEL KURULU KARARI
H ukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereğ
i görüşüldü:
Tarafarın karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre H ukuk
Yargıtay Kararları 375
Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle
direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı
HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.04.2007 gününde
ikinci görüşmede bozmada oybirliği sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
HGK ile yerel mahkeme arasındaki niza iki noktada toplanmaktadır/birincisi
niza konusu yerin orman olup olmadığı, ikincisi de davacının dayandığı iskan
tapusunun h ukuki kıymetini kaybedip kaybetmediği,dolayısı ile mülkiyet hakkı
doğurup doğurmayacağıdır. Yapılan bilirkişi incelemeleri yeteri bulunmadığından
nizalı yerin öncesinin orman olup olmadığının belirlenmesi bu konuda raporlar
arasındaki çelişkinin giderilmesi gerekmektedir. Ancak burada önemli olan asıl
mesele taşınmazın ormar olması halinde davacının dayandığı iskan kaydının
mülkiyet belgesi olarak kabul edilip edilmeyeceğidir. Davacının dayandığı tapu
kaydı iskanen verilmiş ve tedavül görerek davacıya geçmiş olup kaydın ilk tesis
tarihi 1936 dır. 2510 Sayılı İskan Yasasında dağıtılacak yerler arasında ormanlar
gösterilmemiştir, bu nedenle taşınmazın öncesi orman ise bu tapu kaydının bir
mülkiyet belgesi olarak kabulü mümkün değildir. Ancak 1987 tarihinde yürürlü-
ğe giren 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesi ile orman içerisinden iskanen
verilen tapuların geçerli olduğu hükmü getirilmiştir, maddenin üçüncü fıkrası
şöyledir: (Orman sınırları içerisinde kalan veya orman dışına çıkarılan alanlarda
tapulu yerlerle iskan suretiyle veya toprak tevzii yoluyla verilen yerler “işlemleri
tamamlanmamiş olsa dahi” başka bir şart aranmaksızın hak sahipleri adına
tespit ve tescil edilir.) Görüldüğü gibi yasa ile orman içerisinden verilen iskan tapuları
geçerli bir mülkiyet belgesi haline getirilmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi
14.3.1989 gün ve 1988/35 E, 1989/13 K. Sayılı kararı ile bu hükmü iptal etmiştir.
Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesinin iptal kararları Anayasa gereği geriye
yürümez, yani kazanılmış hak iptal hükmü ile ortadan kaldırılamaz. 1987 tarihinde
yürürlüğe giren 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesi ile o tarihe kadar orman
içerisinden iskan yolu ile oluşturulan tapulara geçerlilik tanıdığına göre bunun
iptal kararı ile yok sayılması mümkün değildir.
H ukuk devleti ilkesinin (olmazsa olmaz) kurallarından birisi kazanılmiş hakkı
n korunmasıdır, birçok mahkeme kararlarında da belirtildiği gibi h ukuk devleti,
mevcut yasalara göre kazanılan hakların sonradan yapılacak uygulamalar ile
kişinin elinden alınamayacağı yolunda güvence veren devlettir. 1987 yılında çı-
kartılan yasa ile verilen bir hakkın 1989 yılında yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin
iptal kararı ile geri alınması h ukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.
Ayrıca vurgulamakta yarar vardır ki bir yasanın yürürlüğü tarihinde kazanılan
bir hakkın yasanın geriye yürüyeceği konusunda herhangi bir hüküm içermeyen
başka bir yasa ile ortadan kaldırılması halinde dahi kazanılan hakkın geri alınması
mümkün değildir. Bunun en yakın tarihteki örneklerinden birisi Belediye
Yasasındaki değişikliklerdir. 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5272 Sayılı
Belediye Yasasının geçici birinci maddesi ile Hazineye ait bazı taşınmazların be-
376 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009
lediyelere devri öngörülmüş, ancak daha sonra, 31.12.2004 tarihinde yürürlüğe
giren 5281 Sayılı Yasanın 44/7 maddesi ile Hazine mallarının belediyelere devrini
öngören geçici madde iptal edilmiş ancak bu iptale kadar kazanılmış hakları
ortadan kaldırmayacağından aynı yasanın 45/10. maddesi ile sonradan çıkan yasanı
n 5272 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 24.12.2004 tarihinden itibaren hüküm
ifade edeceği açıklanmiştir. Görüldüğü gibi yasa koyucu yasanın geçmişe etkili
olabilmesi için (ki bunun Anayasaya aykırılığı ayrı bir konudur) yasaya hüküm
koymuştur. Bu madde her ne kadar Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş ise
de Anayasa Mahkemesinin iptal kararları geriye yürümeyeceğinden kanunun yürürlüğ
e girdiği tarihten itibaren uygulanmayacağı yolunda yasa uygulamaya gidilmiştir.
Bu uygulama şimdiye kadar tüm yargı kararlarında da aynen benimsenmiştir.
(Örnek: Y.H.G.K. 9.3.1988 gün 1987/2-860 1988/232 K. ve 13.2.1991
gün 1990/2-648 1991/65 K. ve 2007/1-75 E., 90 K. sayılı ilamları).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2.3.2006 gün 5114/04 sayılı kararında
da bir arazinin orman arazisi olarak nitelendirilmiş olmasının mülkiyet hakkından
mahrumiyeti beraberinde getirmeyeceği, ancak arazinin türüne göre tapu iptal
edilmeden mülkiyet hakkının kullanımında (inşaat izni verilmemesi gibi) sınırlarla
getirilebileceği kabul edilmiştir. Eğer bu yer gerçekten orman rejimi içerisinde
kalması gereken bir taşınmaz ise yapılacak iş bu yerin kişiye bedelinin verilerek
kamulaştırılmasıdır. Devlete ait birçok yer şehirlerde yasal olmayan biçimde
yağmalandıktan sonra çıkartılan imar affı yasaları ile h ukuka uygun hale getirilmiş
ve yargı bu yasaları uygulayarak bu kişileri hak sahibi yapan kararlar vermiştir.
Yasa yürürlükte kaldığı sürece veya yasa (geriye dönük olmayacak biçimde)
kaldırılsa bile hak ortadan kalkmayacağından yargının bu yasalardan doğan
hakkı vermemesi gibi bir uygulama olamaz, kaldı ki burada öncesinde Hazine
malının yasalara aykırı olarak kişi tarafından ele geçirilmesi değil bizzat Devletin
kişiye tapu tahsisi etmesi söz konusudur.
Sonuç olarak nizalı taşınmazın öncesi orman olsa bile Devletin çıkardığı yasa
ile 1987 yılında kişi bu taşınmazın tapu kaydı ile maliki olmuştur, bu hakkın
yok sayılması mümkün değildir. Ancak tapu kaydının nizalı yere uyup uymadığı,
uyuyor ise kapsamının ne olacağı yeterince araştırılmamiştir. Bu hususların
araştırılmaması nedeni ile yerel mahkeme kararının bozulması gerekirken
HGK’nın kararında belirtilen gerekçeler ile verilen bozma kararına katılamıyoruz.
ZEKİ AKAR ERDAL SANLI NİHAL KOYUNCU
Birinci Başkanvekili 1. H ukuk Dairesi 1. H ukuk Dairesi
Üyesi Üyesi
Yargıtay Kararları 377
KARŞI OY YAZISI
Yüksek Daire ile Mahkeme arasındaki ihtilaf taşınmazın öncesinin orman sayı
lan yerlerden olup olmadığına ilişkindir. 2510 Sayılı Kanu n hükümlerine göre
zilyet adına 1955 yılında Hazinece oluşturulan tapu kaydının taşınmaza aidiyeti
tartışmasızdır. Uzman bilirkişi kurulu tüm verileri değerlendirerek taşınmazın
öncesinin orman olmadığını belirtmiş, mahkeme de raporu uygun bularak rapor
doğrultusunda hüküm kurmuştur. Yüksek 20. H ukuk Dairesi ise taşınmaza ilişkin
verilerden sadece bir tanesine (dosyada bulunmayan 1953 tarihli hava fotoğ-
rafına dayalı olduğu anlaşılan 1957 tarihli memleket haritasına) dayanarak, dosya
üzerinden, bilirkişi kurulu yerine geçerek taşınmazın öncesinin orman oldu-
ğunu, iskan tapusunun h ukuki değeri bulunmadığını kabul etmiştir. Yüksek Dairenin,
usul hükümlerine göre yapması gereken iş bilirkişi raporunda eksiklik ve
yetersizlik var ise bunu işaretle yeni bir bozma yapmaktan ibarettir. Teknik ve uzmanlı
k gerektiren işlerde hâkimler bilirkişi yerine geçerek görüş beyan ettikleri
takdirde, aynı dosyada hem hâkimlik hem de teknik bilirkişilik görevlerini ifa etmiş
olurlar. Bu durumda tarafarın bilirkişi raporuna itiraz etmek suretiyle yargı
lama faaliyetlerine katılma ve rapordan ikna olma olanakları da bertaraf edilmiştir.
Kabule göre Yüksek Dairece araştırmaya sevk eder şekillde bu noktadan
karar bozulabilecek iken kesin bozma yoluna gidilmesi usulsüz olduğu gibi, mülkiyet
belgesi olan tapu kaydının, memleket haritasının olubumu ve evrak üzerinden
uygulanmasındaki teknik imkansızlıklar karşısında, sıhhati şüpheli bir delille
nazara alınmaması da hakkaniyete uygun sonuçlar doğurmamaktadır. Devletin,
tarla olarak vatandaşa iskan tapusu verdikten 50 yıl sonra aynı yeri idari bir
organı vasıtasıyla tekrar kendine mal etmesinin insan haklarına saygılı h ukuk
devleti kavramıyla ne ölçüde bağdaştığı da sayın çoğunluk düşüncesinin takdirlerine
sunulmalıdır.
Açıklanan maddi ve h ukuki olgular karşısında hiç değilse taşınmazın tapu
kaydı miktarı kapsamında ve öncesi orman olmadığı uzman bilirkişi raporuyla
saptanan bölümünün davacıya verilmesi gerekirken yüksek daire görüşüne uygun
olarak tecelli eden çoğunluk oyuna muhaliŞm.
Mehmet KÜRTAL
16. H ukuk Dairesi Üyesi
378 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 83 • Sayı: 1 • Yıl 2009