Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
İdari Yargıda Dava Açma Süresine İlişkin Karar
Ekleyen: Mehtap Deniz | Tarih: 27-12-2009 | Kategori: İçtihat | Okunma : 3487 | Not:
Mehtap Deniz




Profil >
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE

Esas No : 2009/5891

Karar No : 2009/7313

Temyiz Eden (Davacı) : …. Limited Şirketi

Vekilleri : Av. …, Av. …

Karşı Taraf (Davalı) : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı - ANKARA

Vekili : Av. …

İstemin Özeti : Ankara 8. İdare Mahkemesinin 26.12.2008 tarih ve E:2008/1430, K:2008/1832 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi :

Düşüncesi :Adli yargı mercilerince verilen kararlardaki yükümlülüklerini yerine getirerek, davanın idare mahkemesinde bakılmaya devam edilmesi iradesini ortaya koyan davacının açtığı bu davada, 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinde öngörülen otuz günlük dava açma süresinin başlangıcı olarak, dosyanın esas kaydının kapatılarak Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesine iade edilmesi yolundaki Ankara 1. İdare Mahkemesi kararının davacıya tebliğ edildiği 2.9.2008 tarihinin esas alınması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.

Bu durumda, 2.9.2008 tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinde öngörülen otuz günlük dava açma süresi içerisinde, 24.9.2008 tarihinde açıldığı anlaşılan davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiğinden; davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Bu nedenle, temyiz isteminin kabulü ile idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı :

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, sözkonusu maddede belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince; dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden, davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeyerek işin esasına geçildi, gereği görüşüldü:

Dava; 506 sayılı Yasanın 140. maddesi uyarınca verilen idari para cezasına karşı davacı şirket tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin 13.2.2008 tarih ve 16714 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Ankara 8. İdare Mahkemesince; davacının, hakkında verilen idari para cezasının iptali istemiyle görevsiz yargı yerinde açtığı dava sonucu verilen görevsizlik kararı üzerine, bu kararın kaldırılması istemiyle başvurduğu Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin itirazın reddine dair kararı ile görevsizlik kararının kesinleştiği; bu kararın tebliğ edildiği 29.5.2008 tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinde öngörülen otuz günlük süre içerisinde görevli yargı yeri olan idare mahkemesinde dava açılması gerekirken, bu süreden çok sonra 24.9.2008 tarihinde dava açıldığı; ayrıca, 2577 sayılı Yasada yer almayan usuller uygulanarak yapılan işlemlerin, geçen dava açma süresini ihya etmeyeceği belirtilerek davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde, özel yasalarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay ve idare mahkemelerinde dava açma süresinin altmış gün olduğu hükme bağlanmış; aynı Yasanın 9/1. maddesinde, çözümlenmesi Danıştay'ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin Danıştay'a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği hükmüne yer verilmiştir.

Anayasanın 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu ifade edilmiş, 40. maddesinde; "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." hükmü yer almıştır.

"Devlet" kavramının, "İdarenin" yanısıra, ayrı bir erk olarak "Yargı" organını da kapsadığı ve Anayasa hükümlerinin, idare makamlarıyla birlikte yargı yerlerini de bağlayan kurallar olduğu dikkate alındığında, Anayasanın 40. maddesinde belirtilen yükümlülüklerin yargı organları bakımından da geçerli olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.

İdarelerin ve yargı organlarının, Anayasa'dan kaynaklanan görev ve yetkileri kullanırken, belirtilen yükümlülüğün yerine getirilmediği veya ilgililerin yanlış yönlendirildiği durumlar da olabilmektedir.

Belirtilen durumlarda, idarelerin veya yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramasını önlemek amacıyla, dava açma sürelerinin Anayasa'nın 40. madde hükmü dikkate alınarak hesaplanması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirket tarafından, 506 sayılı Yasanın 140. maddesi uyarınca Ankara Sigorta Müdürlüğünce verilen ... TL idari para cezasına yapılan itirazın reddine ilişkin 13.2.2008 tarih ve 16714 sayılı işlemin 21.2.2008 tarihinde tebliği üzerine, söz konusu idari para cezasının iptali istemiyle 6.3.2008 tarihinde Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesinde dava açıldığı; bu davada, 10.3.2008 tarih ve Müteferrik No:2008/18 sayılı kararla, mahkemenin görevsizliğine karar verildiği; bu kararın 31.3.2008 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacı şirketçe bu karara karşı Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinde itirazda bulunulduğu; Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.5.2008 tarih ve Değişik İş No:2008/591 sayılı kararıyla, itiraz reddedilmiş olmakla birlikte, kararda, talep halinde dosyanın ilgili mercie gönderileceğinin belirtildiği; anılan kararın 29.5.2008 tarihinde tebliği üzerine, davacının, karar doğrultusunda, 3.6.2008 tarihinde Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesine verdiği dilekçeyle, dosyanın Ankara İdare Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesini talep ettiği; Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesinin, dosyayı, dilekçeye istinaden, 2577 sayılı Yasanın 9. maddesindeki usule aykırı olarak Ankara İdare Mahkemesi Başkanlığına gönderdiği ve dosyanın 23.6.2008 tarihinde Ankara 1. İdare Mahkemesinin E:2008/998 sayılı esasına kaydedildiği; Ankara 1. İdare Mahkemesinin 3.7.2008 tarihli kararıyla, mahkemeye hitaben yazılmış dilekçe ile açılmış bir dava bulunmadığından, dosyanın esas kaydının kapatılarak Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesine iadesine karar verildiği; bu kararın davacıya 2.9.2008 tarihinde tebliğ edildiği; söz konusu karar davacı tarafından temyiz edilmeksizin 24.9.2008 tarihinde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Görüldüğü gibi, açmış olduğu dava, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün idari yargı yerinin görev alanına girdiği gerekçesiyle Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından reddedilen davacı, anılan Sulh Ceza Mahkemesi kararına yapmış olduğu itirazın reddine dair Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi kararında, itiraz sahibinin başvurması halinde dosyanın Ankara İdare Mahkemesine gönderileceği ifadesinin yer alması nedeniyle sulh ceza hakimliğine verdiği dilekçede, dava dosyasının idare mahkemesine gönderilmesi isteminde bulunmuş; böylece davaya idare mahkemesinde bakılmaya devam edilmesi iradesini ortaya koymuştur.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 9. maddesine göre, adli ve askeri yargı yerlerinde açılan davaların görev yönünden reddi üzerine, 2577 sayılı Yasanın 3. maddesine uygun biçimde dava dilekçesi düzenlenip, idari yargıda dava açılması mümkündür.

Olayda, adli yargı mercilerinin vermiş olduğu kararla davacıyı yanlış yönlendirmiş olması ve davacının da anılan karar doğrultusunda hareket etmesi karşısında, idare mahkemesince, davacı tarafından, dava dosyasının idari yargı yerine gönderilmesi istemiyle verilen dilekçe esas alınıp, dilekçe ret kararı verilerek, hakkaniyete uygun olarak davacıya 2577 sayılı Yasanın 3. maddesine göre dava dilekçesi hazırlama olanağı tanınması gerekirken, bu yöntem izlenmeyerek dosyanın esas kaydı kapatılmış ve dosya Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesine iade edilmiştir.

Bu durumun, yargı kararı doğrultusunda hareket eden davacının verdiği dilekçenin hiç dikkate alınmaması sonucunu doğuracağı, bunun da davacının hak arama özgürlüğünü ağır biçimde zedeleyeceği açıktır.

Bu itibarla, davacının, dosyanın esas kaydının kapatılması yolundaki Ankara 1. İdare Mahkemesi kararını temyiz etmeden açtığı bu davada, dava açma süresi hesaplanırken, Anayasa'nın 40. madde hükmünün dikkate alınması gerekmektedir.

Buna göre, adli yargı mercilerince verilen kararlardaki yükümlülüklerini yerine getirerek, davanın idare mahkemesinde bakılmaya devam edilmesi iradesini ortaya koyan davacının açtığı bu davada, 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinde öngörülen otuz günlük dava açma süresinin başlangıcı olarak, dosyanın esas kaydının kapatılarak Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesine iade edilmesi yolundaki Ankara 1. İdare Mahkemesi kararının davacıya tebliğ edildiği 2.9.2008 tarihinin esas alınması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.

Bu durumda, 2.9.2008 tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinde öngörülen otuz günlük dava açma süresi içerisinde, 24.9.2008 tarihinde açıldığı anlaşılan davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiğinden; davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenle, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesine uygun bulunan davacı temyiz isteminin kabulü ile Ankara 8. İdare Mahkemesinin 26.12.2008 tarih ve E:2008/1430, K:2008/1832 sayılı kararının BOZULMASINA, dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 1.7.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Forum