YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ
E: 2008/2073 K: 2008/2557 T: 10.06.2008
Coğun İçinde Az Da Vardır Kuralı Eda Davası Tespit Davası Aidiyet Tespitinn Kapsamı
Hak Düşürücü Sürenin Niteliği Olumsuz Dava Koşulu
(3402 SY m. 12/3; 818 SY m. 61; 4721 SY m.684, 718))
Özet: Kural olarak, eda davası açılabilecek durumlarda tespit davası açılabilmesi
mümkün değildir. Muhtesatın bağlı olduğu taşınmazdan ayrı bir mülkiyet olamayacağından, muhdesatın mülkiyetinin ayrıca tespiti için dava açılamaz. Ancak, muhdesatın kim tarafından yapıldığına ilİşkin hüküm kurulabilir. Bu nedenlerle davacının; alacak davası açma hakkı varken, yaptığı iyileştirme giderlerinin tespitini ve muhdesat mükiyetinin tespitin isteyebilme hakkı yoktur. Hak düşürücü süre olumsuz dava koşulu olup, Taraflarca ileri sürülmese bile mahkemece resen dikkate alınmalıdır.
Taraflar arasında görülen dava sonu Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi için tebliğ edilen 10.06.2008 günü belirlenen saatte temyiz eden davalı Hüseyin vekili
avukat ile, aleyhine temyiz istenilen davacı Sabri vekili
avukat geldiler. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan Tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiğ
i bildirildi. Tetkik hakiminin raporu okundu. Dosyadaki belgeler incelendi, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: 1- Dava niteliği ve içeriği itibariyle taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın mülkiyetinin tesbiti istemine ilİşkindir.
İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliğine ve özellikle iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden bilgisine başvurulan ve hükme dayanak yapı lan uzman bilirkİşi raporunun niteliği, içeriği ve dosya kapsamında toplanı p değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilİşkin
hükümde gösterilen gerekçelere göre davalı tarafın aşağıdaki bendin dışında
kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2- Mahkemece davanın kabulüne karar verilmİş ise de, yapılan araştırma ve soruşturma, toplanan deliller hüküm vermeye yeterli olmadığı gibi, oluşturulan hüküm de davanın niteliğine ve yasal düzenlemelere uygun düşmemİştir.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmünde, kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı belirtilmİştir. Bu süre hakdüşürücü niteliktedir. Hakdüşürücü süre olumsuz dava koşulu
olup, diğer dava koşulları gibi Taraflarca öne sürülmese bile mahkemece kendiliğinden dikkate alınması ve davanın süre geçtikten sonra açıldığı nın belirlenmesi halinde esasa girilmeyerek hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
Kural olarak, öğreti ve uygulamada eda davası açılabilecek hallerde tesbit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yarar dava koşuludur. Daacı tarafın tapu kütüğünde kayıtlı kargir eve sonradan kullanılır hale gelmesi için tadilat ve onarım yaptırdı-
ğının belirlenmesi halinde bina değerini artıran ve faydalı ve zorunlu giderlerden sayılan bu iyileştirme giderlerinden payına düşen kısmın koşulları- nın varlığı halinde BK 61 ve onu izleyen maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre ileride açılacak eda nitelikli alacak davası ile davalıdan istenebileceği kuşkusuzdur. Davacı tarafın alacak davası açma hakkı mevcut iken yaptığı iyileştirme giderlerinin tespitini istemekte hukuki
yararı bulunmadığı gibi, binanın kendisi tarafından yaptırılan onarım ve tadilat nedeniyle kullanılabilir hale geldiğini öne sürerek mülkiyetini iddia etme hakkı da yoktur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun mülkiyet hakkının kapsamına ilİşkin 684. maddesi hükmüne göre, bir şeye malik olan o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olduğu gibi, 718. maddesi hükmüne göre de taşı nmaz mülkiyeti araziyle birlikte arazinin üzerinde bulunan bütünleyici parça niteliğindeki muhtesatları da kapsar. Muhtesatların üzerinde bulunduğ
u taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemeyeceğinden, muhtesatların mülkiyetinin tespiti istenemez ve aksine bir hüküm bulunmadıkça taşınmaz üzerindeki muhtesatm arzın maliki olan taşınmaz maliki dışında başka bir kİşiye ait olması sonucunu doğuracak şekilde hüküm verilemez. Ne var ki bu istemle bir dava açılması halinde
"Çoğun içinde az da vardır" kuralı gözönünde bulundurularak koşullarının varlığı ve davanın kanıtlanması halinde davanın kısmen kabulü ile, davaya konu muhtesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine, mülkiyet tespitine ilİşkin istemin reddine karar verilmesi gerekir.
Somut olaya gelince, davacı taraf tapu kütüğünde kargir ev niteliğiyle Taraflar adına paylı olarak kayıtlı, ortaklığın giderilmesi davasına konu 1314 parsel sayılı taşınmazın satın alınmasından sonra Taraflar arasında fiilen paylaşıldığını, gecekondunun davalı tarafa düşen kısımda kaldığını, taşınmaz üzerinde bulunan davaya konu iki katlı binanın 1976 yılında
kendisi tarafından meydana getirildiğini öne sürerek dava açmış, davalı taraf da davacının yeni bina yapmadığını davaya konu binanın tapu kütü- ğünde kargir ev olarak kayıtlı bina olduğunu, davacının bu binaya olsa olsa iyileştirme giderleri yapmış olabileceğini savunmuştur. Taşınmazın fiilen paylaşılıp paylaşılmamış olmasının davada önemi bulunmamakta ise
de, davaya konu binanın tapuda kayıtlı kargir ev olmadığını, bu binanın 1976 yılında temeli ile birlikte yeni yapılan bir bina olduğunu kanıtlama yükünün davacı taraf üzerinde olduğu, bu iddiasını her türlü delille kanıtlayabileceğ i kuşkusuzdur. Ne var ki davacı tarafça iddianın kanıtlanması için tanık gösterilmesine ve tanık dinletmekten vazgeçilmemesine rağmen
mahkemece davacı tanıkları dinlenmemİş, hüküm yerinde tanıkların dinlenmeme
gerekçesi dahi açıklanmamış, uzman bilirkİşiden davaya konu binanın yeni bina mı yoksa tapuda kayıtlı eski bina mı olduğu, binanın yaşı konusunda ek rapor alınmamış, taşınmazın eveliyat kayıtları ve kadastro tutanağı ile kadastro paftası getirtilip incelenerek davada 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. Maddesi hükmünün uygulanma imkanının
bulunup bulunmadığı değerlendirilmemİş, deliller tam olarak toplanadan eksik araştırma ve soruşturma ile hüküm verilmİştir. Taraflarca gösterilen ve davanın sonucuna etkili deliller tam olarak toplanmadan eksik araştırma ve soruşturma ile hüküm verilemez.
O halde mahkemece az yukarıda açıklanan doğrultuda araştırma ve soruşturma yapılmalı, davacı tarafından gösterilen tanıklar dinlenmeli, tanı klardan taşınmaz üzerinde bulunan binanın yapılma tarihi, temelinden yeni bina olarak mı yoksa tapuda kayıtlı kargir ev nitelikli binanın onarı- mı ve üzerine bir kat çıkılması suretiyle mi yapıldığı, kargir evin ne oldu-
ğu hususlarında kapsamlı beyanları alınmalı, dosya yeniden uzman bilirkİşiye verilerek uzman bilirkİşiden davaya konu binanın yeni bina mı yoksa tapuda kayıtlı eski bina mı olduğu, binanın yaşı konusunda ek rapor alınmalı, taşınmazın eveliyat kayıtları ve kadastro tutanağı ile kadastro
paftası getirtilip incelenerek davada 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmünün uygulanma imkanının bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir hüküm verilmelidir.
Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm verilmesi isabetsiz oldu- ğu gibi, kabule göre de az yukarıda açıklanan hukuksal olgu göz önünde bulundurularak davanın kısmen kabulüne, davaya konu binanın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine, davacının mülkiyet tespiti isteminin
reddine karar verilmesi gerekirken paylı taşınmaz üzerinde yapı lan muhtesat niteliğindeki binanın taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyeti var mı gibi arzın maliki olan paydaşlar yerine paydaşlardan sadece birine ait olması sonucunu doğuracak şekilde davanın kabulüne karar verilmesi dahi isabetsiz, davalı tarafın temyiz itizları bu nedenlerle yerinde ol-duğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan 729,00 YTL temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine, Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı taraf yararına taktir ve tespit olunan 550,00 YTL avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10.06.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.