YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ
E: 2004/3398 K: 2004/5223 T: 29.6.2004
Başkasinin Taşinmazi Üzerine Yapilan İnşaat Yapi Sahibinin Haklari •İyiniyet Koşulu
(MK. m. 724, 718/2)
Özet: Başkasına ait taşınmaz üzerine yapı inşa etmiş olan kişinin taşınmaza sahip olabilmesi için; özel mülkiyete konu olan bir taşınmaz üzerine temelli kalması amacıyla bir yapı yapılmış olması,'bu yapıyı kendi malzemesi ile yapan kişinin inşaatın başlangıcından bitimine kadar iyi niyetli olması, yapının dava tarihine göre hesaplanacak olan değerinin zemin değerinden açıkça fazla olması gereklidir.
Bina sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da külli haleflerine karşı ileri sürülebilir.
Söz konusu hakkın gerçekleşebilmesi için, iptale konu olacak zemin bedelinin arsa sahibine ödenmesine karar verilmelidir.(*)
Davacı Ahmet vekili tarafından, davalı Alim aleyhine 18.4.2003 gününde verilen dilekçe ile Medeni Kanunun 724. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 9.2.2004 günlü hükmün Yargıtay’ca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 29.6.2003 günü için yapılan tebligat üzerine gelen olmadı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Dava, Medeni Kanun'un 724. maddesi uyarınca açılan temliken tescil isteğine ilişkindir.
Medeni Kanun'un 718/2 maddesine göre, arazi üzerindeki mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. Medeni Kanunun 724. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup, zemin ile üzerindeki yapı arasındaki bağlantı kesilmiş ve aşağıdaki koşulların oluşması halinde ise, yapı sahibine üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır. Bunun için:
1 Tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla bir yapı yapılmış olmalıdır.
2 Anılan maddede bina sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir.
3 Bu yapıyı kendi malzemesi ile yapan kişinin, inşaatın başlangıcından bitimine kadar iyi niyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 5.7.1944 tarihli 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir, (sübjektif koşul)
4 Yapının, dava tarihine göre hesaplanacak değeri, zemin değerinden, açıkça daha fazla olmalıdır, (objektif koşul)
5 Yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise, tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsar. Mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için de bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının mümkün olması gereklidir.
6 İptale konu olacak zemin bedelinin arsa sahibine ödenmesine karar verilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar, ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacı, davalı adına kayıtlı bulunan 1032 parsel numaralı taşınmazın 300 metrekarelik kısmını 11.10.1987 tarihinde harici senetle satın alıp zilyetliğini devraldığını, üzerine ev yaptığını, bina değerinin arazi değerinden fazla olduğunu belirterek, evin bulunduğu kısmın ifrazı ile adı
(*) Gönderen: Hulki Özel, Mersin Barosu
na tescili isteğinde bulunmuş, yargılama sırasında ise ifrazın mümkün olmaması halinde pay olarak bunun da mümkün olmaması halinde bedeli karşılığında taşınmazın tamamının adına tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı, tescili istenilen 300 metrekarelik kısmın davalı Ahmet ve dava dışı Reşit’e satılmış olması sebebiyle davacının tek başına dava açamayacağını, taşınmazın bir kısmının imar uygulaması sonucunda yol kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile imar uygulaması sonucunda oluşan 6 parsel numaralı taşınmazın 1322/2400 payının davacı adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ve dava dışı Reşit, 11.10.1987 tarihli harici senet ile 1032 parsel numaralı taşınmazda 1/2 oranında paydaş olan davalıdan 300 metrekare yer satın almışlardır. Davacı haricen satın alınan bu kısma 1987 yılında ev inşa etmiş olup, halen kullanımında bulunan taşınmazın adına tescili isteğinde bulunmuştur. Ancak harici satıma konu olan 1032 parsel numaralı, taşınmaz paylı mülkiyete konu olup satıcı Alim payının 300 metrekarelik kısmını satmıştır. Davacı imar uygulaması sonucunda 6 parsel numaralı taşınmaz içerisinde kalan evin bulunduğu kısmın adına tescili isteğinde bulunmuş ise de, gerek harici satıma konu olan 1032 parsel numaralı taşınmazın paylı mülkiyete tabi olması sebebiyle yukarıda içeriği açıklanan sübjektif iyiniyet koşulunun gerçekleşmiş olduğunun kabulü ve gerekse yapının bulunduğu arazi parçasının davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsaması halinde tescile konu olacak yerin inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsaması sebebiyle bu kısmın ifrazının olanaklı olmaması galinde pay olarak tescile karar verilebilmesi mümkün değildir.
Belirtilen nedenle mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının yatırana geri verilmesine, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca ilamın tebliğinden itibaren 15 günlük karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.6.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.