Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Yargi Mensuplari Hakkindaki Yakinma Üzerine Adalet Bakanliğinin Soruşturma İzni Verilmemesine İlişkin Karari Yargi Denetimine Tabidir.
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 13-03-2007 | Kategori: İçtihat | Okunma : 2629 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >

DANIŞTAY BEŞİNCİ DAİRE KARARI

E: 2005/3237 K: 2006/3457  13.06.2006

Yargi Mensuplari Hakkindaki Yakinma Üzerine Adalet Bakanliğinin Soruşturma İzni Verilmemesine İlişkin Karari Yargi Denetimine Tabidir.

(2802 SK M. 82, 87)

Özet: Davacının şikayeti üzerine bazı yargı mensupları hakkında yapılan inceleme so­nucunda işlem yapılmasına gerek görülmedi­ğine ilişkin olarak kurulan işlemin; davalı idarece kamu gücü kullanılarak takdir yetki­si içinde kurulması ve hukuksal sonuç doğur­ması nedeniyle tüm unsurları ile idari işlem olduğuna, incelenebileceği başka bir idari bi­rim veya yargı mercii kalmadığına ve bu nite­likte bir işleme yargı yolunu kapayan bir ya­sa hükmü bulunmadığına göre, Anayasanın

36. maddesinde öngörülen “hak arama öz­gürlüğü” ve 125. maddesinde öngörülen idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ilkeleri uyarınca davaya konu edilebileceği tabiidir. Bu bakım­dan, davacının şikayeti üzerine ilgili yargı mensupları hakkında soruşturma izni veril­memesine ilişkin İdari işleme karşı açılan da­vada, işin esasına girilerek bir karar verilme­si gerekirken, sözü edilen İşlemin İdari dava­ya konu olamayacağı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi Ka­rarında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Temviz İsteminde 

Bulunan (Davacı) : NG­ Ş.Sami Akbulut Cad. 

No:40/2 Dikili/İZMİR

Karsı Taraf : Adalet Bakanlığı ­ANKARA

Bu karar Av. Nuri Gündüz tarafından gönderilmiştir.

İsteğin Özeti : Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin 31.1.2005 gün­lü, E:2005/25, K:2005/114 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : Bülent Küfüdür

Düşüncesi: Davacının, bazı hakim ve savcılar hakkında vaki yakınması üze­rine adı geçen yargı mensupları hakkında işlem yapılmasına gerek görülmediği yolundaki Adalet Bakanlığı işlemine karşı açılan davayı reddeden İdare Mahke­mesi karan temyiz edilmiştir.

Mahkeme kararı, davaya konu bakanlık kararının ilgililer hakkında disiplin ve ceza soruşturması açılmamasına ilişkin olup, idari işlem niteliği taşımadığı bu nedenle iptal davasına konu edilemeyeceği gerekçesine dayalıdır.

2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 82. ve 87. maddelerinde ver alan hükümler uyarınca hakim ve savcıların görevleri sırasında işledikleri suçlar­dan dolayı haklarında kovuşturma ve soruşturma yapılabilmesi Adalet Bakanlı­ğımın iznine tabi kılınmıştır. İncelenen olayda, davacının şikayeti üzerine davalı idare tarafından kurulan dava konusu işlemin, davalı idarenin kamu gücünü kullanarak, kamu hukuku alanında yaptığı, tek yanlı, kesin, doğrudan uygulana­bilir bir işlem olduğu açıktır. İdarenin takdir yetkisine dayanarak kurduğu ve hu­kuksal sonuç doğuran bu işlemin ceza yargılamasına ilişkin bir işlem olarak ni­telendirilmesi de mümkün değildir.

Nitekim, şikayet üzerine, davalı idare tarafından ilgili yargı mensupları hak­kında kurulan işlem yapılmasına gerek görülmediği yolundaki işlemler, salt ko­vuşturma yapılmasına izin verilmemesine ilişkin olmayıp, olayın niteliğine göre bazen ilgililer hakkında disiplin soruşturması açılmasına izin verilmemesine iliş­kin olmaktadır. Bununla birlikte ceza yargılaması yönünden yargı yerlerinin gö­revlerine başlayabilmeleri için, öncelikle bu konuda öngörülmüş bulunan adli prosedüre geçilmesi gerekir. Bu aşamaya gelmesini engelleyen bir başka anlatım­la yargısal prosedürün başlamasına engel olan idari işlemlerin, adli prosedür iş­lemleri olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığı gibi bu işlemlere karşı yargı yo­lunu kapayan bir yasal düzenlemede bulunmadığından, Anayasanın 125. madde­sinde yer alan idarenin her tüllü eylem ve İşlemine karşı yargı yolunun açık oldu­ğu hükmü uyarınca davasına konu olabileceği sonucu doğmaktadır. 

Bahsedilen nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile idare mahkeme kararının boculması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: Kemal Bilecen

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen İnce­lenerek bozulabilmesi İçin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 un­cu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı ne­denlerden hiçbirisine uymadığından, İstemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ka­rarının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.


 

TÜRK MİLLETİ ADINA 

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi’nce İşin gereği düşünüldü: 

Dava; davacının bazı yargı mensupları hakkında yaptığı şikayet so­nucu adı geçenler hakkında “İşlem yapılmasına gerek görülmediği” yolun­da Adalet Bakanlığınca kurulan 5.11.2005 günlü, 47522 sayılı davalı ida­re işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Ankara 5. İdare Mahkemesinin 31.1.2005 günlü, E: 2005/25, K: 2005/114 sayılı kararıyla; dava konusu işlemin adı geçenler hakkında di­siplin ve ceza soruşturması açılmamasına ilişkin bir karar olup, bu kara­rın idari işlem niteliğini taşımaması nedeniyle iptal davasına konu edile­meyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunu, İdare Mahkemesi kararının hukuka ve Anayasa’ya aykırı olduğunu öne sürmekte ve sözü edilen İdare Mahkemesi kararının tem­yizen incelenerek bozulmasını İstemektedir.

2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 82. maddesinin 1. fık­rasında; hakim ve savcıların görevden doğan ve görev sırasında İşlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları nede­niyle, haklarında İnceleme ve soruşturma yapılmasının Adalet Bakanlığf­nın iznine bağlı olduğu, 87. maddesinde; hakim ve savcılar hakkında ta­mamlanan soruşturma evrakının Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğü­ne gönderileceği, bu Genel Müdürlük tarafından yapılacak İnceleme so­nucunda düzenlenecek düşünce yazısı üzerine kovuşturma yapılmasına veya disiplin cezası uygulanmasına gerek olup olmadığının Bakanlıkça takdir edilerek evrakın ilgili mercilere gönderileceği veya işlemden kaldı­rılacağı hükme bağlanmış, Kanunun 89. maddesinde; hakim ve savcılar hakkında görevden doğan veya görev sırasında İşledikleri suçlar nedeniy­le kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde evrak, Adalet Bakan­lığı’nca İlgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en ya­kın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Savcılığına; Adalet Bakanlığı merkez kuruluşunda görevli hakim ve savcılar hakkındaki evrak ise Ankara Cum­huriyet Savcılığına gönderilir. 

Cumhuriyet savcısı beş gün İçinde iddianamesini düzenleyerek evrakı soruşturmanın açılmasına veya son soruşturmanın açılmasına yer olmadı­ğına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir.... hükmüne yer verilmiştir.

Belirtilen yasal düzenleme ile hakim ve savcıların görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı, haklarında kovuşturma ve soruşturma yapı­labilmesi Adalet Bakanlığının iznine bağlı kılınmıştır. Anılan bakanlıkça bu iznin verilmemesi halinde, hakim ve savcılar hakkında herhangi bir soruşturma veya kovuşturma yapılamamaktadır.

Adalet Bakanlığınca izin verilmesi durumunda ilgili hakim ve savcı­lar hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılabilmekte ve bakanlıkça kovuşturma açılması gerekil görülürse 2802 Sayılı Kanunun 89. madde­si uyarınca ilgililer hakkında doğrudan ceza davası açılmaktadır. İzin ve­rilmemesi durumunda ise İlgililer hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılamamakta, yetkili kurul veya merciler tarafından disiplin cezası ve­rilmesi ya da ceza yargılamasını ilgilendiren bir konuda kovuşturma ve kamu davası açılması yolu tamamen kapatılmaktadır.

Hakimler ve savcılar hakkındaki ihbar ve şikayetler yalnızca ceza yar­gılamasını gerektiren bir suç atılımına yönelik olmayıp, disiplin İhlaline veya idari bir önemle sonuçlanabilecek hallere de ilişkin olabileceğinden ve bu farklı sonuçlar ancak yapılacak bir inceleme ve soruşturma sonu­cunda ortaya çıkabileceğinden, hakim ve savcılar hakkında verilecek in­celeme veya soruşturma İzninin yalnızca ceza yargılamasına ilişkin oldu­ğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır.

Anayasanın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36. maddesinde; herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı kimliğiyle sav ve savunma hakkına sahip olduğu belirtil­miş, 125. maddesinde; İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Anayasanın 36. maddesinde yer verilen sav ve savunma hakkı birbi­rini tamamlayan ve birbirinden ayrılması olanaksız niteliğiyle hak arama özgürlüğünün temelini oluşturur. Önemi nedeniyle hak arama özgürlüğü yalnız toplumsal barışı güçlendiren dayanaklardan biri değil, aynı za­manda bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme, haksızlığı önleme uğraşının da aracıdır. Çağdaş bir hukuk düzeninde bu hakkın kullanıl­ması, yerine getirilmesi olabildiğince kolaylaştırılmalı, olumlu ya da olumsuz sonuç almayı geciktiren, güçleştiren engeller kaldırılmalıdır.

Anayasanın yukarıda yer verilen hükümleri, hukuk devletinin vazge­çilmez ilkelerinden olan ve uluslararası hukuk kuralları ile ülkemizin ta­raf olduğu uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü”adil yargılanma hakkı” ve mahkemeye başvuru hakkı” ilke­leri ile doğrudan ilgili olup; Anayasada bu hükümlere yer verilerek anılan temel haklara anayasal bir değer yüklenmiştir. 

Buna göre tarafsızlığı ve bağımsızlığından kuşku duyulmayacak şe­kilde oluşturulmuş bir mahkemeye başvuru olanağının tanınmadığı bir idari rejimin açık yargılanma ilkesine uygun bir mahkemeye başvuru ola­nağının tanınmadığı bir idari rejimin açık yargılanma ilkesine uygun ol­mayacağı kuşkusuzdur 

Diğer taraftan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde, idari işlemlere karşı yetki, şekil, neden, konu ve amaç yön­lerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfa­atleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları idari dava türleri ara­sında sayılmıştır.

İdari işlem, İdari makamların kamu gücü ve kudreti ile hareket ede­rek, kamu hukuku alanında yaptığı tek yanlı ve kesin, doğrudan uygula­nabilir işlemdir. İdari İşlemin en belirgin özelliği, ilgilinin isteğine bağlı ol­maksızın, idarenin tek yanlı İradesi ile ilgilinin hukuksal durumuna etki yapabilmesfdir.

İdarenin, kişilerle olan ilişkilerinde sahip olduğu kamu gücü ve kud­retini yanına alarak hareket etme üstünlük ve ayrıcalığı karşısında; kişi­lerin sahip olduğu tek güvence etkin bir yargısal denetimin varlığı’’dır.

Davacının şikayeti üzerine bazı yargı mensupları hakkında yapılan inceleme sonucunda işlem yapılmasına gerek görülmediğine ilişkin ola­rak kurulan işlemin; davalı idarece kamu gücü kullanılarak takdir yetki­si içinde kurulması ve hukuksal sonuç doğurması nedeniyle tüm unsur­ları ile idari işlem olduğuna, incelenebileceği başka bir idari birim veya yargı mercii kalmadığına ve bu nitelikte bir işleme yargı yolunu kapayan bir yasa hükmü bulunmadığına göre, Anayasanın 36. maddesinde öngö­rülen hak arama özgürlüğü” ve 125. maddesinde öngörülen idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ilkeleri uyarın­ca davaya konu edilebileceği tabiidir.

Takdir yetkisi kullanılarak kurulan bakanlık İşleminin, yargı yolu ka­patılmamış tüm idari işlemler gibi, açılan bir dava sonucunda amaç yö­nü ile hukuka uygunluğunun denetlenebilmeslnin Anayasa ve 2577 Sa­yılı Yasa gereği olduğu, sözü edilen denetimin ise ancak idari yargı yerle­rince yapılacağı açıktır.

Bu bakımdan, davacının şikayeti üzerine ilgili yargı mensupları hak­kında soruşturma izni verilmemesine ilişkin İdari işleme karşı açılan da­vada, işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, sözü edilen İş­lemin İdari davaya konu olamayacağı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi Kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, Ankara

5. İd.Mahkemesince verilen 31.1.2005 günlü, E: 2005/25, K:2005/114 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. madde­sinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Ka­nunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar gözeti­lerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 13.6.2006 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Ceza soruşturmasının başlangıcını oluşturan soruşturma izni; Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil eden bir eylemin işlendiğine ilişkin iddianın soruştu­rulması ya da soruşturulmaması sonucunu doğuran bir işlemdir. Bir suç isnadı­nın söz konusu olduğu durumda iddiaların soruşturmaya konu edilmesi ya da edilmemesi, ceza yargrlamasına yönelik bir takdirin kullanılmasıdır. Yetkili ma­kam takdirini kullanırken isnadın niteliğini, faaliyetin yürütülmesinden kaynak­lanan eylemin suç teşkil edip etmediğini, kanıtların mevcudiyetini ve hukuken ge­çerliliğini göz önünde bulundurur. Bu noktada, yetkili makamın konuya ilişkin takdirinin idari görev kapsamında değerlendirilmesi mümkün görülemez.

Soruşturma izni verilmemesine ilişkin işlemin iptal davasına konu edilmesi gerektiği” yolundaki görüşün altında, konusu suç teşkil eden bir eylemin cezasız kalacağı endişesi yatmaktadır. Oysa, suç teşkil eden eylemin dava zaman aşımı süresi içinde yeni delillerle soruşturmaya konu edilmesine yasal engel bulunma­dığı gibi; soruşturma izni vermeyen amir hakkında suç duyurusunda bulunulma­sı ve hatta tazminat davası açılması da mümkündür.

Soruşturma açılmasına veya açılmamasına karar vermek usul kanunlarında yer alan hususlardandır. Adli düzenin sağlanmasına yönelik işlem özelliği taşıyan ve ceza yargılamasının bir parçası olarak nitelendirilen bu işlemlere karşı İdari Yargıda dava açılması mümkün değildir.

Öte yandan, soruşturma izni verilmemesine ilişkin işlemin yargısal denetime konu edilmesi, idari yargılama süreci içinde bazı problemlere de neden olabilir. Mahkemece verilen iptal kararının temyizen incelenmesi aşamasında bozulması ya da sonraki yargı sürecinde farklı bir sonuca ulaşılması halinde, Mahkeme ka­rarı üzerine başlatılan soruşturmanın veya soruşturma sonucu açılan kamu da­vasının sona erdirilmesi olanaksızdır. Bir başka ifade ile ceza yargılamasının gö­rev alanına giren sürecin idari yargı karan ile durdurulması ve geri çekilmesi söz konusu olamaz.

Ceza yargılaması sadece mağdurun değil muhbirin suç duyurusu üzerine de başlatılabilmektedir. Özellikle muhbirler yönünden ortada menfaat ihlali söz ko­nusu olmadığından soruşturma izni verilmemesi halinde muhbirler tarafından İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca iptal davası açma olanağı da bulunma­maktadır.

Diğer taraftan, suç isnat edilen kişi hakkında dava zamanaşımı süresi için­de her zaman ceza davası açılması mümkün iken, soruşturma izni verilmemesi­ne ilişkin işlemin idari yargı denetimine tabi tutulması halinde, bu işleme karşı 60 gün içinde dava açılması mümkün olacaktır. Bu noktada, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 10 uncu maddesi çerçevesinde yetkili amire soruşturma izni verilmesi konusunda her zaman başvuruda bulunulabileceği ile­ri sürülebilirse de ceza yarğılama sisteminde belirli suçlara karşı belirli süre için­de dava açılabileceği dikkate alındığında anılan 10. madde kapsamında yeni elde edilen kanıtlarla her zaman dava açılmayacağının da kabulü gerekir

Sonuç itibariyle, soruşturma izni verilmemesi tamamen ceza yargılamasına ilişkin bir konudur. Kanun koyucunun özel usul kuralları ile düzenlediği bu alan­da idari yargılama usulü kuralları uygulanarak, soruşturma süreci başlatriamaz.

Açıklanan nedenlerle yargı kararının hazırlığı niteliğindeki işlem” özellliği ta­şıyan bu işlemin iptali istemiyle açılan davanın esasına girilerek iptal davası biçi­minde görülüp çözümlenmesinin mümkün olmadığı, Mahkemece verilen kararın onanması gerektiği görüşü ile karara karşıyım.

Üye 

Esen EROL



Forum