Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Kesin Mehil
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 27-09-2005 | Kategori: İçtihat | Okunma : 5529 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >
T.C.
Y A R G I T A Y
HUKUK GENEL KURULU

ESAS NO: KARAR NO.
2000/13-925 2000/950


Y A R G I T A Y I L A M I


Taraflar arasindaki "alacak" davasindan dolayi yapilan
yapilan yargilama sonunda ; Kayseri 5. Asliye Hukuk
Mahkemesince davanin reddine dair verilen 06.05.1999
gun ve 1999/123 esas 277 karar sayili kararin
incelenmesi davaci vekili tarafindan istenilmesi
uzerine, Yargitay 13. Hukuk Dairesinin 05.10.1999
gun ve 1999/5884-6686 sayili ilami ile

(.. davaci, davaliyi tasinmazini satmasi icin vekil
tayin ettigini, davalinin tasinmazi 12.000DM'a
satmasina ragmen aliciyi 7000DM'a aldigini soylemesi
konusunda uyardigini, bunun uzerine vekillikten
azlettigini ancak davali tarafindan kendisinin
korkutularak tapuda devir islemini yapmaya
zorlandigini belirterek 5000DM karsiligi
991.340.000.-Dava tarihinden itibaren yasal faizi ile
tahsilini talep etmistir.

Davali; davaciya ait tasinmazi bedelini odeyerek
haricen satin alip 3. bir sahsa sattigini, bunun
uzerine davacinin rizasi ile tapuda ferag islemini
yaptigini belirterek davanin reddini savunmustur.

Mahkemece kesin bir sure icersinde delil
bildirmediginden ispat edilemeyen davanin reddine
karar verilmis, bu hukum davaci tarafindan temyiz
edilmistir.

Davaci, dava dilekcesinde davasina dayanak yaptigi
delilleri aciklamistir.

Mahkemenin 23.03.1999 gunlu celsesinde her ne kadar
taraflara delil ve belgelerini ibraz etmeleri icin 10
gun kesin mehil verilmis ise de, bu mehil yargilamanin
suratle yapilmasi amacina uygun olarak verildigi
takdirde hukum ifade eder. 23.3.1999 tarihli celsede
kesin mehil veren mahkeme durusmayi 6.5.1999 gunune
ertelemistir. Oysaki durusma gunune kadar verilen sure
icersinde delillerin listesinin verilmesi ve ona ait
belgelerin ibraz edilmesi disinda herhangi bir islem
yapilacagina iliskin bir ara karari da yoktur. Hal
boyle olunca muteakip durusma gunune kadar taraflarin
10 gunluk sure icersinde delil ve belgeler
bildirmeleri disinda baska bir islem ongorulmedigine
gore burada verilen on gunluk surenin makul ve
yerinde bir sure oldugunu kabule hukuken olanak
yoktur. Cunku mahkeme zaten delillerin toplanmasina
6.5.1999 gunu oturumdan sonraki donemde baslayacaktir.
O nedenle mahkemece verilen kesin mehil HUMK. nun 163.
maddesi hukmune ve amacina uygun bir mehil
olmadigindan anilan madde sonuclarini dogurmaz.

Davaci muteakip 6.5.1999 gunlu celsede delillerini
bildirmis olduguna gore iddiasi kapsaminda delilleri
toplanmali, davalinin karsi delilleri de
degerlendirilmeli hasil olacak sonuca uygun bir karar
verilmelidir. Mahkemenin aksine dusuncelerle yazili
sekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykiri olup,
bozma nedenidir..)

gerekcesiyle bozularak dosya yerine geri cevrilmekle
yeniden yargilama sonunda mahkemece onceki kararda
direnilmistir.

Temyiz eden : Davaci vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararinin
suresinde temyiz edildigi anlasildiktan ve dosyadaki
kagitlar okunduktan sonra geregi gorusuldu:

Taraflarin karsilikli iddia ve savunmalarina dosyadaki
tutanak ve kanitlarina, temyiz dilekcesinde ileri
surulen hukme etkili itirazlarin Yargitay 13. Hukuk
Dairesinin 5.10.1999 gun ve 5884-6686 sayili ilaminda
ayri ayri ele alinip cevaplandirilmis bulunmasina ve
ozellikle mahkemece HUMK. nun 180. madde geregince
verilen 10 gunluk sure yasada ongorulmesi nedeniyle
degistirilemezsede kesin surenin verilis biciminin
yasal kurallara uygun bulunmadigina gore Hukuk Genel
Kuruluncada benimsenen daire bozma kararina uyulmak
gerekirken onceki kararda direnilmesi usul ve yasaya
aykiridir. Bu nedenle direnme karari bozulmalidir.

SONUC: Davaci vekilinin temyiz itirazlarinin kabulu
ile direnme kararinin ozel daire bozma kararinda ve
yukarida gosterilen nedenlerden dolayi HUMK.nun 429.
maddesi geregince BOZULMASINA, istek halinde temyiz
pesin harcinin geri verilmesine 07.06.2000 gununde
oybirligi ile karar verildi.




1976 YILINDA VERİLEN BU DAİRE KARARINDAKİ ELEŞTİRİYE DİKKATİNİZİ ÇEKERİM

HD 01 Esas : 1976/005962 Karar: 1976/005718 Tarih: 31.05.1976

* KESİN SÜRE


Kesin süreye uymazlıktan ötürü davanın reddi için süreye dair ara kararında ilgili tarafa yapması gereken işlerin ve yükletilen şeylerin neler olduğunun kuşkuya yer bırakmayacak ve herkesçe kolaylıkla anlaşılabilecek biçimde net olarak belirtilmesi ve hatta anlatılması gereklidir.

(1086 s. HUMK. m. 163)

Taraflar arasındaki davada:

Davacı vekili, müvekkilinin Eylül 1318 tarih ve 1 nolu tapu ile maliki bulunduğu taşınmaza davalının elatmasının önlenmesini istemiştir.

Davalı, cevap vermemiştir.

Mahkemece, davacı tarafın 02/06/1970 ve 28/05/1974 tarihli celselerde keşif avansını yatırdıkları takdirde mahallen keşif icrasına karar verildiği halde mehiller içinde ara kararlarının yerine getirmediklerini ve bu nedenle keşfin yapılamadığını, ikinci sürenin kesin sayılacağını kabul ederek davanın reddine karar vermiştir. Karar müddetinde davacılar vekilince temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

HUMK.nun 163. maddesi uyarınca hakim tarafından verilen kesin süreye riayetsizlikten ötürü davanın reddedilmesi için süreye ilişkin bulunan ara kararında, ilgili tarafa yapması gereken işlerin ve yükletilen şeylerin neler olduğunun hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak ve herkesçe kolaylıkla anlaşılabilecek şekilde açıkça belirtilmesi ve hatta anlatılması gereklidir.

Davanın sonucuna ve akıbetine çok yakından etkili olan bu çeşit ara kararlarının yeteri kadar açık olmadığı hallerde, ilgili tarafın yapacağı işlemlerin neler olduğunu tam olarak bilmemesinden ötürü bir şey yapmamakla suçlanması, sorumlu tutulması ve kesin süreye riayetsizlik nedeniyle davanın reddedilmesi olanağı yoktur.

Bu davada, 02/06/1970 günlü oturumda hakimlikçe keşif gideri olarak 75 liranın davacı tarafından mahkeme veznesine yatırılması ve taşıt aracının sağlanması öngörülmüş ve ilk süre verilmiştir. Bunu takip eden 22/09/1970 günlü oturumda yukarıda sözü edilen hususlar tekrarlanmış, ikinci yani kesin mehil tayin edilmiştir.

Keşif gideriyle ilgili kesin süreye taalluk eden ara kararında, hakim ve katip ve bilirkişi gibi görevlilere ödenecek para ile taşıt aracı ücreti ve davetiye tebliğinin zorunlu kıldığı masraf eksiksiz olarak gösterilmemiş, bu suretle keşif giderini oluşturan kalemler ve tutarı ayrıntılı ve tam olarak belirtilmemiştir. Davacı hangi işler için ne miktar para yatırması lazım geldiği hakkında tam bir bilgiye sahip değildir. Ayrıca keşif için gerekli taşıt aracını bizzat sağlaması davacıdan istenilemez. Mahkeme yapacağı işe ve gideceği yere göre lüzumlu gördüğü taşıt aracını kendisi tespit ve temin eden Yalnız araç için ödenecek para miktarını kararında açıklar.

Kapsamı ve sınırları yeteri kadar belli edilmeyen böyle bir ara kararına dayanılarak kesin sürenin gereği yerine getirilmediğinden söz etmek suretiyle davanın reddedilmesi doğru değildir.

Kesin süreye ilişkin uygulamalarda gözden uzak tutulmaması gereken bir yön daha vardır. Kanunda yazılı olmamakla beraber kesin süreye ilgili taraf kadar hakimin de aynı derecede saygılı olması gereklidir.
Bazı hallerde kesin süreye riayetsizlik davanın hemen reddini zorunlu kıldığı halde, mahkemelerce çok kez bu durum bir kenara itilmekte gereksiz soruşturmalar yapılmakta, bir sürü zaman ve para harcamasına yol açan ve yıllarca süren bir uğraşmadan sonra dava kesin süreye riayetsizlikten reddedilmektedir.

Böyle bir uygulama biçiminin kesin süre müessesesine varlık nedenini kaybettirdiği ve amacından uzaklaştırdığı kuşkusuzdur. Olayda durum yukarıda yapılan eleştiriye bir örnek sayılabilecek kadar açıktır. Mahkemece kesin sayılan süre 1970 yılında verildiği halde yıllarca süren bir soruşturmadan sonra dava kesin süreye riayetsizlik nedeniyle 24/09/1974 de reddedilmiştir.

Bu anlayış ve uygulama sonunda kesin süre mektupsuz bir zarf kadar anlamsız olmakta, etkenliği zaafa uğramakta, hukuksal bir neden ve araç olmak niteliğini yitirmekte, bir bahane sayılmak derecesine düşmektedir.

Hakimin zamanında kullanmamasından ötürü etkenliğini ve hatta geçerliliğini kaybeden böyle bir vasıtaya tutunarak davayı reddetmesi yargısal tasarruflara karşı beslenen güven duygularını en geniş şekilde sarsacağı şüphesizdir.

İşte yukarıda açıklanan gerekçe ve düşüncelerle mahkemenin doğru görülmeyen kararının HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA peşin harcın iadesine 31/05/1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Kaynak=YKD. Aralık - 1976 s: 1652


Forum