9.
Hukuk Dairesi
Esas No : 2004/24860
Karar No : 2005/20002
Tarihi : 01.06.2005
Davacı, ihbar tazminatı, ücret, izin ücreti, ikramiye, makam ve lojman tazminatı, izin yardımı ile yakacak tazminatı ve sendikal tazminat alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
1. Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm temyiz itirazlarıyla davalı ile feri müdahilin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Davacı işçi, işyerinde 01.07.2000-30.06.2002 tarihleri arasında yürürlükte bulunan Toplu İş Sözleşmesinin 59. maddesinde düzenlenen 3. ve 4. altı aylık ücret artışlarının uygulanmadığını, buna göre kıdem ve ihbar tazminatlarının da eksik ödendiğini ileri sürerek, anılan tazminat farkları ile bir kısım işçilik alacakları fark istekleri ile bu davayı açmıştır. Davalı işveren ise, davacı işçinin anılan Toplu İş Sözleşmesi’nde öngörülen 3. dönem ücret artışından feragat ettiğini ve 20.02.2002 tarihinde sendika ile işveren arasında imzalanan protokolle bu durumun doğrulandığını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, protokolün geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamayacağı gerekçesiyle istek konusu tazminat ve işçilik haklarının kabulüne karar verilmiştir.
Toplu İş sözleşmesi hükmü uyarınca 01.07.2001 tarihinde 3. dönem ücret artışı yürürlüğe girmeden önce davacı işçinin imzasını taşıyan “feragatname” başlıklı belgede davacı işçi tarafından anılan ücret artışından vazgeçildiği bildirilmiştir. Toplu iş sözleşmesinden yararlanan bir işçinin düzen ilkesi ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 6. maddesi gereği toplu iş sözleşmesinde kabul edilmediği takdirde aleyhine bir düzenleme yapılması ve işçinin toplu iş sözleşmesiyle getirilen hükümlerden vazgeçmesi mümkün olmadığı gibi, doğmayan bir haktan feragatten de söz edilemez. Bu itibarla davacı işçinin toplu iş sözleşmesi ücret artışlarından bireysel olarak vazgeçmesi hukuken geçerli değildir.
Davalı işveren yetkilileri ile davacı işçinin üyesi bulunduğu sendika yetkilileri arasında 20.02.2002 tarihinde protokol düzenlenmiş ve 01.07.2001 tarihinde yürürlüğe giren toplu iş sözleşmesinin 3. dönem ücret artışı tamamen kaldırılmış ve 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren ücret artışı ise yeniden belirlenmiştir. Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulamasına göre toplu iş sözleşmesini düzenleyenler tarafından sözleşmede değişiklik yapılması mümkün ise de, kural olarak bu değişiklik geçmişe etkili olmaz. Bu durumda protokol 20.02.2002 tarihinden itibaren geçerli olup, 01.07.2001 ve 01.01.2002 tarihlerinde yürürlüğe giren ücret artışlarının uygulanması ve protokolün yapıldığı tarihe kadar olan süre için anılan ücret zamlarından kaynaklanan farkların ödenmesi gerekir.
Mahkemece bu yönde verilen karar isabetli olmakla birlikte, protokolün yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak da geçersiz sayılması ve bu dönemler için de protokol hükümleri gözetilmeyerek hesaplanan fark isteklerinin kabulü hatalı olmuştur. Belirtmek gerekir ki, protokolün düzenlendiği 20.02.2003 tarihinden sonrası için protokol hükümleri uygulanmalı ve toplu iş sözleşmesi 3. ve 4. dönem ücret artışları yerine, protokol hükümleri uyarınca belirlenecek olan ücret ödenmelidir. Daha sonraki ücret artışlarının da protokol hükümlerine göre belirlenen ücret üzerinden yapılması gerekir. Mahkemece, gerekirse bilirkişiden ek hesap raporu alınmalı ve anılan yönteme göre hesaplama yapılarak davaya konu isteklere hak kazanılıp kazanılamayacağı yönünden bir karar verilmelidir.
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, 01.06.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Taraflar arasındaki anlaşmazlık konularından birincisi, Toplu İş Sözleşmesinin 01.07.2001-31.12.2001 tarihleri arasındaki döneminde ücret ve sosyal yardımlara uygulanacak zammın işveren tarafından ödenmemesidir. 2001 yılı Mart/Nisan aylarında düzenlendiği anlaşılan feragatnamede işçi,
“(...)-Sen ile işveren arasında bağıtlı 01.07.2000-30.06.2002 dönemi TİS uyarınca Temmuz 2001 ayında başlayacak 3. altı aylık diliminde artışlar nedeniyle doğacak tüm parasal haklarımdan, Ülkenin ve bankanın da içinde yeraldığı Bankacılık sektörünün yaşamakta olduğu kriz döneminin aşılmasına katkıda bulunmak amacıyla kendi arzumla ve hiçbir baskı altında kalmaksızın feragat ettiğimi,
yukarıda belirttiğim feragatimin TİS‘de taraf sıfatıyla ve beni temsilen imza sahibi olan sendikamı da bağlayacağını, keza sendikamın iş bu feragat kapsamında bulunan parasal haklarımı talep ve dava hakkı ve yetkisi bulunmadığını”
belirtmektedir.
Daire çoğunluğu tarafından bu feragatnamenin iki yönden geçersiz olduğu kabul edilmektedir.
Birincisi, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt
Kanun’un 6.maddesindeki düzenlemedir. Bu maddede açık bir hüküm yer almamaktadır.
Düzenlenen husus hizmet akitleri ile TİS arasındaki münasebetlerdir. Toplu İş Sözleşmeleri düzenledikleri hükümler bakımından da tarafları bağlar. Bu bağlama tarafların birbirine karşı olan hak ve borçları yönündendir. Taraflardan birinin diğeri yararına hakkının bir bölümünden vazgeçmesi mümkün olup, diğer tarafın bunu kabul etmeme yükümlülüğü de olamaz. Ancak işverenin işçiye karşı olan borçları devam etmekte ve işveren bu borcunu yerine getirmekten kaçınamamakla beraber işçinin kendi serbest iradesiyle borcun yerine getirilmemesini istemesi halinde işvereni sözleşmeyle bağlı kalmadığı gerekçesiyle sorumlu tutmak mümkün değildir.
Toplu iş sözleşmeleri birbirinden bağımsız iki ayrı şart taşırlar. Bunlardan biri, emredici nitelik taşıyan hükümler olup, her iki taraf için zorunlu uyulması gereken ve aksine sözleşme yapılamayan kurallardır. Diğeri ise, taraflar arasında Borçlar Hukuku esaslarına bağlı hükümlerdir. Bu hükümler üzerinde tarafların tasarrufta bulunma yetkileri mevcuttur. Davacı da işverenden bir kısım borçlarını yerine getirmemesi yönünde irade beyanında bulunmuş olup bu beyanın Toplu iş Sözleşmesi düzenine aykırı olduğu ileri sürülemez.
Davacının bu yönde tek bir iddiası olabilir. O da belgenin zorla ve baskıyla alındığı şeklindedir. Ancak, davacı taraf bu yönde her hangi bir kanıt ve belge getirmediği gibi, feragatta bulunmanın gerekçesi de ortaya konmaktadır. Bu gerekçenin doğruluğu olayların gelişiminden de anlaşılmaktadır.
Ayrıca, Daire çoğunluğu tarafından tümüne değer verilen protokolde de sendika temsil eden sıfatıyla feragati teyit etmektedir.
Yine davacı işçinin feragat tarihinden dava tarihine kadar geçen uzunca süre içinde zamlı ücret ve diğer sosyal haklarının ödenmediğini iddia etmemesi de feragat iradesinin kendisince benimsendiğinin ve devam ettirildiğinin açık bir kanıtıdır.
Yine Daire çoğunluğu tarafından doğmamış bir haktan vazgeçilemeyeceği belirtilmektedir.
Toplu İş sözleşmesi imza edilmekle davacı işçinin işverenden talep edebileceği haklar doğmuştur.
Toplu İş Sözleşmesindeki hakdan işveren tek başına vazgeçemez. İşçinin dayalı işverenden zamlı ücret hakkı doğmakla beraber, bu hakların yerine getirilmesi bir takvime bağlanmıştır. Hakkın doğumu başka, muaccel olması başkadır. Hak doğmakla beraber vadesi gelmeden talep edilemez. Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde borcun istenebileceği zaman gösterilmiştir. Borcun istenebileceği tarih 01.07.2001 gününden başlamaktadır. Davacı işçi mevcut olan ve işverence kabul edilen ve daha doğrusu TİS imzalanmakla doğan hakkını ancak bu tarihte isteyebilir. O halde ortada doğmuş ancak, ifa zamanı gelmemiş bir hak ve alacak mevcut olup, davacı işçi de serbest iradesiyle bu hakkından vazgeçmiştir. Bu durumda vazgeçen davacı işçinin 01.07.2001 tarihinde başlayan ücret zammını ve bu zamdan doğan ücret ve sosyal hakları talep etmesi mümkün değildir. Ayrıca, işverenle sendika arasında düzenlenmiş 20.02.2002 tarihli bir protokol bulunmaktadır. Bu protokolde yukarıda da belirtildiği şekilde, işçilerin feragatları doğrulanmakta ayrıca, 01.01.2002 tarihinde ödenmesi gereken 4. dönem ücret zamları konusunda işçi aleyhine düzenleme yapılmaktadır. Daire kararında 20.02.2002 tarihinden sonra protokolün uygulanması gerektiği belirtilmektedir. 01.01.2002 tarihinde dördüncü 6 aylık ücret zammı uygulanmaya başlanmıştır. Davacı işçi yönünden kazanılmış bir hak durumu oluşmuştur. Bu hakka aykırı olarak taraflar anlaşmayla hüküm getiremezler. Doktrinde de kabul edildiği üzere tahakkuk etmiş ve kazanılmış hakkın protokolle ortadan kaldırılması mümkün değildir. Ayrıca, sendika işçiyi temsil eden tüzel kişiliktir. Yasaya göre işçinin sosyal hak ve ekonomik menfaatini korumak ve iyileştirmek için işçiden yetki almıştır. İşçinin sonradan icazedi olmadan işçi aleyhine yaptığı tasarruflar işçiyi bağlamaz.
Temel kural olarak temsil eden temsil edilen aleyhine işlem yapamaz.
Yine 3. Dönem Toplu İş Sözleşmesinin Uyuşmazlıklarının Çözümü başlıklı 87. maddesindeki prosedüre uyulmadan düzenlenen protokol bu yönden de davacı işçi aleyhine hüküm doğurmaz.
Yukarda belirtilen bu nedenlerden dolayı Daire bozma kararına katılamıyorum.
KARŞI OY
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın özü feragatin niteliği ve hukuki etkisi üzerinde toplanmaktadır.
Davadan feragat HUMK 91-95 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde istediği haktan tamamen veya kısmen vazgeçmedir. Bir usul işlemidir. Çünkü uyuşmazlığı sona erdirir. Aynı zamanda maddi hukuk işlemidir. Talep içeriğindeki haktan vazgeçmiştir. Davadan feragat esas olarak içeriğindeki esasla sınırlı olarak uyuşmazlığı sona erdirir. Mahkemeye karşı yapılır. Karşı tarafın veya mahkemenin kabulüne gerek bulunmamaktadır. Yazılı veya sözlü yapılabilir. Feragat ile uyuşmazlık (o bölüm veya tamamı) sona erer. Feragattan dönüş (rücuu) olmaz. Ancak maddi hukuk işlemlerinde olduğu gibi (BK.nun 23. vd.) hata, hile veya ikrah nedeniyle iptali için dava açılabilir. Ayrı dava açmaya gerek yoktur. Aynı dava içinde iptal istenebilir.
Mahkeme dışında feragat serbestçe düzenlenebilir.
İspat için şekil koşulu aranmaz. Her türlü delille ispatı mümkündür.
Esas haktan feragat, bir hakkın sahibi tarafından söz konusu hak dava konusu yapılmadan önce feragat edilmesidir. Maddi hukuka tabi bir kurumdur. Özel bir şekle tabi değildir. Beyanın karşı tarafa varması ile hukuki sonuç doğurur. Maddi hukuk anlamında bir itirazdır. Söz konusu hak ispat sınırını (m. 288) aşarsa kesin delille ispatlanır. Aşmaz ise tanıkla ispatı mümkündür. Eğer
Kanun esas haktan feragati bir şekil koşuluna bağlamış ise buna uymak gerekir. Esas haktan feragatin açık olması kutsaldır. Zımni feragat istisnadır.
Toplu iş sözleşmesi’nin sonradan değiştirilmesine ilişkin
Kanun’da bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak aynı
Kanun’un 7. maddesinde uzatılamayacağı veya kısaltılamayacağı, sözleşmenin süresinden önce sona erdirilemeyeceği düzenlenmiştir.
Kural olarak bir toplu iş sözleşmesi taraflarına toplu iş sözleşmesi içeriğini değiştirmek yetkisi verilmediği sürece değişiklik yapılamaz. Ancak Dairemiz uygulamalarında ileriye yönelik değişikliler TİS taraflarına yetki verilmese dahi mümkün kılınmaktadır. Başka bir anlatımla doğmuş haklar açısından toplu iş sözleşmesinde yapılan değişikliğin işçileri bağlamayacağı ifade edilmektedir. Uygulama ileriye yönelik olmaktadır. Bu yolla iktisadi koşullara uymayan toplu iş sözleşmelerinin değiştirilmesi sağlanmaktadır. Bu tür değişiklikler protokolle yapılabileceği gibi, işlem temelinin çökmesi durumlarında (Clausula Febussie Stantibus) yargı müdahalesi yoluyla da mümkündür.
Bu anlatılan hukuki olguların ışığında taraflar arasında akdedilen toplu iş sözleşmesinin davadan feragat ve haktan feragat edilen dönemle ilgili olarak bir değerlendirmeye gidilemeyeceği gibi, aynı dönemin ücret zammının varlığı kabul edilerek sonraki dönem zammına ilavesi mümkün değildir. Aksi halde feragat işlemi amacından uzaklaşmış olur. Son içtihatlarımız da bu yöndedir. İş kolunda sayısız gerekçe ile çoğunluk görüşünün bu bölüme ilişkin kısmi onama düşüncesine katılamıyorum.