Yaşlılık aylığı alan sigortalının yurt dışında çalışmaya başlaması
Ekleyen: Yyln | Tarih: 10-03-2006 | Kategori:
İçtihat | Okunma : 2530 | Not:
T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2003/9494 2004/152
Y A R G I T A Y İ L Â M I
Mahkemesi :B Asliye Hukuk Hakimliği (İş)
Tarihi :10.06.2003
No :835 - 616
Davacı ve Karşı
Davalı :Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı
Davalı ve Karşı
Davacı :Torun
Davacı ve karşı davalı, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 3.888.523.631 liranın yasal faiziyle birlikte tahsiline, davalı ve karşı davacı ise, kurum işleminin iptali ile ödenmeyen aylıklarının 22.04.2001 tarihinden itibaren ödenmesi gerektiğinin tesbitine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde Sosyal Sigortalar Kurumunun davasının reddine diğer davanın ise kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ve karşı davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
3201 Sayılı Yasa uyarınca yurt dışında geçen çalışma sürelerini borçlanan ve 01.10.1994 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmış olan davalının, 04.03.1992-20.05.2001 tarihleri arasındaki dönemde yurt dışında işsizlik sigortasından yardım aldığının belirlenmesi üzerine borçlanma işleminin iptali nedeniyle 01.10.1994 - 22.04.2001 tarihleri arasındaki dönemde fuzulen ödendiği iddia edilen yaşlılık aylıklarının yasal faiziyle tahsiline yönelik davanın yargılaması sonucunda, sigortalının yurtdışında fiilen çalışmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği gibi 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un 3. Maddesinde yer alan, borçlanma isteminde bulunabilmek için yurda kesin dönüş yapılması gereğini öngören düzenleme, Anayasa Mahkemesi'nin 12.12.2002 günlü, 2000/36 E. 2002/198 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş, 29.7.2003 tarihli 4958 sayılı Yasanın 56. Maddesiyle de, 3201 sayılı Yasanın 3. Maddesinde bu yönde
gerekli düzenleme yapılmıştır. Sıralanan hukuksal çerçeve karşısında, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının borçlanabilmeleri için yurda kesin dönüş yapma koşulu ortadan kalkmış olmakla birlikte, 3201 sayılı yasa gereğince borçlanan Türk vatandaşlarına yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için,
a) Yurda kesin dönülmüş olması,
b) Tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması,
c) Döviz borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması koşullarının hepsinin birlikte gerçekleşmesi gerektiğine ilişkin aynı Kanunun 6. maddesi hükümleri Anayasa Mahkemesince iptal edilmemiş olup ayaktadır.
İzah edilen hukuksal gerçekler karşısında davacının borçlanma işleminin geçerliliğine karşın, sözü edilen 6. madde uyarınca yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak irdelenip saptanmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Diğer taraftan, 3201 Sayılı Yasanın 6. maddesinin (B) bendi hükümlerine göre, yurda kesin dönüş yapıp kendisine yaşlılık aylığı bağlanan sigortalı yurt dışında çalışmaya başlamış ise yaşlılık aylığı kesilir; yurda yeniden kesin dönüş yapanların aylıkları yeniden hesaplanarak ödenmeye devam olunur. Aylık bağlananlardan yurt dışına çıkanlar şayet çalışmamış iseler aylıklarının kesilemeyeceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Ne ki yurtdışında işsizlik sigortasından yardım görenlerin fiilen çalışmışlar gibi değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin hukuksal gerçek ve davalının 3201 sayılı yasaya tabi borçlanması yanında 2147 sayılı yasa uyarınca yaptığı borçlanmadan ve yurt içinde 506 sayılı yasaya tabi sigortalılığından kaynaklanan sürelerinin de bulunduğu, 3201 sayılı yasaya tabi borçlanma süresinin dışlanması durumunda dahi sigortalının başvuru tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığı ve aylığa hak kazandığı sonucuna varıldığı takdirde daha düşük oranda
bağlanacak aylık nedeniyle oluşacak farkla sorumluluğa hükmedilebileceği göz ardı edilmemelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı düşüncelerle davanın reddine karar verilmiş bulunması
usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklana