Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Evlilik birliginin temelinden sarsilmasi Taraflarin karsilikli kusurlarinin arastirilmasi
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 21-07-2011 | Kategori: İçtihat | Okunma : 1743 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması Tarafların karşılıklı kusurlarının araştırılması
 
ÖZET: Davacı, evi terk etmeden önce davalıyı alkol tedavisi
için iki kez doktora götürmüş; bu gayet ve desteklere rağmen
davalı koca alkol alışkanlığından vazgeçmeyip, sorumsuz
davranışlara devam etmiştir. Bu nedenle tazminat gerektiren
olaylarda tam kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Davalının tam
kusuru nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi
gerekir. (4721/166-1) (İBD. 2011/2)
YHGK E: 2010/2-259 K: 2010/329 T: 16.06.2010
Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Sincan 2. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen
25.10.2007 gün ve 2007/399 E.-2007/689 K. sayılı kararın incelenmesi
davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin
15.04.2009 gün ve 2008/4618 E.-2009/7279 K. sayılı ilamı ile;
(...1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun
sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre
davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olan olaylarda eşinin
hastalığı ile ilgilenmeyen davacı kadın da eşit kusurludur. Eşit kusurlu eş
yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemez. Türk Medeni Kanunu’nun
174. maddesi koşulları oluşmamıştır. Davacı kadının tazminat istemlerinin
reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru olmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple
BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin yukarıda 1. bentte
gösterilen nedenle ONANMASINA,...)
karar verilerek, dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama
sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
Yargıtay Kararları
245
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Dava, boşanma, maddi-manevi tazminat ve nafaka istemine ilişkindir.
Davacı, 18.08.2003 tarihinde evlendiklerini, 2004 doğumlu bir
çocuklarının bulunduğunu, davalının alkol bağımlısı olduğunu, işten kalan
zamanlarında bir büfede sürekli olarak alkol aldığını, eve geç gelip evine
zaman ayırmadığını, kazancını içkiye ayırması nedeniyle borçlandığını, bu
yüzden evin zaruri ihtiyaçlarını dahi karşılamadığını, 4 adet bileziği ve çeyrek
altınlarının davalı tarafından alınarak borcun ödediğini, yine davalının
davacıya ait takı ve ziynetleri sakladığı yerden çalıp içki parası yaptığını,
davalıyı tedavi için iki ayrı psikiyatri uzmanına götürdüğünü, birkaç ay
hastanede tedavisinin önerildiğini, ancak davalının doktor tavsiyelerine
uymadığını, içkiyi sevdiğini ve değişmeyeceğini beyan etmesi üzerine
dayanamayıp 07.04.2006 tarihinde babasının evine döndüğünü, artık evliliği
devam ettirme imkânının kalmadığını belirterek, boşanmalarına, 100.000,00
YTL manevi tazminatın ve 100.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan
tahsiline, çocuğun velayetinin annesine verilmesine, çocuk ve anne için ayrı
ayrı aylık 300'er TL tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakasına, ziynet eşyalarının
da aynen iadesi ve olmadığı takdirde şimdilik değerine karşılık 100,00 TL'nin
tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, ek iş olarak hafta sonları düğünlere
gidip saz çalarak gelir elde ettiğini, güvenlik görevlisi olarak morg binasında
çalışması nedeniyle psikolojik bozukluk içerisine girdiğini, bu sıkıntıları
yüzünden tedavi olmaya çalıştığını ve tedavisini, sorumluluğunu düşünerek
ayakta gerçekleştirmeye çalıştığını, hastalığından kurtulmak için ve iyileşmek
adına gerekli çaba ve gayreti gösterdiğini, hastalık belirtilerini geçiştirmek ve
belli etmemek için zaman zaman alkol kullandığını, ancak evlilik birliğinin
sarsılmasına neden olacak bir kusurunun bulunmadığını, bununla beraber
kendisinin de boşanmak istediğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dinlenen tanık beyanları ve celp edilen hastane tedavi
belgelerine göre, davacının gayret ve desteklerine rağmen davalı kocanın alkol
alışkanlığını bırakmadığı gibi, sorumsuz davranışlarına devam ederek,
Kazandığını alkole yatırdığı ve alkolik hale geldiği, evinin ihtiyaçlarını
karşılamadığı, evlilik birliğini davacı için çekilmez hale getirmesi nedeniyle
kusurlu olduğu gerekçesiyle; tarafların boşanmalarına, 10.000,00 TL maddi,
6.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, davacının kendisi ve
çocuğu için tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası istemlerinin kısmen
kabulüne, çocuğun velayetinin anneye verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili, boşanma yönünden verilen kararın onanmasına karar
verilmesini istediklerini, ancak tazminatın hüküm altına alınmasını gerektirir
koşulların bulunmaması nedeniyle kararın tazminat, nafaka ve vekâlet ücreti
yönünden bozulmasını istediklerini belirterek, hükmü temyiz etmiştir.
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
246
Özel Daire’ce, yukarıda yazılı gerekçeyle hüküm bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler yanında, ayrıca davacı kadının,
davalının hastalığı ve alkol alışkanlığıyla mücadele ettiği, davalı kocanın ise
alkol alışkanlığından kurtulmak ve hastalığının iyileşmesi konusunda gerekli
sorumluluğu göstermediği, bu nedenle davalı kocanın kusurlu bulunduğu,
davacı kadının ise bir kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle ilk hükümde
direnilmiştir.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, evlilik birliğinin
temelden sarsılmasına neden olan olaylarda, davacı kadının eşit kusurlu olup
olmadığı, buna bağlı olarak davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata
hükmedilip edilmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
İlk olarak; yerel mahkemece, davalı koca kusurlu kabul edilerek verilen
ilk kararın, boşanmaya ilişkin kısmının davalı tarafından temyiz edilmemesi
nedeniyle kesinleşmiş olması karşısında, boşanma yönünden kabul edilen
kusurun maddi ve manevi tazminatın belirlenmesinde kesin hüküm
oluşturup oluşturmadığı, dolayısıyla işin esasına geçilip geçilmeyeceği
hususu ön sorun olarak incelenmiştir.
Yapılan görüşmeler neticesinde, boşanma yönünden kabul edilen
kusurun maddi ve manevi tazminatın belirlenmesinde kesin hüküm
oluşturmayacağı 09.06.2010 tarihinde yapılan ilk görüşmede oyçokluğu ile
benimsenmiş ve ön sorun da bu şekilde aşıldıktan sonra, işin esasının
incelenmesine geçilmiştir.
Tazminata konu olan olayla da tarafların kusur durumlarına gelince:
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Psikiyatri Anabilim Dalı
Başkanlığının 29.08.2005 tarihli yazısı, 29.08.2005 ve 21.11.2005 tarihli
müşahede raporlarından ve davacı tanık beyanlarından; davacının,
07.04.2006 evi terk tarihinden önce davalı eşini alkol tedavisi için iki kez
doktora götürdüğü, davacının bu gayret ve desteklerine rağmen davalı
kocanın alkol alışkanlığını bırakmadığı ve sorumsuz davranışlarına devam
ederek, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan ve tazminat
gerektiren olaylarda tam kusurlu olduğu anlaşılmıştır.
Davalı eşin kendi isteği ile alkol tedavisi için hastaneye yatarak tedavi
görmesi, ancak olumlu bir sonuç alamaması olayı, davacının 07.04.2006
tarihinde davalının kusuru nedeniyle evi terk etmesinden sonra
gerçekleştiğinden, bu aşamada davacının kocasının rahatsızlığı ile
ilgilenmemekten kaynaklanan bir kusuru olduğunun kabulü mümkün
değildir.
Hal böyle olunca, yerel mahkemenin evlilik birliğinin temelden
sarsılmasına neden olan ve tazminat gerektiren olaylarda davalının tam
kusurlu olduğu gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen
kabulü yönündeki direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, tazminat miktarına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazları Özel
Dairece incelenmediğinden, dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
Yargıtay Kararları
247
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemenin kusurun varlığı ve
maddi ve manevi tazminat takdiri gerektiğine ilişkin direnme kararı yerinde
olmakla, davalı vekilinin Özel Dairece incelenmeyen tazminat miktarına
yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2.Hukuk Dairesine
gönderilmesine, 09.06.2010 tarihli ilk görüşmede nisap sağlanamadığından
16.06.2010 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı kadın tarafından davalı kocası aleyhine Türk Medeni Yasasının 166/1 maddesine
göre boşanma davası açılmış bu dava ile birlikte maddi ve manevi tazminat istemlerinde
bulunmuştur. Mahkemece boşanmaya neden olan olaylarda davalı kocanın tam kusurlu olduğu
kabul edilerek boşanmaya, maddi ve manevi ödence istemlerinin de kısmen kabulüne karar
verilmiştir. Davalı koca temyizinde boşanma kararını temyiz etmemiş ancak kararı kusur,
tazminat, nafaka ve vekalet ücreti yönünden temyiz etmiştir. Görüldüğü gibi davalı kocanın
boşanma kararını ne gerekçeden ne de hüküm fıkrasından dolayı bir temyizi Söz konusu değildir.
Böyle olunca boşanmaya neden olan olaylarda davalı kocanın tam kusurlu olduğu yolunda
taraflar arasında kesin hüküm oluşmuştur. Bu nedenle artık boşanmaya neden olan aynı
zamanda tazminata da konu olan olaylarda artık ne mahkemenin ne de Yargıtay’ın kusur
incelemesi ve irdelemesi mümkün değildir. Bunun dışında kusur incelemesi yapılarak
boşanmaya ve tazminata esas olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunu söylemek kesin
hüküm kuralına aykırıdır. Hüküm fıkrası ile sıkı sıkıya bağlı olan gerekçenin kesin hüküm teşkil
edeceği yargısal uygulamada ve doktrinde sapma olmaksızın kabul edilmektedir. Özel Dairenin
eskiden beri uygulaması da bu yöndedir. Örneğin 2. Hukuk Dairesi 11.2.1982 gün ve 8582/1186
sayılı kararında hakimi hüküm vermeye hukuken zorlayan gerekçenin kesin hüküm niteliğinde
olduğu kabul edilmiştir(Y.K.D. 1982/6-784-786). Keza Özel Daire başka bir kararında yoksulluk
nafakasının boşanmanın eki niteliğinde olduğunu, boşanmada kusur tespit edilmiş ise bu
hususun kesin hüküm ve bunun sonucu olarak kesin delil oluşturacağını, hüküm fıkrası ile
gerekçesi arasında zorunlu bir bağ varsa hükmün gerekçesinin de kesinlik kazanacağını, kesinlik
kazanan bir hükmün sonuçlarının ancak yargılamanın iadesi yolu ile mümkün olduğunu bunun
dışında hükmün dolayısı ile gerekçenin sonuçlarını kaldırmanın mümkün olmadığını, boşanma
davası ile kesinleşen kusurluluk olayının yoksulluk nafakası için de kesin hüküm ve kesin delil
teşkil edeceği açıkça belirtilmıştir.(Y.2.H.D. 10.2. 1993 668/1096 Esat Şener-Nafaka .1994/130-
131 Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 cilt-5 sayfa 5050- 5053). Özel Dairenin bu
konuda birçok yeni içtihatları da bulunmaktadır. Hatta Özel Daire tenfiz veya tanıması yapılan
yabancı mahkeme kararlarındaki boşanmaya ilişkin kesinleşmiş kusur oranının Türkiye’de
açılan tazminat davalarında esas alınması gerektiğini yeniden kusur incelemesine
girişilemeyeceğini çok açık biçimde kabul etmektedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında davacının boşanma davasında ayrıca
tazminat talebinde bulunmaması halinde ve boşanma kesinleştikten sonra tazminatla ilgili olarak
açılacak bir davada kusur oranı boşanma davasında kesinleştiğinden yeniden kusur
araştırılmasına girilemeyeceği ancak burada boşanma ve tazminat birlikte talep edildiğinden ve
temyizde kusura da itiraz edildiğinden durumun farklı olduğu ve tazminat yönünden kusurun
incelenebileceği dile getirilmiştir. Bu görüşe hukuki olarak katılmak mümkün değildir. Çünkü
boşanma davası ile birlikte tazminat istenmesi halinde boşanma kararındaki kusur oranının
kesinleşmesini engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Boşanma kararı temyiz edilmeyerek
kesinleştiğine göre ister boşanma davası ile birlikte açılmış olsun isterse tazminat davası ayrı
açılmış olsun artık kusur oranı kesinleşmiştir. Bu durumda kesin hüküm nedeni ile davalı
kocanın tazminat kararını kusur yönünden temyizinin dikkate alınmaması gerekir. Boşanma ile
birlikte kesinleşen kusur oranının ayrı açılan tazminat davasında hükme esas alınması,
boşanma ile birlikte açılan tazminat davasında kesin hüküm sayılmamasının hukuki bir
dayanağı yoktur.
Özellikle belirtmek gerekir ki davalı kocanın boşanma kararını temyizi yoktur. Bu nedenle
boşanma kararı davalıyı tam kusurlu sayan gerekçesi ile birlikte kesinleşmiştir. Zaten Özel Daire
bozma kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine de karar vermiştir. Burada bir husus
düşünülebilir, o da davalının kusura itirazının aynı zamanda boşanma kararının gerekçesinin de
temyizi olduğunun kabulüdür. Böyle kabul edildiği taktirde de Özel Dairenin (sair temyiz
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
248
itirazlarının reddine) diyerek boşanma kararını gerekçesi yönü ile kesinleştirmemesi ve (
mahkemece boşanmaya neden olan olayda davalı tam kusurlu sayılarak boşanmaya karar
verilmiş ise de dosya kapsamına göre olaylarda her iki tarafın eşit kusurlu olduğu, ancak evlilik
birliğinin devamında imkan bulunmadığından sonuç olarak boşanmaları yönünde hüküm
kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığından sonucu itibarı ile doğru olan boşanma kararının
onanmasına) biçiminde hüküm kurulması böylelikle davalının boşanmaya neden olan olayda tam
kusurlu olduğu yönünde kesin hüküm oluşmasının önlenmesi bundan sonra tazminatın
irdelenmesi gerekirdi. Ancak bu yapılmamış, davalının boşanmadaki tam kusuru kesinleşmiş,
ancak tazminata gelince taraflar eşit kusurlu sayılmıştır.
Hukuk Genel Kurulu sonuçta boşanmaya ve tazminata esas olan olayla da mahkeme
kararında belirtildiği gibi tam kusurlu saymıştır. Ancak bu her zaman böyle olmayabilir. Hukuk
Genel Kurulu davanın dayanağı olan olayla da, Özel Dairenin bozma kararında belirttiği biçimde,
tazminat yönünden tarafları eşit kusurlu saydığı takdirde ne olacaktır? Yerel mahkeme zorunlu
olarak Hukuk Genel Kurulu kararına uyup hüküm kuracaktır. Boşanma kararı kesinleşmiş ve
bozma ilamının kapsamı dışımda olduğundan bu konuda yeniden hüküm kurulmayacak sadece
eski hüküm tekrarlanacaktır. Bu durumda mahkeme kararı şöyle oluşacaktır: ( 1- Taraflar
arasında boşanmaya neden olan olaylarda davalı koca tam kusurlu bulunduğundan tarafların
şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanmalarına 2- Boşanmaya neden olan olaylarda Yargıtay Özel
Dairesi ve buna göre oluşturulan Hukuk Genel Kurulu bozma ilamına göre taraflar eşit kusurlu
bulunduğundan davacının tazminat istemlerinin reddine). Böylelikle aynı olaya iki ayrı kusur
oranı verilmiş olunacaktır ki bunun hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
Sonuç olarak bir olaya hukuken iki ayrı kusur oranı verilmesi mümkün olmadığından,
boşanma kararının kesinleşmesi ile davalının tam kusurlu olduğu hususu da kesinleşmiş
bulunduğundan, boşanmadaki kusur oranı kesinleştikten sonra davalının tazminat isteminde
kusura itirazının hukuki anlamda sonuç doğurması mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle ön
sorun oylamasında esasa geçilmesi yönündeki Hukuk Genel Kurulu kararına katılamıyorum.
Dosyanın tazminat miktarının incelenmesi bakımından Özel Daireye gönderilmesi gerekirken
tazminata hükmedilmemesi yönünde oluşturulan Hukuk Genel Kurulu kararına karşıyım.

Forum