Dovize Endeksli Tüketici Kredilerinde Uyarlama Sorunu Ve Yargitay’in Bakisi Süleyman YILMAZ (AUHFD)
Adjustment Problem in the Foreign Currency Indexed Credits and
the View of the Turkish Court of Appeals
Süleyman YILMAZ
ÖZET
Çalışmamızın konusu, dövize endeksli tüketici kredilerinde
uyarlama sorunu ve Yargıtay’ın bakışıdır. Dövize endeksli kredi alan
tüketiciler, ekonomik kriz sebebiyle dövizin aşırı derecede değerlenmesi
sonucunda ödeme güçlüğüne düşebilirler. Bu durumda tüketiciler, kredi
sözleşmelerinin uyarlanmasını mahkemelerden talep etmektedirler.
Mahkemeler, uyarlamanın şartları var ise, kredi sözleşmelerini
uyarlamaktadırlar. Bu çalışmada, uyarlamanın şartları hem genel olarak
hem de dövize endeksli krediler açısından incelenmektedir. Bu bağlamda,
doktrindeki görüşler ve Yargıtay’ın uygulaması değerlendirilmektedir.
∗ Dr., Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Medenî
Hukuk Anabilim Dalı Araştırma
Görevlisi (syilmaz@
law.ankara.edu.tr).
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
132
Anahtar Sözcükler: Uyarlama, Uyarlamanın şartları, Dövize
endeksli kredi, Tüketici kredileri, Ödeme güçlüğü
ABSTRACT
The subject of this paper is the adjustment problem in the foreign
currency indexed credits and the view of Turkish Court of Appeals on
this matter. Consumers who get foreign currency indexed credit could fall
into financial difficulty because of an economic crisis which causes an
extreme appreciation of foreign currency. Under these circumstances,
consumers could demand the adjustment of the credit agreement from the
courts. Courts can adjust the credit agreement in the existence of
adjustment provisions. In this paper, adjustment provisions are examined
both in general and also specifically with regards to the concept of
foreign currency indexed credit. In this respect, opinions in doctrine and
practices of Turkish Court of Appeals are examined.
Keywords: Adjustment, Provisions of adjustment, Foreign currency
indexed credit, Consumer credit, Financial difficulty
I. GİRİŞ
A.B.D. de 2008 yılı sonlarına doğru başlayıp, tüm Dünya’yı etkisi
altına alan malî ve ekonomik kriz, ülkemizde dövize endeksli tüketici
kredisi kullanan tüketicileri de derinden etkilemiştir. Özellikle konut
gereksinimini karşılamak üzere, USD (Amerika Doları), Japon Yen’i ve
Euro’ya endeksli tüketici kredisi kullanan tüketiciler, son krizin etkisiyle
söz konusu yabancı paraların Türk Lirası karşısında değer kazanması
sebebiyle ödeme güçlüğüne düşmüşlerdir. Aynı durum Nisan 1994 ve
Şubat 2001 krizlerinde de meydana gelmişti. Hal böyle olunca, ödeme
güçlüğüne düşen tüketiciler, kredi sözleşmelerinin değişen şartlara
uyarlanması için mahkemeye başvurmaktadırlar.
Her sözleşmede, sözleşmenin tarafları arasında bir edim ve karşı
edim dengesi kurulur ve bu çerçevede sözleşmenin kapsamı ayrıntılı
olarak düzenlenir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında taraflar arasında
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
133
ekonomik bir dengenin olduğu varsayılır. Bununla birlikte, bu denge
matematik anlamında bir eşitliği gerektirmez. Yine sözleşmeler
hukukunda durumun her zaman böyle olması gerekmez. Gerçekten de,
taraflar, BK.m. 19 vd. hükümlerinin çerçevesinde sözleşmenin
muhtevasını serbestçe tayin edebilirler1.
Tüketici kredileri2 sözleşmelerinde olduğu gibi, çoğu zaman
sözleşmelerde kararlaştırılan edimler aynı anda ifa edilmez; sözleşmenin
kuruluşundan sonra taraflar arasında kararlaştırılan zaman dilimi içinde
kısım kısım ifa edilir. Sözleşmenin bu şekilde ifası zamana yayıldığı için,
ekonomik ve hukukî durumlarda değişiklikler meydana gelebilir. İşte bu
değişiklikler, sözleşmenin bir tarafı için katlanılması zor bir durum
meydana getirebilir.
Zaman içindeki değişikliklerin sözleşmelere etkisi denilince akla iki
kavram gelmektedir. Bunlardan birincisi Pacta sunt servanda (ahde vefa
ilkesi), ikincisi ise clausula rebus sic stantibus (sözleşmenin değişen
şartlara uyarlanması)3. Ahde vefa ilkesine göre, sözleşmenin tarafları,
sözleşmede kararlaştırdıkları hükümlere, ne pahasına olursa olsun riayet
etmeye mecburdurlar. Söz konusu ilkeye göre, zamanla değişen şartların,
sözleşmenin üzerinde herhangi bir etkisi olmamalıdır. Ancak bu kurala
sıkı sıkıya bağlılık her zaman adalete uygun sonuçlar doğurmaz4.
Bakanlar Kurulu’nun, “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32
Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar”ının5 yürürlüğe
konulması ile 7/8/1989 tarihli ve 89/14391 sayılı Kararnamenin eki Türk
Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın 17 nci maddesinin
1 KAPLAN, İbrahim, Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, 2. b., Ankara 2007, s. 117.
2 Tüketici kredileri hakkında geniş bilgi için bkz. AKİPEK, Şebnem, Türk Hukuku ve
Mukayeseli
Hukuk Açısından Tüketici Kredisi, Ankara 1999, s. 7 vd; ASLAN, İ.
Yılmaz, En Son Değişiklerle ve Yargıtay Kararları Işığında Tüketici Hukuku, 2. B.,
Bursa 2004, s. 330 vd.; ZEVKLİLER, Aydın/AYDOĞDU, Murat, Tüketicinin
Korunması Hukuku, 3. B., Ankara 2004, s. 281 vd.
3 Bu konuda geniş bilgi için bkz. GÜRSOY, Kemal Tahir, Hususi Hukukda Clausula
Rebus Sic Stantibus (Emprevizyon Nazariyesi), Ankara 1950, s. 7 vd.
4 BAYSAL, Başak, Sözleşmenin Uyarlanması, İstanbul 2009, s. 5.
5 R.G. T. 16.06.2009, N. 27260.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
134
(b) fıkrası değiştirilmiş, (d) fıkrasından sonra gelmek üzere de (e) ve (f)
fıkraları eklenmiştir6. Söz konusu kararın değişik e ve f fıkralarına göre;
“e) Bankalar, Türkiye'de yerleşik kişilere ticari veya mesleki amaçla
dövize endeksli kredi kullandırabilirler.
f) Türkiye'de yerleşik gerçek kişilerce, bu maddenin (b) ve (e)
fıkraları ve Bakanlıkça belirlenecek haller dışında, yurt içinden ve yurt
dışından döviz veya dövize endeksli kredi kullanılamaz”.
Bakanlar Kurulu’nun yukarıda bahsedilen kararı gereğince, her ne
kadar dövize endeksli tüketici kredisinin alınması artık mümkün değil ise
de, önceden alınmış olan uzun vadeli çok sayıda bu tür krediler
bulunmaktadır. Hal böyle olunca, söz konusu kredilere ilişkin olan
uyarlama sorunu halen devam etmektedir. Bu sebeple çalışmamızda,
dövize endeksli kredilerin uyarlanmasına ilişkin doktrindeki görüşler ve
6 “b) Türkiye'de yerleşik kişiler aşağıda belirtilen şekillerde döviz kredisi açabilirler.
i) İthalat ve ihracat rejimlerine göre açılacak emtia kredileri,
Bankaların;
ii) İhracatın, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı faaliyetlerin
finansmanı için Türkiye'de yerleşik kişilere açacakları döviz kredileri,
iii) Yatırım teşvik belgesi kapsamında dış kredi almaları öngörülen Türkiye'de yerleşik
kişilere açacakları döviz kredileri ile yatırım mallarının finansmanı için açacakları
döviz kredileri,
iv) Yurt dışında iş yapan Türk müteşebbislerine, uluslararası yurtiçi ihalelerle ilgili
işleri veya Savunma Sanayii Müsteşarlığınca onaylanan savunma sanayii projelerini
üstlenen Türkiye'de yerleşik kişilere açacakları döviz kredileri,
v) Türkiye'de yerleşik kişilere kullandıracakları ortalama vadesi bir yıldan uzun olan, 5
milyon ABD Doları ve üzerindeki döviz kredileri,
vi) Teminat olarak alacakları Türkiye'deki şubelerinde bulundurulan döviz ve/veya
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına (OECD) üye ülkelerin merkezi yönetimleri
ile merkez bankalarınca ya da bunların kefaletiyle ihraç edilen yabancı para menkul
kıymet tutarını geçmemek üzere Türkiye'de yerleşik kişilere ticari ve mesleki amaçlı
kullandıracakları döviz kredileri,
vii) Bakanlıkça belirlenecek esaslar dahilinde Türkiye'de yerleşik kişilere açacakları
döviz kredileri."
"e) Bankalar, Türkiye'de yerleşik kişilere ticari veya mesleki amaçla dövize endeksli
kredi kullandırabilirler.
f) Türkiye'de yerleşik gerçek kişilerce, bu maddenin (b) ve (e) fıkraları ve Bakanlıkça
belirlenecek haller dışında, yurt içinden ve yurt dışından döviz veya dövize endeksli
kredi kullanılamaz”.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
135
Yargıtay’ın uygulaması değerlendirilmekte; bu konudaki görüşümüz
ortaya konulmaktadır.
II. SÖZLEŞMENİN DEĞİŞEN ŞARTLARA UYARLANMASI
A. GENEL OLARAK
Her sözleşme, şartlar ne olursa olsun ifa edilmek amacıyla
kurulmaktadır. Yani sözleşme kurulduktan sonra meydana gelen hal ve
şartlar, tarafların ifasını etkilememelidir7. Ancak bu zorunluluk sınırsız
değildir. Gerçekten de BK. m. 117’ye göre, borçluya isnat olunamayan
haller sebebiyle ifanın mümkün olmaması durumunda borç sona
ermektedir8. Ancak bazı durumlarda borçlar tamamen imkânsız
olmamakla birlikte, çok ağırlaşmış ve masraflı bir hal almış olabilir. Bu
durumda bir imkânsızlık söz konusu değildir. Çünkü ifa hâlâ
mümkündür9. Fakat sözleşmenin bu haliyle ifası, artık borçluyu
ekonomik olarak çökertecek şekildedir veya karşı edim ile arasında
7 Sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesine göre, şarlar borç için ne kadar ağırlaşırsa
ağırlaşsın, borçlu borcunu ödemek zorundadır. Ancak, toplumdaki gerçekler bu ilkenin
sınırsız uygulanması durumunda hakkaniyetle bağdaşmayan, dürüstlük kuralına aykırı
düşebilecek sonuçlar doğurabileceğini göstermiştir. Bkz. SİRMEN, Lale, Borçlar
Hukuku Genel Hükümler (Ders Notları), Ankara 1996, s. 123b.
8 Sonraki imkânsızlığın BK. m. 117 kapsamında borcu sona erdirebilmesi için objektif ve
sürekli nitelikte olması gerekir. Bu konuda geniş bilgi için bkz. DURAL, Mustafa,
Borçlunun Sorumlu Olmadığı Sonraki imkânsızlık, İstanbul 1976, s. 121 vd.; EREN,
Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 11. B., İstanbul 2009, s. 997 vd.;
OĞUZMAN, Kemal/ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 5. B., İstanbul
2006, s. 310 vd.; SEROZAN, Rona, İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme, 3. B.,
İstanbul 2002 (KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip/HATEMİ, Hüseyin/ARPACI,
Abdülkadir, Borçlar Hukuku Genel Bölüm, C. III), (SEROZAN, İfa Engelleri), s. 155
vd.; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, Tekinay Borçlar Hukuku Genel
Hükümler, 7. B., İstanbul 1993, s. 904; ALTAŞ, Hüseyin, Eserin Teslimden Önce Telef
Olması, Ankara 2003, s. 186; ALTUNKAYA, Mehmet, Edimin Başlangıçtaki
İmkânsızlığı, Ankara 2005, s. 105 vd; REİSOĞLU, Safa, Borçlar Hukuku Genel
Hükümler, 21. B., İstanbul 2010, s. 395 vd. İfa imkânsızlığının borcu etkisi üzerinde
durulurken, kusurlu imkânsızlık-kusursuz imkânsızlık ayrımı yapılıyor ise de, burada
önemli olan borçlunun kusurunun bulunup bulunmaması değil, onun imkânsızlıktan
sorumlu olup olmamasıdır. Geniş bilgi için bkz. DURAL, s. 109 vd.
9 İfa hâlâ mümkün olduğu için, ifa imkânsızlığı kavramı yerine işlem temelinin çökmesi
kavramı geçmektedir. Bkz. SEROZAN, İfa Engelleri, s. 157.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
136
büyük orantısızlık vardır10. İşte sözleşmedeki bu büyük değişlikler, bir
taraf için katlanılmaz hal aldı ise, sözleşmenin feshi veya uyarlanması söz
konusu olur.
Türk hukukunda sözleşmelerin değişen şartlara uyarlanması çok
uzun süreden beri gerek doktrinde gerekse uygulamada kabul
edilmektedir11. Yargıtay’ın sözleşmelerin uyarlanmasına ilişkin sorunla
ilk karşılaşması 1939 yılında II. Dünya Savaşının etkisiyle olmuştur.
Yargıtay’ın konuya ilişkin ilk içtihadı ise 1942 yılındadır12. Ancak
ülkemizde son yıllarda yaşanan büyük ekonomik krizler ve bu krizlerin
dövize endeksli para borçları üzerindeki olumsuz etkileri uyarlama
taleplerini de artırmıştır.
Demokratik hukuk sistemlerinde olduğu gibi, Türk hukukunda da
sözleşmelerin ayakta tutulması kural olup, feshedilmesi istisnadır. Ancak,
uyarlama yoluyla dahi edimler arasındaki dengesizlik giderilemiyorsa ve
sözleşmenin ayakta tutulması mümkün gözükmüyorsa, son çare olarak
sözleşmenin feshi yoluna gidilmektedir.
10 ARAT, Ayşe, Sözleşmenin Değişen Şartlara Uyarlanması, Ankara 2006, s. 29.
11 Ancak, sözleşmenin değişen şartlara uyarlanmasının hukuki temeli ve hangi teoriye
dayandırıldığı konusunda doktrinde ve uygulamada bir belirginlik yoktur. Bir çok yazar
uyarlamanın hukuki temelini dürüstlük kuralına dayandırmaktadır. Türk hukukunda
emprevizyon teorisi, işlem temelinin çökmesi teorisi ve clausula teorisinin ismi sıklıkla
kullanılmaktadır. Fakat, Türk hukukunda sözleşmelerin değişen şartlara uyarlanması
konusunda en tutarlı ve doyurucu çözümleri “işlem temelinin çözmesi” teorisinin
verdiği kabul edilmektedir. Türk hukukunda son zamanlarda doktrinde ağırlık kazanan
işlem temelinin çizmesi yargı kararlarında sıklıkla anılması, basit bir terim seçiminden
ziyade, işlem temelinin çözmesi kuramının, Türk hukukunda İsviçre hukukundan farklı
bir yol izlediğini ve Alman hukukundaki gelişmelere paralel olduğunu göstermektedir.
Bu konuda geniş bilgi için bkz. BAYSAL, s. 89 vd.
12 Yargıtay TD. 02.06.1942 tarih ve 941/3732/1522 sayılı kararını Ankara Ticaret
Mahkemesi’nin 30.04.1941 tarih ve 941/323 sayılı kararı üzerine vermiştir. Yargıtay
tarafından tasdik edilmiş olan bu kararın gerekçesinde “Her akit, in’ikat ettiği tarihte
mevcut ahval ve şeraitin aynen devamı halinde akitleri ilzam eder. Akit tarihinden
sonra tahüddüs edecek fevkâlade ahval dolayısıyla taraflardan biri için akdin ifası
âkitte derpiş edilen ivazlar arasında büyük ve aşikâr ve fahiş nisbetsizlik husule
getirdiği takdirde, mukavelenin tadili icap eder” denilmektedir. Bkz. GÜRSOY, s. 75.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
137
B. UYARLAMANIN ŞARTLARI
Sözleşmenin değişen şartlara uyarlanmasından söz edebilmek için
belirli şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Çünkü ifa sürecinde
karşılaşılan her aksilik ve olumsuzluk sözleşmenin uyarlanmasını
gerektirmemektedir. Sözleşmenin değişen şartlara uyarlanabilmesi için
her somut olay değerlendirmeye tabi tutulmalı, bu değerlendirmede
tarafların ve uyarlanması istenen sözleşmenin özellikleri göz önünde
bulundurulmalıdır13.
Sözleşmenin değişen şartlara uyarlanabilmesi için aranan şartları
şöylece sıralamak mümkündür: Sözleşmenin kurulmasından sonra
meydana gelen ve öngörülemeyen değişiklikler, edimler arası dengenin
aşırı derecede bozulması, edimin henüz ifa edilmemiş olması, uygun
illiyet bağının bulunması, uyarlamayı engelleyin bir hükmün kanunda
veya sözleşmede bulunmaması ve uyarlama talebinde bulunanın
kusurunun olmamasıdır. Sözleşmenin değişen hal ve şartlara
uyarlanabilmesi için bu şartların hepsinin birlikte bulunması
gerekmektedir14. Başka bir deyişle, söz konusu şartlar kümülatif
şartlardır.
Bahsedilen şartlar, hem genel olarak hem de dövize endeksli krediler
açısından aşağıda tek tek ele alınmakta olup, inceleme sırasında
doktrindeki görüşlerle birlikte Yargıtay kararlarına da yer verilmektedir.
1) Sözleşmenin Kurulmasından Sonra Meydana Gelen ve
Öngörülmeyen Değişiklikler
a) Genel Olarak
Öncelikle sözleşmenin değişen şartlara uyarlanmasından söz
edebilmek için, akdin kurulmasından sonra şartlarda bir değişikliğin
meydana gelmiş olması gerekir. Bu değişiklik, esaslı bir değişiklik
olmalıdır. Ancak bu değişiklikler mücbir sebeple sınırlı değildir. Mücbir
sebep, uyarlamaya sebep olabilir; ancak bu nitelikte olmayan olayların da
13 BAYSAL, s. 143.
14 KAPLAN, s. 136.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
138
uyarlamaya sebep olması mümkündür. Hal böyle olunca, uyarlamaya
sebep olabilecek değişikliklerin mücbir sebep kavramından daha geniş
olduğu ortaya çıkmaktadır15.
Sözleşmenin kurulmasından sonra meydana gelen değişikliklerden
hangilerinin sözleşmenin uyarlanmasında göz önünde tutulacağı
hususunda doktrinde iki görüş bulunmaktır. Birinci görüşe16 göre,
şartlardaki deşikliklerin olağanüstü nitelikte olması gerekir. Bu nitelikteki
değişiklikler ise sadece sosyal felâket olarak kabul edilen durumlarda söz
konusu olmaktadır. Hukukumuzda hakim olan görüş budur. Diğer bir
görüşe17 göre ise, sözleşmenin kurulmasından sonra meydana gelen
değişikliğin mutlaka olağanüstü nitelikte olmasına gerek yoktur.
Beklenmedik olgunun, eğer baştan mevcut olsaydı esaslı temel hatası
sebebiyle sözleşmeyi BK. m. 24/b.4 uyarınca iptale elverişli sayılabilecek
bir ağırlık taşıması yeterlidir.
Kanımızca, diğer şartların varlığı halinde, sonradan meydana gelen
değişikliklerin olağanüstü nitelikte olması gerekli değildir18. Çünkü,
sözleşmede önemli olan sözleşmenin taraflarının durumudur. Halkın
tamamını veya çoğunluğunu etkilemeyen, sosyal felâketin karakteristik
özelliğini taşımayan öyle bazı olaylar vardır ki, bu olaylar sebebiyle
edimin ifası aşırı derecede güçleşmiş olabilir. Nitekim bugün yazarların
15 AKYAZAN, Sıtkı, Taahhüt Sözleşmelerinde Görülen Götürü Bedel, Sabit Fiyat,
Mücbir Sebepler, Önceden Tahmin Edilmeyen Haller ve Bunlardan Peşinen Feragat
Hükümleri Üzerine Bir İnceleme, Batider 1973, C. VIII, S. 2, s. 301, 302;
GÖZÜBÜYÜK, Abdullah Pulat, Olağanüstü Sebepler veya Beklenmedik Haller, AD.
1953, S. 2, s. 905.
16 EREN, s. 441; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, s. 368; FEYZİOĞLU,
Turhan, İdare Hukukunda Emprevizyon Nazariyesi, Ankara 1947, s. 37; KAPLAN, s.
147; OĞUZMAN/ÖZ, s. 449 vd.; KILIÇOĞLU, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel
Hükümler, 10. B., Ankara 2008, s. 184; BISCHOFF, Jacques, Vertragrisiko und
clausula rebus sic stantibus, Zürich 1983, s. 184; BURCUOĞLU, Haluk, Hukukta
Uyarlama Özellikle Taşınmaz Kiralarında ve (Dövize Endeksli) Kredi Sözleşmelerinde
Uyarlama, MHAD., Y. 1996, S. 20, s. 62.
17 KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip, İşlem Temelinin Çökmüş Sayılabilmesi için
Sosyal Felaket Olarak Nitelenebilecek Olağanüstü Bir Olayın Gerçekleşmesi Şart
Mıdır?, Prof. Dr. Kemal Oğuzman Anısına Armağan, İstanbul 2000, s. 512;
SEROZAN, İfa Engelleri, s. 225.
18 Benzer görüş için bkz. ARAT, s. 96.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
139
çoğunluğu, olağanüstü nitelik taşımayan ancak tarafları ağır bir şekilde
etkileyen değişikliklerin de sözleşmenin uyarlanmasına imkân tanıyacağı
görüşünü savundukları görülmektedir19. Zira, işlemden önce gerçekleşen
olaylarda “sosyal felaket” niteliğini aramayan ve sadece bunların “iş
hayatındaki görüşler ve dürüstlük kuralı” açısından işlem temelini
oluşturacak bir ağırlık ve önem taşıması ile yetinen bir hukuk sisteminin,
işlemden sonra gerçekleşen olaylarda, sırf zaman faktöründen dolayı
bunun dışında bir kıstas araması beklenemez20. Alman Hukukunda bu
durumu düzenleyen BGB. § 313’de olduğu gibi Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı’nın ilk halindeki 143. maddesinde de uyarlamanın söz konusu
olabilmesi için olağanüstü nitelikteki olayların bulunması
aranmamaktaydı. Ancak şu andaki Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın son
metninde yer alan 137. maddesine göre, uyarlamanın söz konusu
olabilmesi için “olağanüstü bir durum”un varlığı aranmaktadır21.
Olağanüstü nitelikteki olaylara, savaş, ekonomik kriz ve bunun yan
sonuçlarını teşkil eden, aşırı derecede ani işsizlik, para değerinin birden
büyük oranda düşmesi22, genel açlık, borsa fiyatlarının altüst olması,
19 Bkz. KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, İşlem Temeli, s. 505, dpn. 6’daki yazarlar.
20 KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, İşlem Temeli, s. 512.
21 BKT. m. 143’e göre, “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve
öngörülmesi de beklenmeyen bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple
ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları kendisinden ifanın
istenmesini hakkaniyete aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da
borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını
saklı tutarak ifa etmiş olursa, borçlu, sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme,
bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli
sözleşmelerde dönme hakkının yerini kural olarak fesih hakkı alır”. Tasarının yeni
şeklindeki 137. maddesine göre ise, “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca
öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan
kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut
olguları kendisinden ifanın istenmesini hakkaniyete aykırı düşecek derecede borçlu
aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde
güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa, borçlu, sözleşmenin yeni
koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme
hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde dönme hakkının yerini kural olarak fesih
hakkı alır”.
22 Para değerindeki fiilî düşme, özellikle uzun süreli akitlerde önem kazanmaktadır. Bu
durum genel olarak borçlu lehine, alacaklı aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Diğer bir
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
140
yüksek oranda yeni vergilerin konulması, ithalat veya ihracat yasağı, tabii
afetler örnek olarak verilebilir23.
Sözleşmenin kurulmasından sonra şartların değişmesi yeterli
olmayıp, Türk hukukunda ve uyarlamanın kabul edildiği diğer
hukuklarda da, bu değişikliklerin öngörülemez nitelikte olması gerekir24.
Yani kişi, olayın gerçekleşeceğini önceden öngörmüş veya önceden
öngörmesi gerekiyor idiyse uyarlama söz konusu olmaz25. Bazı
durumlarda, olayın kendisi önceden öngörülebilir nitelikte olmasına
rağmen, sonuçlarının boyutu öngörülemez nitelikte olabilir. Örneğin,
sözleşmenin kuruluşu aşamasında ekonomik kriz önceden öngörülebilir
ise de, doğuracağı sonuçların ciddiyeti önceden öngörülemeyebilir.
Doktrinde bu gibi durumlarda da önceden öngörülmezlik şartının
gerçekleştiği kabul edilmektedir26.
Sözleşme kurulurken tarafların her ihtimali hesaba katmaları
beklenemez. Ancak öyle bazı olaylar gerçekleşir ki, taraflar hesabı
katmadıkları, öngörmedikleri halde, sonuçlarına katlanırlar ve uyarlama
talep edemezler. Bu gibi durumlarda, tarafların söz konusu durumları
önceden görmelerinin, hesaba katmalarının beklendiği, önceden
ifadeyle, paranın iç değerinin düşmesi rizikosunu alacaklı taşımaktadır. Ancak paranın
iç değeri fiilen o kadar çok düşebilir ki, bu gibi olağanüstü durumlarda rizikonun
alacaklı tarafından taşınması, adalet, doğruluk, iyiniyet kurallarına açıkça aykırılık
teşkil eder. Bu durumda, pacta sund servanda ilkesi adalet, hakkaniyet ve iyiniyet
kurallarına aykırı düşmektedir. Para değerindeki fiilî düşmenin olağanüstü bir hal
alması clausula rebus sic stantibus esasının veya yeni görüşlerin benimsenmesini
gerektirmiştir. Bkz. KARAYALÇIN, Yaşar, “Para Değerindeki Değişmeler – Yabancı
Sermaye ve Anonim Şirketlerde Aynî Pay”, Prof. Dr. Mahmut Koloğlu’ya 70 inci Yaş
Armağanı, Ankara 1975, s. 495.
23 KAPLAN, s. 147; BISCHOFF, s. 184 vd.; ARAT, s. 96 vd; OĞUZMAN/ÖZ, s. 451;
EREN, s. 437.
24 BAYSAL, s. 169.
25 EREN, s. 441; OĞUZMAN/ÖZ, s. 451; FEYZİOĞLU, s. 39 vd.;
TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ ALTOP, s. 368; KILIÇOĞLU, s. 182;
GÜRSOY, s. 108; BAYSAL, s. 171; BURCUOĞLU, Uyarlama, s. 62; AKYOL, Şener,
Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, İstanbul 2006, s. 90.
26 ERMAN, Hasan, İstisna Sözleşmesinde Beklenilmeyen Haller, İstanbul 1979, s. 80, 81;
TANDOĞAN, Halûk, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. II, 3. B., Ankara 1987, s.
241, 242; ARAT, s. 105.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
141
öngörülebilir nitelikte olduğu söylenir. Yani sözleşme tarafları
öngörmeleri gereken bir durumu hesaplayamamışlarsa, bu kendi
kusurlarından kaynaklanır ve katlanmaları gerekir27. Çünkü “hiç kimse
kendi kusuruna dayanarak hak talep edemez (Nemo anditur propriam
turpitudinem allegans”) ve “hak arayan kimsenin ellerinin pak olması
gerektiği (He who comes into equity must come with clean hand)”
hükmü, Roma hukukundan günümüze kadar geçerli olan bir ilkedir28.
Taraflar, sözleşmenin kuruluşu esnasında ortaya çıkan gelişmeyi
düşünmemiş olmakla birlikte, önceden görülebilir, görülmesi gereken bir
gelişme ise, bu taraflara isnat edilebilir bir durum olduğu için uyarlama
söz konusu olmaz29. Çünkü kişi, olayı öngörmüşse riski de üstlenmiş
demektir. Yani, sonradan ortaya çıkan gelişme taraflarca sözleşmenin
kuruluşu esnasında dikkate alınmışsa, önceden görülmüşse, artık
tarafların sözleşmenin kuruluşu aşamasında bu riski üstlendikleri
sonucuna varılır30.
Dürüstlük kuralı, tarafların değişen hal ve şartları öngörebilirlik
sınırını çizen temel bir ilkedir31. Buna göre normal şartlarda, dürüst ve
makul bir insanın öngöreceği veya öngörmesi gereken değişikliğin
beklenmedik olduğu söylenemez32.
Tarafların sözleşmenin kurulmasından sonra meydana gelen
değişiklikleri öngördükleri bazı durumlarda da uyarlama mümkündür.
Gerçekten de, taraflar değişikliği öngörmekle birlikte, etkilerinin bu
derece olacağını tahmin edememişlerse, uyarlama söz konusu olabilir33.
27 ARAT, s. 106.
28 EDİS, Seyfullah, Medeni Hukuka Giriş ve Başlangıç Hükümleri, 4. Basından Tıpkı
Basım, Ankara 1993, s. 346.
29 BAYSAL, s. 172.
30 BAYSAL, s. 172.
31 ARAT, s. 107; KAPLAN, s. 153.
32 ARAT, s. 107; KAPLAN, s. 153; BISCHOFF, s. 206. Dürüstlük kuralı, sözleşmenin
taraflarından edimin ifası ile ilgili şartları olağan özenle incelemesini bekler. Taraflar,
bu ödevini ihmal ederse, bunun sonuçlarına katlanırlar ve işlem temelinin çökmüş veya
sarsılmış olduğunu ileri süremezler. Bkz. AKYOL, s. 91.
33 ARAT, s. 108; GÜRSOY, s. 110; ERMAN, s. 79; BISCHOFF, s. 205; KAPLAN, s.
154; FEYZİOĞLU, s. 38; SİRMEN, s. 123b. Nitekim Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu,
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
142
Aynı şekilde, taraflarca öngörülen fakat dikkate alınmayan hallerde de
uyarlamaya imkân verilebilir34. Nitekim bu durum, istisna sözleşmesi için
BK. m. 365/II’de açıkça düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre,
önceden tahmin olunup da dikkate alınmayan haller işin yapılmasına
mani olur veya işin yapılmasını son derece güçleştirirse hâkim
sözleşmeyi fesheder. Taraflar, bir olayın meydana gelmeyeceğini
varsayarak hesaplarını ona göre yapmalarına rağmen olayın sonradan
ortaya çıkması durumu da yine öngörülmezlik teşkil eder35.
b) Öngörülmeyen Değişiklikler Şartının Dövize Endeksli
Krediler Açısından Değerlendirilmesi
Dövize endeksli kredinin alınmasından sonra da bir takım
değişiklikler meydana gelebilir. Acaba bu değişikliklerden hangileri
dövize endeksli kredi alan tarafa sözleşmesinin uyarlanması imkânını
verir?
Bir ülkede meydana gelen ekonomik krizler hem ülke ekonomisini
hem de sözleşme ilişkilerini alt üst edebilir. Dövize endeksli kredi
sözleşmesinin akdedilmesinden sonra meydana gelen yüksek enflâsyon
ve devalüasyon sonucu döviz kuru aşırı derecede yükselmiş olabilir.
Daha önce de ifade edildiği gibi örneğin, ülkemizde 1994, 2001
yıllarından meydana gelen ekonomik kriz ile 2008 yılı sonlarında
A.B.D.’de başlayıp tüm Dünya’yı etkisi altına alan malî ve ekonomik
krizde durum böyledir. Söz konusu olayların sözleşmenin uyarlanmasına
sebep olup olmayacağı tartışmalıdır.
15.10.2003 tarihli kararında bu duruma ilişkin olarak “Yine değişen hal ve şartlar
nedeni ile tarafların yüklendikleri edimler arasındaki denge aşırı ölçüde ve açık
biçimde bozulmuş olması şarttır. Uyarlama isteyen davacı fevkalade hal ve şartların
çıkmasına kendi kusuru ile sebebiyet vermemelidir. Değişen hal ve şartlar taraflar
bakımından önceden öngörülebilir, beklenebilir, olağan ve hesaba katılabilen nitelikte
olmamalı veya olaylar, öngörülebilir olmakla beraber bunların sözleşmeye etkileri
kapsam ve biçim bakımından bu derece tahmin edilmemelidir.” şeklinde karar
vermiştir. Y. HGK., E. 2003/13-599, K. 2003/599, T. 15.10.2003.
34 ARAL, Fahrettin, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 7. B., Ankara 2007, s. 371;
YAVUZ, Cevdet, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 7. B., İstanbul 2007, s. 537;
35 ERMAN, s. 79; GÜRSOY, s. 110.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
143
Genellikle Yargıtay36, ülkemizdeki ekonomik krizlerin öngörülebilir
olduğu gerekçesiyle dövize endeksli kredi sözleşmelerinin uyarlanmasına
sıcak bakmamaktadır37. Nitekim Yargıtay 13.
Hukuk Dairesi 09.06.2005
tarihinde38 “Ülkemizde yıllardır süren enflâsyon eşya fiyatlarında
beklenilenin üzerindeki artışlar Türk Parasının yabancı paralara karşı
sürekli değer kaybetmesi toplumun yaşamını ağırlaştırmakta ve
huzursuzluk kaynağı olmaktadır, işte bu açık olgu karşısında kredi veren
bankaların enflâsyonun rizikolarından korunmak amacıyla dövize
endeksli kredi sözleşmeleri düzenledikleri bir gerçektir. Devalüasyon ve
ekonomik krizlerin bir anda oluşmadığı, belli ekonomik dar boğazlardan
sonra meydana geldiği de bilinen bir gerçektir. Yabancı para karşısında
sürekli değer kaybeden Türk Parası yerine döviz ile sözleşme yapan ve
borç altına girenlerin ülkedeki geçmişte yaşanan yüksek enflâsyon ve
ekonomik krizler karşısında dövizle borçlanmada bu tür artışların
yaşanabileceğini öngörmesi, dövizin seyri karşısında davalının bunu
tahmin etmesi gerekir. Kaldı ki davanın dayandırıldığı olaylardan sonra
dövizin seyri karşısında da işlem temelinin de çökmesinden bahsedilmesi
mümkün değildir” şeklinde karar vermiştir. Bu kararla Yüksek Mahkeme,
ekonomik krizin ülkemiz açısından öngörülebilir olduğunu, bu sebeple
dövize endeksli kredi sözleşmesinin uyarlanmasının mümkün olmadığına
karar vermiştir.
Yargıtay’ın az önce bahsedilen tespiti ilke olarak doğru olmakla
birlikte; ekonomik krizin etkileri açısından bir ayrım yapmaması
açısından eleştiriye açıktır. Gerçekten de, ekonomik kriz öngörülebilir
36 Y. 13. HD., E. 2005/1874, K. 2005/9749, T. 9.6.2005. Bu konuda benzer kararlar için
bkz. Y. 19. HD., E. 2004/7053, K. 2005/328, T. 27.1.2005; Y. 19. HD., E. 2003/5020,
K. 2004/3287, T. 25.3.2004; Y. 11. HD., E. 2004/12208, K. 2005/9454, T. 10.10.2005;;
Y. 11. HD., E. 2001/10794, K. 2002/2870, T. 1.4.2002. (Çalışmamızdaki tüm Yargıtay
alınmıştır).
37 Bu görüş, para değerinin zamanla ve kendiliğinden düşmesi, normal ve önceden
kestirilebilir sınırlar içinde kaldığı sürece doğru ise de, olağanüstü değer düşmeleri
karşısında doyurucu olmaktan uzaktır. Bkz. Akman, Sermet, “Yüksek Oranlı Enflâsyon
ve Ani Ekonomik Krizin Para ve Döviz Borçlarına Etkisi, Ek (Munzam) Zararın
Tazmini”, İBD., Y. 1994, C. 68, S. 4-5-6, s. 183.
38 Y. 13. HD., E. 2005/1874, K. 2005/9749, T. 9.6.2005.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
144
olmakla birlikte, sonuçlarının bu kadar ağır olacağı tahmin
edilemeyebilir. Aynı şekilde hükümet tarafından alınan bir devalüasyon
kararı neticesinde döviz, Türk Lirası karşısında aşırı değerlenebilir.
Tarafların, hükümet tarafından bir devalüasyon kararının alınıp
alınmayacağını önceden tahmin etmeleri ve buna göre önlem almalarını
beklemek mümkün değildir39.
Yukarıda belirtildiği üzere, taraflar sonradan meydana gelen
değişikliği tahmin etmekle birlikte, sonuçlarının bu derece tahmin
edilemediği veya öngörülmekle birlikte dikkate alınmayan hallerde de
uyarlamaya imkân verilebilir. Hal böyle olunca, her somut olayda,
tarafların o işteki uzmanlığı ve konumları da dikkate alınarak40, sonradan
meydana gelen değişikliğin etkilerinin bu derece olup olmayacağının
tahmin edilip edilemeyeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Yoksa,
ülkede geçmişte yüksek enflâsyon oldu veya ekonomik kriz yaşandı diye
baştan uyarlamaya karşı çıkmak hiçbir zaman adil sonuçlar doğurmaz.
Diğer taraftan, konut kredileri genellikle uzun vadeli kredilerdir.
Tüketiciler bir an önce ev sahibi olabilmek ve kiradan kurtulabilmek için,
kira parasına yakın taksit seçeneğini seçmek suretiyle ödemelerini uzun
zamana yaymaktadırlar. Bu durumda, uyarlamaya ilişkin olan “önceden
öngörülebilir, beklenebilir olmama” şartının dövize endeksli krediler
açısından gerçekleşip gerçekleşmediğini tespite ederken, kredi
sözleşmesinin süresini de göz önünde bulundurmak gerekir. Özellikle,
uzun süreli sözleşmelerde ileride ne olacağının bu günden kestirilmesi
güçtür41.
39 KILIÇOĞLU, s. 186. Devalüasyon kararının öngörülememesi, Türk Ticaret Kanununun
20/f.2 de yer alan “basiretli bir iş adamı gibi hareket etme” ilkesine aykırılık teşkil
ettiğin de söylenemez. Zira basiret ancak, normal piyasa şartlarının devam ettiği sürece
söz konusu olur. Son derece gizlilik içerisinde, ne zaman ve ne miktarda ve ne şekilde
alınacağı bilinmeyen bir develüasyon kararını “basiretli bir iş adamı” ilkesi ile telif
etmeye asla imkân yoktur. Bkz. DOĞANAY, İsmail, Sözleşme Yapıldıktan Sonra
Devalüasyon Sebebiyle Para Değerinde Meydana Gelen Büyük Değişiklikler, Akdin
Yerine Getirilmesine Mani Olur Mu?, YD., Y. 1975, C. 1, S. 4, s. 45.
40 KILIÇOĞLU, s. 184.
41 GÜRSOY, s. 114.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
145
Burada üzerinde durulması gereken bir husus da, dövize endeksli
kredilerin spekülatif sözleşmelerden sayılıp sayılmayacağıdır. Spekülatif
sözleşmelerde, ileride ediminin aşırı ağırlaştığını ileri sürerek uyarlama
talebinde bulunacak olan kişi, daha çok kâr elde etmek için değişikliği
göz önüne almış, hesaba katmıştır. Bu değişiklik kişinin lehine
olabileceği gibi aleyhine de olabilir. Değişiklik lehine olduğu takdirde
kredi veren, aleyhine olduğunda ise kendisi uyarlama talebinde
bulunamaz42.
Tüketicilerin dövize endeksli kredilere başvurmasının sebebi,
faizinin ve dolayısıyla ödeyeceği taksit tutarının düşük olmasıdır. Yani
tüketici, sunulan birçok kredi seçeneklerinden kendi lehine olanını tercih
etmiştir. Bu durum karşında tüketicinin daha çok kâr elde etmek için
dövize endeksli krediyi seçtiğini söylemek mümkün değildir. Sadece
daha ödenebilir olduğu için söz konusu krediyi seçmiştir. Örneğin, 120 ay
taksitli 100.000,00 TL konut kredisi alan tüketici aylık 1.825,09 TL
ödeme yaparken, aynı paraya denk döviz kredisi alan tüketici aylık
1.455,80 TL ödeme yapmaktadır43. Bankaya giden tüketici, dövize
endeksli kredi kendisi için daha cazip olduğu için bu kredi türünü
seçmiştir.
Son olarak belirtelim ki, burada kredi sözleşmesinin yapıldığı anın
da dikkate alınması gerekir44. Zaten ekonomik krizin patlak verdiği veya
vereceği ve her an devalüasyon kararının alınabileceği bir zamanın
arifesinde kredi alan tüketicinin uyarlama talebinde bulunması mümkün
değildir. Ancak, hükümet tarafından resmî olarak, devalüasyonun
yapılmayacağı açıklanmışsa bu açıklamaya güvenerek kredi alan kişinin
uyarlamaya başvurmayacağının kabulü haksızlık teşkil eder. Zira
“devletin resmî sözcüsüne itimat eylemek –medenî de olsa- bir suç
sayılmaz”45. Aksine tutum, Devlete güvenen tüketicinin
cezalandırılmasından başka bir şey değildir.
42 AKYOL, s. 91; KAPLAN, s.152.
43 Bu örnek, Türkiye İş Bankası’nın 30.04.2008 tarihli faiz oranlarına ve döviz kuruna
göre, Bankanın hesaplama aracıyla hesaplanmıştır.
44 GÜRSOY, s. 115.
45 GÜRSOY, s. 116.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
146
2) Edimler Arası Dengenin Aşırı Derecede Bozulması
b) Genel Olarak
Uyarlamanın söz konusu olabilmesi için ikinci şart, sözleşmenin
kurulmasından sonra meydana gelen ve öngörülmeyen değişikliklerin
edimler arasındaki dengeyi aşırı derecede bozmuş olması gerekir.
Edimler arası denge kavramı, ancak tam iki tarafa borç yükleyen
sözleşmelerde söz konusu olur. Bu tür sözleşmeler her iki tarafa da borç
yüklerler. Taraflar karşılıklı menfaatleri doğrultusunda, sözleşme
serbestisi46 çerçevesinde, edimler arasındaki dengeyi47 kurarak
sözleşmeyi meydana getirirler. Ancak, sözleşmenin kurulmasından sonra
meydana gelen ve öngörülmeyen değişiklikler tarafların başlangıçta
sağladıkları dengeyi aşırı derecede bozmuş olabilir48. Bu aşırılığı tespit
için iki kriter kullanılmaktadır. Bunlar, meydana gelen dengesizliğin ağır
olması ve açık olmasıdır49. Ancak, meydana gelen aşırı ve olumsuz
dengesizliğin, mutlaka borçlunun ekonomik mahvına sebep olması veya
onun sömürülmesine yol açması artık aranmamakta, sadece edimler
46 Sözleşme serbestisi, kanunda ne tanımlanmış ne de kapsamlı bir şekilde düzenlenmiştir.
Borçlar Kanununda sadece şekil ve içerik belirleme serbestisi ile bunların sınırlarına
yer verilmiştir (BK. m. 11, m. 19, m. 20). Bkz. BAŞPINAR, Veysel, Borç
Sözleşmelerinin Kısmî Butlanı, Ankara 1998, s. 59.
47 Sözleşmenin kuruluşu aşamasında oluşturulan denge, sözleşmenin ifası ileri bir tarihe
sarksa bile kolay kolay bozulmaz öylesine kalır. Ancak, sözleşmenin tarafları
arasındaki şeklî ve soyut özerklik ve hak ehliyetindeki eşitlik varsayımına, ayrıca
ekonomide istikrar varsayımına dayanan bu soyut hukukî tablonun, her zaman hayatın
maddî gerçeğine uyduğu söylenemez. Zira, kendi menfaatini akılcı bir şekilde
değerlendirebilen, ekonomik ve entelektüel yönden eşit kişilerin saydam rekabet
ortamında oluşturdukları karşılıklı edimler arası denge, güncel ve gündelik hayat
gerçeğinde düpedüz nostaljik bir hayale dönüşür. Özetle, sözleşmenin bir tarafı oldukça
güçlenirken, diğer tarafı adamakıllı güçsüzleşir. Bkz. SEROZAN, Rona, “Karşılıklı
Sözleşmelerde Baştan Dayatılmış veya Sonradan Oluşmuş Edimler Arası Dengesizliğin
Uyarlama Yoluyla Düzeltilmesi, Prof. Dr. Kemal Oğuzman Anısına Armağan, İstanbul
2000, s. 1014.
48 SEROZAN, Uyarlama, s. 1015; EREN, s. 436; DURSUN, Sanem A., Borçlar
Hukukunda Hakimin Sözleşmeyi Tamamlaması, İstanbul 2008, s. 21.
49 KAPLAN, s. 147; BISCHOFF, s. 190 vd.; BURCUOĞLU, Haluk, Hukukta
Beklenmeyen Hal ve Uyarlama, İstanbul 1995, (BURCUOĞLU, Beklenmeyen Hal), s.
49; EREN, s. 441.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
147
arasındaki dengesizliğin ağır ve açık olması yeterli görülmektedir50.
Değişen şartlara rağmen, borçludan ifanın aynen istenmesi dürüstlük
kuralına aykırılık teşkil ediyorsa51, edimler arasındaki dengenin aşırı
şekilde bozulduğunun kabul edilmesi gerekir52.
Türk hukukunda sözleşmenin geçerliliği için yukarıda bahsedilen
dengenin olması şart değildir53. Yani sözleşmenin başından itibaren
edimler arasında bir orantısızlık olabilir. Böyle bir orantısızlık olsa bile
sözleşme geçerlidir. Bununla birlikte, sözleşmenin başında mevcut olan
bu orantısızlık, şartların sonradan değişmesiyle birlikte aşırı derecede
artarsa, yine uyarlama söz konusu olabilir54.
Tarafların, sonradan meydana gelen değişiklik sebebiyle edimler
arası dengenin bozulacağını baştan kestirebilselerdi bu sözleşmeyi hiç
veya bu şartlarla yapmayacakları kabul edilebiliyorsa, uyarlama
yapılabilir şeklindeki bir sonuca varılmamalıdır55. Aksi halde, şartlar
kendi aleyhine değişen her borçlu, sözleşmeyi değiştirmeyi ya da sona
erdirmeyi isteyebilir56. Bu ise hukuk alanındaki istikrarı ve üstlenilen
borcun ödenmesi ihtimalini ortadan kaldırır.
Tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, edimler arası dengenin
şartlarda sonradan meydana gelen değişmeler sebebiyle altüst olması,
50 KAPLAN, s. 147-148; BISCHOFF, s. 191 vd.; ATABEK, Reşat, Uzun Süreli
Sözleşmelerde Yeni Durumlara Uyum, BATIDER, 1984, S. 4, s. 91.
51 Edimler arasındaki denge, objektif olarak bozulmuş ve bu bozulma sebebiyle denge
aleyhine bozulan taraftan bu dengesizliğe katlanma beklenemeyecek dereceye ulaşmış
ise, karşı tarafın bu elverişsiz konumdaki taraftan ifayı talep etmesi dürüstlük kuralına
aykırı olur. Bkz. AKYOL, s. 89.
52 TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ ALTOP, s. 1006; BAYGIN, Cem, Yabancı Para
Üzerinden Borçlanmalar ve Hukuki Sonuçları, İstanbul 1997, s. 143; OĞUZMAN/ÖZ,
s. 429.
53 BUZ, Vedat, Gabin Halinde Edimler Arasındaki Aşırı Orantısızlığın Giderilerek
Sözleşmenin Ayakta Tutulması, BATİDER, Aralık 1998, C. XIX, S. 4, s. 55.
54 ARAT, s. 113; BISCHOFF, s. 191; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ ALTOP, s.
783-784.
55 GÜRSOY, s. 90.
56 GÜRSOY, s. 90; BISCHHOFF, s. 191.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
148
borcun ifasının güçleşmesi durumunda “işlem temelinin çökmesi”
gündeme gelmektedir57.
Alman hukukunda, mahkeme kararlarında ve doktrinin bir bölümü
tarafından kabul edilen tanıma göre işlem temeli, “sözleşme içeriğine
girmeksizin, sözleşmenin kurulması aşamasında ortaya çıkan, mevcut
yahut gelecekteki bazı hal ve şartlara ilişkin olarak öyle ortak veya karşı
tarafça bilinebilip de itiraz edilmeyen bir taraflı tasavvurlar anlaşılır ki,
tarafların işlem iradeleri işte bunlar üzerine inşa edilir”58. Türk
hukukunda verilen bir tanıma göre ise, “Sözleşmenin temeli, belirli
olguların varlığına veya gelecekte gerçekleşeceğine ilişkin olup,
sözleşmenin kuruluşunu etkilemiş ortak tasavvurlardan oluşur”59. Ancak
bu tanım, “ortak” tasavvurlar60 demek suretiyle işlem temeli kavramını
daraltmıştır. Aslında, sadece bir tarafa ait tasavvurlar da, karşı tarafça
biliniyorsa ve o, herhangi bir itirazda bulunmamışsa bunun da
sözleşmenin işlem temeli olarak sayılması gerekir61.
Türk hukukunda işlem temeli kavramıyla ilgili olarak BK. m. 24 b. 4
hükmünde yer alan “akdin lüzumlu vasıflarında hata” kavramı vardır62.
Türk hukukunda bu kavram “temel hatası63” olarak adlandırılmaktadır64.
Ancak temel hatası, sözleşmenin kurulduğu sırada mevcut bulunan ve
57 BAYKAL, s. 240. İngiliz hukukunda işlem temelinin çökmesi konusunda bkz.
APPLEBEY, George, Contract
Law, London 2001, s. 390 vd.;SMITH, S. John, The
Law Of Contract, London 2002, s. 197 vd. İşlem temelinin çökmesi ile ilgili olarak
Alman Yargıtay’ının görüşleri için bkz. TUNÇOMAĞ, Kenan, “Borcun İfasında Aşırı
Güçlük ve Alman Yargıtayı”, MHAD., 1967, S. 1, s. 87 vd.
58 KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, İşlem Temeli, s. 506.
59 TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, s. 1005.
60 Ortak tasavvurlar, geniş anlamda sözleşme içeriğinin bir parçasıdır. Bkz. BAŞPINAR,
Butlan, s. 59.
61 KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, İşlem Temeli, s. 507; EREN, s. 349;
KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip, Güven Nazariyesi Karşısında Borç
Sözleşmelerinde Hata Kavramı, İstanbul 1968, (KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Hata), s.
87.
62 Bu konuda geniş bilgi için bkz. EDİS, Seyfullah, Türk-İsviçre Borçlar Hukuku
Sistemine Göre Akdin Lüzumlu Vasıflarında Hata, Ankara 1973, s. 21 vd.
63 Temel hatası ve şartları hakkında geniş bilgi için bkz. KOCAYUSUFPAŞAOĞLU,
Hata, s. 86 vd.
64 KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, İşlem Temeli, s. 507.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
149
bilinebilecek hususlarla ilgilidir. Yani, sonradan beklenmedik biçimde
ortaya çıkan olaylar BK. m. 24 b. 4 kuralının kapsamına sokulamaz65. Hal
böyle olunca, işlem temelinin çökmesi, genelde taraflarca önceden
öngörülmemiş olup, kanunlar tarafından da belirlenmemiş olan
beklenmedik gelişmelerin beraberinde gelen rizikoların, taraflarca adil bir
şekilde taşınması veya paylaşılmasıdır66.
b) Dengenin Aşırı Bozulması Şartının Dövize Endeksli Krediler
Açısından Değerlendirilmesi
Dövize endeksli kredi sözleşmesinin akdedilmesinden sonra
meydana gelen değişiklik sonucu döviz, Türk Lirası karşısında aşırı
derecede değer kazanmış olabilir. Paranın değer kaybetmesi67, ya
kendiliğinden enflâsyonun etkisiyle veya yetkili makamların verdikleri
devalüasyon68 kararı sonucu veyahut da ekonomik kriz sebebiyle
meydana gelebilir69. Ülkemizde pek olmamakla birlikte, bazen de döviz
Türk parası karşısında değer kaybedebilir.
T.C. Merkez Bankası, Şubat 2001 kriziyle birlikte dalgalı kur
sistemine geçmiştir. Dalgalı kur sistemi, döviz kuru sisteminin en esnek
65 SEROZAN, İfa Engelleri, s. 220.
66 SEROZAN, İfa Engelleri, s. 221.
67 Paranın değer kaybetmesi, Doğan tarafından şu veciz ifadelerle ve sorularla
eleştirilmektedir. “Para, kıymetin matematik ölçüsü olmak değil midir? Ve bir ölçü
biriminin değiştirilebilirliğinden söz etmek onun mevcudiyetini inkâr olmaz mı? Neye
yarardı, şayet metrenin uzunluğu gramın ağırlığı hep aynı olmasaydı? Ve teknisyenler
ne kadar dikkatli tedbirlerle onların bu niteliğini temine uğraşıyorlar. Anlaşılması zor
değil: çünkü miktarları gösteren rakamlar ölçü biriminin sabit olması halinde doğrudur
ve ancak bu halde matematik denklemlerle ifade edilebilir. Ölçü biriminde
değişebilirliği kabul etmek yanlış denklemler kurmak demektir”. Bkz. DOĞAN,
İzzettin, “Paranın Değerden Düşmesi ve Akitlerin Hukukî Durumu”, MHAD., 1972, S.
9, s.162.
68 Devalüasyon, paranın satın alma gücünün, parayı tedavüle sunan otorite tarafından
düşürülmesini ifade eder. Bu işlem, paranın yeni bir değer kazanması için yapılır ve
millî para değerinin-eş deyişle resmî kurun- yabancı paralar karşısında düşürülmesi
anlamındadır. Bu konuda geniş bilgi için bkz. ALBAŞ, Hakan, Paranın Değer
Kaybından Doğan Zararın Tazmin Edilebilirliği, Ankara 2004, s. 55 vd.
69 AKMAN, Sermet, Karşılaştırmalı Olarak Alman ve İsviçre – Türk Hukuklarında
Yüksek Oranlı Enflâsyonun Para Borçlarına Etkisi ve Bu Konudaki Yargısal Kararlar,
İBD., Y. 1989, C. 63, S. 10-11-12, s. 624; AKMAN, Döviz Borçları, s. 181.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
150
olduğu, kurların hiçbir müdahale olmadan tamamen piyasadaki arz ve
talebe göre belirlendiği bir sistemdir. Söz konusu sistemde, döviz kurları,
uygulanan para politikasının bir politika aracı olmayıp, ekonomik
gelişmelerin, uygulanan programın ve bekleyişlerin bir sonucu olarak
piyasada belirlenmektedir. Ancak bu sistemde de, Merkez Bankaları,
döviz kurlarındaki aşırı dalgalanmaları önlemek gibi amaçlar
doğrultusunda zaman zaman müdahale gereği duymaktadırlar70.
Türk Lirasının döviz karşısında değer kaybetmesi her döviz türü için
aynı olmamaktadır. Örneğin, Türk Lirası Euro karşısında değer
kazanırken, ABD Doları karşısında değer kaybedebiliyor veya bunun tam
tersi olabiliyor.
Müşterilerine kredi vermek için her yolu deneyen kimi bankalar ve
emlak şirketleri, 2007 yılından itibaren TL ve diğer döviz kurlarına göre
daha cazip olan Japon Yeni ile kredi vermeye başladılar. Hele hele tutsat
kredilerinin (Mortgage) 2007 Mart başından itibaren yürürlüğe
girmesiyle71, bankalar konut şirketleriyle işbirliğine giderek Japon Yeni
cinsinden konut kredisi seçeneğini sundular.
70 Merkez Bankasının dalgalı kur politikası hakkında geniş bilgi için bkz. AĞCAER,
Arzu, Dalgalı Kur Rejimi Altında Merkez Bankası Müdahalelerinin Etkinliği,
http://www.tcmb.gov.tr/kutuphane/ TURKCE/tezler/arzuagcaer.pdf (16.02.2009).
71 Türkiye'de konut kredileri konusunda tüketiciye esneklik sağlayacak bazı özellikler
(değişken faizler ipotekli satış şartları v.s.) gibi konularda yaşanan belirsizliği çözmek
üzere 5582 Sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında
Kanun (Mortgage Kanunu) 06 Mart 2007 tarihinde Resmî
Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu
Kanun ile başta Sermaye
Piyasası Kanunu olmak üzere, İcra ve İflâs Kanunu, Finansal Kiralama Kanunu,
Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun ve çeşitli vergi kanunlarına eklemeler
yapılmıştır.
Kanun, ipoteğe dayalı konut finansman sözleşmesini tüketici işlemi
saymaktadır. Bu
Kanun ile konut finansman kuruluşuna temerrüt gerçekleştiğinde
ipotekli taşınmazı icraya başvurmadan satmak yetkisi tanınmıştır. İcra yoluyla paraya
çevirmede ise alacaklıya bazı kolaylıklar sağlanmış ve takibi sürüncemede bırakmak
isteyen borçluyu engellemeye yönelik bazı tedbirler öngörülmüştür. Bu konuda geniş
bilgi için bkz. ALPTÜRK, Ercan, Soru ve Cevaplarıyla Mortgage Sistemi (Tutsat),
Ankara 2007; ÖNAL, Y. Beyazıt/TOPALOĞLU, Mustafa, İpotekli Konut Finansmanı
ve Hukuku Mortgage (Tutsat), Adana 2007.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
151
Japon Yeni üzerinden kredi alan kişilerin bu krediye yönelmelerinin
sebebi kurun sabit kalmasıydı. Pek çok kişi, küresel mali krizin giderek
şiddetlenmeye başladığı 2008`in sonlarına kadar Japon Yeni üzerinden
kredi aldı. Ancak Japon Yeni son aylarda müthiş hareketlendi. Örneğin,
03.08.2007 tarihinde 100 Japon Yen’i 1,0603 TL iken, 01.08.2008
tarihinde 1,0721 TL olmuş, 26.01.2009 tarihinde ise 1,8394 TL değere
ulaşmıştır72. Kısaca, Japon Yen’i de ekonomik kriz karşısında yaklaşık
olarak %70 civarında artış göstermiştir. Buna karşılık aynı dönemde
ABD Doları yaklaşık %30, Euro ise %23 civarında değer kazanmıştır.
Dövize endeksli kredi sözleşmesinin uyarlanması talebinde
bulunacak kişinin geliri açısından burada üçlü bir ayrım yapılabilir.
Birincisi, kredi alan kişinin geliri aldığı döviz cinsinden ise, döviz, Türk
Lirası karşısında değer kazandı diye, uyarlama talebinde bulunulamaz.
Çünkü, edimler arasındaki denge hiç bozulmamıştır. İkincisi, kredi alan
kişinin geliri kredi aldığı döviz cinsinden değil ise, o zaman iki döviz türü
arasındaki çapraz kur artışına bakarak karar vermek gerekmektedir.
Üçüncüsü, kredi alan kişinin geliri Türk Lirası ise, kredi aldığı döviz
türünün Türk Lirası karşısındaki kur artışına göre değerlendirme
yapılmalıdır.
Yukarıda verilen istatistiki bilgiler çerçevesinde dövizin Türk Lirası
karşısında aşırı derecede artmasının, özellikle Japon Yeni’ne endeksli
kredi kullanan tüketicilerin durumlarını büyük ölçüde ağırlaştırdığı
görülmektedir.
Dövize endeksli kredilerde edimler arasındaki dengenin aşırı
derecede bozulmuş sayılabilmesi için, edimler arasındaki denge
ilişkisinin “borçlunun ekonomik mahvına sebep olacak ağırlıkta” olması
gerekip gerekmediği sorununun tartışılmasında yarar vardır73.
72 Döviz kuru T.C. Merkez Bankası’nın döviz arşivinden alınmıştır.
73 TOPUZ, Seçkin, Türk - İsviçre ve Alman Borçlar Hukukunda Denge Bozulması ve İfa
Güçlüğü Durumlarında Sözleşmeye Müdahale, Ankara 2009, s. 248 vd.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
152
Yargıtay 13.
Hukuk Dairesi’nin 09.06.2005 tarihli kararına göre74
“…Kaldı ki; işlem temelini altüst edecek, çökertecek edimin ifası iktisadi
bir yıkım olacak nitelikte fahiş bir durumun vücut bulması hallerinde de
çıkar dengesi aleyhine bozulan borçlunun, MK. 2/1'deki kurallarından
kaynaklanan "Clausula Rebus Sic Stantibus" ( Sözleşmenin değişen
koşullara uyarlanması ) ilkesi uyarınca, hakimden sözleşmenin edimler
arasındaki bozulan dengesini dürüstlük ve hakkaniyete uygun bir duruma
getirmesini isteme olanağına sahiptir”. Bu karara göre, uyarlamadan söz
edebilmek için, edimler arasındaki denge öyle bozulmalıdır ki, edimin bu
haliyle ifası borçlunun ekonomik mahvına sebep olmalıdır. Ancak Türkİsviçre
hukukunda hakim görüşe göre75, denge bozulması ve ifa güçlüğü
durumlarında edimler arasında bozulan denge ilişkisinin ve bu anlamda
gerçekleşen sözleşme rizikosunun borçlunun ekonomik mahvına sebep
olup olmadığının değerlendirme dışı olması gerekir. Çünkü, denge
bozulması ve ifa güçlüğü durumlarında edimler arasındaki denge
ilişkisinin bozulmasının ve bu anlamda gerçekleşen sözleşme rizikosunun
borçlunun ekonomik mahvına sebep olup olmadığının denetlenmesi,
sadece borçlu bakımından bir değerlendirme yapılmasını gerektirir. Hal
böyle olunca, borçlunun ödeme yeteneğine göre uyarlamanın yapılıp
yapılamayacağı sonucuna varılır. Yani edimler arası denge aşırı derecede
bozulmuş olmasına rağmen, borçlunun ekonomik durumu çok iyi ise,
uyarlama için diğer şartlar gerçekleşmiş olmasına rağmen sırf bu yüzden
sözleşmenin uyarlanması yoluna gidilmez.
Kanımızca, edimler arası dengenin aşırı derecede bozulması
durumunda uyarlamanın söz konusu olabilmesi için ayrıca, edimler arası
denge ilişkisinin borçlunun ekonomik mahvına sebep olacak ağırlıkta
olması gerekmemektedir. Borçlar hukuku sistemimizde, sözleşmenin bir
tarafını koruyucu nitelikte istisnai düzenlemeler sadece kanunla getirilmiş
74 Y. 13. HD., E. 2005/1874, K. 2005/9749, T. 9.6.2005. Benzer kararlar için bkz. Y. 13.
HD., E.1994/6791, K. 1994/9014, T. 24.10.1994; Y. 13. HD., E.1995/145, K.
1995/3339, T. 06.04.1995; Y. 13. HD., E.2001/11526, K. 2001/11752, T. 13.12.2001;
Y. HGK., E.2003/13-332, K. 2003/340, T. 07.05.2003; Y. 13. HD., E. 2004/14870, K.
2005/3171, T. 03.03.2005.
75 TOPUZ, s. 249, dpn. 287’deki yazarlar.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
153
olmasına rağmen, böyle bir unsur aranacak olursa, alacaklı borçlunun ifa
yeteneği hakkında bir araştırma yapma yükümlülüğü altına sokulmuş
olur. Hâlbuki borçlunun ifa yeteneği, sözleşmenin devamı esnasında
tamamen sözleşme dışı başka bir sebepten dolayı bozulmuş olabilir. Bu
durumda sonradan öngörülmez nitelikte bir olayın gerçekleşmesi ve
bunun da borçlunun ekonomik bakımdan mahvına sebep olması halinde,
uyarlamanın yapılacağı kabul edilirse, hem alacaklı, hem hukukî güvenlik
hem de bu anlamda olmak üzere sözleşmeye bağlılık ilkesi bundan büyük
zarar görmüş olur76. Diğer taraftan, edimler arasındaki denge ilişkisinin
“ağır surette” bozulmasının gerekip gerekmediği sorununda
çözümlenmesinde de yarar vardır. Doktrinde hakim görüşe göre77, denge
bozulması ve ifa güçlüğü durumlarında sözleşmenin uyarlanabilmesi için,
edimler arasındaki denge ilişkisinin sözleşme kurulduktan sonra ağır bir
şekilde bozulması gerekir. Nitekim Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu’na
göre78, uyarlamadan söz edebilmek için “edimler arasındaki dengenin
aşırı ölçüde ve açık biçimde bozulmuş olması şarttır”. Ancak gerek
doktrinde gerekse yargı kararlarında, hangi orandaki dengenin bozulması
ve ifa güçlüğünün uyarlamaya sebep olabileceği yönünde objektif bir
ölçü tespit edilememiştir. Bu durumda her somut olaya göre hâkim
uyarlamanın gerekip gerekmediğini takdir edecektir. Fakat Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu79 bu konuda bir ölçü getirme adına
“…sözleşmenin
temelini teşkil eden, kendisi üzerine anlaşmanın dayandığı ve karşılıklı
edimlerin tayin olunduğu edim ve karşı edim arasındaki dengenin
taraflardan biri için artık çekilmez, katlanılamaz biçimde bozulduğu
hallerde, işlem temelinin çökmesi söz konusu olacaktır” şeklinde bir
karar vermiştir. Ancak, hangi orandaki dengenin ve ifa güçlüğünün
uyarlamaya sebep olacağı yönündeki ölçüyü tespit ederken yine
76 TOPUZ, s. 250.
77 TOPUZ, s. 249, dpn. 287’deki yazarlar.
78 Y.HGK., E. 1992/13-360, K. 1992/425, T. 1.7.1992. Benzer kararlar için bkz. Y.HGK.,
E. 1998/13-815, K. 1998/835, T. 18.11.1998; Y. 13. HD., E. 2004/14870, K.
2005/3171, T. 03.03.2005.
79 Y. HGK., E. 2003/13-599, K. 2003/599, T. 15.10.2003. Benzer kararlar için bkz. Y.
HGK., E. 1997/11-460, K. 1997/651, T. 17.09.1997; Y.HGK., E. 2002/13-842, K.
2002/864, T. 30.10.2002.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
154
“çekilmezlik ve katlanılmazlık” gibi somut ölçü getirmeyen kavramların
kullanılması soruna net bir çözüm getirmemektedir. Aynı çözüm tarzı,
Borçlar Kanunu Tasarısında da söz konusudur. Gerçekten de, Tasarının
137. maddesine göre, “…sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları,
kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek
derecede borçlu aleyhine değiştirir… hâkimden sözleşmenin yeni
koşullara uyarlanmasını isteme…” hakkına sahiptir80. Tasarının bu
hükmünden de, objektif bir değer ölçüsü çıkmamaktadır. Zaten bu
konuda somut bir ölçü, oran81 koymak da mümkün değildir. Hâkim önüne
gelen her somut olayda, sözleşme rizikosuna taraflardan hangisi
katlanması gerektiğini sözleşmeye göre belirleyemiyorsa, sözleşmede bir
riziko boşluğu var demektir. Bu durumda boşluğun doldurulması
hususunda taraflar uzlaşamaz ise, söz konusu sözleşme hâkim tarafından
tamamlanır82.
80 BKT. m. 137’nin madde gerekçesi “…Tasarının tek fıkradan oluşan 137 nci
maddesinde, aşırı ifa güçlüğü düzenlenmektedir. Bu yeni düzenleme, öğreti ve
uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul
edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. İmkânsızlık kavramından farklı olan
aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama isteminin temeli, Türk Medeni kanununun 2 nci
maddesinde öngörülen dürüstlük kurallarıdır. Ancak, sözleşmenin değişen koşullara
uyarlanması ya da dönme hakkının kullanılması Tasarının 137 nci maddesinde
belirtilen şu dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır. 1. Sözleşmenin yapıldığı
sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum
ortaya çıkmış olmalıdır. 2. Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalıdır. 3. Bu
durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini
dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır. 4.
Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan
haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır. Maddeye göre, uyarlamanın bütün koşulları
gerçekleşmişse borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir.
Bunun mümkün olmaması halinde borçlu, sözleşmeden dönebilir; sürekli edimli
sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını kullanır” şeklindedir.
81 TOPUZ’a göre, edimler arasındaki denge ilişkisinin herhangi bir oranda bozulmasının
ve böylelikle sözleşme rizikosunun gerçekleşmesinin diğer şartlarda olmak kaydıyla,
sözleşmeye müdahale edilmesi için yeterlidir. Bkz. TOPUZ, s. 256.
82 Bu konuda geniş bilgi için bkz. TOPUZ, s. 278 vd.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
155
3) Edimin İfa Edilmemiş Olması
a) Genel Olarak
Bir sözleşmenin değişin hal ve şartlar sebebiyle uyarlanmasının talep
edilebilmesi için edimlerin henüz ifa edilmemiş olması gerekir. Diğer bir
ifadeyle, değişen hal ve şartlara rağmen edim ifa edilmişse, ifa
güçlüğünden söz edilemez. Çünkü böyle bir halde taraflar, sözleşmenin
ifa edilebilirliğini kabul etmiş olurlar83. Diğer taraftan, sözleşmenin ifa
edilmesiyle birlikte dar anlamda borç ortadan kalkacağı için, ortadan
kalkmış bir borçtan dolayı sözleşmenin uyarlanması söz konusu olamaz84.
Kısmî ifa durumunda, kalan kısım için uyarlama talep edilebilir85.
Aynı şekilde borçlu, “ihtirazı kayıt” koymak suretiyle edimi ifa etmiş ise
yine uyarlamaya başvurulabilir86. Başka bir deyişle, değişen şartlar
sebebiyle ifa güçlüğüne düşen taraf, edimini yerine getirmekle birlikte
uyarlama talebini saklı tuttuğuna dair bir kayıtla ifada bulunursa yine
uyarlama imkânından yararlanabilir87. Bu durum Borçlar Kanunu
Tasarısında da uyarlama kriterlerinden biri olarak kabul edilmektedir
(BKT. m. 137)88.
83 GÜRSOY, s. 149; BISCHOFF, s. 219; KAPLAN, s. 153; ARAT, s. 123; BAYKAL,
Murat, Yabancı Para Üzerinden Yapılan Banka Kredi Sözleşmelerinde Uyarlama
Sorunu ve Yargıtay’ın Yaklaşımı, BATİDER, Aralık 1998, C. XIX, S. 4, s. 257.
84 BISCHOFF, s. 220; BAYKAL, s. 257; GÜRSOY, s. 149; ARAT, s. 123; GÜLEKLİ,
Yeşim, Aşırı İfa Güçlüğü ve Alacaklının Tasavvurunun Boşa Çıkması Halinde İşlem
Temelinin Çökmesi Öğretisi, MHAD. 1990, s. 53.
85 ARAT, s. 123; GÜLEKLİ, s. 53.
86 KAPLAN, s. 152-153; BAYKAL, s. 257; ARAT, s. 123.
87 ARAT, s. 123-124; BURCUOĞLU, Beklenmeyen Hal, s. 13; BURCUOĞLU,
Uyarlama, s. 63; BAYKAL, s. 257; KAPLAN, s. 152-153.
88 Yargıtay da verdiği kararlarda bu kritere dikkat etmektedir. Nitekim Yargıtay 13. HD.
27.12.2002 tarihinde “Kira sözleşmesi düzenlendikten sonra ABD doları, 21.2.2001
tarihindeki ekonomik kriz nedeniyle Türk Lirası karşısında aşırı değer kazanmıştır.
Buna rağmen davacı uyarlama davası açmayarak, aynı yılın Eylül ayına kadar
sözleşmeye uymaya devam etmiştir. Davacı bu şekilde ekonomik krizden sonra,
sözleşmeyi benimsemiş ve işlem temelinin çökmediğini kabul etmiş sayılacağından
uyarlama davası açma hakkını kaybettiğinin kabulü zorunludur” şeklinde karar
vermiştir. Y. 13. HD., E. 2002/9911, K. 2002/14153, T. 27.12.2002.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
156
b) Edimlerin İfa Edilmemiş Olması Şartının Dövize Endeksli
Krediler Açısından Değerlendirilmesi
Dövize endeksli krediler, genellikle konut alımında kullanıldıkları
için uzun vadeli kredilerdendir. Ülkemizin ekonomik durumu ve son
zamanlardaki dünya piyasalarındaki dalgalanmalar da göz önünde
bulundurulduğunda, kredi borçlusunun en azından kredi taksitlerinin
tamamını ödemeden veya ödemek zorunda kalmakla birlikte ihtirazı kayıt
koyarak ödemesi halinde, edimin henüz ifa edilmemiş şartının
gerçekleştiği aşikârdır.
Konut kredileri genellikle, 20 yıla yakın vadelerde müşterilere
sunulan krediler olduğu için, kredi faiz oranı oldukça önem
kazanmaktadır. Hal böyle olunca, döviz kurlarındaki dalgalanmanın az
olduğu dönemlerde, kredi kullananlar gelirlerinin Türk Lirası olmasına
karşın, dövize endeksli kredilerin faizlerinin de az olması sebebiyle bu
kredilere yönelmektedirler. Daha sonra, dövizin Türk Lirası karşısında
aşırı derecede değerlenmesi sonucunda ödeme güçlüğüne düşmektedirler.
Hatta bankalar kredi sözleşmelerine genellikle, “bir aylık taksit
zamanında ödenmediği takdirde müteakip taksitlerin kendiliğinden hiçbir
ihbar veya ihtara gerek kalmaksızın, muacceliyet kesbedecektir. Kredi
borçlusu, bu hususta yapılacak olan icra takibine itiraz hakkından
peşinen feragat eder.” şeklinde kayıt koymaktadır. Bu kayıt karşısında
kredi borçlusu varını yoğunu ortaya koyup, borçlanarak dövize endeksli
krediyi ödemeye çalışmaktadır89. İşte bu ödemeleri yapan kişinin, her ne
kadar zorlanarak veya borçlanarak ödeme yapsa da ödediği taksitler
açısından uyarlama talebinde bulunma hakkı bulunmamaktadır. Ancak ifa
anında, ihtirazî kayıt koyarsa, sonra ifa ettikleri edimleri için uyarlama
talep edebilir90. Yargıtay 13.
Hukuk Dairesi91, konuya ilişkin olarak
“Salt
kira parasının peşin ödenmiş olması davanın mesmu olmayacağı
89 Böyle bir sonuç kelepçeleme açısından da ele alınmalıdır. Bir tarafın taahhüt ettiği
edimlerle, diğer tarafa ahlâka aykırı bir biçimde bağlanmasına sebep olan sözleşmelere
“kelepçeleme sözleşmeleri” denir. Bkz. BAŞPINAR, Veysel, “Kişilik Hakkı Açısından
Kelepçeleme Sözleşmeleri”, ABD., Y. 1999, S. 1, s.21.
90 ARAT, s. 123-124; BURCUOĞLU, Beklenmeyen Hal, s. 13; BAYKAL, s. 258.
91 Y. 13. HD., E. 1992/5191, K. 1992/5542, T. 19.6.1992.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
157
sonucunu ortaya koymaz. Uyarlama kurallarının ışığı altında
mahkemece yapılacak iş; resmi kurumlardan enflâsyonun oran ve seyri
araştırılmalı, bununla birlikte kiralananın kullanım sahası, nitelikleri
bulunduğu mevki, konumu, emsal kira paraları sözleşmenin kurulduğu,
davanın açıldığı tarih itibariyle vergi ve amortisman giderleri, artış oranı
ve diğer makul ve belirlenecek uygun durum baz kabul edilmeli daha
sonra uyarlama ilke ve esaslarına sadakatin hal ve şartların değişmesi
nedeni ile borçluya ( kiracıya ) ne miktarda mükellefiyet yüklenebileceği
tartışılmalı kira parası tarafların amacına uygun objektif iyiniyet,
hakkaniyet ve nesafet kurallarının elverdiği ölçü ve düzeyde, aşırı
olmayan, tahammül edilebilir bir seviyeye getirilmeli sonuçta, tüm
dayanakları belirtilmiş, gerekçeli karar verilerek sözleşmedeki intibak
boşluğu doldurulmalıdır” şeklinde karar vermiştir.
Yukarıda belirtildiği üzere, bankalardan dövize endeksli kredi alan
kişiler, bankaların başlattıkları takipler sebebiyle her şeylerini yitirme
korkusu ile karşı karşıya kaldıklarında borç alarak ağırlaşan edimlerini ifa
ettiklerinde92 ihtirazî kayıt koymadıkları için uyarlama talep
edememektedirler.
Kanımızca burada ikili bir ayrım yaparak uyarlama sorununu
çözmekte yarar vardır. Kredi borçlusu, gerçekte kendi ekonomik
imkânlarıyla değil de, başkaları__________ndan borç olarak krediyi ödemiş ise,
Yargıtay 13.
Hukuk Dairesinin az önceki kararını bu gibi durumlara da
uygulamak gerekir. Çünkü, burada kişi almış olduğu krediyi kendi
ekonomik imkânları dahilinde değil, borç alarak ödemiştir. Yani, kişi
krediyi ödemiş olmasına rağmen, bankaya olmasa da ödünç aldığı kişilere
karşı borcu devam etmektedir. Borcun borçla kapatılması halinde borç
ödenmiş olmaz. Ekonomik düzelme meydana gelmez, bilâkis biraz daha
artmış (tefeciden para alınması durumunda) olarak devam eder. Hal böyle
olunca, icra tehdidi altında bütün varını yoğunu harcayarak krediyi
kapatmış olan kişinin sırf ihtirazî kayıt koymadı diye uyarlama talebinin
92 BURCUOĞLU, Beklenmeyen Hal, s. 13.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
158
önüne geçilmesi, hakkaniyete aykırılık teşkil eder93. Buna karşılık, kredi
borçlusu kendi ekonomik imkânlarıyla ihtirazî kayıt koymadan kredi
borcunu ödemiş ise, sonradan uyarlama talebinde bulunamaz.
4) Uygun İlliyet Bağının Bulunması
a) Genel Olarak
Edimler arasındaki dengenin bozulmasında şartlarda öngörülmeyen
değişiklikler sebep olmamışsa, uyarlama söz konusu olmaz94. Diğer bir
ifadeyle, hayatın normal akışına göre, şartlardaki bu değişiklikler edimler
arasındaki dengenin bozulmasına yol açmış ise, uyarlama talep
edilebilir95.
b) Uygun İlliyet Bağı Bulunması Şartının Dövize Endeksli
Krediler Açısından Değerlendirilmesi
Dövize endeksli kredilerde de uyarlamadan söz edebilmek için,
edimler arasındaki denge öngörülmeyen değişiklikler sebebiyle olması
gerekir. Zira böyle bir illiyet bağı varsa ancak o durumda sözleşmenin
değişen şartlara uyarlanmasından söz edilebilir. Nitekim, yukarıda verilen
istatistiki bilgiler çerçevesinde, edimler arasındaki dengenin ekonomik
kriz sebebiyle dövizin Türk Lirası karşısında aşırı derecede değer
kazanması sonucu meydana geldiği aşikârdır.
93 SEROZAN’ın “…ekonomik eşitsizliklerin ve para değerindeki dalgalanmaların gittikçe
yayıldığı bir dönemde, gerek karşılıklı sözleşmenin kuruluş aşamasına, gerek onun ifası
sürecine ilişkin edimler arası haksız dengesizlik sorununun yasal kalıplar zorlanarak
çözüme bağlanması ve bu arada çözümlerin ortak bir temele ve ölçüte bağlanması
yerinde olur” şeklindeki görüşü de ileri sürdüğümüz görüşü teyit eder niteliktedir.
Çünkü sözleşmenin zayıf tarafı olan tüketicinin korunması için bazen yasal kalıpların
zorlanması gerekir. Bkz. SEROZAN, Uyarlama, s. 1018.
94 ARAT, s. 124; BISCHOFF, s. 234.
95 ARAT, s. 124.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
159
5) Uyarlamayı Engelleyen Bir Hükmün Kanunda veya
Sözleşmede Bulunmaması
a) Genel Olarak
Sözleşmenin değişen hal ve şartlara uyarlanabilmesi için, bu hususta
sözleşmede veya kanunda konuya ilişkin olarak bir hükmün bulunmaması
gerekmektedir96.
Sözleşme tarafları, ileride meydana gelebilecek değişiklikleri göz
önünde bulundurarak bu duruma ilişkin olarak sözleşmeye kayıtlar
koymuşlarsa, uyarlama bu kayıtlara göre yapılabilir97. Sözleşmede söz
konusu hususa ilişkin olarak kural bulunmakla birlikte, bu kayıt açık ve
net değilse hâkim sözleşmenin yorumlanması ve tamamlanması yoluna
başvurur98. Ancak buna rağmen hâkim olumlu veya olumsuz bir sonuç
alamıyorsa, kendisi boşluğu doldurarak dürüstlük kuralları çerçevesinde
sözleşmeyi uyarlar99.
Sözleşme tarafları, uyarlamaya ilişkin hükümleri, sözleşme kurarken
belirleyebilecekleri gibi, sözleşme sürürken ya da öngörülmeyen olay
ortaya çıktıktan sonra da kararlaştırabilirler100.
Bazı durumlarda sözleşmede yer alan hükümlerin aynen
uygulanmasını talep etmek MK. m. 2/2 hükmü uyarınca hakkın kötüye
kullanılması anlamına gelebilir. Böyle hallerde hakim, sözleşmedeki
uyarlamaya ilişkin hükümlere rağmen sözleşmeyi değişen şartlara göre
yeniden gözden geçirebilir101. Aynı şekilde, sözleşmede yer alan intibak
hükümleri, BK. m. 19 ve 20 hükümlerine aykırılık teşkil edebilir. Bu gibi
durumlarda da hâkim sözleşmeyi uyarlama yoluna gidebilir.
96 KAPLAN, s. 149; BAYKAL, s. 246; ARAT, s. 124; EREN, s. S. 438-439.
97 EREN, s. 439; GÜLEKLİ, s. 54; ARAT, s. 125.
98 KAPLAN, s. 149; ARAT, s. 126; BISCHOFF, s. 59 vd.
99 ARAT, s. 126; KAPLAN, s. 149.
100 JAGGI, Peter/GAUCH, Peter, Kommentar zum Schweizerischen Zivilgesetzbuch,
Obligationenrecht, Art. 1-529 OR, Teilband V 1b, Zürich 1980, Art.18, N. 576;
BISCHOFF, s. 93.
101 KAPLAN, s. 149.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
160
Kanunda da, uyarlamaya ilişkin olarak olumlu veya olumsuz
hükümler mevcut olabilir. Bu durumda da hâkim söz konusu hükmü
uygulamak zorundadır102.
b) Uyarlamayı Engelleyen Hükmün Bulunmaması Şartının
Dövize Endeksli Krediler Açısından Değerlendirilmesi
Dövize endeksli kredi almak için bankaya başvuran müşteriler,
şartları daha önce banka tarafından tek taraflı olarak hazırlanan ve
müşterinin müdahale imkânı olmayan matbu sözleşme hükümlerini
imzalamaktadırlar. Söz konusu kredi sözleşmelerinde, döviz kurlarındaki
olağanüstü artış sebebiyle karşılıklı edimler arasındaki dengenin
bozulması durumunda ne olacağına ilişkin olarak genellikle bir hükme
rastlanılmamaktadır103. Zaten bu yönde bir hüküm olsa bile, genel işlem
şartlarını içeren sözleşme hükümlerinin müşteriler açısından ne derece
bağlayıcı olacağı da ayrı bir sorundur. Kanunlarda da, bu hale ilişkin
olarak, kredi sözleşmesi düzenlemesinde özel bir hüküm
bulunmamaktadır104. Bazı durumlarda sözleşmede, uyarlamaya ilişkin
olarak uyarlamayı engelleyici bir hükmün bulunmasına rağmen
uyarlamanın yapılamayacağının ileri sürülmesi TMK. m. 2/II hükmü
uyarınca hakkın kötüye kullanılmasını teşkil edebilir105. Nitekim Yargıtay
102 KAPLAN, s. 150; ARAT, s. 131.
103 BURCUOĞLU, Beklenmeyen Hal, s. 52.
104 BURCUOĞLU, Beklenmeyen Hal, s. 52.
105 Kredi sözleşmesine, her ne olursa olsun uyarlamaya gidilmeyecek şeklinde bir kayıt
koyan taraf, sınırsız bir sorumluluğu kabul etmiş demektir. Taraflar, kredi borçlusunun
beklenmeyen hallerden doğan imkânsızlıklarda ve ihlallerde sorumlu olacağının
sözleşmeye koyabilirler. Bu şartın geçerli olmasını engelleyen bir kanun hükmü de
yoktur. Bununla birlikte, elinden geleni yapmayı vaad eden borçlu, ancak kendi
iktidarında olan şeyleri yapmayı taahhüt etmiş olup, sınırsız bir sorumluluk altına
girmiş olmaz. Zira, bu günkü dünyada ve özellikle ülkemizde hüküm süren piyasa
şartlarını normal olarak kabul etmek mümkün değildir. Bu normal olmayan şartlar
içerisinde, sözleşme hükümlerinin tarafları bakımından kanun hükmündedir ve uymak
zorundadırlar demek, kanun koyucunun genel olarak belirlediği dürüstlük kuralı (TMK.
m. 2) ile bağdaşmamakta ve hukuk devleti düzeni içinde adalet düşüncelerine ters
düşmektedir. Bkz. SARIAL, M. Enis, “Beklenmeyen Halin Sözleşmeye Etkisi”,
Günümüzde Yargı, Nisan 1980, S. 48, s. 28-29.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
161
Hukuk Genel Kurulu106 konuya ilişkin olarak “
bazen de sözleşmede
olumlu ve olumsuz intibak kaydı bulunmakla beraber, bu kayda
dayanılarak sözleşmenin kayıtla birlikte aynen uygulanmasını talep
etmek MK. md. 2/2 hükmü anlamında hakkın kötüye kullanılması
manasına gelebilir. Böyle bir durumda sözleşmedeki intibak kaydına
rağmen edimler arasında aşırı bir nispetsizlik çıkmışsa uyarlama yine
yapılmalıdır” şeklinde karar vermiştir.
Bazı durumlarda ise, dövize endeksli kredi sözleşmelerinde
uyarlamayı engelleyici değil de, bizzat uyarlamanın yapılacağı şekle
ilişkin hükümler yer alabilir. Örneğin, bir kredi sözleşmesinde yer alan
kural aynen şu içeriktedir: “Müşteri kredi borcunu döviz olarak itfa
etmeyi seçtiği halde daha sonra kredi vadesi içinde herhangi bir sebeple
TL ödemeye dönmek hakkına sahiptir. Ancak böyle bir durumda müşteri
kredinin verildiği tarihten itibaren Türk Lirası ödeme planında gösterilen
taksitler üzerinden ödeme yapmakla yükümlüdür. Müşterinin ödemiş
olduğu döviz taksitleri karşılığı ödeme tarihindeki bankamız döviz satış
kurundan Türk Lirasına çevrilir ve bulunan meblağ ödeme planında
belirtilen taksit miktarından düşük ise, aradaki farklar müşteriden
temerrüt faiziyle tahsil edilir”107.
Yargıtay 11.
Hukuk Dairesi108, bu konuya ilişkin olarak,
“…sözleşme koşullarından anlaşılacağı üzerinden davacı kredi
borçlusuna Türk lirası üzerinden borçlandığı krediyi ödemede döviz ve
yahut Türk lirası üzerinden ödeme şeklinde iki seçenek tanınmış
bulunmaktadır. Davacının beklenmeyen hal iddiasına dayanak yaptığı
döviz kurundaki aşırı yükselme, ödeme seçeneklerinden sadece bir
tanesiyle ilgili bulunmaktadır. Türk lirası üzerinden ödeme yapan kredi
borçluları yönünden dava konusu iddia ileri sürülmediğine göre,
davacının böyle bir durumda kendisinden beklenen davranış tarzı,
106 Y. HGK., E. 2003/13-599, K. 2003/599, T. 15.10.2003. Benzer kararlar için bkz. Y.
13. HD., E. 2009/2290, K. 2009/5422, T. 20.4.2009; Y. 13. HD., E. 2004/14870, K.
2005/3171, T. 3.3.2005; Y. HGK., E. 1998/13-815, K. 1998/835, T. 18.11.1998; Y. 3.
HD., E. 1994/6791, K. 1994/9014, T. 24.10.1994.
107 Bkz. BURCUOĞLU, Beklenmeye Hal, s. 71-72.
108 Y. 11. HD., E. 1995/534, K. 1995/4540, T. 2.6.1995.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
162
sözleşmede kendisine tanınan Türk lirası üzerinden ödeme planına
dönme seçeneğini kullanma ve o plana göre ödemelerini
gerçekleştirmek olmalıdır. Davacı tarafça kredi borçlusunun
seçimliğinde bulunan iki ödeme planından sadece birisi için beklenmeyen
hallerin gerçekleştiği ileri sürülerek uyarlama davası açılması ve
sözleşme koşullarının aynı koşullarda Türk lirası üzerinden kredi alan
borçlulara göre daha uygun hükümlere bağlanmasını istemek hem
sözleşmeye aynen uyma ilkesine, hem de MK. 2. maddesinde öngörülen
herkesin haklarını kullanmada ve borçlarını yerine getirmede hüsnüniyet
kurallarına uymakla yükümlü olduğu hakkındaki hükme aykırılık teşkil
edeceğinden benimsenmesi mümkün değildir” şeklinde karar vermiştir.
Kredi kullanmak için bankaya giden müşterinin önünde iki seçenek
bulunmaktadır. Bunlar biri, Türk Lirası cinsinden diğeri ise dövize
endeksli kredi kullanmaktır. Türk Lirası cinsinden kullanılacak olan
kredinin faizi yüksek olduğu dolayısıyla taksitleri de kendisi için
ödenemez olduğu için dövize endeksli krediyi seçmektedir109. Yukarıda
belirtildiği üzere, özellikle bankalar Japon Yeni’nin diğer dövizler
yükseldiği halde yükselmediğini söyleyerek müşterilerine Japon Yeni’ne
endeksli krediler verdiler. Gerçekten de dünyayı saran 2008 yılı
sonundaki ekonomik krize kadar diğer dövizlerde Türk Lirası karşısında
aşırı yükselme olduğu halde Japon Yeni’nde bu derece yükseliş
olmamıştır. Hal böyle olunca, müşteriler Japon Yeni’ne endeksli kredi
alma yoluna başvurdular. Ancak son ekonomik krizle birlikte diğer döviz
cinslerinde olduğu gibi Japon Yeni’nde de aşırı artışlar meydana
gelmiştir. Bu durumda sırf sözleşmede hüküm var diye yukarıda belirtilen
türden uyarlama yönteminin müşteriye uygulanması onun baştan itibaren
ekonomik mahvına sebep olmak demektir. Çünkü en baştan TL cinsinden
ödeyemeyeceği için dövize endeksli krediyi seçen müşteriye sonradan
kredinin verildiği tarihten itibaren Türk Lirası ödeme planında gösterilen
taksitler üzerinden ödeme yapmakla yükümlü tutmak, ayrıca temerrüt
faizinin de devreye girdiği düşünüldüğünde altından kalkamayacağı bir
109 BURCUOĞLU, Beklenmeyen Hal, s. 70.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
163
yük yüklemek anlamına gelir110. Hal böyle olunca, bu türden bir hükmün
uyarlama hükmü sayılması mümkün değildir111.
6) Uyarlama Talebinde Bulunanın Kusurunun Olmaması
a) Genel Olarak
Bir sözleşmenin değişen şartlara uyarlanabilmesi için, uyarlama
talebinde bulunan kişinin kurusunun olmaması gerekir. Zaten bu sonuca,
yukarıda bahsedilen “hiç kimse kendi kusuruna dayanarak bir hak elde
edemez (nemo auditur probriam turpitudinem allegans)” şeklindeki genel
ilkeden de varmak mümkündür. Ancak buradaki kusur, haksız fiil ve akdî
sorumluluk anlamındaki kusurdan farklı olup, somut olayda dürüst bir
insan gibi hareket edip etmediğinin tespitine ilişkindir112.
Uyarlamada kusur; şartların değişmesinde ve edimin ağırlaşmasında
kusur olmak üzere iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Yani, şartların
değişmesine kendi kusuruyla sebep olan taraf uyarlama talep
edemeyeceği gibi, edimin ağırlaşmasını önlemek için gereken tedbirleri
almayan taraf da uyarlama imkânından yararlanamaz113. Eğer borçlu,
diğer tarafın yaptığı teklifi vaktinde kabul etseydi ya da sözleşmede yer
alan uyarlamaya ilişkin bir hükümden yararlanarak borcundan kurtulma
110 Genellikle bütün bankalar müşterilerine aynı şartları uygulamaktadır. Bu sebeple,
bankadan kredi almak isteyen tüketicinin söz konusu şartları değiştirme imkânı
bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak, tüketicinin, bankanın şartlarını kabul etme
veya kredi alamama dışında üçüncü bir seçeneği bulunmamaktadır. Bkz. BAŞPINAR,
Kelepçeleme, s. 30.
111 BURCUOĞLU, Beklenmeyen Hal, s. 72. Gerçek olmayan yabancı para borcu şeklinde
gerçekleştirilen kredi sözleşmelerinde, sözleşmelerde kararlaştırılan yabancı para borcu
asıl edim, onun vade zamanındaki Türk Lirası karşılığı ise yedek edim olmaktadır. Yani
borçlu, yabancı para yerine onun vade günündeki Türk Lirası karşılığını ödeyebilme
imkânına sahip bulunmaktadır. Zaten borçlunun bir seçimlik yetkisi bulunmaktadır.
Borçluya verilen bu yetkiyi “uyarlama kaydı” olarak görmek mümkün değildir. Bkz.
BAYKAL, s. 250.
112 GÜRSOY, s. 153; BAYKAL, s. 250; ARAT, s. 135.
113 GÜRSOY, s. 154 vd.; ARAT, s. 136; BAYKAL, s. 252. Nitekim Yargıtay HGK.
18.04.1984 tarihli bir kararında, sözleşmenin ifası için gerekli olan dövizi önceden
tedarik etmediği ve tedarik edememe ihtimaline karşı tedbir almayan bir kurumu
kusurlu bulmuştur. Y. HGK., T. 18.04.1984, 11-139, 426 . Karar için bkz. YKD. Y.
1985, C. 11, S. 3, s. 321.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
164
imkânı varken bundan istifade etmediyse sözleşmenin değişen hal ve
şartlara uyarlanmasını talep edemez114.
Bir kimsenin kendi davranışıyla olağanüstü bir olaya yol açması
mümkün değildir. Ancak yukarıda belirtildiği üzere, uyarlamanın talep
edilebilmesi için sonradan meydana gelen değişikliğin mutlaka
olağanüstü nitelikte olması gerekmemektedir. Sonradan meydana gelen
olayın öngörülemez olması yeterlidir. Hal böyle olunca, bir tarafın böyle
bir olaya kendi kusuruyla yol açması mümkündür115.
Tarafların temerrüde düşmesi de uyarlama talebinde bulunmayı
engeller116. Nitekim Yargıtay 11.
Hukuk Dairesi117 konuya ilişkin olarak
“…davacı tarafın davadan önce davalı bankaya olan borçları
bakımından temerrüde düştüğü ve temerrüde düşen borçlunun, borcunun
uyarlanması yönünden bir istemde bulunamayacağı anlaşılmasına
göre…” şeklinde karar vermiştir. Ancak borçlu, borçlu kendisini hiçbir
kusurun yüklenemeyeceğini ispat ederek temerrüdün sonuçlarından
kurtulabilirse, bu takdirde diğer şartların varlığı halinde uyarlama da
isteyebilir118.
b) Talepte Bulunanın Kusurlu Olmaması Şartının Dövize
Endeksli Krediler Açısından Değerlendirilmesi
Dövize endeksli kredilerde, uyarlama talebinde bulunan borçluların
ekonomik krizler sebebiyle edimler arasındaki dengenin bozulmasında
kusurlarının olmadığı ortadadır. Son ekonomik kriz 2008 yılı sonlarında
A.B.D.’de patlak vermiş olup, bütün dünyayı sarmıştır. Bu krizde
borçluların bir kusurunun olması düşünülemez. Daha önceki ekonomik
krizlerde de genellikle devalüasyon neticesinde döviz Türk Lirası
karşısında aşırı derecede değer kazanmış olup, hükümetlerin aldığı
devalüasyon kararında da borçluların kusurunun olduğunu söylemek
mümkün değildir.
114 GÜRSOY, s. 154.
115 ARAT, s. 136.
116 ARAT, s. 137; GÜRSOY, s. 154; BAYKAL, s. 251.
117 Y. 11. HD., E. 1995/3192, K. 1995/5844, T. 7.7.1995.
118 BAYKAL, s. 251; KAPLAN, s. 150-151; ARAT, s. 137.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
165
Acaba kredi borçlusu ekonomik kriz öncesinde temerrüde düşmüş
ise, ekonomik kriz sonrası edimler arasında aşırı dengesizlik var diye
uyarlama talebinde bulunabilir mi?
Dövize endeksli kredi borçlusu, çıkan ekonomik kriz sebebiyle
dövizin aşırı yükselmesi sonucu borcunu ödeyemediği için temerrüde
düşerse, uyarlama talebinde bulunabilir. Buna karşılık, borçlu önceden
temerrüde düştüyse yani normal şartlar sürmesine rağmen borcunu
ödemediyse daha sonra şartların değişmesine dayanarak uyarlama
talebinde bulunamaz. Çünkü, borçlunun ödeme güçlüğüne düşmesinin
asıl sebebi şartların değişmesi değil, onun mütemerrit olmasıdır. Eğer
borcunu zamanında ödemiş olsaydı, şartların değişmesinden de
etkilenmez119.
III. SONUÇ
Dövize endeksli tüketici kredilerinde uyarlama sorunu ve
Yargıtay’ın bakışına ilişkin çalışmamızda vardığımız sonuçları maddeler
halinde aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür:
1. Döviz karşısında sürekli değer kaybeden Türk Lirası yerine
dövize endeksli kredi alanların, ülkemizde geçmişte yaşanan yüksek
enflâsyon ve ekonomik krizler karşısında bu tür artışları öngörmesi
gerektiği gerekçesiyle uyarlama talebinde bulunamayacağının120 kabulü
mümkün değildir.
2. Tüketicinin, sonradan meydana gelen değişikliği tahmin etmekle
birlikte, sonuçlarının bu derece ağır olacağına ihtimal vermediği veya
öngörmekle birlikte dikkate almadığı hallerde de uyarlamaya imkân
verilmelidir.
3. Edimler arası dengenin aşırı derecede bozulması durumunda
uyarlamanın söz konusu olabilmesi için ayrıca, edimler arası denge
ilişkisinin borçlunun yıkımına sebep olacak ağırlıkta olması
gerekmemektedir.
119 ARAT, s. 137.
120 Y. 13. HD., E. 2005/1874, K. 2005/9749, T. 9.6.2005.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
166
4. Her ne kadar, uyarlama talebinin kabulü için, edimin ifa
edilmemiş veya ifa edilmiş ise ihtirazî kayıtla ifa edilmiş olması
gerekiyorsa da, burada ikili bir ayrımın yapılması kanaatindeyiz.
Tüketicinin icra baskısı altında kendi ekonomik imkânlarıyla değilde,
başkalarından ödünç alarak borcunu ifa etmesi durumunda, sırf ihtirazî
kayıt koymadı diye uyarlama talebinin kabul edilmemesi yerinde değildir.
Çünkü bu durumda kredi borçlusu tüketici, bankaya olan borcunu ödemiş
olmasına rağmen halen borçlu olmaya devam etmektedir. Buna karşılık,
tüketici kendi imkânlarıyla, ekonomik olarak zorlanarak da olsa ihtirazî
kayıt koymadan kredi borcunu ödemiş ise, uyarlama talebinde
bulunamaz.
5. Dövize endeksli kredi sözleşmelerinde yer alan “Türk Lirası
üzerinden ödeme seçeneği” bir uyarlama hükmü değildir. Zira bu
seçenek, tüketicinin baştan taksit meblağı fazla olduğu için kabul
etmediği bir seçenektir. Bu hükme dayanarak tüketicinin uyarlama
talebinin reddedilmesi hakkaniyete aykırıdır.
6. Ekonomik kriz sebebiyle yetkili makamların verdikleri
devalüasyon sonucu dövizin Türk Lirası karşısında aşırı değer
kazanmasında, tüketicinin devalüasyon kararını öngörmemesi ona bir
kusur olarak yükletilmez. Zira tüketicinin, devalüasyonu tahmin etse bile,
yetkili makamların hangi oranda devalüasyon kararı vereceklerini
öngörmesi mümkün değildir.
7. Hâkim önüne gelen uyarlama taleplerinde, ekonomik krizden önce
borçlanılan dövizin satın alma gücünü tespit ederek, krizden sonra kredi
borçlusunun aynı satın alma gücüne sahip bir miktara tekabül eden
ödemeyi yapmasına karar verebilir. Veya hâkim, kriz öncesi ödenen son
taksiti esas alıp, bunu Türk Lirasına çevirip, krizden sonraki her taksit
ödemesine toptan eşya fiyat endeksleri veya tüketici endekslerindeki
periyodik artış oranlarının aynını veya bir miktarını yansıtabilir121.
8. Bakanlar Kurulu, yukarıda bahsedilen kararıyla, bu konudaki
uygulamalara düzenleyici bir sınırlama getirmek yerine, tüketicilere
121 AKMAN, Döviz Borçları, s. 185.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
167
döviz kredilerini yasaklamayı tercih etmiştir. Hükümetin buradaki
tutumu, trafik kazalarını önlemek için yolu trafiğe kapatmaya
benzemektedir. Kanımızca, dövize endeksli kredilerin tümden
yasaklanması yerine bu tür kredi ürünlerinde mağduriyete sebep olacak
oranlarda kredi verilmesine sınır getirilmesi daha uygun olurdu. Dövize
endeksli veya döviz cinsinden konut kredisi ile ev alacak tüketicilere,
gayrimenkul tutarının %80'i değil de, %50'si kadar kredi alabilmesi
yönünde bir sınırlama getirilmesi, diğer kredi ürünlerinde de benzer
sınırlamalara gidilmesi daha yapıcı olurdu. Kuşkusuz bu değişiklikten en
negatif yönde etkilenen, dövize endeksli kredilerin daha çok kullanıldığı
mortgage (tutsat) kredileridir.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
168
KAYNAKÇA
AĞCAER, Arzu : “Dalgalı Kur Rejimi Altında Merkez Bankası
TURKCE/tezler/arzuagcaer.pdf (16.02.2009).
AKİPEK, Şebnem : Türk Hukuku ve Mukayeseli
Hukuk Açısından
Tüketici Kredisi, Ankara 1999.
AKMAN, Sermet : “Karşılaştırmalı Olarak Alman ve İsviçre – Türk
Hukuklarında Yüksek Oranlı Enflâsyonun Para Borçlarına Etkisi ve
Bu Konudaki Yargısal Kararlar”, İBD., Y. 1989, C. 63, S. 10-11-12,
s. 624-636. (AKMAN, Para Borçları).
……………………………….. : “Yüksek Oranlı Enflâsyon ve Ani
Ekonomik Krizin Para ve Döviz Borçlarına Etkisi, Ek (Munzam)
Zararın Tazmini”, İBD., Y. 1994, C. 68, S. 4-5-6, s. 181-194
(AKMAN, Döviz Borçları).
AKYAZAN, Sıtkı : “Taahhüt Sözleşmelerinde Görülen Götürü Bedel,
Sabit Fiyat, Mücbir Sebepler, Önceden Tahmin Edilmeyen Haller ve
Bunlardan Peşinen Feragat Hükümleri Üzerine Bir İnceleme”,
Batider 1973, C. VIII, S. 2, s. 291-310.
AKYOL, Şener : Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması
Yasağı, İstanbul 2006.
ALBAŞ, Hakan : Paranın Değer Kaybından Doğan Zararın Tazmin
Edilebilirliği, Ankara 2004.
ALPTÜRK, Ercan : Soru ve Cevaplarıyla Mortgage Sistemi (Tutsat),
Ankara 2007.
ALTAŞ, Hüseyin : Eserin Teslimden Önce Telef Olması, Ankara 2003.
ALTUNKAYA, Mehmet : Edimin Başlangıçtaki İmkânsızlığı, Ankara
2005.
APPLEBEY, George : Contract
Law, London 2001.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
169
ARAL, Fahrettin : Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 7. B., Ankara
2007.
ARAT, Ayşe : Sözleşmenin Değişen Şartlara Uyarlanması, Ankara 2006.
ASLAN, İ. Yılmaz : En Son Değişiklerle ve Yargıtay Kararları Işığında
Tüketici Hukuku, 2. B., Bursa 2004.
ATABEK, Reşat : “Uzun Süreli Sözleşmelerde Yeni Durumlara Uyum”,
BATIDER, 1984, S. 4, s. 87-103.
BAŞPINAR, Veysel : Borç Sözleşmelerinin Kısmî Butlanı, Ankara 1998
(BAŞPINAR, Butlan).
……………………………….. : “Kişilik Hakkı Açısından Kelepçeleme
Sözleşmeleri”, ABD., Y. 1999, S. 1, s. 17-34 (BAŞPINAR, Butlan).
BAYGIN, Cem : Yabancı Para Üzerinden Borçlanmalar ve Hukuki
Sonuçları, İstanbul 1997.
BAYKAL, Murat : “Yabancı Para Üzerinden Yapılan Banka Kredi
Sözleşmelerinde Uyarlama Sorunu ve Yargıtay’ın Yaklaşımı”,
BATİDER, Aralık 1998, C. XIX, S. 4, s. 231-265.
BAYSAL, Başak : Sözleşmenin Uyarlanması, İstanbul 2009.
BISCHOFF, Jacques : Vertragrisiko und clausula rebus sic stantibus,
Zürich 1983.
BURCUOĞLU, Haluk : Hukukta Beklenmeyen Hal ve Uyarlama,
İstanbul 1995, (BURCUOĞLU, Beklenmeyen Hal).
……………………………….. : “Hukukta Uyarlama Özellikle Taşınmaz
Kiralarında ve (Dövize Endeksli) Kredi Sözleşmelerinde Uyarlama”,
MHAD., Y. 1996, S. 20, s. 60-91 (BURCUOĞLU, Uyarlama).
BUZ, Vedat : “Gabin Halinde Edimler Arasındaki Aşırı Orantısızlığın
Giderilerek Sözleşmenin Ayakta Tutulması”, BATİDER, Aralık
1998, C. XIX, S. 4, s. 51-82.
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
170
DOĞAN, İzzettin : “Paranın Değerden Düşmesi ve Akitlerin Hukukî
Durumu”, MHAD., 1972, S. 9, s.161176.
DOĞANAY, İsmail : “Sözleşme Yapıldıktan Sonra Devalüasyon
Sebebiyle Para Değerinde Meydana Gelen Büyük Değişiklikler,
Akdin Yerine Getirilmesine Mani Olur Mu?”, YD., Y. 1975, C. 1, S.
4, s. 23-46.
DURAL, Mustafa : Borçlunun Sorumlu Olmadığı Sonraki imkânsızlık,
İstanbul 1976.
DURSUN, Sanem A. : Borçlar Hukukunda Hakimin Sözleşmeyi
Tamamlaması, İstanbul 2008.
EDİS, Seyfullah : Türk-İsviçre Borçlar Hukuku Sistemine Göre Akdin
Lüzumlu Vasıflarında Hata, Ankara 1973 (SEYFULLAH, Hata).
……………………………….. : Medeni Hukuka Giriş ve Başlangıç
Hükümleri, 4. Basından Tıpkı Basım, Ankara 1993 (EDİS, Medeni
EREN, Fikret : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 11. B., İstanbul 2009.
ERMAN, Hasan : İstisna Sözleşmesinde Beklenilmeyen Haller, İstanbul
1979.
FEYZİOĞLU, Turhan : İdare Hukukunda Emprevizyon Nazariyesi,
Ankara 1947.
GÖZÜBÜYÜK, Abdullah Pulat : “Olağanüstü Sebepler veya
Beklenmedik Haller Hukuku”, AD. 1953, S. 2, s. 903-911.
GÜLEKLİ, Yeşim : “Aşırı İfa Güçlüğü ve Alacaklının Tasavvurunun
Boşa Çıkması Halinde İşlem Temelinin Çökmesi Öğretisi”, MHAD.
1990, s. 43-69.
GÜRSOY, Kemal Tahir : Hususi Hukukda Clausula Rebus Sic Stantibus
(Emprevizyon Nazariyesi), Ankara 1950.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
171
JAGGI, Peter/GAUCH, Peter : Kommentar zum Schweizerischen
Zivilgesetzbuch, Obligationenrecht, Art. 1-529 OR, Teilband V 1b,
Zürich 1980.
KAPLAN, İbrahim : Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, 2. b., Ankara
2007.
KARAYALÇIN, Yaşar : “Para Değerindeki Değişmeler – Yabancı
Sermaye ve Anonim Şirketlerde Aynî Pay”, Prof. Dr. Mahmut
Koloğlu’ya 70 inci Yaş Armağanı, Ankara 1975, s. 493-545.
KILIÇOĞLU, Ahmet : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 10. B., Ankara
2008.
KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip : “İşlem Temelinin Çökmüş
Sayılabilmesi için Sosyal Felaket Olarak Nitelenebilecek Olağanüstü
Bir Olayın Gerçekleşmesi Şart Mıdır?”, Prof. Dr. Kemal Oğuzman
Anısına Armağan, İstanbul 2000, s. 503-514
(KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, İşlem Temeli).
……………………………….. : Güven Nazariyesi Karşısında Borç
Sözleşmelerinde Hata Kavramı, İstanbul 1968,
(KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Hata).
OĞUZMAN, Kemal/ÖZ, Turgut : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 5.
B., İstanbul 2006.
ÖNAL, Y. Beyazıt/TOPALOĞLU, Mustafa : İpotekli Konut Finansmanı
ve Hukuku Mortgage (Tutsat), Adana 2007.
REİSOĞLU, Safa : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. B., İstanbul
2010.
SARIAL, M. Enis : “Beklenmeyen Halin Sözleşmeye Etkisi”,
Günümüzde Yargı, Nisan 1980, S. 48, s. 24-30.
SEROZAN, Rona : İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme, 3. B., İstanbul
2002 (KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip/HATEMİ,
Hüseyin/ARPACI, Abdülkadir, Borçlar Hukuku Genel Bölüm, C.
III), (SEROZAN, İfa Engelleri).
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
172
……………………………….. : “Karşılıklı Sözleşmelerde Baştan
Dayatılmış veya Sonradan Oluşmuş Edimler Arası Dengesizliğin
Uyarlama Yoluyla Düzeltilmesi, Prof. Dr. Kemal Oğuzman Anısına
Armağan, İstanbul 2000, s. 1013-1030 (SEROZAN, Uyarlama).
SİRMEN, Lale : Borçlar Hukuku Genel Hükümler (Ders Notları),
Ankara 1996.
SMITH, S. John : The
Law Of Contract, London 2002.
TANDOĞAN, Halûk : Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. II, 3. B.,
Ankara 1987.
TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP : Tekinay Borçlar Hukuku
Genel Hükümler, 7. B., İstanbul 1993.
TOPUZ, Seçkin : Türk - İsviçre ve Alman Borçlar Hukukunda Denge
Bozulması ve İfa Güçlüğü Durumlarında Sözleşmeye Müdahale,
Ankara 2009.
TUNÇOMAĞ, Kenan : “Borcun İfasında Aşırı Güçlük ve Alman
Yargıtayı”, MHAD., 1967, S. 1, s. 87- 108.
YAVUZ, Cevdet : Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 7. B., İstanbul
2007.
ZEVKLİLER, Aydın/AYDOĞDU, Murat : Tüketicinin Korunması
Hukuku, 3. B., Ankara 2004.
AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172 Yılmaz
173
ÇEVİRİ /Translation
Dövize Endeksli Tüketici Kredilerinde… AUHFD, 59 (1) 2010: 131-172
174