Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Borçlar Kanunu TasarISI Sebep Sorumluluklarina iliskin Yeni Hükümler Süleyman YILMAZ (AUHFD)
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 23-12-2010 | Kategori: Makale | Okunma : 2330 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >
TÜRK BORÇLAR KANUNU TASARISINDA SEBEP
SORUMLULUKLARINA İLİŞKİN YENİ HÜKÜMLER
New Provisions Concerning Absolute Liability in the New Draft of the
Turkish Code of Obligations
Süleyman YILMAZ
ÖZET
Çalışmanın konusu, Türk Borçlar Kanunu Tasarısında sebep
sorumluluklarına ilişkin yeni hükümlerdir. Haksız fiil sorumluluğu genel
olarak kusur prensibine dayanmaktadır. Fakat, istisnai olarak bazı
durumlarda sorumluluk için kusur aranmamaktadır. Bu tür
sorumluluklara, objektif sorumluluk veya başkasının fiilinden sorumluluk
adı verilmektedir.
Borçlar Kanunu Tasarısında sebep sorumlulukları, hakkaniyet
sorumluluğu, özen sorumluluğu ve tehlike sorumluğu olarak
düzenlenmektedir. Özen sorumluluğu da, adam çalıştıranın sorumluluğu,
hayvan bulunduranın sorumluluğu ve yapı malikinin sorumluğu olarak
üçe ayrılmıştır.
∗ Dr., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Bölümü Araştırma Görevlisi
(syilmaz@law.ankara.edu.tr).
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
552
Anahtar Kelimeler: Kusursuz sorumluluk, hakkaniyet sorumluluğu,
özen sorumluluğu, adam çalıştıranın sorumluluğu, hayvan bulunduranın
sorumluluğu, yapı malikinin sorumluluğu, tehlike sorumluluğu,
ABSTRACT
The subject of this paper is the new provisions concerning absolute
liability in the draft of the Turkish Code of Obligations. Tortious liability
is generally based upon the principle of culpa, but by exception the law
has determined liability in several cases in which culpa is not necessary.
This kind of liability is called “objective liability” or “vicarious liability.”
Absolute liabilities in the draft of the Turkish Code of Obligations
are separated into equity liability, care liability and dangerous liability.
Equity liability is divided in employer liability, animal owner liability and
building owner of building.
Keywords: Absolute liability, equity liability, employer liability,
animal owner liability, the building owner liability.
I. GİRİŞ
Sebep sorumluluğu (kausalhaftung) ya da doktrinde kabul edilen
diğer adıyla kusursuz sorumluluk, “olağan sebep sorumluluğu” ve
“tehlike sorumluluğu” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Borçlar Kanunu
ve Medeni Kanunda ayrı ayrı düzenlenmiş bulunan olağan sebep
sorumluluğu tipleri, tehlike sorumluluğu dışında kalan kusursuz
sorumluluk hallerini kapsamaktadır. Tehlike sorumluluğu ise, bir işletme,
faaliyet veya nesneye özgü, tipik tehlikelerin meydana gelmesi sonucu
doğan sorumluluk türüdür. Türk hukukunda tehlike sorumluluğu Borçlar
Kanunu dışında özel kanunlarla düzenlenmiştir. Tehlike sorumluluğunu
öngören özel hükümlerin kıyas yoluyla genişletilmesinin yasaklanmış
olması; özel kanunlar tarafından düzenlenmeyen tehlikeli faaliyetlerden
zarar görenlerin, farklı esaslara göre sorumlu tutulmasına ve dolayısıyla,
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
553
benzer faaliyetlerden doğan zararların tazmin edilmesinde adil olmayan
çözümlerin benimsenmesine sebep olmaktadır. Başka bir ifadeyle, tehlike
sorumluluğunun istisnai bir sorumluluk olması, kanunlarda
düzenlenmeyen faaliyetlerin sebep olduğu zararlardan dolayı tehlike
sorumluluğuna başvurma imkânını ortadan kaldırmaktadır. Bu sebeple,
tehlike sorumluluğunun genel olarak her türlü tehlikeli faaliyeti içine
alacak şekilde genel nitelikli bir düzenlemeye kavuşturulması ihtiyacı,
Türk Borçlar Kanunu Tasarısına eklenmesi sonucunu doğurmuştur.
Tasarıya göre, önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin
faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa
işleten müteselsilen sorumlu olmaktadır. Türk Borçlar Kanunu
Tasarısında, tehlike sorumluluğu yanında olağan sebep sorumluluğu da
yeniden düzenlenmiş ve 818 sayılı Borçlar Kanununda bulunmayan bazı
yeni hükümlere yer verilmiştir. Bu bakımdan, makalede sebep
sorumluluğu konusunda Türk Borçlar Kanunu Tasarısında öngörülen yeni
düzenlemeler özellikle incelenmektedir.
II. TÜRK HUKUKUNDA SEBEP SORUMLULUĞUNUN
DÜZENLENİŞ BİÇİMİ
A. Genel Olarak
Modern hukuk sistemlerinde, sorumluluk hukukunun temelini esas
itibariyle kusur ilkesi oluşturmaktadır. Ancak, kusur bulunmaksızın
değişik zararlara sebebiyet verilmiş olması halinde ortaya çıkan
sorumluluk hallerinde kusur ilkesinin yetersiz kaldığı görülmektedir1.
Ayrıca kusurun, sorumluluğun temeli olarak kabul edilmesi, kusur
olmaksızın meydana gelen zararların, zarar görenin üzerinde bırakılması
gibi hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına yol açmaktadır. Diğer
taraftan, bilimsel ve teknolojik alanda ortaya çıkan gelişmeler, tehlikeli
faaliyet ve girişimlerin artmasına ve dolayısıyla kusur olmaksızın farklı
zararların ortaya çıkmasına yol açmıştır. İşte tüm bu sebeplerle, kusur
1 Tandoğan, (1981), s. 3; Eren, (2009), s. 448 vd; Tiftik, (1994), s. 35;
Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 497 vd.; Kılıçoğlu, (2008), s. 224.
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
554
ilkesinin ortaya çıkan bazı zararların karşılanmasında yetersiz kalması,
sebep sorumluluğunun kabul edilmesi sonucunu doğurmuştur2.
Kusur sorumluluğu dışında özel bir sebep sorumluluğunun kabul
edilmesinde etkili olan bazı düşünceler bulunmaktadır. Bunlardan ilki ve
en önemlisi hakkaniyet düşüncesidir3. Gerçekten de, bir kişi herhangi bir
kusuru olmaksızın bir zarara sebebiyet vermişse, bu zararı hakkaniyet
gerektiriyorsa zarar görenle paylaşmalı veya tazmin etmelidir4. Buna BK.
m. 54’de düzenlenmiş olan, ayırtım gücüne sahip olmayanların
sorumluluğu örnek olarak verilebilir. Gerçekten de, bir kimsenin haksız
fiilinden doğan zarardan sorumlu olabilmesi için, haksız fiil ehliyetine
yani kusurlu hareket edebilme yeteneğine sahip olması gerekir. Ancak, bu
kuralın istisnasız bir şekilde uygulanması bazen haksız sonuçlar meydana
getirebilir. İşte bu sebeple, BK. m. 54’de hakkaniyet düşüncesine
dayanan bir sorumluluk düzenlenmiştir. Aynı durum, BK. m. 52/II’deki
ızdırar halinde verilen zarardan sorumluluk halinde de söz konusudur5.
Kusur sorumluluğu dışında özel bir sebep sorumluluğu
düzenlenmesinde etkili olan diğer bir düşünce ise, yarar ve zarar
arasındaki bağlılık düşüncesidir. Gerçekten de, bir şeyin veya faaliyetin
yararlarını elde eden kişilerin o şeyin veya faaliyetin sebep olduğu
2 Tandoğan, (1981), s. 3 vd; Tiftik, (1994), s. 35-36; Eren, (2009), s. 449 vd.; Kılıçoğlu,
(2008), s. 224 vd.; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 498 vd.; Aşçıoğlu, s. 6 vd;
ayrıca bkz., 21 HD., T. 06.03.200, E. 2003/1465, K. 2003/1721: “Türk hukuk
sisteminde asıl olan kusur sorumluluğudur. Ancak, sanayinin gelişmesi sonucunda
işyerlerinde kullanılan teknik ve motorlu araçların artması ve bu sebeple de
alınabilecek her türlü önlemlerle dahi önüne geçilmesi olanağı bulunmayan tehlikelerin
ortaya çıkması, dolayısıyla iş kazaları ve meslek hastalıklarının büyük artışlar
göstermesi karşısında kusura dayanan sorumluluk ilkesi yetersiz kaldığından öğretide
ve Yargıtay uygulamalarında tehlike sorumluluğu kabul edilmiştir”.
3 Tandoğan, (1981), s. 5; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 498; Eren, (2009), s. 449
vd; Kılıçoğlu, (2008), s. 225-226; Tiftik, (1994), s. 37; Von TUHR, s. 392 vd.;
Oğuzman/Öz, s. 587 vd.
4 Tandoğan, (1981), s. 4-5; Tiftik, (1994), s. 37; Oğuzman/Öz, s. 590-591; Kılıçoğlu,
(2008), s. 225-226; Eren, (2009), s. 451-452; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 499
vd.; Ulusan, (1977), s. 10.
5 Tandoğan, (1981), s. 5; Tiftik, (1994), s. 37; Oğuzman/Öz, 590-591; Kılıçoğlu, (2008),
s. 225-226; Eren, (2009), s. 451-452; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 499 vd.;
Ulusan, (1977), s. 10.
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
555
zararlara da katlanması gerekir. “Denkleştirici adalet” veya “telafi edici
adalet”6 kavramlarıyla da ifade edilen bu ilkeye göre, geçerli bir sebebe
dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan
veya geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığında
azalmaya sebep olan kişinin bu zararı karşılaması gerekir. Bu düşünceden
hareketle, kusura dayanmayan sorunluluk hallerinin hemen hemen
tamamına yakınında yarar ile zarar arasındaki bağlılık düşüncesi önemli
bir yer tutmaktadır.
Tehlike ve özel bir tehlike yaratma düşüncesi de yine sebep
sorumluluklarının düzenlenmesinde etkili olan diğer bir düşüncedir. Buna
göre, giriştikleri faaliyetle veya işlettikleri bir teşebbüsle çok sayıda
kazaya, büyük zararlara yol açma ihtimali yaratanların da bundan doğan
zarara katlanmaları gerekir. Gerçekten de sebep sorumluluğu içerisinde
tehlike sorumluluğunun düzenlenmesinin temelinde de salt bu düşünce
yatmaktadır7.
Hâkimiyet ve egemenlik alanı düşünceleri de yine sebep
sorumluluklarının düzenlenmesine etkili olan diğer düşüncelerden birisini
oluşturmaktadır. Herkesin kendi hâkimiyet alanı içerisinde bulunan
şeylerin meydana getirdiği zararlardan sorumlu olması gerekir. Çünkü bu
kişinin kendi hâkimiyet alanı içerisindeki şeyleri denetleme ve gözetim
altında bulundurma imkânı vardır. Bu sebeple gerekli dikkat ve özeni
göstererek zararların ortaya çıkmasını büyük ölçüde engelleyebilme
iktidarına sahiptir8. Örneğin, istihdam edenin, yapı eseri malikinin, aile
başkanının ve araç sahibinin sorumluluklarında bu düşünce etkili
olmuştur.
Objektif özen ödevinin ihlali düşüncesi gereğince de, bir şey veya
kişi hakkında kendisine yasal bir özen gösterme ödevi yüklenen kişi, bu
ödevi yerine getirmezse kusuru bulunmasa bile ortaya çıkan zararlardan
6 Bu kavram hakkında geniş bilgi için bkz., Tandoğan, (1981), s. 5; Sadurski, s. 6 vd.;
ayrıca 13 HD., T. 14.3.2005, E. 2004/13572 K. 2005/3946 sayılı kararda da bu ilkeye
açıkça yer verilmiş bulunmaktadır.
7 Bkz., Tandoğan, (1981), s. 5; Tiftik, (1994), s. 37; Kılıçoğlu, (2008), s. 226.
8 Tandoğan, (1981), s. 5.
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
556
sorumlu tutulmalıdır. Objektif özen ödevinin ihlali düşüncesi de esas
itibariyle tehlike sorumluluğu dışında kalan sebep sorumluluğu hallerinin
temelini teşkil etmektedir9.
B. Sebep Sorumluluğu Halleri
İsviçre hukukunda olduğu gibi, Türk hukukunda da sebep
sorumlulukları “olağan sebep sorumlulukları” ve “tehlike sorumlulukları”
olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulmaktadır10. Ancak doktrinde, buna
ek olarak sebep sorumluluğunun üçüncü bir çeşidi olarak “hakkaniyet
sorumluluğunu” da ekleyenler bulunmaktadır11. Türk hukukunda Borçlar
Kanunu ve Medeni Kanunda öngörülen sebep sorumluluğu halleri, esas
itibariyle bir şey veya faaliyetin menfaatlerini elde edenlerin bunların
sebep olacağı zararlara da katlanması düşüncesinden hareketle; tehlike
yaratma, hakkaniyet, hâkimiyet alanı veya özen ödevinin ihlali gibi bir
veya birkaç düşünceye dayanılarak kabul edilmiştir.
1. Hakkaniyet düşüncesine dayanan sebep sorumluluğu halleri
Hakkaniyet kavramı esas itibariyle durum ve şartlara uygunluğu
ifade etmektedir12. Diğer bir ifadeyle hakkaniyet, meydana gelen bir
zararın tazmin edilirken, zarar verici olaydaki bütün durum ve şartların ve
özellikle zarar verenle zarar göreninin karşılıklı ekonomik durumlarının
göz önünde bulundurulmasını ifade etmektedir. Hakkaniyet
sorumluluğunda, kişinin vermiş olduğu bir zarardan dolayı aslında
sorumlu tutulmaması gerekirken, gerek zarar görenin gerekse zarar
verenin bütün durum ve şartları göz önünde bulundurularak, sadece
hakkaniyet gereğince zarardan sorumlu tutulması söz konusudur.
Türk hukukunda hakkaniyet düşüncesine dayanılarak kabul edilen
sebep sorumluluğu BK. m. 54’de “ayırtım gücüne sahip olmayanların
sorumluluğu” başlığı altında düzenlenmiştir. Gerçekten de, ayırtım
9 Tandoğan, (1981), s. 6; Kılıçoğlu, (2008), s. 225.
10 Bkz. Tandoğan, (1981), s. 22; Eren, (2009), s. 452 vd.; Tekinay/
Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 498.
11 Bkz. Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 499; Kılıçoğlu, (2008), s. 228.
12 Tiftik, (1994), s. 40; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 500; Ayrıca bkz, Nart, s. 54 vd.
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
557
gücüne sahip olamayan bir kişinin sebep olduğu zararlardan sadece
hakkaniyet gereği sorumlu tutulabileceğini düzenleyen bu madde
gereğince; ayırtım gücüne sahip olmayanların meydana getirdikleri
zarardan sorumlu tutulabilmeleri için, fiilinin objektif hukuka aykırı ve
ayrıtım gücüne sahip kişiler tarafından işlenseydi kusurlu sayılabilir
olması şartı aranmaktadır13. Bu sebeple hakkaniyet sorumluluğu sebep
sorumluluğunu gerektiren diğer durumlarda uygulanmamaktadır.
2. Özen ödevinin ihlalinden doğan sorumluluk halleri
Objektif özen ödevinin ihlalinden doğan sebep sorumlulukları,
zarardan sorumlu olan kişiye kural olarak sorumluluktan kurutulabilmesi
için bir kurtuluş beyyinesi getirme imkânı tanımaktadır14. Başka bir ifade
ile, zarardan sorumlu tutulan kişi, objektif özen ödevini eksiksiz olarak
yerine getirmiş olduğunu ya da bu ödevi yerine getirmiş olsaydı bile
zararın yine de meydana geleceğini ispatlayarak sorumluluktan
kurtulabilmektedir.
Kurtuluş beyyinesi getirilmesi yoluyla sorumluluktan
kurtulabilmenin mümkün olduğu sorumluluk halleri Medeni Kanun ve
Borçlar Kanununda farklı şekillerde düzenlenmiştir. BK. m. 55’de yer
alan istihdam edenin sorumluluğu ve yine BK. m. 56’de düzenlenmiş
bulunan hayvan tutucusunun sorumluluğu özen ödevinin ihlaline dayanan
ve bu yönüyle de kurtuluş beyyinesi getirme imkânı tanınan sebep
sorumluluğu tipleridir. MK. m. 369’da yer alan aile başkanının
sorumluluğunun da yine kurtuluş beyyinesi getirilme imkânı olan sebep
sorumluluğu olduğu konusunda fikir birliği mevcuttur. Gerçekten de MK.
m. 369’da ev başkanının, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl
hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış
şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında
bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın
meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumlu olacağı
13 Bkz. Eren, (2009), s. 606 vd.; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 499 vd.; Kılıçoğlu,
(2008), s. 228 vd.; Oğuzman/Öz, s. 624 vd.; Tiftik, (1994), s. 41; Nart, s. 119 vd.
14 Eren, (2009), s. 453-454; Kılıçoğlu, (2008), s. 232 vd.; Oğuzman/Öz, s. 590 vd.
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
558
düzenlenmiştir. Böylece, kanun koyucu, bu sorumluluğun kurtuluş
beyyinesi getirme imkânına sahip bir sorumluluk olduğunu açıkça
düzenlemiştir15.
Buna karşılık, bina ve inşa eseri sahiplerinin sorumluluğunun
temelinde yatan düşünce konusunda doktrinde farklı görüşler ileri
sürülmektedir16. Bir kısım yazarlar bina ve inşa eseri maliklerinin
sorumluluğunun kusur sorumluluğuna çok yaklaştığını ve kusur
sorumluluğuna benzer bir sorumluluk türü olduğunu kabul ederken diğer
bir kısım yazarlar da objektifleştirilmiş özen ödevinin ihlaline dayanan
bir sorumluluk türü olduğunu ileri sürmektedirler. Ancak, hangi görüş
dikkate alınırsa alınsın, bina ve inşa eseri malikinin sorumluluğunun
sebep sorumluğu olduğu konusunda doktrinde fikir birliği mevcuttur.
Zaten, bu konuda ileri sürülen görüşlerde, BK. m. 58’de düzenlenmiş
olan bu sorumluluğun hukukî dayanağı ve sorumluluğun temelinde yatan
düşünceler konusu tartışılmaktadır.
3. Tehlike sorumluluğu
Türk hukukunda Borçlar Kanununda açıkça kabul edilmemiş olsa
bile, özellikle İsviçre hukukunun etkisiyle tehlike sorumluluğu da
doktrinde ve uygulamada diğer bir sebep sorumluluğu hali olarak kabul
edilmektedir. Gerçekten de, hakkaniyet veya özen ödevinin ihlalinin söz
konusu olmadığı durumlarda bazı işletme ve faaliyetler özel ağırlıkta bir
tehlike oluşturabilmektedir. İşte bu tür işletme ve faaliyetlerin özel
ağırlıkta bir tehlike oluşturabileceklerini düşünen kanun koyucu, özel
kanunlarla tehlike sorumluluğunu düzenlemiş bulunmaktadır. Türk
Hukukunda tehlike sorumluluğunu düzenleyen yasalar; 2918 Sayılı
Karayolları Trafik Kanunu’na göre Motorlu Araç İşletenin ve Teşebbüs
Sahibinin Sorumluluğu17 (m. 85); 2872 Sayılı Çevre Kanunu’na göre,
15 Aile başkanının sorumluluğu hakkında geniş bilgi için bkz., Ünal, (1979a), s 21 vd.;
Ünal, (1979), s. 295-304; Arbek, s. 30 vd.
16 Bu görüşler için bkz. Erten, (2000), s. 66 vd.
17 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Bolatoğlu, s. 1 vd.; Kılıçoğlu, (1984), s. 2 vd.; Eren,
(1982-1987), s. 159 vd.; Gürsoy, s. 1 vd.; Çeliktaş, s. 1 vd.
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
559
Çevreyi kirletenin sorumluluğu18 (m. 28); 8559 Sayılı Petrol Kanunu’na
göre, petrol hakkı sahibinin sorumluluğu19 (m. 86); 2929 sayılı Türk Sivil
Havacılık Kanunu’na göre, sivil hava aracını işletenin sorumluluğu20;
3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’na göre devletin
sorumluluğu (m. 134); 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun’a göre, tüketicinin ayıplı mal/hizmetten m. 4/III, 4/A ve ayıba
karşı garantiden doğan haklarına ilişkin olarak satıcı ile birlikte bayi,
imalatçı, üretici, ithalatçı, acente (m. 10/V), kredi verenin ve 4702 sayılı
Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair
Kanun’a göre, ürün güvenliğine ilişkin özellikleri etkileyen ürünü üreten,
imal eden, ıslah eden veya ürüne adını ticaret markasını veya ayırt edici
işaretleri koyarak kendini üretici olarak tanıtan, geniş anlamıyla üreticinin
sorumluluğu21dur (m. 3/III)22. Bunun dışında Yargıtay, Devletin tapu
sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğunu da bir tehlike sorumluluğu
olarak nitelendirmektedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu23,
08.10.2008 T., 2008/4-591 E. ve 2008/609 K. sayısı ile verdiği kararında,
hukukî dayanağını kusursuz sorumluluktan alan davada devletin
sorumluluğunun bir “tehlike sorumluluğu” olduğuna hükmetmiştir.
Ancak Yargıtay’ın bu yöndeki kararları, teknolojideki gelişmelere bağlı
olarak ortaya çıkan ve büyük tehlike taşıyan etkinlikler için öngörülen,
ağırlaştırılmış bir kusur sorumluluğunun hukukî işlemlerin tehlike
doğurmayacağı gerekçesiyle eleştirilmektedir. Zira devletin sorumluluğu
bir tehlike sorumluluğu değil, tam bir kusursuz sorumluluktur
denilmektedir24
Tehlikenin özel ağırlığında, söz konusu işletme veya faaliyetlerin
zarara sebep olma konusundaki aşırı eğilimleri ve sebep oldukları
18 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Erişgin, s. 1 vd.; Tandoğan, (1987), s. 1 vd.; Sirmen,
(1990), s. 23 vd.; Çörtoğlu, s. 77 vd.; Ulusan, (1986), s. 57 vd.
19 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Abdullayev, s. 1 vd.
20 Bu konuda geniş bilgi için bkz. İşgüzar, s. 1 vd.; Ülgen, s. 1 vd.; Kırman, s. 1 vd.
21 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Havutçu, s. 1 vd.; Öztan, s. 1 vd.; Atabek, s. 159 vd;
Kırca, s. 1 vd.; Aydos, s. 1 vd.
22 Bu konuda bkz. Üçışık, s. 132 vd.
23 Karar için bkz.http://www.kazanci.com.tr (Erişim tarihi 01.02.2010).
24 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Sirmen, (1976), s. 1 vd.
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
560
kazaların ağır sonuçlar doğurması önemli bir rol oynamaktadır25. Tehlike
sorumluluğunda, tehlike kavramı, zararın gerçekleşmesi ihtimalinin
yüksekliği ve gerçekleşebilecek zararın ağırlığını ve büyüklüğünü ifade
etmektedir. Bu sebeple tehlike sorumluluğunun söz konusu olabilmesi
için, tehlike kavramının bu iki anlamından birisinin gerçekleşmiş olması
şartı aranmaktadır26.
Tehlike sorumluluklarında, bir işletme veya faaliyetin zarara sebep
olması halinde, bu sorumluluğun varlığı bir karine olarak kabul
edilmektedir. O sebeple, tehlike sorumluluklarını düzenleyen özel
kanunların büyük bir kısmında, illiyet bağını kesen sebeplerin varlığının
ispatlanması yoluyla sorumluluktan kurtulma imkânı tanınmamaktadır27.
III. BORÇLAR KANUNU TASARISINDA SEBEP
SORUMLULUĞU
A. Genel Olarak
Türk Borçlar Kanunu Tasarısında, sebep sorumluluğuna ilişkin
önemli değişiklikler ve yenilikler öngörülmektedir. Türk Borçlar
Kanununda yer alan sebep sorumluluğu halleri doktrinde ileri sürülen
görüşler doğrultusunda ve sebep sorumluluğunun dayanağını oluşturan
düşüncelerden hareketle; “hakkaniyet sorumluluğu”, “özen sorumluluğu”
ve “tehlike sorumluluğu” başlıkları altında üçlü bir ayrıma tabi tutularak
yeniden düzenlenmiştir.
Tasarının 64. maddesinde “hakkaniyet sorumluluğu” başlığı altında
öngörülen düzenleme ile BK. m. 54’de yer alan ayırtım gücüne sahip
olmayanların sebep olduğu zararlardan doğan sorumlulukları farklı
biçimde düzenlenmiştir. Gerçekten de, Tasarının 64. maddesi ile BK. m.
54’ün kapsamı genişletilmiş ve tarafların ekonomik durumları göz
önünde tutulduğunda, hakkaniyet gerektiriyorsa, hâkimin, zarar verenin
kusuru olmasa bile, sebep olduğu zararın uygun şekilde giderilmesine
karar verebileceği öngörülmüştür. Böylece, BK. m. 54’de yer alan sadece
25 Eren, (2009), s. 455 vd.; Tandoğan, (1981), s. 26-27; Tiftik, (2005), s. 22.
26 İmre, s. 67-68.
27 Tandoğan, (1981), s. 27; Karş. Tiftik, (2005), s. 22-23.
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
561
ayırtım gücünden yoksun olanların hakkaniyet sorumluluğuna tâbi
oldukları şeklindeki düzenlemenin kapsamı genişletilmiş; ayırtım gücüne
sahip olmakla birlikte kusuru olmaksızın başkalarına zarar verenlerin de,
tarafların ekonomik durumları göz önünde tutularak hakkaniyet
gerektiriyorsa sorumlu tutulmaları zorunlu görülmüştür.
Tasarının 65. ve devamı maddelerinde ise, özen sorumluluğu başlığı
altında, “adam çalıştıranın sorumluluğu”, “hayvan bulunduranın
sorumluluğu” ve “yapı malikinin sorumluluğu” düzenlenmiştir. Tasarının
70. maddesinde ise, önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin
faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan sorumluluğa ilişkin
esasların düzenlendiği tehlike sorumluluğuna ayrıca yer verilmiş
bulunmaktadır.
B. Hakkaniyet sorumluluğu
Tasarının 64. maddesinde, BK. m. 54’de yer alan ayırtım gücüne
sahip olmayanların sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kapsamı daha da
genişletilerek hakkaniyet sorumluluğu başlığı altında yeniden
düzenlenmiştir. Her ne kadar 818 sayılı Borçlar Kanununda hakkaniyet
sorumluluğu adı altında özel bir düzenlemeye yer verilmemiş olsa da,
gerek uygulamada gerekse doktrinde hakkaniyet sorumluluğu kabul
edilmekteydi. İşte bu sebeple kanun koyucu, kanunda olmayan fakat
uygulamada ve doktrinde geliştirilen bu sorumluluk türünün kapsamını
daha da genişleterek özel olarak düzenlemiştir.
Buna göre, bir zararın söz konusu olduğu hallerde gerek zarar veren
gerekse zarar görenin ekonomik durumları göz önünde tutularak,
hakkaniyetin gerektirdiği hallerde kusur şartı aranmaksızın ortaya çıkan
zararın, uygun biçimde giderilmesine karar verilebilir. Ayrıca, bu genel
kural, ayırt etme gücü olmayanların verdiği zararlar için de
uygulanmaktadır.
Türk Borçlar Kanunu tasarısının 64. maddesinde öngörülen bu
düzenleme her ne kadar isabetli bir düzenleme olarak kabul edilebilirse
de, Türk sorumluluk hukukunda kusur esasına dayalı bir sitemin
benimsenmiş olduğu unutulmamalıdır. Gerçekten de, kusura dayanan
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
562
sorumluluk sistemlerinde, kusuru bulunmayan kişilerin ortaya çıkan
zararlardan sorumlulukları da söz konusu değildir. Bu bakımdan kusursuz
sorumluluk kanunen yaratılan bir istisna olup, bu istisnanın da yorumla
genişletilmesi mümkün değildir28. Tasarının 64. maddesi bu bakımdan
değerlendirildiğinde, kişinin kusurlu olmaması veya sebep sorumluluğuna
göre sorumlu tutulamaması hallerinde bile hâkimin yapacağı bir yorumla
sorumlu tutulması söz konusu olabilir. Bu sebeple, söz konusu durum
hukuk güvenliğini zedeleyeceği düşüncesiyle eleştirilebilir29.
Türk Borçlar Kanunu tasarısının bu haliyle kanunlaşması
durumunda, zarar verene herhangi bir kusur yüklenemese bile, genel
sorumluluk şartları olan uygun illiyet bağı30, zarar ve hukuka aykırılık
unsurlarının gerçekleşmesi halinde, hakkaniyet gerektiriyorsa zarar veren
sorumlu olmaktadır. Böylece sadece illiyet bağını kesen sebeplerden
birinin varlığında hakkaniyet sorumluluğu söz konusu olmayacak; bunun
dışında kalan hallerde hakkaniyet gerektiriyorsa zarar verenin
sorumluluğu yoluna başvurulabilir31. Böylece, “hakkaniyet” bir genel
kusursuz sorumluluk sebebi haline getirilmiştir32.
Hakkaniyet sorumluluğunda bu denli köklü bir değişiklik yapılmış
olmasına rağmen, madde gerekçesinde soyut açıklamalarla yetinilmiştir.
Gerçekten de, Tasarının 64. madde gerekçesine göre, “ayırt etme gücüne
sahip olmakla birlikte kusuru olmaksızın başkalarına zarar verenlerin de
tarafların ekonomik durumları göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet
gerektiriyorsa sorumlu tutulmaları zorunlu görülmüştür”. Bu düzenleme
ile birlikte sanki, Türk Borçlar hukukundaki haksız fiil sorumluluğunun
temelini teşkil eden kusur sorumluluğu istisna haline getirilmiş, kusursuz
sorumluluk ise kural halini almıştır33.
28 Kuntalp, s. 44 vd.
29 Kuntalp, s. 44.
30 Uygun illiyet bağı konusunda geniş bilgi için bkz. Eren, (1975), s. 1 vd.
31 Nart, s. 138 vd.
32 Kılıçoğlu, (2008a), s. 34.
33 Kılıçoğlu, (2008a), s. 35.
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
563
İsviçre Öntasarısı’nın bu maddeyi karşılayan 48/b maddesinde böyle
bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu hükümle sadece BK. m. 54 hükmü
paralel olarak,“ayırt etme gücünden yoksun olanların hakkaniyet
sorululuğu” getirilmiştir.
Borçlar Kanunu tasarısındaki düzenleme karşısında, haksız fiil
sorumluluğu açısından ana kıstas kusur değil, tarafların ekonomik
durumları olmuştur. Yani, zarar gören fakir, zarar veren zengin34 ise
hakkaniyet gerektiriyorsa ki, bunu da hâkim takdir edecektir, kusurlu
olup olmadığına bakılmaksızın zarar veren sorumlu olmaktadır. Böylece,
İş Hukukundaki “işçi lehine yorum ilkesi” ve Tüketicinin Korunması
Hukukundaki “tüketici lehine yorum ilkesi” gibi Borçlar Hukuku
açısından da “fakir lehine yorum ilkesi” getirilmiş olmaktadır.
Aslında söz konusu düzenleme Türk sorumluluk hukuku sistemini
temelden değiştirmektedir. Zira, bu düzenleme karşısında artık kusursuz
sorumluluk hallerini tek tek saymaya gerek olmayıp, hakkaniyetin
gerektirdiği her durumda zarar vereni sorumlu tutmak gerekmektedir35.
Tasarının 64. maddesinin 2. fıkrasında ise, ayırt etme gücü
olmayanın verdiği zarar için de aynı hükmün uygulanacağı
düzenlemesine yer verilmiştir. Ayırt etme gücü bulunmayanlar da zaten
kural olarak kusur şartını gerçekleştiremeyen kişilerdir. Bu sebeple, söz
konusu 2. fıkraya ayrıca madde metninde yer verilmesine gerek yoktur36.
BK. m. 54’ü karşılayan Tasarının 64. maddesinde ayırtım gücünün
geçici olarak kaybı halinde ortaya çıkan zararlardan doğan sorumluluğa
ilişkin düzenlemeye yer verilmemiş, bu konu Tasarının 58. maddesinde
“ayırt etme gücünü geçici olarak kaybeden kişi, bu sırada verdiği zararları
gidermekle yükümlüdür” şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca kişi, ayırt etme
gücünü kaybetmede kusuru olmadığını ispat ederse, sorumluluktan
kurtulur.
34 Hakkaniyet sorumluluğunda zararın paylaşımında tarafların ekonomik durumlarının
dikkate alınması, liberal ekonomik düzen ile çelişmektedir. Bkz. Başpınar, s. 221.
35 Kılıçoğlu, (2008a), s. 35.
36 Kuntalp, s. 44.
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
564
C. Özen sorumluluğu
Türk Borçlar Kanunu Tasarısında özen sorumluluğu, “adam
çalıştıranın sorumluluğu”, “hayvan bulunduranın sorumluluğu” ve “yapı
malikinin sorumluluğu” şeklinde üçe ayrılarak düzenlenmiştir.
1. Adam çalıştıranın sorumluluğu
BK. 55’de düzenlenmiş olan istihdam edenin sorumluluğu Türk
Borçlar Kanunu Tasarısında adam çalıştıranın sorumluluğu başlığı altında
65. maddede 4 fıkra halinde yeniden düzenlenmiştir. Buna göre, adam
çalıştıran, çalışanın kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına
verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını
seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken,
zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ettiği
takdirde sorumluluktan kurtulabilir. Bir işletmede adam çalıştıran,
işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli
olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep
olunan zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, ödediği tazminat
için zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu
hakkına da sahip olmaktadır.
Tasarının 65. maddesinde, BK. m. 55’deki “istihdam edenlerin
mes’uliyeti” ifadesi yerine “Adam çalıştıranın sorumluluğu” ifadesi
kullanılmıştır. Ayrıca, BK. m. 55’deki “maiyetinde istihdam ettiği
kimseler ve amelesi” ifadesi yerine de “çalışan” ifadesine yer verildiği
görülmektedir.
BK. m. 55’de “Şu kadar ki böyle bir zararın vuku bulmaması için
hal ve maslahatın icabettiği bütün dikkat ve itinada bulunduğunu yahut
dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mani
olamayacağını ispat ederse” şeklinde öngörülen kurtuluş kanıtı
getirilmesine imkân tanıyan hüküm tasarıya değiştirilerek eklenmiştir.
Buna göre, adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat
verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını
engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu
tutulamaz. Bu hükümle, BK. m. 55’de öngörülen özen yükümünün
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
565
kapsamı daha da somutlaştırılmış ve adam çalıştıranın özen yükümü
“çalışanı seçerken, işi ile ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde
bulunurken” gösterilmesi gereken özendir. Buna karşın, BK. m. 55/I’de
adam çalıştırana tanınmış olan ikinci kurtuluş kanıtı yani “…yahut dikkat
ve itinada bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mani olamayacağını ispat
ederse mes’ul olmaz” şeklindeki hüküm Tasarıda yer almamıştır.
Maddenin gerekçesinde bu durumun nedensellik bağının kesilmesi ile
ilgili olduğu için madde metnine alınmadığı belirtilmektedir. Söz konusu
kurtuluş kanıtında esasen, zarar görenin kendi kusuru, mücbir sebep ve
üçüncü kişinin kusurunun illiyet bağını kesmesinin var olduğu, bu
sebeple adam çalıştıran zaten illiyet bağı hakkındaki genel ilkeye göre
sorumlu tutulamayacağı için ayrıca bu düzenlemeye gerek olmadığı
savunulmaktadır37.
Tandoğan, ikinci kurtuluş kanıtının çoğu zaman birinciye
dönüştüğünü belirtmektedir. Gerçekten de, adam çalıştıran, iyi bir işçi
olsaydı onun da aynı zarara sebebiyet vereceğini ispat etmesiyle, işçiyi
seçimde yeterli özeni gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu da, aslında
birinci kurtuluş kanıtından başka bir şey değildir38.
BK. m. 55’de yer almamasına karşılık Tasarının 65. maddesinin 3.
fıkrasında öngörülen diğer bir düzenleme ise, “işletmelerde adam
çalıştıranlar” için özel olarak getirilen düzenlemedir. Buna göre, bir
işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın
doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin
faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.
Böylece, isletmesinde zararın doğmasını önlemeye elverişli bir çalışma
düzeni kurduğunu ispat edemeyen adam çalıştıranların, Tasarının 65 inci
maddesinin ikinci fıkrasından yararlanamayacakları kabul edilmektedir.
Yani, işletmenin çalışma düzeni bizzat zararın doğmasına sebep oluyorsa,
artık adam çalıştıran, “çalışanı seçerken, işiyle ilgili talimat verirken,
gözetim ve denetimde bulunurken…” gerekli dikkat ve özeni gösterdiğini
ispat ederek zararı tazminden kurtulamaz. Çünkü çalışan ne kadar iyi, ne
37 Bu konudaki görüşler için bkz. Tandoğan, (1981), s. 70 vd.
38 Tandoğan, (1981), s. 71.
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
566
kadar dikkatli olursa olsun zarara bizzat işyerinin çalışma düzeni sebep
olduğu için, zararın çalışan kişi tarafından önlenmesi mümkün değildir.
Kanımca bu düzenleme yerinde olmuştur. Çünkü bu hükümle birlikte
adam çalıştırana, çalıştırdığı kişileri seçmeden önce, çalışma ortamında
gerekli güvenlik önlemlerini alma yükümlülüğü de getirilmiş olmaktadır.
Tasarının 65. maddesi BK. m. 55’de yer alan rücu imkânını farklı
şekilde düzenlemiştir. Gerçekten de, rücu imkânının kapsamı BK. m.
55’e göre sınırlandırılmıştır. Buna göre, adam çalıştıranın çalışana rücu
hakkı “çalışanın bizzat sorumlu olduğu ölçü” ile sınırlanmıştır. O halde,
adam çalıştıranın çalışanın vermiş olduğu zararlardan dolayı tazminat
borcunu yerine getirdikten sonra, çalışana rücu edebilmesi için, çalışanın
Tasarının 49. maddesi gereğince zarar verdiği kişiye karşı sorumlu olması
şartı aranmaktadır. Aksi takdirde rücu imkânından yararlanamaz. Bu
düzenleme hem İsviçre Borçlar Kanunu’nun 55. maddesindeki
düzenlemeyle, hem de doktrindeki görüşlere paralellik arz etmektedir39.
Zira, BK. m. 55’deki hükmün dilimize iyi çevrilmemiş olmasından
kaynaklandığı ifade edilmektedir. Doğru çevirinin “adam çalıştıran
kimse, zarara sebep olan kişiye, onun bizzat tazminatla yükümlü olduğu
oranda rücu edebilir” şeklinde olması gerektiği belirtilmektedir40
2. Hayvan bulunduranın sorumluluğu
BK. m. 56 ve m. 57’de yer alan hayvan tutucusunun sorumluluğu bu
düzenlemelere bağlı kalınarak Türk Borçlar Kanunu Tasarısında da 66 ve
67. maddelerde iki madde halinde yeniden düzenlenmiştir. Tasarının 66.
maddesine göre, bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici
olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
Hayvan bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni
gösterdiği takdirde sorumluluktan kurtulur. Ayrıca, hayvan, bir başkası
veya bir başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olursa, hayvanı
bulunduranın, bu kişilere karşı rücu hakkı saklı tutulmuştur. Bu hükümde
de isabetli olarak, adam çalıştıranın sorumluluğunda olduğu gibi, ikinci
39 Kuntalp, s. 45.
40 Tandoğan, (1981), s. 72.
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
567
kurtuluş kanıtı getirme imkânı, yani nedensellik bağının bulunmadığı
yönündeki kanıt, madde metninden çıkarılmıştır.
Tasarının 67. maddesi ise alıkoyma hakkını düzenlemiştir. Buna
göre, bir kişinin hayvanı, başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği
takdirde, taşınmazın zilyedi, o hayvanı yakalayabilir, zararı giderilinceye
kadar alıkoyabilir; hattâ durum ve koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı
öldürebilir. Bu durumda, taşınmazın zilyedi derhâl hayvan sahibine bilgi
vermek ve sahibini bilmiyorsa, onun bulunması için gerekli girişimleri
yapmak zorundadır.
3. Yapı malikinin sorumluluğu
BK. m. 58’de “bina ve diğer şeylerde mesuliyet” başlığı altında
düzenlenmiş olan sorumluluk Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 68.
maddesinde kapsamı daha da genişletilerek yeniden düzenlenmiştir.
Gerçekten de tasarıda sorumluluğun adı, “yapı malikinin sorumluluğu”
şeklinde değiştirilmiştir. ve BK. m. 58’de bulunmayan yeni bir hüküm
eklenmiştir. Tasarının 68. maddesine göre, bir binanın veya diğer yapı
eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya
bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Ayrıca,
bir bina veya diğer yapı eserleri üzerinde intifa ve oturma hakkı sahipleri
de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle
birlikte müteselsilen sorumludurlar. Hal böyle olunca, madde metninde
sorumluluk sadece malike yüklenmediğinden, kenar başlığının diğer hak
sahiplerini de kapsayacak şekilde düzenlenmesi daha uygun olur.
Bu şekilde sorumlu olanların, kendilerine karşı sorumlu olan diğer
kişilere rücu hakkı saklıdır. Diğer taraftan henüz bir zarar meydana
gelmemekle birlikte, bir başkasına ait bina veya diğer yapı eserlerinden
zarar görme tehlikesiyle karşılaşan kişinin, bu tehlikenin giderilmesi için
gerekli önlemlerin alınmasını hak sahiplerinden talep edebilmektedir
(BKT. m. 69/I).
Yapı malikinin sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, kişi
veya şeye ilişkin maddi bir zararın ya da vücut bütünlüğünün ihlali
şeklinde ortaya çıkan bir zararın söz konusu olması gerekir. Yapı
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
568
malikinin sorumluluğu sebep sorumluluğu olarak kabul edildiği için,
maddi veya manevi zarar dolayısıyla ortaya çıkan sorumluluk için kusur
şartı aranmamaktadır. Ayrıca, gerçekleşen maddi veya manevi zararla
yapıdaki bozukluk veya bakım eksiliği arasında uygun illiyet bağının
bulunması da gerekmektedir. Bu sebeple illiyet bağını kesecek nitelikteki
mücbir sebep, zarar görenin kusuru veya üçüncü bir kişinin kusurunun
varlığı halinde yapı malikinin sorumluluğu yoluna gidilemez.
Diğer taraftan BK. m. 58’e göre, bir kişinin yapı malikinin
sorumluluğu hükümlerine göre ortaya çıkan zarardan sorumlu
tutulabilmesi için sorumlu tutulan kişi ile yapı arasında mülkiyet
ilişkisinin bulunması şartı aranmaktadır. Oysa tasarı ile getirilen
yenilikle, bu şartın kapsamı daha da genişletilmiş ve intifa ve oturma
hakkı sahiplerinin de binanın bakımındaki eksikliklerden doğan
zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumlu tutulacakları açıkça
düzenlenmiştir.
BK. m. 58 sorumlu olacak kişiyi belirlerken “malik” kavramına
dayanmıştır. Malik kavramı ise eşya hukuku hükümlerine dayanılarak
tanımlanabilir. Gerçek kişilerin yanında tüzel kişiler de yapı maliki
olabilirler. Bu hükme göre, malikin bina veya inşa eseri üzerinde
doğrudan fiili hâkimiyetinin olup olmadığının veya söz konusu bina veya
inşa eserinin üzerinde başka birisine sınırlı bir aynî hak tanıyıp
tanımadığının hiçbir önemi bulunmamaktadır41. Ancak, BK. m. 58
anlamında, taşınır inşaat sahibi, üst hakkı sahibi, geçit veya kaynak
irtifakı ya da kamu hukuku kurallarına dayalı idari imtiyaz sahipleri de
malik sayılmaktadır42. Buradan da anlaşılacağı üzere, doktrinde malik
kavramının tanımında eşya hukukundaki kurallara sıkı sıkıya bağlılık söz
konusu değildir. Doktrinde, malik olma şekli ölçüsünden vazgeçilip,
irtifak hakkı sahibinin de bina veya inşa eserinin hatası veya eksik
bakımının neden olacağı zarardan dolayı BK. m. 58 hükmü gereğince
41 Erten, (2000), s. 158; Erten, (2000a), s. 32; Eren, (2009), s. 611.
42 Eren, (2009), s. 611-612; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 521; Oğuzman/Öz, s. 621.
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
569
sorumlu tutulmasının gerektiği savunulmaktadır43. Bu açıdan Borçlar
Kanunu Tasarısına bakıldığında olumlu bir adımın atıldığı görülmektedir.
Gerçekten de, BKT. m. 68/II’ye göre, intifa ve oturma hakkı sahipleri de,
binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte
müteselsilen sorumludurlar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus,
intifa ve oturma hakkı sahiplerinin binanın yapımındaki bozukluklardan
değil, sadece bakımındaki eksikliklerden dolayı sorumlu tutulmalarıdır.
Kanımca, intifa ve oturma hakkı sahipleri açısından bu sınırlama yerinde
olmamıştır. Çünkü, intifa hakkı sahibi, taşınmaz üzerine bizzat kendisi de
bir inşaat yapabilir. Böyle durumlarda, intifa hakkı sahibini yapının
bakımındaki eksikliğin yanında yapımındaki bozukluktan dolayı da
sorumlu tutmak yerinde olur. Nitekim doktrinde, şahsî hak sahibinin dahi,
araziye kendi planlarını uygulayarak yeniden şekil vermesi ve bunun
sonucu olarak BK. m. 58 hükmü kapsamında bir bina veya inşa eseri
yapması durumunda malikle birlikte müteselsilen sorumluluğuna
gidilmesinin uygun olacağı savunulmaktadır44. Deschenaux-Tercier, BK.
m. 58 anlamındaki “malik” kavramını daha da genişleterek, “zararın
meydana geldiği sırada yapı üzerinde mülkiyet veya aynî veya şahsî
hakkı bulunan ve zararın meydana gelmemesi için gerekli özeni
göstermekle yükümlü olan kişi”yi malik olarak tanımlamaktadır45. Ancak
malik kavramının bu denli genişletilmesi, kanun koyucunun amaçladığı
hukukî güvenliği sağlama amacına aykırı olduğu için eleştirilmektedir46.
Zira, sınırlı aynî hak sahibini tapu sicilinden belirlemek mümkün iken,
şahsî hak sahibini bu şekilde belirlemek mümkün değildir.
Yapı eseri malikinin sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için
hukuki anlamda yapı olarak kabul edilen bir eserin bulunması ve zararın
da yapı eserinin yapılışındaki bozukluk veya bakım eksikliğinden
43 Erten, (2000), s. 165, dpn. 408’deki yazarlar. Özellikler teknolojide meydana gelen
gelişmeler sonucu, inşa eseri niteliğinde görülen tesislerin çok geniş alanlara yayılması
ve bu tesisleri işletenlerin, çoğunlukla arzın maliki dışında bir sınırla aynî hak veya
şahsî hak sahibi olmaları malik olmak kuralının çok sıkı uygulanmamasını
gerektirmiştir. Bkz. Erten, (2000), s. 160-161; Erten, (2000a), s. 33.
44 Erten, (2000), s. 169.
45 Deschenaux/Tercier, s. 94.
46 Erten, (2000), s. 168.
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
570
kaynaklanması gerekir. Diğer taraftan BK. m. 58’de olduğu gibi, Tasarıda
da, kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır.
D. Tehlike sorumluluğu
İsviçre hukukunda, tehlike sorumluluğunun öngörüldüğü birçok özel
kanun bulunduğu hâlde, Türk Hukukunda bu konuya ilişkin yeterli
düzenleme bulunmamaktadır. Bu sebeple, Türk Borçlar Kanunu
Tasarısında tehlike sorumluluğunun genel ilke ve şartlarının
düzenlenmesi uygun görülmüştür. Yürürlükteki Kanunda, genel
hükümler arasında böyle bir düzenleme yapılmamış olmakla birlikte,
Tasarıda, kusursuz sorumluluk hâlleri ile ilgili sistematik bütünlüğün
sağlanması ve özel kanunî düzenleme yapılması beklenmeksizin,
gerektiğinde mahkeme kararlarıyla, tehlike sorumluluğunun kabul
edilmesi düşünülmüştür. Bu amaçla Tasarının 70. maddesine, tehlike
sorumluluğunu karşılamak üzere “tehlike sorumluluğu ve denkleştirme”
başlığı altında yeni bir düzenleme getirilmiştir.
Buna göre, önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin
faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa
işleten müteselsilen sorumludur. Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette
kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu
işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda
bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna
varılırsa, bunun önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletme olduğu kabul
edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arzeden
işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de
önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır. Bunun dışında belirli bir
tehlike için özel kanunlarda düzenlenmiş olan sorumluluk halleri saklıdır.
Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine
hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin
faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini
talep etme hakkına sahiptir.
Tehlikeli faaliyet ve işletmelerden fayda sağlayanların, bunların
sonucunda meydana gelen zararlara katlanmaları, nimet-külfet dengesinin
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
571
bir gereğidir47. Burada amaç, nicelik veya nitelik bakımından ağır tehlike
arz eden faaliyet veya işletmelerin zararlarından zarar gören üçüncü
kişileri korumaktır. Bu da ancak, genel bir tehlike sorumluluğu
hükmünün getirilmesiyle mümkündür48. Bu açıdan bakıldığında Tasarıyla
tehlike sorumluluğuna ilişkin olarak genel bir düzenlemenin getirilmesi
yerindedir. Zira, son zamanlardaki çoğu tehlikeli faaliyetlerden doğan
sorumluluğu “tehlikeyi uzaklaştırma ödevinin ihlali” olgusuna
bağlayarak, sorumluluk için kusurun varlığının arandığı görülmektedir.
Bu durum, hukuk güvenliğinin zedelenmesine yol açmaktadır49. Bu
açıdan bakıldığında, Borçlar Kanunu Tasarısıyla genel olarak bir tehlike
sorumluluğunun düzenlenmiş olması, bu güne kadar doktrinde yoğun
olarak “tehlike sorumluluğunun yeterli sayılabilecek kanunî
düzenlemelerle düzenlenmediği” yönündeki eleştirilere cevap
niteliğindedir.
Tasarının 70. maddesinin uygulanabilmesi için öncelikle, tehlike
yaratan bir işletmenin bulunması ve bu işletmenin yarattığı tehlikenin
önemli derecede olması gerekir. Tehlike sorumluluğu esas itibariyle
teknik faaliyet, işletme veya tesislerin toplum için taşıdığı ağır tehlike
esasına dayanmaktadır. Teknik faaliyet, işletme veya tesislerin zarara yol
açmaya aşırı uygun olması ya da bunların yol açtıkları zararların ağır
sonuçlar doğurması, tehlikenin ağırlığını göstermektedir. Tehlike
sorumluluğunun temelini teşkil eden tehlike kavramı, genel koruyucu
tedbirler alınsa dahi bazen önlenemeyen veya kaçınılmaz surette zararlara
yol açan50, önleyici tedbirlerin çoğu zaman işe yaramayacağı veya çok
47 Tiftik, (2005), s. 29.
48 Üçışık, s. 142.
49 Üçışık, s. 142. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 01.06.2004 tarih, 2003/14540 Esas
ve 2004/7006 Karar sayılı ilamı “Tehlikeli bir tesisin maliki, onun fena yapılmasından
veya muhafazasındaki kusurdan dolayı sorumlu olup, bu objektif bir sorumluluktur”
şeklindedir. Burada Yargıtay’ın sorumluluğu tehlike sorumluluğu olarak nitelendirmesi
isabetle olmakla birlikte, sorumluluğun kaynağını tesisin fena yapılmasına veya
muhafazasındaki kusura bağlaması yerinde olmamıştır. Karar için bkz.
http://www.kazanci.com.tr (Erişim tarihi 01.04.2010).
50 Örneğin, nükleer tesis ve doğalgaz faaliyet gösteren işletmeler, çevreyi kirleten işletme
ve tesisler, patlayıcı madde üreten, depolayan veya kullanan işletmeler, askeri eğitim
yaptıran kamu tüzel kişileri, hava taşıt araçları, motorlu taşıt araçları, demir yolu
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
572
sınırlı çerçevede yararlı olabileceği yüksek tehlike potansiyeli ifade
eder51.
Tasarıda, “tehlike arz eden bir faaliyet” yerine “tehlike arz eden bir
işletme” ifadesinin kullanılması, tehlike arz eden faaliyetin bir işletme
faaliyeti ile sınırlandırılmasının doğru olmadığı gerekçesiyle doktrinde
tartışma konusu olmaktadır52. Zira, Tasarıda yer alan bu hüküm, İsviçre
Tasarısı53nın 50. maddesinden alınmış olup, burada “tehlike arz eden bir
faaliyet” ifadesi kullanılmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere, tehlike sorumluluğunun söz konusu
olabilmesi için “önemli ölçüde tehlike arz eden faaliyet”in olması gerekir.
Bu kavram, objektif ve subjektif kriter yardımıyla açıklanabilir. Objektif
kritere göre faaliyet, sıkça veya ağır bir zarara yol açma tehlikesi
taşımalıdır. Subjektif kritere göre ise, faaliyet sırasında uzman bir kişiden
beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile tehlikenin ortadan
kaldırılamayacak kadar önlenemez olması gerekir54.
Tasarı’nın 70. maddesinin ikinci fıkrasında kullanılan “mahiyeti”
deyiminin fazla olduğu kanaatindeyiz. Zira bu şekilde, tehlikeli tüm
faaliyetlere ilişin değil, yürütülmesi sırasında tehlikeli nesnelerin
kullanılmasını gerektiren faaliyetlere ilişkin genel bir kural elde edilir55.
Tasarı’nın 70. maddesinin son fıkrasında ise, fedakârlığın
denkleştirilmesi ilkesine yer verilmiştir. Buna göre, hukuk düzeni
tarafından izin verilen tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetinden zarar
gören kişiler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararların uygun bir
bedelle karşılanmasını talep edebilirler. Bir işletmenin faaliyetinin
idarenin açık ruhsatına dayanması, tesisin işletilmesinin ülke ekonomisi
açısından yararlı hatta zorunlu olması ve her türlü önlem alınsa dahi
işletmeleri gibi. İşletme faaliyetinden doğan tehlikenin tüm özenin gösterilmiş olmasına
rağmen önlenemez olması gerekir. Bkz. Üçışık, s. 141.
51 Tiftik, (2005), s. 31, dpn. 40’daki yazarlar.
52 Atamer, s. 22 vd.
53 Bundesgesetz über die Revision und Vereinheitlichung des Haftplichtrechts.
54 Korkusuz, s. 200.
55 Korkusuz, s. 201.
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
573
kaçınılmaz bir biçimde yine de zarara yol açması sebebiyle oluşan zararı
hukuka aykırı saymak mümkün değildir. Ancak ortaya çıkan zarara da
zarar görenin katlanmasını beklemek hak ve adalet düşüncesiyle
bağdaşmaz. Bu zararın giderilmesi de fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi
aracılığı ile istenebilir56. Bu sebeple, söz konusu hüküm yerinde bir
düzenlemedir.
SONUÇ
Türk borçlar kanunu tasarısında sebep sorumluluklarına ilişkin yeni
hükümler başlığını taşıyan çalışmamızda vardığımız sonuçları maddeler
halinde aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür:
1) Türk Borçlar Kanunu Tasarısında sebep sorumluluğuna ilişkin
düzenlemeler, genel olarak yerinde değişiklik ve yenilikleri içermektedir.
2) Tasarının 64. maddesinde, BK. m. 54’de yer alan ayırtım gücüne
sahip olmayanların sorumluluğuna ilişkin hükmün kapsamının
genişletilerek, hakkaniyetin genel bir kusursuz sorumluluk sebebi haline
getirilmesi isabetli olmamıştır. Zira bu hükümle, kusursuz sorumluluk
adeta ilke haline getirilmiş bulunmaktadır.
3) Adam çalıştıranın sorumluluğunun düzenlendiği Tasarının 65.
maddesinden nedensellik bağının kesilmesi ile ilgili olan ikinci kurtuluş
kanıtını getirme imkânının kaldırılması isabetli olmuştur. Keza, söz
konusu kurtuluş kanıtında esasen, zarar görenin kendi kusuru, mücbir
sebep ve üçüncü kişinin kusurunun illiyet bağını kesmesinin vardır. Bu
sebeple adam çalıştıran zaten illiyet bağı hakkındaki genel ilkeye göre
sorumlu tutulamayacağı için ayrıca bu düzenlemeye gerek yoktur.
Adam çalıştıranın çalışana rücu imkânının, “çalışanın bizzat sorumlu
olduğu ölçü” ile sınırlandırılması da isabetli olmuştur. Bu düzenleme hem
İsviçre Borçlar Kanunu’nun 55. maddesindeki düzenlemeyle, hem de
doktrindeki görüşlere paralellik arz etmektedir.
56 Korkusuz, s. 203.
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
574
4) Hayvan bulunduranın sorumluluğunun düzenlendiği 66. maddede
de, adam çalıştıranın sorumluluğunda olduğu gibi, ikinci kurtuluş kanıtı
getirme imkânının kaldırılması isabetli olmuştur.
5) Yapı malikinin sorumluluğunun düzenlendiği Tasarının 68.
maddesinde, BK. m. 58’den farklı olarak zarardan sorumlu tutulan
kişileri kapsamı genişletilmiştir. Buna göre, malik yanında, intifa ve
oturma hakkı sahipleri de binanın bakımındaki eksikliklerden doğan
zarardan malikle birlikte müteselsilen sorumlu tutulmaktadırlar. Ancak,
intifa ve oturma hakkı sahiplerinin sorumluluğunun sadece binanın
bakımındaki eksikliklerden doğan zararlar için sınırlandırılması isabetli
olmamıştır. Çünkü intifa hakkı sahibi, bizzat taşınmaz üzerinde bir inşaat
yapmış olabilir.
6) Türk Hukukunda, tehlike sorumluluğuna ilişkin yeterli özel
kanunlar bulunmadığından, Tasarının 70. maddesinde konuya ilişkin
olarak genel ilke ve şartların düzenlenmesi isabetli olmuştur. Ancak
tasarıda “tehlike arz eden bir faaliyet” yerine “tehlike arz eden bir
işletme” ifadesinin kullanılması, tehlike arz eden faaliyetin bir işletme
faaliyeti ile sınırlandırılmasına yol açacağından yerinde olmamıştır.
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
575
KAYNAKÇA
Abdullayev, Cavit. (2005). Uluslararası Hukuk Açısından Gemilerden
Kaynaklanan Petrol Kirliliği. Ankara: Yetkin Basım Yayım Dağıtım
A.Ş.
Arbek, Ömer. (2007). Çocukların Akit Dışı Vermiş Oldukları Maddi
Zararlardan Sorumluluk. Ankara: Yetkin Basım Yayım Dağıtım
A.Ş.
Aşçoğolu, Çetin. (2008). Trafik Kazalarından Doğan Hukuk ve Ceza
Sorumlulukları. Ankara.
Atabek, Reşat. (1979). İmalatçının Üçüncü Kişilere Karşı Sorumluluğu.
BATİDER, X (1), 159 vd.
Atamer, Yeşim. (2006). Revize Edilmiş Türk Borçlar Kanunu Tasarısına
İlişkin Değerlendirme ve Teklifler. Hukukî Perspektifler Dergisi, 6,
8 vd.
Aydos, Oğuz. (2009). Ürün Sorumluluğu. Ankara: Adalet Yayınevi.
Başpınar, Veysel. (2009). Hukuk Tekniği Açısından Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının Değerlendirilmesi. Prof. Dr. Ali Naim İnan’ a
Armağan. 215 vd.
Bolatoğlu, Bolat. (1988). Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu
Araç İşletenin Hukukî Sorumluluğu. Ankara.
Çeliktaş, Demet. (1987). 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda
İşletenin Hukukî Sorumluluğu. İzmir: Dokuzeylül Üniversitesi
Yayınları.
Çörtoğlu, Sahir. (1986). Çevrenin Kirletilmesinden Doğan Sorumlulukla
Taşınmaz Mülkiyetinin Aşkın Kullanılmasından Doğan
Sorumluluğun Karşılaştırılması. YD, 12 (1-2), 77 vd.
Deschenaux, Henri/Tercier Pierre. (1983). Sorumluluk. Ankara. (Çeviren,
ÖZDEMİR, Salim).
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
576
Eren, Fikret. (1975). Sorumluluk Hukuku Açısından Uygun İlliyet Bağı.
Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları.
Eren, Fikret. (1982-1987). Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu
Araç İşletenlerin Akit Dışı Sorumluluğunun Hukukî Niteliği ve
Unsurları. AÜHFD, XXXIX (1-4), 159 vd.
Eren, Fikret. (2009). Borçlar Hukuku Genel Hükümler (11.bs.). İstanbul:
Beta Basım Yayın Dağıtım A.Ş.
Erişgin, Nuri. (2005). Çevre Kirletenin Hukuksal Sorumluluğunda İlliyet
Bağı. Ankara: İmaj Yayınevi.
Erten, Ali. (2000). Türk Borçlar Hukukuna Göre Bina ve İnşa Eseri
Sahiplerinin Sorumluluğu (BK. m. 58). Ankara: Banka ve Ticaret
Hukuku Araştırma Enstitüsü.
Erten, Ali. (2000a). Borçlar Kanunu ve Yapı Denetimi Hakkında KHK
Açısından Türk Hukukunda Yapıların Neden Oldukları Zararlardan
Dolayı Sorumluluk. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma
Enstitüsü.
Gürsoy, K. Tahir. (1974). İsviçre Hukukunda Trafik Kazalarından Doğan
Hukukî Sorumluluğun Anahatları. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku
Araştırma Enstitüsü.
Havutçu, Ayşe. (2005). Türk Hukukunda Örtülü Boşluk: Üreticinin
Sorumluluğu. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
İmre, Zahit. (1949). Doktrinde ve Türk Hukukunda Kusursuz Mesuliyet
Halleri. İstanbul.
İşgüzar, Hasan. (2003). Türk Sorumluluk Hukukuna Göre Sivil Hava
Aracı İşletenin Akit Dışı Sorumluluğu. Ankara.
Kılıçoğlu, Ahmet. (1984). 2918 Sayılı Yasaya Göre Araç İşletenin
Sorumluluğu. BATİDER, . XII (2-3), 2 vd.
Kılıçoğlu, Ahmet. (2008). Borçlar Hukuku Genel Hükümler (10.bs.).
Ankara: Turhan Kitabevi.
AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578 Yılmaz
577
Kılıçoğlu, Ahmet. (2008a). Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’na Eleştiriler,
Rapor. Ankara: Türkiye Barolar Birliği.
Kırca, Çiğdem. (2007). Ürün Sorumluluğu. Ankara: Banka ve Ticaret
Hukuku Araştırma Enstitüsü.
Kırman, Ahmet. (1990). Hava Yolu ile Yapılan Uluslar arası Yolcu
Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu. Ankara: Banka ve Ticaret
Hukuku Araştırma Enstitüsü.
Korkusuz, Refik. (2009). Hukukumuzda Tehlike Sorumluluğu
Uygulaması ve Yeni Borçlar Kanunu Tasarısındaki Düzenlemesi.
Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sorumluluk ve Tazminat Hukuku
Sempozyumu, 147 vd.
Kuntalp, Erden. (2005). Türk Borçlar Kanunu Tasarısına İlişkin
Değerlendirmeler. İstanbul: Galatasaray Üniversitesi Yayınları.
Nart, Serdar. (2007). Ayırt Etme Gücünden Yoksun Kimselerin Hukukî
Sorumluluğu (Hakkaniyet Sorumluluğu). İzmir: Dokuz Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı
Basılmamış Doktora Tezi.
Oğuzman, M. Kemal/Öz, M. Turgut. (2009). Borçlar Hukuku Genel
Hükümler (5.bs.). İstanbul: Vedat Kitapçılık.
Öztan, Bilge. (1982). İmalatçının Sorumluluğu. Ankara.
Sadurski, Wojciech. (2009). Commutative, Distributive and Procedural
Justice - What Does it Mean, What Does it Matter? Sydney Law
School Research Paper No. 09/79.
Sirmen, Lâle. (1976). Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan
Devletin Sorumluluğu. Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Yayınları.
Sirmen, Lâle. (1990). Çevre Kanununa Göre Çevrenin Kirletilmesinden
Doğan Sorumluluk. ABD, 2, 23 vd.
TÜRK BORÇLAR KANUNU… AUHFD, 59 (3) 2010: 551-578
578
Tandoğan, Halûk. (1981). Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı
Sorumluluk Hukuku. Ankara: Turhan Kitabevi.
Tandoğan, Halûk. (1987). Medeni Hukuk Açısından Çevre Kanunu
(Çevre Kanununun Uygulanması). Ankara.
Tekinay, S. Sulhi/Akman, Sermet/Burcuoğlu, Haluk/Altop, Atilla.
(1993). Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler (7. bs.).
İstanbul: Filiz Kitabevi.
Tiftik, Mustafa. (1994). Akit Dışı Sorumlulukta Maddi Tazminatın
Kapsamı. Ankara: Yetkin Basım Yayım ve Dağıtım A.Ş.
Tiftik, Mustafa. (2005). Türk Hukukunda Tehlike Sorumluluklarının
Özel Kanunlarla Düzenlenmesi Sorunu. Ankara: Yetkin Basım
Yayım ve Dağıtım A.Ş.
Ulusan, İlhan. (1977). Medenî Hukukta Fedakârlığın Denkleştirilmesi
İlkesi ve Uygulama Alanı. İstanbul: Fakülteler Matbaası.
Ulusan, İlhan. (1986). Çevre Kirletmesinden Doğan Sorumlulukta
Fedakârlığın Denkleştirilmesi İlkesi. YD, 12 (1-2), 57 vd.
Üçışık, Güzin. (2009). Tehlike Sorumluluğunun Genel Kural ile
Düzenlenmesi, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sorumluluk ve
Tazminat Hukuku Sempozyumu, 127-145.
Ülgen, Hüseyin . (1987). Hava Taşıma Sözleşmesi. İstanbul.
Ünal, Mehmet. (1979). Karar Tahlili. AÜHFD, 36 (1), 295-304.
Ünal, Mehmet. (1979a). Türk Medenî Hukukunda Aile Başkanının
Sorumluluğu. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
Von Tuhr, Andreas. (1983). Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı. Ankara:
Yargıtay Yayınları.

Forum