Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
TAŞINIR MALLARDA MURİS MUVAZAASI • İŞLEMİN GEÇERLİLİĞİ • TENKİS TALEBİ*
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 24-09-2009 | Kategori: İçtihat | Okunma : 7293 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E: 2008/4-399 K: 2008/408 T: 28.05.2008
TAŞINIR MALLARDA MURİS MUVAZAASI • İŞLEMİN GEÇERLİLİĞİ • TENKİS TALEBİ*
Özet: Taşınır malların ve alacakların şekil
şartına bağlı olmaksızın bağışlanması ya
da bağış amacıyla bedelsiz devredilmesi
mümkündür.
Bu bakımdan, mavazaalı olduğu ileri sürülen
gizli işlemler şekil şartı yönünden geçerli
ise, söz konusu işlemlerin muvazaa sebebiyle
iptalinin talep edilebilmesi mümkün
değildir.
Ancak, koşulların gerçekleşmesi muvazaalı
işlemler için tenkis istenebilecektir.
Taraşar arasındaki "Satışın İptali ve Tazminat" davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 5. Hukuk Mahkemesi'nce davanı
n reddine dair verilen 18.04.2006 gün ve 2005/327 E- 2006/121 K. sayı-
lı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk
Dairesi'nin 26.03.2007 gün ve 2007/1792-3875 sayılı ilamı ile; (...Davacı-
lar, murisleri Yılmaz'ın bankadaki parasının yarısını davalı Yaşar ile müşterek
hesaba dönüştürdüğünü, ayrıca otomobilini de diğer davalıya muvazaalı
olarak sattığını ileri sürerek muvazaalı yapılan bu işlemin iptali ile
devredilen bankadaki paraların tahsilini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece, davanın reddine
karar verilmiştir.
Davacılar muris muvazaasına dayanarak istemde bulunmuşlardır. Şu
durumda yapılan işlemlerde muvazaa olup olmadığı araştırılıp sonucuna
göre bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddedilmiş olması
doğru görülmemiş bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargı-
lama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
Yargıtay Kararları 2575
___________________________________________________
(*) Gönderen: Mehmet GÜLER, Kadıköy 5. Asliye Mahkemesi Hukuk Yargıcı
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereğ
i görüşüldü:
Dava, muris tarafından davalılardan Bahadır’a yapılan otomobil satı
ş işleminin iptali ile, diğer davalı Yaşar tarafından çekilen paradan davacı
nın miras payına düşen kısmın tahsili istemine ilişkindir.
Davacılar vekili; müvekkilleri ile davalılardan Yaşar'ın ortak miras bı-
rakanı Yılmaz MüşŞk'e ait F. Bank Erenköy ve Y. Bankası Erenköy Uydu
Şubelerinde bulunan Dolar ve YTL münferit hesaplarının kapatılarak aynı
gün davalı eş Yaşar'la birlikte müşterek hesaba dönüştürülmek suretiyle
muvazaalı işlem yapıldığını; öte yandan, muris Yılmaz MüşŞk'in 34
… 678 plaka sayılı 1974 model otomobilini Kadıköy 3. Noterliğinde yapı-
lan 19.8.2004 tarihli sözleşme ile muvazaalı olarak davalı Yaşar'ın önceki
eşinden olma oğlu diğer davalı Bahadır'a sembolik bir bedelle sattığını;
her iki işlemde de gerçek amacın açıkça mirasçılardan mal kaçırmak olduğ
unu ileri sürerek, davalı eş Yaşar tarafından bankalardan çekilmiş
bulunan paraların 1 /2’sinin yasal faizi ile birlikte adı geçen davalıdan
tahsiline, 34 … 678 plaka sayılı otomobilin diğer davalı Bahadır'a satışı-
na dair 19.8.2004 tarih ve 13775 yevmiye numaralı satış sözleşmesinin
iptali ile 1 /2 payının davacılar adına TraŞk Siciline tesciline karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; menkul hükmünde bulunan, bankadaki mevduat
hesabı ile ilgili olarak muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılarak
dava açılamayacağını, dava dilekçesinde ileri sürülen bir kısım banka hesapları
nın muris tarafından kapatılmış olup müvekkili Yaşar’la ilgisinin
bulunmadığını, dava konusu diğer banka hesaplarının da murisle müvekkilinin
müşterek hesabı olduğunu ve murisin kendi payına düşen
miktarları müvekkiline bağışladığını, müvekkili Bahadır ile muris arasında
yapılan otomobil satışının ise gerçek bir satış olduğunu, aracın satı-
mına ilişkin sözleşme geçersiz olsa dahi otomobilin bağışlanmasına ilişkin
bulunan gizli sözleşme şekil şartına bağlı olmadığından muris muvazaası
nedeniyle kaydın iptalinin istenemeyeceğini savunarak, davanın
reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin "davacıların, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı
olarak dava açamayacakları, ancak tasarrufun iptali veya tenkis davası
açmaları gerektiği" gerekçesiyle "davanın reddine" dair verdiği karar,
Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece,
"murisin bankadaki parasını davalı eşine bağışladığı, 34 … 678 plakalı
aracın ise yine muris tarafından davalı Bahadır'a satış gibi gösterilmekle
beraber bağışlandığı, esasen bu yönün taraşarca da kabul edildiği, menkul
niteliğindeki paranın ve aracın bağışlanmasına dair sözleşme resmi
şekle tabi olmadığından geçerli bulunduğu, bu itibarla yapılan işlemlerin
2576 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
muvazaalı olup olmadığının araştırılmasının gerekmediği" gerekçesiyle
direnme kararı verilmiştir.
Bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle uyuşmazlık; davacı
ların, murise ait otomobilin ve banka hesaplarında bulunan paranın,
muvazaalı bir şekilde bağış yoluyla davalılara devir ve teslim olunduğu
iddiasıyla bu işlemlerin iptalini talep edip edemeyecekleri, mahkemece
muvazaa iddiasının araştırılmasının gerekip gerekmediği noktalarında
toplanmaktadır.
İrade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanı
mlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinde
düzenlenmiş ve anılan maddede, "bir aktin şekil ve şartlarını tayinde,
iki tarafın gerek sehven, gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek
için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak, onların hakiki
ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır" hükmüne yer verilmiştir.
O halde muvazaa; taraşarın üçünü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat
kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç do-
ğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanı
mlanabilir. Bir başka ifadeyle, irade açıklamasında bulunan taraşar bu
açıklamanın kendisine yapıldığı kişi, irade açıklamasının sonuç doğurmaması
konusunda anlaşmışlar, yalnız gerçek bir hukuki işlemin bulunduğ
u görüşünü yaratmayı istemişlerse, muvazaadan söz edilir.
Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti
ve uygulamada muvazaa kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara
bağlanmıştır. Gerek öğretide, gerek uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi
muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraşar
herhangi bir hukuki işlem yapmayı (oluşturmayı) istemezler, yalnız görünüşte
bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi
muvazaada ise taraşar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler,
ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu
görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar.
Taraşar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem
yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki (zahiri) işlem taraşarın gerçek
iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muvazaada
görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması,
taraşarın ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmaktadır.
Şu halde, özellikle mevsuf (nispi) muvazaada ilke olarak görünüşteki
işlemin altına saklanan ve taraşarın içerik ve sonuçlarıyla birlikte gerçekleştirmek
istedikleri işlem (gizli sözleşme) geçerlidir. Bu geçerliliğin, taraşarı
n gerçek ve uygun iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklandığı ve
onun, muvazaalı hukuki işlemin altına gizlenmiş olmasının, ilke olarak
geçerliliğini etkilemediği her türlü duraksamadan uzaktır.
Ne var ki; muvazaada, gizli işlem şekle bağlıysa bu gizli işleme ilişkin
irade açıklamaları şekle uygun yapılmamışsa, görünüşteki işlem yapılır-
Yargıtay Kararları 2577
ken yasaların öngördüğü şekle uyulmuş olması, gizli işlemdeki şekle aykı
rılığı gidermez. Bu durumda görünüşteki işlem taraşarın gerçek iradelerini
yansıtmadığından herhangi bir sonuç doğurmadığı gibi, gizli işlem
dahi şekle aykırılıktan dolayı geçersizdir.
Nitekim bu ilke, 7.10.1953 gün ve 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Kararında çok açık bir şekilde dile getirilmiş; tapuda kayıtlı taşınmaz
malın muvazaalı satış işlemiyle miras hakkından yoksun edilen kimselerin
dava hakkına ilişkin uyuşmazlığın irdelendiği 01.04.1974 gün ve
1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da, tüm mirasçıların
görünüşteki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu'nun 18. maddesine dayanarak
muvazaalı olduğu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan
yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri sonucuna varı
lmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki; taşınmaz mallar dışındaki değerlerde, eş
söyleyişle taşınır mal, alacak ve haklarda, zilyetliğin geçişi yollarından
olan kısa elden teslim, zilyetliğin havalesi ve hükmen teslim ile bağışlama
yapılabileceği, burada özel olarak bir biçim öngörülmediği kuşkusuzdur.
Nitekim Borçlar Kanunu’nun 237/1. maddesi, "Elden bağışlama, ba-
ğışlayanın bir şeyi bağışlanana teslim etmesiyle vücut bulur." Hükmünü
amirdir.
Şu durumda, taşınmazların şekil şartına bağlı olmaksızın elden ba-
ğışlanabilme olanağı bulunmadığı halde; taşınır mallar ve alacakların zilyetliğ
inin devri konusunda bir geçerlik şekli öngörülmediğinden, dava konusu
otomobil ve para da olduğu gibi hukuken taşınır eşya niteliğinde
bayılan değerlerin bağışlanması ya da bağış amacıyla bedelsiz olarak devredilmesi
işlemi hukuken geçerlidir.
Sonuç olarak; temyize konu davada, miras bırakan Yılmaz MüşŞk'in
banka hesaplarındaki münferit hesabı müşterek hesaba çevirerek davalı
eş Yaşar tarafından çekilmesine muvafakat etmesi karşılıksız kazandırma
niteliğinde olup, murisin davalı Bahadır ile otomobilin satışına dair yaptığı
sözleşmenin gerçekte bağışlama olarak yapıldığı iddia ve kabul edilmiştir.
Az yukarıda ifade edildiği gibi, her iki hukuki işlemin konusu olan
otomobil ve para üzerindeki zilyetlikten ibaret olan hakkın devri hususuna
ilişkin gizli bağış sözleşmesi, hiçbir şekil şartına bağlı olmadığından
geçerlidir.
O halde; davacıların, hukuken taşınır eşya niteliğinde bulunan otomobil
ve paranın muvazaalı bir şekilde bağış yoluyla davalı tarafa zilyetliğ
in devir ve teslim olunduğuna ilişkin işlemlerin iptalini istemesi olanaklı
değildir. İptali istenen işlemler geçerli olduğuna ve davacı taraf ancak
koşulları gerçekleşirse tenkis isteyebileceğine göre, bu davada muvazaa
iddiasının araştırılmasına lüzum bulunmadığı açıktır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemenin, isabetli teşhis ve değerlendirme
sonucu dava konusu olan otomobil ve paranın muris tarafından davalı-
2578 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008
lara bağışlanmasına dair gizli işlemin geçerli olduğu ve bu nedenle davacı
ların muvazaa iddiasına dair araştırılması gereken bir yön bulunmadı-
ğı gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği direnme kararı usul ve yasaya
uygundur. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararı
nın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam
harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına
28.05.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Yargıtay Kararları 2579

Forum