Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
İŞ HUKUKUNDA TELAFİ ÇALIŞMASI
Ekleyen: Av.fırat Bayındır | Tarih: 8-02-2008 | Kategori: Makale | Okunma : 9960 | Not:
Av.fırat Bayındır




Profil >
İŞ HUKUKUNDA TELAFİ ÇALIŞMASI

Fatih Sarıtaşoğlu



GİRİŞ

1970’li yıllarda ortaya atılan esneklik kavramının çalışma sürelerinde ortaya çıkmış önemli yöntemlerinden birisini de hiç şüphesiz ki telafi çalışması oluşturmaktadır.

1475 sayılı İş Kanununun günün koşullarına ayak uyduramadığı ve yeterli esneklik sağlamadığı görüşleri doğrultusunda 22.05.2003 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu TBMM’de kabul edilerek 1475 sayılı Kanunun yerini almıştır.

4857 sayılı yeni İş Kanunu daha çıkmadan işçi sendikaları tarafından, tümüyle işverenlerin esneklik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılmış bir kanun olarak eleştirilirken, işverenler bu kanunun bile ihtiyaçlarını karşılamayacağından şikayet etmişlerdir. Tarafların görüşleri ne olursa olsun, bu kanun çalışma ilişkilerinde birçok değişikliğe yol açmıştır. 4857 sayılı Kanunla yeni çalışma şekilleri (kısmi süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma gibi) getirilmiş, çalışma sürelerinde de günlük çalışma süreleri üzerine kurulmuş olan eski sistem tamamıyla değiştirilerek, çalışma süreleri haftalık olarak hesaplanır bir hale getirilmiştir.

Çalışma sürelerinde esneklik sağlayan maddelerle; çalışma süreleri yeniden düzenlenmiş, denkleştirme süresi, fazla sürelerle çalışma, telafi çalışması ve kısa çalışma gibi birtakım yeni düzenlemeler yapılmıştır.

Yaptığımız bu çalışmanın temelini telafi çalışması oluşturmaktadır. İş Hukukumuza yeni giren bu kavramın daha iyi anlaşılabilmesi için, birinci bölümde telafi çalışmasının tanımı ve niteliklerine değinilmiş, ikinci bölümde ise Türk İş Hukukunda ve Mukayeseli Hukukta telafi çalışmasının nasıl yapıldığı incelenmiştir.

BİRİNCİ BÖLÜM


TELAFİ ÇALIŞMASININ TANIMI VE NİTELİKLERİ


I – TELAFİ ÇALIŞMASININ TANIMI

Telafi çalışması, işçinin ekstradan aldığı tatil (örneğin iki tatil günü arasındaki gün) gününün veya işverenden izin alarak çalışmadan geçirdiği günlere ait çalışma süresinin, taraflar arasında anlaşmayla saptanan belirli bir dönemde çalışılarak telafi edilmesidir.1

“Çeşitli nedenlerle işçinin bazan çalışmadığı / çalıştırılmadığı günler olabilir. Bunlar tatil vs. kökenli de değildir ve bu yüzden ileride uygun bir zamanda o kadar süre çalışarak bunun telafi edilmesi gerekir. İşte buna telafi çalışması adı verilir...”2

Yukarıdaki tanımdan da anlaşıldığı üzere telafi çalışmasının özünü, iki tatil günü arasında kalan işgününde yada zorlayıcı bir nedenle üretimin durması sonucu veya işçinin işverenden izin alıp ta çalışmadığı günlerde ekonomik olarak kaybedilen çalışma sürelerinin, taraflar arasında anlaşılarak hafta, ay veya yıl gibi belirli bir zaman dilimi içinde normalin üstünde bir çalışma yapılarak telafisi oluşturmaktadır.3

Telafi çalışmasının uygulandığı durumlarda işçinin çalışma süresinde normali aşan bir çalışma söz konusu olmaktadır. Ancak normalin üstünde yapılan bu çalışma, fazla çalışma olarak kabul edilmemekte ve yapılan bu çalışmalar için işçi zamlı bir ücrete hak kazanamayıp fazla çalışma ücreti isteyememektedir.


II – TELAFİ ÇALIŞMASININ NİTELİKLERİ

Telafi çalışması kavramı iş hayatımıza yeni girmiş bir kavramdır. Bu yüzden telafi çalışmasının niteliklerini daha iyi anlayabilmek için 4857 sayılı Kanunun 64. maddesindeki esaslara göre incelemekte fayda vardır.


1. Telafi Çalışmasını Gerektiren Bir Olgu Bulunması

İş kanunumuza girdiği şekliyle telafi çalışmasından bahsedebilmek için, bazı durumların varlığının bulunması bir zorunluluktur. Bunlar; zorunlu nedenlerle işin durması veya ulusal bayram ve genel tatil öncesi yahut sonrası işyerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle işyerindeki normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması yahut tümden çalışmanın tatil edilmesi veyahut ta böyle bir durum aranmaksızın işçinin talebi ile kendisine izin verilmesi halleridir. (İş K. mad. 64/1)

Burada önemli bir nokta, telafi çalışmasının ortaya çıkabilmesi için işçinin rızasının gerekmediği konusudur. Kanunda bu husus açıkça belirtilmiş olmamasına rağmen, işçinin talebiyle kendisine izin verilmesi hali dışında kanunda işçinin rızasından bahsedilmemiştir. Yani işçinin rızası olmasa dahi maddedeki hallerin varlığı durumunda işveren işçiye telafi çalışması yaptırabilecektir. Ancak bu durum telafi çalışmasının toplu sözleşmeyle belli şartlara bağlanamayacağı anlamına gelmemektedir. İşveren ve işçi sendikası arasında yapılan toplu iş sözleşmesine istenilirse tarafların anlaşması şartı da eklenebilir.4


2. Telafi Çalışmasının Yapılabileceği Süre

Yukarıda bahsettiğimiz hallerin birisi yüzünden işçinin kısmen veya tamamen çalıştırılamadığı sürelerin, bu durumun yaşandığı tarihten itibaren en çok 2 ay içinde telafi çalışması yaptırılarak giderilmesi gerekmektedir. (İş K. mad. 64/1)

Buradaki ay deyiminden takvim ayını değil, olayın vuku bulduğu tarihten itibaren geçecek 60 günün anlaşılması daha uygun olacaktır. Bu iki aylık yani 60 günlük sürenin artırımı da sözkonusu değildir. Bu yüzden bu iki aylık süreçte yaptırılmayan telafi çalışmasının yapılmış gibi sayılması gerekmektedir. İşverenin bu iki aylık süreyi aştıktan sonra işçiye telafi çalışması yaptırması durumunda ise 4857 sayılı İş Kanunu’nun 104. maddesi gereğince her işçi için yüz milyon lira ceza ödemesi gerekmektedir. (İş K. mad. 104/2)5

Doktrine göre, telafi çalışmasındaki bu iki aylık sürenin sözleşmelerle artırılamayacağını kabul etmek gerekmektedir. Böylece işçi bir belirsizlik ortamına düşmekten korunmuş olacaktır.6

Ayrıca, kanunda bu iki aylık sürenin toplu iş sözleşmeleriyle kısaltılmayacağı konusunda bir hüküm bulunmamaktadır. Bizce, taraflar eğer isterlerse işçi yararına olacak şekilde telafi çalışmasının yaptırılabileceği bu iki aylık süreyi kısaltabileceklerdir.

3. Telafi Çalışmasının Yaptırılamayacağı Zamanlar

Telafi çalışması yapılmak istenen zaman tatil günlerine denk gelmemelidir. Çünkü tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılama-maktadır. (İş K. mad. 64/2)

Burada sözü geçen tatil günleri resmi tatil günleri olabileceği gibi toplu iş sözleşmeleriyle öngörülmüş bir tatilde olabilir. 7


4. Telafi Çalışmasında Günlük Süre Sınırlamaları

Telafi çalışmasının yaptırılabileceği süreler kanuna göre sınırsız değildir. Kanundaki düzenlemeye bakacak olursak telafi çalışmasında iki adet süre sınırlaması bulunmaktadır. Bunlar telafi edilecek süre sınırlaması ve günlük çalışma süresi sınırlamalarıdır.


A) Telafi Edilecek Süre Sınırlaması

Telafi çalışmasında telafi edilecek süre, günlük olarak kanuni bir sınırlamaya tabi tutulmuştur. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 64. maddesinin 2. fıkrasına göre, her bir günde yapılacak telafi çalışması süresi üç saati aşamayacaktır.


B) Günlük Çalışma Süresi Sınırlaması

Telafi çalışmasına kanunen getirilmiş süre sınırlamalarından biriside işçinin günlük çalışma süresine getirilmiş olan sınırlamadır. Buna göre işçinin yaptığı telafi çalışması süresi üç saati aşmasa bile, işçinin o günkü toplam çalıştığı sürenin günlük en çok çalışma süresini aşmaması gerekmektedir. (İş K. mad. 64/2)

Doktrine göre; kanunda belirtilen günlük en çok çalışma süresi konusu tartışmaya açık bir konudur. İş Kanunu’nun 64. maddesinin 2. fıkrasında bahsedilen günlük en çok çalışma süresi, 63. maddede belirtilen 11 saat mi yoksa kesintisiz bir 8 saat çıktıktan sonra geriye kalan süre anlamında kanunun 43. maddesinde belirtilen işçinin en çok çalışma gücü olarak mı algılanacaktır.8

4857 sayılı İş Kanunu’nun 43. maddesi olağanüstü hallerde fazla çalışma konusunu düzenlemektedir ve maddeye göre; seferberlik sırasında ve seferberlik süresini aşmamak şartıyla yurt savunmasının gereklerini karşılayan işyerlerinde fazla çalışmaya lüzum görülmesi durumunda yapılan işlerin çeşidi ve ihtiyacın derecesine göre Bakanlar Kurulu günlük çalışma süresini işçinin en çok çalışma gücüne çıkarabilmektedir.

Bizce kanunun 64. maddesinde sözü geçen “en çok çalışma süresi”nden anlaşılması gereken yine kanunun 63. maddesinde belirtilen 11 saat olmalıdır. Çünkü kanunda belirtilen 11 saat, günlük azami normal çalışma süresidir ve telafi çalışması durumunda günlük olarak 11 saatin baz alınması daha uygun olacaktır. Böylece İş Kanunu’ndaki işçiyi koruma ilkesine de ters düşülmemiş olacaktır. Bunun aksi durumunda, yani telafi çalışmasında işçinin en çok çalışma gücü dikkate alındığında bazı işverenler tarafından bu kötü yolla kullanılabilecek ve iş sağlığı ve güvenliği açısından istenilmeyecek sonuçlara sebebiyet verecektir.

Yukarıda söylediklerimiz doğrultusunda süre sınırlamalarını da dikkate alarak telafi çalışması, günlük en çok çalışma süresi olan 11 saati aşmamak koşulu ile günde en çok 3 saat olarak uygulanabilecektir.

Eğer günlük en çok çalışma süresini 11 saat olarak alacak olursak; örneğin günde 9 saat çalışan bir işçinin o gün yapabileceği telafi çalışması, 3 saat değil en çok 2 saat olabilecektir.



İKİNCİ BÖLÜM


TÜRK İŞ HUKUKU VE

MUKAYESELİ HUKUKTA TELAFİ ÇALIŞMASI


I – TÜRK İŞ HUKUKUNDA TELAFİ ÇALIŞMASI

Yaptığımız bu çalışmada telafi çalışmasını, 1475 sayılı Eski İş Kanunumuz ve 4857 sayılı Yeni İş Kanunumuz açısından inceleyeceğiz.


1. 1475 Sayılı Eski İş Kanunu Döneminde Telafi Çalışması

25.08.1971 tarihinde TBMM’de kabul edilip 01.09.1971 tarihinde R.G.’de yayımlanarak yürürlüğe giren 1475 sayılı İş Kanunu 32 yıl yürürlükte kalmış ve çalışma hayatı ilişkilerini düzenlemiştir.

Son 10 yıldır işverenlerin yaptığı konuşmalarda ve işveren sendikalarının yayınlarında 1475 sayılı İş Kanunu’ndaki hükümlerin bir çoğunun günümüz çalışma hayatının çok gerisinde kaldığını, ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmeler karşısında son derece katı ve tarafların anlaşmalarına imkan tanımayan düzenlemeler içermekte olduğunu vurgulamakta, hem işçi, hem işveren, hem de ülke ekonomisi açısından yararlı olabilecek bir kısım uygulamalar söz konusu hükümler nedeniyle hayata geçirilememekte, bu durum ülkemiz çalışma hayatı açısından büyük bir engel oluşturmaktadır demektedirler.9

Türkiye’de 1994 yılında ortaya çıkan ekonomik kriz sonrası toplu iş sözleşmeleri uygulamalarında işverenlerce telafi çalışmasına ilişkin olarak bir görüş geliştirilmiştir. Bu görüşe göre, ekonomik koşulların değişmesi sonucu işyerinde üretimin düşürülmesine gerek duyulan durumlarda, hazırlanacak bir üretim programına göre, işverence belirli bir dönem için haftalık çalışma sürelerinin kısaltılması, daha sonra ekonomik koşulların düzelmesiyle üretimin artırılmasına gerek görülmesi durumunda normal çalışma süresinin üstünde çalışılarak önceki günlerde yapılan kısa süreli çalışmanın telafi edilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca yapılacak toplu iş sözleşmelerinde bu yolda yapılacak düzenlemelerle, üretimin düşürüldüğü dönemdeki eksik çalışmanın tamamlanması amacı ile yapılan çalışmaların fazla çalışma esaslarına tabi olmaması önerilmiştir. İşverenlerin bu yoldaki görüşlerine karşılık, sendikalar bu görüşleri mevzuata uygun olmadığı gerekçesiyle kabul etmemişlerdir.10

1475 sayılı Kanun, katı iş süresi ve günlük çalışma süresini aşan çalışmanın önceki gün yada günlerde çalışılıp çalışılmadığına bakılmaksızın fazla çalışma sayılacağı, ve bu çalışma karşılığında mutlaka zamlı ücret uygulanacağı kuralını koyduğundan (1475 say. İş K. mad. 35), bu dönem içinde kanuni olarak telafi çalışmasının yapılması mümkün olmamıştır. Yinede işverenler telafi çalışmasını kanuna aykırı da olsa bu dönem içinde uygulama yoluna gitmişlerdir.11

Aslında ülkemizde telafi çalışması kriz dönemlerinde ortaya çıkan bir ihtiyaç değildir. Uygulamada kanunen yapılması imkansız olsa da bu ihtiyaçla karşılaşılmış ve bunun giderilmesi için çeşitli yollar aranmıştır. Gerçekten, takvim rastlantısı yüzünden uygulamada bazen iki tatil arasına yarım veya birbuçuk işgünü girebilmektedir. Bu durumda uygulamada, iki tatil arasındaki süreler birleştirilerek kesintisiz bir tatil sağlanmakta ve iki tatil arasına rastlayan çalışma sürelerinin tatilden sonra çalışılarak telafi edilmesi işçiler ve işverenler için yararlı gözükmektedir. Ancak yukarda da bahsettiğimiz gibi 1475 sayılı İş Kanunu’nun kesin hükümleri karşısında bu yolda yapılacak bir uygulama sonucunda tatilden sonraki günlerde yapılacak ek çalışmalar fazla çalışma sayılacağı ve zamlı ücreti gerektireceğinden bazı işverenler tarafından kabul edilmemiş, bazı işverenler ise bu ihtiyaçlarını işçiler veya işçi sendikaları ile yaptıkları centilmenlik anlaşması çerçevesinde gidermiş ve işçiler zamlı ücret talebinde bulunmadan telafi çalışması yaptırmışlardır.12

Münir Ekonomi’ye göre; bu dönemde telafi çalışmasını yasal bir çerçeveye oturtma olanağı bulunmamakta ve tatillerle ilgili telafi çalışması ile ilgili olarak belirtildiği üzere, İş Kanununun katı kurallarını esnekleştirme gereğinin önemli bir örneği olarak görülmektedir.13 Gerçekten 1475 sayılı İş Kanununa göre, haftalık çalışma süresi işgünlerine eşit olarak bölünerek uygulanacağından (1475 say. İş K. mad. 61/a, II) ve kanunda yazılmış olan günlük çalışma süresinin dışındaki çalışmalar fazla çalışma sayılıp bu sürelere ait ücret zamlı olarak ödeneceğinden, günlük çalışma süresi dışında yapılacak telafi çalışması da bu esaslar dahilinde değerlendirilecektir.14




2. 4857 Sayılı Yeni İş Kanununda Telafi Çalışması

Uzun zamandır üzerinde konuşulan bir konu olan, iş kanununun çağın gereklerine ve yeniliklerine ayak uydurması için yapılan eleştiriler ve ihtiyaçlar doğrultusunda 1475 sayılı İş Kanunumuz, 22.05.2003 tarihinde 4857 sayılı Yeni İş Kanununun TBMM’de kabul edilmesi ve 10.06.2003 tarihinde 25134 sayılı R.G.’de yayınlanarak yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.

Endüstri ilişkilerinin sosyal tarafları olan işçi, işveren ve devleti yakından ilgilendiren 4857 sayılı İş Kanunu beraberinde yeni uygulamalar getirerek 10.06.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanuna genel açıdan bakıldığında, kanunun çalışma hayatına yeni bir takım kuralları ve kavramları getirdiği görülmektedir. Genelde esneklik ile ilgili maddeler, bu kanunla yasal bir çerçeveye oturtulmuş gözükmektedir.

4857 sayılı Kanunun Telafi Çalışması başlığını taşıyan 64. maddesine göre; “Zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile kendisine izin verilmesi hallerinde, işveren iki ay içinde çalışılmayan süreler için telafi çalışması yaptırabilir. Bu çalışmalar fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sayılmaz.

Telafi çalışmaları, günlük en çok çalışma süresini aşmamak koşulu ile günde üç saatten fazla olamaz. Tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılamaz.” denilerek telafi çalışmasının hangi durumlarda yapılabileceği belirtilmiş, iki aylık süre şartına değinilmiş, yapılan bu çalışmaların fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sayılmayacağı belirtildikten sonra günde kaç saat yapılabileceği açıklığa kavuşturulmuş ve son olarak tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılamaz denilerek madde bitirilmiştir.

Bu maddede üzerinde durulması gereken birkaç önemli husus bulunmaktadır. Bunlardan ilki; telafi çalışmasının, mutlaka çalışılmayan sürelerden sonra yapılmasının zorunlu olup olmadığı konusudur. “Her ne kadar yasanın (ve Bilim Komisyonunun Tasarısının 64. maddesine ilişkin) madde gerekçesinde, “…daha sonraki günlerde…” yaptırılan telafi çalışmalarından söz edilmekte ise de, telafi çalışmasının sadece çalışılmayan günlerden “sonra” uygulanabileceğine ilişkin bir hükme madde metninde yer verilmiş değildir. Bu nedenle, telafi çalışmasının, bu uygulamayı gerektiren nedenlerin ortaya çıkmasından önce ya da sonra yapılabileceği sonucuna varmak doğru olur.”15

Bizce de bu, telafi çalışmalarının kabul edilmesini gerektiren düşüncelerle de uyum içindedir. Çünkü, işçinin daha sonradan kullanmak isteyeceği bir izin için önceden telafi çalışması yapmasını yasaklamanın herhangi bir mantıki ya da haklı nedeni bulunmamaktadır.

Telafi çalışması konusunda üzerinde durulması gereken diğer bir nokta ise; yasal koşullara uygun olarak yapılmış olan bir telafi çalışmasının ücretinin ne zaman ödeneceği konusudur. İşçiye ücreti, telafi çalışmasını yaptığı zaman mı yoksa madde metninde bahsedilen hallerin vuku bulduğu tarihte mi verilecektir. Bizce yasal koşullara uygun olarak yapılan telafi çalışması fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sayılmayacağı ve bunlar için zamlı bir ücret ödenmeyeceğinden o dönemin normal ücreti ya önceden işçiye ödenmiştir veya zamanında ödenecek demektir.

II – MUKAYESELİ HUKUKTA TELAFİ ÇALIŞMASI

Çalışmamızın bu kısmında, telafi çalışmasını Almanya, İsviçre ve Fransa kanunlarını göz önünde bulundurarak yapacağız.

1. Alman Hukukunda Telafi Çalışması

Alman İş hukukunda telafi çalışması İş Kanununun hamile ve yeni anneler başlıklı 35. maddesinde geçmektedir. Bu maddeye göre; işveren hamile işçilerini anne ve çocuk sağlığını göz önünde bulundurarak zarar görmeyecekleri şartlarda çalıştırmak zorundadır. Bu düzenlemeyle hamile veya yeni annelerin, kendini zorlayıcı, tehlikeli ve sağlığını tehdit edici bir işte çalıştırılmaları yasaklanmıştır. Ayrıca bu maddede hamile veya yeni annelerin sağlıklarını bozucu işlerde çalışmayacakları, bu süre zarfında da maaşlarının % 80’ini işverenden alacakları belirtilmiştir. Bu durum işverenin hamile veya yeni annelere uygun bir telafi çalışması verene kadar devam edecektir. Bu maddenin b fıkrasında ise hamile kadınların vardiyalı olarak çalışmaları durumu özel olarak düzenlenmiştir. Bu fıkraya göre ise; şayet hamile işçilerin çalışma saatleri saat 20:00 ila 06:00 mesaisindeyse işveren bu işçileri 06:00 ila 20:00 arasındaki vardiyada çalıştırmak zorundadır. Eğer işyerinde 06:00 ila 20:00 arasında başka vardiya yoksa bu durumda yine işveren işçisine maaşının % 80’ini ödemek zorundadır. Bu durum, işverenin hamile işçisine yaptığı işle aynı eşdeğerde bir telafi çalışması verene kadar devam edecektir.16

Maddenin metninden de anlaşılacağı gibi Alman İş Hukukunda telafi çalışması bizdekinden farklı bir şekilde, hamile veya yeni anne olmuş işçilerin işlerini yapamamaları ve işçilerin işlerini yapmasının kendilerine zarar vereceği durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu durumların varlığı halinde işveren, hamile veya yeni anne olmuş işçilerine, onların daha kolay yapabileceği, sağlıklarını tehlikeye sokmayacak bir iş vererek bir çeşit telafi çalışması yaptırabilmektedir.


2. İsviçre Hukukunda Telafi Çalışması

4857 sayılı İş Kanunumuzda belirtilen telafi çalışmasına benzer nitelikte bir düzenleme, İsviçre İş Kanununun 11 ve 48. maddeleri ile bu Kanuna ilişkin 1 No’lu Tüzüğün 1977 yılında değiştirilen 39. maddesinde yer almaktadır.

1964 tarihli İsviçre İş Kanununun 11. maddesine göre; “Zorlayıcı bir sebeple işyerinde faaliyetin durması, işyeri tatili, iki tatil günü arasında veya benzer nedenlerle işyerinde çalışılmaması ya da işçinin talebi üzerine çalışması gereken günlerde serbest bırakılması halinde, işveren uygun bir zaman dilimi içinde, haftalık azami süreyi de aşarak bir telafi çalışması yaptırabilir. Telafi çalışması, serbest olan gün veya yarım gün dışında, her işçi için günde en çok iki saat olarak uygulanabilir.”17

Ayrıca, işveren telafi çalışmasının yapılacağı günü belirlemeden önce, işçilerin görüşlerini almak zorundadır. (ArbG m. 48)18

İsviçre İş Kanununa göre çıkartılmış 1 No’lu Tüzüğün, 1977 yılında değiştirilen 39. maddesinde ise, telafi çalışmasının çalışılmayan süreden önceki veya sonraki 14 hafta içinde yapılması öngörülmüştür. Ayrıca bu maddede tarafların anlaşarak telafi çalışmasının daha uzun bir süre içinde yapılmasını aralarında kararlaştırabilecekleri ancak kararlaştırılacak bu sürenin 12 ayı aşamayacağı hüküm altına alınmıştır.19

İsviçre İş Kanununa göre telafi çalışması bizdeki ile bir paralellik göstermektedir. Öncelikle telafi çalışmasını gerektirecek olgular 4857 sayılı Kanundaki olgularla aynıdır. Her iki kanunda da telafi çalışması için zorlayıcı bir sebeple işin durması, işyerinin tatil edilmesi, iki tatil günü arasında kalan işgünlerinin tatil edilmesi ve işçinin talebi ile kendisine izin verilmesi şartları aranmaktadır. İki ülkede de ancak bu durumlardan birinin varlığı halinde telafi çalışması yapılabilmektedir.

İsviçre İş Kanunundaki telafi çalışmasının, 4857 sayılı Kanundaki telafi çalışmasından ayrıldığı yönlere bakacak olursak; bizde telafi çalışması günde en çok 3 saat olarak uygulanabilirken onlarda bu çalışma günlük iki saatle sınırlandırılmıştır. Bizde telafi çalışması iki aylık bir süreç içinde ve işçinin görüşü alınmadan uygulanabilirken, İsviçre’de telafi çalışması 14 hafta yani 3,5 ay içinde ve işçilerin görüşü alınarak uygulanabilmektedir.


3. Fransız Hukukunda Telafi Çalışması

Fransız hukukunda, sınırlı bazı nedenler yüzünden işveren günlük çalışma süresinin üzerinde çalışma yaptırabilmektedir. Fransız hukukunda da yapılan bu çalışmalar bizde olduğu gibi fazla çalışma hükümlerine tabi olmamaktadır.20

Fransa’da telafi çalışması yapılabilmesi için; işçilerin zorlayıcı bir nedenle (örneğin olumsuz hava koşulları gibi) işyerine gelemeyerek çalışmadan geçirdiği süreler yahut envanter nedeniyle veyahut bir ya da iki tatil günü ile hafta tatili arasında veya yıllık ücretli izinden önceki bir gün verilmiş bir izin gibi bir durumun olması gerekmektedir. Fransa’da bu gibi sebepler yüzünden işçilerin topluca çalıştırılmadıkları zamanı telafi etmek üzere telafi çalışması yapılabilmektedir.21 Fransız hukukunda sayılan bu olgular 4857 sayılı İş Kanunumuzla aynı paralelliktedir.

Fransa’da haftalık çalışma süresi 13 Haziran 1998 tarihinde kabul edilen bir yasa ile 1 Ocak 2000 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 35 saat olarak belirlenmiştir. Günlük çalışma süresi ise kural olarak 10 saati aşamamaktadır.22 Bizde ise bu süre yukarda da değindiğimiz üzere 11 saattir.




SONUÇ

Yeni İş Kanununun çalışma süresi ile ilgili düzenlemelerinden birisini de telafi çalışması oluşturmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu, uzunca bir süreden beri ileri sürülen esneklik taleplerini büyük ölçüde karşılamaktadır.

Artık işletmeler, değişen pazar koşullarına ayak uydurmak ve dünya şirketleri içindeki rekabet konumlarını güçlendirmek için ihtiyaç duyduklarını söyledikleri esnek çalışma yöntemlerini istedikleri gibi uygulayabileceklerdir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki işverenlerin yıllardır istedikleri esneklik, dünya şirketleri ile rekabet edilebilirlik açısından sadece küçük bir araçtır. Asıl olarak bir ülkenin rekabet gücünü belirleyen teknoloji, sermaye maliyeti, girdi fiyatları, vergi düzeni, mali piyasaların gücü ve yapısı ile işgücünün verimliliği gibi alanlarda gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Burada telafi çalışmasının işgücü verimliliği üzerindeki etkisini düşünmekte fayda vardır. Bu etki bakış açısına göre değişebilmektedir. Telafi çalışmasının işçiler için faydaları olduğu gibi zararları da olabilecektir. Telafi çalışmasının işçi açısından faydasına bakacak olursak, işçi telafi çalışması yaparak işinin olduğu bir saati ya da günü boşa çıkarabilme imkanına sahipken, işçiye zararı ise işçinin reel gelirinde bir azalmaya yol açmasıdır. Çünkü eski kanun telafi çalışmasına izin vermeyip, normal çalışma süresinin üzerindeki her saat çalışmayı fazla çalışma kabul etmekte ve buna göre fazla çalışma ücreti vermekteyken, yeni kanunda bu durum tamamıyla ortadan kaldırılmış ve işçinin alacağı ücret üzerinde doğrudan azaltıcı bir etki yaratılmıştır.

Bazı işverenlerin 1475 sayılı Kanun döneminde de kullandıkları telafi çalışması, iş sağlığı ve güvenliği açısından da zararlara sebebiyet verecek şekildedir. Bazı işçilerin daha fazla serbest zaman elde etmek için normal çalışma saatlerinden daha fazla çalışarak kendilerini yıpratmaları ile hem işgücünün verimliliği düşecek hem de iş sağlığı ve güvenliği açısından yeni riskler ortaya çıkaracaktır.

4857 sayılı Kanun henüz yeni çıkmış ve birçok bilinmeyeni ile karşımızda durmaktadır. Yeni kanunun getireceği sorunlar ve çözüm yolları zaman geçtikce ortaya çıkacak, yargı tarafından verilecek kararlarda bu konunun anlaşılmasında faydalı olacaktır.

Son söz olarak şunu söyleyebiliriz ki; esneklik işverenlerin iddia ettikleri gibi her derdin devası değildir. Esneklik uygulamaları yapılırken ortaya çıkacak sorunlar ve verilecek mahkeme kararlarında iş hukukunun temel prensibi olan işçiyi koruma ilkesinden ayrılmamalı ve bu temel prensip ışığında karar verilmelidir.



KAYNAKÇA

AKYİĞİT Ercan: İş Kanunu Şerhi, Ankara 2001.

……………….... İş Hukuku, Ankara 2002.

………………… Yeni Mevzuata Göre Hazırlanmış İş Hukuku, Ankara 2003.

ARICI Kadir: Çalışma Sürelerinin Hukuki Gelişimi ve Yeterliliği Açısından 1475 Sayılı İş Kanununda Çalışma Süreleri, Ankara 1992.



Çalışma Hayatında Esneklik, TİSK, Yay. No: 190, Kasım 1999.

ÇELİK Nuri: “Ekonomik Krizde Toplu İşçi Çıkarmayı Önleyici Çözüm Arayışları”, Kamu-İş, C.5, S.3, Ankara Nisan 2000.

DEMİR Fevzi: “Yeni İş Kanunu ve Çalışma Yaşamı”, Mercek, S.31, Temmuz 2003.

EKONOMİ Münir: Teknolojik ve Ekonomik Gelişmeler Karşısında İş Hukukunda Yeni Yaklaşımlar. Kamu ve Özel Kesim İşletmelerinde Yönetimin Beşeri Yönü ve Endüstriyel İlişkiler Sistemimiz, ORHİM Semineri Yayını, İstanbul 1986.



EYRENCİ Öner: “İş Sürelerinin Esnekleştirilmesi ve Türk İş Hukuku”, İş Hukukunun Ulusal ve Uluslararası Temel ve Güncel Konuları, Kamu-İş, Ankara 1993.

GÜZEL Ali: “İş Hukukunda Yeniden Yapılanma Süreci ve İşin Düzenlenmesi Konusunda Esneklik”, Kamu-İş, C.5, S.3, Ankara, Nisan 2000.
http://www.gesetze.ch/sr/822.11/822.11_007.htm.
http://www.gesetze.ch/sr/822.11/822.11_002.htm.

ÖZVERİ Murat: “İş Hukukunun Esnekleştirilmesi”, İktisat Dergisi, S. 370-371, Ağustos-Eylül 1997.

SOYER M. Polat: “4857 Sayılı Yeni İş Kanunun Ücret, İşin Düzenlenmesi, İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Bazı Hükümleri Üzerine Düşünceler”, 4857 Sayılı Yeni İş Kanunu Değerlendirme Konferans Notları: Türk-İş, Bolu 12-13 Temmuz 2003.

Türk-İş Yıllığı’99 1997’den 1999’a Değişimin Dinamikleri: Türk-İş, Ankara Kasım 1999.

YAVUZ Arif: Esnek Çalışma ve Endüstri İlişkilerine Etkisi, İstanbul 1995.

1 Kadir ARICI: Çalışma Sürelerinin Hukuki Gelişimi ve Yeterliliği Açısından 1475 Sayılı İş Kanununda Çalışma Süreleri, Ankara 1992, 85-86; Ercan AKYİĞİT: İş Kanunu Şerhi, Ankara 2001, 1390; Ercan AKYİĞİT: İş Hukuku, Ankara 2002, 235.

2 Ercan AKYİĞİT: Yeni Mevzuata Göre Hazırlanmış İş Hukuku, Ankara 2003, 278.

3 Münir EKONOMİ: Teknolojik ve Ekonomik Gelişmeler Karşısında İş Hukukunda Yeni Yaklaşımlar. Kamu ve Özel Kesim İşletmelerinde Yönetimin Beşeri Yönü ve Endüstriyel İlişkiler Sistemimiz, ORHİM Semineri Yayını, İstanbul 1986, 195.

4 Ercan AKYİĞİT: Yeni Mevzuata… a.g.e., 279.

5 Ercan AKYİĞİT: Yeni Mevzuata… a.g.e., 280.

6 M. Polat SOYER: “4857 Sayılı Yeni İş Kanunun Ücret, İşin Düzenlenmesi, İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Bazı Hükümleri Üzerine Düşünceler”, 4857 Sayılı Yeni İş Kanunu Değerlendirme Konferans Notları: Türk-İş, Bolu 12-13 Temmuz 2003, 30.

7 Fevzi DEMİR: “Yeni İş Kanunu ve Çalışma Yaşamı”, Mercek, S.31, Temmuz 2003, 117; Ercan AKYİĞİT: Yeni Mevzuata… a.g.e., 280.

8 Ercan AKYİĞİT: Yeni Mevzuata… a.g.e., 280.

9 Çalışma Hayatında Esneklik, TİSK, Yay. No: 190, Kasım 1999, 43.

10 Nuri ÇELİK: “Ekonomik Krizde Toplu İşçi Çıkarmayı Önleyici Çözüm Arayışları”, Kamu-İş, C.5, S.3, Ankara, Nisan 2000, 431.

11 Murat ÖZVERİ: “İş Hukukunun Esnekleştirilmesi”, İktisat Dergisi, S. 370-371, Ağustos-Eylül 1997, 11-12; Türk-İş Yıllığı’99 1997’den 1999’a Değişimin Dinamikleri: Türk-İş, Ankara Kasım 1999, 573; Ercan AKYİĞİT: İş Kanunu… a.g.e., 1390; Arif YAVUZ: Esnek Çalışma ve Endüstri İlişkilerine Etkisi, İstanbul 1995, 83; Ercan AKYİĞİT: İş Hukuku… a.g.e., 235.

12 Nuri ÇELİK: a.g.m., 432.

13 Münir EKONOMİ: a.g.e., 195-196.

14 Öner EYRENCİ: “İş Sürelerinin Esnekleştirilmesi ve Türk İş Hukuku”, İş Hukukunun Ulusal ve Uluslararası Temel ve Güncel Konuları, Kamu-İş, Ankara 1993, 240; Münir EKONOMİ: a.g.e., 195-196; Ercan AKYİĞİT: İş Hukuku… a.g.e., 235; Nuri ÇELİK: a.g.m., 432

15 M. Polat SOYER: a.g.m., 30; Aksi Görüş, Fevzi DEMİR: a.g.m., 117.

16http://www.gesetze.ch/sr/822.11/822.11_007.htm

17http://www.gesetze.ch/sr/822.11/822.11_002.htm; Öner EYRENCİ: a.g.m., 241-242.

18http://www.gesetze.ch/sr/822.11/822.11_002.htm; Öner EYRENCİ: a.g.m., 242.

19 Öner EYRENCİ: a.g.m., 242.

20 Ali GÜZEL: “İş Hukukunda Yeniden Yapılanma Süreci ve İşin Düzenlenmesi Konusunda Esneklik”, Kamu-İş, C.5, S.3, Ankara, Nisan 2000, 218.

21 Ali GÜZEL: a.g.m., 218.

22 Ali GÜZEL: a.g.m., 216-217.


ALINTI:http://www.geocities.com/ceteris_paribus_tr/f_saritas.doc dosyasının html sürümüdür.

Forum